Sonuç olarak, böyle bir oluşum sürecinden geçerek gelmiş ve koşulların olgunlaşmasıyla iş başına seçmenler tarafından getirilmiş Dayanışma'nın yaptığı bir "karşı-devrimci darbe" değildir. Yeni hükümetin yapacaklarının karşı-devrimciliği tartışılmayacak kadar açıktır, ama mutlaka bir darbeci, yani karşı-devrimci bulmak gerekiyorsa, 1954'te Gomulka'yı cezaevinden çıkarıp, itibarını iade eden ve 1956'da partinin başına zorla diken kimse, odur. Son günlerin gelişmeleri "emanetin” devir teslim törenidir. Bu "emaneti", yani kapitalizmi revizyonistler geliştirip büyüttüler ve gün geldi onu esas sahiplerine teslim etmek gerekti, önüne geçilemez bir zorunluluk halini aldı. Bunun gereklerini yerine getirmek, "devir-teslimi" törenini düzenlemek görevi de, bir tarihsel ironi olarak, daha dün general üniformasıyla sözde "komünist" partisinin genel sekreteri olan ve Dayanışma Sendikasını ezme harekatını yıllardır yöneten Jaruzelski'ye düştü. O, bu utanç verici töreni şimdilik kusursuz düzenleyebildi ve karşılığında başkan sıfatıyla anılmaya başlanarak "itibarlı" siyasetçiler sınıfına kaydedildi.