TÜRK SİNEMASI’NDA İŞÇİ FİLMLERİNİN DÖNEMSEL OLARAK TEMSİLİ
GİRİŞ
Sinema icat edildiğinden beri birçok tarihi olayın ve olguların izini sürmüş ve onları kendi kodları ile yeniden üreterek aktarmıştır. Sinemanın ilk yıllarından itibaren, sinemanın ulaştığı bütün coğrafyalarda film üretilmiş ve bu sayede geçmişe dair bir bellek oluşturulmuştur. Filmlerin, geçmiş zamanda ya da şimdiki zamanda, geçmiş zamanı yeniden üreterek inşa etmesi, onun tarihsel bir metin olma özelliğini işaret eder. Sinemanın ilk yıllarından itibaren çekilen filmler tarihsel bir metin olarak görülmüştür. Marc Ferro, sadece tarihsel filmlerin değil bütün filmlerin tarihin bir parçası olduğunu ve filmlerle toplumların karşı tarih analizinin yapılabileceğini ifade eder ( Aktaran Duruel Erkılıç,2014,S.35).
Sinema ortaya çıkmadan önce, onunda yararlandığı imgeler ile tarih yazımı gerçekleşmiştir. Tarih boyunca imgeler yardımıyla geçmişin izleri aktarılmıştır. Burke ‘’ Altamira ya da Lascaux mağara resimlerinin tanıklığı olmasa, tarih öncesi Avrupa konusunda yazmak gerçekten çok güç olabilirdi’’ diyerek imgelerin önemini arz etmiştir (Burke,2003,S.9). Sinemada bu bağlamda imgeleri kullanarak bir tarih yazımı gerçekleştirmiştir.
Türk Sineması’nda da tarihsel filmlere fazlasıyla yer verilmiştir. Filmler, bulundukları dönemi ya da şimdiki zamandan geçmişin temsillerini aktararak bir bellek oluşturmuştur. Türk Sineması’nda filmlerin üretimi, bazı dönemlerde gerçekleşen siyasi kırılmaların ardından farklı temsiller üreterek inşa edilmiştir. 1960’lı yıllarda meydana gelen siyasal ve toplumsal sorunlar, 1980 sonrası gerçekleşenler ve 2000 sonrası farklılaşan Türkiye siyasi yapısı ve toplum yapısı film üretimlerine doğrudan etki etmiştir. Türkiye’deki köyden kente göçün getirdiği çarpık kentleşme ve şehirlerde artan nüfus yoğunluğu inşaat sektörünün hızla büyümesine yol açmıştır. Bu alandaki yoğunluk Türkiye ekonomisinde de ön plana çıkmıştır. Türkiye’nin bu ekonomik ve toplumsal durumu göz önünde bulundurulduğunda, sinemada bu değişimden etkilenmiştir. Köyden kente gelen insanlar tarlalarda, madenlerde, fabrikalarda ve inşaatlarda işçi olarak çalışmıştır. Kentteki bu yoğunluk sayesinde işsizlik artmış ve işçiler işveren tarafından ucuz iş gücü karşılığında çalıştırılmıştır. Türk Sineması’nda yönetmenlerde her dönemde işçi teması etrafında üretimlerini gerçekleştirmiştir
Bu çalışmada 1965 yılı yapımı Duygu Sağıroğlu’nun Bitmeyen Yol filmi, 1980 yapımı Atıf Yılmaz’ın Talihli Amele ve 2016 yapımı Kıvanç Sezer’in Babamın Kanatları filmleri incelenerek, dönemlerin siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylarından yola çıkarak nasıl temsil edildikleri değerlendirilecektir.
SİNEMA VE TARİH
Sinema ve tarih ilişkisine baktığımızda, onun geniş kitlelere hitap etmesi ve yeniden üreterek inşa etmesi bağlamında oldukça önemli yere sahiptir. Yirminci yüzyılın başlarında bu iki alan birbirleriyle bağ kurmuş ve üretimlerini gerçekleştirmiştir. Lumiere kardeşler cinematographe icat ettikten sonra farklı ülkelerde çekimler ve gösterimler yaparak toplumları sinema ile tanıştırmış, o dönemde birçok ülkede gerçekleştirdiği çekimler ile daha sinemanın ilk yıllarında sinema ve tarih ilişkisi bağlamında tarih yazımı yapmışlardır. Dolayısıyla sinema tarihinin içerisinde olan tarih yazıcısı tarihin bir ürünü olarak kendisini göstermiştir. Bu bağlamda Edward Carr ‘’ Tarihçi tarih yazmaya başlamadan önce, tarihin ürünüdür’’ diyerek bunu destekler ( Carr, 1980,S.46).
Sinemanın ilk yıllarında sinema ve tarih bir aradayken henüz kültürel bir nesne olarak görülmemişti. Sovyetler ve Naziler propaganda aracı olarak sinemanın gücünü kullanmışlar ve bu sayede savaş döneminde o zamana dair bir tarih yazmışlardır. Özellikle sinema tarihinde Naziler ve Almanya ile ilgili çok sayıda tarihsel film çekilmiştir. İlk yıllardan itibaren tarihin önemli kırılma noktaları sinemanın dikkatini çekmiş ve sürekli olarak bir arada üretimler gerçekleştirmiştir. Başka bir noktaya değinmek gerekirse, sinema ve tarih imgeler aracılığıyla üretilen kodlar sayesinde bir inşa yapıyor mudur? Sorusuna Jonathan Stubbs ‘’ Tüm tarih, yazılı tarih de dâhil olmak üzere, bir yansıma değil, bir inşadır’’ cevabını vermiştir. (Aktaran Duruel Erkılıç,2014,S.21).
Sinema tarih serüveni içerisinde farklı ideolojilerden hareketle bulunduğu dönemde imgeler yardımıyla inşasını gerçekleştirmiştir. Birçok ülkede sinema bulunduğu zamanın koşulları doğrultusunda film üretimlerini devam ettirmiş ve dönemin temsillerini yansıtmıştır.
Türkiye’de de diğer ülkelerde olduğu gibi kendi tarihsel serüveninde, sinema ve tarih bağlamında birçok tarihsel film üretilmiştir. Özellikle Türkiye’nin siyasi ve ekonomik değişimleri sinemayı doğrudan etkilemiştir. Dönem olarak 1960, 1980 ve 2000 sonrası Türkiye ve Türk Sineması değişimler yaşamıştır. Buradan hareketle Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kırılmaları bağlamında Türk Sinemasında işçi filmleri temsilleri de değişimlere uğramıştır.
BİTMEYEN YOL FİLM ÖZETİ
1965 Yılında çekilen ve Duygu Sağıroğlu’nun yönetmenliğini yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Fikret Hakan, Tuncel Kurtiz, Aydemir Akbaş, Selma Güneri, Erol Taş, Aliye Rona, Senih Orkan ve Ayfer Feray gibi isimler bulunmaktadır. Film, dönemin işçi ve emekçilerinin yaşamlarını aktarmaktadır. Ekonomik sıkıntıların ve işsizliğin çok olduğu dönemde altı arkadaş kente göç ederler. Bu altı arkadaştan Ahmet (Fikret Hakan) sevdiği kadın Cemile’yi (Selma Güneri) şehirde tekrardan görür ve onunla konuşmaya başlar. Cemile ile evlenme hayalleri kuran Ahmet diğer taraftan da büyük kentte yaşam mücadelesi vermektedir. Altı arkadaş şehirde iş ararlar ve limanda iş bularak çalışmaya başlarlar.
Ahmet ve Cemile arasındaki ilişkiyi öğrenen Fatma kıskaçlığı yüzünden Cemile’ye oyun oynar ve işten atılmasına neden olur. Ahmet Cemile’nin işten atıldığını öğrenir. Cemile’ye merak etmemesini söyler ve kendisi iş arayıp daha fazla çalışacaktır. Ancak her iş başvurusu yaptığı yerde geri çevrilir. Bunun üzerine dayanamayan Ahmet bir işvereni vurur.
BİTMEYEN YOL FİLMİNDEKİ İŞÇİ TEMSİLİ
Köyden kente göç eden işçilerin yaşamlarını aktaran filmde, dönemin ekonomik ve siyasal değişimleri etrafında toplumsal olaylara değinilmiştir.
Ahmet ve arkadaşları kente gelirler, burada iş bulmaya çalışırlar. Filmin bir sahnesinde Ahmet ve arkadaşları kent trafiği içerisinde yolun ortasından yürürler. Araçlar korna çalar ama dikkate almazlar. Bu sahnede köyden göç eden insanların kent yaşantısına ait olmadığı aktarılmıştır. Ahmet yolda yürürken yerde yazan ‘’Petrol Millileştirilecek’’ yazısını görür ve heceleyerek okumaya çalışır. Okurken arkadan petrol taşıyan tankerler Ahmet’in üzerine doğru gelir ve ezilme tehlikesi geçirir. Dönemin ekonomik ve siyasal değişimleri bu sahnede Ahmet üzerinden gösterilmiştir. Bir diğer durum ise, Ahmet yolda bir adamla konuşur ve adam Ahmet’e pasaport ayarlayabileceğini ama biraz para vermesi gerektiğini söyler. Pasaport ile Almanya’ya gidip orada iş bulabileceğini söyler ancak Ahmet pek ilgilenmez. Bu sahne o dönemlerde göçlerin ve işsizliğin boyutlarını göstermektedir. İnsanların kırsal alanlardan büyük kentlere göçlerini aktarmaktadır.
Filmde dönemin amele pazarlarına ilişkin enformasyon sağlayan bir sahnesinde ise kahvehanede toplanan insanlar beklerken bir kamyonet gelir. Kamyonetten inen yetkili yirmi ameleye ihtiyaç olduğunu söyler. Herkes kamyonete binmek için izdiham çıkarır. Bunun üzerine yetkili polisi arar. Kahvehaneye çok sayıda polis gelir. Olayları yatıştıran polis ne olduğunu sorar. Yetkili durumu izah eder ve ardından polis güç uygulayarak bütün ameleleri kamyonetten indirir. Ardından yetkili yirmi kişi seçer ve çalıştırmak için götürür.
Türkiye’nin o dönemde içerisinde bulunduğu ekonomik şartlar ve işsizlik bu sahne ile gösterilmiştir. İşçilerin çaresizliği ve mücadelesi, devletin baskı aygıtlarının bu duruma karşı tepkisi ve işverenlerin onları konumlandırması bu sahnede işlenmiştir.
Filmin en önemli sahnelerinden birisi ise, o dönemde işçi sendikalaşmalarının yasalaşmasına ilişkin sonuçları aktaran bir sahne olan işçi kazasının meydana geldiği sahnedir. Kepçe operatörü kepçenin arızalı olduğuna dair yetkilileri uyarır. Yetkililer derhal tamir edilmesini ister. Operatör arızayı tamir eder ve kepçeyi çalıştırır. Kepçe ile kum alarak nakil edeceği yere doğru yönelirken tekrar bozulur ve kepçe bir işçinin üzerine düşer. Bütün işçiler hemen yaralı işçiyi kucaklayarak götürürler. Bu sahnede işverenin ‘’Onlara bir şey olmaz olan bizim paramıza oldu’’ repliği ile işçilerin değersizleştirildiğine dair enformasyon sağlanmıştır. Ayrıca işçilerinde olay karşısında tepkisiz kalması dönemin işçi ve sendikalaşmasının olmadığına dair bilgiler verir.
Filmde yoksulluğun ve paraya olan ihtiyacın göstergesi olarak şans oyunları oynanan sahneyi gösterebiliriz. İşçiler kolay yoldan para kazanmak için ‘’bul karayı al parayı’’ adlı şans oyununu oynarlar. Buda dönemin bir başka durumunu göstermektedir.
Filmin hikâyesi Ahmet ve Cemile’nin aşkı üzerinden ilerlemektedir. Ahmet ve Cemile’nin aşkını kıskanan Fatma Cemile’ye oyun oynar ve işten atılmasına sebep olur. Cemile’nin işten atıldığını öğrenen Ahmet ona destek olur ve kendisinin başka iş bulup çalışacağını, onun çalışması gerekmediğini söyler. Ahmet işverenlerle görüşür ancak her defasında geri çevrilir. Üstelik bazı işverenler azarlayarak Ahmet’i kovarlar. Bu duruma dayanamayan Ahmet bir işvereni öldürür.
Filmin son sahnesinde Ahmet’in üzerinden dönemin ekonomik sorunu ve işsizliği aktarılmıştır. Köyden kente gelen Ahmet baskılara dayanamayıp mücadelesini bırakır. Filmde işçi temsilleri, 1960’lı dönemlerde işçiler üzerinde oluşturulan tahakküm ve toplumsal sorunlara değinen bir çerçeve oluşturur. 1963’te sendikalaşmanın yasalaşması, ekonomik sıkıntıların fazla olması filmde aktarılmıştır. Filmdeki işçiler haksızlığa karşı sesini çıkarmayan ve muhtaç olan bir temsil olarak işlenmiştir.
TALİHLİ AMELE FİLM ÖZETİ
1980 yılında Atıf Yılmaz tarafından çekilen Talihli Amele filminin oyuncu kadrosunda İlyas Salman, Hümeyra Akbay, Metin Serezli, Zerrin Doğan, Osman Seden, Mustafa Alabora, Erdal Özyağcılar gibi isimler bulunmaktadır. Köyden kente göç eden Mehmet Ali (İlyas Salman) daha iyi bir yaşam için şehirde çalışmaya başlar. Şehirde inşaatta iş bulan Mehmet Ali daha fazla para kazanmak için çabalar. İnşaat firması dairelerin satışları için reklam çekmek üzere inşaat alanına gelir. Örnek dairede çekimlere başlayan firma amelelerden yardım ister. Çekimlerin sonunda amelelerde fotoğraf çekilmek ister. Bunun üzerine fotoğrafçı ısrarlara dayanamaz ve onların fotoğrafını çeker. Reklam yetkilisi, patronu ile proje hakkında toplantı yapar. Toplantıda sırayla geçen fotoğraflarda amelelerinki de vardır. Patron Mehmet Aliyi talihli olarak seçer ve kampanyalar onun üzerinden ilerlemeye başlar.
TALİHLİ AMELE FİLMİNDEKİ İŞÇİ TEMSİLİ
12 Eylül 1980 darbesi Türkiye ve Türk Sineması’na siyasal ve toplumsal olaylarından kaynaklı olarak daha ağır koşullar getirmiştir (Scognamillo,2014,S.183). Film üretimleri bu koşullar altında sağlanmıştır.
Köyden kente göç eden Mehmet Ali bir inşaatta amele olarak çalışmaya başlamıştır. İnşaat firması daireleri satmak için reklam kampanyası düzenlemek ister. Bunun üzerine reklamcılar kampanya için çalışmalar başlar. İnşaata gelen reklamcılar çekim için prova yaparlar. Gün bitiminde çekim yapanlar gidecekken ameleler fotoğraf çekilmek ister. İsteklerini geri çevirmeyen fotoğrafçı kampanya tabelasının önünde Mehmet Ali ve arkadaşlarının fotoğrafını çeker. Haluk ve Reklam şirketinin sahibi kampanya için toplantı yaparlar. Haluk toplantıda fotoğrafları sırasıyla göstererek sunumunu anlatır. Reklam şirketinin sahibi hepsini sıradan bulur ve beğenmez. Tartışmalar sürerken sıra amelelerin olduğu fotoğrafa gelir. Reklam şirketinin sahibi aradığını o fotoğrafta bulur. Talihli olarak Mehmet Ali seçilir. Ardından Mehmet Ali ile görüşmelere başlanır. Mehmet Ali olayın farkında değildir. Ailesine daha iyi yaşam sağlamak için köyden kente gelmiş ve inşaatta çalışmaktadır.
Diğer taraftan gazetesinin reklam gelirlerini arttırmak isteyen gazeteci Vecdi Bey ( Metin Serezli) ve Muhabir (Hümeyra Akbay) haber arayışı içerisindedir. Reklam firmasının kampanyasından haberdar olan gazeteciler Mehmet Ali’yle iletişime geçip onun haberini yaparlar. Haberde Mehmet Ali’nin üstünden yapılan haksızlıkları gösterilir. Reklam şirketi gazetenin bu tutumundan rahatsız olur. Gazete ise haber yapmaya devam eder. Gazete ve reklam firmasının mücadelesi başlar.
Filmin giriş sekansında, köyden kente gelen Mehmet Ali’nin amele oluşu ve Türkiye’de reklam dünyasının nasıl olduğuna dair anlatım sağlanmıştır. Reklamcıların iyi bir kampanya arayışı ve Mehmet Ali üzerinden kazanç sağlamaları aktarılmıştır. Ayrıca gazetecilerinde bunu fırsat olarak değerlendirerek gazetede haber yapmaları üzerinden sekans işlenmiştir.
Reklam firması ve İnşaat şirketi Mehmet Ali’ye bir daire vererek kampanyanın gerçekliğini halka göstermek isterler. Bunun üzerine inşaata gelen Haluk ve arkadaşı kampanyayı devam ettirmek için Mehmet Ali’yi alıp götürmek isterler. Mehmet Ali gitmemek için direnir. İşçiler Mehmet Ali’yi yakalarlar ve teslim etmek için kaldırırlar. O sırada Mehmet Ali ‘’ Ağabey ben duvarcı ustası olmak istiyorum’’ diyerek karşı koymak ister. Haluk ‘’ Tamam tamam duvarcı ustası yaptık seni, gelmekte direnirsen kovarız ona göre’’ diyerek tehdit eder. Mehmet Ali işten kovulmamak için onlarla gitmek zorunda kalır.
Bu sahnede işçinin kentteki trajikomik yaşamının ve onu nasıl metalaştırarak kullanıldığına dair enformasyon sağlanır. Mehmet Ali kent yaşamında istemediği şeylere zorlanarak reklam dünyasının malzemesi haline gelir.
Gazeteciler ise kendi reklamları için Mehmet Ali’nin ailesini kente getirmek ister. Muhabir köye giderek Mehmet Ali’nin ailesini getirir. Haluk’un evinde zorla tutulan Mehmet Ali televizyon izlerken ailesinin geldiğini görür. Muhabir, Haluk’un evinde zorla tutulan Mehmet Ali’ye ulaşmak için telefondan arama yapar. Telefonun çaldığını duyan Mehmet Ali korkar elinden telefonu düşürür. İlk defa telefonla konuşur ve ailesinin sesini duyunca hüzünlenir. Muhabir onu kurtarmak için bulunduğu yere gelir. Onu bulunduğu yerden kurtararak ailesinin yanına götürür. Eşi ‘’ Bu ne iştir Mehmet Ali’’ diyerek şaşkınlığını belirtir. Mehmet Ali ise ‘’ Bilmem bir bilsem’’ diyerek bulunduğu durumdaki rahatsızlığını belirtir.
Reklam firması ve gazete firması kampanyalarını tamamladıktan sonra Mehmet Ali’ye verilen daireyi geri almak isterler. Reklam firması ve şirket yetkilileri Mehmet Ali ve ailesinin kaldığı daireye gelirler. Evi boşaltması gerektiğini ve başka bir yere taşınacağını söylerler. Mehmet Ali ‘’ Neden burası değil ben yaptım neden burası değil’’ diyerek onlara bağırır. Şirket yetkilisi ‘’ Anlamazsın be Mehmet Ali sen yaptın diye olmaz işte sen yaptın diye’’ diyerek durumu izah eder. O gece Mehmet Ali ve ailesi pencerelere tahta çakarlar. Gelecek olanlara karşı direnmek için tuğla ve çimento taşırlar. Bütün şirket yetkilileri, ameleler, polis ve itfaiye onu çıkarmak için çalışmalara başlarlar. Mehmet Ali ve ailesi ise sonuna kadar direnmeye çalışır. Mehmet Ali’nin mücadelesini Muhabirde haber yaparak destek olmak ister ancak gazeteler haberi yayınlamazlar. Onun mücadelesi halkın mücadelesine dönüşür ve halk onu destekler. En sonunda Mehmet Ali cinnet geçirir ve bütün eşyaları pencereden aşağı atar. Eşyaları attıktan sonra ailesiyle aşağı iner ve teslim olur. Ambulans gelir Mehmet Ali’ye deli gömleği giydirirler ve götürürler.
Bu sekansta Mehmet Ali’nin üzerinden yapılan kampanyaların sonucunda ondan vazgeçen firmalar, Mehmet Ali’ye verdiklerini geri almak isterler ancak o buna karşı çıkar. Anlatım itibariyle reklamcılığı hicveden ve Mehmet Ali’nin trajikomik öyküsünü anlatan bir film bizlere sunulur. 1980 sonrası Türkiye ve Türk Sineması’nın içinde bulunduğu atmosferi aktaran bir filmdir. O dönemde özellikle televizyonun yaygınlaşması ve reklam kampanyalarının artmasının altı çizilmiştir. Filmdeki işçi temsili ise, köyden kente gelen işçinin yabancılaştığı ve onun şehir yaşantısında nasıl metalaştığına dair temsilleri sunar. Bu metalaşma filmde trajikomik olarak aktarılmıştır.
BABAMIN KANATLARI
2016 yılında çekilen filmin yönetmenliğini Kıvanç Sezer yapmıştır. Oyuncu kadrosunda Menderes Samancılar, Musab ekinci, Kübra Kip ve Tansel Öngel gibi isimler bulunmaktadır. Ailesinden uzaklarda inşaat işçisi olarak çalışan İbrahim usta kanser hastası olduğunu öğrenir. Yeğeni Yusuf’ta amcasıyla aynı inşaatta çalışmaktadır. Yusuf şehirde bir kıza aşık olur ve onunla yakınlık kurar. İbrahim usta ise yakalandığı hastalık sonrası ailesini düşünür ve onlara ölümünden sonra geçimlerini sağlamaları için para bırakmak ister. Ancak İbrahim ustanın sigorta primi eksik olduğundan ailesine aylık bağlanamamaktadır. İbrahim usta bu durum karşısında para bulmaya çalışır. Yeğeninin ve ailesinin ise hastalıktan haberi yoktur. İbrahim usta zaman ilerledikçe iyice çıkmaza girer ve inşaatın tepesinden kendisini boşluğa bırakarak intihar eder.
BABAMIN KANATLARI FİLMİNDEKİ İŞÇİ TEMSİLİ
Filmin açılış sahnesi İbrahim ustanın doktorla olan diyaloğuyla başlar. Doktor hastalık hakkında İbrahim ustaya bilgi verir. İbrahim usta bu durumda çalışıp çalışamayacağını doktora sorar. Doktor kesinlikle çalışmaması gerektiğini ve kemoterapi görmesi gerektiğini söyler ancak İbrahim usta para kazanmak zorundadır.
Filmdeki televizyonda gösterilen toplu konut reklamları inşaat sektörünün ve kentleşmenin artışına dair bilgiler sağlamaktadır. 2000 sonrası artan kentleşme, imgeler ile filmin arka metninde yineleniyor.
Yemekhane sahnesinde bazı işçilerin yediği yemeklerden şikayetçi olması ve buna çözüm bulunmaması o dönemde işçilerin örgütlenmemesini gösterir. Filmin bütününde Yusuf sevdiği kızla vakit geçirir ve bu sayede Amcası İbrahim ustanın durumunu fark etmez.
İbrahim usta prim borcunu ödemek için bir zamanlar inşaat işçisi olan güvercin satan arkadaşından borç para ister. Arkadaşı parasının olmadığını söyler ancak bir öneride bulunur. İbrahim usta ve arkadaşı horoz dövüşünün oynandığı yere gelir. İbrahim usta horoz dövüşünde bahis oynar ve kaybeder. Ekonomik sıkıntıyı tema edinmiş filmlerde ve özellikle işçi temalı filmlerde kolay yoldan para kazanmak için şans oyunları oynayan işçilere yer verilmiştir. Dönemin ekonomisini ve insanların maddi sıkıntılarını gösteren bir yapıya sahiptir.
İnşaatın üst katlarından birinde bulunan bir işçi yukarı malzeme çekerken aşağı düşer ve yaşamını yitirir. Bütün işçiler olayın şokuyla bir süre sessiz kalırlar. Şirket yetkilileri ölen işçinin ailesine kan parası ödemek ister ve aileyle bir kafede buluşur. Anlaşma sağlandıktan sonra bir zarf masanın üstüne bırakırlar ve oradan ayrılırlar.
Şirket yetkililerinin olayı örtmek istemesi ve kan parası ödemesi, ayrıca işçilerin örgütlenmemesi ve sendikalaşmaması üzerine kurulan bir sahnedir. Yaşamını yitiren işçinin ailesine, şirket yetkilileri açıklamalarda bulunarak ve bir miktar para ödeyerek olayın üstünü örter.
İbrahim ustanın Resul’le konuştuğu sahnede geçen ‘’ne yapalım kader’’ repliği işçinin ve emeğinin nasıl metalaştırılarak kullanıldığını göstermiştir. Resul daha sonra Yusuf’la konuşur ve ona bir miktar para verir. Parayı verdikten sonra Yusuf’a amcasının işlerini takip etmesini ve eksik kalanları düzelmesini söyler. Yusuf’taki çalışma ve yükselme hırsını fark eden Resul ona bir sonraki iş için yanında çalışacağının teklifini sunar. Yusuf bu teklif karşısında çok sevinir. Yusuf inşaatın üst katlarına çıkarken amelelerden bazılarının halay çektiğini görür. Bir süre bekledikten sonra onlara kızar ve işlerinin başına dönmesini ister.
Yusuf karakterinin işçi temsili, Şehir yaşamında değişen ve onun içinde kaybolan bir bireyin temsilini bizlere sunar. Hırsları ve arzularıyla hareket eden Yusuf, önceleri ılımlı olduğu konulara gittikçe karşı çıkmaya başlar. Bireylerin kent toplumu içerisinde nasıl değişime uğradıklarını gösteren bir işçi karakter temsili kurulmuştur.
İbrahim usta ailesiyle telefon görüşmesi yaptıktan sonra inşaatın üst katlarından birine çıkar. Sahne açılışında bir inşaatın penceresinden bütün kent ve betonlaşma görülür. Ardından İbrahim usta çerçeveye girer ve pencerenin önüne gelir. Yusuf amcasını fark eder ve ne olduğunu sorar. İbrahim usta hasta olduğunu ve prim borcunu ödemek için paraya ihtiyacı olduğunu söyler. Yusuf ihtiyaç olan parayı istemek için Resul’ün yanına gelir. Resul’e sekiz bin Türk lirasına ihtiyacının olduğunu söyleyen Yusuf olumsuz karşılık alır. Yusuf bir dahaki işte ücretsiz çalışacağını ve bunu avans olarak düşünmesini ister. Resul bu ihtiyacı fırsata çevirir ve beş bin Türk lirası verebileceğini söyler, ayrıca şimdiki işten alacağı maaşı da vermeyeceğini söyler. Yusuf amcası için şartları kabul eder. Amcasının yanına gelip iyi haberi verir. Amcası bu duruma şaşırır ve nerden bulduğunu sorar. Yusuf parayı Resul’den istediğini söyler. İbrahim usta ‘’ ah Yusuf ah’’ diyerek yanından ayrılır. İbrahim usta inşaatın üst katlarından birine çıkar. Köşeye gelir ve bir süre bekler ardından kendisini boşluğa bırakır.
Yusuf yengesini şehre getirir ve şirket yetkilileriyle kafede toplantı yaparlar. Şirket yetkilisi ve avukat en fazla yirmi bin Türk lirası ödeyebileceğini söyler. Yusuf ailenin içinde bulunduğu durumu açıklar ve yengesine sigorta ister. Yetkililer şartı kabul eder ve çantadan çıkardıkları evrakları masanın üstüne bırakır. İbrahim ustanın eşi evrakları imzalamaz. Yetkililer fiyatı otuz bin Türk lirası yapar ancak kadın evrakları yine imzalamaz. Yetkililer bu durum üzerine tehdit ederek ikna etmeye çalışır ancak bir türlü imza atılmaz. Yetkililer masadan kalkarlar ve giderler. Yusuf yengesine neden imzalamadığını sorar. Yengesi ‘’ Kimseye güvenim kalmadı gidelim buralardan Yusuf’’ Diyerek oradan ayrılırlar.
Filmin son sekansında İbrahim ustanın yaşadığı dramın ortaya çıkardığı sonuçlar aktarılmıştır. İbrahim ustanın intihar etmesi ve sistemin aynı şeklide işlemesi üzerinde durulmuştur. Filmin genelinde İbrahim ustasın bireysel problemleri etrafında toplumsal sorunlara değinen bir tema işlenmiştir. İşçilerin ve iş kazalarının dünyasında gelişen olayların etrafında örülen bir filmdir. Filmdeki imgeler, kullanılan sesler ve yaratılan karakterler, sistemin içerisinde bulunan alt tabaka bireylerin maruz kaldığı durumları göstermektedir.
SONUÇ
Türkiye’de sürekli değişen siyasi, ekonomik ve toplumsal yapı Türk Sineması üzerinde de etkili olmuştur. Sinema sektörü 1960, 1980 ve 2000 sonrası dönüşümlerde doğrudan etkilenmiştir. Yapılan filmler çeşitli sansürlere uğramış ve dönemin siyasi yapısına uygun olarak yeniden biçimlendirilerek üretilmiştir. Bazı filmlerin ise gösterimleri yasaklanmıştır.
1965 yılında Duygu Sağıroğlu’nun yönettiği Bitmeyen Yol filmi dönemin işçi temsillerini ve toplumsal olaylarını sunmaktadır. Film, ülkenin içerisinde bulunduğu siyasi durumdan dolayı sansür kuruluna takılır ve gösterimi bir süre yasaklanır (Scognamillo,2014,S.169). Filmdeki işçi temsilleri o dönemde sendikalaşmaya ve işçi kazalarına dikkat çeken, ayrıca işçi ve patron ilişkilerini aktaran yapıya sahiptir. Filmde ‘’devletin ideolojik aygıtları’’ ve ‘’devletin baskı aygıtları’’ üzerinden de bir anlatım kurulmuştur.
1980 yılında çekilen Talihli Amele filminde ise, trajikomik olarak ihtilal sonrası dönemde işçi temsilleri üzerinden daha çok kentleşme ve reklam sektöründe yapılan kazançlar üzerinden bir anlatım sağlanmıştır. Filmdeki işçi temsili, onun kent yaşamı içerisindeki mücadelesi ve metalaşan hayatını göstermektedir. Televizyon sektörünün gelişmesi ve reklamcılığın artması, bu alandaki rekabetler ve kentleşmeye dikkat çeken bir film anlatısı vardır. Şirketlerin kazanç sağlamak için yaptırım kullanarak elde etmek istemesi ve maddi ihtiyacı olan işçinin bunu mecburiyetten kabullenmesi anlatılmıştır.
2016’da Kıvanç Sezer’in yönettiği Babamın Kanatları filminde ise, Bitmeyen Yol filmindeki işçi temsillerine benzer yapı görülmektedir. Filmde işçinin bireysel sorununa değinen bir tema işlenmiştir. Ancak bu bireysel temanın etrafında toplumsal sorunlara da değinmiştir. 1960’daki ‘’Amele’’ kavramı 2000 sonrasındakiyle yakın kullanımlarda ilerliyor. Örneğin; 1960’lardaki ekonomik sorunların getirisi olarak, Bitmeyen Yol filminde insanların kolay para kazanmak için başvurduğu şans oyunları, 2000 sonrası dönemde çekilen Babamın Kanatları filminde de görülmektedir. Ayrıca işçi kazalarına karşı gösterilen tepkiler her iki dönemde de benzer özelliklerdedir. Babamın Kanatları filminde imgeler üzerinden alt metin oluşturularak, kentleşme ve toplumsal sorunlara değinilmiştir. Bitmeyen Yol filminde de ekonomik sıkıntılara değinilmiştir.
İki dönemi birbirinden ayıran önemli nokta ise devlet mekanizmalarının işleyişidir. Bitmeyen Yol filminde polis güçleri işçilere karşı güç uygulayarak onları hizaya sokar. Ancak 2000 sonrasında bunu göremeyiz. Babamın Kanatları filminde işverenler bürokrasi ile sıkıntı yaşamamak için olayların üstünü örtmektedir. Akabinde 1980 yılında çekilen Talihli Amele filminde ise devlet güçleri işçiye karşı bir duruş sergiler.
Türk Sinemasında bu üç dönemde incelenen filmlerden hareketle, dönemlerin siyasi ve toplumsal değişimlerinin etrafında işçi temsillerinin benzer ve farklı yönleri gözlemlenmiştir. Bu değişimler kimi zaman örtük biçimde kimi zaman ise doğrudan olarak aktarılmıştır.
KAYNAKÇA
Erkılıç,S.(2014). Türk Sinemasında Tarih ve Bellek. Ankara: De Ki Yayınevi
Ferro,M (2017). Sinema ve Tarih . İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Burke,P (2003). Tarihin Görgü Tanıkları. İstanbul: Kitap Yayınevi
Scognamillo,G. (2014). Türk Sinema Tarihi. İstanbul: Kabalcı Yayıncılık
Carr,E.(2002). Tarih Nedir. İstanbul: İletişim Yayıncılık
FİLMLER
Sağıroğlu,D.(Yönetmen).(1965). Bitmeyen Yol [Film]. Türkiye: Gen-Ar Film
Yılmaz,A.(Yönetmen). (1980). Talihli Amele [Film]. Türkiye: Alfa Film
Sezer,K. (Yönetmen). (2016). Babamın Kanatları [Film]. Türkiye: Nar Film
T.C.
MERSİN ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
RADYO, TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİMDALI
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
TÜRK SİNEMASI’NDA İŞÇİ FİLMLERİNİN
DÖNEMSEL OLARAK TEMSİLİ
DANIŞMAN: Prof. A. SENEM DURUEL ERKILIÇ
HAZIRLAYAN: Emre MUTLU
17-05180171-010
MERSİN, 2018
Dostları ilə paylaş: |