Batılılar olayları dini ve etnik anlaşmazlığa dayandırıyor ve hep Ermeniler üzerine ağıt yakarlarken, komünizm bitti şimdi düşmanımız İslam derlerken, Türkiye de olayları kendi iç politikasının çıkarları temelinde değerlendiriyor, istediği yönü ön plana çıkarıyor. Soydaş, dindaş nakaratlarıyla şovenist, milliyetçi duygular körüklenerek yığınlar şaşırtılmaya çalışılıyor ve iç politikada bir konsensüs yaratılması hesaplanıyor. Hükümetin el altından bu kampanyayı teşvik etmesi ama görünürde iç işlerine karışmıyoruz tavrı takınması diplomatik bir ayak oyunudur. Sovyet yönetiminden protesto almasın ve dolayısıyla ticari ilişkiler sekteye uğramasın diye. Bu tür dış sorunların istismar edilerek iç politikada malzeme olarak kullanılmasının pratik sonuçlarının geçici bir zaman devrime benzediğini burjuvazi çok iyi biliyor. Ama bunu yaparken akıtılan anti-komünist zehir onun arasıra soluksuz kalan geleneksel anti-komünist politikasına ilave edilen bir balon oksijen rolü görüyor ve bunu yapmakda hiçbir fırsatı kaçırmıyor.