42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə23/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   38

O an dileyen kendin değilsin ! Kendindeki !

ALLAH’ın emridir o ! Bu anlamdadır ‘“De ki !”’

‘“Herkes kurbân !”’ ‘“ALLAH’a ne kan !”’ ‘“Ne can ! Ulaşmaz !”’

‘“Secde et !”’ Rûha yaklaş ! Ve HAK ol ! Budur namaz !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA-23.02.2001

MASON MASALI !

İşte ! Masonun, gizli hep anlattığı masal !

‘“Kitab ilmi”’ne göre biz yorumladık ! Ders al !

Sâf Havvâ’yı cennette ! Şeytan körpe av seçti !

HAK’tan öç almak için ! Kızın ırzına geçti !

Sonra terk etti onu ! Ve ‘dul karı evlâdı’

Oldu dünyâda doğan oğlu Kâbil’in adı !

Çünkü kovmuştu kızıp RAHMÂN cennetten onu !

Şeffaf iken sürçmenin ! Yoğunlaşmaktır sonu !

‘“Sâde diken üretti ! Lânetlendiğinden arz !”’

‘“Çalışmadan nimet yok”’ şartı ! Kula oldu farz !

Havvâ ile evlendi Âdem ! Ve doğdu Hâbil !

Ona düşman kesildi ! Üvey kardeşi Kâbil !

Hâbil koyun ! Ve Kâbil buğday etti hediye :

RAHMÂN’a teşekküre ! Vesile olsun diye !

Kabûl eyledi RAHMÂN ! Yalnız Hâbil’inkini !

Kardeşini öldürdü Kâbil ! Kabarıp kini !

Ve dedi ! Koyun kolay ! Ben toprak çapaladım !

Beni reddettin ! Çünkü ‘Şeytan’ın oğlu’ adım !

Daha doğmadan ! Bana cennetini kapadın !

Sen taraf tutuyorsun ! Nasıl HAK olur adın !

Ben de birşey yarattım topraktan ! Senin gibi !

Bana kızdın ! Bu mülkün çünkü sen tek sahibi !

Oğlu da ! ‘“Şeytan gibi karşı geldi RAHMÂN’a”’

HAKK’ı paylaşamadı Hâbil’le ! Budur mânâ !

‘“Sonra bir çocuk verdi Havvâ’ya HAK ! Adı Şit !”’

Ve oldu dünyâdaki insânlar, iki çeşit :

Biri, RAHMÂN’dan gelen ! Katıksız Şit evlâdı !

Biri, ‘“İnsân şeytanı !”’ Kâbil’in oğlu adı !

Biri birine düşman ! Bunların ikisi de !

Sen birisine ateş ! Ve öbürüne su de !

Şeytan dikbaşlı alev ! Çağ dışı şeye karşı !

Melek, tutucu saf su ! ‘“Başında taşır arşı !”’

Su söndürür ateşi ! Isıtılsa ne kadar !

Ateş ! Ömrünü, suyu arzdan kovmaya adar !

Devlet, aynen ateşi ! Su, dini temsil eder !

ALLAH, iki zıt kutbu dost yapmaya ‘“Vaftiz”’ der !

Ateşle vaftiz yapar Mesih ! Yahya ! Su ile !

RÛH ateş ! Şeffaf beden ! Su gibi ! Herkes bile !

HAK dost ! Nakledebilir rûhunu şeffaf ile,

‘“İsâ gibi, beşikte yatan bebeğe”’ bile !

‘“Belkıs’ın sarayını nakledebilen kişi !”’

Rûhu nakledemez mi ? ‘“Bu kitab ilmi”’ işi !

Misyon sonu ! Rûhunu o kendine çağırır !

‘“İsâ o vakit, İlyas ! İlyas ! Diye bağırır !”’

‘“İncilde bizzat İsâ ! Yahya, İlyas idi”’ der !

Bunu nasıl yorumlar ! Acaba aziz peder !

Şöyle bir söz söyledi ! ÂLÎ bir gün hutbede :

“Bana ilk Âdem ! İlyas ! Yahya ! Ve de Mesih de !”

RESÛL ÂLÎ’ye dedi “Sırdın her nebi ile !

Benimle açık geldin !” Bu söz tefsir edile !

RESÛL’e HAK ‘“İBRAHİM dinine dön”’ der ! Niçin ?

‘“İbrahim ateş ile”’ abdest aldığı için !

‘HAK dost’tan ateş alıp ‘“HAK ile o oldu dost !”’

Öz anne babasını buldu ! Ve soyuldu post !

Cennet çeki dağıtıp halkı sömürür dinci !

Maddenin ötesine geçmez devlet bilinci !

Din ve Devleti ayrı tutmaya dikkat edin !

Dost yapacak onları ! ‘“KİTAB İLMİ”’ndeki din !

Kâlb ve baş arasında sürüyor savaş hâlâ !

Çizgili kâlb kasını, ‘aşk’ arttırır en âlâ !

Güdümlü kâlble herkes ! Sağ beyne yollar kanı !

HAK ‘“Sağ yan halkı”’ sayar ! Huzuruna çıkanı !

İşte bu çağa denir ! ‘“Arzda kıyâmet”’ demi !

İki kaş arasında ! Can, görür ilk Âdemi !

Güneşten ışık emer ! Ve topraktan ise su !

Diken, tövbekâr şeytan ! Gül, ‘“HAK DOST”’tur doğrusu !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 28.12.2000

Ramazan Bayramı hediyesi
MEHMET ÂKİF’e !
‘Rûhumun vahyini duysam’ dediğin lâhzada sen,

Onu duydun ! Ve şehit rûha duyurdun ! Bilsen !

Titretir rûhları bak ! Makbere âit bölümü !

Özletir mü’mine ! Mehmetçiğe âit ölümü !

Şehidin rûhunu, sen teslim edip ‘İzzetine !’

Nokta koydun ! Ne yazık âh ! Muazzam metine !

Yazmadın ! Mehmedimin seyrini tâ Arşa kadar !

O seyirdir ki temâşâ edilir ‘Beş dîdâr !’

Görerek boşluğu mânâdaki, doldurdu fakir !

Ne yazık ! Yazdığı, rûhsuzca görülmekte hakîr !

O vakit vardı arkanda senin bir ATATÜRK !

‘“Rûhunun vahyini”’ duymuş idi her gazî Türk !

Şimdi Hüznî yapayalnız ! Kırılan şevki ile !

‘ATATÜRK’ şâheserim çıkmadı bir kerre bile !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996


‘“MELK-İ SEDEK !”’
Dîn, HAKK’ı ; devlet, halkı aldatanların mâlı !

Kimi der ayrılmalı ! Kimi ayrılmamalı !

Bu, ALLAH’ın değil de, şeytanın iş bölümü !

Bu, her harbin nedeni ! Her toplumun ölümü !

Deme : ‘Sezar’ın hakkı verilmeli sezara !’

Her hak insânın hakkı ! Kendi hakkını ara !

‘“Hem ezen ! Hem ezilen ! Ateşe birlik gider !”’

ALLAH : Yâni ‘“Ezeni sen neden ezmedin”’ der !

Başına başkaldırır ! Bilinçsiz hücre bile !

Önce baş ağrısıyla ! Ve en son kanser ile !

Firavunda bulunmaz ! Mûsâ geninden eser !

‘Düzen deyip’ ‘“Taht için kundaktakini keser !”’

HIZIR sınava çekti dînde ! Mûsâ’yı bile !

Sonra dedi : ‘“Sen yönet halkı on emir”’ ile !

Ve Hârun râhib oldu ! Hazret-i Mûsâ kral !

Hakîkî lâik düzen işte budur ! İbret al !

Devlet ve dîn adamı oldu yalnız MUHAMMED !

Zîrâ O hem Dünyâya ! Hem de Ahrete ! ‘“Rahmet !”’

Bekir ,Ömer ve Osman ‘Halîfe’ seçilince !

ÂLÎ bir mesaj verdi ! Her evrensel bilince !

‘Devlet başkanısınız sâdece’ dedi sizler !

‘MUHAMMED’İ, MUHAMMED gibisi ancak izler !

Onu yaptılar ama, ilk Kur’an danışmanı ,

Dediler : ‘İstemeyiz devlete karışmanı !’

‘Canlı Kur’an’ böylece devletinden dışlandı !

‘Mevlâmızsın’ diyenler unutmuşlardı andı !

Sonuçta Arzda ne dîn ! Ve ne de devlet kaldı !

Dîni yobaz, devleti düzenbaz satın aldı !

‘Halîfeyim !’ ‘Kutubum !’ Diyene kanma sakın !

MUHAMMED ve ÂLÎ’nin taklitlerinden sakın !

Yalnız bir zât ÂLÎ’nin sözünü tekrârladı !

‘TEK ÖNDER BİLİM’ dedi ! ATATÜRK onun adı !

Devlet adamlığını bile her defa deldi !

‘“MELK-İ SEDEK’”ten zîrâ o nasib almış eldi !

Onun gibi savundu o, evrensel barışı !

‘İnsânlığa hizmette’ yapın dedi yarışı !

Râhib olan bir kral ismidir,‘“MELK-İ SEDEK !”’

Kimliği MEHDÎ gibi, gizli kıyâmete dek !

Tevrât der : ‘“Hiç değişmez onun devlet ve dîni !”’

Anla ! Devlet de, dîn de tanımaktır kendini !

Hazret-i İbrâhim’i MELK-İ SEDEK kutsadı !

‘“ALLAH’ın dostu”’ oldu ! Ancak o zaman adı !

‘“Sekîne”’ nakletmeye vaftiz eylemek denir !

‘“Salât ayağa kalkar !”’ Nefs ölür ! Borç ödenir !

Değişir doğumunda verilmiş olan isim !

İsmini ALLAH verir ! Yenilenir tüm cisim !

Âdem ‘“İsimler”’ ile hilâfeti kazandı !

‘İsmi yitirmemektir !’ İnsânın HAKK’a andı !

ALLAH’ın MUHAMMED’e verdiği isim bak ‘“SÎN !”’

‘Yirmi sekiz’ harflerden sen de bil ki birisin !

İlk hücrede verilir o harfin vibrasyonu !

‘“ALLAH adına”’ her an kullanırsın sen onu !

İncil: ‘“MELK-İ SEDEK”’e Mesîh hep bağlıydı der !

Onu dünyâ devleti öncüsü yapmış peder !

Dünyâ devletinde ‘Dîn ve dünyâ’ ayrılamaz !

Biri birini kıble yapıp kılınır namaz !


MELK-İ SEDEK ‘“Salem’in kralı”’ demek imiş !

Salem ve ‘“Selâm”’ ayni ! Şimdi aydınlandı iş !

Kudüs’ün İbrânîce ismi bak ‘Jerusalem !’

‘Selâm olacak’ demek ! Değişecek bu âlem !

Ortak kutsal merkezi, Kudüs’tür her üç dînin !

Kudüs’ten miraç yaptı RESÛL ! Fikir edinin !

‘“Cennette birbirine hep selâm var”’ der âyet !

Arz ve ten şeffaflaşıp cennet olur nihâyet !

Herkes HAK gibi ‘“Lâtif !”’ Her şeye sızabilir !

Artık şeffaf bedenli ! Halîfe olabilir !

İşte bu yeni Arzdır ! Süleyman’ın mâbedi !

‘“Belkıs Güneşe tapmaz !”’ Göz kamaşır ebedî !

Arş’ında MELK-İ SEDEK, açar artık yüzünü !

Bakan hayrete düşer ! Görüp onda özünü !

İsmini söyleyince, durur herkesin aklı !

Ben ‘“Arzdan çıkanım”’der, sırrım ‘Ulu’da saklı !

Artık her rûh bir hücre ! ‘Arzın meliki’ vücûd !

Selâmet sultanına her nefes eyler sücûd !

‘Sadâkatin kralı’ demektir, MELK-İ SEDEK !

Şaha verdiğin söze sâdık kal ! Ölene dek !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 08.12.1998

‘VİKTOR HUGO’DAN ÇEVİRİM’
MEZARDA BİR GECE !
Hıçkırıklar işitir ! Gece dörtbir yandan !

Sezer ! Kökün, ağzını, emmek için kanından

Tâbûta koyduğunu !

Artık pençesindedir, ölüm denen o ağın !

Hisseder ! Kapakları altından bir parmağın

Gözünü oyduğunu !

Narâ atıp horlaklar ! Tepinir kerpiçinde !

Kefenine sarılmış ! Karanlıklar içinde !

Taş bir döşekte yatar !

Titrerken ! Tâbûtuna çarptıkça kafatası !

Sandığın gıcırdayan o siyah dört tahtası

Kendisine lâf atar !

Biri der : ‘Bir zaman ben kapı idim kasana !’

Diğeri der :’Tavandım ! Evin göçmeden sana !’

‘Örterdim bir alçâğı !’

Beriki der : ‘Üstümde kanı var, pirzolanın !’

Öteki der : ‘Ben de âh o sıcak karyolanın,

Emektar bir bacağı !’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 04.02.1960


MÎRÂÇ I
Ağlatarak kimini ! Güldürerek kimini !

Yaparsın ! Haram veya helâl birikimini !

Dünyâ hem ‘Denî !’ Alçak ! Hem ‘Edna !’ Yakın demek !

Yine burda biçersin ! Burdaki ekinini !


HAK ‘“İki yay arası !”’ Hattâ ‘“Daha”’ yaklaştı !

RESÛL üçüncü gözde ! RAHMÂN’la kucaklaştı !

‘“İki yay arası”’ ve ERRAHMÂN zîrâ eşit !

Sonra hattâ o ! RAHMÂN makamını da aştı !


Ve ‘“Son sınır”’a vardı ki orda ‘“En üst cennet !”’

Sen bu sendekileri ! Hâlâ göklerde zannet !

Mü’minlerin emiri “TOPRAK BABASI ÂLÎ !”

Bunlarla ayni sayı ! HAK’tan sana emânet !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 1999


M U A V İ Y E !
‘Fethullah GÜLEN’e !’
Osman’ın zamanında güçlenen Muaviye !

Osman’ı öldürterek dava açtı ÂLÎ’ye !

‘Katil, ÂLÎ’dir’ deyip ona istedi kısâs !

Halîfe olmak idi ! Onun amacı esâs !

ÂLÎ halîfeliği zoraki etti kabûl !

Toplum çürümüş idi ! Dînce değildi makbûl !

Şam’daki valîlikten attığı Muaviye !

Sordu: ‘İlk üç emiri kabûl ettin sen niye ?’

ÂLÎ dedi: ‘Onlara çekmedim Zülfîkârı !

HAKK’a havale ettim ‘Gadir humu’ inkârı !’

Sâde uyarıp dedim: ‘Uymayanlar sözüne ,

Nasıl bakacak orda RAB’lerinin yüzüne ?

RESÛL’e söz vermiştim, FÂTMA çekerken acı !

Olmayacaktım asla ben ilk fitne aracı !

Seni azlettim çünkü özdeşsin fitne ile !

İslâm olmayı bırak ! Değilsin insân bile !

‘“İslâm kültürü yıkan vâlî !”’ Kur’anda ismin !

RESÛL’ün ektiğini çünkü yok etti cismin !

Zulüm ve yağma ile dînin altını oydun ,

İlk kez haremağası haremine sen koydun !

Ben toprakta yatarken sen Şam’da saray kurdun !

Seninkinden çok azdır kana iştahı kurdun !

Sen mü’mine değil de ! Küfre sultan olursun !

Zîrâ hep EHLİBEYT’e sövmek için solursun !

RESÛL’ün can düşmanı ! Tohumusun Süfyan’ın !

Hayvân gibi sağ yanı, göremiyor sol yanın !

Benim, ‘“Her ismi bilen Âdem”’denilen insân !

Biliyorum zehrinle şehit olacak HASAN !

Senin tohumun ise o ‘“Kan dökücü”’ sözü !

Soyumu kurutmaktır çünkü âyetin özü !

Piçin olacak benim EHLİBEYTİME belâ !

Ayıracak mü’mini ve kâfiri ‘KERBELÂ !’

HAK der : ‘“Onlar söndürmek ister üfleyip mumu !”’

‘“Ama söndürtmem !”’Ondan yandı Rûhun umumu !

Sen batılın, ben ise Arz da HAKK’ın timsâli !

‘“Dili sarkan köpeksin”’ sen, Kur’anda ! Ben, ÂLÎ !

Ben HAKK’ın boyasıyım ! Beni ALLAH boyadı !

Sana âit Kur’anda ‘“Lânetli ağaç adı !”’

Köpürdü kuduz köpek ! Böyle yazınca Emir !

Karşı karşıya geldi ‘“Bakare”’ ile ‘“Demir !”’

ÂLÎ’ye savaş açtı ! Çok kalmadı siperde !

Kaybedince mızrakta, Kur’an-ı yaptı perde !

‘“İblîs’in mayasıdır doğru yoldan her hile !”’

‘“Yemin edip aldattı bak o Âdem’i bile !”’

ÂLÎ dedi: ‘Perde bu ! Benim perdenin ardı !

HAK, RESÛL ile Beni özünden ilk çıkardı !

Birimiz âlemlere bulut ! Birimiz Rahmet !

EHLİBEYT ikrâmıdır her rızık ve her himmet !

Bana ok atan herbir eli, ok atıp delin !

‘“Ebû Leheb’e deyin kurusun iki elin !”’

Delinen Kur’an, cansız ! Bense “Canlı Kur’an’ım !”

Hücre hücre ayetim ! Zikirsiz geçmez ânım !

Ne yazık ordusunda vardı çok hâfızlar da !

Savaşmayıp hep âyet okurlardı art arda !

Onların bildikleri Kur’an vehim ve zandı !

Hiç ok attırmadılar ! Şeytan savaş kazandı !

ÂLÎ o an bağırdı korkunç sesiyle, gürce :

‘Zorla girdiğin dinden şimdi çıktın özgürce !’


Gerçeğe tuttum hocam burada biraz ışık !

Yapmayasın diye sâf akılları karışık !

Duydum televizyondan yayımlanan hutbeni !

Muaviyeye ,‘HAZRET’ (!!) Demen şok etti beni !

Senin ‘HAZRET’ (!!) Dediğin o Muaviye için ,

ÂLÎ sabâh duâda lânet ederdi ! Niçin ?

Çünkü HAK der :‘“Her mel’un olur maymun ve domuz !”’

‘“BENİM yasam değişmez !”’ Verme hâine omuz !

“Ateşten bir tabutta o girer cehenneme !”

Dedi RESÛL de ! Kulak ver sen gerçek anneme !

RESÛL’ün meclisinde herkes olmaz sahâbe !

ALLAH’ın meclisinde ‘şeytan’ bile vardı be !

‘“İzinle”’ kurdu tezgâh mâbet, dergâh, ekrana !

Güreş tutuştu Âdem ile kıran kırana !

HAKK’a der :‘“Hâs kulunu ancak ben ayartamam !”’

Kılığım olsa bile haham, papaz ve imâm !

Muaviye adında var mı hiç bir tane TÜRK ???

Milletin bilinçaltı uyanık ! Sen bundan ürk !

Ahirette açmadan sen başına gaile !

Tövbe et ! ‘“Haşrolursun yoksa sevdiğin ile !”’

Tövbe boş lâfla olmaz ! Öze teslim olmaktır !

‘“HANÎF DÎN”’, bu bağlantı ! O vakit yüzün aktır !

Muaviye de fetih yaptı ! Bu değil cihâd !

Kendini fethetmeye ancak verilir bu ad !

Bu yüzden her namazda Fatihâ edildi farz !

Fethullah ol ! Rûhunu fethet ! HAKK’a eyle arz !

O vakit olursun sen ‘gülen !’ Açar öz güller !

Meşhûr sözdür, bilirsin ; ‘Son gülen iyi güler !’

‘Alternatifi yokken düzen bozulmamalı !’

Demişsin ! Seçeneğin hangi devletin malı ?

‘Kıvamına gelmeden Müslümanlar gizlenin !

Yoksa Cezayir olur !’ Bu fetva da Gülen’in !

İçini feth edeni, ölmeden bir an görsen !

İçerden feth etmekten devleti cayardın sen !

Ekolünün fetvası : ATA ‘“Gök gözlü”’ Deccal !

Bekle ! Gücünden düşsün ! Sonra kalk öcünü al !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 21.03.1997

“M U H A M M E D Â L Î !”
Kur’anda Âdem, tapan değil de ! Tapılandır !

Tapmayan İblîs olur ! Ateşten yapılandır !

Odur ‘“HAKK’ın Arzdaki ilk evi”’ olan Kâbe !

Ona secde ! Mü’minin mîrâcı olan andır !


‘“Secde edib kapıdan eve girin”’ diyor HAK !

Kapıdan başka yerden giren ! Hırsız muhakkak !

“Hikmet şehri benim” der RESÛL ! “Kapısı ÂLÎ !”

Mekke ! Bekke ! ‘M’ ve ‘B’ sırlarına müstahak !


Kâbe’nin bulunduğu şehrin ! Var, iki adı !

MEKKE ve BEKKE ! Bundan nedir HAKK’ın muradı ?

‘“Arzda ki tüm kentlerin annesi de bu”’ der HAK !

Toprağa tapmamaktır ! İblîsin tek inâdı !


“Âdem’in başı ! Kâbe toprağından oldu halk !”

“Kalbi mescid-ül-aksa toprağı !” Bilmeli halk !

İlk iki mâbed iki şehirde ! HAKK’ın emri !

“Kudüs mâbedinden çık semâya ! Kâbe’den kalk !”


Kudüs mâbedi ! ‘“Îsâ Mesîh”’ için alâmet !

‘“Îsâ’nın gökten yere inmesidir ! Kıyâmet !”’

‘“RESÛL’ün göğsündeki kalbini yarmadan”’ HAK ,

‘“Oku”’ emri vermedi ! İşte budur selâmet !


RESÛL ! ‘“Levh-i mahfûz”’u okudu ! Âyet âyet !

Cibril’i övüp etti o ! Edebe riayet !

Hâlbuki levh-i mahfûz ! Cibril’in de hocası :

Âdem idi ki esmâ ilmine yok nihâyet !

‘B’ ÂLÎ ! ‘M’ MUHAMMED ! Biri ‘“EB !”’ Öteki ‘“ÜM !”’

Kur’anda ! Çözülecek budur en büyük düğüm !

‘“HANÎF DÎN FITRAT DÎNİ !”’ Fıtrat ilk doğuş demek !

Öz Anne ve Babanı bulmazsan ! Sonun ölüm !


MUHAMMEDÂLÎ ! Tek ad gibi yazılır ! Niçin ?

‘“RÛH”’u ! “Eti !” Ve Kan’ı ! Ayni olduğu için !

‘“ALLAH’ın FITRATI”’nı ilk, ikisi paylaştı !

Nebi ve Velîde O ! Uyandı ! İçin için !


ALLAH der : ‘“Putsuz dîni, dünyâda bilen çok az !”’

‘“Herkes bir imâm bulmuş !”’,‘“Ona uyup alır haz !”’

‘“Her ölen gönderilir bağlandığı imâma !”’

‘“O vakit bana çok dil döküp yapar o niyâz !”’

İmâm çift ‘“ÜM !”’ MURTAZÂ ve MUHAMMED’e remiz !

‘“Kalem ve Nûn”’ denilen Baba ile Annemiz !

“Cennet bu çift annenin ayakları altında !”

Taklîd imâm cenneti ! Anne rahmi tertemiz !

Taklîd imâm : ya akıl ! Ya şeyh ! Ya dîn adamı !

Düşünce ve eylemde ! Azdır öz istihdamı !

HAKK’a hesab vermeye inanır onun halkı,

Kendini bilene dek ! Ertelenir îdamı !


Bebek ! Göbek bağının dört damarıyla yaşar !

‘“Cennetin dört ırmağı !”’ Akar anneden şar şar !

Aynen ‘“secde”’ hâlinde ! Rahimdeki yatışı !

Kıblesi, velinimet anne ! Her gören şaşar !

‘Kıble’ kelimesinin kökü ! Nereden gele ?

Anadoluda Ana Tanrıçadır ‘Kibele !’

Hacer-ül-esved ile İsmail’in annesi ,

Habeş Hacer ! Ayni ses ve ayni renk ! Bak hele !
‘Baba’, ‘Oğul’ ve ‘Anne’ gibi ! Kâbe yapısı !

Tam ‘“Doğuda !”’ ‘“İbrâhim makamı”’ ve kapısı !

Kuzeyde İsmail ! Ve ikisi arasında ,

Kuzey Doğuda, Hacer Ana ! Cennet tapusu !


Kapı ! Güneşe açık ! Işık kaldırır bizi !

‘“İbrâhim makamında !”’ Var iki ayak izi !

‘“Ayağa kalktığı yer !”’ Demek insânın ! Makam !

Bulunuz ! Rûhunuzu, Baba ve Annenizi !


‘“Ey MUHAMMED ! Yüzünü dön !”’ Der, HAK ‘“PUTSUZ DÎNE !”’

‘“O İbrâhim’in dîni ! ÖZLÜK DÎN !”’ Dön kendine !

‘“Kurulması gereken tek ve gerçek dîn işte bu !”’

‘“Çoğunun dîni taklîd !”’ Ağlar ! Mekke, Medine !


‘“Nûn”’ yâni ‘“Yunus”’ gibi ! ‘“Arş,bebek suda yüzer !”’

Hayâlini ! En güzel rüyâlar ile bezer !

‘“Bir günü elli bin yıl !”’ ‘“Rûh”’ zamanına bağlı !

Hücre hücre ! Mânâda annesini o gezer !


Gelince, süt içmek ve ‘“Buğday yemek”’ zamanı ,

Demir alıp terk eder ! ‘“Nûh gemisi !”’ Limanı !

Kanlı ‘“Kızıl deniz”’ den geçerek Mûsâ gibi ,

Dünyâ çölüne varır ! Unutur Süleyman’ı !


Şeytana uyan ! Hayvân, bitki ve taşa gider !

HAK: ‘“Üç karanlık ile çevrili bir zindan”’ der !

Öz imâmı bulansa ! ‘“İlk ölümünden sonra”’,

‘“Bir daha ölmez !”’ Onu yanına alır Peder !


Şeytan imâm! Bencil güç ! Kan içinde sürünür !

Beynini kullanarak, senmiş gibi görünür !

‘“Doğru yolda”’ aldatsın diye HAK izin verdi !

‘“Doğru yol”’ olan insân kılığına bürünür !

HAK imâm, içte rûhtur ! Dışta ise, Velîdir !

Her ikisi de Âdem ! HAKK’ın yüzü, elidir !

Rahime her girişte RABB’im dediğin, kendin !

Özden ilk çıkışında ! MUHAMMED ve ÂLÎ’DİR !


İki yüz seksen gündür ! Anne rahmi vâdesi !

‘On kere yirmi sekiz !’ Hilâlin irâdesi !

On parmak, yirmi sekiz boğum ! Bu ne tesâdüf !

Kendini bilmeyenin ! Hep olur iâdesi !


HAK der : ‘“İki elimle ben âdem’i yarattım !”’

‘“Ona secde etmeyen cini ateşe attım !”’

İki yed ‘Yirmi sekiz !’ ‘OĞLAK’ çizen yıldızlar !

‘“Cumâ rûh üfledim”’ ve ‘“ÂDEM kalkınca !”’ Yattım !

‘“Artık benim adıma !”’ O yönetir âlemi !

‘“Âdem’dir, oluşturan bil benim âilemi !”’

‘“Yirmi Sekiz Nebî ve şifre harfler”’ bunlardır !

Sen de EHLİBEYTİME ! Girip de kurtul emi !


‘Cedî’ yi aç sekiz harf ! Sekiz Cennet kapısı !

Cedî ‘On yedi’ eder ! Günlük rekât yapısı !

Yirmi sekiz yıldızdan on yedi çıkar ! On bir !

İkisinin ortası Cumâ ! Rûhun tapusu !


‘Elli vakit’ emretti ! Mîrâçta RAHMÂN namaz !

ALLAH sözünden dönmez ! Ödün vermek anlamaz !

Yirmi sekiz harf ile yirmi iki noktası ,

HAKK’ın resmini çizer ! Bu sırrı bilen de az !


HAK ! ‘“Nûn ve kalem ile yazdığına”’ and içer !

Rahimde ‘“Kalem”’ ile bebeğe beden biçer !

HAKK’ın gözü ‘“Ayn”’ sesi ! Titreşip çıkarır ses ,

Rahimde yaratır göz ! Her organa ses seçer !


Böylece biçimini ! İç insâna nakleder !

‘“Âdem’i ben kendime benzer yarattım”’ O der !

‘“Âdem’e öğrettiği her isim !”’ Bir harf adı !

Yâni ayni ton titrer ! Evlâdı ile peder !


Bu yüzden ! ‘“HAK Âdem’i Arzda halîfe yaptı !”’

Aynadaki kendine ! Âşık olarak taptı !

Aynanın tersinde o ! Görmeyince kendini !

‘“Sırrına !”’ ‘“Kâfir”’ dedi ! ‘“İblîs Âdem’den saptı !”’


Âyet der : ‘“Gördüğünde ışıl ışıl bir duman !”’

‘“Kıyâmet günüdür o !”’ Olma gözünü yuman !

‘“Bu duman !”’ ‘İç insân’ı oluşturan harflerdir !

Onu ölmeden gören ! Olur ancak ‘Şâdumân !’

Her harf ‘“Hûri”’ ve ‘“Oğlan !”’ Tek vücûd bir bâkire !

‘“Kadîr gecesi”’ gibi ‘“Siyah !”’ Rûh batmaz kire !

Bu ışık harfler ile yazılan Kur’an ! Âdem !

‘“Ona el sürmek mümkün, eli temiz”’ fakire !


Yine HAK der :‘“Çıkacak arzın bir yaratığı !”’

‘“Ayıracak o, son gün ! Gerçek ile artığı !”’

Yâni ölmek ve ermek ! Yarar toprak vücûdu !

Yüze çıkar ‘“Rûh”’ denen ! HAKK’ın tende batığı !


‘“İncikten başlayarak ! Meydana çıkınca HAK !”’

‘“Herkes secdeye dâvet olur o gün muhakkak !”’

‘“Kâfir secde edemez !”’ Belkemiği, ‘tek parça !’

Hayvân kalıbına o ! Çünkü etmiş iltihak !


İncik : diz ile uyluk arası ! Yâni bacak !

Ölenin içinden HAK ! ‘“Âdem”’ gibi kalkacak !

Ölmeden evvel ölen ! Rûhu sağken çıkartan ,

‘“Ölüp ölüp doğmaktan”’ Arzda ! Kurtulur ancak !


‘“Başka ölüm tatmamak !”’ ‘“Cennete âit nimet !”’

Zîrâ Rûh, can değil ki ! Giysin o, derili et !

‘“Zahmette kolaylık var”’ der iken sana ALLAH !

Vücûdu sanma sakın ! Ele geçmiş ganimet !

‘“Kıyâmette dil susar !”’ ‘“El ayak gelir dile !”’

‘“Herkes ayağa kalkar !”’ ‘“Suçun kalıbı ile !”’

İte takılan köpekdişi ! Ata takılmaz !

‘“Yüzden tanınır !”’ ‘“Yüze secde eden !”’ Âile !


‘“Tekrâr takılır, parmak kemiklerimiz bile !”’

Demek ! Doğacağız hem kemik ! Hem kimlik ile !

‘“Derimiz her yandıkça !”’ ‘“Yenisi verilecek !”’

ÂLÎ’yi çıkartana kadar ! Bitmez bu çile !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 07.12.1996


M U M !
Fakirden ‘“Bizler”’ artık uykuyu kaldırdılar !

Rûhumla kalmam için canımı aldırdılar !

Gece gündüz mesajlar yağmur gibi yağıyor !

Şunu da yaz derlerken gökte Güneş ağıyor !

Kıyâmeti târif et ölülere ! ‘“Dîn”’ budur !

Diyorlar : ‘Muma yatmak yakışmaz ! Ayakta dur !

‘“Her nefis ölecektir”’ sözü anlaşılmadı !

Gebertilen, o besi hayvânlarının adı !

Sâdece yiyip içip çiftleşerek uyurlar !

Bunları hiç yapmayan rûhtan, yok onlarda âr !

Bu sürüden yalnız, bir ulu kurbân ayırdık !

Hazret-i İsmail’i kendimize kayırdık !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 10.04.1997


‘“MÜEZZİN !”’

‘“İster istemez bana gelin”’ RAHMÂN deyince !

İstemeyerek gelen çok oldu ! Bu sır ince !

Sonra halkı serbestçe ! Âdem ile sınadı !

Âdem’e gelmeyene ! O verdi ‘İblîs’ adı !

Bak şimdi serbestiz biz ! Vicdândan yok zorlama !

‘“RAHMÂN tenden çıkınca !”’ ‘“Secde emri var ama !”’

‘Ebû Turab’ı gören ! Âh ‘“Toprak olaydım”’ der !

‘“Alnındaki saçından sürüklenerek”’ gider !

En başta isteyerek RABB’e gelenler ise !


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin