Bakara sûresi


(92-) Ve lekad caeküm Musa Bilbeyyinati sümmettehaztümül'ıcle min ba'dihı ve entüm zalimun



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə32/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   75

(92-) Ve lekad caeküm Musa Bilbeyyinati sümmettehaztümül'ıcle min ba'dihı ve entüm zalimun;


* Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz.

Andolsun ki Mûsâ size açık beyanlarla geldi, sonra siz buzağıya yöneldiniz ve böylece zalimlerden oldunuz, Mûsâ (a.s.) ın getirmiş olduğu açık hakikati inkâr ettiniz,

210

nefsinize yöneldiniz, daha başta Allah’a ibadet edin diye söz aldık onlar buzağıya ibadet etmeye başladılar, ahidlerini bu şekilde bozdular.



وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا

وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ


(93-) Ve iz ehazna miysakaküm ve refa'na fevkakümütTur* huzû ma ateynaküm Bikuvvetin vesme'u* kalu semı'na ve asayna ve üşribu fiy kulubihimul'ıcle Biküfrihim* kul bi'se ma ye'muruküm Bihi iymanuküm in küntüm mu'miniyn;


* Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki: (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imânınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz!

Burada yine misaktan bahsediyor, bakın kaç defa Mûsû (a.s.) ın kavminden Cenâb-ı Hakk söz alıyor.

Sizden misak aldık, ve Tur dağını sizin üzerinize yükselttik, “size verdiğim o şeyi sımsıkı tutun ve size anlatılanları dinleyin”, demek ki Mûseviyyet mertebesi daha henüz kulak mertebesidir, dinleme mertebesidir, İlâh-î hakikatleri dinleme, alma, biriktirme mertebesi dışarıya çıkarış mertebesi değildir, küpünün altında delik olursa sen küpü dolduramazsın, onların içeride durması lâzımdır, işte tarikat mertebesi kişinin hayatında ilim alma, ilim doldurma zamanıdır, Hazmi Babam bize öyle derdi, oğlum iki taraflı bir heybe al ve boynuna geçir, bir gözü önde bir gözü arkada olsun, günlük kullanacaklarını öne, daha sonra kullanacaklarını arkaya koy, daha sonra

211


kullanırsın derdi. Dediler ki, “duyduk ve isyan ettik”, isyanın şuurundalar yani, işte bunun için beni âsrâîl lânetlenip binlerce sene sürgün hayatı yaşadılar. Ve bu isyanları, küfürleri yüzünden onların kalplerine buzağı muhabbeti sevdirildi. Onlara de ki, ey Habibim, yaptığınız iş ne kötü iştir, siz gerçekten imân ehli iseniz imân ehli gibi çalışmışsanız ne kötü bir iştir bu, işte buna da münafık deniyor, yani dışıyla içi başka, başka olana.

قُلْ إِن كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الآَخِرَةُ عِندَ اللّهِ خَالِصَةً مِّن دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُاْ الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ


(94-) Kul in kânet lekümüddarul'ahıretü indAl-lahi halisaten min duninNasi fetemennevülmevte in küntüm sadikıyn;


* De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insânlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!”

Onlara de ki ey Habibim ahiret hayatı sadece sizin için ise, diğer insânlardan ayrı olarak, ölümü temenni edin o zaman.

Tarikat mertebesinde dervişe lazım olan burada gerçekten ahireti temenni ediyorsa nefsin ölümünü istesin yoksa ahirete gidip bireysel olarak ortadan kalkmayı değil.

وَلَن يَتَمَنَّوْهُ أَبَداً بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمينَ


(95-) Ve len yetemennevhu ebeden Bima kaddemet eydiyhim* vAllahu Aliymun Bizzalimiyn;


* Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir.

Onlar ebediyen ölümü temenni etmezler, elleriyle yaptıkları yüzünden, bakın burada da şuurlanma var,

212

ahidlerini bozduklarını biliyorlar, eksi yaptıkları işleri biliyorlar, Allah zâlimleri bilir.



وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُواْ يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ أَن يُعَمَّرَ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ

(96-) Ve letecidennehüm ahrasanNasi alâ hayatin, ve minelleziyne eşrekü yeveddü ehadühüm lev yu'ammeru elfe senetin, ve ma huve Bimuzahzihıhi minel'azabi en yu'ammer* vAllahu Basıyrun Bima ya'melun;


* Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insânlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Hâlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir. Allah, onların bütün işlediklerini görür.

Sen onları dünya hayatının üzerine hırslı görürsün, hatta şirk içinde yaşayanlardan bile, ve onlar en az bin sene yaşamayı isterler, yeryüzünde bin sene de kalsalar azaba yine düşeceklerdir, muhakkak ki Allah onların amellerini görücüdür.

قُلْ مَن كَانَ عَدُوّاً لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللّهِ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ

(97-) Kul men kâne adüvven liCibriyle feinnehu nezzelehu alâ kalbike Biiznillahi musaddikan lima beyne yedeyhi ve hüden ve büşra lilmu'miniyn;


* De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidÂyet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.”

De ki ey Habibim kim ki Cibril’e düşman olursa, bilsin

213

ki, muhakkak ki o, Allah’ın izniyle senin kalbine indirdi, ellerinde olanı tasdik edici ve mü’minlere hidÂyet olucu ve müjde olanı.



Yani Cebrâîl (a.s.) a dost ol ona gönül kapılarını aç mânâsına, Cebrâîl ne demek,? Cebrâîl ilim hakikatinin yoğunlaşmış özelliğidir, yani ilm-i İlâhinin yoğunlaşmış, belirginleşmiş bir zuhur mahallidir, ve bütün bu âlemdeki bilinçler, bilgiler ona bağlıdır, o yalnız bir varlık değil emrinde sayılamayacak kadar çok görevli melekleri vardır, onlar her kişinin ne kadar bilgiyi almaya gayreti varsa, o gayretli olanlara o bilgileri ulaştırıyorlar.

Risâlet görevi bir bakıma, Allah’ın Rasûlü evvelâ bir mertebeden bir mertebeye yani bâtıni risaletten zâhirî risalete geçiriyor hakikatleri, sonra Hz.Peygambere(s.a.v) getiriyor, Hz.Peygamber’de onu insânlara ve cinlere ulaştırıyor, bu Allah’ın izniyle oluyor (Biiznillâhi), senin kalbine Zâti hakikatleri indiriyor demek, işte vehb dediğimiz hadise bu ama vehbe ulaşmak için kesbi oluşturmak lâzımdır, çalışmak lâzımdır, yani ateşi yakacaksın, üstüne yemeği malzemeyi koyacaksın o artık pişmeye başlayacak, pişme senin elinde değil, işte burada pişirme vehb, hazırlama kesb’tir, pişirme hadisesini yapan ateş oluyor burada, sen istediğin kadar ateşi aç tencerede malzeme yoksa o tencere çatır çatır yanar, yani vehb işe yaramaz orada kesb ile birlikte olması lâzımdır.

Ayrıca tasdik edici olarak, yani sendeki Mûseviyyet, İseviyet mertebesi itibarıyla idrak ettiğin hakikatleride tasdik edici, çünkü onlarda bir evvelki mertebeden yine Cebâîl (a.s.) vasıtasıyla geldi, ama zâhirden geldi, ama bâtından geldi, Hâdi ismi yoluyla geldi ve müjde olarak geldi, mü’minler için geldi, aslında bu geliş bütün varlıklara fakat diğerlerine gelenler hidÂyet ve müjde yoluyla değil, mü’minlere ancak hidÂyet ve müjde yoluyla. Senin varlığında ey Habibim benden başka bir varlık yoktur diye müjdeliyor ve senin varlığın benim Hâdi esmâm ile hidÂyet yolundadır.

214


مَن كَانَ عَدُوّاً لِّلّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللّهَ عَدُوٌّ لِّلْكَافِرِينَ

Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin