el-MEVAHIBU'1-LEDUNNlYYE
Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî'nin (ö. 923/1517) Hz. Pcygamber'în hayatı ve şahsiyetine dair eseri.
Klasik siyer kaynaklarında iki ayrı metot takip edildiği bilinmektedir. Bunlardan birincisinde Resûl-i Ekrem'in hayatı doğumundan vefatına kadarki gelişmeleriyle ve tarih sırasına göre ele alınır; İbn İshak'ın İbn Hişâm yoluyla gelen Sîre'sl ile kronolojik esasa göre tarihî olayları inceleyen tarihçilerden meselâ Taberî'nin Tâ-rîh'i buna örnek olarak gösterilebilir. İkinci metotta Resûlullah'ın huyu ve tavırları (şemail), peygamberliğini kanıtlayan özel halleri ve mucizeleri (delâil), kendine has nitelikleri (hasâis) ve ahlâkı gibi konulara ağırlık verilir; bunun en meşhur Örneği de Kâdî İyâz'ın eş-Şi/â' adlı eseridir. Kastallâ-nî ise bu iki metodu birleştirerek kendisini büyük şöhrete ulaştıran el-Mevâhi-bü'1-ledünniyye bi'1-minahi'l-Muhammediyye'y] telif etmiştir.
Kastailânfnin hac için gittiği Mekke'de. Muharrem 898'de 15 başlayıp yirmi ay sonra 15 Şaban 899 günü 16 tamamladığı el-Mevûhibü'l-ledünniyye "maksad" adı verilen çeşitli alt başlıklara ayrılmış on ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Hz. Pey-gamber'in doğumundan vefatına kadar gelişen olaylar kronolojik sırayla ele alınır. İkinci bölüm Resûl-i Ekrem'in isimleri, çocukları, eşleri, akrabaları, hizmetçileri, kumandanları, elçileri, kâtipleri, mektupları, müezzinleri, hatipleri, şairleri, savaş aletleri ve hayvanları ile kendisine gelen heyet ve elçiler hakkındadır. Üçüncü bölümde yaratılış ve ahlâkındaki yüceliklerden, yeme içme ve giyim kuşamından, dördüncü bölümde mucizeleri ve kendine has nitelikleriyle ümmetinin Özelliklerinden, beşinci bölümde isrâ ve mi'rac mucizelerinden, altıncı bölümde yüksek şahsiyetine dair âyetlerden, yedinci bölümde ona sevgi beslemenin ve sünnetine sarılmanın gerekliliğinden, sekizinci bölümde tibb-ı nebevî ile yaptığı rüya tabirlerinden ve geleceğe yönelik olarak verdiği haberlerden, dokuzuncu bölümde ibadet hayatından, onuncu bölümde vefatından, kabriyle mescidini ziyaret âdabından ve onun âhi-retteki yüce mevkiinden bahsedilir. Eser birçok defa basılmış 17 Beyrut müftüsü Yûsuf b. ismail en-Nebhânî tarafından eJ-Envâ-rü'I-Muhammediyye mine'l-Mevâhi-bi'I-ledünniyye adıyla ihtisar edilmiştir.18
Süyûtî, el-Mevâhibü'1-ledünniyye-nin kendisinin el-Haşâ^işü'l-kübrâ adlı eserinden intihal edildiğini ileri sürmüş, bundan ve konunun büyük tartışmalara yol açmasından etkilenen Kastallânî bizzat Süyûtî ile görüşerek eserinin intihal olmadığını ona kanıtlamıştır. el-Mevâ-hîbü'l-ledünniyye güzel bir tasnife, sade bir üslûba ve siyer-i nebiye dair muhtevalı bir çeşitliliğe sahip olduğu için İslâm dünyasında şöhret yapmış, Şebrâmellisî bir haşiye. Muhammed b. Abdülbâki ez-Zürkânîdeşerhyazmıştır. Nuruosmaniye Zürkânî'nin şerhi sekiz cilt halinde birçokdefa basılmıştır.19
Eser Osmanlı dünyasında da sevilerek okunmuş, özellikle şair Bakînin Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa'nın teşvikiyle akıcı bir üslûpla yaptığı çeviri Türk halkı arasında onun daha çok ilgi çekmesini sağlamıştır. Bakî, yazdığı mukaddimede kitabın büyük şöhretinden bahsettikten sonra konuların anlatılış tarzını cennet bahçelerinde gezinmeye benzetir ve aslı Arapça olduğu için onu herkesin okuyamadığını belirterek "bu ay çehrelinin önündeki perdeyi kaldırıp" aydınlığından çok kişiyi yararlandırmak istediğini söyler. Bakî eseri sadece tercüme etmemiş, içinde geçen âyetlerin tefsirini, hadislerin tahkikini ve diğer rivayetlerin yer yer tenkidini yapmış, bu arada Kastallânî"nin Şafiî olduğu için kaydettiği kendi mezhebine ait meselelere Hanefî meselelerini de eklemiştir. Böylece yüzden fazla kaynağa müracaat edilerek genişletilen eser hem hacim bakımından büyümüş hem de ilmî açıdan değer kazanmıştır. Bâkf-nin Meâlimü'l-yakin üsîreti seyyidi'l-mürselîn adını verdiği bu çalışmanın pek çok yazma nüshası bulunmaktadır. Tercüme İstanbul'da basılmış (1261, 1313-1316, i 322-1326), ayrıca Necip Fazıl Kısa-kürek tarafından Gönül Nimetleri 20 İhsan Uzungüngörtarafından Mevahib-i Ledünniyye 21 adlarıyla sadeleştirilerek yayımlanmıştır.
Bibliyografya :
Kastallânî, el-Meuâhibü.'1-lediinnİyye(nşr. Salih Ahmed eş-Şâmî}. Beyrut 1412/1991, IV, 695-696; ayrıca bk. neşredenin girişi, 1, 11-37; Bakî, el-Mevâhibü'l-ledünniyye Tercümesi: Meâlimü'l-yakin fi sirett seyyidi'l-mürselın, İstanbul 1261, s. 1, 2; Keşfü'z-zunûn, II, 1896-1897;Serkîs. Mu'cem, 1,967; Ii, 1512; Brockel-mann, GAL, II, 87; SuppL, il, 78-79; a.mlf., "Kastallânî", İA, VI, 399; a.mlf., "al-Kastallâni", (İng.). W, 736.
Hüseyin Algül
el-MEVAIZ VE'I İTİBAR 22 el-MEVÂKIF
Adudüddin el-Icî'nin (ö. 756/1355) kelâma dair eseri.
Müellif, kitabının adını doğrudan zikretmese de mukaddimede eserini "mev-kıf" olarak adlandırdığı altı bolüm halinde düzenlediğini belirterek "mevâkıf' kelimesini kullanır. İbn Hacer eserin adını el-Mevûkıf îî Hlmi'l-kelâm olarak kaydetmiş 23 bazı kaynaklarda 24 ve Keş-îü'z-zunûn'da (II, 1891) sadece ei-Me-vökıî ismi verilmiştir. Serkîs el-Mevâkıf îî Hlmi'l-kelâm ve tahkiki'1-makâşıd ve tebylni'l-merâm, 25Brockelmann ise el-Mevâkiî îî Hlmi'l-kelâm adını kullanmıştır.26
Eser, müellifin kâdılkudâtlıgını yaptığı İncûlular hanedanından dönemin Şîraz Emîri Cemâleddin Ebû Jshak'a ithaf edildiğini bildiren kısa bir mukaddimeden sonra altı bölümden meydana gelmiş olup "mevkıf" başlığını taşıyan bölümler genelde "mersad, maksad", bazan da "mersad. fasıl, nevi, kısım ..." adıyla alt bölümlere ayrılmıştır. el-Mevâkıî'm temel bilgiler niteliğindeki birinci bölümü altı kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda kelâm ilminin tanımı, konusu, faydaları, İslâmî ilimler arasındaki yeri ve adlandırılışı, ikinci kısımda ilmin tanımı, üçüncüsünde nevileri, dördüncüsünde zaruri ilmin ispatı, beşincisinde istidlal, istidlalin doğru ve yanlış olan çeşitleri, doğru istidlalin şartları, özellikleri ve Allah'ı bilmekte gerekliliği, altıncı kısımda doğru bir istidlalle istenilen sonuca ulaşmanın metotları, delil ve kıyas türleri gibi hususlar üzerinde durulmuştur. Eserin ikinci bölümü varlık konusuna ayrılmış olup beş kısımdan meydana gelmektedir. Vü-cud ve adem meselelerinin ele alındığı birinci kısımda vücud-mahiyet ilişkisi, vü-cud mertebeleri, zihinde varlık ve ma'-dûmun "şey" olup olmadığı, mevcud ve ma'dûm arasında varlık alanı olarak hal gibi konular tartışılmıştır. İkinci kısımda mahiyetin tanımı, küllî, cüz'î, basit ve mürekkeb oluşu gibi hususlar işlenmiş.
üçüncüsünde vücûb-İmkân-imtinâ, kıdem-hudûs, dördüncüsünde vahdet-kesret ve beşincisinde illiyyet-ma'lûliy-yet açısından farklı kelâm mezheplerinin yanı sıra felsefecilerin görüşlerine de yer verilmek suretiyle varlık konusu ayrıntılı biçimde irdelenmiştir.
Kitabın arazlara ayrılan üçüncü bölümü beş kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda arazın tanımı, kısımları, mevcudiyetlerinin ispatı, arazların kendi başına var olamayacağı, kendiliğinden yer değiştiremeyeceği, cevhersiz varlık kazanamayacağı ve süreklilik niteliği taşımadığı gibi konular ele alınmıştır. Arazlar ikinci kısımda nicelik, üçüncüsünde nitelik, dördüncüsünde nisbet, beşincisinde izafet kategorileriyle bağlantılı olarak incelenmiştir. Cevherler hakkındaki dördüncü bölüm bir girişten sonra dört kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısımda cismin tanımı, mürekkeb ve basit olarak ikiye ayrılması, ay üstü ve ay altı cisimleri, felekler, arzın mahiyeti, mürekkeb cisimlerin imtizacı, nefis ve nefsin nebatî, hayvanı ve insanî olmak üzere çeşitleri, ikincisinde cisimlerin yaratılmışliğı, boyutlarının sınırlılığı gibi bazı Özellikleri, üçüncüsünde nefisler, nefs-i natıka, nefsin bedene taalluku, dördüncüsünde akıl konusu ele alınmıştır.
el-Mevâkıî'm son iki bölümü klasik kelâmın akaid meselelerini içermektedir. İlâhiyyât konularına ayrılan beşinci bölüm yedi kısım halinde düzenlenmiş olup bunlarda sırasıyla Allah'ın varlığı, tenzîhî sıfatları. Allah'ın birliği, sübûtî sıfatlar, rü'yetullah, Allah'ın ve kulların fiilleri ve esmâ-i hüsnâ konu edinilmiştir. Eserin "Sem'iyyât" başlığını taşıyan son bölümü dört kısımdan meydana gelmiştir. Nübüvvet konularına yer verilen birinci kısımda nebînin mahiyeti, mucize, bi'setin aklen mümkün oluşu, Hz. Muhammed'in nübüvvetinin İspatı, peygamberlerin ve meleklerin ismeti, peygamberlerin fazilet dereceleri ve keramet meselesi işlenmiştir. İkinci kısımda âhiret bahsi ele alınmış oiup burada âhiretin imkânı, haşrin ruh ve bedenle birlikte olacağı, cennet ve cehennemle bunlara gireceklerin durumu, şefaat, tövbe ve bazı âhiret hallerine kısaca temas edilmiştir. Üçüncü kısımda "Esma ve Ahkâm" başlığı altında imanın tanımı ve amelle münasebeti, küfür ve çeşitleri, mürtekib-i kebîre ve tekfir hakkında bilgi verilmiştir. Kitabın son kısmında imamet konusu işlendikten sonra "Tezyif başlığıyla Hz. Peygamber'e nisbet edilen yetmiş üç fırka hadisine işaret edilerek büyük İslâmî fırkalarının Mutezile, Şîa, Havâric, Mürcie, Neccâriy-ye, Cebriyye, Müşebbiheve Naciye olmak üzere sekiz gruba ayrıldığı belirtilmiştir. Ardından bu fırkaların kollan hakkında kısa bilgi verilmiş, kurtuluşa eren fırkanın (nâcîye) Eş'arîîer'le Selefiyye olduğu belirtilmiştir. Müellifin büyük fırkalara ait olmak üzere zikrettiği kolların toplamının altmış beş civarında bulunduğu görülmekteyse de muhtemelen bazı fırka kollarının tâli gruplarını hesaba katmış, fakat bunları yetmiş üç sayısının alt kademelerinde zikretmemiştir.
Ehl-i sünnet'in kelâm görüşlerini Eş'a-riyye mezhebine göre ortaya koyan el-Mevâkıî klasik kelâm tarihinin son hacimli metni olarak kabul edilebilir. Nitekim VIII. (XIV.) yüzyıldan itibaren müte-kaddimîn ve müteahhirînin görüşlerini bir araya getiren hacimli şerhler döneminin başladığı bilinmektedir. Eserde Eş'ariyye'ye ait klasik kelâm kitaplarının istidlal şekillerinin yanı sıra Gazzâlî'nin dolaylı olarak ve tepki niteliğinde de olsa kelâmın muhtevasına dahil ettiği felsefî konuların tesiri fazlaca görülmektedir, el-MevâkıHa Fahreddin er-Râzî, Seyfeddin el-Âmidî ve Kâdî Beyzâvî'ye ait eserler arasındaki muhteva benzerliği, Adudüddin el-îcî'nin bu müelliflerin çalışmalarından büyük ölçüde faydalandığını göstermektedir. Kitapta bazı başlıkların ve cümlelerin Fahreddin er-Râzî'nin ei-Mu-/ıaşşaTından aynen alındığı görülmektedir.27
el-Mevâkıî'm birçok yazma nüshası bulunmaktadır.28 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi bilgisayar kayıtlarına göre çoğu Süleymaniye'de olmak üzere Türkiye'de kırk civarında nüshası mevcuttur. Kitap, müellifinin de ifade ettiği gibi 29 kendinden önceki ve devrindeki kelâm düşüncesinin özlü ve sistematik bir ifadesi niteliğindedir. Kelâm ilminin önemli kaynaklarından biri haline gelen eser, İslâm düşüncesi ve Osmanlı ilim anlayışı üzerinde kalıcı bir tesir bırakmış, özellikle Cürcânî'nİn şerhiyle birlikte Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. el-Mevâkıî'm müstakil baskısı yapıldığı gibi30Cürcânî'nİn şerhiyle birlikte Abdurrahman Umeyre tarafından Kitâbü'l-Mevâkıî adıyla üç cilt halinde de neşredilmiştir.31 Cürcânî'nİn şerhi, Fenârî Hasan Çelebi ve Abdülhakîm es-Siyâlkûtî'nin hâşiyele-riyle birlikte İstanbul (1239, 1292, 131i, 1321) ve Kahire'de de (1322, 1325) basılmıştır.
el-Mevâkıf üzerinde Adudüddin el-îcî'nin öğrencilerinden itibaren muhtelif çalışmalar yapılmıştır. Seyyid Şerif el-Cür-cânî'nin Şerhu'l-Mevâkıf adıyla Semer-kant'ta 807 (1404) yılında tamamladığı eser el-Mevâkıfm şerhleri arasında en meşhurudur. Kaynaklarda kitabın Şem-seddin el-Kirmânî, Seyfeddin el-Ebheri, kısmen Alâeddin Ali et-Tûsî 32ve Haydar el-Herevî tarafından da şerhedildiği kaydedilmektedir. İbnü'n-Nakib el-Halebî'nin ei-Me vâkıf in astronomiyle ilgili kısmına bir şerh yazdığı belirtilmektedir. Kılıçzâde İshak Çe-lebi'nin, Sahn-ı Semân müderrisliği imtihanı için ei-Mevâin/'tan kendisine verilen bir konu hakkında kaleme alıp imtihan heyetine takdim ettiği Risâle-i İmtihâ-niyye adlı Arapça bir eseri mevcuttur.33
İslâm âlimlerinin Cürcânînin şerhi üzerine pek çok haşiye ve ta'likat yazmış olmaları, el-Mevâkıf kadar şerhinin de İslâm düşünce geleneğinde önemli bir yere sahip bulunduğunu göstermektedir. Fe-nârî Hasan Çelebi'nin kaleme aldığı ve 886 (1481) yılında tamamladığı haşiyenin müellif hattı nüshası günümüze ulaşmıştır.34 Kınalızâde Ali Efendi bu haşiyeye ta'likat yazmıştır.35 FethuIIah eş-Şirvânî Şerhu'l-Mevâkıf üzerine bir haşiye kaleme alrmş olup eserin Râgıb Paşa Kütüphanesi,36 Escurial Library, 37Münih'te Hofund Staatsbibliothek 38 ve India Office'te 39 nüshaları mevcuttur. Şirvânî ayrıca Şerhu'l-Mevâkıf'\n ilâhiy-yât bahislerine bir haşiye yazarak II. Bayezid'e takdim etmiştir. Bunun Süleymaniye 40Atıf Efendi41 ve Tire İlçe Halk 42 kütüphanelerinde yazmaları bulunmaktadır. Hoca Sâdeddin Efendi'-ye göre Fenârîzâde Hasan Çelebi, Şirvâ-nî'nin bu eserindeki bazı görüşlerini eleştirmiştir. Şirvânî'ye kaynaklarda Tcflikât caid evd'iii Şerhi'l-Mevâkıî adıyla bir eser daha nisbet edilirse de bunun Haşiye calâ Şerhi'l-Mevâkıfm ilk şekli veya eksik bir nüshasının baş tarafı olması muhtemeldir. Sinâneddin Yûsuf b. Hızır el-Bursevî, Cürcânî'nin şerhi üzerine haşiye 43 ve ta'likat 44 yazmıştır. Hoca-zâde Musühuddin Efendi de Cürcânî'nin şerhine bir haşiye kaleme almış, vefatı dolayısıyla eser öğrencilerinden Molla Bahâeddin tarafından temize çekilmiştir. 45Eserin bazı nüshaları Süleymaniye 46 Beyazıt Devlet 47 ve Tire İlçe Halk 48 kütüphanelerinde mevcuttur. Yûsuf b. Hüseyin el-Kirmastî 49 Muslihuddîn-i Lârî,50 Muham-med b. Hasan el-Kevâkibî 51veMirzacan Habîbuüah eş-Şîrâzî 52 Cürcânî'nin şerhi üzerine birer haşiye kaleme almışlardır. Kaynaklarda Bisâtî 53Fethuliah es-Sirvânî'nin Şerhu't-Meuâkıf adlı eserinin ilk iki sayfası 54
Hakîm Şah el-Kazvînî ve Celâlzâde Salih Çelebi'nin de 55 bu esere haşiye yazdıkları kaydedilmiştir.56
Cürcânî'nin eserine dair yapılan kısmî çalışmalar arasında Ali Kuşçu'nun haşiye ve ta'likatı 57 Hayâlî'nin ikinci mevkıf üzerine haşiyesi 58 Hasanb. AbdüsselâmSamsûnî'nin ilâhiyyât bahislerine dair ta'liki 59 Molla Lutfi'nin haşiyesi 60 Hatibzâde Muhyiddin Efendi'nin kitabın baş tarafıyla ilgili haşiyesi 61 Muslihud-din Mustafa b. Muhammed Kestelî'nin anlaşılması zor yedi konuyu şerhettiği risalesi.62 Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde Hüsâmeddin, 63bu risaleye müellifinin yanı sıra İbnü'l-Hatîb Muhammed'in yazdığı şerh 64veKe-malpaşazâde'nin Şerhu'î-Mevâkıf'm ilâhiyyât bahisleri için kaleme aldığı haşiye 65 zikredilebilir. Sü-yûtî, Cürcânî'nin şerhindeki hadislerin tah-ricine dair bir eser kaleme almıştır. 66Hâfız-ı Acem, Sultan II. Bayezid adına Şerhu '1-Mevâkıf'ın anlaşılması güç bazı kısımları üzerine bir haşiye yazmıştır.67 Ancak Bursalı Mehmed Tâhir bu eserin Ferhad Paşa için yazıldığını kaydeder.68 Müellif hattı bir nüshası Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi'nde o!up 69 bir nüshası da Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ndedir.70 Ahmed b. Abdülevvel el-Kazvînî, Cürcânî şerhinin başlangıç bölümleri için bir haşiye kaleme almış.71 Cürcânî'nin eserinin ilim ve varlık konularının ele alındığı bölümlerine Mîr Zâhid el-Herevî tarafından yazılan haşiye üzerine Bahrülulûm el-Leknevî bir haşiye kaleme almıştır.72
Kâtib Çelebi, Adudüddin el-îcî'nin Ce-vâhirü'l-kelâm adlı eserini eî-Mevâ-kıf'm muhtasarı olarak kaydetmişse de 73îcî'nin İlhanlı Veziri Gıyâseddin Muhammed b. Reşîdüd-din'in isteğiyle 727 (1327) yılında Şîraz'a dönerek kadılığa başladığı ve el-Fevâ'i-dü'1-Ğıyâşiyye ve Şerhu'I-Muhtaşar adlı eserleri yanında Cevâhirü'l-kelâm'ı da Gıyâseddin Muhammed'e ithaf ettiği, bir süre sonra Şîraz'dan ayrıldığı, Gıyâ-seddin Muhammed'in 739'da (1338-39) ölümünün ardından Şîraz'ı ele geçiren Cemâleddin Ebû İshak'ın yönetiminde kâ-dılkudât olduğu ve el-Mevâkıt'ı da ona ithaf ettiği bilindiğine göre Cevâhirü'l-kelâm'm daha önce kaleme alındığını, dolayısıyla el-Mevâkıf'm iik şekli olarak kabul edilmesinin daha isabetli olacağını söylemek mümkündür.74
el-Mevâkıî üzerine şarkiyatçılar tarafından da bazı çalışmalar yapılmıştır. Th. Soerensen eserin "İlâhiyyât" ve "Sem'iy-yât" bölümlerini Latince'ye çevirerek kendi görüşleriyle birlikte yayımlamıştır.75 Joseph van Ess doçentlik çalışması olarak eserin birinci mevkıfını Almanca'ya çevirip şerhetmişir.76
Bibliyografya :
Adudüddin el-îcî, el-Meuâkıf, Beyrut, ts. (Âle-mü'1-kütüb); Fahreddin er-Râzî. et-Muhaşşal (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa'd], Kahire, ts. (Mektebe-tü'l-külliyyeti'l-Ezheriyye}. s. 18; İbn Hacer, ed-Dürerü't-kâmine, 11, 322; Süyûtî. Buğyetü'l-uu'ât, Kahire 1908, s. 296; Taşköprizâde, Mif-tâhu's-sa'âde, 1, 211; Keşfû'z-zunün,\, 871; II, 1891-1894; İbnû'I-İmâd, Şezerât(Arnaût), VI, 174; Osmanlı Müellifleri, I, 275;Serkîs, Mu'cem, II, 1332-1333;Brockelmarın, GAL,[], 102,269-270; SıtppL, 11, 289-291; HediyyeLü 'l-ıârifin, II, 243; Kehhâle. Mu'cemü'l-mü'ellifîn, V, 119-120; İ. Hakkı Uzunçarşılı, "Onaltıncı Asır Ortalarında Yaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâlzâde Mustafa ve Salih Çelebiler", TTK Belleten, XXII/87 (1958), s. 437-438; Sadık Erdem, "İshak Çelebi'nin Hayatı-Şahsiyeti ve Eserleri", TDA,sy. 91 (1994), s. 112-113; Joseph van Ess. "al-ldjî", E!2{ln%.), İH, 1022; Metin Yur-dagür, "Bahrululûm el-Leknevî", D/A, IV, 519; Cemil Akpinar, "Fethullah eş-Şirvânî", a.e., XII, 465; a.mlf., "Hasan Çelebi, Fenârî", a.e., XVI, 314; Ömer Faruk Akün, "Hâfız-i Acem", a.e., XV, 82; Saffet Köse, "Hocazâde Muslİhuddin Efendi", a.e., XVIII, 209; Salim Aydüz, "İbnü'n-Nakib el-Halebî", a.e., XXI, 165; Rıza Kurtuluş, "tncûlular", a.e., XXII, 280-281; İlyas Çelebi, "Kemalpaşazâde", a.e., XXV, 246; Salih Sabri Yavuz, "Kestelî", a.e., XXV, 314. Mustafa Sinanoğlu
Dostları ilə paylaş: |