BiSMİllahirrahmanirrahiM قَالَ رَسُول الله


İmam (a.s) Yezid'in Meclisinde



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə12/38
tarix29.08.2018
ölçüsü0,84 Mb.
#75836
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   38

İmam (a.s) Yezid'in Meclisinde


Hz. Hüseyin'in (a.s) kesik başı, eşleri ve ailesinden geride kalanlar Yezid'in sarayına götürüldü. İple birbirlerine bağlanmışlardı. Zeynülabidin (a.s) de zincire vurulmuştu. Yezid'in önünde bu halde durdurulduklarında Yezid, Husayn b. Hamam el-Merri'nin şu beytini okudu:

"Bir takım adamların başlarını yararız ki üstündüler

ve onlar asi ve zalim olmuşlardı."1

Ve şu ayeti okudu: "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Allah çoğunu affeder."2

İmam Ali b. Hüseyin (a.s) ona şu ayetlerle cevap verdi: "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlere şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez."3

Tarihçiler, Hz. Hüseyin'in (a.s) kızı Fatıma'nın şöyle dediğini anlatıyorlar: "Yezid'in önünde oturduğumuz zaman, bize acıdı. Şamlılardan kızıl suratlı bir adam Yezid'in yanına geldi ve: "Ey müminlerin emiri! Şu cariyeyi –beni kast ederek- bana hediye et," dedi. Bunu yapabileceklerini zannettim ve halam Zeyneb'in elbisesinden tuttum. O, böyle bir şeyin olmayacağını biliyordu."

Halam Şamlıya şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim, yalan söylüyorsun, kınanacak bir teşebbüste bulundun, Allah'a andolsun. Bunu ne sen, ne de o yapabilir!"

Yezid kızdı ve şöyle dedi: "Asıl sen yalan söylüyorsun. Bu iş benim elimdedir. Eğer bu işi yapmak istesem yaparım."

Halam şöyle dedi: "Asla! Allah'a yemin ederim ki, Allah sana böyle bir yetki vermemiştir. Ancak bizim dinimizden çıkıp başka bir dine girmen başka." Yezid öfkeden ne yapacağını bilemiyordu. Dedi ki: "Bana bu şekilde mi cevap veriyorsun? Dinden çıkan, senin baban ve kardeşindir."

Zeyneb şöyle dedi: "Allah'ın dini, babamın dini ve kardeşimin diniyle, eğer Müslüman isen sen, deden ve baban doğru yolu buldunuz. Yezid: "Yalan söylüyorsun, ey Allah'ın düşmanı kadın! dedi.

Zeyneb dedi ki: "Ey emir! Haksız yere sövüyorsun ve saltanatını kullanarak baskı uyguluyorsun." Yezid bu söz karşısında utanır gibi oldu ve sustu.

Şamlı adam bir kez daha Yezid'e döndü ve; "Şu cariyeyi bana hediye et," dedi. Yezid ona: "Kaybol! Allah sana, ansızın ölümü hediye etsin."1

Yezid'in, İbn Ziyad'ın Kûfe'de sarfettiği sözlerden daha az sert ve az kırıcı bir dil kullanması, İbn Ziyad'ın, efendisine bağlılığını gösterme gereğini duymasına, Yezid'in ise böyle bir şeye ihtiyacının olmamasına bağlanabilir. Belki de Yezid, Hüseyin'i (a.s) öldürmekle, Peygamber’in (s.a.a) ailesini esir almakla kendisine sert tepkilerin yöneldiğini anlamış ve bu yolla bu tepkileri yumuşatmak istemişti.

O günlerde Yezid, Şam hatibine minbere çıkmasını ve Hüseyin (a.s) ile babasını (a.s) kötülemesini emretti. Bu sırada mescidde bulunan İmam Zeynülabidin (a.s) ona şöyle haykırdı:



"Yazıklar olsun sana, ey Hatip! Yaratıcının gazabına karşılık yaratılmışın hoşnutluğunu satın aldın. Öyleyse cehennemde kurulacağın yere şimdiden hazırlan."

İmam (a.s) Yezid'e döndü ve şöyle dedi: "Şu ağaçların üzerine çıkmama izin verir misin? Bazı sözler söylemek istiyorum, ki bu sözler Allah'ın rızasını içerdiği gibi şu oturanlar için de ecir ve sevap sebebi olur."

Orada bulunanlar, esir olduğu halde, bu hasta delikanlının Hatibe ve Emire karşı çıkmasına şaşırmışlardı, adeta donup kalmışlardı. Yezid, izin vermeye yanaşmadı. Oturanlar, delikanlıya izin vermesi için ısrar ettiler. Yezid'in, halkın isteğini kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. İmam (a.s), minberin ağaç merdivenlerinin üzerine çıktı ve Allah’a hamd ve senadan sonra sözlerine şöyle başladı:

"Ey İnsanlar! Bize altı haslet verildi ve yedi hususta herkesten üstün kılındık: Bize, ilim, ağırbaşlılık, hoşgörü, fesahat, cesaret ve müminlerin kalbinde sevgi verildi. Biz başkalarından üstün tutulduk, çünkü seçilmiş peygamber Hz. Muhammed (s.a.a) bizdendir, es-Sıddik (Ali) bizdendir, et-Tayyar (Cafer) bizdendir. Allah'ın ve Resulünün aslanı (Ali) bizdendir. Dünya kadınlarının efendisi Fatıma Betül bizdendir. Şu ümmetin iki torunu ve cennet gençlerinin iki efendisi bizdendir."

Ailesine ilişkin bu tanıtıcı girişten sonra, erdemlerini açıklamaya başladı ve buyurdu ki:



"Beni tanıyan tanır. Tanımayanlara ise soyumu ve nesebimi tanıtayım.

Ben Mekke'nin ve Mina'nın çocuğuyum. Ben Zemzemin ve Safa'nın çocuğuyum. Ben eteğinin içinde zekatı yoksullara taşıyanın çocuğuyum. Ben örtü ve rida giyinenlerin en hayırlısının oğluyum. Ben (ihram halinde)nalın giyen ve yalın ayak gezenlerin en hayırlısının oğluyum. Ben tavaf edenlerin ve saiy yapanların en hayırlısının oğluyum. Ben hac edenlerin ve telbiye getirenlerin en hayırlısının oğluyum. Ben Burak sırtında göğe götürülenin oğluyum. Ben Mescid-i Haram'dan bir gece vakti Mescid-i Aksa'ya yürütülenin oğluyum. Gece vakti yürüten münezzehtir. Ben, Cebrail'in sidretu'l Münteha'ya götürdüğü peygamberin oğluyum. Ben, yaklaşan, ardından sarkan sonra iki yay gibi yakınlaşanın oğluyum. Ben gökte meleklerle namaz kılanın oğluyum. Ben, celil olan Allah'ın vahyetmek istediğini vahyettiğinin oğluyum. Ben Muhammed Mustafa'nın oğluyum. Ben Ali el-Murteza'nın oğluyum. Lailaheillallah deyinceye kadar insanların (kibirli) burunlarına vuranın oğluyum.

Ben, Resulullah'ın (s.a.a) tam önünde iki kılıçla vuruşan, iki mızrakla saldıran, iki kere hicret eden, iki defa biat eden, Bedir ve Huneyn'de savaşan ve bir göz açıp kapama anı kadar kısa bir süre dahi Allah'ı inkar etmemiş olanın oğluyum.

Ben, müminlerin en salihinin, peygamberlerin varisinin, dinsizleri kesenin, Müslümanların hamisinin, mücahidlerin nurunun, abidlerin süsünün, ağlayanların tacının, sabredenlerin en sabırlısının, Yasin ailesinin ve alemlerin rabbinin elçisinin soyunun en çok kıyam edeninin oğluyum.

Ben, Cebrail tarafından desteklenmiş, Mikail tarafından yardım edilmiş, biatlarını bozan, günaha sapan ve dinden çıkanlara karşı savaşan, nasıbi (söven) düşmanlarına karşı cihad eden, bütün Kureyş kabilesinden yeryüzünden yürüyenlerin en onurlusu, müminler içinde en önce icabet eden, Allah için çağrıya koşan, öncekilerin en ilki, azgınları ayrıştıran, müşriklerin kökünü kurutan, Allah'ın attığı oklardan biri, Allah'ın hikmetinin bahçesi olanın oğluyum… işte niteliklerini saydığım bu adam benim dedem Ali b. Ebu Talib'dir.

Ben, Fatimetu'z-Zehra'nın oğluyum. Kadınların efendisinin oğluyum. Ben tertemiz Betülün oğluyum. Ben Resulün (s.a.a) ciğerparesinin oğluyum. Ben kanlara boyanmışın oğluyum. Ben, Kerbela'da kurban edilmişin oğluyum. Ben, karanlıklarda cinlerin üzerine ağladığı, gökte kuşların yasını tuttuğu Hüseyin'in oğluyum."

İmam (a.s) "Ben…Ben…" dedikçe, insanlar hıçkırıklara boğuluyordu. Yezid, bir kargaşanın çıkmasından, istenmeyen sonuçların doğmasından korktu. İmam'ın konuşması bir düşünce devrimi meydana getirmişti. Çünkü kendisini Şamlılara tanıtmış, şimdiye kadar bilmedikleri gerçeklerle ilgili olarak kuşatıcı bilgilere sahip olmalarını sağlamıştı.

İmam'ın sözlerini kesmesi için, Yezid, müezzine ezan okumasını işaret etti. Müezzin "Allah-u Ekber"diye haykırınca, İmam ona döndü ve şöyle dedi: "Bir başkasıyla mukayese edilmeyecek, duyularla algılanamayacak kadar büyük olan birini ululadın. Allah'tan daha büyük hiçbir şey yoktur." Müezzin "Eşhedu En Lailahe İllallah" deyirce, İmam (a.s) şöyle dedi: "Tüylerim, derim, etim, kanım, beynim ve kemiklerim buna şahitlik eder" Müezzin: Eşhedu Enne Muhammede'r-Resulullah" deyince, İmam (a.s), Yezid'e döndü ve şöyle dedi: "Ey Yezid! Bu Muhammed senin deden midir, yoksa benim dedem mi? Eğer senin deden olduğunu iddia edersen, kuşkusuz yalan söylemiş olursun. Eğer benim dedem olduğunu söylersen, o zaman, şöyle sorarım: "Niçin onun Ehl-i Beyt'ini öldürdün?!"1

Yezid dona kaldı, cevap verecek mecal bulamadı kendinde. Çünkü yüce peygamber (s.a.a), Seyyidu'l-Abidinin dedesiydi. Yezid'in dedesi ise Peygamberin (s.a.a) baş düşmanı Ebu Süfyan'dı. Şamlılar, büyük bir günahın içinde boğulduklarını iyice anladılar. Emevî yönetiminin sapmaları ve yoldan çıkmaları için yoğun bir propaganda faaliyeti yürüttüğünü ve bu sayede kendilerini yanılttığını kavradılar. Şunu da anladılar: Kişisel kin ve ve dünya makamına düşkünlük, Yezid'in, İmam Hüseyin’e (a.s) karşı tüm bu zulüm sahnelerini segilemesine sebep olmuştu.

Yezid'in makam uğruna tüm mukaddas değerleri görmezlikten geldiğinin en somut kanıtı, yönetime gelir gelmez, Medine valisine yazdığı ve Hüseyin'den (a.s) biat almasını, değilse başını kesip Şam'a göndermesini emrettiği mektuptur.

Yezid'in yanlış hesapları bağlamında Ehl-i Beyt esirlerini önce Kûfe'ye götürüp teşhir etmesi, sonra bunları oradan Şam'a getirtmesi de sayılabilir. Yezid, yaptığı suçun ne denli büyük ve tehlikeli olduğunu ancak, Peygamberin (s.a.a) torununun öldürülmüş olmasına halkın büyük bir tepki gösterdiğine, her gün protestolar düzenlendiğine dair raporlar kendisine ulaştıktan sonra anlayabildi. Bu yüzden, suçu Mercane'nin oğluna yüklemeye çalıştı. Nitekim İmam Seccad'a (a.s) şöyle demişti: "Allah, Mercane'nin oğluna lanet etsin. Allah'a yemin ederim, eğer ben babanın yanında olsaydım, benden ne isteseydi, verirdim ve elimden gelen bütün imkanları kullanarak ölümü ondan uzaklaştırmaya çalışırdım. Ancak Allah gördüğün şeyi takdir etti. Medine'den bana mektup yaz ve bütün ihtiyaçlarının karşılanmasını sağla."1

İmam Seccad (a.s), Şam'da bulunduğu esnada Minhal b. Amr ile karşılaştı. Minhal sordu: "Ey Resulullah'ın oğlu! Nasıl akşamladın?" İmam (a.s) öfkeli bir şekilde göz ucuyla baktı ve şöyle dedi: "İsrailoğullarının, Firavun hanedanının egemenliği altındaki gibi akşamladık. Oğullarını öldürüyor, kadınlarını sağ bırakıyorlardı. Araplar, arap olmayanlara karşı Muhammed bizdendir, diye övünerek akşamladılar. Kureyş, diğer arap kabilelerine karşı, Muhammed bizdendir, diye övünerek akşamladı. Biz, Muhammed'in Ehl-i Beyt'i ise, kimimiz öldürülmüş, kimimiz de sağa sola savurulmuş, sürgün edilmiş olarak akşamladık. Kuşkusuz biz Allah'tan geldik ve yine Ona döneceğiz."2

Yezid, Resulullah'ın (s.a.a) emanetlerine, risalet hanesinin iffetli kadınlarına eşlik etmek ve onları Medine'ye geri götürmekle Numan b. Beşir'i görevlendirdi.1 Fitne çıkmaması ve ortalığın karışmaması için de gece yola çıkmalarını emretti.2



Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin