Di'l-mürselîn'İ (Kahire 1322) bunlara misal olarak zikredilebilir



Yüklə 1,15 Mb.
səhifə17/25
tarix08.01.2019
ölçüsü1,15 Mb.
#91960
növüYazı
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   25

Hafîz, Halîmfnin esmâ-i hüsnâ tasni­finde yer aldığı gibi (el-Minhâc, I. 204-205) Allah'ın kâinatı yönettiğini ifade eden kevnî isimlerdendir. Beyhaki ise hafız is­mini "bildiğini unutmayan" anlamıyla zâ­ti sıfat, nafizi de "bir şeyi koruma eyle­minin diğerini korumaya engel olmayan" manasıyla fiilî sıfat isimlerinden kabul etmiştir iŞu'abü'l-imân, I. 121, 123).

Hafîz ismiyle, "her şeyin varlığı kendi­sine bağlı olup kâinatı idare eden" mâ-nasındaki kayyûm, "kötü şeylere engel

olan" mânasındakî mâni*, "bilip gücü ye­ten ve koruyan" anlamındaki muklt ve "gözetleyip kontrol eden" mânasındaki ra-kib ismi arasında anlam yakınlığı vardır.

BİBLİYOGRAFYA :

Râgıb el-isfahanî, el-Möfredât, "hf?" md.; LisânüVArab, "hf?" md.; Kamus Tercümesi, "hfz" md.; Wensinck. el-Mu'cem, "hfz" md.; M. F. Abdülbâki. et-Mu'cem, "hf?" md.; Tirmizî. "Da'avât", 82; Mâtürîdi. Te'u'tlât, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, vr. 341"; Zeccâcî. iştikâku es-mâ'Utâh (nşr. Abdülhüseyin el-Mübârek). Beyrut 1986, s. 146; Ebû Süleyman el-Hattâbî. Şe'nü'd-du'â' (nşr Ahmed Yûsuf ed-Dekkâk). Dimaşk 1984, s. 67-68; Halîmî. el-Minhâc, 1, 204-205; İbn Fûrek, Mücerredü'l-makâtât, s. 54; Bağda­dî. el-Esmâ1 ve'$-şıfât, vr. 88b-89"; Beyhaki, Şu'abü'l-îmân [nşr. M. Saîd Besyûnî), Beyrut 1990, I, 121, 123; Kuşeyri, et-Tahbîr fı't-tezkîr (nşr. İbrahim Besyûnî), Kahire 1968, s. 59-60; Gazzâlî. el-Makşadü'l-esnâ (Fazluh], s. 119-123, 156; Fahreddin er-Râzî. Levâmi'u'l-bey-

yinât, s. 270-272. m

Bekir Topaloğlu "1

HAFIZ el-ALEVI

(bk. ABDÜLHAFÎZ el-ALEVÎ).

HAFNAVI

(bk. HIFNİ).



HAFS ed-DÛRÎ

(bk. DÛRİ).

HAFS b. EBÜ'I-MİKDÂM

J

"1



L

r

İbâztyye fırkalarından



Hafsıyye'nin kurucusu

(bk. teÂZTYYE).

r ~t

HAFS el-FERD



Ebû Amr (Ebû Yahya)

Hafs el-Ferd {Ö. 204/820'den sonra)

Mu'tezile veya Neccâriyye'ye mensup

ilk kelâmcılardan.

L J

İbnü'n-Nedîm'e göre aslen Mısırlı olup daha sonra Basra'ya gitmiş, Mu'tezile kelâmcılarından Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf'm derslerine katılmıştır. Başka bir kaynağa göre ise önce Ebû Yûsuf tan ders okuya­rak talebeleri arasına girmiş, ardından Mu'tezile'ye meyledip onları savunmuş



HAFS el-FERD

ve Mu'tezile kelâmcılarından sayılmıştır (Zebîdî, II. 47). İmam Şafiî ile çağdaş olan Hafs'ın onunla kelâma dair tartışmalar yaptığı, Kur'an'ın mahlûk olduğu İddia­sından dolayı Şafiî tarafından tekfir edil­diği, Şafiî'nin kendisi hakkında iyilik dile­mesi için kötü tutum ve bid'atlanndan tövbe etmesini istediği nakledilmektedir (a.g.e., II, 47-48). Hafs'ın Ebü'l-Hüzeyl, Ebû Yûsuf ve Şâfıî ile irtibatının hangi tarihlerde olduğu bilinmemekte, ancak İmam Şafiî'yi vefatıyla sonuçlanan has­talığı sırasında ziyaret ettiği kaydedil­mektedir {a.g.e., II. 48). Onun yakın ilişki İçinde bulunduğu ve birçok fikrine iştirak ettiği kimse Dırâr b. Amr'dır. Mu'tezile kelâmcısı Hayyât, Dırâr ile Hafs'ın Allah'ın mâhiyeti (sıfatları) hakkındaki ve kulların fiillerinin Allah tarafından yaratıldığı şeklindeki görüşlerinden dolayı Mu'tezi-le'den ayrılarak Müşebbihe'ye geçtikleri­ni İleri sürer. Ayrıca Bişr b. Mu'temir'den naklettiği bir şiirde de (el-Intişâr, s. 98) Dırâr ile Hafs'ın Amr b. Ubeyd'e uyanlar­dan uzaklaşarak Cehm b. Safvân'ı imam edindikleri, onların Mu'tezile ile Mu'tezi-le'nin de onlarla ilgisi bulunmadığı ve Mu'tezile'nin onlardan dolayı ar duydu­ğu ifade edilir.

Hafs el-Ferd, Dırâr b. Amr gibi ilâhî sı­fatlar konusunda bir nevi ta'tîl görüşünü benimsemiş ve zât-ı ilâhiyyeye nisbet edi­len bütün sıfatları selbî mânada yorum­lamıştır. Buna göre Allah'ın meselâ âlim ve kadir olması demek cahil ve âciz ol­maması demektir. Yine bunlara göre Al­lah'ın sadece kendisinin vâkıf olduğu bir mâhiyeti vardır. Şöyle ki: Allah, zâtını de­lil veya haberle değil müşahede ile bilir; insan ise O'nun hakkında sadece delil ve haberle bilgi sahibi olabilir. Hafs ile Dırâr, ileri sürdükleri bu görüşün Ebû Hanîfe İle talebelerinden bir grup tarafından benimsendiğini söylemişlerdir. Onlar ay­rıca, Allah'ın cennette görülmesinin in­sandaki altıncı hisle mümkün olabilece­ğini kabul etmişlerdir. Hafs el-Ferd. Bişr b. Gıyâs el-Merîsî ve bunlar gibi düşünen bazı kelâmcılar, şer ile ilâhî irade arasın­daki ilgi problemini çözüme kavuştur­mak amacıyla olacaktır ki irade sıfatını zâtı ve fiilî olmak üzere ikiye ayırmışlar­dır. Allah'ın zatî olan irade sıfatı kendisi­nin ve yaratıklarının bütün fiillerine taal­luk ederken fiilî olanı. O'nun mükellef bulunan yaratıklarına itaatkâr olmalarını emretmesinden ibarettir. Hafs el-Ferd. kullara ait iradî fiillerin gerçek anlamda olmak üzere Allah tarafından halkedilip kul tarafından da kesbedildiğini söylemiş

117


HAFS el-FERD

ve böylece bir fiilin İki faili olabileceğini kabul etmiştir. Fiilin işlenmesi mesele­sinde söz konusu edilen istitâat veya acz birer araz olmakla birlikte, Allah'ın araz­ları cisimlere çevirmesi mümkün oldu­ğundan, zaman faktörünü ortadan kal­dırmak suretiyle bunları cismin bir par­çası olarak düşünmek de mümkündür. Aslında cismi oluşturan cüzler arazlar­dan başka bir şey değildir.

Hz. Peygamber'den sonra yalnız icmâ-m hüccet sayılacağı, dinî hükümler ko­nusunda nakledilen âhâd haberlerin delil kabul edilemeyeceği Hafs'a izafe edilen görüşler arasında yer alır.

Hafs el-Ferd'i cebri benimseyen ke-lâmcılar arasında zikreden İbnü'n-Nedîm ona Kitâbü't-Tevhîd, KUâbii'l-İstitâh, Kitâbü'l-Ebvâb ü'l-mahlûk, Kitöb fi'l-mahlûk hlâ Ebi'l-Hüzeyl, er-Red 'ale'l-Mu'tezile, er-Red hle'n-Naşârâ adlı eserleri nisbet etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Câhiz. Kitâbü'l-Hayevân, IV, 25; Hajıyât. et-İntişâr, s. 98; Eş'ari, Makaiat (Rltter), s. 154, 216, 282, 317, 318, 320-321, 339, 340, 407-408, 515; tbnO'n-Nedîm. el-Fıhrist, s. 229-230; Kâdî Abdülcebbâr, ei-Muğnî, VI/2, s. 5; VIII, 273; IX, 13; Bağdadî, el-Fark (Abdülhamîd). s. 214; İbn Hazm, el-Faşl, ili, 81, 201; Hâkim el-Cüşe-mî, Şerhu'l-'uyün {Fatlü'l-ftizal ue tabakâ-tü'l-Mıt'tezile içinde, nşr. Fuâd Seyyid), Tunus 1393/1974, s. 392-393; Şetıristânî, el-MİIel (Kî-lânî). I, 90-91; İbn Asâkir. Tebyînü kezibft-müfteri, s. 339-341; Zehebî. Mizanü'l-Mdâl, 1. 564; İbn Hacer, Usânü'l-Mİzân, III, 330-331; Taşköprizâde. Miftâhu's-sa'âde, II, 156, 167; Zebîdi. Ithâfü's-sâde, II, 47-48; Ali Sâmî en-Neşşâr. tieş'etü'l-flkri't-fetsepfl'l-lstâm. Kahire 1977, II, 235, 363; W. Montgomery Watt. islâm Düşüncesinin Teşekkül Deuri [trc. E. Ruhi Fıg-laİJ). Ankara 1981, s. 183, 254-255, 265, 279. 285, 312; H. Bauer. "Hafsülferd", İA, V/l, s. 84; "fiafş al-FardB, EF (Ing.). III, 63.

mi Emrullah Yüksel

"~ HAFS b. GIYÂS

Ebû Ömer Hafs b, Gıyâs

b. Talk en-Nehaî el-Ezdî

(ö. 194/810)

Ebû Hanîfe'nin talebelerinden, Bağdat ve Küfe kadısı.

117 (735) yılında Kûfe'de doğdu ve orada yetişti. Yahya b. Saîd el-Ensârî, Süfyân es-Sevrî, Hişâm b. Urve, Süley­man el-A'meş, İbn Cüreyc, Ebû İshak eş-Şeybânî ve dedesi Talk başta olmak üze­re birçok âlimden hadis; Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Süfyân es-Sevrt gibi âlim-

118


terden fıkıh okudu. Oğlu Ömer b. Hafs ile Yahya b. Saîd el-Kattân, Ahmed b. Han-bel, İshak b. Râhûye, Yahya b. Maîn, Ali b. Medînîve Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ondan hadis dinleyenler arasındadır.

Hafs, hadis münekkitlerince sika ka­bul edilmekle birlikte tedlîs*te bulun­makla da itham edilmiş, ömrünün sonla­rına doğru hafızasının zayıfladığı ve bu dönemde rivayet ettiği hadislerin İhti­yatla karşılanması gerektiği belirtilmiş­tir. İmâmiyye mezhebi mensupları onu muteber hadis râvilerinden kabul etmiş­lerdir. Kendisinden 3000 veya 4000 civa­rında hadis rivayet edilen Hafs'ın 170 ha­dis ihtiva eden bir cüzünün bulunduğu kaydedilir.

Hârûnürreşîd zamanında 177'de (793) Bağdat'ın doğu kesiminde iki yıl ve Kû­fe'de on üç yıl kadılık yaptı. Bu görevi ge­çim sıkıntısı sebebiyle kabul ettiği riva­yet edilir. Hafs verdiği hükümlerde bas­kı ve tesir altında kalmazdı. Hârûnürre-şîd'in hanımı Zübeyde'nin vekilinin taraf olduğu bir davada duruşma sırasında halifeden gelen mektubu kabul etmeye­rek davayı onun aleyhine sonuçlandır­ması ve mektubu daha sonra alıp oku­ması üzerine halife tarafından 30.000 dirhemle mükâfatlandırılmıştı. Ancak Zü-beyde Hafs'ın görevinden azledilmesi için ısrar edince Hârûnürreşîd onu Bağ­dat kadılığından alıp Kûfe'ye tayin et­mek zorunda kaldı.

Cömert bir zat olan Hafs aldığı 300 dirhem maaşı iki arkadaşıyla paylaşırdı. Vefatında 900 dirhem borç bıraktığı nak­ledilir.

Hafs b. Gıyâs'ın 19S veya 196 yılında öldüğüne dair bazı kayıtlar varsa da kuv­vetli rivayete göre 194'te (810) Kûfe'de vefat etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Sa'd. et-Jabak&t, VI, 389-390; Yahya b. Main. et-Tânh, II, 121-122; Halîfe b. Hayyât. e(-Tabakât (Zekkâr). I, 400; Buhârî, et-Tanhu'l-kebîr, II, 370;VekT. Afıbârü't-kudât, I, 60; II, 3, 51,54, 261,268, 316, 370; III, 8, 163, 172, 184-188, 285; İbn Ebû Hatim. el-Cerl* ue't-ta'd», III, 185-186; İbn Hibbân. Meşâ/ıîr, s. 172; İbn Hazm. Cemhere, s. 415; Hatîb, Tarİhu Bağdâd. VIII. 188-200;İbnHallikân, Vefeyât, II, 197-201;Miz-Zİ, Tehglbü'l-Kemât. VII, 56-69; Zehebî. Mfeâ-nü't-ftldâl, I, 567-568; 111, 614; a.mlf.. A'tâ-mü'n-nübela', IX, 22-34; Safedî. el-Vâfİ, XIII, 98-99; Kureşî. el-Ceuâhİrû't-mudıyye, II, 138-141; İbn Hacer. Tehsîbü't-Tehztb, II, 415-418; Leknevî. et-Fevâ'idü't-behİyye, s. 68; Muham-med İbrahim el-Cöyûşî, "Hafş b. Ğıyâs Ebû •Ömer en-Neha'î el-Kûfî el-^r, ME, XLVII/3 (1975). s. 346-352. p,

m Saffet Köse

HAFS b. SÜLEYMAN

Ebû Ömer Hafs b. Süleyman

b. el-Mugîre el-Esedî

(ö. 180/796)

Kırâat-i seb'a imamlarından

Asım b. Behdele'nin

iki râvisinden biri.

L J


90 (709) yılında doğdu. Gâdirî nisbesiyle de anıldığına bakılırsa doğum yerinin Kûfe'ye bağlı (Kerbelâ yakınlarında) Gâ-diriye köyü (Yâküt. Mu'cemü't-büldân, IV, 183) olduğu söylenebilir. Kumaş ticareti yaptığı için "Bezzaz" lakabıyla meşhur olup İbn Ebû Dâvûd ve Hufays diye de tanı­nır. Övey babası Asım b. Behdele'nin evinde yaşadığından onun terbiyesinde yetişmiştir. Kur'ân-ı Kerîm kıraatini Âsım'-dan öğrendi ve Kur'an'ı ona defalarca okudu. Âsim. Ebû Abdurrahman es-Sü-lemîden öğrendiği okuyuş tarzını Hafs'a. Zir b. Hubeyş'ten öğrendiğini de diğer râvisi Ebû Bekir b. Ayyâş'a okuttuğunu söylediğine göre (Zehebî, Ma'rifetü'l-kur-râ\ I, 289) Hafs'ın kıraat ilmindeki senedi Âsim b. Behdele - Ebû Abdurrahman es-Sülemî - Ali b. Ebû Tâlib - Hz. Peygam­ber olarak ortaya çıkmaktadır. Hafs'ın ha­yatını anlatırken Ukaylînin zikrettiği bir rivayete göre Şebâbe b. Sevvâr, Ebû Be­kir b. Ayyâş'a Ebû Ömer'i (Hafs) Âsım'ın yanında görüp görmediğini sormuş. Ebû Bekir de Âsım'dan okuyan herkesi tanı­dığını, ancak Hafs'ı hiç görmediğini söy­lemiştir {ed-pu'afa1,1,271). Hafs'ın Âsım'­dan hiçbir şey okumadığını ifade eden bu bilginin, aksini ortaya koyan pek çok rivayet karşısında doğruluğunu kabul et­meye imkân bulunmamakta, bu rivayet­te geçen Ebû Ömer'in başka bir kişi ola­bileceği akla gelmektedir.

Bir ara Bağdat'a giden Hafs burada bir süre Âsım'ın kıraatini okuttu. Daha sonra Mekke'ye geçip burada da Âsım'ın kıraatini öğretti. Aikame b. Mersed, Ke-sîr b. Zâzân, Ebû İshak es-Sebîî, Ebû İs­hak eş-Şeybânî, Simâk b. Harb. Âsim b. Behdele, Abdülmelik b. Umeyr gibi kişi­lerden hadis rivayet etti. Kendisinden de Hüseyin b. Muhammed el-Mervezî, Ham-za b. Kasım el-Ahvel, Amr b. Sabbâh. Ubeyd b. Sabbâh. Süleyman b. Dâvûd ez-Zehrânî ve daha pek çok kişi arz ve semâ yoluyla kıraat öğrenirken Ubeyd b. Sab­bâh. Muhammed b. Bekâr b. Reyyân, Ali b. Hucr el-Mervezî, Muhammed b. Harb el-Havlânî. Hişâm b. Ammâr ed-Dımaşki

ve diğerleri hadis rivayetinde bulundu­lar. Hafs'in rivayetleri Tirmizî ve İbn Mâ-ce'nin sürtenlerinde yer almış, Nesâî ise Müsnedü cAlî adlı eserinde mütâbaat* yoluyla ondan nakilde bulunmuştur (Miz-rf. VII. 16).

Hafs Kur'an kıraatinde hüccet sayıl­mış, özellikle Âsim b. Behdele'nin kıraa­tini rivayetteki güvenilirliği ve hıfzının sağlamlığı üzerinde kaynaklarda ittifak edilmiştir. \fchyâ b. Maîn'in belirttiğine göre Eyyûb b. Mütevekkil, Hafs'ın kıraa­tinin Asım'ın diğer râvisi Ebû Bekir b. Ay-yâş'tan daha sağlam, ancak Ebû Bekir'in Hafs'tan daha güvenilir olduğunu söyle­miş (Hatîb.VIII. 186),Muhammedb. Ye-zîd er-Rifâî de, Kûfe'de Âsim kıraatini en iyi bilenin Hafs olduğunu, Ebû Bekir'in ondan sonra geldiğini belirtmiştir (Dânî, I, 49). Hatîb el-Bağdâdî. eski âlimlerin Hafs'i Ebû Bekir'den hıfz bakımından üs­tün saydıklarını ve Âsım'dan öğrendikle­rini iyi zabt ettiği hususunda ona güven­diklerini kaydetmiştir {Târihu Bağdâd, VIII, 186). Ebû Hatim er-Râzîise Ebû Be­kir b. Ayyâş'ın kıraatte Hafs'tan daha ile­ride olduğu görüşündedir (İbn Ebû Ha­tim, III, 174).

Hadis rivayetiyle ilgili olarak Vekf b. Cerrahtan nakledilen Hafs'ın sika oldu­ğu yolundaki görüş {Dânî, I, 49; Zehebî, Mlzânû'l-mdâl, I, 559) istisna edilecek olursa onunla ilgili değerlendirmelerin hemen hepsi olumsuzdur. Ahmed b. Han-bel'in Hafs hakkında "metrükü'l-hadîs" ifadesini kullandığı nakledilirken (et-'llel, I, 401) "sâlih" terimini kullandığı (Hatîb, VIII, 187) ve "mâ bihîbe'sün" (zararı yok, hadisi alınabilir) dediği de (Zehebî, Târî-hu'l-lslâm, s. 87) rivayet edilmiştir. Bu-hârî ve Müslim, âlimlerin onun rivayet ettiği hadisleri almadıklarına dikkat çek­miş. Nesâî bu bilgiye, "Sika değildir, ha­disi yazılmaz" ifadesini eklemiştir. Ebû Zür'a er-Râzî, Dârekutnî ve İbnü'l-Bâziş de Hafs'ı zayıf saymışlardır. Zekeriyyâ b. Yahya es-Sâcî ile İbn Hibbân'ın değer­lendirmelerinde ise konuyu açıklayıcı un­surlar mevcuttur. Sâcî onun Simâk b. Harb, Alkame b. Mersed, Kays b. Müs­lim ve Âsım'dan uydurma hadisler riva­yet ettiğini ileri sürmüş; İbn Hibbân da hadislerin senedlerini birbirine karıştır­dığını, mürsel hadisleri merfû diye ri­vayet ettiğini, bazı kimselerden ödünç kitaplar alıp bunları istinsah ederek se­mâ olmaksızın rivayet ettiğini söylemiş­tir. Onun şahsiyetiyle ilgili en ağır İtham Yahya b. Maîn'le Abdurrahman b. Yûsuf b. Hirâş'a ait olup bunlardan birincisinin.

Hafs'ın kıraatteki üstünlüğünü kabul et­mekle birlikte onun hakkında "kezzâb" dediği nakledilmiş (Mizzî, VII, 15), ikinci­sinin de aynı terimi kullandığı, ayrıca ha­dis uydurduğunu eklediği rivayet edil­miştir (Hatîb, VIII, 188). Hafs hakkında ileri sürülen görüşleri değerlendiren Ze-hebî onun kıraat ilminde hüccet, hadiste zayıf olduğunu, çünkü bunlardan birin­cisini çok İyi bildiğini, diğerinde ise yeter­siz kaldığını, ancak şahsiyeti ve ahlâkı iti­bariyle doğru sözlü bir kimse olarak ta­nındığını söylemiştir [Mîzânü'l-Ftidâl, I, 558).

Hafs. Âsim b. Behdele'nin kıraati için İbn Mücâhidin Kitâbü's-Sebh'sınöa ter­cih ettiği kişilerden biri olurken daha son­ra kırâat-i seb'a imamlarının râvi sayısını iki ile sınırlayan kıraat kitaplarında da Âsım'ın iki râvisinden biri olmuştur. Gü­nümüzde müslümanların büyük çoğun­luğunun okuduğu kıraat Âsım'ın Hafs ri­vayeti olup diğer râvi Ebû Bekir b. Ay-yâş'la aralarında 520 yerde farklı oku­yuşlar bulunduğu belirtilmiştir (ibnü'l-Cezerî, l, 254). Hafs ile Ebû Bekir arasın­daki okuyuş farklılıklarını bir araya geti­ren müstakil eserlere örnek olarak Ebû Bekir Abdullah b. Mansûr el-Bâkillânînin Risale fî zikri'1-ihtilâf beyne şâhibey 'ÂşıriiEbî Bekr ve tiafş adlı eseri zikre­dilebilir (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1457, vr. 19b-42a; TSMK. III. Ahmed, nr. 1177, vr. 225a-261b). Hafs. Rûm sûre­sinin 54. âyetinde geçen "za'f (,_«->) kelimesini "zuT ( u** ) şeklinde okuma­sı dışında hocasına muhalefet etmedi­ğini söylemiş, ancak Âsım'ın Hafs rivaye­tine göre basılan mushaflarda bu kelime Âsım'ın tercihine göre okunmuştur.

İbnü'l-CezerTnin kabul ettiği görüşe göre Hafs b. Süleyman 180 (796) yılında vefat etmiştir. Bu tarih 190 (806) olarak da kaydedilmiş, aynca 180-190 yıllan arasında bazı tarihler ileri sürülmüştür. 131'de (748) meydana gelen veba salgı­nından biraz önce öldüğüne dair Ebû Tâ-hir b. Ebû Hâşim'in kaydettiği rivayeti değerlendiren İbnü'l-Cezerî. bu yanlışlı­ğın, o tarihlerde vefat eden Hafs b. Sü­leyman el-Minkârî ile Hafs b. Süleyman el-Esedryi birbirine karıştırmanın sonu­cu olabileceğini söylemiş, benzer bir ri­vayet Ahmed b. Hanbel'den de nakledil­miştir (e/-7te/, II, 145).

Kaynaklarda Hafs'ın herhangi bir ese­rinden söz edilmemekle birlikte onun Âsım'dan rivayet ettiği kıraate dair yazıl-

HAFSA


dığı bilinen eserlerin bir kısmının nüsha­ları el-Fihrisü'ş-şârnifde gösterilmiştir (bk. bibi.).

BİBLİYOGRAFYA :

Ahmed b. Hanbel. el-'tlei (Koçyiğit). 1,401; II, 42, 145-146; Ukayîî. ed-pu'afâ1,1, 270-271; İbn Mücâhid. Kitâbü's-Seb'a (nşr. Şevki Dayf). Kahi­re 1972, s. 95-96; İbn Ebû Hatim. el-Certı ue't-ta'dîl, III, 173-174; İbn Hibbân, Kitâbû't-Mec-rüfyln, t, 255;İbn Adî. el-Kâmit, II, 788-791;Dâ-nî. Câmfıı'l-beyân fı'l-kttââti's-seb1 (haz. Ke­mal Atik. doktora tezi. 1982), Atatürk üniversi­tesi İlahiyat Fakültesi. I, 49-50; Hatîb, Târîhu Bağdâd, VIII, 186-188; İbnü'l-Bâziş. el-İknâ\ I, 55-148; İbnü'l-Cevzî. etf-pu'a/a1, I, 221-222; Yâkût. Mıı'cema'l-büldân, IV, 183; a.mtf., Mu'-cemü'l-üdebâ', X, 215-216; İbnü'l-Esîr. et-Lü-bâb,l\, 372;Mizzî. Tehzibü'1-Kemâl, VII, 10-16; Zehebî. Ma'rifetü'l'kuırâ' (Altıkulaç), I, 287-290; a.m\f..Mİzânü'l-ftidâl, I, 558-559;a.mlf., Târfhu'l-lslâm: sene 171-180, s. 85-88; İbnû'l-Cezerî, Ğâyetü'n-nihâye, I, 254-255; İbn Ha-cer. Tehzîbü't-Tehzîb, II, 400-402; et-Rhrisü'ş~ şâmil: mahiCttâtû'l-kıra'ât, Amman 1407/1987, I. 276, 419; II. 486, 506, 509, 528, 531, 532, 536, 565, 579, 580, 627, 629, 637, 646, 659, 665, 666, 667. 674, 677, 679, 695, 698; Ed., b. Sulayman", EP (fng.). III, 63.

HAFSA


Tayyar Altıkulaç

Ümmü'l-mü'minîn Hafsa bint Ömer



b. el-Hattâb el-Adeviyye

{ö. 45/665 PD"

Hz. Ömer'in kızı ve Hz. Peygamber'in hanımı.

605 yılında Mekke'de doğdu. Annesi Zeyneb bint Maz'ûn el-Cumahiyye de as­haptandır. Sahâbîlerden Osman b. Maz'ûn ile Kudâme b. Maz'ûn dayıları, kendisin­den altı yaş küçük olan Abdullah b. Ömer de ana baba bir kardeşidir. Hafsa, ilk müslümanlardan Abdullah b. Huzâfe'nin kardeşi Huneys b. Huzâfe ile evlendi. Bu evliliğin, Huneys'in Habeşistan'a hicret edip daha sonra Mekke'ye dönmesinin ardından gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Hafsa kocasıyla birlikte Medine'ye hicret etti. Bedir Gazvesi'ne katılan Huneys dö­nerken yolda hastalandı ve daha sonra Medine'de öldü (Buhârî, "Meğazf", 12-, Be-lâziirî, i, 422). Bunun üzerine Hz. Ömer, kızını veya kız kardeşini faziletli biriyle evlendirme âdeti gereğince (Buhârî, "Ni­kâh", 33), eşini (Resûlullah'ın kızı Rukıy-ye) bir süre önce kaybeden Hz. Osman'a çocuksuz olarak dul kalan kızı Hafsa ile evlenmesini teklif etti. Hz. Osman evlen­mek niyetinde olmadığını söyleyince ay­nı teklifi Hz. Ebû Bekir'e yaptı. Resûlul-İah'ın Hafsa ile evlenmeyi düşündüğünü

HAFSA

bilen, fakat bunu açıklamayı doğru bul­mayan Hz. Ebû Bekir'in bu teklifi sükûtla karşılaması üzerine Hz. Ömer gücendi ve duygularını Resûl-i Ekrem'e açtı. Resûl-i Ekrem de yakında Hafsa'nın Osman'dan, Osman'ın da Hafsa'dan daha hayırlı bi­riyle evleneceğini söyledi. Nitekim Resû-Iullah, 3. yılın Şaban ayında (Ocak 625) dördüncü eşi olarak 400 dirhem mehir karşılığında Hafsa ile evlendi (bu tarihten bir yıl önce evlendikleri de söylenmekte­dir). Hz. Osman da Resûlullah'ın diğer kı­zı Ommü Külsûm ile evlendi.



Hafsa diğer ortakları içinde en çok Hz. Âişe ile anlaşmış, İkisinin Resûlullah'ı di­ğer hanımlarından kıskandıkları ve za­man zaman bu konuda iş birliği yaptık­tan da olmuştur. Nitekim bir defasında Hz. Peygamber'in hanımlarının odalarını dolaştığı sırada Ümmü Seleme'nin (veya Zeyneb bint Cahş'ın} yanında diğerlerin­den fazla kalmasının sebebini araştırmış ve bu eşinin Resûl-i Ekrem'e bal şerbeti ikram ettiğini öğrenmişlerdi. Hz. Pey­gamber yanlarına geldiğinde üzerinde tuhaf bir koku bulunduğunu, bunun da yediği baldan kaynaklandığını ima edip onun bazı hanımlarının yanında fazla kalmasına engel olmaya karar vermişler­di. Bu kararlarını uyg ulam ıslarsa da da­ha sonra yaptıklarından pişmanlık duy­muşlardı. Onların Resûlullah'ı üzen bu davranışları yüzünden Hz. Ömer'in kızını uyardığı bilinmektedir.

Hafsa ile ilgili bir diğer olay da Resûl-i Ekrem'in Hafsa'ya (veya diğer bir eşine) bir sır vermesi, onun bu sırrı saklamayip rivayete göre Hz. Âişe'ye haber vermesi üzerine Allah Teâlâ'nın Hz. Peygamber"! durumdan haberdar etmesidir (bk. et-Tahrîm 66/3; Elmalılı. V, 5110-5116). Bu sırrın ne olduğu hususunda kaynaklarda başlıca üç rivayet yer almaktadır: Bal şerbeti olayı üzerine Resûlullah'ın bir da­ha bal şerbeti içmeyeceğine dair yemin etmesi, cariyesi Mâriye'yi Hafsa'nın evde bulunmadığı bir sırada onun odasına al­ması sebebiyle üzülen Hafsa'ya bu olayın bir daha tekrarlanmayacağını söylemesi, kendisinin vefatından sonra devlet yöne­timinin Hz. Ebû Bekir ile Ömer'e kalaca­ğını bildirmesi. Allah'ın helâl kıldığı şeyleri, eşlerini memnun etmek için kendine haram etmemesi gerektiğine dair âyetin (et-Tahrîm 66/1) ilk iki olaydan biri üzeri­ne nazil olduğu belirtilmektedir. Sebebi kesin olarak bilinmemekle beraber muh­temelen sır saklamadaki kusuru yüzün­den Hz. Peygamber'in Hafsa'yı ric'î talâk ile boşadığı, olayı öğrenen Hz. Ömer'in

120

Resûlullah'ı gücendirmenin Allah'ı gü­cendirmek olacağını düşünerek çok üzül­düğü, bunun üzerine Allah Teâlâ'nın Re­sûl-i Ekrem'e Hafsa'yı boşamamasını emrettiği (Heysemî, IX, 392) veya Ceb­rail'in, "Hafsa çok oruç tutan ve çok na­maz kılan bir hanımdır ve cennette se­nin eşindir" demesi üzerine onu boşa­maktan vazgeçtiği rivayet edilmektedir (Nesâî, "Talâk", 76; Hâkim, IV, 15).



Hz. Ebû Bekir devrinde Zeyd b. Sâ-bit'in çalışmalarıyla mushaf halinde bir araya getirilen Kur'an âyetleri onun ölü­münden sonra Hz. Ömer'de kalmış, Hz. Ömer'in vefatı üzerine Hafsa'ya intikal etmiştir. Hz. Osman mushaf nüshalarını çoğaltacağı zaman bu asıl nüshayı ge­tirtmiş, çoğaltma işi bitince de Hafsa'ya geri vermiştir (Buhârî, "Fezâ'ilü'i-Kufân", 3). Okuma yazma bildiği anlaşılan Haf­sa'ya yazıyı hanım sahâbîlerden Şifâ bint Abdullah öğretmiştir {Müsned, VI, 286; Sââtî, XVII. 179). Ayrıca Hafsa'nın hafız sahâbîlerden olduğu rivayet edilmek­tedir (İbn Hacer, Fethu't-bâri, VIII, 669). Kaynaklarda onunla ilgili haberlerden biri de babasının hilâfeti dönemine ait­tir. Hz. Ömer, kocası aylardır savaşta bu­lunan bir kadının eşine hasretini dile ge­tiren bir şiir okuduğunu duyunca bir ka­dının kocasından ne kadar ayrı kalabile­ceğini Hafsa'ya sormuş, onun "üç ay. en fazla dört ay" şeklindeki cevabı üzerine kumandanlarına gönderdiği emirname­de buna göre hareket edilmesini iste­miştir.

Hafsa'nın 45 yılının Şaban ayında (Ekim 665) Medine'de vefat ettiği, cenaze na­mazını Medine Valisi Mervân b. Hakem'in kıldırdığı ve Baki" Mezarlığı'na defnedil­diği belirtilmekte, bazı kaynaklarda ise 41 yılının Cemâziyelevvel ayında (Eylül 661) ve bir kısmında 27 (647-648) yılında ve­fat ettiği ileri sürülmektedir.

Hz. Hafsa Resûl-i Ekrem'den ve Hz. Ömer'den altmış hadis rivayet etmiştir. Bunların dördü hem Şahîh-i Buhârî hem de Şahîh-i Müslim'de, altısı sade­ce Şahîh-i Müslim'de bulunmakta, ri­vayetlerinden kırk dördü Ahmed b. Han-bel'in Müsned'inde yer almaktadır (VI, 283-288). Ondan hadis rivayet edenler arasında kardeşi Abdullah b. Ömer, Ab­dullah'ın oğlu Hamza. ashaptan Harise b. Vehb, Şüteyr b. Şekel. Muttalib b. Ebû Vedâa ve tabiî Abdullah b. Safvân el-Cu-mahî gibi isimler vardır. Hafsa'nın riva­yetleri konusunda Latîfe Muhammed Enver Müreykî, Hafsa Ümmü'I-mü'mi-nîn binti'l-Fârûkve eşeruhâ tîrivâye-

ü'î-hadîs adlı bir yüksek lisans çalışması yapmıştır (er-Riâsetü'1-âmme li-ta'lîmi'l-benât Küüiyetü't-terbiye li'l-benât, Cidde 1407).

Henri Lammens'in, "Hafsa, Âişe ile ay­nı mertebede olarak Peygamber'in diğer zevcelerinden mümtaz mevkide idi ve bütün nüfuzunu üçlerin, yani Peygam-ber'e Ebû Bekir ve Ömer'in halef olma­sına çalışan partinin maksadı uğrunda kullanmıştı" {İA, v/l, s. 81) şeklindeki id­diası hiçbir ciddi kaynağa dayanmayan sübjektif bir değerlendirmeden ibaret­tir.

BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, VI, 283-288; Buhâri. "cİlim", 27, -Nikâh", 33, "Meğazî". 12, "Fezâ'ilü'l-Kur'ân". 3; Nesâî. "Talâk". 76; Vâkıdî. el-Meğâzî, II, 709, 719; III, 1092; İbn Hişâm, es-Sfre?. IV, 293, 294, 297; İbn SaU et-Tabakât, VIII. 81-86; İbn Ha-bîb. et-Muhabber, s. 83; Zübeyr b. Bekkâr. el-Müntehab miri Kitabi Ezoâcİ'n-tiebi, Beyrut 1403/1983, s. 39-40; İbn Kuteybe. el-Ma'ârif (Ukkâşe), s. 135, 158, 184, 550; Belâzüri. En-sâb, I, 422-428; Taberî, Târih (Ebul-Fazl). 11, 499; III, 164. 617; IV. 451-454"; İbn Ebû Dâvûd. Kitâbü'l-Meşâhif (nşr. A leffery), Kahire 1355/ 1936, s. 8. 9. 19, 20, 21,24. 85-87; Hâkim, ef-Müstedrek, IV, 14-15; İbn Abdülber. et-İstfâb, IV, 268-270; İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VM, 65-67; a.mlf.. ei-Kârnü, II, 148. 308. 505; III. 53. 94, 112, 208; Nevevî, Tehzib, II/l, s. 338-339; Nüveyrî, Nihâyetü'l-ereb, XVIII, 176-178; Zehe-bî. A'lâmû'n-nübelâ', 11, 227-23]; a.mlf., Târthu'l-!siâni: sene 41-60, s. 42-44; Heysemî, Mecmacu'z-zevâ'id, IX, 391-393; İbn Hacer. et-Işâbe, 11, 345-346; VI!. 581-583, 680; a.mlf.. Fethu'l-bârî (Hatîb). VIII, 669; a.mlf.. Tehztbü't-Tehzlb, XII, 410-411; Muttaki el-Hindr. Ken-zü't-cummât, XVI, 576; Mehmed Zihni, Meşâh't-rü'n-nisâ, İstanbul 1294, I, 170; Sââtî. el-Fet-hu'r-mbbânî, XVII, 179; Elmalılı, Hak Dini, V, 5110-5116; Kehhâle, A'iâmü'n-nisâ3, I, 274-277; Bâsime Keyyâl. Tetauuurü'i-mefe "abre't-târîh, Beyrut 1401/1981, s.177-181; Abdur-rahman Umeyre. fiisâ'ün enzetaitâhu fihinne Kur'ânen, Riyad 1403/1983; Abdüssabûr Şâ-hîn - İslah Abdüsselâm er-Rîfâî, Meusû'atü üm-mehâti'l-rnü'minîn. Kahire 1412/1991, s. 124-131; Wensinck, el-Mıfcem, VIII. 63; H. Lam-mens. "Hafsa". İA, V/l, s. 81-82; L. Veccia Va-glieri. "Hafşa", El2 (Fr). lll, 66-68.


Yüklə 1,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin