European union council of europe joint project



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə3/11
tarix29.10.2017
ölçüsü0,84 Mb.
#21085
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

"Karalama ve hakaret yasaları medyaya müdahale etmek veya misillemede bulunmak amacıyla kötüye kullanılabilir. Bunlar, son derecede güçlü bir caydırıcı etki yaratabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadına göre, rahatsızlık veren, şoke eden veya incitici açıklamalar (veya içerikler) tahammülle karşılanmalıdır. İlgili fikri mülkiyet haklarına saygı göstermek veya bunları tasfiye etmek tercihine bağlı olarak, medya hiçbir risk altına girmeden önceki medya raporlarına ve yayımlanmış materyele güvenebilmelidir. Ancak, yeni ekosistem içinde biriken veya katlanan etki ile zarar halinde (örneğin, içeriğin ilk kaynak tarafından yayılması ile aynı içeriğin ana görüş veya eğilimleri temsil eden ayrı bir medya tarafından yayılması ile oluşan daha güçlü ve katlanmış etki) sorumluluğun paylaşılması dikkate alınmalıdır.

Yeni ekosistemde tüm medya organları, bilginin doğruluğu ve gerçekliği, iyi niyet ve kamu yararı gibi savunma dayanaklarından yararlanma hakkına sahip olmalıdır ;(özellikle de, kamuya mal olmuş kişiler ve politikacıların davranışlarının incelenmesi bağlamında, ve ayrıca, öncelikli olarak devlet sırrı kapsamına giren konular veya ticari sır kapsamına girenler). Medya, bir içeriği değerlendiriken, gerçek olgu ile görüşlerin birbirinden farklı olarak ele alınacağından emin olmalıdır (görüşler daha geniş bir özgürlüğe tabidir). Medya mensupları, taşlama konusunda daha geniş bir özgürlük olduğuna ve mübalağa hakkına sahip olduklarına güvenmelidir."

Son olarak, 4 Temmuz 2012 tarihinde “ ‘forum shopping’ (haklarında hakaret davası açılan kişilerin, davaları hakkında en olumlu kararı verecek mahkemenin arayışına girmeleri)ve ‘libel tourzm’ (hakaret turizmi) konularında, ifade özgürlüğünün sağlanabilmesi için uluslararası standartların benimsenmesinin gerekliliği” konusundaki Deklarasyonunda Bakanlar Komitesi, hakaret davalarında uygulanacak yasanın hukuki öngrülebilirliğine ve kesinliğine olan ihtiyacı vurgulamaktadır.59

Bu bağlamda, Bakanlar Komitesi cevap hakkına ilişkin No R (74) 26 sayılı Tavsiye Kararında şöyle bir saptamada bulunmuştur:
https://wcd.coe.int/Bkz.Doc.jsp?Ref=Decl(04.07.2012)&Dile=İngilizce&Ver=original&Site=CM&Ba

ckColorInternet=DBDCF2&BackColorIntranet=FDC864&BackColorLogged=FDC864

1.Herhangi bir medyada bir birey hakkında yayınlanan bilgiler konusunda, ilgili kişi hiçbir gereksiz gecikme olmaksızın, kendisiyle ilgili yanlış verilerin etkin bir şekilde düzeltilmesi hakkına sahiptir ve bu düzeltme mümkün olduğu ölçüde ilk yayımlanan original metin ile aynı önem ve önceliğe sahip olacaktır.

2. Bireylerle ilgili olarak herhangi bir medya ortamında yayımlanan bilgilerin ait olduğu kişinin, hakkında yayımlanan ve aşağıda belirtilen nitelikleri taşıyan veriler ve görüşler konusunda etkin bir telafi talep etme hakkı bulunur:


  1. kişinin özel hayatına yönelik bir müdahale; ancak, bu tür müdahalelerin daha üstün ve meşru bir kamusal çıkar kapsamına girmesi, yayın izninin ilgili kişi tarafından açıkça veya zımnen verilmiş olması veya yapılan yayının genel olarak kabul gören bir uygulama olması ve yasalara aykırılık teşkil etmemesi durumunda etkin telafi hakkı doğmaz;

  2. kişinin onuru, namusu veya itibarına yapılan saldırı; ancak, bu tür saldırıların daha üstün ve meşru bir kamusal çıkar alanına girmesi veya yayın izninin ilgili kişi tarafından açıkça veya zımnen verilmiş olması ve doğru verilere dayanan adil bir eleştiri niteliğini taşıması durumunda etkin telafi hakkı doğmaz.

3. Yukarıda belirtilen ilkelerin hiçbiri sansürü haklı çıkaracak şekilde yorumlanamaz.”

2. Parlamenter Meclis

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi 1993 yılında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından hakarete ilişkin olarak geliştirilmiş olan temel ilkeleri, gazetecilerin hak ve sorumluluklarına atıfta bulunarak tekraren vurgulamıştır. ( Gazetecilik Etiği hakkında 1003 sayılı ve (1993) tarihli Karar).

Parlamenter Meclis daha sonra Avrupada medya ve enformasyon alanında ifade özgürlüğü konusunda iki Tavsiye Kararı almıştır: 1506 (2001) ve 1589 (2003) sayılı ve tarihli Tavsiye Kararları. Parlamenter Meclis 1506 sayılı ve (2001) tarihli Tavsiye Kararında, Bakanlar Komitesine de tavsiyede bulunarak, Avrupa Konseyi’nin ifade özgürlüğünün korunması konusundaki standartlarına uyulması bağlamında üye Devletlerin teşvik edilmesini vurgulamış ve özellikle de şu hususların altını çizmiştir: “kişisel ve basın alanında ifade özgürlüğü konusundaki izleme ve denetleme süreçleri sonunda elde edilen bulguların kamuoyuna açıklanması ve buna dayalı olarak her üye Devlete yönelik belirli tavsiyelerin belirlenmesi ve bu Devletlerin söz konusu tavsiyelerin uygulanması konusunda kamuoyuna hesap vermekle yükümlü kılınması” ve “medya mevzuatı alanında Avrupa Konseyi’nin sağladığı uzmanlığın, üye Devletler tarafından yeterince dikkate alınmasının güvence altına alınması, özellikle de medya üzerindeki siyasi denetim girişimlerinin üzerinde dikkatle durulması ”.

(2003) tarihli ve 1589 sayılı Tavsiye Kararında, Parlamenter Meclis hakaret davalarına atıfta bulunmakta ve bunları medya ve gazetecilere karşı bir tür hukuki taciz olarak bağdaştırarak şöyle ifade etmektedir: “Hakaret davaları veya orantısız yükseklikteki para cezaları nedeniyle medya kuruluşlarının yok olmanın eşiğine getirilmesi gibi diğer hukuki taciz türleri çoğu ülkede artarak devam etmektedir. Bu gibi vakalar, son zamanlarda Azerbaycan, Belarus, Hırvatistan, Rusya ve Ukrayna’da tesbit edilmiştir. Polonya’nın başlıca günlük gazetesi Rzeczppospolita’nın yayımcısı Presspublica aleyhine bir düzine dava açılmıştır. Polis baskınları, vergi denetimleri ve diğer ekonomik baskı türleri medyanın sindirilmesi için uygulanan diğer yöntemlerdir”.


Parlamenter Meclis “bazı [Batı Avrupa] ülkelerindeki medya mevzuatının güncelliğini yitirmiş olduğuna (örneğin, Fransız basın yasası 1881tarihinden kalmadır) ve kısıtlayıcı hükümler pratikte artık uygulanmıyor olmakla birlikte, kendi medya mevzuatını demokratikleştirmek istemeyen yeni demokrasiler tarafından mazeret olarak gösterildiğine işaret etmiştir.” Parlamenter Meclis, Bakanlar Komitesinden Avrupa Devletlerini uygun olan her durumda “medya mevzuatlarını Avrupa Konseyi standartlarına ve tavsiyelerine göre revize etmeleri ve doğru bir şekilde uygulamalarını sağlamak ” ve “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade özgürlüğü alanındaki içtihadını iç mevzuatlarına yansıtmaları ve hâkimlerini bu konularda doğru eğitime tabi tutmaları” konusunda teşvik etmesini istemiştir.

Avrupa Konseyi’nin bazı üye Devletlerinde, Avrupa Konseyi standartlarının uygulanması alanındaki gelişmeleri incelerken, Parlamenter Meclis bir adım daha ileri gitmiş ve denetim kapsamındaki bazı ülkeler hakkında tavsiye kararları almış, bu çerçevede ilgili ülkeleri ceza hukuku kapsamındaki hakarete ilişkin hükümleri iptal etmeleri veya ceza yasalarındaki hakarete ilişkin hükümleri topyekûn gözden geçirmeleri ve medeni hukuk kapsamındaki hakarete ilişkin hükümleri reforma tabi tutmaları konusunda teşvik etmiş ve bu suretle sözkounusu yasa hükümlerinin istismar edici bir şekilde uygulanmasının önlenmesini sağlamayı amaçlamış ve bu çerçevede Devletin önde gelen görevlilerine yönelik hakaret veya aşağılama eylemlerinin bundan böyle hapis cezasına tabi tutulmamasını açıkça vurgulamıştır.

“Hakaretin Ceza Yasası Kapsamından Çıkarılmasına Doğru” başlıklı 1577 sayı ve (2007) tarihli kararında, Parlamenter Meclis üye devletlere çağırıda bulunarak, bu alandaki mevzuatın en kısıtlı şekilde uygulanmasını vurgulamış ve hakaret gerekçesiyle suçlanan kişilerin muhtemel bir ceza sorumluluğundan aklanabilmesi için, ifadelerini kanıtlara dayandırabilmelerini mümkün kılacak prosedürel güvencelerin bulunması üzerinde ısrarla durmuştur. Ayrıca, kamu yararına yapılan açıklama veya ileri sürülen iddiaların, doğru olmadığı sonradan anlaşılsa bile, bunların doğru olmadığını bilmeksizin, zarar verme niyeti taşımaksızın ileri sürülmeleri ve doğruluğu sonradan itinalı bir araştırma sonucunda kontrol edilerek belirlenmesi durumunda, cezaya tabi tutulmamasını vurgulamıştır.

Parlamenter Meclis, bazı üye Devletlerde, hakaret fiilinin kovuşturma konusu yapılmasının medya eleştirilerinin sesini kesmek amacıyla kötüye kullanıldığını üzülerek müşahede etmiştir. Parlamenter Meclis, üye Devletlere yaptığı çağırıda, "hakaret eyleminin hapis cezasına tabi tutulmasının gecikmeden yürürlükten kaldırılmasını; hakaret vakalarına ilişkin ceza kovuşturmasının kötüye kullanılmayacağının garanti edilmesini ve bu davalara bakan savcıların bağımsızlığının güvence altına alındığının garanti edilmesini; hakaret kavramının mevzuatta daha kesin ifadelerle tanımlanmasını ve bu suretle yasanın keyfi şekilde uygulanmasından kaçınılmasını ve hakaret mağduru kişilerin onurlarının yeterince korunabilmesi amacıyla, medeni hukuk mevzuatında etkin bir korumanın sağlanmasını talep etmiştir(...)".

Parlamenter Meclis aynı kararında, devletleri "Avrupa Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komitesi (ECRI)’nin 7 No’lu Genel Politika Tavsiyesi uyarınca, bir bireye veya bir gruba karşı ırkı, cildinin rengi, dili, dini, uyruğu veya ulusal veya etnik kökeni nedeniyle toplumu şiddete, nefret veya ayırımcılığa kışkırtmak veya bu grup veya kişileri tehdit etmek eylemlerinin ceza yasası kapsamında suç olarak kabul edilmesine ve yalnız şiddete teşvik, nefret söylemi ve inkâr eyleminin hapis cezası ile cezalandırılmasına ve Mahkeme’nin içtihadı uyarınca, kamu görevlilerine karşı daha yüksek bir koruma uygulanmasına ilişkin hükümlerin hakaret suçuna ilişkin mevzuatlarıdan çıkarılmasına (...)" davet etmektedir.

Parlamenter Meclis netice olarak şu görüşleri savunmaktadır; "hakaret suçları konusunda hapis cezası uygulanmasına çok gecikmeden son verilmelidir. Özellikle, hapis cezaları fiiliyatta uygulanmasa bile, mevzuatlarında hala hapis uygulamasını muhafaza eden Devletlerde bunlar gecikmeden iptal edilmelidir ve bu suretle sözkonusu cezaları uygulamaya devam eden Devletlerin bu durumu, haksız bile olsa, mazeret olarak göstermesine ve bu şekilde temel özgürlüklerin aşındırılmasına fırsat tanınmamalıdır".


Parlamenter Meclis aynı şekilde, hakaret davalarında gereksizce yüksek tazminat miktarlarına hükmedilmesini de istismar edici bir uygulama olarak algılamakta ve orantısız miktardaki bir tazminatın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.Maddesine de aykırılık oluşturacağına işaret etmektedir.

1814(2007) sayı ve tarihli Tavsiye Kararında, Parlamenter Meclis 1577 (2007) sayı ve tarihli Kararına da atıfta bulunarak, Bakanlar Komitesi’ne yaptığı çağırıda “tüm üye Devletlerin, hakaret yasalarını yeniden gözden geçirmek ve gerekli olan durumlarda, bu yasaları değiştirerek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı ile uyumlu hale getirmek ve bu şekilde haksız veya istismar edici kovuşturma riskini ortadan kaldırmak ” konularında teşvik edilmesini önermiştir.

Parlamenter Meclis, Bakanlar Komitesi’ne yönelttiği acil çağırıda, yetkili hükümetlerarası komiteye talimat verilerek, bu konudaki geniş kapsamlı çalışmalarına istinaden ve Mahkeme’nin içtihadının ışığında, üye Devletlere hitaben bir tavsiye karar tasarısı hazırlanmasını ve hakaret konusunda isitismar edici ceza davalarına başvurulmasından vazgeçilmesini sağlayacak ayrıntılı kuralların saptanmasını talep etmiştir.

Parlamenter Meclis’in 1814 (2007) sayı ve tarihli Tavsiye Kararına ilişkin 11 Haziran 2008 tarihli cevabında Bakanlar Komitesi, Parlamenter Meclis’in görüşlerini onaylamış ve üye Devletlere çağırıda bulunarak "hakaret konusundaki mevzuatlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı ile karşılaştırarak proaktif bir yaklaşım benimsemelerini [...] ve, uygun olan yerlerde ceza hukuku, idare hukuku ve medeni hukuk mevzuatlarını bu standartlara göre uyarlamalarını" istemiştir.

Parlamenter Meclis, 1636 (2008) sayı ve tarihli Kararında, “demokrasilerde medya için göstergeleri” kabul etmiştir. Bunların içeriği aşağıda belirtilmiştir:

8.2. devlet görevlileri eleştiri veya aşağılamaya karşı sade vatandaşlara kıyasla daha yüksek bir düzeyde korunmayacaktır; örneğin daha ağır bir ceza içeren ceza yasaları gibi. Eleştirel görüşleri nedeniyle gazeteciler hakkında hapis cezası verilmeyecek veya medya kaynakları kapatılmayacaktır;”

Medya özgürlüğüne saygılı olunması konusundaki 1897 sayılı ve (2010) tarihli Tavsiye Kararında, Parlementer Meclis şu saptamayı yapmıştır:

7. Parlamenter Meclis, Türk Ceza Yasası’nın 301.maddesinde yapılan değişiklikleri olumlu bulmakla beraber, Türkiye’nin 301inci maddeyi iptal etmemiş olmasını ve 19 Ocak 2007 tarihinde işlenen Hrant Dink cinayetine ilişkin soruşturmayı, özellikle de polis ve güvenlik güçlerinin muhtemel hataları açısından tamamlamamış olmasını teessüfle karşılamaktadır. Çok az bir değişikliğe tatbi tutulmuş olan 301inci madde kapsamında çok sayıda gazeteci


hakkında suç isnadında bulunulmuş olması, Avrupa İnsan Hakları Sözeşmesinin 10.Maddesini hala ihlal eden bir durumdur. ”60

8.Parlamenter Meclis, “Hakaretin Ceza Kapsamından Çıkarılmasına Doğru” başlığını taşıyan 1577 sayılı ve (2007) tarihli Tavsiye Kararına atıfta bulunarak, hakaret ve aşağılama yasalarının medyada eleştirel görüşlerin ve alaycı ifadelerin susturulması amacıyla kullanılmamasını yeniden teyid etmektedir. Bir ulusun itibarı, ordusu, tarihi kişileri veya dini hakaret veya aşağılama yasaları tarafından korunamaz ve korunmamalıdır. Hükümetler ve Parlamentolar, gazetecilik mesleğine karşı ileri sürülen ulusal çıkar gibi yanlış kavramları kesinlikle ve açıkça reddetmelidir. Ulusalcılık kavramı, bir daha asla gazetecilerin öldürülmesi veya hak veya özgürlüklerinden yoksun tutulması amacıyla kulanılan yanıltıcı bir neden haline getirilmemelidir.”

11. Parlamenter Meclis, bu nedenle Bakanlar Komitesi’ne şu tavsiyede bulunmaktadır(...)

11.4.tüm üye Devletlerin, özellikle de Azerbaycan, Rusya Federasyonu ve Türkiye’nin Hükümetlerine çağrıda bulunarak, hakaret ve aşağılama konusundaki yasalarını ve bunların pratikteki uygulamalarını revize ederek Parlamenter Meclis’in 1577 sayı ve (2007) tarihli Kararı ile uyumlu hale getirmelerini istemelidir ”.




  1. İnsan Hakları Komiseri

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Aralık 2011’de yayımlanan “İnsan Hakları ve değişen medya ortamı” başlıklı kitabının giriş kısmında, hakaretin suç kapsamından çıkarılması gerektiği inancında olduğunu ve medyaya ilişkin hukuk davalarında makul olmayacak kadar yüksek para cezalarından kaçınılması gerektiğini ifade etmiştir.

Komiser, 2007 yılında yayımlanan yıllık faaliyet raporunda, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve AGİT’in hakaret eyleminin suç kapsamından çıkarılması konusundaki çalışmalarına atıfta bulunmuş ve suç kapsamı dışına çıkarma çözümü ile birlikte, “kendi kendini düzenleyen mekanizmaların” rolünün medya içinde tartışılmasını da önermiştir. Komiser, “medya temsilcilerinin Etik Kurallar geliştirdikleri ve mesleki standartları uygulamak üzere kendi özel prosedürlerini, örneğin Basın Konseyleri veya Basın Denetçisi (ombudsman) oluşturdukları ülkelerde cesaret verici sonuçlar elde edildiğini belirtmiştir". Ayrıca, “sorumlu yayımcılar” sisteminden daha fazla yararlanılmasına olan ihtiyaca da dikkat çekerek, bu sistem ile medya işletmelerinde hukuki alandaki tüm sorumluluğu bünyesinde birleştiren yetkili bir birim oluşturulabileceğine değinmiştir. Böyle bir sistem sayesinde, gazeteciler hukuk davalarında tazminat ödeme riskine karşı korunmuş olmaktadır.

Komiser o tarihten bu yana, hakaret eyleminin suç kapsamından çıkarılması konusundaki girişimlerin geliştirilmesini vurgulamaya devam etmiştir. Örneğin, 2011 tarihli yıllık faaliyet raporunda, hakaretin suç kapsamında bulunmasının, medya özgürlüğünü bastırmanın yollarından biri olduğunu açıkça ifade etmiştir. Muhtelif ülke raporlarında, kamu görevlilerine medya özgürlüğü üzerinde ciddi ölçüde caydırıcı etki yaratan hakaret davalarından kaçınmalarını önermiş ve hakaretin suç kapsamından çıkarılmasına olan ihtiyacı vurgulamış ve medyaya karşı açılan hukuk davalarında aşırı yükseklikte para cezaları uygulanmasından kaçınılmasına olan ihtiyacı dile getirmiştir.
60 Ayrıca Bkz, the AIHM kararı, 25 Ekim Altuğ Taner Akçam – Türkiye davası (Başvuru no. 27520/07) bkz. http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-107206


  1. Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu)

17-18 Ekim 2008 tarihinde kabul edilen “İfade özgürlüğü ile din özgürlüğü arasındaki ilişki: Tanrı ve dini değerlere küfredilmesi, dine hakaret ve dine dayalı nefrete teşvik konusundaki düzenleme ve kovuşturma açma sorunu hakkında Venedik Komisyonu şu saptamayı yapmıştır: “gerçek bir demokraside, ifade özgürlüğünün kısıtlanması toplumu, aşırı nitelikte bile olsa aykırı görüşlere karşı korumak amacıyla uygulanmamalıdır. Kamuoyunda açık bir tartışmanın güvence altına alınması ve korunması, vazgeçilmez temel haklar olan ifade ve din özgürlüğünün, toplum ve bireyleri ayırımcılığa karşı korumakla eş zamanlı olarak uygulanacak temel yöntem olmalıdır. Sadece bu gibi fikirlerin yayınlanması veya ifade edilmesi demokratik rejimle asla uyuşamaz, çünkü bunlar aslen yasaklanması gereken nefrete teşviki oluşturur”.


  1. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI)

Muhtelif ülkelere ilişkin izleme ve denetleme raporlarında, ECRI ırkçılık ve ırka dayalı ayırımcılığa karşı mücadelede, şiddete, nefrete veya ayırımcılığa teşvik eden, veya bir kişiye veya gruba karşı ırk, renk, dil, din, uyruk veya ulusal veya etnik kökene dayalı hakaret veya aşağılama içeren yazılı veya resimli veya başka biçimdeki materyelin kamusal alana yayılması veya kamusal alanda dağıtımının yapılmasının suç olarak kabul edilmesinin önemini vurgulamıştır. “61



V. ULASLARARASI STANDARTLAR VE GELİŞMELER


  1. BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi

1966 yılında kabul edilen ve Avrupa Konseyi’nin tüm üye Devletleri tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 19. Maddesinde şöyle denilmektedir:

1. Herkesin, bir müdahale ile karşılaşmadan fikirlere sahip olma hakkı vardır.



  1. Herkes ifade özgürlüğü hakına sahiptir; bu hak bir kimsenin ülke hudutlarıyla sınırlanmaksızın sözlü, yazılı veya basılı veya sanatsal ürün şeklinde veya kendi tercih ettiği başka bir iletişim vasıtasıyla her türlü bilgi ve düşünceyi arama, edinme ve ulaştırma özgürlüğünü de içerir.

  2. Bu maddenin 2.fıkrasındaki haklar özel bir görev ve sorumlulukla kullanılır. Bu nedenle, bu hak sadece hukuken öngörülen ve aşağıdaki nedenlerle gerekli olan sınırlamalara tabi tutulabilir:

  1. Başkalarının haklarına ve itibarına saygı;

  2. Ulusal güvenliği veya kamu düzenini (ordre public), veya sağlık ve ahlakı korumak.”

BM İnsan Hakları Komitesi’nin görevi, Sözleşme’nin 40. Maddesi uyarınca, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin Seçmeli Protokolü çerçevesinde Devletler veya bireyler tarafından sunulan ülke raporlarını incelemektir. Bunun yanısıra, İnsan Hakları Komitesi ileri sürdüğü görüşler ve diğer açıklamalar yoluyla, BMKSHS’nin hükümlerini yorumlar ve açıklar.

61 Ayrıca bkz. ECRI’nin ırkçılık ve ırka dayalı ayırımcılıkla mücadele edilmesine ilişkin ulusal mevzuat hakkında 13Aralık2002tarihindekabuledilen7No.lu. Genel PolitikaTavsiyesi
Bu bağlamda, İnsan Hakları Komitesi, birtakım ülkelerde hakaretin, özgürlükten yoksun tutulma62 gibi önlemleri de içeren yöntemlerle cezalandırılabilme olasılığı karşısında endişelerini ifade etmiştir. Ayrıca, devlet raporlarına ilişkin sonuç gözlemlerinde, Komite hakaret bağlamında gazeteciler aleyhinde ceza yasası hükümlerinin uygulanmasına eleştirel bir yaklaşım sergilemiştir.

Örneğin, Komite bazı ülkelere atfen şu endişelerini dile getirmiştir:"gazetecilere karşı taciz ve fiziksel şiddet uygulandığı ve de haklarında hakaret davası açılacağı yolundaki tehditler ve bu durumlara ilişkin olarak, taraf Devletin bilgi vermemesi” 63 veya “medaya ile ilişkili suçlar bağlamında gazeteciler hakkında çok fazla sayıda dava açılması, özellikle de görevleri nedeniyle kendilerine hakaret edildiğini ileri süren siyasetçilerin şikâyetleri üzerine bu davaların açılması”. 64 Bu son konu ile ilgili olarak, Komite şu saptamayı eklemiştir: “Taraf Devlet, hakaret suçuna ilişkin yasayı uygularken, bir yandan kabul edilebilir eleştirinin sınırlarının özel bireylere kıyasla, kamuya mal olmuş kişiler için daha geniş tutulduğunu, diğer taraftan da 19. Maddenin 3. Paragrafı hükümleri uyarınca, siyasi kimliğe sahip kişiler açısından ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına izin verilemediğini vurgulamıştır.”


Daha kesin bir ifadeyle, İnsan Hakları Komitesi, "Devlete hakaret”65 suçunun iptal edilmesi için çağırıda bulunmuştur.

  1. Fikir ve İfade Özgürlüğü’nün Teşviki ve Korunması Hakkında Birleşmiş Milletler Özel Raportörü

Fikir ve İfade Özgürlüğü’nün Teşviki ve Korunması Hakkında Birleşmiş Milletler Özel Raportörü 1999 tarihli raporunda66, hakaret suçunu ayrıntılı olarak incelemiştir. Özel Raportör, bazı durumlarda karalama ve hakaret davalarının, hatta bu davaların açılacağı yolundaki tehditlerin ifade özgürlüğü, bilgiye erişim ve fikirlerin serbestçe iletilmesi konusunda doğrudan ve olumsuz bir etki yarattığı veya yaratma ihtimalinin bulunduğunu belirtmiştir. Raporunda bir takım asgari standartlara yer verilmiştir.

Daha sonraki raporlarında Özel Raportör, "medya profesyonelleri (yayımcılar, editörler ve gazeteciler) aleyhindeki aşağılama ve hakaret suçlamalarına ilişkin olarak iletilen bilgilerin sayısının kendisini hem şaşırttığını hem de bu durumu alarm verici olarak nitelendirdiğini ifade etmektedir". Kendisi ayrıca, "bu gibi davaların yarattığı iklimin yazarlar, editörler ve yayımcıları kamuoyunu ilgilendiren konularda haber yapma ve bunları yayımlama konusunda isteksiz davranmaya sevkettiğini, bunun bir nedeninin de bu davalarda çok yüksek tazminat kararları olduğu kadar, bu gibi eylemleri savunma bedelinin de bu davalarda çok yüksek olmasıdır".

Özel Raportör, “hakaret suçlarına uygulanan cezalar ifade özgürlüğüne karşı potansiyel olarak çok ciddi bir tehdit teşkil ettiğini, zira aynı cezaları sıklıkla mahkûmiyetin takip ettiğini” belirtmiş ve tüm taraf devletlerin ceza yasalarındaki hakarete ilişkin hükümleri iptal ederek, bunların yerine gerektiğinde medeni hukuk hükümlerinin uygulanmasını tavsiye etmiştir.67

62 Fikir ve ifade özgürlüğü hakkının teşviki ve korunması konusunda Özel Raportör Sn.Abid Hussain tarafından 1999/36, E/CN. 4/2000/63, sayı ve tarihli Komisyon kararı uyarınca sunulan rapor,18 Ocak2000

63 İnsan Hakları Komitesinin Sonuç Gözlemleri: Arnavutluk. 02/12/2004. CCPR/CO/82/ALB

iInsan Hakları Komitesinin Sonuç Gözlemleri: Sırbistan ve Karadağ. 12/08/2004. CCPR/CO/81/SEMO

65 İnsan Hakları Komitesinin Sonuç Gözlemleri: Sırbistan ve Karadağ. 12/08/2004. CCPR/CO/81/SEMO

66 Fikir ve İfade özgürlüğünün teşvik edilmesi ve korunması konusundaki Özel Raportör Sn Abid Hussain’in Raporu E/CN.4/1999/64 29 Ocak 1999

67 Fikir ve İfade özgürlüğünün teşvik edilmesi ve korunması konusundaki Özel Raportör Sn.Abid Hussain, tarafından Komisyonun kararı uyarınca sunulan rapor1999/36, E/CN.4/2000/63, 18 Ocak 2000.


  1. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)

Avrupa Güvenlik ve İşbriliği Teşkilatı (AGİT)’in Parlamenter Meclisi katılımcı Devletlere müteaddit kereler yaptığı çağırılarda, bu Devletleri “kamuya malolmuş kişilere yönelik hakaret vakalarında veya Devlete, Devlet organlarına veya kamu görevlilerine yönelik hakaret vakalarında ceza yasası hükümlerinin uygulanmasını öngören yasalarını iptal etmelerini”68 vurgulamıştır.

AGİT Parlamenter Meclisinin (25 February 2005) tarihinde düzenlenen Dördüncü Kış Toplantısında, Teşkilatın Medya Özgürlüğü Temsilcisi, ofisi tarafından toplanan bilgilere göre, “AGİT bölgesinde en az 30 bin kişinin [gazeteci olanlar ve olmayanlar ] 2,5 yıl içinde karalama ve aşağılama suçlamaları nedeniyle mahkûm edildiğini” bildirmiştir. Temsilci, “ceza yasalarında karalama ve aşağılama konularındaki hükümlere ve orantısız tazminat tutarlarına karşı başlattığı kampanyaya”, destek verilmesini istemiş ve “hakarete ilişkin ceza yasası hükümlerinin, AGİT bölgesindeki gazeteciler ve editörlere karşı sürekli kullanılan en ağır baskı yöntemi olmaya devam ettiğini” teyid etmiştir.


AGİT Temsilcisi özellikle “Avrupa Birliği üyelerine çağırıda bulunarak, karalama ve hakaret konusunda uygulanan tüm ceza yasalarını iptal etmelerini önermiştir.” Vakıa bu yasalar “çok ender uygulanmak veya hiç uygulanmamakla beraber, bu yasaların mevcudiyeti, yeni demokrasilere bu durumu kullanarak, kendi benzer yasalarını muhafaza etmek ve bunları uygulamak konusunda kendilerini haklı çıkarmaya çalışmaktadır. Onların yerleşik demokrasilere parmakla işaret edebilme fırsatı ortadan kalkmalıdır”69

Konuya pratik bir bakış açısından baklıdığında, AGİT’in Medya Özgürlüğü konusundaki Temsilcisinin hakaretin “hapis cezası kapsamından çıkarılmasını”, ceza hukuku ve medeni hukuk yasalarında hakarete ilişkin hükümlerin “ceza kapsamından çıkarılması” ve bu yasaların “yumuşatılması” için bir ara aşama olarak kabul edilebileceğini önermiştir.70

Bu bağlamda Temsilci bazı Devletlerde hakaretin suç olmaktan çıkarılması yolundaki girişimlerini olumlu karşılamıştır. Ayrıca, “ AGİT bölgesinde hakaret hükümleri konusunda yapılan kapsamlı bir incelemenin sonuçları ve mahkeme uygulamaları kendisini daha geniş bir iyimserliğe sevketmiştir. Bu araştırma bazı kayda değer eğilimleri açığa çıkarmıştır[...] Öncelikle, AGİT’in katılımcı Devletlerinin %70’i kadük hale gelmiş hakaret yasalarının uygulanmasının ifade özgürlüğüne karşı olduğunu farketmiştir. Bu Devletler farklı yöntemler kullanarak son 10 yıl içinde hakarete ilişkin yasalarını reforma tabi tutarak liberalleştirmişlerdir. [...] İkinci olarak, liberalleşme devam etmektedir ve AGİT’in en az 14 katılımcı ülkesinde uygulanan planlar çerçevesinde ceza yasası hükümleri değiştirilmektedir. Üçüncü olarak da, AGİT bölgesindeki 55 ülkeden yalnızca 9’u hakaret vakalarında hapis cezası uyguladıklarını itiraf etmiştir. Bu durum, AGİT bölgesinde yer alan ülkelerin çoğundaki mahkeme uygulamalarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadının izlendiğini göstermektedir. Mahkeme, karalama ve aşağılama eylemlerine hapis cezası uygulanmasını daima reddetmiştir". Bu gelişmelere rağmen, Temsilci hakarete ilişkin yasaların iptal edilmesinin uzun bir süreç olduğunu anlayışla karşılamaktadır.

Halen görevde olan AGİT temsilcisi de 2012 yılında hakarete ilişkin yasaları onaylamıştır ve hakareti suç kapsamından çıkarmış olan ülkeleri övmüştür. 71



68 Varşova Deklarasyonu 1997; Bükreş Deklarasyonu, 2000; Paris Deklarasyonu, 2001

69 AGİT Parlamenter Meclisinin 4. Kış Toplantısındaki Konuşma 25 Şubat 2005

70 Caydırıcı etkinin sonlanması. Karalama ve aşağılama suçlarının ceza kapsamından çıkarılması için çalışma. AGİT Viyana 2004, p. 9

71http://www.osce.org/baku/77483;http://www.osce.org/fom/90392; http://www.osce.org/fom/85154

Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin