İçindekiler Sayı: 1 Ekim 2001


Ali (a.s)’ın İlk Müslüman Olduğunun Delilleri



Yüklə 485,65 Kb.
səhifə10/12
tarix07.01.2019
ölçüsü485,65 Kb.
#91619
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

Ali (a.s)’ın İlk Müslüman Olduğunun Delilleri


Ali (a.s)’ın ilk Müslüman olduğuna dair deliller ve şahitler İslâmî metinlerde o kadar fazladır ki, onların hepsini burada beyan etmemizin imkânı yoktur. Ancak örnek olarak onlardan birkaçını zikrediyoruz:

a) Bu konuyu herkesten önce Peygamber (s.a.a), ashabından bir kısmına açıkça buyurmuştur:

"(Kevser) Havuzun(un) başına ilk gelecek olanınız, ilk iman edeniniz Ali ibn-i Ebî Talip’tir."[10]

b) Alimler ve hadisçiler şöyle naklediyorlar:

"Hz. Muhammed (s.a.a) pazartesi günü peygamberliğe mebus oldu, Ali (a.s) bir gün sonra onunla beraber namaz kıldı."[11]

c) Hz.Ali (a.s) "Kasıa" adlı hutbesinde şöyle buyuruyor:

"O gün İslâm, Resulullah (s.a.a) ve Hatice’nin evinin dışında hiçbir evde yoktu ve ben de onların üçüncüsüydüm. Vahyin ve risaletin nurunu görüyor, nübüvvetin kokusunu alıyordum."[12]

d) Hz.Ali (a.s) başka bir yerde de şöyle buyuruyor:

"Allah’ım, ben sana dönüp yönelen, işitip icabet eden ilk kişiyim. Benden önce Resulullah’tan başka hiç kimse namaz kılmadı."[13]

e) Yine şöyle buyuruyor:

"Ben Allah’ın kulu, Resulü’nün kardeşi ve Sıddıyk-ı Ekber’im (en büyük doğru konuşan). Bu sözü benden sonra yalancı ve iftiracıdan başkası söylemez. Ben insanlardan önce yedi yıl Resulullah ile birlikte namaz kıldım."[14]

f) Ufeyl b. Kays-i Kindî şöyle diyor:

"Ben cahiliye döneminde ıtır (güzel koku) ticareti yapardım. Ticarî seferlerimden birinde Mekke’ye geldim ve Abbas’ın misafiri oldum. Günlerin birinde Mescid-i Haram’da Abbas’ın yanına oturmuştum. Güneşin tam tepeye ulaştığı sırada, yüzü dolunay gibi nuranî olan bir genç Mescid’e geldi; gökyüzüne baktı, sonra Kâbe’ye doğru durdu ve namaz kılmaya başladı. Biraz sonra güzel yüzlü bir çocuk onun sağ tarafında durarak ona bağlandı. Sonra kendisini örtmüş olan bir kadın geldi ve o ikisinin arkasında durdu. Üçü beraber namaz kılıp, rükû ve secde ediyorlardı. Ben (putperestlerin merkezinde, üç kişinin değişik bir şekilde ibadet ettikleri bu sahneyi görünce) çok şaşırdım. Abbas’a;

- Büyük bir olay! dedim.

O da bu cümleyi tekrar etti ve ekledi:

- Bu üç kişiyi tanıyor musun?

- Hayır, dedim.

- İlk olarak gelen, öbür ikisinin önünde duran yeğenim Muhammed b. Abdullah, ikincisi diğer yeğenim Ali b. Ebî Talip, üçüncüsü de Muhammed’in eşidir. O, kendi dininin Allah tarafından indiğini iddia ediyor. Şu anda dünyada bu üç kişiden başka hiç kimse bu dini yaşamıyor."[15]

Bu rivayet açıkça gösteriyor ki, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in davetinin başlangıcında, eşi Hatice’nin dışında sadece Ali (a.s) onun dinini kabul etmişti.

Peygamber (s.a.a)’in Hamisi ve Halifesi


İslâm Peygamberi, üç yıl boyunca açık davetten sakınıyordu. Sadece kabul etme durumunda olduğunu hissettiği kişileri, özel görüşmeler ile İslâm’a davet ediyordu.

Üç yıldan sonra Vahiy Meleği nazil oldu ve Allah’ın emrini ona iletti. Peygamber, artık açık davete başlamalıydı. Buna akrabaları ile başlaması emrolunmuştu. Emir şöyleydi:

"Yakın akrabalarını korkut; sana tâbi olan müminleri kanatlarının altına al; sana baş kaldırırlarsa, ‘Sizin yaptıklarınızdan uzağım.’ de."[16]

Açık davete yakın akrabalardan başlamasının sebebi şudur: İlâhî ya da beşerî bir liderin akrabaları ona tâbi olamadıkları müddetçe, onun daveti diğerleri üzerinde tesir bırakmaz. Çünkü yakınları onun sırlarını, iyi ya da kötü huylarını daha iyi bilirler. Bundan dolayı onların iman etmeleri, peygamberlik iddiasında bulunan kişinin doğruluğunu gösterir. Onların çoğunun yüz çevirmesi de, iddia sahibinin ihlâs, temizlik ve doğruluktan uzak olduğunun bir göstergesidir.

Bu yüzden Resulullah (s.a.a), Ali (a.s)’dan bir öğlen yemeği için Haşim Oğulları’nın büyüklerinden kırk beş kişiyi davet etmesini ve etli bir yemek hazırlamasını istedi.

Misafirlerin hepsi belirlenen vakitte Peygamber’in huzuruna geldiler. Yemekten sonra Resulullah’ın amcası Ebu Lehep seviyesiz sözleriyle toplantıyı karıştırdı ve sözü açmak ve hedefi takip etmek için uygun olan ortamı ortadan kaldırdı. Toplantıdan bir sonuç alınmadan misafirler Resulullah’ın evini terk ettiler. Resulullah bir gün sonra da ziyafet vermeye ve Ebu Lehep dışında onların hepsini davet etmeye karar verdi. Ali (a.s), yine Resulullah (s.a.a)’in emriyle yemek ve süt hazırladı ve Haşim Oğulları’nın büyüklerini öğlen yemeğine çağırdı. Davetlilerin hepsi yine davet edilen yere geldiler. Resulullah (s.a.a) yemekten sonra sözlerine şöyle başladı:

"İnsanlardan hiç kimse, benim size getirdiğimi kendi yakınlarına getirmemiştir. Ben dünya ve ahiretin hayrını size getirdim. Allah, sizi O’nun birliğine ve benim de O’nun peygamberi olduğuma davet etmemi istedi benden. Bu yolda bana sizden kim yardım ederse, benim kardeşim, vasim ve sizin aranızdaki halifem olacaktır."

Bu sözleri söyledi ve kimin ona olumlu cevap vereceğini görmek için biraz bekledi. Toplantıyı bir sessizlik sarmıştı. Hepsi başını aşağı eğmiş, düşünüyordu.

Aniden (yaşı on beşi geçmemiş olan) Ali (a.s) sessizliği bozdu; ayağa kalktı, Resulullah’a yöneldi ve şöyle söyledi:

"Ey Allah’ın elçisi! Ben bu yolda sana yardım ederim."

Sonra ahdetmek için elini Resulullah’a doğru uzattı. Ancak Resulullah (s.a.a), Ali (a.s)’a oturmasını emretti. Resulullah bir kez daha sözlerini tekrarladı. Yine Ali ayağa kalkarak kendisinin bu ahdi kabul etmeye hazır olduğunu ilân etti. Bu defa da Peygamber ona oturmasını emretti. Aynı olay üçüncü kez de tekrarlanınca, Peygamber (s.a.a), Ali (a.s)’ın elini tuttu ve Haşim Oğulları’nın büyüklerinin olduğu bu toplantıda şu cümleyi beyan etti:

"Ey aşiretim ve yakın akrabalarım! Bilin ki, Ali benim kardeşim, vasim ve sizin aranızdaki halifemdir."[17]

Böylece İslâm Peygamberi’nin ilk vasisi, Allah’ın son elçisinin vasıtasıyla, peygamberliğinin ilânın başlarında, henüz onun dinine birkaç kişiden fazla kimsenin girmediği bir zamanda tayin edilmiş oldu.

Resulullah’ın aynı günde hem kendi peygamberliğini, hem de Ali’nin imametini ilân etmesi, akrabalarına "Ben, Allah’ın elçisi ve peygamberiyim." dediği günde "Ali, benim vasim ve halifemdir." demesi, "imamet"in İslâm’daki yerini ve önemini, aynı zamanda bu iki makamın birbirinden ayrı olmadığını, imametin her zaman nübüvvetin tamamlayıcısı olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.



Yüklə 485,65 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin