İlk Müslüman


Safevî İranı İle Venedik Cumhuriyeti Arasındaki Diplomatik İlişkilere Genel Bir Bakış / Giorgio Rota [s.899-906]



Yüklə 14,56 Mb.
səhifə91/95
tarix17.11.2018
ölçüsü14,56 Mb.
#83295
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   95

Safevî İranı İle Venedik Cumhuriyeti Arasındaki Diplomatik İlişkilere Genel Bir Bakış / Giorgio Rota [s.899-906]

Venedik Üniversitesi Avrasya Araştırmaları Bölümü / İtalya

Orta Çağ’da, birden fazla olmak üzere, güçlü Müslüman düşmanlarının tehdidi altında kalan Hıristiyan güçler, çok çabuk ve kesin bir intikam elde etme konusundaki ümitlerini çok uzakta bulunan ve pek az bilinen Doğu topraklarındaki bir yöneticiye bağlamışlardır. Düşsel Prester John etrafındaki efsaneler bir tarafa bırakılırsa, bu tür ümitler, önce Moğollar, daha sonra da Timur nezdinde beslenmiş, fakat çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşme imkanı bulamamıştır.1 Aşağı yukarı dini terimlerle ifade edilseler de çok açık jeopolitik kaygılardan kaynaklandıkları için bu ümitler tam olarak yok olup gitmemişlerdir.

Osmanlı korkusu ve onları ezme ümidi de birçok Avrupa devletini İranla temasa girmeye sevk etmede kesin bir rol oynamıştır.2 Bu yüzden Safevi-Venedik diplomatik ilişkilerinin bu boyutu, makalenin akışı içinde üzerinde durulacak konu olacaktır.

Yayılmacı Osmanlı gücünün en çarpıcı mağdurlarından biri şüphesiz Venedik Cumhuriyeti’ydi ki onun Dükası, IV. Haçlı Seferi sırasında (1204) İstanbul’un fethedilmesiyle Bizans İmparatorluğu topraklarının “dörtte üçünün Lordu” haline gelmişti. 15. yüzyıl boyunca Osmanlı yönetimine karşı gerçekleştirilen bir dizi başarısız savaşlar (1423-1430, 1463-1479, 1499-1503), Venedik’in Ege ve aşağı Adriyatik denizlerindeki sömürge İmparatorluğu’nun büyük kısmının kaybedilmesine neden olmuştu. 1463-1479 Savaşı sırasında Venedik ile başka bir Orta Doğulu yönetici olan Akkoyunlu Uzun Hasan arasında Osmanlılara karşı bir ittifak kurma amacı taşıyan diplomatik temaslar gerçekleştirildi. Karşılıklı elçilerin gidip gelmesi savaş başladıktan hemen sonra uygulamaya kondu, fakat bu çabalar ancak Giosafat Barbaro’nun Uzun Hasan nezdinde büyükelçi olarak atandığı 1473 yılında somut sonuçlar ortaya çıkmasını sağladı.

Barbaro, bazı ordu donanım malzemesi, birçok daha küçük çaplı ateşli silah, barut ve başka askeri malzemeyle birlikte 200 Venedik askeri taşıyan küçük bir filoyla Venedik’ten ayrıldı. Usta bir topçuyla birlikte daha fazla silahın ise daha sonra gönderileceği varsayılmaktaydı.3 (O zamanlar hâlâ bağımsız bir krallık olan) Kıbrıs’ta konuşlanmış olan filo, Karaman ve Akkoyunlu kara ordularıyla birlikte hareket ederek Anadolu’nun güney sahillerindeki bazı Osmanlı sahil kalelerini ele geçirdi. Ancak başlangıçtaki bazı başarılardan sonra Uzun Hasan, Başkent’te II. Mehmed tarafından yenilgiye uğratıldı (11 Ağustos 1473), böylece Akdeniz’e ulaşmada ve Venedik kuvvetleri ve onların topuyla buluşmada başarısız oldu.

Sonuçta Barbaro, kendi sekreteri ile Venedik Cumhuriyeti’ne gönderilmiş olan Akkoyunlu büyükelçisinin (Hacı Muhammed’in) Kürtler tarafından öldürüldüğü tehlikeli bir yolculuktan sonra Uzun Hasan’ın sarayına ulaşmayı başardı.4 Saraya vardığında Türkmen yöneticisine Venedik’in savaşı devam ettirmeye kararlı olduğu yolunda güvence vermek üzere gönderilmiş olan Paolo Ognibene’nin orada olduğunu gördü. Onun arkasından da Ambrogio Contarini geldi. Ancak üç diplomatın çabaları Uzun Hasan’ı Osmanlılara karşı savaşı yeniden başlatma konusunda ikna edemeyecekti.5 İstanbul’daki Venedik büyükelçisi tarafından İran’a gönderilen Giovanni Dario’nun özel göreviyle birlikte (1485), Serenissima ile Akkoyunlular arasındaki diplomatik temas sayfası kapanmış oldu.6

Ancak 1501 yılında Doğudan kurtarıcı niteliğinde olmasa da yeni bir potansiyel düşman ortaya çıktı: I. Şah İsmail. 1499-1503 Savaşı’nın tam ortasında onunla ilgili olarak Venedik’e ulaşan ilk haberler, onu olağanüstü bir genç kral olarak tanımlamaktaydı.7 İran’ın yeni efendisi hakkında bilgi elde etme görevi, 1502 yılında (kendisinin tanımıyla) “İstanbullu garip bir beyefendi olan” ve Kıbrıs’ta yaşayan Costantino Lascari’ye verildi. Lascari daha önce Şah İsmail’i değil, onun müttefiki olan Karaman beyini görmüştü, ki ona Osmanlılara karşı mücadelesinde Venedik’in desteğinin devam edeceği yolunda güvence vermişti. Lascari’ye danıştıktan sonra, Karaman beyi kendisine bir miktar top sağlaması yönünde istekte bulunmak üzere Kıbrıs’ın Venedikli valisine özel elçi göndermeye karar verdi (ki bu, 15-16. yüzyıllarda İran ile Avrupalı devletler arasındaki ilişkilerde yinelenen bir ilişki tarzıydı).8 Venedik’e ulaşmaya devam eden sürekli bilgi akışına ve Berchet’in ifade ettiği şekliyle Venedik Senatosu’nun İran’la askeri ittifak oluşturulması yönündeki istekliliğine rağmen, göründüğü kadarıyla savaşın sonu, Venediklilerin diplomatik temaslara daha az ilgi duymaya başladığı bir dönemin habercisi olmuştu. Kıbrıs’ın Venedikli valisinin Tebriz’e gönderdiği Ankaralı Murad’ın özel görevinin (1503), diplomasiden çok casusluk amacıyla düzenlendiği anlaşılmaktadır.9

Ancak bu durum, İran açısından söz konusu değildi. Safeviler Venedik’le hızlı bir şekilde ilgilenmeye başlamışlardı ve iki tarafın temsilcilerinin birbiriyle temas etmesi için fırsat da doğmuyor değildi. Örneğin, Venediklilerin İranlılara Halep’te kırmızı elbise (1504), Şam’da da ipek ve yün (1507) sattıklarını bilmekteyiz.10 1505 yılında Şam’daki konsolos Bortolo Contarini, elinde Şah İsmail’den Dükaya yazılmış bir mektupla Venedik’e doğru yola çıkmış olan Karamanlı hazinedarın (İtalyanca metinde “casandar”) kendisini ziyaret ettiğini kendi Senatosuna bildirdi; Contarini daha sonra mesajın bir kopyasını ve çevirisini de gönderdi.11 Mektup Ocak 1506’da Venedik’e ulaştı (hazinedarla birlikte mi, yoksa hazinedar olmadan mı ulaştığı belirtilmemiştir): Mektupta Şah, Venedik’e duyduğu sevgiyi dile getirmekte ve “Venediklilerin Sultanına” kendi zaferlerinden bahsetmekteydi.12 Safevilerin İstanbul’daki büyükelçisi isteklerinde daha somut olandı: Venedikli Nicolò Giustinian’a İran’dan Venedik’e hangi yoldan özel temsilci gönderilebileceğini ve Venedik’in İran’a top sağlayıp sağlayamayacağını sormuştu (1507).13 Eylül 1508’de, Napoli di Romania’nın (Güney Yunanistan’daki Nauplia’nın) Venedikli valisi, derviş şeklinde kendini kamufle etmiş olan Şahın özel temsilcisiyle görüştü; temsilcinin verdiği bilgiler arasında Şah İsmail’in Venedik’in ve Hıristiyanların dostu olduğu ve yakında Osmanlılara saldıracağı bilgisi de vardı.14

Muhtemelen Mart 1509’da, Safevi ve Karamanlıların özel temsilcileri bir Venedik gemisiyle Venedik’e geldiler. 9 Mart’ta, Safevi büyükelçisi, usta kuruculardan top vermelerini isteyen ve Safevi ordusunun Osmanlılara karşı gerçekleştirdiği kara saldırısına Venedik donanmasının destek vermesini talep eden Şah’tan gelen bir mesajı Collegio’ya verdi. Collegio, Serenissima’nın Şah için duyduğu iyi duygular konusunda özel temsilciye güvence verdi, fakat Uzun Hasan’ın yenilgiden sonra Osmanlılara tekrar saldırmadığı ya da saldıramadığı gibi, Venedik’in, en güçlü Avrupalı yöneticilere karşı savaş içinde olmasından dolayı o an için Şah’ın isteklerini karşılayamayacağını bildirdi.15 Gerçekten Safevi özel temsilcisi bundan daha uygun olmayan bir zamanda gelemezdi, Venedik zaten Cambrai Ligi şeklinde bir araya gelmiş olan temel Avrupa güçlerine karşı bir savaş vermekteydi. 14 Mayıs 1509’da Fransızlar Agnadello’da Venedik ordusunu yendiler, bir ara Venedik’in varlığını devam ettirmesi bile şüpheli duruma gelmişti, genelde ise Lig 1511 yılında dağılıncaya kadar Venedik’in askeri durumu oldukça tehlikeli bir hal arz etmeye devam etti (fakat savaş ancak 1517 yılında sona erdi).

Safevi büyükelçisi, yine hiçbir pratik sonuç elde edemeden nazik sözlerle baştan savıldıktan sonra bir Venedik gemisiyle şehirden ayrıldı ve Venedik konsolosu Pietro Zeno ile görüştüğü Şam’a vardı.16 Bu temaslar Venedik Cumhuriyeti ile Memluk Devleti arasında ciddi bir diplomatik olayın ortaya çıkmasına neden oldu. 15 Temmuz 1510 tarihini taşıyan Şam kaynaklı bir mektup, iki Venedikli tüccarın Halep valisi tarafından tutuklandığını haber vermekteydi. Bu iki kişi, daha önce iki Safevi temsilcisi ve Şahın mektuplarını taşıyan bir Kıbrıslıyla birlikte Tebriz’den geri dönerken Birecik’te tutuklanan üç “genç Frankın” ustalarıydı.17 Safevi temsilciler kısa sürede serbest bırakıldı,18 Kıbrıslı ile bir arkadaşı ise Kahire’ye gönderildi.19 Famagustalı olan Nicolò Surier (Kıbrıslı), Safevi büyükelçisi Kıbrıs ve Venedik üzerinden Tebriz’e giderken ona eşlik etmiş ve dönüşte Şah’ın Venedik ve onun Orta Doğu’daki bazı temsilcilerine gönderdiği mektupları yerine ulaştırma görevini üslenmişti: mektuplarda Şah, Venedik’in kendisini donanmasıyla desteklemesi durumunda karadan Osmanlılara saldıracağı yolunda güvence vermekteydi.20 Surier, Şam’daki konsolos Zeno’yu Safevi büyükelçileri için sunuş mektupları hazırlamakla ve onlara “iyiliklerde bulunmakla” suçladı.21 Sonunda Sultan’ın gazabını teskin etmek için Mısır’a bir büyükelçi gönderildi, Sultan da Venedik’i her tür suçlamadan temize çıkartıp Şahın özel temsilcileriyle temas kurma konusunda yalnızca konsolos Zeno’yu sorumlu tuttu. Daha sonra Zeno da Sultan tarafından affedildi (1512).22

Bu olay, Venedik-İran ilişkilerinde yeni bir durgunluk döneminin başlangıcına işaret etmektedir. Bir taraftan Venedik’in Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yatıştırma politikası takip etmesi ile diğer taraftan Çaldıran’daki yenilgiden (1514) sonra İran’ın iç durumu ve her şeyden önemlisi Şah İsmail’in ölümü (1524) bu durgunluğa katkıda bulunmuştur.

Fakat yeni savaşlar yeni bir diplomatik girişimler dalgası başlattı. 1539 yılında Venedik Kıbrıslı bir tüccarı, Michele Membrè’yi, İran’a gönderdi. 1573’te sona erecek olan ve Lepanto (İnebahtı) zaferiyle birlikte Kıbrıs’ın kaybedilmesine yol açacak olan savaşın23 daha başında, yani 1570 yılında, bu defa Senato Sekreteri Vincenzo degli Alessandri ile İranlı bir tüccar, Hace Ali Tebrizi, Şah I. Tahmasp’a (1524-1576) iki değişik yoldan gönderildi. Venedik özel elçileri modern araştırmacılar açısından çok değerli raporlar bırakmış olsalar da, bir kez daha bu özel misyonlar askeri işbirliği açısından herhangi olumlu bir gelişme ortaya çıkaramadı.24 Gerçekten ilk elçinin görevi ele alındığında, Membrè, hâlâ Safevi sarayında Şah I. Tahmasp’ın atadığı büyükelçiyle, Bayram Bey ile görüşmeyi beklerken Venedik Osmanlı yönetimiyle barış yapmıştı. Degli Alessandri ise Osmanlılar ile Safeviler arasında Amasya Anlaşması’nın imzalanmasından sonra (1555) 1571 yılında İran’a varmıştı. Safeviler bir Venedik elçisine bu barış anlaşmasını bozmaya niyetli olmadıklarını kaygısız bir şekilde söylemişlerdi.25

1578-90 Osmanlı-Safevi Savaşı’nın çıkmasından kısa süre sonra, 1580 yılında, tüccar Hace Muhammed, Solsan Muhammed Hudabende’nin (1578-1587) özel temsilcisi olarak Venedik’e geldi.

Görüşme gizli bir şekilde gerçekleşmiş olsa da Hace, Düka tarafından çok iyi karşılandı: ancak Venedik (Kutsal Ligi terk ederek ve bu nedenle Papa ile İspanya Kralı tarafından Katolik davasına ihanet etmekle suçlanarak) 1573 yılında Osmanlı yönetimi ile barış yapmıştı, böylece Şah’ın önerisi yine hiçbir sonuç doğurmamış oluyordu. Ancak Hace Muhammed Venedik hükümeti temsilcilerine, başka bilgiler arasında kendi göreviyle ilgili çok ilginç detaylar içeren bir rapor dikte ettirmiştir.26

1599 yılında İran’dan yola çıkmış olan ve aynı yılın 18 Kasım tarihinde geleceği Venedik’e önceden bildirilen Anthony Sherley’in27, Venedik’e girmesine izin verilmedi. Ancak Haziran 1600’de Asad Bey (Berchet tarafından sürekli olarak “Efet beg” şeklinde yanlış olarak telaffuz edilmiştir) isminde bir tüccar 6 ya da 8 kişiyle birlikte aynı şehre geldi. Bu kişi Şah adına mal alıp satma ve Venedik’te göreceği Sherley’e para sağlama göreviyle görevlendirilmişti.28 Asad Bey, İran’a geri dönüşü sırasında Bağdat’ta öldü.29

16 Mayıs 1602’de Venedikli bir tüccar olan Angelo Gradenigo, Düka tarafından kabul edildi. Bu kişi, Sherley ve Hüseyin Ali Bey Bayat ile ilgili bilgiler toplamak ve üzerinde altın harflerle Şah’ın adı yazılı olan demir bir eldiveni Venedik dükasına sunmak üzere Şah I. Abbas (1587-1629) tarafından gönderilmişti.30 5 Mart 1603’te bu defa Saray tedarikçisi (gerekyar#q-e x#wwe-ye yarife) 31 Fethi Bey ve maiyetindeki 9 kişi Venedik’e geldi.32 Ne yazık ki, Fethi Bey, yeni bir Osmanlı-Safevi Savaşı’nın çıkmasından (1603) sonra İran’a geri dönüşünde Suriye’den geçmek durumunda kalmış ve mallarına ya Osmanlı otoriteleri tarafından el konulmuş ya da kendisi tarafından Venedik’e geri gönderilmişti. Bu malları geri alma ümidi, Şah Abbas’ı, iki Ermeni tüccarı, Hace Kirakos33 ile Hace Safar’ı34, Venedik’e göndermeye sevk etti. Bu kişiler sırasıyla 1609 ve 1610 yıllarında Venedik’e vardılar. 1613 yılında tüccar Alaaddin Muhammed ile Hace Şahsuvar’ın (Berchet’in ifadelendirmesiyle “Alredin” ve “Sassuar”) Venedik’te olduğunu görmekteyiz.35 Şahsuvar Hacı İvaz Tebrizi, İmad ve başkalarıyla birlikte 1622 yılında Venedik’e geri döndü -hepsi tedarikçi gerekyar#q#n-e x#wwe-ye yarife olarak takdim edilmişlerdir.36

Venedik otoritelerinin, İran şahının bu iyilik gösterilerine karşı kendi büyükelçilerini göndererek karşılık verme zahmetine katlanmadıkları anlaşılmaktadır.37 Bunun sadece bir istisnası vardı. 1608 yılında Şah I. Abbas, Halep’teki Venedik Konsolosu Giovanni Francesco Sagredo’ye “İran konsolosu” unvanını da vermiş38 ve 1611 yılında onu Venedik şehri ile bütün Venedik toprağında kendisinin “genel vekili” olarak atamıştı.39 Sonunda 1627 yılında Giovanni Francesco’nin yeğeni Alvise’i İran’a gelmeye ve orada ticaret yapmaya çağırdı, Venedik Senatosu da 1629 yılında bu kişiye İran’a yolculuk yapma izni verdi.40

Aynı yıl içinde daha sonraki bir tarihte Alvise, Şahın ölmüş olduğundan habersiz bir şekilde Venedik’ten yola çıktı: Şah Safi’ye sunması (1629-1642) gereken yeni itimatnamenin hazırlanması için Halep’te beklemek durumunda kaldı. Sonunda Venedik’e geri döndü, fakat orada Hüsrev Paşa’nın gerçekleştirdiği askeri seferden (1630) dolayı İran yolunun kapanmış olduğunu öğrendi. Sagredo’nun, kara yoluyla gerçekleştirilen ipek ticaretinin bir kere daha Venedik’e kaymasını sağlama ve İran’da bir Venedik ticaret üretimhanesi kurma yönündeki iddialı planı bu şekilde gerçekleştirilememiş oldu.41

Şah I. Abbas tarafından gönderilenlerden daha diplomatik nitelikli olanı, 1634’te Venedik’e varan Ali Bali’nin başkanlığını yaptığı heyetti. Bali, Şah Safi’nin tahta geçişini muhataplarına haber verdi ve merhum Şah ile Alvise Sagredo (Hace Alviz Sakredo) arasında gerçekleştirilen temasları anımsattı. Ancak Ali Bali’nin görevinin temel amacı, Arife’e ait bulunan bazı ipek balyalarının satışından elde edilen ve satıcılar arasında çıkan bir tartışmanın ardından darphaneye (Zecca) yatırılan paraları geri alabilmekti.42

Kandiye Savaşı’nın (1645) çıkması, Venediklilerin İran’a yönelik yeni bir “diplomatik taarruz” başlatmalarını simgeleyen bir olay oldu. 1645 yılında Venedik Cumhuriyeti Giovanni Tiepolo’yu Polonya kralına büyükelçi olarak gönderdi. Bir sonraki yıl Giovanni, Senato tarafından Şah’a verilmek üzere kaleme alınmış bir mektubu, Safevi sarayına gönderilen Polonya’nın özel temsilcisi Jerzy Ilicz’e eşlik edecek ve 1649’da Venedik’e geri dönecek olan Dominikan Papaz Antonio da Fiandra’ya verdi.43 Yine aynı 1646 yılında Venedik hükümeti, yolculuğunda Halep yolunu izleyecek olan tüccar Domenico de Santis’i Safevi sarayına özel temsilci olarak gönderdi. Santis, İsfahan’dan Tarku’ya (ki orada kendisine Rus toprağına girme izni verilmemişti), sonra tekrar İsfahan’a, Hürmüz’e, Goa’ya, Lizbon ve nihayet Venedik’e uzanan dolambaçlı bir yolculuktan sonra 1651 yılında geri döndü.44 Kasım 1647’de bu defa Papaz Ferdinando Gioverida (Katolik rahip, belki de Pietro della Valle’nın karısının bir akrabası), hem Papanın hem de Venedik Cumhuriyeti’nin özel temsilcisi olarak Venedik’ten yola çıktı. 28 Mart 1650’de kendisini Collegio’ya tanıttı.45 Üç özel temsilci, Şah’ın dostluğunu teyit eden, fakat askeri ittifak konusunda kesin bir taahhüt içermeyen mektuplarla geri döndüler. Onlar Şah II. Abbas’ın (1642-1666) Kandahar’a yönelik askeri seferinin bir aşamasıyla meşgul olduğunu görmüşlerdi, yalnız Papaz Antonio Gioverida, Şah’ın bu şehri ele geçirdikten sonra Bağdat’a yürüyeceğine “hiç şüphe bulunmadığını” ifade etti.

Üç özel temsilcinin hepsi de büyükelçi olmaktan çok ulak niteliği taşımaktaydı ve aslında kelimenin tam anlamıyla Venedik temsilcileri bile değillerdi, çünkü temelde başka devletlerin yöneticileri tarafından kendi amaçları doğrultusunda seçilmişlerdi. Tiepolo ile bunlar arasında bir önemli farklılık daha vardı: Tiepolo, Venedik soylu sınıfına mensup bir kişiydi, tahta geçmeden önceki dönemden itibaren olmak üzere Kral IV. Wladislaw’ın (1632-1648) yakın arkadaşıydı ve diğer “meslektaşlarından” farklı olarak tam yetkili bir büyükelçiydi. Bu, İran ile Polonya’nın, Venedik’in Osmanlı karşıtı stratejisinde farklı bir konuma sahip olmalarından kaynaklanan bir durumdu. Bununla beraber, Papaz da Fiandra, de Santis ve Gioverida’nın temsilcilik görevleri, Venedik Cumhuriyeti’nin İran’la Osmanlı karşıtı bir ittifak oluşturma yönündeki son kararlı girişimini temsil etmektedir.

Bundan sonra Safevi Sarayı ile Senato arasında gidip gelen mektuplar, daha çok Şah, Papa ya da başka Avrupalı yöneticiler adına seyahat eden misyonerler ya da din adamları aracılığıyla karşı tarafa ulaştırıldı. 22 Ocak 1661’de Şah’tan savaşa girmesini isteyen bir mektup adı bilinmeyen bir temsilciye verildi.46 1662 yılında Ermeni vardapet Arakel (Berchet’in ifadesiyle “Aranchies”) Senato’nun resmi bir ittifak önerisi içermeyen mektubunu Safevi sarayına götürdü; fakat Arakel kendisi Şah’la görüşmesi sırasında bu konuyu dile getirmiş olabilir.47 29 Aralık 1663’te Senato, Dominikan Papaz Antonio Tassi’ye verilmek üzere bir mektup hazırladı, fakat senatörler Şah’ı savaşa yeniden başlatmaya teşvik etme yönünde ifadelerin yazılı olarak mektupta yer almasını uygun görmediler.48 Son olarak 1669 yılında bu defa Nahcevan Başpiskoposu Mateos Avanik İran’a gönderildi.49 1673 yılında iki Ermeni Dominikan rahip Şah ve Başpiskopos Mateos tarafından gönderilen mektuplar getirdiler. Mateos, Senatoya, “Yüce ekselanslarının emirleri çerçevesinde” Şah’tan Osmanlılara karşı bir İran saldırısı başlatma yönünde istekte bulunduğunu, fakat Kandiye’nin düşmesi (1669) haberleri ile savaşın sona ermesinin Şah I. Süleyman (1666-1694) üzerinde hayal kırıklığı yarattığını bildirdi.50 İki Dominikan rahibe, Şah’a cevap olmak üzere bir mektup verildi.51 Berchet’e göre, bu, Safevi Dönemi sırasında Venedik’i ziyaret etmiş olan son İranlı diplomatik heyetiydi.

Temasların bu bölümüyle ilgili olarak, İran’a yönelik Venedik önerilerinin ilk ortaya çıkışının hep dış kaynaklı olduğunu belirtmek gerekmektedir: İranla bir lig oluşturulması hususunu görüşmeyi teklif eden Arakel’in kendisiydi. Mateos, bir kere Papa’nın özel temsilcisiydi ve Antonio Tassi’nin yolculuğunu ise Venedik otoriteleri Toskana diplomasisinin organize ettiği bir girişim olarak görüyorlardı; Venedik Cumhuriyeti sadece Grandükün isteğini tatmin etmek için bir mektupla bu girişime katkıda bulunma yoluna gitmişti.

Bundan sonraki yıllarda İran’a, adı bilinmeyen bir temsilci (1695) ile iki Papa temsilcisi, yani 1697’de Pietro Paolo Pignatelli ile 1699’da Felice Maria da Sellano aracılığıyla başka mektuplar gönderildi. Sadece birincisi Şah’ı Osmanlılara karşı savaşa girmesi yönünde teşvik ediyordu, diğer ikisi ise sadece taşıyıcılarını Şah’a tavsiye ediyor ve Venedik Cumhuriyeti’nin Şah’a yönelik iyi hislerini dile getiriyordu.52 Son Osmanlı-Venedik çatışması, yani Moro Savaşı (1714-1718) sırasında İran’a, askeri müdahalede bulunma talebinde bulunan hiçbir özel temsilcinin gönderilmediği anlaşılmaktadır. Önemli oranda başka araştırmalar yapılmasına ihtiyaç duyulsa da, yukarıda değinilen isimlere muhtemelen yenileri eklenebilecek olsa da, Safevi-Venedik diplomatik ilişkilerinin genel hatlarıyla görünümü yukarıda anlatıldığı şekildedir.

Sonuç olarak, Safevi Dönemi sırasında İran ile Venedik arasındaki diplomatik ilişkilerin tarihi iki evreye bölünebilir. 16. yüzyıla denk düşen birinci evrede, iki devletten her biri diğerini hâlâ Osmanlılara karşı muhtemel bir müttefik adayı olarak görmekteydi. Bu çerçevede bazı karşılıklı heyetler gönderildi, fakat iki ülkede savaşa uygun olan şartlar hiçbir zaman aynı anda ortaya çıkmadı, bu yüzden de bir ittifak oluşturulamadı. İkinci evrede (yani 17. yüzyılda) Venedik’e gelen İranlı özel temsilciler temelde Şah adına bu şehirde ticaret yapmaları amacıyla gönderilmiş tüccarlardı; Şah aynı zamanda bu kişilerle Düka ve Venedik Cumhuriyeti’ne karşı duyduğu dostluk hislerini dile getiren mektuplar da gönderme yolunu seçmişti.53 Bunlar (Berchet tarafından ifade edildiği ya da ima edildiği gibi) yanlarında ticari mallar ya da hediyeler taşıyan büyükelçiler değildi (Berchet, muhtemelen Venedik tarihinin unutulmuş bir safhasına ışık tutuyor olmaktan dolayı duyduğu heyecanın etkisinde kalarak böyle yanıltıcı bir tavır takınmıştır). Berchet’ten önceki ve sonraki başka araştırmacılar bu ilişkilerin gerçek niteliğini doğru şekilde değerlendirmişlerdir. 1842 gibi erken bir tarihte Cicogna, önceki araştırmacıların düşüncelerini eleştirmiş ve doğru bir şekilde Fethi Bey’in Venedik Cumhuriyeti’yle herhangi bir anlaşma görüşmediğini belirtmiştir.54 Daha sonra Falsafi de haklı olarak Şah I. Abbas Dönemi’nde İran-Venedik ilişkilerinin daha çok ticari ve ekonomik bir nitelik taşıdığını ifade etmiştir.55

Bu makalede zikredilen İran dokümanlarının hepsi olmasa bile büyük çoğunluğu, Venedik ve Venediklilerin Safevi sarayında, özellikle Şah I. Abbas’ın zamanında ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Bu kaynakların yanında aynı hususa dikkat çeken başka Venedikli ve “bağımsız” tanıklıklar da zikredilebilir.56 Bu, Venedik Cumhuriyeti’nin uygun bir askeri ortak olarak görüldüğü anlamına gelmemektedir. Bundan daha çok özellikle 1639 yılından sonra Venedik, Safevi yönetiminin, bazı Avrupa devletleriyle dostça ilişkiler devam ettirerek Osmanlı İmparatorluğu etrafında oluşturduğu cordon sanitaire’in (karantina kordonunun) bir parçası olarak görülmekteydi.57 Venedik’e gelince, (Alvise Sagredo kısmi istisna olarak dışarıda tutulursa) kendisine ait herhangi bir özel temsilci göndermeksizin sadece ülkelerine geri dönen İranlı tüccarlar aracılığıyla Şah’a mektuplar göndermekle yetindi. Kandiye Savaşı Venedik’in İran’a duyduğu ilgiyi yeniden uyandırdı, fakat çatışmanın ilk yıllarındaki diplomatik faaliyetler döneminin ardından Venediklilerin İran’ı savaşa çekme girişimleri gittikçe yarı gönülsüz hale dönüştü.

İran ile İtalya arasındaki temaslar uzun bir geçmişe sahipse de, Safevi hanedanı ile Venedik arasında karşılıklı görevlendirilen büyükelçiler ve özel temsilciler, başka Avrupa devletlerine ya da Avrupa devletlerinden gönderilen diplomatların karşılaştığı aynı problemlerle karşılaştılar. En belirgin problem, temsilci ile kendi otoritesi arasındaki iletişimi alabildiğince yavaş ve tehlikeli hale getiren coğrafi uzaklıktı. Bundan başka seyahatnameler ya da başka kaynaklarla giderilemeyen karşılıklı bilgi eksikliği ve hepsinden önemlisi saraydaki güç dengesi ya da karar verme sürecinin siyasi doğası gibi çok hassas konularda güncellenmiş bilgi eksikliği söz konusuydu.58 Söz konusu diplomatik faaliyetin özünde bulunan temel konu -yani Osmanlılara karşı askeri bir ittifak oluşturulması -hem Safeviler hem de onların olası Avrupalı müttefikleri tarafından farklı ve genellikle yanlış ya da tam olmayan şekilde algılanıyordu. Taraflardan her biri, diğerinin Osmanlı yönetimiyle devam ettirdiği ilişkilerin niteliği konusunda sadece üstünkörü bir bilgi ve anlayışa sahipti.

Genel olarak, Avrupalı gözlemciler, Osmanlı-Safevi savaşlarının temel nedeni olarak Şiiler ve Sünniler arasındaki dini farklılıkları görüyorlardı (şüphesiz burada Avrupa’daki durumun kısmen yanıltması söz konusuydu, çünkü Avrupa’da on yıllar boyunca Katolikler ve Protestanlar arasında din savaşları olmuştu). Avrupalılar, Safevi şahlarının Bağdat’ı fethetmek istediğini farz ederken de yanlış düşünüyorlardı; Zohab/Kasr-ı Şirin Barış Anlaşması’ndan (1639) sonra iki Müslüman gücün aralarındaki anlaşmazlıkları tatmin edici bir şekilde çözüme kavuşturduklarını göz ardı ediyorlar ya da önemsemiyorlardı. Rudi Matthee, Şah I. Süleyman’ın şahlığı sırasında Osmanlılara yönelik Safevi politikasının, o zamanın yabancı gözlemcileri ve daha sonraki araştırmacılar tarafından ifade edildiği gibi “uysal ve teslim olmuş” nitelikte olmadığını ortaya koymuştur. Bunun tersine İranlıların Avrupalıların ittifak önerilerini reddetmeleri, sağlam askeri ve siyasi düşünceler çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.59

Buna karşılık, Safeviler de Osmanlı yönetimi ile Hıristiyan komşuları arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını ve karşılıklı güvensizlik ve korkuyla kendisini belli eden bu Hıristiyan devletler arasındaki ilişkilerin gerçek konumunu göz ardı ettiler. Bu arada, Safevilerin 1639’dan sonra Osmanlılara karşı yeniden savaşa girişmelerini engelleyen nedenler ile Venediklileri Osmanlı yönetimine karşı yatıştırma politikasına sevk eden nedenlerin çarpıcı bir şekilde birbirine benzer olduğu dikkat çekebilir; bu nedenler, devletlerin kendi askeri zayıflıklarının farkında olmaları, savaşın ekonomik avantajları ve dezavantajları arasında olumsuz bir dengenin olması, potansiyel müttefikler arasında güven eksikliği bulunması ile uzun dönemli çıkarlarının (çatışmasa bile) farklı olmasıdır.

Elbette Safevi yöneticiler Avrupa konusunda tamamen bilgisiz değillerdi. Matthee tarafından alıntılanan örneklere ek olarak, Şah I. Tahmasp’ın 1570-1573 savaşında Transilvenya yöneticisinin takındığı tutumla ilgili olarak Hace Ali’ye sorular sorması örnek olarak verilebilir.60 Ancak, 1586 yılında Süleyman Muhammed Hudabende, çok uzun süredir birbirleriyle savaşıyor olmalarına rağmen İspanya Kralı’nın Osmanlılara karşı savaş açmamış olmasından dolayı şaşkınlık duyduğunu Vecchietti’ye ifade etmiştir.61 Daha muhtemel olarak, Şah, Hollandalıların II. Filip’in başına açtıkları problemlerden habersiz bulunmaktaydı. Gerçekten bir yüzyıldan fazla zaman geçtikten sonra bile Hollanda, Safevi sarayında “Avrupa’nın en az önemli uluslarından biri” olarak görülmekteydi.62

Bu şartlar altında, diplomatik misyonların süresi dikkate alındığında ortaya çıkması neredeyse kesin olan problemlerin çözümü imkansız hale gelmiş ya da en azından aşırı derecede zorlaşmıştır. Bir yöneticinin aniden ölümü gibi olaylar, içerde büyük değişiklikler, yeni bir dış savaş ya da siyasi değişiklikler yabancı heyetlerin önüne aşılamaz engeller olarak çıkmıştır. İyi iletişimin (ya da iletişim eksikliğinin) hayati önemi, Petrus Bedik’le birlikte İran’dan hemen döndükten sonra, Dominikan papaz Piskop tarafından 1677 yılında Viyana’daki Papanın Büyükelçisi (Nuncio) Bonvisi’ye aktarılan, Şah I. Süleyman’a ait olduğu söylenen sözlerde (doğru olsun ya da olmasın) açık bir şekilde görülmektedir.63

Buna göre, Şah birkaç faktörden dolayı Osmanlılara savaş açmakta tereddüt ettiğini söylemişti; bu faktörler arasında “kendisini yüzüstü bırakmamalarından emin olmak için kendileriyle ittifak kurmak ve danışmak istediği, ama bu isteklerini gerçekleştiremediği Hıristiyan yöneticilerle iletişiminin çok kötü olması” da vardı.64 Son olarak, en az diğerleri kadar öneme sahip, aynı büyükelçiliğin çalışanları arasında tartışmalara neden olabilen ya da bir büyükelçinin bir yöneticinin güvenini kazanmasını imkansız hale getiren saf ve basit insan faktörü de bulunmaktaydı. Bütün bunlar, özellikle askeri bir ittifak oluşturmaktan sorumlu olan, fakat çabaları değişmez bir şekilde başarısızlığa mahkum olan kişiler açısından çok daha doğruydu (sadece kısmi Venedik-Akkoyunlu istisnası dışarıda tutulabilir). İran’daki ticaret ya da misyonerlik faaliyetleriyle ilgili görüşmeler yapmak zorunda olanlar için işler daha kolaydı, çünkü bu görüşmelerde zaman o kadar hayati bir faktör oluşturmamaktaydı.

Ancak diplomatik misyonlar, genel olarak İran’ın Avrupalı eğitim görmüş çevreler açısından çok daha bildik hale gelmesine büyük katkıda bulunmuştur. 1514 ile 1522 yılları arasında yazılmış Paolo Giovio’nun mektuplarında bile Şah I. İsmail ile Şah Tahmasp artık Prester John benzeri karakterler değildi, fakat haklarındaki bilgiler ne kadar seyrek ve az olursa olsun, davranışları Avrupa siyasi arenasını etkileyen “insan özelliklerine sahip” yöneticiler haline dönüşmüşlerdi.65

1 Örneğin bkz. Jean Richard, “D’Äl�igidäi a ’azan: la continuité d’une politique franque chez les Mongols d’Iran”, in L’Iran face à la domination mongole, (der.) Denise Aigle, Tahran, Institut français de recherche en Iran, 1997, ss. 57-69. Timur’a gönderilen Avrupalı özel temsilciler arasında en ünlü olan konusunda bkz. Beatrice Forbes Manz and Margaret L. Dunaway, “Clavijo”, içinde Encyclopaedia Iranica, cilt V, ss. 692-693. Rönesans ve daha sonraki dönemlerde Avrupa kültüründe Timur konusunda şu eserdeki birkaç makaleye bkz. La civiltà timuride come fenomeno internazionale, (der.) Michele Bernardini, Oriente moderno, nuova serie, 15, 1996, cilt II, ss. 203-339.

2 Örneğin Papalığın durumu bu şekildeydi: bkz. Carlos Alonso, O. S. A., “A los origenes de las relaciones entre la Santa Sede y Persia (1571-72)”, içinde Dalla Chiesa antica alla Chiesa moderna, (der.) M. Fois S. J., V. Monachino S. J. ve F. Litva S. J., Rome, Università Gregoriana Editrice, 1983, ss. 215-216, 218.

3 Guglielmo Berchet, La Repubblica di Venezia e la Persia, Turin, Paravia, 1865, ss. 9-10.

4 Ibidem, s. 18.

5 Uzun süren Osmanlı-Akkoyunlu çatışması için bkz. John E. Woods, The Aqquyunlu. Clan Confederation, Empire, Minneapolis ve Chicago, Bibliotheca Islamica, 1976, ss. 101-137.

6 Ibidem, ss. 22, 150-153 (Dario’nun hâlâ mevcut iki mektubu); Woods, The Aqquyunlu, s. 146 ve n. 33 s. 279.

7 Örneğin şu eserin ilk kayıtlarına bkz. Shah Ismail I nei “Diarii” di Marin Sanudo, (der.) Biancamaria Scarcia Amoretti, cilt I, Rome, Istituto per l’Oriente, 1979. Batıda Şah İsmail “efsanesi” konusunda bkz. Palmira Brummett, “The Myth of Shah Ismail Safavi: Political Rhetoric and ‘Divine’ Kingship”, içinde Medieval Christian perceptions of Islam, (der.) John Victor Tolan, New York ve Londra, Garland Publishing, 1996, ss. 331-359.

8 Berchet, Venezia e la Persia, s. 22. Lascari’nin göreviyle ilgili Senato’ya verdiği iki rapor (14 ve 16 Ekim 1502 tarihli) için bkz. ibidem, ss. 153-157. İki raporun daha güvenilir metni şu eserdedir: “Diarii”, cilt I, ss. 32-37 ve 37-39.

9 Berchet, Venezia e la Persia, s. 23; “Diarii”, ss. 61-62.

10 Ibidem, cilt I, ss. 70, 144; aynı zamanda bkz. s. 100.

11 Contarini’nin ilk mektubu tarihsizdir, ikincisi ise 24 Ağustos 1505 tarihini taşımaktadır. Sırasıyla 29 Kasım ve 15 Aralık 1505’te Venedik’e ulaştılar: bkz. ibidem, s. 84.

12 Berchet, Venezia e la Persia, s. 24. Mektubun metni için bkz. ibidem, s. 158; “Diarii”, ss. 91-92.

13 Ibidem, s. 100.

14 Ibidem, s. 155.

15 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 25-26; “Diarii”, ss. 161-164. İki özel temsilcinin geleceği Şam’daki Venedik konsolosunun (4 Mart 1508 tarihli) mektubuyla daha önceden duyurulmuştu, bkz. ibidem, ss. 134-135. Collegio, görevleri arasında yabancı büyükelçilere bilgi vermek de olan bir hükümet organıydı.

16 Berchet, Venezia e la Persia, s. 26. Pietro Zeno, Caterino’nun oğluydu: bkz. Francesca Lucchetta, “L’’affare Zen’in Levante nel primo Cinquecento”, Studi Veneziani, 10, 1968, ss. 109-110; Kenneth M. Setton, The Papacy and the Levant (1204-1571), 4 cilt, Philadelphia, The American Philosophical Society, 1984, cilt III, n. 147 s. 26.

17 ”Diarii”, ss. 170-171.

18 Ibidem, s. 172.

19 Ibidem, ss. 173-174. Surier’in arkadaşının da Kıbrıslı olduğu belirtilmiştir: bkz. ibidem, s. 208.

20 Surier’in adı birkaç değişik şekilde yazılmıştır: bkz. ibidem, ss. 171-172, 173-174, 181. O, “Kıbrıslı drogman” olarak tanımlanmıştır, yani muhtemelen Kıbrıs’ın Venedik yönetiminin hizmetinde olan bir tercümandı: bkz. ibidem, s. 175. O da “drogman” olarak adlandırılıyordu ve Şah’ın özel temsilcisiydi. Dönmesi Kıbrıs’taki Venedik otoriteleri tarafından her an beklenmekteydi ve 1510 yılının ilk aylarında yazılan dört mektupta adı geçmektedir: bkz. ibidem, ss. 167-169. Seyahati konusunda bkz. ibidem, 170-171, 181-182, 208. Şah’ın mektupları konusunda bkz. ibidem,, ss. 172, 173-174.

21 Ibidem, ss. 181-182.

22 Tüm olay hakkında aynı zamanda bkz. Setton, The Papacy and the Levant, cilt III, ss. 25-33; Lucchetta, “L’’affare Zen’”, ss. 109-219 (özellikle ss. 126-174); Berchet, Venezia e la Persia, ss. 26-27; “Diarii”, ss. 190, 208, 210.

23 Venedik Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs’la birlikte, İran’la temaslarında kullandığı mükemmel bir operasyon üssünü kaybettiği söylenebilir.

24 Michele Membré, Relazione di Persia (1542), (der.) Giorgio R. Cardona ve diğerleri, Naples, Istituto Universitario Orientale, 1969; Michele Membré, Mission to the Lord Sophy of Persia (1539-1542), çev. A. H. Morton, Londra, School of Oriental and African Studies, 1993; Lajos Fekete, Einführung in die persische Paläographie, Budapest, Akadémiai Kiadó, 1977, ss. 383-387 and 389-394 (Şah I. Tahmasp ile onun Sadrazamının Dükaya gönderdiği mektuplar); Berchet, Venezia e la Persia, ss. 29-30, 30-37 ve 163-167 (degli Alessandri’nin Cracow’dan gönderdiği 24 ve 25 Temmuz 1572 tarihli iki mektup), 37-38, 158-160 (mektup Hace Ali’ye verildi), 160-161 ve 162-163 (talimatlar ve mektup degli Alessandri’ye verildi), 167-182 (degli Alessandri’nin Senato’ya sunduğu nihai rapor). Rapor ilk defa şu eserde yer aldı: Relazioni degli ambasciatori veneti al Senato, (der.) Eugenio Albèri, serie III, Florence, All’Insegna di Clio, 1844, cilt II, ss. 105-127.

25 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 36-37.

26 Ibidem, ss. 38-39, 182-183 (Solsan Muhammed Hudabende’nin mesajı), 183-191 (Hace Muhammed’in raporu).

27 Guglielmo Berchet, “La Repubblica di Venezia e la Persia. Nuovi documenti e regesti”, Raccolta veneta, 1, 2, 1866, ss. 7-14.

28 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 43-44, 192-195; Carlos Alonso, O. S. A., “Embajadores de Persia en las Cortes de Praga, Roma y Valladolid (1600-1601)”, Anthologica annua, 37, 1989, s. 199.

29 Berchet, “Venezia e la Persia. Nuovi documenti”, s. 14; Alonso, “Embajadores”, s. 199.

30 Berchet, “Venezia e la Persia. Nuovi documenti”, ss. 14-17.

31 Fekete, Einführung, s. 462.

32 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 44-47, 196-200.

33 Ibidem, s. 47, 200-201; Berchet, “Venezia e la Persia. Nuovi documenti”, ss. 17-18; Fekete, Einführung, ss. 465-467 (Fekete tarafından bu mektuba verilen tarih yanlıştır). Bu tüccarın adı Berchet’te “Chieos” ve şu eserde “-io{” olarak geçmektedir Levon Bogos Zekiyan, “Xoja Safar ambasciatore di Sh#h Abb#s a Venezia”, Oriente moderno, 58, 7-8, 1978, s. 361: doğru şekli için bkz. Fekete, Einführung, s. 466; Archivio di Stato di Venezia (bundan sonra: ASV), Collegio, Esposizioni principi, filza 17 (16 Ocak 1608 more veneto) ve Secreta, Documenti persiani, busta 1, no. 12.

34 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 47-48, 201-209. Hacı Safar, “Saray ailesinin tüccarı” olarak sunulmuştur (sowd#gar-e x#wwe-ye yarife): bkz. Fekete, Einführung, ss. 461-464 (yanlış tarihli). Onunla ilgili olarak aynı zamanda bkz. Zekiyan, “Xoja Safar”, ss. 357-367. Hacı Safar tarafından Venedik’ten alınıp götürülen tüm malların listesi şu eserdedir: ASV, Collegio, Esposizioni principi, filza 19 (28 Mayıs 1610).

35 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 48-49, 65-66, 210-211; Berchet, “Venezia e la Persia. Nuovi documenti”, s. 22. Mektup şu eserde yer almaktadır: Fekete, Einführung, ss. 457-460 (yanlış tarihli) aynı heyetle ilgilidir. Alaaddin’in doğru adı şu eserde bulunmaktadır: ASV, Secreta, Documenti persiani, busta 1, nos. 22 ve 23.

36 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 49-50, 212-215; Berchet, “Venezia e la Persia. Nuovi documenti”, ss. 28-31; Fekete, Einführung, ss. 453-456 (yanlış tarihli). Elbette aynı dönemde Venedik’te özel ticaretle uğraşan başka İranlı tüccarlar da vardı.

37 1611 tarihli bir mektup, Şah’ın Venedikli bir özel temsilciyi en kısa zamanda Safevi sarayında görme isteğini içermektedir: bkz. Berchet, Venezia e la Persia, ss. 256-257.

38 Ibidem, ss. 73, 252-253.

39 Ibidem, ss. 254-255.

40 Ibidem, ss. 73, 257-258 ve 259.

41 Sagredo’nun girişimiyle ilgil özel dökümanlar Venedik’in şu arşivinde bulunmaktadır: the Archivio di Stato. Ben şu anda bu konuda çalışmaktayım.

42 Berchet, “Venezia e la Persia. Nuovi documenti”, ss. 31-34; Fekete, Einführung, ss. 499-503 (Şah’ın mektubu), 505-507 ve 509-511 (Ali Bali tarafından iki makbuz basılmıştır). Şahın tahta geçişi Venedik dükasına Türkçe olarak yazılmış bir mektupla duyurulmuştur: Onun bir kopyasını mühürlenmemiş olarak şurada buldum: ASV, Senato, Secreta, Deliberazioni Costantinopoli, filza 26 (13 Mayıs 1634).

43 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 50-52, 216, 218-225. Şah II. Abbas’ın mektubu şu eserde yer almaktadır: ibidem, s. 218 şunun gevşek ve kısaltılmış bir çevirisi olabilir: ASV, Secreta, Documenti persiani, busta 1, no. 33; Mektubun Farsça metni için bkz. Fekete, Einführung, ss. 513-515. Tiepolo’nun büyükelçiliği konusunda bkz. Il carteggio di Giovanni Tiepolo ambasciatore veneto in Polonia (1645-1647), (der.) Domenico Caccamo, Rome, Giuffrè, 1984, nadiren İran’a atıfta bulunarak (bkz. index).

44 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 225-228; Fekete, Einführung, ss. 517-520 (Şah’tan Düka’ya) ve 521-524 (Şah’tan İmparator’a). De Santis’in göreviyle ilgili nihai raporu şu eserdedir: ASV, Collegio, Relazioni, busta 25, fascicolo Q., n. 1, fols. 1a-13a.

45 La Persia e la Repubblica di Venezia. Mostra di Documenti dell’Archivio di Stato e della Biblioteca Marciana di Venezia, (der.) Maria Francesca Tiepolo (Tahran, 1973), ss. 53, 31 (Farsça çeviri); ASV, Collegio, Esposizioni principi, filza 61 (28 Mart 1650, Şah’tan Düka’ya bir mektupla birlikte).

46 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 52, 229.

47 Ibidem, ss. 52, 230 (Arakel’den Senato’ya), 231 (Senato’dan Şah’a).

48 Ibidem, ss. 55, 243-244; ASV, Senato, Corti, registro 40, fols. 240b-241a (Senato’dan Toskana Grandük’üne), 241b-242a (Senato’dan Toskana’daki Venedik büyükelçilerine), 242b-243a (Senato’dan Venedik’teki Toskana büyükelçisine).

49 Berchet, Venezia e la Persia, s. 52; Rudi Matthee, “Iran’s Ottoman Diplomacy During the Reign of Shah Sulayman I (1077-1105/1666-94)”, içinde Iran and Iranian Studies. Essays in Honor of Iraj Afshar, (der.) Kambiz Eslami, Princeton NJ, Zagros, 1998, ss. 154-155.

50 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 53-54, 231-239; Fekete, Einführung, ss. 535-538.

51 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 239-240.

52 1695 yılında gönderilen mektup için bkz. ibidem, s. 241. Pignatelli heyeti konusunda bkz. ibidem, ss. 56, 247; Raphaël du Mans, Estat de la Perse en 1660, (der.) Ch. Schefer, 2 cilt, Paris, Ernest Leroux, 1890 (reprint: Frankfurt am Main, 1995), cilt II, ss. 373-376. da Sellano’nun seyahati konusunda bkz. Du Mans, Estat de la Perse, cilt II, ss. 376-397; Fekete, Einführung, ss. 543-548 (Şah’dan Papa’ya) ve 549-551 (Şah’dan Düka’ya).

53 Örneğin Alaaddin ile Hace Şahsuvar yanlarında 40 balya ipek ve “birçok ham elmas” taşımaktaydı: bkz. ASV, Secreta, Documenti persiani, busta 1, no. 21.

54 Emmanuele Antonio Cicogna, Delle inscrizioni veneziane, 6 cilt, Venice, Giuseppe Molinari, 1842, cilt V, s. 644 and n. 1 s. 646.

55 Nurullah Falsafi, Zendeg#ni-e yah Abb#s-e avval, 5 cilt, Tehran, Elmi, 1371 (5th (der.)), cilt V, s. 1937.

56 Berchet, Venezia e la Persia, ss. 74 (Ludovico Gallo) and 202 (G. F. Sagredo); Pietro della Valle, Delle conditioni di Abbas Ré di Persia, Venedik, 1628, ss. 19-25 (Lar’ın fethi konusu, iki Venedikli tarafından Şah I. Abbas’a teklif edildi).

57 Safevi dış politikasında cordon sanitaire konusunda bkz. Matthee, “Iran’s Ottoman Diplomacy”, s. 165.

58 Elbette seyahatnameler ya da başka nitelikli raporlar, İranlılar açısından mevcut görünmemektedir.

59 Matthee, “Iran’s Ottoman Diplomacy”, ss. 148-177 (özellikle ss. 160-162).

60 Berchet, Venezia e la Persia, s. 35; Rudi Matthee, “Between Aloofness and Fascination: Safavid Views of the West”, Iranian Studies, 31, 2, 1998, ss. 235-236.

61 Ugo Tucci, “Una relazione di Giovan Battista Vecchietti sulla Persia e sul regno di Hormuz (1587)”, Oriente moderno, 35, 4, 1955, s. 153.

62 Matthee, “Between Aloofness and Fascination”, ss. 242-243.

63 Bedik, Cehil Sutun’un yazarıdır (Viyana, 1678) ve aynı zamanda Bonvisi’nin tamamlanır tamamlanmaz Papalığa göndermek istediği, o zamanda İran’la ilgili “çok zengin” yazılar yazan “signor Pietro” olarak da isimlendirilen kişiydi: bkz. F. de Bojani, Innocent XI. Sa correspondance avec ses nonces, 3 cilt, Rome, Desclée et C. ie-Editeurs Pontificaux, 1910-1912, cilt I, n. 1 s. 307.

64 Ibidem, cilt I, n. 1 s. 306.

65 Paolo Giovio, Lettere, (der.) Giuseppe Guido Ferrero, in Pauli Iovii opera, 8 cilt, Rome, Istituto Poligrafico dello Stato, 1956-1972, cilt I-II, index, s. v. “Sofi”. Ancak Prester John sahneden o kadar çabuk silinmedi: bkz. Şah I. Süleyman ile Prester John arasında gidip gelen mektuplar şu eserdedir: Matthee, “Iran’s Ottoman Diplomacy”, ss. 163-164 ve n. 61 s. 164. Son olarak, makalenin İngilizce metnini gözden geçirmesinden dolayı Justine Zara Rapaccioli’ye ve çok değerli yardımlarından dolayı da Paola Ragazzi’ye teşekkür etmek istiyorum. Elbette hatalar yazarın kendisine aittir.

Basılmamış Kaynaklar

Archivio di Stato di Venezia, Collegio, Esposizioni principi, filza 17; Collegio, Esposizioni principi, filza 19; Collegio, Esposizioni principi, filza 61; Collegio, Relazioni, busta 25; Secreta, Documenti persiani, busta 1; Senato, Corti, registro 40; Senato, Secreta, Deliberazioni Costantinopoli, filza 26.

Makaleler ve Kitaplar

Alonso O. S. A., Carlos, A los origenes de las relaciones entre la Santa Sede y Persia (1571-72), in Dalla Chiesa antica alla Chiesa moderna, (der.) M. Fois S. J., V. Monachino S. J. ve F. Litva S. J., Rome, Università Gregoriana Editrice, 1983, ss. 215-229.

Alonso, O. S. A., Carlos, “Embajadores de Persia en las Cortes de Praga, Roma y Valladolid (1600-1601)”, Anthologica annua, 37, 1989, ss. 11-271.

Berchet, Guglielmo, La Repubblica di Venezia e la Persia, Turin, Paravia, 1865.

Berchet, Guglielmo, “La Repubblica di Venezia e la Persia. Nuovi documenti e regesti”, Raccolta veneta, 1, 2, 1866, ss. 5-62.

De Bojani, F., Innocent XI. Sa correspondance avec ses nonces, 3 cilt, Rome, Desclée et C. ie-Editeurs Pontificaux, 1910-1912.

Brummett, Palmira, “The Myth of Shah Ismail Safavi: Political Rhetoric and ‘Divine’ Kingship”, in Medieval Christian Perceptions of Islam, (der.) John Victor Tolan, New York and Londra, Garland Publishing, 1996, ss. 331-359.

–––, Il carteggio di Giovanni Tiepolo Ambasciatore Veneto in Polonia (1645-1647), (der.) Domenico Caccamo, Rome, Giuffrè, 1984.

Cicogna, Emmanuele Antonio, Delle inscrizioni veneziane, 6 cilt, Venice, Giuseppe Molinari, 1842.

–––, La civiltà timuride come fenomeno internazionale, (der.) Michele Bernardini, 2 cilt, Oriente moderno, nuova serie, 15, 1996.

Du Mans, Raphaël, Estat de la Perse en 1660, (der.) Ch. Schefer, 2 cilt, Paris, Ernest Leroux, 1890, (reprint: Frankfurt am Main, 1995).

Falsafi, Nurullah, Zendeg#ni-e Shah ˇAbb#s-e avval, 5 cilt, Tehran, Elmi, 1371 (5. Baskı).

Fekete, Lajos, Einführung in die persische Paläographie, Budapest, Akadémiai Kiadó, 1977.

Forbes Manz, Beatrice and Margaret L. Dunaway, “Clavijo”, in Encyclopaedia Iranica, C. V, ss. 692-693.

Lucchetta, Francesca, “L’’affare Zen’in Levante nel primo Cinquecento”, Studi veneziani, 10, 1968, ss. 109-219.

Matthee, Rudi, “Between Aloofness and Fascination: Safavid Views of the West”, Iranian Studies, 31, 2, 1998, ss. 219-246.

Matthee, Rudi, “Iran’s Ottoman Diplomacy During the Reign of Shah Sulayman I (1077-1105/1666-94)”, içinde Iran and Iranian Studies. Essays in Honor of Iraj Afshar, (der.) Kambiz Eslami, Princeton NJ, Zagros, 1998, ss. 148-177.

Membré, Michele, Mission to the Lord Sophy of Persia (1539-1542), çev. A. H. Morton, Londra, School of Oriental and African Studies, 1993.

Membré, Michele, Relazione di Persia (1542), (der.) Giorgio R. Cardona and others, Naples, Istituto Universitario Orientale, 1969.

Pauli Iovii opera, 8 cilt, Rome, Istituto Poligrafico dello Stato, 1956-1972.

La Persia e la Repubblica di Venezia. Mostra di Documenti dell’Archivio di Stato e della Biblioteca Marciana di Venezia, (der.) Maria Francesca Tiepolo, Tehran, 1973.

–––, Relazioni degli ambasciatori veneti al Senato, (der.) Eugenio Albèri, serie III, cilt II, Florence, All’Insegna di Clio, 1844.

Shah Ism#il I nei “Diarii” di Marin Sanudo, (der.) Biancamaria Scarcia Amoretti, Rome, Istituto per l’Oriente, 1979.

Setton, Kenneth M., The Papacy and the Levant (1204-1571), 4 cilt, Philadelphia, The American Philosophical Society, 1976-1984.

Tucci, Ugo, “Una relazione di Giovan Battista Vecchietti sulla Persia e sul regno di Hormuz (1587)”, Oriente moderno, 35, 4, 1955, ss. 149-160.

Woods, John E., The Aqquyunlu. Clan, Confederation, Empire, Minneapolis and Chicago, Bibliotheca Islamica, 1976.

Zekiyan, Levon Bogos, “Xoja Safar ambasciatore di Shah Abbas a Venezia”, Oriente moderno, 58, 7-8, 1978, ss. 357-367.


Yüklə 14,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   95




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin