İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə1139/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   1135   1136   1137   1138   1139   1140   1141   1142   ...   1221
3885- qqULÜ-L AZM •iQ7~ Y7—~ : Kur’an (46:35) âyetinde bildirildiği gibi, kat’i azim sahibi, ciddiyet, sabır, sebat sahibi büyük zatlar. Hususan Peygamberler (Aleyhimüsselâm), başta Hz. Muhammed (A.S.M.), İsa, Musa, İbrahim, Nuh (A.S.)

3886- qqULÜ-L EMR h8¶ž~ Y7—~ : Müslümanları şeriat namına ve dinî ahkâm ile idare eden (halife, kadı, İslâm reisi, padişah, sultan, reis-i cumhur, reis, müdür gibi) zatlar. (Bak: Halife) (İslâmiyet nazarında memuriyet hizmetkâr­lıktır, bak: 675/1.p.)

3887- Kur’an ulü-l emre, yani idarecilere itaat etmeyi emrederken, itaatı mutlak bırakmamış, bazı şartlara bağlamıştır. Ezcümle bir âyette:

«(4:59) ~Y­X«8³~ «w<¬gÅ7~ _«ZÇ<«~_«< “Ey ehl-i iman!

«yÅV7~ ­p[¬0«~ Allah’a itaat ²v­U²X¬8¬h²8«ž²~|¬7—­~«— «ÄY­,Åh7~~Y­Q[¬0«~«— ve Resul’e itaat ediniz, sizden olan ulü-l emre de.” Dikkat edilmek lâzım gelir ki, Allah ve Resul’ü hakkında ~Y­Q[¬0«~«— ~Y­Q[¬0«~ diye itaat ıtlakı üzere tasrih edildiği halde, ulü-l emr hakkında ayrıca ¬h²8«ž²~ |¬7—­~ ~Y­Q[¬0«~«— buyurulmayıp, bunlara itaat, Resul’e atfen ve mahza itaat-i Resul’e tebaan emrolunmuş ve bu suretle tabiiyyet tahtında itaatın hem aynı kuvvetle mutlak olduğu gösterilmiş hem de isyan mevki’leri hükümden hariç bırakılmıştır.

¬s¬7_«F²7~ ¬}«[¬M²Q«8 «f²X¬2 ¯»Y­V²F«W¬7 «}«2_«0 «ž (325) Kezalik

¬¿—­h²Q«W²7~ |¬4 ­}«2_ÅO7~ _«WÅ9¬~ (326) hadis-i şerifleri de bunu mübeyyindir.

Şu halde âmirin her emri me’muru mes’uliyetten kurtarmağa kâfi gelmez. Bil’farz bir me’mur, âmirinin emriyle rüşvet alsa veya sirkat yapsa mes’uliyetten kurtulamaz. Bu ma’na “âmirin hilaf-ı kanun emri, me’muru mesuliyetten kurtarmaz” diye de ifade olunur. (Bak: 1537. p. sonu ve 2368.p.)



3888- Şayan-ı dikkat olan kayıdlardan birisi de, mü’minlere hitaben ²v­U²X¬8 kaydıdır ki ma’nası vazıhdır. Mü’minlerden olmayan ulü-l emre itaat dinen vacib kılınmamıştır. Bu hususta itaat değil, varsa bir ahde riayet mevzu-i bahs olacaktır.

Fakat taatin adem-i vücubundan behemehal isyanın vücubunu anlamaya kalkışmamalıdır. İtaatin adem-i vücubu, isyanın vücubunu müstelzim olma­yacağından, itaat mecburiyetinde bulunmamakla isyan mecburiyetinde bu­lunmak arasında fark vardır. Hakk-ı isyan başka, vazife-i isyan yine başka­dır. Binaenaleyh buradan, gayr-ı mü’min bir muhitte bulunan mü’minlerin, şuna buna karşı isyankâr bir ihtilalci vaz’iyetinde telakki edilmemeleri ve belki mü’minlerin, her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’a ve Resulüne karşı ma’siyetten içtinab ve aynı zamanda kendilerinden olan ulü-l emre itaat et­meleri ve tağutlara boyun eğmemeleri lüzumunu anlamak lâzım gelir.» (E.T. 1374)



3889- «Abdullah İbn-i Ömer Hazretlerinden rivayet olunduğu üzere Hazret-i Peygamber buyurmuştur ki: “Müslim olan kişinin taat vecibesidir. Hoşlandığında da hoşlanmadığında da. Meğer ki masiyet ile emredilmiş ol­sun. Ma’siyet ile emrolunana itaat yok.” Sure-i Şuara’da

«–Y­E¬V²M­< «ž«— ¬Œ²‡«ž²~ |¬4 «–—­f¬K²S­< «w<¬gÅ7~ «w[¬4¬h²K­W²7~ «h²8«~ ~Y­Q[¬O­# «ž«—

(26:150, 151) âyeti de bu babda sarihtir.

Âyette ¬š~«h«8­ž²~«— buyurulmayıp, ¬h²8«ž²~ |¬7—­~ buyurulması şayan-ı dikkattir. Bu mefhum ümera ve hükkâma şamil olduktan başka, emre bihakkın sahib olmak ve merci-i umur bulunmak mefhumunu da tazammun eder.» (E.T. 1376)



3890- «Fahreddin-i Razî bu esası tedkik ederek Allah ve Resulullah’dan sonra bir hey’et-i içtimaiyye halinde itaat-i kat’iyyeleri vacib kılınan ulü-l emirden murad, erbab-ı hall ü akd denilen ve ittifakları bütün ümmeti temsil ederek Kitab ü Sünnet’ten sonra re’sen bir delil-i şer’î teşkil eden ehl-i icma’ olması lâzım geldiğini, Allah’a ve Peygamber’e itaatten sonra en mutlak taatin ancak bu olabileceğini ve efrad-ı ümera ve hükkâm ve ulemaya itaat de bunlardan birine müteferri’ bulunduğunu, müdellel ve mufassal bir surette beyan etmiştir.» (E.T. 1377) (Bak: İcma-i Ümmet)

3890/1- Bir hadis-i şerif, ulü-l emre itaatin hududun mealen şöyle tarif eder:

«Allah’ın ve Resulünün emirlerini dinleyip onlara -hem neş’eli, hem ke­derli zamanımızda; hem zor, hem kolay halimizde- itaat etmek ve âmirleri­miz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercih etseler dahi onlara itaat et­mek ve niza (kıtal) etmemek, meğer ki emîrin açık bir küfrünü görseniz; ki onun küfrü hakkında yanınızda Allah kitabından kuvvetli deliliniz ola. (Bu surette inkâr edersiniz.)

Bu hadis, bil’intihab devlet nüfuz ve kudretini temsil eden emîre ve devlet reisine itaat etmek ve ona karşı isyan ve kıtale tasaddi etmemek husu­sunda sarih bir nassdır. Ziyade olarak da bu itaatin son hududu bildirilmiştir ki, bu da emîrin sarih bir nassın delalet ettiği açık bir küfrü iltizam ve emr etmiş olmasıdır. Bu surette onun velayetini inkâr etmek caiz oluyor. Aşağıda görüleceği üzere Resul-ü Ekrem: “Masiyette itaat caiz değildir. Ancak itaat marufdadır.” buyurmuştur.

Ümera-i sûe karşı itaat edilmeyip ne olacak? Davudî’nin beyanına göre zalim âmirler hakkında ulemanın içtihadı şöyledir: Bir fitneye, bir cevre, bir zulme sebeb olmadan hal’i ve iskatı mümkin olursa hal’ olunur. Mümkin olmazsa, vacib olan sabır etmektir. Bazıları şu tezi müdafaa etmişlerdir: Fasık kişiye ibtidada amme velayeti akdolunmamalıdır. Adil olarak akd-i bey’at edilip de sonra zulme, cevre başlarsa bir küfrü iltizam etmedikçe ona karşı huruç ve ihtilal sahih değildir.”» (S.B.M. 12.cild, 2113.hadis) (Bak: 2447.p.)



3891- Mevzuumuzla alâkalı olan bir kaç hadisi ibret için mealen veriyo­ruz:

«İstikbalde bir takım âmirler olacak ki, sizler onların işlerinden bazısını ma’ruf ve güzel görecek, bazısını da inkâr edeceksiniz. Artık münkeri münker tanıyan ve o hususta şüpheye düşmeyerek onu düzeltmeye çalışan, onun günahı ve cezasından berî olur. Eli ve dili ile münkeri değiştirmeğe gücü yetmediğinden dolayı ancak kalbi ile onu inkâr eden ve ondan nefret eden kimse de, o münker işe ortak olmak günahından salim olur. Fakat çir­kin iş yapanlara kalbiyle rıza gösteren ve o işi yapmakta olanlara tabi olan ise, hem günahtan berî olamaz, hem de ortaklık suçundan salim kalamaz.” (Bak: Emr-i Bilmaruf)

Sahabiler: Bu gibi emîrlerle mukatele etmiyelim mi, diye sordular.

Peygamber: “Namaz kıldıkları müddetçe hayır!” buyurdu.» (327)

«Allahu Zülcelal Hazretleri havarisi olmayan hiçbir peygamber gönder­medi. Bu yardımcılar, Peygamberlerin arkasında Allah’ın dilediği kadar du­rurlar. Orada Allah’ın kitabı ve Nebisinin sünneti ile amel edilir.

Ondan sonra ümera gelir. Bunlar kürsülerde otururlar. Bildiğiniz şeyleri söylerler. Reddettiğiniz şeyleri yaparlar, münkeri işlerler. Onları gördüğünüz zaman kendileri ile mücahede etmek her mü’mine borçtur. Gücü yeterse fi­ilen, yoksa sözle, buna da gücü yetmezse kalbi ile mücadele eder (amellerini kerih görür). Bunun dışında müslümanlık yoktur.» (328)

«Sizin üzerinizde bazı ümera peyda olur. Namazı vakitlerinden geciktirir ve bid’atler çıkarırlar. İbn-i Mes’ud (R.A.) dedi ki: “Onlara yetişirsem nasıl yapayım?” Buyurdu ki: Ey Ümmü Abd’in oğlu! Benden nasıl yapacağını so­ruyorsun. Allah’a isyan edene itaat yoktur.» (329)


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   1135   1136   1137   1138   1139   1140   1141   1142   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin