İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ


- Evet hadis metninde geçen “haya”



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə58/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   1221
167- Evet hadis metninde geçen “haya” insanlık âleminde temel unsur­dur. Zira hayasız kimse, kötülüklerin çirkin neticelerinden vicdani müteessir olma­yan insan­dır ki, fâsık-ı mütecahir mânâsını taşır. (Fâsık-ı mütecahir kelime­sine bakınız.)

İşte hadis-i şerif, yeni nesli günahlara iten nefsanî ve inkârcı telkinler için­deki asrî terbiyenin ve tedrisata hulul edip tabiatçılığı ve maddeciliği aşı­layan şer cere­yanların vahim neticelerini ihbar eder.

Hakikaten hadisin ihbarı gibi, bozuk cemiyetlerde başlıca iki dehşetli sı­fat hükmeder ki; biri sefahet çılgınlığının neticesi olan mütereddi bir haya­sızlık; diğeri ise, imansızlığın neticesi olan merhametsizlik ve gaddarlıktır.

Ahkâm-ı şer’iye cihetinde değil, belki ibret ve teyakkuz makamında zikre­dilen mezkûr (17:64) âyeti ise, daha çok asrımıza bakan vechiyle ifham ettiği zahir ve işarî mânâ ki; insî münafık şeytanların şerlerine karşı mü’minleri ikaz sadedinde Allah, insî ve cinnî şeytanlardan mürekkeb şer ce­reyanının mümessi­line ve mümessillerine hitaben: İnsanlardan gücünün yet­tiği kimseleri sesinle (yani şehevî çalgılarla ve si­hirbaz, aldatıcı ve yalan telkin ve propagandalarla) oynat, kaydır, şaşırt (idlal et) ve süvarilerinle (yani mü­cehhez askerî kuvvetinle) ve yayalarınla (yani içtimaî müesse­selerinle) üze­rine var (tahakküm et, ihtilal yap); (çeşidli neşriyat yollariyle) yaygara kopar (korkut, sindir); (riba yollarına ve haram muamelelere mecbur edip veya mülkiyet hakkını kaldırmakla) mallarına; ve (kendi ifsad edici tedris ve ter­biye sis­temine çekip) çocuklarına ortak ol. Onlara (aldatıcı, parlak) va’dlerde bulun (sizleri en üstün refah ve medeniyet se­viyesinde yaşatacağız (ve sizi şu makamlara çıkarta­cağız) deyip ümitlendir, kendine çek.) Fakat şeytan (insî münafık) yalnız bir aldatış va’d eder, diye ehl-i dalâletin ifsaddaki esas metodlarını icmalen beyan eder. (Bak: 2652,2653. p.lar)

Böyle ifsadata karşı müteyakkız olan ve âyetin devamından da anlaşıldığı üzere, şeytanın aldatamadığı hakiki mü’min nazara alınarak:

1-Gizli din düşmanlarının aşıladıkları sefahetlere girmez,

2-Dine hücumları karşısında hizmet-i diniyeden çekilmez, sebat eder,

3-İfsadkâr neşriyatlarına muhatab olmaz,

4-Derd-i maişet yolunda riba ve haram muamelelere maruz kalmamak için ön ted­birleri alıp uzak durmaya çalışır, (Bak: 412.p.başı)

5-Çocuklarını onların telkin sahasına sokmaz,

6-Refaha kavuşturmak gibi propagandalarına aldanmaz; şeklinde altı cihete dik­kati çeki­lip ikaz ediliyor.

167/1- Hem yine, Nuh (A.S.)’ın kıssasında: “Doğurdukları çocukları hüs­ranla­rını arttırır ve onlar ancak fâsık doğururlar” mealindeki (71:21,27) âyetler­den (ve o kıssadan her zamanın hisse-i dersi bulunması kaide-i külli­yesiyle) anlaşılır ki, maddi iktidara sahib ve cemiyette müfsid sultası bulunan hâkim ce­reyanların hükmü altın­daki bozuk cemiyetlerde çocuk terbiyesi çok müşkil ol­duğu gibi, o müfsid cereyan­ların terbiyesindeki çocukların da ekse­risinin fâsık olacağı galib ihtimaldir. (Bak: 412.p.sonu)

Gerçi böyle cemiyetlerde hidayet yolu tamamen kapalı değildir. Zira aynı cemi­yette bazıların hidayet yolunu takib ettikleri görülüyor. Eğer hakkı bul­mak şartları hiç bulunmasaydı “fetret devresi” olup mes’uliyet kalkardı. (Bak: Fetret)

İşte böyle fitne devrelerine karşı işâri mânâ külliyetiyle ümmeti teyak­kuza davet ile irşad eden pek çok âyat vardır.

168- Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor:

¬y¬9~«h¬±M«X­< ²—«~ ¬y¬9~«…¬±Y«Z­< ­˜~«Y«"«_«4 ¬?«h²O¬S²7~ |«V«2 ­f«7Y­< ެ~ ¯…Y­7 ²Y«8 ²w¬8 _«8

_«Z[¬4 «–YÇK¬E­# ²u«; š_«Q²W«% ®}«W[¬Z«" ­}«W[¬Z«A²7~ ­c¬B²X­# _«W«6 ¬y¬9_«K¬±D«W­< ²—«~

|¬BÅ7~ ¬yÁV7~ «?«h²O¬4 Ô­y²X«2 ­yÁV7~ «|¬/«‡ ­?«h²<«h­; Y­"«~ ­ÄY­T«< Åv­$ «š_«2²f«% ²w¬8



(9) ­v¬±[«T7~ ­w<¬±f7~ «t¬7«† ¬yÁV7~ ¬s²V«F¬7 «u<¬f²A«# «ž _«Z²[«V«2 «‰_ÅX7~ «h«O«4

“Her doğan çocuk muhakkak İslâm fıtratı üzerine doğar. (Bak: Fıtrat) Sonra anası ile babası onu Yahudi yahut Nasrani yahut Mecusi yaparlar. Nasılki her hay­vanın yavrusu tamm-ül aza olarak doğar. Hiç o yavrunun bur­nunda kula­ğında ek­sik, kesik bir şey görülür mü? Sonra Ebu Hüreyre radıyallahü anh (30:30) âyetini okudu ki meali şöyledir:

«Habibim! Allah’ın, insanları hakkı idrak ve kabule müsait yarattığı fıtrat-ı asli­yeyi -ki fıtrat-ı İslâmiyedir- rehber-i hareket ittihaziyle Allah’ın yarattığı bu İslâm ve tevhid seciyesini şirk ile tebdil etmek, muvafık değildir. Bu İs­lâm ve tevhid dini, en doğru bir dindir.» (Bak: 969.p)

Sahih-i Buhari 23. kitab, 93.bab ve 82. kitab, 3.bab; ve Sahih-i Müslim 46. kitab-ül kader 6.bab, aynı mevzuu beyan eder.



169- Aile mes’uliyetinde gayet hassas davranmayı telkin eden ve uhrevî netice­lerini tasvir ederek dünya gafletinden ikaz eden ve bu ciddi din terbi­yesi­nin neticesi olarak Cennet’teki kurtuluşun sevincini ihsas eden şu âyet:

«(52:25) «–Y­7«š_«K«B«< ¯m²Q«" |«V«2 ²v­Z­N²Q«" «u«A²5«~«— (Cennet’te) bazısı bazı­sına dönmüş soruşuyorlardır. Hem o zevk ve neş’e esnasında birbirle­rine yüzyüze yö­nelmiş ahval ve ef’alinden soruyor, hasbihal ediyorlardır. ~Y­7«_5 so­ranlar de­mekte­dirler (yine her biri demektir): «w[¬T¬S²L­8 _«X¬V²;«~ |¬4 «u²A«5 _ÅX­6 _Å9¬~ (52:26)

Evet doğrusu biz evvel ehlimiz içinde, ilimizde veya obamızda veya ha­ne­mizde ailemiz içinde yüreklerimiz titrer, korkar idik; âkıbetten endişe eder, bir is­yana düşmekten veya bir azaba maruz olmaktan korkar idik.

_«X²[«V«2 ­yÁV7~ Åw«W«4 Şimdi Allah bize menn etti; lütf u tevfikiyle bu ni­met­leri in’am buyurdu. ¬•Y­WÅK7~ «~«g«2 _«X²[«5«—«— Ve bizi o semum aza­bından ko­rudu.»

(E.T.4556) diyerek mesrur olurlar.(Bak: 30,31.p.lar)

170- Çocuğun dinî terbiyesi hakkındaki hadislerden biri de şudur:

_«Z²[«V««2 ²v­;Y­"¬*²/!«: «w[¬X¬, ¬p²A«, ­š_«X²"«~ ²v­;«— ¬?«ŸÅM7_¬" ²v­6«…«ž²—«~ ~—­h­8



(10) ¬p¬%_«N«W²7~|¬4 ²v­Z«X²[«"~Y­5¬±h«4«— «w[¬X¬, ¬h²L«2 ­š@«X²"«! ²v­;«:

Çocuklarınıza yedişer yaşlarını bitirince namaz ile emrediniz, onlar (on) yaşla­rını bitirmiş oldukları halde -namaz kılmazlarsa bu­nun üzerine kendile­rini hafifçe- dövünüz. Ve bu onar yaştaki çocukla­rın aralarını yataklarda ayı­rınız.” (Çocuk bahsi için “Vildan” kelimesine de bakınız.)



171- «Şer’an yedi yaşına gelen bir çocuğu namaz gibi farzlara peder ve vâ­lideleri onları alıştırmak için teşvikkârane emretmek ve on yaşına girse şiddetle namaz kıl­dırmak ve alıştırmak şeriatta var.» (E.L.II.66)

172- İmam-ı Buhari’nin Kitab-ül Cuma gibi Sahihinin müteaddid bablarında tahric ettiği bir hadiste :

« ¬y¬BÅ[¬2«‡ ²w«2 «–Y­7 ÎY²K«8 ²v­UÇV­6«— ¯~«‡ ²v­UÇV­6 “Ey ümmetim! Siz he­piniz ço­bansınız, ailenizin her ferdi öbürlerine karşı bir takım vazifelerin ifa­sıyla mü­kel­leftir. Ve bu vazifelerden dolayı Allah’a karşı mes’uldür.” buyur­muştur. Bu vazifeler ve mes’uliyetler şeriat-ı İslâmiyede müstakil fasıllar ha­linde bü­tün te­ferruatıyla tafsil ve izah edilmiştir... Bunların vazife ve mesu’liyetlerine:

­?­~²h«W²7~«— ¬y¬BÅ[¬2«‡ ²w«2 °ÄÎY²K«8«— ¯~«‡ ­u­%Åh7«~

_«Z¬BÅ[¬2«‡ ²w«2 °}«7­¶Y²K«8«— _«Z¬%²—«ˆ ¬a²[«" |¬4 °}Å[¬2~«‡

«Zevc raidir, aile halkının nafakasından ve terbiye-i fikriyyesinden, be­denî neşv ü nemasından mes’uldür. Zevce de, zevcin yed-i emanetine teslim ettiği aile yuvası­nın hüsn-ü muhafazasından mes’uldür, kem nazardan sıya­netle mü­kelleftir” vecize­siyle işaret edilip bu umdeler, yüzlerce ahbar ve ehadis ile tafsil edilmiştir.» (11) (Bak: 2367.p.) (Bu hadisin asıl metni, S.B.M. cild:3, Hadis No: 487’dedir.)

173- Çocuklarda haya hissinin gelişmesi için gereken terbiyeyi vermek, ço­cuk terbiyesinde en önemli yeri işgal eder. Haya hissi; nasihattan daha çok, İslâmî adaba uygun yaşayış ile gelişir. Başta adaba uygun giyinmek, konuşma­larda ciddiyet ve gayr-ı ahlâkî durumlara karşı gösterilen hassasiyet gibi husus­lara dikkat gerekmek­tedir. Büluğ öncesi çocukların küçük yaşta oluşları düşün­cesiyle kız çocuklarının başını örtmemek ve kısa giydirmek; erkek çocuklara da moda namı altında dar veya kısa pantolon gibi giyimler, haya hissinin gelişme­sine manidir. Peygamberimiz (A.S.M.) bir hadis-i şerif­lerinde:

¬h[¬RÅM7~ ¬?«‡²Y«2 «}«8²h­& Å–¬_«4 ¬y¬#«‡²Y«2 «}«8²h­& ~Y­O«3

¯?«‡²Y«2 ¬r¬-_«6 |«7¬~ ­yÁV7~ ­h­P²X«< «ž«— ¬h[¬A«U²7~ ¬?«‡²Y«2 ¬}«8²h­E«6

Çocuğun avretine riayet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğün av­reti gibidir. Allah, avretini açana rahmet nazarı ile bakmaz.» (12) buyur­makla vicdaniyatın (Bak: Vicdaniyat) ve ulvi hislerin teşekkülünde en önemli hususa dikkati çeker.

İslâm terbiyesinde çocuklar bu hassasiyetle korunurken, yabancı ve büluğa er­miş erkeklerin, büluğ öncesi çağındaki çocuklara karşı ciddiyetlerini muha­faza et­meleri, laübaliyane ihtilatta bulunmamaları tavsiye ediliyor. Ez­cümle: İmam-ı Azam hazretlerinin Ebu Yusuf’a şu vasiyeti var: «Henüz büluğ çağına yaklaşmış olanlar ile konuşma. Zira onlar birer fitnedir. Ama küçük çocuklar (*) ile konuşmanda ve on­la­rın başlarını okşamanda mahzur yoktur.» (İmam-ı Azam’ın Ebu Yusuf’a Vasiyeti. Ser­dengeçti Neşriyatı, 1962 An­kara, sahife:6) (Bak: 2820/1.p.)

174- İslâm aile hayatında kadın ve erkeğin vazife, hak ve mesuliyetleri tav­zih ve tanzim edilmiştir. Ezcümle: Aile hukuku ile alâkalı bir âyetin tefsi­rinde deniliyor ki:

«Erkeklerin mirasta istihkakları ziyade olmasının hikmeti (4:34)

¬š_«K¬±X7~ |«V«2 «–Y­8~ÅY«5 ­Ä_«%¬±h7«~ erkekler ve alel-husus recul olan tam erkekler, ka­dınlar üzerinde kavvamdırlar; onların üstlerinde dururlar, işle­rine bakarlar, dikkatle gözetir, muhafaza ederler, kâhyaları, müdürleri, muha­fızları, veliyy-ül emirleridir...

175- Şüphesiz ki, bu vazifelerini yapan ricalin de kadınlar üzerinde kavvam ol­maları ve onlardan itaat ü sadakat beklemeleri bir hakk-ı meşrula­rıdır. Binae­naleyh °€_«B¬9_«5 ­€_«E¬7_ÅM7_«4 saliha olan kadınlar da Allah’a itaat ederler. Ko­calarına karşı divan durup, haklarına riayet ederler.

¬`²[«R²V¬7 °€_«P¬4_«& Kocalarının gıyabında nefis ve mal ü namus ve haysi­yet ve esrar-ı âile gibi muhafazası lazım gelen hususatı ­yÁV7~ «o¬S«&_«W¬" hıfz-ı ila­hiye istinaden mu­hafaza ederler. Zira Allah bunların muhafazasını emretmiş­tir.

Aleyhissalatü Vesselâm Efendimiz’den mervidir ki: “Nisa’nın hayırlısı o ka­dındır ki; baktığın zaman seni mesrur eder, emredersen itaat ey­ler, gıya­bında bulunduğun zaman da seni malında ve nefsinde hıfze­der” buyurmuş ve bu âyeti okumuştur...

176- Åw­;«ˆY­L­9 «–Y­4_«F«# |¬BÅV7~«— Ey kavvam olan ve zevcelerinin hakla­rını ve­ren zevcler! Nüşuzlarından, yani kafa tutup itaatsızlık etmelerinden kork­tuğunuz, korkacak bir emare hisset­tiğiniz karılara gelince...

Nüşuz: Esas-ı lügatta irtifa’ ve tümseklik mânâsından me’huz olarak, kadı­nın kocasına kafa tutup isyankâr bir vaziyet almasıdır ki, güya kendisini yüksek farzedip itaatını ref’eylemiş olur.

Böyle bir hal karşısında; Åw­;Y­P¬Q«4 evvela bunlara va’z u nasihat ediniz. ¬p¬%_«N«W²7~ |¬4 Åw­;—­h­D²;~«— saniyen; yataklarda mehcur bırakınız. Åw­;Y­"¬h²/~«— sa­li­sen; hafifçe ve şeyn-âver olmıyacak (iz bırakmıyacak) bir surette biraz dö­vüveriniz. Bi­naenaleyh ®Ÿ[¬A«, Åw¬Z²[«V«2~Y­R²A«# «Ÿ«4 ²v­6_«X²Q«0«~ ²–¬_«4 size itaat eder­lerse artık ta­arruz için aleyhlerinde vesile aramayınız.» (E.T.1348) (Bak: Ta­lak)




Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin