Yararlı Olma İlkesi
Toplum bir doktorun hastasının yararı için olumlu davranışlar sergilemesini, elindeyse olabilecek zararı önlemesini ya da hafifletmesini, meydana gelmiş bir zararı gidermesini ya da azaltmasını ve daha da ileri giderek sağlıklı yaşam seviyesini yükseltmesini, yani iyiliğini artırmasını bekler. Bu beklenti her zaman söz konusu olabilir mi, ne ölçüde gerçekleşebilir, ya da her zaman gerekir mi gibi sorular tıp etiğinin “yararlılık ilkesinin” temel sorularıdır.
Günlük hayatımızda ifade ettiğimiz genel kurallar niteliğindeki, örneği “sakatlara yardım edilmelidir”, “başkalarına zarar gelmesi önlenmelidir” gibi birtakım yardımsever düşüncelerimizi uygulamaya sokmakta zaman zaman engeller ile karşılaşırız. Bizleri neler sınırlar? Önce maddi imkânlar kimlere ne kadar yarar sağlanacağını sınırlayacaktır. Örneği, parası ya da güvencesi olmayan hastalar acil durumda değillerse tedavi edilemezler. Bazen de bir yerde/kurumda hizmet eden sağlık görevlilerinin sayısı az, ya da o vaka/durum için bilgi ve becerileri yetersiz olabilir.
Bir takım kurallar ve kararlar, örneği, Sağlık Bakanlığının, hastanenin ya da sigorta şirketinin hastalara neyin ne kadar tahsis edileceğini önceden belirlemiş olması da hastalara sağlanabilecek yararları sınırlayacaktır. İnsanların tercihleri, örneği doktor ile hastanın, ya da ilgili iki doktorun farklı görüşleri çatıştığında da yararın sağlanması konusunda engeller oluşabilir. Doktorun kendisine olan ödevleri, örneği sağlığı, zamanının darlığı, işinin yoğunluğu, özel hayatı, istese de gücünün yettiğinden fazla hastaya yardımcı olmasını engelleyebilecek sebeplerdendir. Doktorun kendisiyle özleştirdikleri, örneği ailesi, öğretmenleri, yakın arkadaşları, meslektaşları da kime ne zaman ne kadar elini uzatabileceğini tayin eden unsurlardandır.
Yararlı olup olmamak çok kere kişinin kendi tercihine bağlıdır. Örneği, günlük hayatımızda ihtiyacımızdan fazlasını başkalarıyla paylaşarak mütevazı bir tüketim ile yetinip yetinmemek bizim elimizdedir. Yararlı olma ilkesiyle ilgili sorunlar yurttaşların olduğu kadar, devletlerin ve sağlık kurumlarının siyasetine göre de değişir. Örneği, herkese sağlık güvencesi sağlanabilmesi için mükelleflerden daha yüksek vergi alınıp alınmaması; daha çok sayıda hastaya faydalı olabilmek için, yarar ihtimali düşük olan pahalı tedavilerden vazgeçilip geçilmemesi insanların değerleri, öncelikleri doğrultusunda karara bağlanır.
Bir kişinin bir başka kişiye sağlayacağı faydanın hangi sınırlar içinde onun ödevi olduğu da etik değerlendirmeyi gerektirir. Örneği, hiçbir kimse bir yabancıya böbreğini bağışlamak zorunda değildir; eğer veriyorsa bu övgüye değer bir davranıştır. Ama alıcı vericinin bir yakını, örneği annesi olduğunda durum değişecektir. İnsan üzerinde yapılan araştırmalarda da, “bu deney deneğin yararına mıdır?” sorusu tartışmaya açıktır. Eğer bir denek, üzerinde yapılan araştırmadan kendisi yararlanmayacaksa, yapılan araştırma toplumun, gelecek nesillerin yararı için yapılıyorsa, bu deneğe haksızlık mıdır? Ya da şöyle sorabiliriz; tıp alanındaki araştırmalar ne zaman haklı/doğru görülebilir? Bu sorunun cevabını yarar sağlama ödevinin tanımında buluruz: “Yarar sağlamak, bir eylem/fiil/davranış ile olası yararları olası zararlarla dengeleme ödevidir.” Bunun içindir ki hayvan ve doku deneyleri olumlu sonuç verdiğinde, bilgilenen ve rızasını veren insanlar üzerinde deney yapılabilmektedir. Tıp deneyleri, örneği aşı denemeleri ve gen araştırmaları daha yararlı tedavi yöntemleri geliştirme ümidiyle, herkesin yararı için yapılır.
Yararlı olma ödevinin, zarar vermeme ödevinden temel farkı; herkesin zarar vermeme ilkesine zorunlu olarak uyması gereğidir. Hastaya zarar vermemek de, etik olduğu kadar yasaca bir yükümlülüktür. Davranışı yasaya uymayan sonucuna mahkûm olur; çünkü zarar vermeme ödevi tarafsız itaati gerektirir. Ancak zorunlu aşılar gibi bir takım koruyucu hekimlik uygulamaları yarar sağlamayı zorunlu kılar. Yararlı olma ilkesi, yararlı bir fiilin ödev olmasını gerektirmediği gibi, çok kere tam bir yükümlülüğü ve tarafsız bir itaati gerektirmez; ve yararlı olma ilkesine uymamak nadiren cezalandırılmaya yol açar. Yararlı olmak çoğunlukla insanın arzusuna bağlıdır, dolayısıyla ödev ahlakını, etik bakımından gerekeni aşar. “Yardım etmeliyim” dediğimizde, çoğu kere kendi kendimize bir ahlak ödevi yüklüyoruz demektir. Örneği, toplumun yardımına ihtiyacı olan, başkalarına bağımlı kişilerin, örneği zekâ özürlü olanların eğitimi ve bakımı için kurumlar yaptırılmıştır. Kendi kendisine yüklediği gereklilik ile pek çok doktor depremzedelerin yardımına koşmuştur. Böylece istenmeyen sonuçları önlemek, felaketzedelere yararlı olmak için yardımsever doktorlar özveride bulunmuştur.
Bir toplumun bireyleri olmak, karşılıklı alış veriş içinde olmak anlamına gelir. Hepimiz birbirimizden yararlanıyoruz. Yardım almak ve yardım etmek üzere insanlar arasında ima edilmiş bir sözleşme vardır. Hiçbir kimse kendi kendine yetmez. Ancak toplum dışında kalan, tecrit edilmiş kişilerin yararlı fiillerde bulunma ödevi yoktur. Sağlık görevlileri de kendi kendine yetmez. Tarihten bu güne hekimlik değerleri değişse de karşılıklı yararlanma kuralı değişmemiştir. Hipokrat Yemini incelendiğinde görülür ki doktorun hocalarına ve meslektaşlarına olan yükümlülüklerine çok değer verilir. Öyle ki evladın babasına minnettar olduğu gibi, doktorun da onu yetiştiren hocalarına minnettar olması beklenir, yani bir bakıma kendisini eğitenlere borçlu sayılır. Hipokrat döneminde hekimin hastasına ödevi ise bir hayırseverlik ve hizmet verme anlayışı içinde değerlendirilirdi. Günümüz hekim-hasta ilişkisinin sürüklendiği maddi alış veriş içindeki kargaşada dikkat edilirse görülür ki, bugünün doktorları hastalarına çok şey borçludur. Örneği, doktorlar hastalarından tıbbi bilgiler edinir; hastaların üzerinden tecrübe kazanır; pratik uygulamalarda bulunmanın yanı sıra, denek olarak hastalarından yararlanır, araştırmalar yapar; meslek uygulamaları sonucunda bir takım ayrıcalıklar kazanır ve saygın bir yer edinirler.
Yararlı Olma İlkesi Davranışlarımıza Ne Zaman Yön Vermeli?
Olabilecek bir zararı önlemek ya da azaltmak bizim gücümüz dâhilinde ise, bunun için elimizden geleni yapmalıyız. Eğer ciddi bir zarar görme ihtimali olan bir kişinin bize ihtiyacı varsa ve zarar görmemesi için bizim bir şeyler yapmamız gerekiyorsa ve her ne ise yapacağımızın o kişinin zarar görmesini önleme ihtimali varsa o kişiye yardımcı olmalıyız. Tanımadığımız, sorumlu olmadığımız kişilere sağlayacağımız yararın yeter olup olmadığını anlayabilmemiz için ölçümüz, “ben bundan azını yaparsam yanlış olur” diye düşünüyor olmamızdır. Ancak, yardım etmek isteyen kişinin eyleyeceklerinin kendi hayatına, kendi geleceğine ciddi biçimde zarar verme ihtimali bulunuyorsa, o kişi muhtaç olana yardım edemeyebilir. Örneği, yüzme bilmeyen birisinin denizde boğulma tehlikesi olan bir başka kişiye yardım edebilmesi akla uygun olmadığı gibi, mümkün de değildir.
Yararlı olma ilkesi içinde pek çok sorun barındırır ve klinik uygulamalarda birçok ikilemle karşılaşılır; hangi yararların, hangi sınırlar içinde doktorun ödevi olduğu tartışmalara neden olur. Doktorun hastaya yarar sağlaması ne zaman zorunludur, yani ödevidir ve dolayısıyla yarar sağlamakla yükümlüdür? Doktorun hastaya yarar sağlaması ne zaman isteğine bağlıdır, yani doktorun ödevini aşan bir davranış sayılır? Doktor bir hastaya yardımcı olamadığında, yarar sağlayamadığında ne zaman etik bakımdan yetersiz sayılır? Yapabilecek durumda iken hastaya yararlı olmayan bir doktor hangi koşullarda meslek ödevini çiğnemiş sayılır? Doktorun hastaya yarar sağlama yükümlülüğünün sona erdiğine nasıl karar verilir? Hasta doktordan görevinden fazlasını bekliyorsa, doktor ne yapmalıdır? Görevi dışında bir doktorun bir hastaya yardımcı olması gerekir mi? Hastanın iyileşme ümidi çok azsa, doktorun tedaviye devam etme yükümlülüğü var mıdır? Bu gibi soruları çoğaltabiliriz.
Bir insanın sağlığı ya da hayatı tehlikedeyse ve o insana olabilecek zararın önlenebilmesi için o anda oradaki doktora ihtiyaç varsa ve yapacağı müdahale ile bu insana olabilecek zararı bu doktorun önleme ihtimali bulunuyorsa ve doktorun girişimiyle o insanın tehlikeyi atlatma ihtimali varsa, doktor kendisine muhtaç olan bu insana elini uzatmalıdır. Böyle bir durumda yapılacak olanın doğru olup olmamasının ölçüsü, tıbbi girişimle hastaya sağlanabilecek yararın, ona verilebilecek zarardan ve girişimin külfetinden, yani bedelinden ağır basıyor olmasının beklenmesidir.
Dostları ilə paylaş: |