Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++


Zeydiyye’nin İtikâdî ve Amelî Görüşleri



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə127/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   123   124   125   126   127   128   129   130   ...   283
ILH2004-MZHP

 
Zeydiyye’nin İtikâdî ve Amelî Görüşleri 
İtikad konularında Zeydiyye, el-menzile beyne’l-menzileteyn prensibi hariç, 
Mu‘tezile’nin beş esasından dördünü bazı küçük farklılıklara rağmen aynen 
benimsemiştir. Zeyd, Şehristanî’nin belirttiğine göre, Mu‘tezile’nin lideri 
Vâsıl b. Atâ’nın öğrencisi olması sebebiyle onun düşüncelerini benimsemiş, 
kendisinden sonraki mensupları da usûlle ilgili konularda Mu‘tezile 
düşüncesine meyletmişlerdir.  İki mezhep arasındaki yakınlık sebebiyle, 
Bağdat Mu‘tezilesi’nin bir kısmı da Zeyd’e intisap ederek, kitaplarında 
kendilerinin Zeydî olduklarını belirtmekten çekinmemişlerdir. Bu ekolün 
önde gelen âlimlerinden Kâdı Abdülcebbâr (ö. 415/1025), Zeydiyye 
akaidinin ilk eseri olan İmam Kâsım er-Ressî’nin (ö. 246/860) el-Usûlü’l-
Hamse adlı eserini şerhetmiş  ve  bu  çalışmasını  Şerhu Usûli’l-Hamse diye 
isimlendirmiştir. 
Zeydiyyye’ye göre tevhid, Allah’ı birlemek demektir. Yani Allah’ın 
zâtını her türlü şüpheden uzak tutmaktır. Allah’ın sıfatları O’nın zâtının 
aynıdır. Bu sıfatların zıtları Allah’a nispet edilemez, Allah’ın zâtına zâid 
değildirler ve kadîm de olamazlar. Mahlûkâtın sıfatları Allah’a izafe 
edilemez. Allah’ın sıfatları zâtından, zâtı da sıfatlarından ayrı değildir. Allah 
zâtıyla alîm, kadîr, semî, basîr ve hay’dır.  İnsan, aklıyla Allah’ı bilmekle 
mükelleftir.  İnsan aklı  eşyanın iyi ve kötü (husun-kubuh) vasfını 
bilebileceği için, akıl sorumlu olmanın  şartıdır (Gökalp, 2006). Adalet 
prensibine gelince Allah, küfrü, zulmü ve adaletsizliği yaratmaz, insanlara 
sadece iyiliği ve itaati emredip kötülüğü yasaklar ve insanı kendi fiilinde 
serbest bırakır. Allah’ın akıl ve güçle donattığı insan, fiillerini kendi 
iradesiyle yapar. Allah küfrü ve zulmü yaratmaz ve onları emretmez. Kim 
bunlardan birini yaparsa Allah ona merhamet etmez. Allah insanlar ile iman 
arasında bir engel koymaz. Allah itaati emredip masiyeti nehyeder; insanlara 
iyilik ve kötülüğü gösterir. O, kullarının fiillerinden berîdir. Küfür ve iman 
Allah tarafından açıklanmıştır. Bu ikisini yapmak ise insanlardandır (Gökalp, 
2006).  
Mu‘tezile’de olduğu gibi Zeydiyye’de de el-va‘d ve’l-va‘îd, iyilik 
yapanları ödüllendireceğini vaat eden Allah’ın bu sözünden dönmemesidir. 


 
 
107
Va‘îd ise kötülük yapanları, günah işleyenleri cezalandıracağını söyleyen 
Allah’ın bu sözünde durmasıdır. Müslümanlardan büyük günah işleyenler 
tövbe etmeden öldükleri taktirde cehennemde ebedî olarak kalacaklardır. Bu 
sebeple Peygamber’in şefâati sadece cennet ehli içindir. Açık vaîd ayetlerine 
aykırı olduğundan cehennem ehli için şefâat olmayacaktır. Dolayısıyla 
Zeydiyye, genel olarak, büyük günah sahibini fâsık-mümin olarak 
isimlendirir ve onların tövbe etmeden ölmeleri halinde ebedî cehennemde 
kalacağına inanır (Gökalp, 2006).  
Zeydiyyye’ye göre emr bi’l-ma‘rûf ve nehy ‘ani’l-münker, iyiliği 
emretmek ve kötülükten sakındırmak anlamına gelmektedir. Belirli şartlar 
yerine geldiğinde, bu prensibi uygulamak vâciptir. Bu ilke, siyasî boyutuyla 
ele alınmaktadır.  İlim ve kudret şartları bulunduğu taktirde onu uygulamak 
zorunludur. Mazlûma yardım etmek ve onu zâlimden kurtarmak farzdır. Bu 
ilke gereği, halkı isyankar olan bir memleketten göç etmek (hicret) vâciptir. 
Bu prensibi uygulamaya önem veren Zeydîlik’te bu prensibi uygulamakla 
sorumlu  muhtesib  adıyla bilinen kişiler bulunmaktadır. Muhtesib, imam 
adına  şehir, kasaba ve köylerde bu prensibin uygulayıcısıdır. Zeydîler, bu 
ilkeyi hem dinî hem de siyasî boyutuyla kurumsallaştırmaya çalışmışlardır 
(Gökalp, 2006). 
Zeydî fıkhı, füru konularında birçok hususta Hanefî fıkhı ile büyük bir 
yakınlık içindedir. İmam Ebû Hanife, Zeyd’le irtibatı olan bir fakih olup, onu 
Emevîler’e karşı isyanında desteklediği için bazı Zeydî tarihçiler Ebû 
Hanîfe’yi Zeydiyye ricâlinden saymışlar; Zeydiyye imamları da, Ebû 
Hanife’ye nisbet edilen ifade ve metinleri, kendi ifade ve metinleri olarak 
kabul etmişlerdir. Kısacası Zeydiyye, amelî esasların çoğunda, genellikle 
Hanefiyye mezhebine yakın görüşleri benimsemektedir. Bazı konularda ise 
diğer  Şiî fırkalarla parelellik arzeden Zeydiyye, humus vergisi konusunda 
İmâmiyye’ye oldukça yakındır. Bunun yanında  İmâmiyye’nin meşrû kabul 
ettiği mut‘a nikahı, yani belli bir zaman ve ücret (mut’a) mukabili akdedilmiş 
muvakkat nikah, Zeydî fıkhına göre, İslâm’ın ilk devrinde mübah iken daha 
sonra neshedilmiş haram bir nikah türüdür. Yine Zeydîler’e göre, 
İmâmiyye’den farklı olarak, mestler üzerine meshetmek, adil veya zalim 
herkesin arkasında namaz kılmak, Ehl-i Kitab’ın kestiğini yemek caiz; fakat 
muvakkat nikahın yanı sıra takiyye yasak, bedâ ise mümkün değildir (Öz, s. 
86-7). 

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   123   124   125   126   127   128   129   130   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin