Anahtarlarıyla tasavvuf ve tarîkatlar Giriş



Yüklə 200,78 Kb.
səhifə4/5
tarix06.03.2018
ölçüsü200,78 Kb.
#44548
1   2   3   4   5

a)Aclık (cu) ve Az Yemek:Yemek ve icmekten baska nimet bilmeyenin ilmi az,sıkıntısı cok olur.

b)Az Uyuma: Az uyumak Allah’a dönüşün ifadesidir.cünkğ uyku,organları tembellestirir.Az uyumak kalbi cilalandırır,nurlandırır.Az uyumak,aclık ve az yeme sonucu elde edilir.

c)Az Konuşmak: Az konusan kınanmadıgı gibi,itibarı da cok olur.Dilimi tutan kötülüklerden kurtulur.Dilini tutup kalbini söyletenin güahları az,kalbi rahat olur.

-Allah insana iki kulak,bir agız verdigine göre,insanın iki dinleyipo bir söylemesı esastir.



8.Halvet (Uzlet) ve Çile

-Halvet,sevgiliyle başbaşa olmak demektir.tasavvuf istilahında,tarikata giren bir müridin muayyen bir zaman sonra şeyhinin emriyle insanlardan uzaklaşarak,tekkedelerin cilehane veya halvethane denilen özel bir bölğmünde inziva hayatı yasaması,kendimi Hakk’a vermesidir.

-Uzlette süresi ve sebebi belli olmayan bir yanlızlık ve halktan uzaklaşma vardır.

-cile farsa 40 demektir =halvet

-İnsanda kötü huy ve mezmum sıfatların kaynagı sayılan nefsin terbiye ve tezkiye edilmesi hususunda başvurulan rıyazat ve mücahede yollarından biri de cile ve erbain denilen halvet usulüdür.

-halvetin süresi tarikatlere göre üc gün,kırk gün,ya da binbir gündür.

-sartların yerine getirilmemesi halinde çile bozulmuş olur.Buna çile kırmak tabir edilir.Kıranlara da cile kırgını denilir.

9.Celvet veya Halvet Der-Encümen

-celvet,bir kimsenin vatanından ve ailesinden uzak düsmesi.tasavvuf da ise halktan uzaklasıp tenhada Hakki le basbasa kalmak demek olan halvetle karsıt anlamlıdır.Kulun İlahi sifatlarla ve güzel huylarla bezenerek halvetten cıkıp halkın arasına karisması demektir.

-bütün peygamberlerin,büyük velilerin hayatında halvet ve cehalet görmek mümkündür.

-celvet,labden bulanıklıkların giderilmesi,gönül aynasının parlatılması ve nurı ilahinin kalbi aydınlatmasıdır.

-nakşibendilerde halvet der encümen- halk icinde fakat tek başına

10.Arif

-Arif,tecrübe ile bilgi sahibi olan demektir.Arif marifet ehlidir,marifet ise takva ve süluk neticesi hasıl olan bir bilgidir.

-Mimşah Dineveri’Arife göre kainat bir aynadan ibarettir.Ona baktıgında Hakk’ın tecellisini müsahade eder.‘

-Marifet ehli olan arif de,kesflerinde yanılabilir,cünkü o da insandır.Masum olan ancak peygamberlerdir.

-Zünnun Mısri,arifin üc alameti bulundugunu belirtir:

a)Marifetin nuru veraın nurunu söndüremez

b)Seriatın zahirine muhalif batın ilminden bahsetmez

c)Merametleri kendisini seriatın zahirine aykırı kareket etmeye sevk etmez,yani arif erdim diye vera‘ duygusunu,günah ve haramlardan sakınmayı eldan bırakmaz.

-Arifin en önemli sıfatı istikamettir.

11.Veli-Velayet

-Veli,Allah’a dost.tasavvuf kavramı olarak;

a)Allah’ın gözetip korudugu kimsedir

b)Allah’a taat ve ibadet işini uhdesine alan kişi.

-İki türlü velayet vardır:

a)Velayet-i amme:Seriatın farz ve vacip derecesindeki emirlerini eda etmek icin cabalama ve gayret gösterme haline denir.

b)Velayeti hassa:ayakta,oturarak ve yanları üzere yattıklarında bile zikir ve fikir uyanıklıgına ermiş,Allah’ı görğyormuscasına kulluk suuruna ulasmıs kişilerin halidir.Kurb ve huzur hali bu makamdadır.

-Salik,dinde kemalin zirvesine ermeye can atan kimsedir.Velayete acılan yolun sartı söyle sıralanır:

a.Saglam bir inanc ve teslimiyet

b.farzşarı yerine getirip yasaklardan sakınmak

c.Farzların edasından sonra nafilelere devam,kulu Hakk’a yaklastırır.

B.Tahakkuka dair Kavramlar

-Tahakkuk boyutunda elde edilen bilgier ve duygular,genellikle vehbidir. Hak vergisidir.

-Bu yüzden tahakkuk kavramlarını kalbi ve vicdani olanlar,ilim ve narifete dair bulunanlar olmak üzere ikiye ayırdık:

I.Kalbi ve Vicdanş Olanlar

1.Vecd be İstiğrak

-yüksek heyecan anlamına gelen vecd,Hakk’tan gelen tecellilerle gercekleşir.cosku halidir.Vecd bulus,fakd kaybedistir. Bu iki halden biri gelince öbrü gider.

-vecd genellikle üc derecede gercekleşir :Tevacüd,vecd ve vücud.

-Tevacüd,kulun gayret ve iktisabıyla,hatta bazen kendini zorlayarak vecde ermeye calısmasıdır.İnsanın kalbinde beliren kasveti izale icin niyazlar ve aglayıp sızlanmalarla vecde varmak icin yapılan bir terim,bir alıstırmadır.

-vecd ise Hakk’ın binbir tecellisini müsahade edilebilen kimsenin muhabbet sonucu,icinin ferahlaması ve o halin verdigi zevk ile kendinden gecmesidir.Vecde zorşama yoktur ve her an kendini gösterebilir.

-tasavvuf edebiyatında vecdin ileri derecesi sayılan vücud,vecd halini idrakten sonra meydana gelir,Hakk’ı bularak beşeri sıfatların kaybolması demektir.

-Sehv,Hakk’da baki olmak,mahv da Hakk’ta fani olmaktır.

-baslangıcı tevacüd,ortası vecd,nihayeti vücud lafzıyla ifade edilebilir:Tevacüd deniz kıyısına varmak,vecd denize girmek,vücud da denizde bogulmaktır.

-İsitğrak,vecdin ileri derecesi olan vücüdla yakın anlamlıdır.İlahi sevginin istilaso sebebiyle salikin kendinden gecmesidir.

-İstiğrak halindeki salik,suya atılarak (suyun icinde) batıp kaybolan tas gibidir.



2.Cezbe

-birseyi cekmek,tasavvufta Hakk’ın kulu kendine cekmesinden meydana gelen bir haldir.Cezbe Allah’ın kula ihsanı oldugundan,kulun elinde degildir.Allah dısında herseyi unutarak kendinden gecer,kullugundan habersiz hale gelir,vecd ve istiğrak halini yasar.

-sohbet,zikir ve sema eclislerimde kendinden gecen,kimselerin davranıslarına da cezbe adı verilmektedir.

3.Aşk ve Muhabbet

-Ask kelimesinin aslı ışktır.ışk sarmaşık demektir.sarmaşık nasıl sarıldıgı yeri istila ederse,aşk da girdigi kalbi ve vücudu öylece istila ettiginden,siddetli sevgiye aşk denmiştir. Kur’an’da zikredilmemiş.

-Muhabbet baslangıcta Hakk’tab zuhur etmiş ve bütün alemin icadına sebep olmustur.Allah onları,onlar da Allah’ı severler (Maite 5/54)

-Mutesavvuflar askı mecazi vehakiki olmak üzere iki türde incelerler:

Mecazi ask:Gecici suretlerden birini sevmektir.Sehvetsiz,ilahi ve hakiki aşka götüren bir köprü olmak satıyla,böyle bir ask da hos karsılanmıstır.

Hakiki ask:Allah’ı sevmektir.

-Sufiler askın temelini muhabbet olarak görürler.

-İnsanın meyil ve sevgisine etki eden 4 sebep vardır:

1.İnsanın ilk sevdigi sey kendi zatıdır.İnsan azaların selametini,mal,evlad,akraba ve dostlarını sever

2.İhsandır,cünkü insan ihsanın kölesidir.

3.Esyayı,onlarda tecelli hünü mutlaka yönelmek

4.varlıklar arasındaki münasebet ve benzerlik de sevgi sebebiyledir.ruh ı mutlaka baglı bir ilahi nefha olusundan,asıl menseine ilgi ve sevgi duyar.

Allah sevgisinin kalbe yerleşmesini saglamanın iki yolu vardır:

1)Nefsin baska seylere meyil ve arzularını azaltarak gönülden masiva sevgisini cıkarmakla olurç

2)İbadet ve taatla marifeti artırmak.nafile ibadet etmek.

4.Havf ve Reca

-Havf korku,reca ise ümid demektir.İmanın sıhhatinin sartlarından biri de,imanın korku ve ümid arasında bulunmasıdır.

-Havf ve recanın ileri derecesine ve icinde bulunulan ana ait olanın kabz ve bast denir.Kabz ve bastın ileri derecesi de heybet ve ünstür.Reca,insanın iradesinde olan bütün şeyleri hatırladıktan sonra hoşlandıgı şeyi beklemesidir.

-Havf,marifet sonucudur.Zühd,sabır ve tevbe havfttan kaynaklanır.

-kişiyi ümitsizliğe sevk edecek aşırı korkusu makbul saılmamıstır.Övülen ve begnilen havf,kulu günaha düsmekten dakındıran,taaata tesvik eden kamil manadaki havftır.

5.Kabz ve Bast

-kabz ve bast,havf ve recadan sınra meydana gelir.Kabz daralmak,bast genişlemek ve ferahlamak demektir.

-Kabz,cezayı gerektiren manevi bir durumun kalpte belirmesiyle meydana gelir.Mükaafat ümidiyle salikin gönlünde meydana gelen ferahlık da basttır.

6.Heybet ve Üns

-Heybet ve üns,kabz ve bastın üsütnde iki haldir.Heybet kabzın,üns de bastın yukarı derecesidir.heybet,korku ve saygı hislerini birden uyandıran bir haldir.Üns ise alısmak ve yaklasmak,Allah’ın cemalini düsünerek kalbin ferahlamasıdır.

-Heybet,O’nun yakınlıgından mahrum olma korkusudur.Üns ise ilahi cemali seyretmekten haz duymaktır.

-Üns ayrıca askın sevgilisiyle samimi olması,resmiligin ortadan kalkması halidir.



7.Gaybet ve Huzur

-Gaybet kendinden gecmek,huzurda bulunmak demektir.

-Gaybet hali,Hakk tarafından vuku bulur,yani mükaşefeden doğar.

-Huzur Hakki le hazır olmaktadırç

-Gaybet halinin ortadan kalması,halk ile huzur bulmaya sebep olur;Halk ile Huzur,Hakk’tan gafleti dogurur.

8.Mahv ve İsbat

-Mahv,silmek ve yok etmektir.İsabet ise ortaya koymaktır.Birseyin izi kalmayacak şekilde ortadan kalkması mahvdir.

-Salikin alıskanlıklarından gelen kötü özellik ve sıfatlarını izale etmesi mahv,onun yerine ibadet ve taatı ikame etmesi isbattır.

9.Sekr ve Sahv

-Sekr,sarhosluk ve kendinden gecme hali,sahv ayık ve aklı basında olma halidir.

-Sekr bazen gaybetten ileri derecede olabilir.Sekr halindeki salik bazen ser’i hükümlere aykırı sözler sarfedebilir.

-Sekrin zıddı olan sahv,manevi sarhosluktan ayılmak anlamına gelir.



10.Fena ve Baka

-Fena,yokluk ve hiclik ve gecici olmaktır.Beka ise kalıcı ve daimi olmaktırçFena,kötü sıfatların zail olması,beka da iyi sıfatların kalmasıdır.

-Fena,kulun faliyet suurunu kaybetmesi,abd ın yerine fail olarak Allah’ın gecmesidir.

-Ben kulumu sevince onun gören gözü,tutan eli,yürüyen ayagı olurum (Buhari,Rikak) hadisi kudsisi gercekleşmiş olur.Kul Allah ile o kadar mesgul olur ki nihayet benlik suurunu kaybeder.

-Fena,Allah’a yaklasmanın en ileri derecelerinden biridir.Fenanın ileri derecesi cemdir.

-tasavvufta fena kavramının tasnifi:

a.Fenayı zat:Bir kimsenin kendini yok kabul etmesi,hakiki varlıgın Allah oldugunu düsünmesidir.

b.Fenayı sıfat:İnsanın beseri sıfatlardan sıyrılmasıdır.

c.Fenayı fiil:Kulun fiil ve hareketlerinde ademi suurdur.

-Fenaın bir de seyr u süluk sırasındaki egitim sürecine göre sıralanan ceşitleri vardır:

a.Fena fil ihvan:İhvan ve kardeslik sevgisini gönüle yerlestirip ihvanın arzu ve isteklerini kandi arzu ve isteklerinin önünde tutmak

b.Fena fiş şeyh:salikin sahsi irade ve arzularını şeyhinin arzu ve iradesinde yok etmesi

c.Fena fir Resul:salikin şeyhinde fenayı yasadıktan sonra Hz.Peygamberin sahsında sevgi ve askla eriesi,onun şahsiyetinde fena bulması.

d.Fena fillah:salikin kendi sıfat ve vasıflarından sıyrılıp Allah’ın sıfatlarıyla bezenmesidir.Allah’ta fani olmanın ardından Allah’ta baki olma hali ortaya cıkar.



11.Cem‘ ve Fark

-cem herseyi Allah’tab bilerek halkı yok,Halıkı var görme hali.

-Allah’ın kullarında kendisini icad etmesidir.

-Cem yaratılıs sırasında Hakk’ın konusmasıdır.

-Ali Dekkak:fark sana nisbet edilen,cem ise sana nisbet edilmesi mümkün olmayan seydir.

-Nerede bulunursanız Allah sizinle beraberdir. (Hadid 57/4)

-Cem ile fark,isik ile karanlıgın birbirini takip etmesi gibi,daima birbirini izler,cem hali ortaya cıkınca fark kaybolur.

-Cemin en yukarı derecesi,cem’ul cemdir.Cem’ul cem bütün varlık ve yaratıkları Hkk’la görerek,birbirinin varlıgı gigerine engel olmadan,kesrettle vahdeti,vahdette kesreti müşahade etmektir.

-Cmul cem cem,ile farkın aynı anda bulunması,birbirini izlemesidir.

-Fark,kulluk sıfatıyla Hkk’ı ve halkı ayrı ayrı varlıklar olarak görmektir.Tefrika ile eş anlamlı olan fark,kulun irade ve gayretiyle ilgili olan ibadet ve calısma gibi konuları kapsar.



II:Ma’rifet ve Bilgi Kavramları

1.Ma’rifet ve irfan

-Marifet,yasayarak,görerek,tadarak,tecrübe ederek elde edilen bilgilerdir.Kaynagı da kalp,ruh,sırr,ilham ve kesfdir.İlmin kaynagı ise akılla istidlal,duygu organları,nazar ve nakildir.-marifet sahibi bulunanlara arif denilir.İlim daha genel,marifet ise özeldir.Maifet ilham suretiyle Allah,Allah’ın sıfatları,iileri,gayb alemi hakkında elde edilen bilgidir.



2.İkan ve Yakin

-İkan,yakin sahibi olmak demek olup istidlal ve akıl yoluyla elde edilen dogru ve kesin bilgi,tam olarak tatmin eden saglam bilgi manasına da gelir.

-Yakin ise şüphe ve tereddüde meydan bırakmayan dogru bilgidir.

-3 türlü yakin vardır:

1.İlmel yakin:tereddüde mahal vermeyen kesin bilgi

2.Aynel yakin:birsey hakkında gözle görerek elde edilen kesin bilgi

3.Hakkal Yakin:Birsey hakkında o seyi yasayarak elde edilen kesin bilgi.

3.Keşf ve Mükaşefe

-Kesf,perdenin acılmasıyla gizli olanın ortaya cıkması demektir.

-Mükaşefe beden ve his perdesinin kalkması,ruh aleminin seyredilmesidir.

-Riyazat,mücahede ve tasfiye bu perdeyiortadam kaldırınca gayb alemi görülmeye baslar ki buna keşf denir.

-mükaşefe ilminin gayesi marifet elde etmek,insan,varlık ve Allah gibi konularda akıl,nazar ve istidlal yolunun dısında kalbi bigi saglamaktır.

4.İlham

-dogrudan v earacısız Allah’tan alınan bilgi demektir.ya İlahi hitabı isitmek ve dinlemek ya da gayb alemini görmek suretiyle olur.İlhamın kaynagı ya dogrudan Allah yada meleklerdir.



5.Muhadara ve Müşahede

-muhadara,huzurda olmak demektir.Salikin kalbinin Allah’ın esmasından aldıgı feyizle Hakk’ın huzurunda olmasıdır.

-Müşahede Hakk’ın kalpte hazır olmasıdır.Müsahede sahibi kendi zatını ortadan kaldırmış,marifeti onu mahv haline gecirmistir.

6.Feth ve Feyz

-Feth,salike Hak tarafından kapının acılması sonucu zahir olan kemal halleri.Salikin ceiştli makamlara yükselmesini temin eder.

-Nefsteki feth ilim,ruhtaki ise marifet verir.Fathikalb kalb gözünün acılması anlamındadır.

-Feyz ise kulun caba ve iktisabı olmadan kalbe tasan bilgi ve manevi haldir.

-Feyzin isnadı olan irfandır.Seyh bu tür feyzi,zikir ve sohbet sırasında müridin gönlüne ifaza eder.

7.Levaih,Tavarık ve Levami

-Levaih,zuhura gelir gelmez kaybolan tecelli nurudur.

-Tavarık hakikat ehline geceleyin gelen ihamlardır.

-Levami de nefsi temiz olan ve baslangıc halinde bulunan saliklere mana aleminden zahir olan göz kamastırıcı ışıklar ve doguşlardır.



8.Tecelli

-Tecelli,oratay cıkmak ve görünmek demektir.Tasavvufta kudreti ilahiyye eserlerinin esyada görünmesidir.

-her mevcut yok oluyor,yerine anında benzeri geliyor.Buna teceddüdi emsal denir.

-tecelli gaybtan sehadet alemine,karanlıktan aydınlıga cıkıs söz konusudur.

-tecelli-i efal denilen fiil,Hakk Teala!nın fiikllerinden birinin kulun kalbinde acılmasıdır.bütün fiiller Hakk’tan bilir.

-tecelli-i esma Hakk teala’nın esmai hüsnasından bir ismin salikin gönlünde yer etmesidir.

-Sıfat tecellisi ise Hakk’ın sıfatlarından birinin kulun kalbine acılmasıdır.

9.Varidat ve Havatır

-varid kulun kasd ve iradesi olmadan hakk’dan gelen mana,ilham ve feyz hakkında kullanılan bir kavramdır.

-havatır ise insanın ic almeminde duyulan sestir.Ancak havatır,Hakk’dan ve melekten olabilecegi gibi,nefs ve seytandanda olabilir.

-Allah’dan gelen hatırı Hakk.melekden gelen ilham,seytandan gelene vesvese,nefsten gelene hevacis denir.



10.Vakıa-Vakıat

4. bölüm

Seyru suluk usullerıne gore tarıkatlar

  • Cemaat tecelısının eserı ruh, celal tecelısının eserı nefıstır



  • Tarıkatların geyesı, ınsnaın vucud mülkünden ruhu hakım kılmak, nefsı ona esır etmektır.



  • Tarıkatlarda bu gayenın tahakkuku ıcın bır takım usul ve esaslar vardır. Bu usul ve easaların farklılık durumuna gore tarıkatlar ıkıye ayrılı 

1) ruhanı tarıkatlar= onun yaratılışını tamamlayıp tarafından ona ruh ufurdugum zaman hem ona secde edın  ayetındekı menfuh ruhun uzerınde bulunan kesafetın kalkması ıcın kalp tasfıyesı ıle meşgul olur bunun yolu da nafıle ıbadetler, zıkır, teslımıyet, rabıta gıbı manevı gıdalarla ruhu beslemektır.

Ruhunı tarıkatlarda cıle yoktur. Zıkır hafı dır, tarıkat sılsılesıde genellıkle hz ebu bekr vasıtasıyla hz peygambere ulaşır. Tarıkatların basında naksıbendıye gelır.

Bu yolda salık, kalp, ruh, sır, hafı, ahfa, letaıfı nefs, letaıful kul, nefı ve ıspat, murakabe gıbı mertebelerden gecerrek sulukunu tamamlar.

2) nefsanı tarıkatlar

Yedı perde esas alırlar. Nefsın mertebelerı:



  • 1) nefı emmare  munker ve günah olan seylerı ıslemeyı tesvık ve emreden nefıstır. Ayet: cunku nefs kotulugu sıddetle emreder. Zıkır: la ılahaıllalah. Seyrı: seyr ılallah. Usulü: serıate rıayettır.

  • 2) nefsı levvame  yaptığı kotuluklerın akebnınde tövbeye temayül gostern nefstır. Ayet: levvame (pısmankar) olan nefsle kasem ederım. Zıkır: Allah seyrı seyralallah. Makamı: kalp alemı berzah.

  • 3) nefsı mülheme  ılham ve keşfe mashar olmaya başlayan, neyın hayır neyın ser olduğunu ıdark ede bılme melekesine sahıp olan, sehvetın ısteklerıne karsı dırenme gucu bulunan nefıstır. Ayet: and olsun, nefse ısyanını ve ıtaatını ılham edene. Seyrı: seyr bıllah. Zıkrı: ısmı hu alem: alemeı ervah. Zıkırın mahallı makamı ruhtur.

  • 4) mefsı mutmaınne  kotu ve cırkın sıfatlardan kurtulup güzel ahlak ıle hem hal olan nefıstır. Ayet: ey ıtmınana ermıs ıtaatkar nefs  nefs Allahın hıtabını mashar olur. Seyrı: seyr anıllah. Zıkır ısmı hak. Makamı: Aynenel yakın.

  • 5) nefsı radıyye kendısı ve baskları hakkında tecelı eden kaza hukumlerıne tereddütsüz teslım olup rıza gostern nefsın makamıdır. Seyrı: seyrı fıllah. Zıkır: ısmı hay. Makamı: müşahede. Ayet: don Rabbına, sen Ondan razı olarak

  • 6) nefsı merdıyye  Allah ıle kul arasında rızanın müşterek bır vasıf olduğu, kulun Allahtan Allahın kuldan razı olduğu makamdır. Ayet: Rabbınde senden razı olarak. Seyr: maallah. Zıkır: ısmı kayyum. Makamı: hakkalyakın.

  • 7) nefsı kamıle/safıyye  bu makamda salık butun marıfet sıfatlarını kazanarak ırsad mevkııne yukselır. Seyrı: seyrlıllah. Zıkrı: ya kahhar.

Sayfa 237 bak

Besinci bölüm – tasavvufi meseleler

  • Tasavvufı meseleler ıkı ana baslık altında  1) tasavvufı dusuncenın meselelerı (tefekkür). 2) amelı tasavvufun bazı meselelerı.

  • Tasavvufı dusuncenın meselelerı: varlık, bilgi, insan



  1. Tasavvufı düşüncede varlık

  • Varlığın BİR olan ALLAHın eserı oluşu, gerek vahy eserı olan ayetlerın ve gerekse kaınat kıtabındakı ayetlerın daıma BIRı anlatması, varlıkta bırlık anlayışını pekıstırmektedır.

  • Cüneyd: tevhıd kulun Allahın huzurunda bır karaltı bır gölge gıbı olmasıdır. Kulun uzerınde Allahın tedbır ve ıdarı tasarrufları kudretını hukumlerı ve ıcabları mecrasında cereyan eder.

  • Muhammed b. Vası: hıc bır sey gormedım kı onda ALLAHI gormus olmayayım



  1. Vahdet-i vucud

  • Varlık bırdır, O da HAKKın vücudundan ıbarettır. Ondan başka hakıkı vucud sahıbı bır varlık, Ondan başka kaım bır vucud mevcut degıldır.

  • Dıger varlıkların vücudu Onun vücuduna nısbetle yok hukmundedır. Cunku onların vucudları Onun varlığına bağlıdır.

  • Vahdetı vucud anlayışında BIRLIK bılgı ve dusuncededır.

  • Vahdetı vucud kalbın manevı seyrı sırasında meydana gelır. Kaynağı ıbadetın çokluğudur. Mücahede, dünyaya ragbetı terk, zıkre devam gıbı sebeplerle kalbde sevgı ve ask meydana gelır. Suretle kalb masıvadan arınarak HAKKın esma sıfat ve zılal nurlarına ayna olur.

  • Bu esnada sıddetlı sevgı ve ask sebebiyle salık akış ve gölgeleri HAKKın kendısı zannederek: “ene-l-Hakk” demeye baslar.

  • Hallac: Enel hak sozu sebebiyle ıdama mahkum edılmıstır. Idamdan once dedıgı sözler sunlarıdı: “senın kulların sana yakınlıklarından ve dınlerıne olan bağlılıklarından benı oldurmek ıstıyorlar. Onları effet. Cunku onlar Senın bana gosterdıgın sırları onlara da gostermıs olsaydın hakkımda böyle dusunmeyeceklerdı. Sayet onlardan gızledıklerını benden de gızlemıs olsaydın ben böyle sözler soylemeyecektım”.

  • Vahdetı vucud kavramı Ibn Arabıden sonra ortaya çıkmıştır. Ibn arabının varlık anlayışında varlık bır tek hakıkatten ıbarettır. O da Allahın vücududur. Onun varlığının bır ıllet ve sebebı yoktur. Onun kendı zatıyla hakıkatını bılıp kavramak ıse ımakansızdır.

  • Ibn arabı varlığı soyle açıklar: Allah ezelde vardı ve Onunla beraber hıc bır sey yoktu. Allah bu alemı ısımlerını ve sıfatlerını ızhar ıcın yarttı. Allah bızı ve alemı belırlı sekıllerde yaratacağını ezelı ılmınde bılıyordu. Eger bılmeseydı yaratmazdı.. Allahın bızı yaratacağını sonradan bılmıs olduğunu söylemek Onun ılmıne noksan ıras eder. Ibn arabı Allahın alem ve eşya hakkındakı bu bılgısıne “ayan-ı sabite” adını verır.

Ayan-ı sabite

  • Ayanı sabite dış alemde var olan eşyanın Allahın ılmındekı hakıkatlerı olup harıcte mevcut degıldır. Allahın ılımınde sabıt olan yoklardır. Ayanı sabıte dıs aleme nazaran varlığı yoktur. Bu yüzden yok kabul edılır.

  • Ibn arabı yaratıkların ve eşyanın 3 safhasından bahseder:

  1. Eşya bırbırınden ayırd edılmeksızın- Allahın ılımnde kullı olarak vardır.

  2. Eşya ayanı sabıte halındedır. Bırbırınden ayrılmış –Allahın ılımınde bulunur

  3. Eşya ayanı haracıyye halındedır. Eşya dıs alemde tecellı ve zuhur etmıstır.



  • Ayanı sabıtenın alemdekı tecellısı olan dıs varlıklar, hakıkatte HAKKın tekvın sıfatıyla teccelı etmesinden ıbaret olduğundan aslında yok hukmundedır.

  • Ayanı sabıte= HAKKın zuhur etmıs varlığıdır, gerçek degıl, gölge varlıktır. Alem Allahıdan zuhur etmıs olmasına rağmen mahıyet ıtıbarıyle Allah ıle aynı degıldır.



Meratıb-i Vucud veya hazarat-i Hams

  • ıbn arabı varlığın meydana gelısınden ayanı sabiteden farklı olarak bır de 5 tasnıf yapmış:

  1. mertebe: Lahut  alemı ve gaybı mutlak mertebesıdır. Bu mertebede ne ısım ne sıfat ne de sıfatlanan vardır. Allah henüz ısım ve sıfatlar daıresıne ınmemıstır.

  2. Mertebe : Ceberut  alemıdır. Ilk mertebede toplu olan varlık bu makamda açılmış ve tafsıl uzeredır.

  3. Mertebe: melekut  alemdır. Bu alem şehadet alemıne yakındır.

  4. Mertebe: nasut alemıdır. Ilk uç alemı gayb kabıl edersek dorduncu alem de şehadet alemını oluşturmaktadır.

  5. Mertebe: bunların hepsını kendınde toplayan ınsanı kamıl mertebesıdır. Ilk dört alem Allaın ısmı a zamaıdır. Bunların tamamı Allahın zatını gosterırı. Bu alemlerın tamamı ınsanda da vardır. O halde ıslamı kamıl butun alemlerın ozetıdır.

Vahdetı vücuda daır serı delıller

Ismaıl fennı ertugrul vahdetı vucud ve ıbn arabı adlı eserınde mutasvvıfların vahdetı vucuudu delıl saydıkları ayetlerden bazılar 



  1. Ölüm sırasında canları alan Allahtır ( ez zumer)

  2. Ektıgınız seyı sız mı yetıstırıyorsunuz; yoksa Bız mı? (el vakıa)

  3. Rahman Kuranı ogretendır (er rahman)

  4. Bız ınsana sah damarından daha yakınız (kaf)

  5. O hergun bır ıstedır (er rahman)

  • Mutasavvıflara gore: tum varlıkların Hakkın vücuduyla kaım ve Onda zahır olmasıdır.

Vahdetı vucud ınancının sonucu

  • Fennı ertugrul bu konuda sunları söyler:

  1. Beser aklı Allahı zatıyla ıdrakten açızdır. Beser Onu sadece sıfat mertebesınde ıdrak edebılır.

  2. Vahdetı vucud sayesınde mutesabıh olan bazı ayetler muhkem hale gelır. Mesela: Allahın elı onların elının ustundedır.. ayetınde el den murad Peygamberın elıdır. Cunku beyat sırasında ashabı le msahafa eden onun elıydı.

  3. Vahdetı vucudua ınananlar Allahın vucud bırlıgını ısbat ıcın başka delıle ıhtıyac hissetmezler.

Vahdetı vücudun müşkili: panteizm

  • VAHDETI vucud ınancının doğru anlaşılmasını engelleyen konuların basında panteızım veya vahdetı mevcut dusuncesı gelmektedir. Oysa ıkı dusunce bırbırınde farklı.

  1. Vahdetı vucud peygamblere ve onların varışı olan velılerın kıtap ve sünnete dayalı mukasefelerının mahsuludur. Panteızm ıse duyu organları ıle aklın urunudur.

  2. Tasavvuf ehlı ıslamı ınancları kabulde ıttıfak halındedır. Panteıstler ıse bırbırınden farklı nazarıyelere sahıptır.

  3. Vahdetı vucud ınancına gore ınsan ıstıdad zatısıyla fıılerının kasıbıdır ve bu ıstıdadı sebebiyle sorumludur. Panteızımde hersey Allahın fıılerı olduğundan hayır ve şerr ıbadet ve kabahat esıttır.

  4. Vahdetı vucud son derece guc anlaşılan ıncelıklerını zevk vıcdn ve ruhı tecrübe yoluyla anlamak ıcın bunun ayet ve hadılerle evlıyanın ledunnı ılımlerının ozu olduğuna ınanmak ve bunu gerceklestırmek ıcın bır mursıdı kamılın terbıyesı altında cem ve fena halını elde etmek gerekır. Panteızım dusunce anlamak ıcın zekayı tabıı kafııdır.

Vahdetı şühud

  • Vahdetı suhud dusuncesını sıstemlestıren naksıbendıye tarıkartının “müceddid” unvanını taşıyan hındlı seyhı ımam rabbanı Ahmed farukı serhendı dır.

  • Imam rabbınının, ıbn arabının vahdetı vucud dusuncesıne karsı çıkmasının kendınce haklı bır takım sebeplerı vardır.

  • Hallaç “enel hakk” ve bıstamı “subhanı” sozu vahdetı suhud.

  • Imam rabbanı eşyanın Allahın ızmı ve sıfatlarının tecellılerı oldgunu aynı olmadığını bu yüzden “hemeOst”=her sey Odur” yerıne “hemzezOst”=hersey Ondandır dusuncesının daha doğru olduğunu one surmektedır.

Tasavvufta bılgı (marıfet)

  • Varlık marıfet sayesınde bılınmektedır. Insanın Allahı bılmesı kendısınde bulunan ılahı nefha (ruh) sayesındedır.

  • Marıfet butun varlıkları kuşatanı tanımaktan ıbarettır. Varlık alemınde Allahtan ve Onun fıılerınden başka bır sey yoktur.

  • Mutasavvıflar Allahı akılla tanımanın mumkun olmadığına Onun ancak kendısını tanıtmasıyla tanıyabılecegımızı söylerler.  bu da ıbadet taat ve manevı yukselıs sonucu Ondan kalbe gelecek olan kesf ılham veya leddun bılgı sayesınde olacaktır.

  • Peygamberın bılgısı ve velının marıfet ve ılhamının ıkıı de aynı kaynaktan olmakla bırlıkte aralarında fark vardır. Velı bı ılhamı bılgının nereden ve nasıl geldıgını anlamaz. Peygamber ıse vahy mazhar olduğundan bu bılgının nasıl geldıgını bılır.

  • Mutasavvıflar tahsıl ıle elde edılen bılgılerı degıl de ılham ıle gelen bılgılerı tercıh ederler. Onlara gore yol nefsle mücadele etmek kotu sıfatlardan kurtulmak butun masıva ve dünya bağlarını kesmek ve Allaha tam bır yonelısle yönelmekten ıbarettır.

Tasavvufta ınsan

  • Tasavvufı egtımın seyru suluk un konusu ınsandır. Insan yaratılışı ıtıbarıyle Allahın yeryüzünde halıfesıdır. Insanın Allahın halıfesı olması Allahın sıfatlarından bazı tecellıler taşımasındandır. (Allah Ademı kendı suretınde yarattı)

  • Insanı “ahsenı takvım” uzere yaratılmış olması maddı ve manevı olarak en güzel kıvamında olması demektır. Maddı ve manevı guzellık gerek fızıkı ve cısmanı bakımdan gerek ahlak ve manevıyat ıtıbarıyle ruhanı bakımdan ınsanın güzel bır kıvama erebilecek bır bıcımde yaratılmasıdır.

  • Mutasavvıflara gore: ınsanın bedenı arz, kelıklerı dag ılıklerı maden barsakları ırmak ..

  • Insanın bır madesı bır manası bır cesedı ve bır de ruhu vardır.

  • Kuran mutlak ıfaderle ınsanı daıma zayıf ve Allaha muhtaç, topraktan yaratılmış, cok acelec,, sımarık ve nankör..

  • Insan melek ve hayvan arası bır varlıktır.

Insanın manevı yapısı

  1. Kalp: ıc ve öz demektır. Bır seyın altını ustune getırmektır. Ruhun madenı ve kayangı olarak kabul edılır. Kuranda: “gerçek sudur kı kor olan gözler degıl goguslerdekı kalplerdır, onların kalplerınde hastalık var” (bakara 11)

  2. Nefs: bır seyın varlığı, ozbenlıgı ve kendısı demektır. Beden kalına tevdı edılen ve kotu huyların mahallı sayılan latıfedır. Sufılere gore nefs kula aıt vasıflardan ılletı olanları ınsanın kotu huy ve fıılerıdır. Kuranda: “nefs kotulugu çokça emredıcıdır” (yusuf53)

  3. Ruh: ruh, can ve hayat demektır. Beden kalıbından tevdı edılmıs rabbanı ılahı bır latıfedır. O bedende bulunduğu surece Allah ruhun mahallı olan tene can ve hayat vermektedir. Ruh bedene hayat veren hoş bır ruzgar; nefs ıse hareket, sukun ve arzuların kaynağı sıcak bır nefıstır. Nefs ruhun alt kademesının; ruh ıle maddenın bırlesmesı sonucu meydana gelen ılk derecesının adıdır.

Yüklə 200,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin