İslami Açıdan Gençlik Psikolojisi


Birinci Konu: Tasvip Edilen Davranışların Ortaya Çıkma ve Güçlendirilmesi Usulü



Yüklə 1,41 Mb.
səhifə15/38
tarix29.08.2018
ölçüsü1,41 Mb.
#75831
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   38

Birinci Konu: Tasvip Edilen Davranışların Ortaya Çıkma ve Güçlendirilmesi Usulü


Dinî kaynaklarda, gençleri iyi ve tasvip edilmiş davranış ve huylara yöneltmek için birçok yöntem bulmak mümkündür ve burada da onların en önemlilerine değinilmektedir.

1. Fikir ve Gidişat Birliği


İnsan gelişimi genel itibariyle bağlılık aşamasıyla başlar ve bağımsızlık merhalesiyle son bulur. Bu iki evrenin ortasında yer alan ergenlik ve gençlik dönemi de, insanın tedricen bağımlılıktan ayrılıp, bağımsızlığın eşiğine geldiği orta aşamadır. Aile ve toplumun yapması gereken de, gençleri bu bağımlılıktan kurtarıp, bağımsızlığa ulaşmasında yardımcı olmalarıdır.

Bağımsızlık arzusu, gençlerin davranışlarında kendini gösteren isteklerden birisidir. Evde geçirdiği zamanı azaltıp, anne-babayla olan irtibatını yavaş yavaş indirgemesi, buna karşılık arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirip, yetişkinler için bazı normal olmayan davranışları cesurca yapmaları ve büyüklere karşı gelip, kendi görüşlerini savunmaları, bağımsızlık isteğinin alâmetlerinden yalnızca birkaçıdır. Buna rağmen yine de, onun fikrî olgunluk ve yeterli tecrübeye ulaşmamış olması ve bilinçliliğinin çoğu kez yetersiz kalmasından dolayı aile ve büyüklerin himayesi, bir şemsiye misali onu altına almalıdır. Onlar kendilerini gençlerle birliktelik etme hususunda görevli bilmeli ve onunla aynı şekilde düşünebilmek için çabalamalıdırlar.

Ergenlik ve gençlik dönemi, anne-babanın ve eğitmenin eski yöntemlerle ferdin davranışlarını kontrol altına alıp, yönlendirebileceği bir aşama değildir. Eğer ergen, başkaları tarafından baskı ve emir altına alındığı hissine kapılırsa tepki gösterecek ve kendi bağımsızlığını korumak için gerekirse inat edip, haksız da olsa, dik kafalılığa başvuracaktır. Artık ergenlik dönemi, boyun eğme ve itaat etme dönemi değildir. Ergen, kendisini anne-babası ve eğitmenleriyle aynı kategoride görmekte, görüş ve fikirlerine saygı duyulmasını beklemektedir. Bu aşamada eğitmenler, onların karşısında yer almak yerine, onların yanında olarak dayanışma ve ortak işler yapmakla gerekli olan tedbirleri almalıdırlar.[1]

İslâm kaynaklarında bu esasa dayalı birçok örnek görmek mümkündür. Yüce İslâm Peygamberi Muhammed Mustafa’dan (s.a.a.) nakledilen bir rivayette ilk 21 yıllık yaşantının “âmir”, “memur” ve “vezir” olmak üzere üç bölüme ayrılması hususunda şöyle buyurmuştur:

“Çocuk ilk yedi yıl ‘efendi’, ikinci yedi yıl ‘kul’ ve üçüncü yedi yıl da ‘vezir’dir.”[2]

“Vezir” kelimesinin rivayetlerde ergenin özgürlük ve bağımsızlığının kısıtlanması aynı zamanda onun nispi bağımsızlığı olarak kullanılmıştır. Zira vezir, kendi buyruğu altındakilere yöneticilik ve müdürlük yapmakta bir yere kadar özgürdür ancak aynı şekilde kendinden üst makamın da nezareti altındadır.

“Genç tabiatı gereği bağımsızlığa ve özgür bir kişiliğe susamış durumdadır. Bu yakıcı meyil Allah’ın hikmetli takdirinde, yaratılışta karar kılınmıştır. Resul-i Ekrem (s.a.a.) şöyle buyurur: Üçüncü yedi yılda çocuk, evin veziridir; yani anne-baba ona vezir muamelesi yapmakla mükelleftirler. Bu vesileyle onun tabiî ve fıtrî isteğini yerine getirmiş, onun bağımsızlık ve şahsiyetine saygı göstermiş, bu şekilde de onu topluma yakışır bir birey hâline getirmiş olurlar.”[3]

Bazı rivayetlerde bu aşama ve gelişim sürecinden “birliktelik” aşaması olarak bahsedilmiştir. Örnek olarak, Peygamber Efendimizden (s.a.a.) nakledilen bir hadiste:

“Altı yaşına gelene kadar çocuğunu özgür bırak, altı yaşından sonra ona okuma-yazma (Kur’an) öğret; sonra yedi yıl onu gözet, yanından ayırma ve onu eğit. Eğer eğitimi kabul eder ıslah olursa ne iyi, yoksa onu serbest bırak.”[4]

“Birliktelik” tabiri, şu noktanın açıklayıcısıdır; çocuğa, onu kendi yanınızda tutacak ve gözetleyebileceğiniz bir çeşit bağımsızlık verin ve bu bağımsızlık da asla görmezlikten gelinmemelidir. Bu konu başka bir rivayette daha açık bir şekilde beyan edilmiştir:

“Onu yedi yıl kendi yanında tut.” [5]

Kur’an’ın heyecan verici ve oldukça ibretli kıssalarından biri olan Hz. İbrahim’in (a.s.) kıssasında, o Hazret, kendi oğlunu boğazlayıp, öldürmekle görevlendirildiği zaman, İsmail’i (a.s.) kurban etme görevini evladıyla paylaşıp, onun görüşünü soruyor:

“Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: “Yavrucuğum, uykuda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne dersin?” “Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın.”[6]

İmam Zeynu’l-Âbidîn (a.s.) bir rivayette, insanların birbirleri üzerindeki haklarını şöyle beyan etmiştir:

“Milletin birbiri üzerindeki hakları; onların yaşlı ve büyüklerini kendi babaları gibi ve onların gençlerini de kendi kardeşleri gibi bilmeleridir.”[7]

İmam Zeynu’l-Âbidîn’in (a.s.) bu tabiri oldukça güzel ve etkileyicidir. İmam (a.s.), ergen ve gençleri kendi çocuğunuz veya emriniz altındakiler gibi görüp, her türlü emir ve yasağı getirme hakkına sahip olun buyurmuyor. O şunu söylüyor, onlar senin kardeşindir, bağımsızdırlar ama aynı zamanda senin yardım ve himayene de ihtiyaç duymaktadırlar. Bu, psikologların da teyit ettiği bir noktadır. Ünlü Amerikalı psikolog Carl Rogers konuyla ilgili şunları söyler:

“Bir genç için büyükler grubundan bir dost ve yakın bir koruyucunun olması zaruridir.”

Fikir ve yol birliği kuralına uymayıp, ifrat ve tefrit yolunu seçmek, ergen ve gençlerin kişiliğinde düzeltilemeyecek olumsuz etkiler bırakmaktadır. Çünkü onlar için yolu, her türlü adım atabilecekleri şekilde açar, onların davranışlarını hiçbir şekilde gözlem altında tutmaz ve ona görüş ve uygulamada yardımcı olmazsak; ya da bunun tam tersi, onun bağımsızlığa olan susamışlığına cevap vermez ve onun sürekli emrimiz altında olmasını istersek, onun asi ve başına buyruk olmasına sebep olur ya da onu zayıf, bağımlı ve alçak bir varlık hâline dönüştürürsek bu, onun yoldan çıkıp, sapmasına neden olacaktır.



[1]      Sâdıkzâde Gamsarî, Ali Rıza; İslâm Eğitimi, IV. Kitap, İmam Ali’nin (a.s.) Sözleri, s. 242. 

[2]      Meclisî, Muhammed Bâkır; Bihâru’l-Envâr, C. 4, s. 95. Hurru’l-Âmilî, Muhammed bin Hasan, Vesâilu’ş-Şîa, C.15, s.195. 

[3]      Felsefî, Muhammed Taki; Felsefi Deyişler, Akıl ve Duygularda Gençlik, s.44.

[4]      Tabersî, Ebu Nasr Hasan b. Fazl; Mekârimu’l-Ahlâk, s. 233.

[5]      a.g.e. 

[6]      Saffat/102. 

[7]      Sadûk, Muhammed bin Ali; Men La Yahzeru’l-Fakîh, C.2, s.618.


Yüklə 1,41 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin