Müminlerin Emiri hz. Ali (a s)



Yüklə 0,98 Mb.
səhifə19/37
tarix31.10.2017
ölçüsü0,98 Mb.
#23329
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   37

SON HAZIRLIKLAR


Muâviye, Hz. Ali'nin yiğitliğini bildiği için Şam'da bir savunma savaşı yapmayı kuruyordu.

As oğlu Amr, Ali'nin askeri azdır, Basralılar ona tamamiyle tâbi değildir. Kûfeliler de Cemel savaşında yorulmuşlardır diye onu teşvik etti. Bunun üzerine Muâviye, ordusunu düzene koyup Şam'dan hareket etti. Yavaş yavaş Fırat kıyılarına doğru gelmeye başladı. Önden kuvvetli bir orduyla Ebü'l-A'ver'i yolladi. Kendisi de asıl orduyla arkadan geldi. Sıffın'e doğru yürüdü.

Kûfeliler, Muâviye'nin Sıffın'e gelmekte olduğunu duyunca sevindiler. Ancak bu sırada bir hâdise oldu. Kinde boyuyla Rabia boyunun ulusu Kays oğlu Eş'as'tı. Hz.Ali, Kays'ı reislikten aldı, Hassan adlı birini reis yaptı. İçlerinde Mâlik de olduğu hâlde bâzı kimseler, Hz. Ali'ye, Rabia boyu, bu işten hoşnut olmadı dediler.

Gerçekten de Kays'la Hassân'ın arası açılır gibi oldu. Muktedir casuslar kullanan Muâviye, bunu haber alır almaz bir şâire bu işi kınar mâhiyette bir şiir söyletti, yazdırıp Eş'as'a göndertti. Eş'as, böyle şeyler beni, Mü'minler Emirinden ayıramaz dedi. Hz. Ali, Eş'as'ı Iraklıların sağ koluna kumandan tâyin etti ve iş kapandı.

Hz. Ali, Hâris'ül-A'ver'e halkın ordugâha gelmesi için nidâ etmesini emretti, inzibat âmiri Habib'ül-Yarbûi oğlu Mâlik'e de halkı ordugâha toplamasını söyledi.

Nuhayle'ye hareket edeceği vakit Nadr oğlu Ziyâd'la Hâni oğlu Şurayh'ı on iki bin askerle öncü olarak gönderdi, ikisine de aynı istekle aynı yola yürümelerini, birbirlerinden aynlmamalarını emretti. Şurayh'ı bu

220

ordunun bir kısmına kumandan tâyin etti, Ziyâd'ı da öncü kumandani yapti.


ALİ ORDUSUNDA AYRILIK VE AYKIRILIK


Şurayh kendisine tâbi olan askerlerle ayn bir yoldan hareket etmeyi uygun buldu. Ziyâd'dan ayrıldı. Ziyâd, adamlarından biriyle Şurayh bana itâat etmedi diye bir mektup gönderdi. Şurayh da Ziyâd bana uymaktan çekindi, ululandı, fakat yerine başka birini tâyin edersen halk onu kabûl etmez meâlinde bir yazı yazdı.

Bütün bunlardan, Hz. Ali'nin yanındakilerin nasıl birbirleri aleyhinde oldukları anlaşılır ve sonuç, şimdiden belirir.

Hz. Ali, bu mektuplara karşılık her ikisine de şu emirnâmeyi gönderdi:

"Her biriniz, tâyin edildiğiniz kısımlara kumandansınız. İyi bilin ki ordunun öncüsü, âdeta ordunun gözüdür. Öncülerin gözleri de onlaıın önünden gidenlerdir.

Memleketlerinizden çıkınca her yana öncü ve keşifçiler yollamayı ihmâl etmeyin. Yolları açtırın, ağaçlık yerleri teftiş ettirin. Olabilir ki düşman bir pıısıı kurabilir.

Askeri, tâbiyeye uygun olarak yürütün. Düşmanla karşılaşınca ordugâhınızı onların yan tarafına, yahut dağ eteğine, yahut da ırmak kıyısına kııııın ki korunabilesiniz, bir taraftan, yahut iki taraftan savaşabilesiniz.

221

Düşmanı gözetlemek için gözcülerinizi dağ tepelerine, yüksek yerlere, ırmakların geçit yerlerine ve geçilemiyecek taraflarına yerleştirin. Çünkü düşman ya en umulmadık ve tehlikeli yerden gelir, yahut da tamamiyle emin olduğunuz yerden.



Dağınık hareketten sakının. Bir yere kondunuz mu, beraber konun, göçtünüz mü beraber göçün. Geceleyin askeri silâhlı yatırın. Gaflet etmeyin, kendinize güvenmeyin. Asker gece gündüz silâhlı bulunsun. Askeri, kendinizi korur gibi koruyun. Amanın, bilhassa geceleri uykuya dalmayın.

Her gün bana haber yollayın. Allah izin verirse ben de izinizden geliyorum. Bir de acele etmekten sakının; onlarla buluşunca delil ve huccetle ilzâma uğraşın, onlar savaşa başlamadan siz savaşa başlamayın."

Asker kumandanlarına da şu emri gönderdi:

"Mü'minler Emiri, Allah kulu Ali'den:

Halka zıılünı etmeyin, düşmanlıkta bulunmayın, içinizde de akılsız kişilerin ellerine iş vermeyin, Allah'ın râzı olmıyacağı işlerden sakının, çünkü zıılnıü sevmez."

Askerine gönderdiği emirname de şuydu:

"Mü'minler Emiri, Allah kulu Ali'den:

Allah, hak-hukuk bakımından hepinizi bir yaratmıştır. Siyah deriliniz de birdir, beyaz deriliniz de. Emirinizle siz, babayla oğııl mesâbesindesiniz. Emir babamzdır, siz oğullarısınız âdeta. Size insafla muâmele eder, ad âlette bulunur, hakkınızı verirse ona, hakka uygun olarak gördüğü işlerde itâat etmek, ona yardımda bulunmak, size vâciptir. Bilin ki siz, Allah'in

222

yeryüzünde zıılnıü gidermesine sebep ve vâsita olan kişilersiniz. Ona yardımcı olıın, dinine yardım edin; yeryüzü düzene girdikten sonra orda bozgunculuk etmeyin, gerçekten de Allah, bozgunculan sevmez."



Hz. Ali'nin Nuhayle'den ordusuyla hareketi, hicretin otuzaltıncı yılı Şevvalinin altıncı Çarşamba günüydü (29.3.657)

Bâbül harâbesi civârından geçip Sâbât'a vardı. Geceyi orda geçirdi. Ertesi günü hareket etti.

Musul askerini sevketmek için üç bin atliyla Kays oğlu Mı'kal'i Musul'a yolladı, Rakka'da kendisine ulaşmasını tenbih etti. Mes'ûd'üs-Sakafı oğlu Sa'd'i Medayin'de kaymakam bıraktı. O civarın askerini de alıp Rakka'ya hareket etti.

Sâbât'ta köylüler, Hz. Ali'ye ve ordusuna yemek teklif ettiler. Hz. Ali, Sizin ihtiyacınız bizden fazladır dedi, kabûl etmedi.

Yolda Anbar köylüleri karşı çıkıp koyunlar kesmek, orduyu doyurmak istediler. Ne yapmak istiyorsunuz diye sordu. Köylüler, âdetimizdir, büyükleri kurban keserek ağırlarız dediler, orduya eğer takımları, eğerler hediye etmek istediler. Hayvanlara da ot getirmişlerdi.

Hz. Ali, Allah'a and olsun dedi, bu işten, büyüklere bir fayda gelmez, siz kendinizi zahmete, sıkıntıya düşürürsünüz. Bu âdeti terkedin. Yalnız eğer size lâzım değilse bu hayvanları bize verin, parasını verginizden düşelim. Sunduğunuz yemekleri de ancak parasim vermek şartiyle yiyebiliriz, parasını almazsanız yemeyiz.

Ey Mü'minler Emiri dediler, bizim hediyemizi kabûl et. Hz. Ali, hayır dedi, siz de bilirsiniz ki biz sizden zenginiz.

223


Köylüler, Hz. Ali'nin teklifıni kabûl ederek hayvanları orduya teslim edip gittiler.

Öncü olarak giden Şurayh'la Ziyâd, Fırat kıyısından yukarı doğru giderek Ane'ye geldikleri zaman Muâviye'nin büyük bir orduyla o tarafa doğru gelmekte olduğunu gördüler. Birbirlerine danıştılar. Hz. Ali'nin ordusuyla aramızda bu ırmak var, ileri gider de bu cüz'i kuvvetle Muâviye'nin ordusuna rastlarsak iyi olmaz dediler. Fırat'ın doğu kıyısına geçmek istediler. Fakat ordakiler mâni olduğundan geri döndüler. Hit karyesinde ırmağı geçip Karkısa yanında Hz. Ali'nin ordusuna ulaştılar.

Hz. Ali, bunları görünce benim öncülerim arkamdan geliyor dedi. Şurayh'la Ziyâd işi anlattılar. İsabet etmişsiniz dedi.

Rakka'ya gelince Fırat üstüne köprü kurulmasını emretti. Rakkalılar bu emri dinlemediler. Bunun üzerine Mâlik'ül-Eşter, onların büyüklerine Vallahi dedi, Mü'minler Emirinin ordusunun geçeceği bir köprü kurmazsanız sizi kılıçtan geçiririm, sizinle savaşırım, yerinizi yurdunuzu yıkanm, mallannızı zaptederim.

Bu söz, onları ürküttü. Eşter sözünün eridir, yapar mı yapar, dediler. menbic denilen yerde, Fırat üstüne büyük bir köprü kurdular. Önce ağırlıklarla hayvanlar geçirildi. Sonra asker geçti. Eşter, üç bin atlıyla durmuş, herkesin tamamiyle geçmesini bekliyordu. Hepsi geçince yanındakileri de geçirdi, en sonra kendisi geçti.

Menbic köprüsünden geçildikten sonra öncüleri gene ileri yolladı.

224

Muâviye, Şam'dan hareket etmeden yanında sahâbenin ileri gelenlerinden birkaç kişinin bulunmasını, bu sûretle de haklı görünmeyi istiyordu. Şam'da kadılık eden ve fetva veren Ubeydoğlu Fadâlet'ül-Ansari'yi kandınp beraber götürmek istedi. Fadâle, cehenneme gitmek istemezsen bu işten vazgeç dedi. Muâviye, maksadım seninle cehennem ateşinden korunmaktı dedi, fakat artık Fadâle'nin Şam'da kalmasını tehlikeli gördüğünden, onu, sınıra yolladı. Fadâle, Romalılara esir düştü.78



Muâviye, askerine As oğlu Amr'la iki oğlunu ve kölesi Verdan'ı kumandan tâyin etti. Başkumandanlığı da Kays oğlu Dahhâk'e verdi. Eb'ül-A'ver'i de öncü yaptı.

Hz. Ali'nin öncüleri, Eb'ül-A'ver'e rastladılar. Eb'ül-A'ver'in kuvveti kendi kuvvetlerinden çoktu. Hz. Ali'ye haber gönderip imdat istediler. Hz. Ali, Mâlik'ül-Eşter'i çağırıp onlara seni kumandan tâyin ettim. Eb'ül-A'ver savaşa başlamadan sen başlama. Önce, elinden geldiği kadar onlan itâate dâvet et, bu dâveti defalarca tekrarla. Sağ kola Ziyâd'ı, sol kola Şurayh'ı kumandan yap, sen merkezde bulun, ben de Allah izin verirse gelir, sana ulaşınm. Mümkün olursa ben gelinceyedek onlari oyala, ihtiyatla hareket et, acele etme dedi. Ziyâd'la Şurayh'a da bu hususta bir emirname yazdi.

Mâlik'ül-Eşter, yanindaki askerle hareket edip öncülere kavuştu. Eb'ül-A'ver'in ordusundan uzak bir yere kondu. Akşama kadar bekledi.

78- Al-İstiâb, c.2, s. 531-532. Şam'da öldüğüne göre sonradan esirlikten kurtulduğu anlaşılmaktadır.

225

Akşam karanlığı basınca Eb'ül-A'ver, birden saldırdı. Eşter de savaşmaya mecbûr oldu. Bir saat kadar savaştıktan sonra Şamlılar çekilmeye mecbur oldular.



Ertesi günü Eşter, Utbe oğlu Hâşim'e, çıkıp onlarla savaşmayı emretti. Hâşim, yanına aldığı erlerle meydana çıktı, onlarla savaştı. Sonra dönüp orduya geldi. Bu savaşta, pek genç bir yiğit olan Ammâret'üt-Temimi oğlu Zübyân, Şamlılann en meşhur yiğitlerinden Münzir oğlu Abdullah'ı öldürmüştü.

Üçüncü günü bizzat Eşter savaşa girmişti. Hem hücum ediyor, hem de bana Eb'ül-A'ver'i gösterin diye bağmyordu. Eb'ül-A'ver, meydan çekilmiş, bir tepenin ardına sığınmıştı.

Eşter, geriye çekilip Mâlik'ün-Nahaı oğlu Sinân'ı çağırdı, git dedi, bizzat Ebü'l-A'ver'i meydana çağır. Sinân, benimle savaşması için mi, seninle savaşması için mi, diye sordu. Eşter, benimle dedi; çünkü o, yücelikte ve yaşta kendisiyle eşit olmayanla savaşmaz. Yücelik bakımından hamdolsun ona eşitsin ama yaşın küçük. Seninle savaşması için çağır deseydim savaşır mıydın?

Sinân, vallahi dedi, yalnız onunla savaşmak şöyle dursun, şu kılıçla saflarına öyle bir dalardım ki. Eşter bu sözden çok memnun oldu, kardeş oğlu dedi, Allah sana uzun ömür versin, hadi git.

Sinan meydana çıkıp elçiyim ben diye bağırdı. Sonra Ebü'l-A'ver'i çağırarak Eşter seni, kendisiyle savaşa dâvet ediyor dedi. Ebü'l-A'ver, uzun bir müddet sustu. Sonra Sinân'a dedi ki:

Eşter, Osman'ın vâlilerini Irak'tan sürmek istedi, Medine'ye gidip onun katilleriyle birleşti, onu

226

öldürenlerden biri de Eşter'dir. Bu bakımdan ne sesini duymak isterim, ne yüzünü görmek. Dediğine uymuyorum, cevap da vermiyorum.



Ebü'l-A'ver, bunları söylerken Şamlılar da Sinân'a git git, diye bağırıyorlardı. Sinân dönüp hâli Eşter'e anlattı.


Yüklə 0,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin