Parti değerlendirmeleri-2


Türkiye’de Amerikan düzeni ve Amerikancı düzen



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə120/142
tarix05.01.2022
ölçüsü1,28 Mb.
#66107
növüYazı
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   142
Türkiye’de Amerikan düzeni ve Amerikancı düzen

Bugünkü şekliyle Türkiye-ABD ilişkilerinin 60 yıllık bir geçmişi var. İkinci emperyalist savaşın ardından ABD kapitalist dünyanın yeni hegemon gücü haline gelince, tüm kesimleriyle Türkiye’nin egemen sınıfları (daha CHP iktidarı döneminde ve bizzat “milli şef” İsmet İnönü’nün liderliği altında) ABD emperyalizmine kapılandılar. O günden bugüne bu bağımlılık ilişkisi, Türkiye kapitalizminin gelişmesi ve işbirlikçi tekelci Türk burjuvazisinin palazlanması ölçüsünde, zaman içinde sürekli gelişti ve yeni boyutlar kazanarak pekişti. Türkiye üzerindeki ABD egemenliği daha ‘50’li yılların başında tamdı ve tüm alanları eksiksiz olarak kapsıyordu; ekonomik ve mali ilişkileri siyasal, askeri, dipolmatik ve kültürel alandaki çok yönlü ilişkiler ağı tamamlıyordu.

ABD ile ilişkileri çok geçmeden NATO üyeliği tamamladı ve Türkiye toprakları Amerikan ve NATO üs ve tesisleriyle donatıldı. Türkiye artık ABD emperyalizminin bölgesel bir üssü, Türk sermaye devleti ise emperyalizmin bölgesel jandarması durumundaydı. Bu bölgesel jandarmalık görevi kırk yılı aşkın bir süre boyunca uşakça bir sadakatle yerine getirildi. Kuzeyde Sovyetler Birliği’ne ve Güney’de Ortadoğu(342)halklarına karşı. Bu uşaklık Amerikan işbirlikçileri tarafında uzun yıllar boyunca “Sovyet tehditine karşı” Türkiye’nin güvenliği demagojisiyle haklı gösterilmeye çalışılmıştı. Fakat Sovyetler Birliği’nin yıkılışı bu demagojiyi de temelden yıktı. Sözkonusu olanın emperyalizmin hizmetinde ve onunla çıkar birliği halinde halklara karşı bir konumlanma olduğu tüm açıklığı ile ortaya çıktı. Türkiye’nin bölge halklarına karşı emperyalizmin bir savaş üssü olduğu gerçeği, tam da Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrasında fiili savaşlarla tartışılmaz biçimde kanıtlandı. Birinci Korfez savaşı, Yugoslavya savaşı, Irak’a karşı uzun yıllar boyunca İncirlik merkezli olarak süren hava saldırıları, nihayet Afganistan’a ve Irak’a karşı son emperyalist savaşlar, bu gerçeği bütün açıklığı ile gösterdiler.

Türkiye topraklarını emperyalizme bir savaş üssü olarak sunmak, bugün Türk egemen sınıfları için artık vakai adiyeden bir iştir. Sorunlar kısmen emperyalizmin müdahale gücü olarak bu savaşlara doğrudan katılmak planında çıkabilmektedir. Bunda ise bir yandan emperyalist dünyanın kendi içindeki bölünmeler, öte yandan savaş karşıtı halk muhalefetinin basıncı önemli bir rol oynamaktadır. Halk muhalefetini, bu muhalefet onu fiilen dizginleyecek güç ve yetenekten yoksunsa eğer, genellikle hiçe sayan Türk burjuvazisi emperyalist dünyanın kendi içinde birlikte davranabildiği savaşlarda bizzat yer almakta tereddüt etmemiştir. Yugoslavya’ya ve Afganistan’a karşı emperyalist savaşlar bunun örnekleridir. Türk ordusu bunların ilkine daha baştan, ikincisine ise belli bir aşamadan sonra dolaysız olarak katılmıştır. Halen de ABD emperyalizminin hizmetinde bu iki alandaki misyonunu sürdürmektedir, dahası Afganistan’daki işgal güçlerinin resmi komutanlığını üstlenmiş bulunmaktadır.

Bağımlılık temeline dayalı ilişkiler ağıyla ABD emperyalizmi Türkiye’nin yalnızca dış politikasına değil fakat bundan da önemli olarak bütün bir iç politikasına da egemen(343)hale geldi. Uzun onyıllardan beridir Türkiye’nin iç siyasal yaşamına, hükümetlerine, ordusuna, polisine ve istihbarat örgütlerine, devlet bürokrasisinin kritik kademelerine Amerikan emperyalizmi hakimdir. En önemli organlarıyla medya ve başta üniversiteler olmak üzere önemli kültür kurumları, ABD etkisinde ve denetimindedir. Menderes’ten Demirel’e, Özal’dan günümüzün Tayyip Erdoğan’ına kadar Türkiye’yi yöneten tüm önemli politikacılar dolaysız olarak ABD yetiştirmesi olmuşlar, istinasız tüm hükümetler amerikancı bir çizgide hareket etmişlerdir. Toplumsal muhalefeti kanlı operasyonlarla ezen ve Türkiye’nin devrimci-demokrat birikimine büyük darbeler vuran faşist askeri darberler dolaysız olarak ABD tarafından tezgahlanmıştır. Her biçimiyle dinsel gericilik devrime karşı bir dalga kıran olarak bizzat ABD yönlendirmesi ve özendirmesi ile örgütlendirilip her yolla desteklenmiştir. Türkiye’de toplumsal muhalefete karşı bir saldırı gücü olarak örgütlenen paramiliter faşist çetelerin arkasında faşist Türkeş üzerinden bir kez daha ABD emperyalizmi vardır. Toplumsal muhalefete karşı 40 yıldır kanlı ve kirli bir savaş yürüten kontrgerilla dolayısız olarak Amerikan denetimindeki bir örgütlenmedir. Özetle Türkiye’nin düzeni, tüm yapı ve dokularıyla bir Amerikan düzenidir, iliklerine kadar Amerikancı bir düzendir bu.

Türkiye’nin kendi içinde Amerikan emperyalizmine bu denli bir bağımlılığın güçlü bir toplumsal dayanağı olmasaydı, Türkiye-ABD ilişkileri zaten bu denli derinlikli, kapsamlı ve uzun süreli olamazdı. Bu toplumsal dayanak temelde işbirlikçi büyük burjuvazidir, onun sınıf egemenliği sistemidir. Fakat Amerikancı düzenin dayanakları bundan da öteyedir. Merkezinde işbirlikçi tekelci burjuvazi olmak üzere tüm kesimleriyle Türkiye burjuvazisidir. Bunu tüm kesimleriyle Türkiye burjuvazisinin Amerikancılığı olarak da düşünebiliriz. Bugün liberalinden dincisine, faşistinden sosyal-demokratına(344)kadar tüm burjuva siyasal akımların Amerikancılık ortak paydasına sahip bulunmaları, bu sınıfsal gerçeğin siyasal izdüşümler üzerinden en dolaysız bir kanıtıdır. Bu aynı gerçeği düzenin öteki temel kurumları üzerinden de görebiliriz. Başta ordu, medya ve üniversiteler olmak üzere Türkiye’nin siyasal, toplumsal ve kültürel yaşamı üzerinde güçlü etkileri olan tüm kurumlar tepeden tırnağa Amerikancıdır, Amerikan düzeninin Türkiye’deki en sağlam dayanaklarıdır.

Burjuvazinin ve burjuva siyasal güçlerin tümünü Amerikancılık ortak paydasında birleştiren, temelde sömürü düzeninin varlığı, işleyişi ve geleceğidir. Amerikan emperyalizmine bağımlılık verili tarihi koşullarda bunun hem zorunlu koşulu ve hem de en sağlam güvencesidir. Türk burjuvazisinin AB’ciliği de gerçekte Amerikancılığının bir uzantısından başka bir şey değildir. Bu yönelimin ABD tarafından belirgin bir tutumla desteklenmesinin olduğu kadar, AB’nin sürükleyicisi durumundaki emperyalist ülkelerin buna açıktan ya da örtülü biçimde direnmesinin gerisinde de başka etkenler yanında bu aynı olgu vardır.


Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   142




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin