T. C. Yargitay iÇTİhadi birleşTİrme genel kurulu e. 1972/6, K. 1973/2, T. 27 1973 karar


T.C. DANIŞTAY, 8. DAİRE, E. 1995/2074, K. 1995/228, T. 19.6.1995



Yüklə 284,31 Kb.
səhifə2/5
tarix25.07.2018
ölçüsü284,31 Kb.
#58219
1   2   3   4   5

T.C. DANIŞTAY, 8. DAİRE, E. 1995/2074, K. 1995/228, T. 19.6.1995


TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Uyuşmazlık, davacının belediye teşkilatı kurulmadan önce ... Köyünden kiraladığı tapulama harici yerdeki binanın belediyece hizmet binası olarak kullanılacağından 15 gün içinde boşaltılması, yoksa zorla boşaltılacağına ilişkin Belediye Encümeni işleminden doğmuştur.

Davalı idare, kiralananın kendi ihtiyaçları nedeniyle boşaltılacağı yolundaki dava konusu işlemle kiralamadaki tahsis amacını değiştirerek söz konusu yerin Kamuya tahsis edilmesine karar vermiştir.

Davalı İdarenin bu işlemde kamu gücünü kullandığı açıktır.

Kamu gücü kullanılarak oluşturulan idari işlemlere karşı açılan davalar ise 2576. sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca adli yargının değil idari yargının görevine girdiğinden; aksi düşünüşle verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.



SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Edirne İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine 19.6.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU E. 2006/339, K. 2007/384, T. 21.3.2007

KARAR : Dava; Kentbank A.Ş.'nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesine ilişkin 9.7.2001 günlü, 382 sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararını iptal eden Danıştay ün uncu Dairesi'nin 21.6.2004 günlü, E:2004/7935, K:2004/5575 sayılı kararının uygulanması için yapılan başvurunun reddine ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 11.8.2004 günlü, 1369 sayılı kararı ile bu kararın yeniden incelenerek kaldırılması için yapılan başvurunun cevap verilmeyerek reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay ünüçüncü Dairesinin 29.11.2005 günlü, E:2005/5546, K:2005/5699 sayılı kararıyla; Anayasanın 2. ve 138. maddeleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 28. maddesinin incelenmesinden anlaşılacağı üzere, Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarının gereğinin idarece geciktirilmeksizin yerine getirilmesinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu, idari yargıda açılan dava sonucu, mevcut hukuki durumda değişiklik yaratan subjektif bir işlemin iptali yolunda karar alındığında, bu kararın uygulanmasını sağlamak yükümlüğünün işlemi tesis eden idareye ait bulunduğu, iptal kararının yerine getirilmesinin, dava konusu işlemin tesis edildiği anda mevcut olan hukuki durumun davalı idare tarafından yeniden tesisi suretiyle olacağı, ancak davalı idarenin tek taraflı işlemi ile dava konusu işlemin tesisinden önceki hukuki durumun yaratılmasının hukuken veya fiilen mümkün olmadığı hallerde yargı kararının uygulanmamasının söz konusu olabildiği,olayda, Kentbank'ın 9.7.2001 tarihli Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararı ile 4389 sayılı Kanunun 14.maddesi uyarınca temettü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesinden sonra Fon'ca, Kentbank'ın yönetim ve denetiminin ele alınarak hisse senetlerinin tamamı ile bankanın ödenmiş sermayesine karşılık 50 trilyon TL ( 50.000.000 TIL )tutarındaki kısmının Fon hesabına kaydedildiği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca Kentbank'ın 13.12.2001 tarihinde bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edilerek, bankanın tasfiyesine karar verilmesinden sonra, Tasfiye Halinde Kentbank A.Ş. Genel Kurulunda, tasfiyenin kaldırılarak bankanın Bayındırbank A.Ş. bünyesinde birleştirildiği ve tasfiyesiz infisahın gerçekleştiği, Kentbank'ın tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden silinerek sona erdiği, bu durumda, Fonun kendisine devredilen, bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış olan Kentbank hakkında, Bankalar Kanununun 15.maddesi uyarınca yaptığı, üçüncü kişileri de ilgilendiren hukuki tasarruflar ve bankanın tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle, idarece, bankanın Fona devrine ilişkin işlemi iptal eden Danıştay Onuncu Daire kararının gereğinin yerine getirilmesinin olanaksız olduğu, başka bir anlatımla, devir kararının alındığı tarihteki Kentbank'ın hukuki ve mali yapısının davalı idarece tesisi suretiyle davacıya iadesinde hukuki ve maddi ( fiili )imkansızlık bulunduğu ve idarenin idari yargı kararını uygulayamadığı sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.



Davacılar; idarenin yargı kararını uygulama görevini hiçbir sebep ve bahane ile yerine getirmekten kaçınamayacağını, Kentbank A.Ş.'nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesinden sonra tesis edilmiş tüm işlemlere karşı ayrı ayrı dava açıldığını ve bu davaların tamamının iptal kararı verilerek sonuçlandığını, idarenin, Kentbank'ın yok edilmesi sırasında tesis ettiği işlemlerin tersine işlemler yapmak suretiyle Bankayı ihya ederek hak sahiplerine iade etmesinde hiçbir imkansızlık bulunmadığını, nasıl banka başka bir Fon bankası ile birleştirilmiş ise aynı şekilde ayrıştırma ile ihya edilebileceğini, idarenin bütünlüğü ilkesi ile idari işlemlerde paralellik ilkesinden hareketle yargı kararının uygulanması için yeni kararlar alarak uygulamaya koymanın zorunlu olduğunu, ayrıca tam mükellef sermaye şirketlerinin birleştirilmesi gibi bölünme yolu ile mal varlıklarının ayrıştırılabileceği hususunun meri mevzuatta yer alan hükümler ile düzenlendiğini öne sürmekte ve Daire kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.

SONUÇ : Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacıların temyiz isteminin reddine, Danıştay On üçüncü Dairesinin 29.11.2005 günlü, E:2005/5546, K:2005/5699 sayılı kararının ONANMASINA, 21.03.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Dava; Kentbank A.Ş.'nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesine ilişkin 9.7.2001 günlü, 382 sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararını iptal eden Danıştay Onuncu Dairesi'nin 21.6.2004 günlü, E: 2004/7935, K:2004/5575 sayılı kararının uygulanması için yapılan başvurunun reddine ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 11.8.2004 günlü, 1369 sayılı kararı ile bu kararın yeniden incelenerek kaldırılması için yapılan başvurunun cevap verilmeyerek reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasanın 2.maddesinde "Cumhuriyetin nitelikleri" arasında sayılan hukuk devleti ilkesi, vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi ifade etmektedir. Anayasa Mahkemesi de, hukuk devletini "İnsan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlet" biçiminde tanımlamıştır. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak yine Anayasanın 138.maddesinin son fıkrasında yer alan: "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." hükmü ile yargı kararlarının idarece yerine getirme zorunluluğu açık olarak vurgulanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun " Kararların sonuçları" başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında da, "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin.kararların icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez." kuralı yer almıştır.

Görüldüğü üzere, Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların gereklerinin idarece yerine getirilmesi temel bir kuraldır.

Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde; temettü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen Kentbank'ın, devir kararının iptal edilmesi üzerine devir kararının alındığı tarihteki hukuki ve mali yapısının tekrar tesis edilmesi ve bankanın o zamanki durumu ile davacılara iade edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla birlikte, iptal kararının bir gereği olarak davalı idarenin, davacılara Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde tekrar bankacılık faaliyetinde bulunabilecek koşulları sağlaması ve bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni tanınmak suretiyle banka kurmalarına izin verilmesi gerekir. Kentbank A.Ş.'nin hukuka aykırı bir şekilde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildiği ve bankacılık faaliyetinde bulunma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı yargı kararları ile saptandığına göre, davacıların tekrar bankacılık faaliyetinde bulunabilmeleri açısından herhangi bir hukuki engelden söz edilmesi de mümkün değildir.

Belirtilen nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile hukuk ve usule aykırı bulunan Danıştay Onüçüncü Dairesinin 29.11.2005 günlü, E:2005/5546, K:2005/5699 sayılı kararının bozulması oyuyla, karara karşıyız.

KARŞI OY :

Anayasanın 2. ve 138. maddeleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesi gereğince yargı kararlarının aynen uygulanması esas olup, Kentbank A.Ş.'nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesine ilişkin 9.7.2001 günlü, 382 sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararının, Danıştay Onuncu Dairesinin 21.6.2004 günlü, E:2004/7935, K:2004/5574 sayılı kararı ile iptal edilmiş olması ve takip eden idari işlemlerin de yargı mercii tarafından iptaline karar verilmesi karşısında, verilen kararların gerekçesine bakılmaksızın idarenin bütünlüğü ilkesi ve usulde paralellik ilkesi çerçevesinde Kentbank A.Ş. 'nin tüzel kişiliği yeniden ihdas edilmek ve bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni verilmek suretiyle yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi davalı idare açısından zorunludur.

Bu nedenle davacıların temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Onüçüncü Dairesinin 29.11.2005 günlü, E:2005/5546, K:2005/5699 sayılı kararının bozulması oyuyla, karara karşıyım.



T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2007/5427, K. 2011/2289, T. 14.6.2011

KARAR : Dava, Gemlik türü zeytin fidanı destekleme ödemesinin dekar başına 250 TL üzerinden 45 TL'ye düşürülmesi hakkında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün "Sertifikalı Tohum ve Fidan Desteği" konulu 27.2.2007 tarih ve 07-029 sayılı Bakan Oluru ile 28.2.2007 tarih ve 2007/4 sayılı Genelgesinin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen 21.525 TL zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İşlem tarihinde yürürlükte olan 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 7. maddesinde, tarımsal destekleme politikaları çerçevesinde doğrudan bütçeden veya uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynaklardan, doğrudan ve/veya dolaylı olarak yapılacak her türlü ödemelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlar Kurulu'nun yetkili olacağı düzenlenmiştir.

2005/8629 sayılı Ulusal Tarım Stratejisi Doğrultusunda Tarımsal Destek Ödemelerine ve Sürdürülebilir Çiftçi Kayıt Sisteminin Geliştirilmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesinde, "Bitkisel üretim faaliyetinde bulunan çiftçilere, doğrudan gelir desteği ödenir. Ödemeler, üretim faaliyetini ve bu faaliyeti yapan çiftçiyi tespit edecek belgelere dayandırılır. Doğrudan gelir desteği ödemesi yapılan arazilerde, sertifikalı tohumluk kullanımı, toprak analizi, arazi toplulaştırması gibi teknoloji kullanımı ve çevre koruma önceliklerine göre dekar başına ilave ödemeler yapılabilir.", 8. maddesinde "Bu Kararın yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanacak yönetmelik ve tebliğlerle belirlenir." kuralına yer verilmiştir.

2006/10243 sayılı Ulusal Tarım Stratejisi Doğrultusunda Tarımsal Destek Ödemelerine ve Sürdürülebilir Çiftçi Kayıt Sisteminin Geliştirilmesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararının 2. maddesinde ise, 2005/8629 sayılı Kararın 3. maddesinin "Sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kaliteye, teknoloji kullanımına ve çevre koruma önceliklerine göre bitkisel üretim faaliyetinde sertifikalı tohum ve/veya sertifikalı fidan kullanan çiftçilere dekar başına destekleme ödemesi yapılabilir." şeklinde değiştirildiği belirtilmiştir.

Yukarıda yer verilen düzenlemeler uyarınca 10.5.2006 tarih ve 26164 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Sertifikalı Tohumluk Kullanımı ve Sertifikalı Meyve/Asma Fidanı/Çilek Fidesi ile Kapama Bağ/Bahçe Tesisi Desteklemeleri Hakkında Tebliğ ( Tebliğ No: 2006/19 )"in 5. maddesinde, ödemelerin, bu Tebliğde belirtilen usul ve esaslara göre, yurt içinde üretilip sertifikalandırılan, sertifikalı fidan/fide kullanarak; en az 5 dekar bodur ve yarı bodur meyve fidanları ile kapama bahçe, en az 10 dekar diğer meyve/asma fidanları ile kapama bağ ve bahçe ve en az 3 dekar çilek fidesi ile çilek bahçesi tesis eden çiftçilere yapılacağı; 6. maddesinde, bu Tebliğin 5. maddesinde belirtilen türlerin sertifikalı tohumluklarını kullanarak ekim/dikim yapan çiftçilere dekar başına yapılacak destekleme miktarlarının her yıl Bakanlıkça belirleneceği; 7. maddesinde , 2006 yılı yazlık ekim/dikim için başvuruların bu Tebliğin yayımlanmasından itibaren 7.7.2006 tarihi mesai saati bitimine kadar, 2006 yılı güzlük ekim/dikimleri ve 2007 yılı yazlık ekim/dikimleri için başvuruların ise 16.10.2006 tarihinden 6.7.2007 tarihi mesai bitimine kadar il/ilçe müdürlüklerine yapılması gerektiği kuralı yer almıştır.

Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesi zorunlu koşullardandır. Yapılan düzenlemelerde istikrar, belirlilik ve öngörülebilirlik göz önünde bulundurularak hukuki güvenlik sağlanır. Bireyin insan olarak varlığının korunmasını amaçlayan hukuk devletinde vatandaşların hukuk güvenliğinin sağlanması zorunludur. Devlet açık ve belirgin hukuk kurallarını yürürlüğe koyarak bunları uyguladığı zaman hukuk güvenliği sağlanır.



Haklı beklenti, yönetimin bir düzenleyici işlemine veya bir taahhüdüne veyahutta uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleridir.

İdareler, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, her zaman yönetmelik, tebliğ, genelge çıkarabilme ve bu düzenlemelerle, değişen koşullar dikkate alınarak, daha önceki düzenlemeler ile doğmuş bulunan objektif hukuki durumları, ileriye yönelik olarak yürürlükten kaldırma yetkisine sahip bulunmaktadırlar. Ancak idareler, bu konudaki yetkilerini kullanırken önceki düzenlemeler kapsamında kişilerin kazanılmış haklarını ve haklı beklentilerini korumak zorundadırlar. Bu durum, hukuk güvenliğinin ve hukuki istikrarın sağlaması açısından vazgeçilmez niteliktedir.

Dosyanın incelenmesinden; 10.05.2006 tarih ve 2560 sayılı Bakan Onayı ile sertifikalı zeytin fidanı dikimi için tür ayrımı yapılmaksızın dekar başına 250 TL destekleme yapılmasına karar verildiği; ancak zeytinde gemlik çeşidinin ekolojisi dışında yaygınlaşması nedeniyle 27.2.2007 tarihli Bakan onayı ile gemlik türü zeytin dışındaki zeytin fidanları için dekar başına destekleme miktarı 250 TL olarak ödenmesine devam edilirken, gemlik türü zeytin fidanı dikiminde dekar başına destekleme miktarının 250 TL'den 45TL'ye düşürüldüğü, bu hususun 28.2.2007 tarih ve 2007/4 sayılı Genelge ile duyurulduğu; davacının Adana ili, Ceyhan ilçesinde bulunan arazisine 2006 yılının Aralık ayı içinde gemlik türü zeytin fidanı diktikten sonra, 19.2.2007 tarihinde desteklemeden yararlanmak üzere idareye başvurduğu; 12.04.2007 tarihinde davacının arazisi üzerinde 2800 adet zeytin fidanının dikilmiş olduğunun tespit edildiği; ancak davacıya destekleme ödemesinin yapılmaması nedeniyle, 10.07.2007 tarihinde dekar başına 250 TL'den ödeme yapılması yolunda yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.



Davalı idarenin, tarım politikaları ile gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesi amacı dikkate alınmak suretiyle, çiftçilere hangi ürünler ve tarımsal faaliyetler nedeniyle destekleme yapılacağını ve ödenecek destekleme miktarını belirleme yetkisi bulunmaktadır. Bu kapsamda, davalı idarece ödenecek destekleme miktarlarının artırılması, azaltılması veya tamamen desteklemenin kaldırılması da mümkündür. Ancak, davalı idare bu düzenlemeleri yaparken ilgililerin haklarını ihlal etmeksizin haklı beklentilerini koruyucu düzenleme yapmakla yükümlüdür.

Dava konusu düzenlemeden önce yayımlanan 2006 yılı Genelgesi kapsamında dekar başına 250 TL olan destekleme miktarının, tarım politikaları ile gıda güvenliği ve kalitesi dikkate alınarak dava konusu düzenleme ile dekar başına 45 TL'ye düşürülmesi konusunda davalı idarenin yetkisi olmakla birlikte, önceki Genelge kapsamında destekten yararlanmak amacıyla başvuruda bulunan ve n

Davacının uğradığını ileri sürdüğü 21.525 TL zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemi yönünden;

Davacı, 2006 yılı Genelgesinin yürürlükte olduğu tarihte bu Genelge ile getirilen düzenlemeye güvenerek 2006 yılının Aralık ayı içinde gemlik türü zeytin fidanı diktikten sonra, 19.02.2007 tarihinde desteklemeden yararlanmak üzere idareye başvurmuştur. Davacıya, gemlik türü zeytin fidanını diktiği ve idareye başvurduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 2006 yılı Genelgesi uyarınca dekar başına 250 TL üzerinden ödeme yapılması gerekmektedir.

Bu durumda, davalı idarece davacının hak ettiği destekleme miktarı yeniden hesaplanarak ödeme yapılacağından, tazminat istemi yönünden bu aşamada karar verilmesine yer bulunmamaktadır.



SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün "Sertifikalı Tohum ve Fidan Desteği" konulu 27.02.2007 tarih ve 07-029 sayılı Bakan Oluru ile 28.2.2007 tarih ve 2007/4 sayılı Genelgesinin eksik düzenleme nedeniyle iptaline, tazminat istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, aşağıda dökümü yapılan 77,20 TL yargılama giderlerinin ve kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.100 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 48. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 ( otuz ) gün içerisinde İdari Dava Daireleri Kuruluna temyizen başvurulabileceğinin taraflara duyurulmasına, 14.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU E. 2002/486, K. 2004/599, T. 27.5.2004

KARAR : Dava, Başbakanlığın, 13.09.2000 günlü, B.02.0.PPG.012.320.16333 ( 2000/25 ) sayılı Genelgesi ile, bu genelgeye dayanılarak düzenlenen İçişleri Bakanlığı'nın 20.09.2000 günlü, 47183 sayılı Genelgesinin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Sekizinci Dairesi 21.01.2002 günlü, E:2000/4442, K:2002/299 sayılı kararıyla; Anayasanın 127 nci maddesinde: Mahalli İdarelerin Kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği, merkezi idarenin, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarelerin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahip olduğunun hükme bağlandığı, 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 33 üncü maddesinde: Başbakanlığın, kanunla yerine getirmekte yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ ve genelgelerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 33 üncü maddesinde de Bakanlığın, Kanunla yerine getirmekle yükümlü oldukları hizmetleri; tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu hükümlerinin yer aldığı, anılan kanun maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere, esas olan mahalli idarelerin yerinden yönetim ilkesine göre idare edilmesi kuralı olmasına karşın, merkezi idarenin de Anayasada belirtilen amaçlarla idari vesayet yetkisine sahip bulunduğu, Belediyeler bakımından bu yetkinin kullanılma usul ve esaslarının ise 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda düzenlendiği, bu düzenlemelerle merkezi idarenin, idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca mahalli hizmetler üzerinde belediye bütçelerinin hazırlanması, memur ve işçi kadrolarının oluşturulması, onanması gibi aşamalarda yönlendirme, kısıtlama getirme yetkisinin bulunduğu, bir başka anlatımla, merkezi idare için öngörülen tedbirlerin mahalli idarelere de uygulanabileceğini kabul etmenin gerektiği, bu açıklamalar doğrultusunda dava konusu genelgelerin yetki yönünden hukuka aykırı olduğu iddiasının yerinde görülmediği, tasarruf önlemleri çerçevesinde bazı yatırım harcamaları, büro malzemeleri ve makinaları alımlarının ilgili Bakanlar tarafından uygulanması, belediyeler, il özel idareleri veya bunlara ait birlik veya iktisadi işletmelerce taşeron aracılığı ile işçi, geçici işçi, hizmetli, sözleşmeli personel veya diğer statülerde personel alınmaması yolundaki 13.09.2000 günlü, 16333 sayılı Başbakanlık Genelgesi ve bu doğrultuda yayınlanan İçişleri Bakanlığının 20.09.2000 günlü, 47183 sayılı Genelgesinin iptali istemiyle davanın açıldığının anlaşıldığı, mahalli idareler üzerinde vesayet yetkisine sahip bulunan merkezi idare tarafından idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca dava konusu genelgelerde ortaya konulan hususlarla, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar dahilinde gereksiz harcamaların önlenerek harcamaların belli bir disipline bağlanması ve ekonomik kaynakların bu koşullara uygun kullanılmasının amaçlandığı, bu durumda, dava konusu genelgelerde kamu hizmeti gereklerine kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Davacı, 21.01.2002 günlü, E:2000/4442, K:2002/299 sayılı bu kararı temyiz etmekte ve vesayet denetiminin yasada sınırlı olarak sayıldığı ve genişletilemeyeceği, 2886, 1580 ve 3152 sayılı Kanunlarda, belediyelerin demirbaş alımına, gayrimenkul edinmesine ve yatırım yapmasına yasak getiren bir hüküm bulunmadığı iddialarıyla bozulmasını istemektedir.

Dava konusu 13.09.2000 günlü, 16333 sayılı Başbakanlık Genelgesinin belediyeler, il özel idareleri veya bunlara ait birlik veya iktisadi işletmelerce taşeron aracılığı ile işçi, geçici işçi, hizmetli, sözleşmeli personel veya diğer statülerde personel alınmaması yolundaki kısmına ilişkin davanın reddi yolundaki temyize konu Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bu bölümünün bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.

Başbakanlık Genelgesinin dava konusu diğer bölümü ile İçişleri Bakanlığı'nın Genelgesine gelince; Anayasa'nın 127. maddesine göre, kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenen mahalli idareler üzerinde, merkezi idarenin, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplumun yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisi bulunmaktadır.

Bu bağlamda, Anayasa ve 3056 sayılı Yasa uyarınca Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlamak, hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetmek, Anayasa ve kanunlarla verilen hizmetleri yerine getirmek amacıyla tedbirler almakla görevli olan Başbakanlığın ve 3152 sayılı Kanuna göre, mahalli idarelerin yönlendirilmesi, mahalli idarelerin merkezi idare ile olan ilgi ve ilişkisinin düzenlenmesi, mahalli idarelerin yatırım ve hizmetlerinin kalkınma planları ile yıllık programlara uygun şekilde yapılmasının gözetilmesi, işlem ve hesaplarının teftiş edilmesi ve denetlenmesi, inceleme ve soruşturma yapılması gibi konularda görevli bulunan İçişleri Bakanlığının belediyelerin yapacakları harcamalar üzerinde vesayet denetimi yapabilme yetkileri bulunmaktadır.

Ancak bu yetkinin 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile belirlenen usul ve esaslar ile sınırlı olduğu açıktır.



Anılan yasal düzenlemelerle, merkezi idarenin, mahalli idareler üzerinde belediye sınırlarının belirlenmesi, belediyelerin birleşmesi, isimlerinin değiştirilmesi, toplu taşımacılık, seçilmiş organlarının organlık sıfatını kazanmalarına itiraz ve kaybetmeleri, bütçenin hazırlanması, bazı belediye meclis kararlarının kesinleşmesi ve kararlara itiraz gibi konularda yönlendirme, onama, kısıtlama yapma yetkileri bulunmaktadır.

Olayda, dava konusu Genelgeler ile kamu harcamalarında israfın önlenmesi amacıyla 29.07.1998 günlü, 1998/24 sayılı Genelge ile yürürlüğe konulan tasarruf önlemlerinden, 500 milyar liradan az yatırım harcamaları, gayrimenkül alımları, bina bakım ve onarımları ( taşıt alımları, lojman ve sosyal tesis alım, kiralama, inşa ve onarımları ile bunlar için arsa ve arazi alımları hariç ) ile 300 milyar lirayı aşmayan kiralama işleri ( yıllık ), büro malzemeleri ve makinaları alımlarına ilişkin olanların ilgili bakanlıkların izni alınarak, Bakanlar tarafından "uygulanması" gerektiği yolunda düzenleme getirilmiştir.

Yukarıda yer verilen Yasal düzenlemeler karşısında merkezi idarenin belediyelerin hizmetlerini yerine getirmek amacıyla yapacakları yatırım harcamaları üzerinde gözetim ve denetim yetkisi bulunmakta ise de, dava konusu genelgelerle, belirtilen harcamalar konusunda İçişleri Bakanlığının izninin aranması ve uygulamanın Bakanlığa bırakılması, idarenin gözetim ve denetimine yönelik vesayet yetkisi sınırlarını aşıp belediyelerin görevlerini yerine getirme aşamasına müdahale anlamını taşıdığından, işlemlerin bu bölümlerinde mevzuata uyarlık görülmemiştir.

Yüklə 284,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin