Ayrımcılığın önlenmesi sürecinde asıl yükümlülük sahibi olan devletlerdir. Ancak bu, diğer aktörlerin bilinç değişimi ve ayrımcılığı önleme süreçlerinde yer almaması anlamına gelmemektedir. Öneriler bu yaklaşımla yazılmıştır;
Devlet azınlıklara bakış açısını “güvenlik” ekseninden çıkarmalı, hak ve özgürlükler eksenini temel alan bir yaklaşımı benimsemelidir.
Türkiye uluslararası sözleşme ve ek protokollere koymuş olduğu çekinceleri kaldırmalı ve Ulusal Azınlıkların Korunmasına Dair Çerçeve Sözleşme, Eğitimde Ayrımcılığa Karşı UNESCO Sözleşmesi, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’nı imzalamalıdır.
Türkiye, hukukundaki tüm ayrımcı düzenlemeleri kaldırmalıdır. İç hukukta ayrımcılık karşıtı düzenlemeler güçlendirilmeli, düzenlemelerde ayrımcılık tanımlarına, etkili ve erişilebilir yasal yollara ve yaptırımlara yer verilmelidir. Yasal araçlar dışında etkili idari başvuru mekanizmaları geliştirilmelidir.
Cumhuriyet savcılıkları etnik ayrımcılık iddiaları ile ilgili etkili soruşturma yürütmelidir. Basına yansıyan iddialar ile ilgili resen soruşturma açma yetkilerini daha etkin kullanmalıdır.
Kapsamlı bir ayrımcılığı önleme yasası hazırlanmalıdır. Yasa hazırlık süreçlerine dezavantajlı grupların etkin katılımı sağlamalıdır. BM Paris İlkeleri çerçevesinde bağımsız, yaptırım yetkisine sahip bir eşitlik kurumu oluşturulmalıdır.
Azınlık gruplarının yasal süreçlere, kamu politikalarının belirlenmesine ve hizmetlerin planlanmasına katılımını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Merkezi ve yerel kamu hizmetlerinin sunumu açısından ayrımcı olmayan kriterler belirlenmelidir. Tüm hizmetlerin sunum süreçlerinin izlemesi yapılmalıdır. İzleme sürecine azınlık gruplarının temsilcileri dâhil edilmelidir.
Başta azınlık gruplarına hizmet vermekle yükümlü kamu personeli olmak üzere tüm personel hizmet içi eğitimden geçirilmelidir.
Farklı azınlık grupları için özel içerme politikaları belirlenmeli ve tüm uygulama süreçlerinde bu politikalara uyulmalıdır.
Kültür, gelenekler, yerleşik yargılar ve toplumsal algının değiştirilmesi için STÖ’ler ile birlikte kampanyalar planlanmalı, uygulanmalı ve yarattığı değişim izlenmelidir.
STÖ’ler toplum algısının değişimi sürecine katkı sağlamalı; kendi bünyelerinde ve hedef gruplarında farklı olanı yok sayan anlayışla mücadele etmelidir.
Yerel ve yaygın medya, ayrımcılığın önlenmesi ve yeni bir bilincin yaratılması süreçlerine katkı sağlamalıdır.
Üniversiteler, ayrımcılıkla ilgili alan araştırmalarına akademik personel ve bütçe ayırmalı, STÖ’lerin araştırmalarına akademik destek sağlamalıdır.
Yerel yönetimler, ayrımcılık karşıtı kampanya ve etkinliklere kaynak ve destek sağlamalıdır.
Siyasi partiler, programlarında ayrımcılıkla mücadeleye yer vermeli, buna dair politikalar oluşturmalı ve kamuoyunun tartışmasına açmalıdır.
İlköğretimde okullaşma oranları okul yaşındaki çocukların %2’lik kısmının okula erişemediğini göstermektedir. Bu gruba ilişkin ayrıntılı verilerin toplanması ve etnik köken ya da anadil faktörünün bu sonuçtaki payının belirlenmesi ve özel içerme politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir.
MEB’in farklı etnik gruplar için, onların kültürel değerlerini, ekonomik ve sosyal koşullarını dikkate alan içerme politikalarını geliştirmesi ve eğitim müfredatının hazırlamasına farklı etnik grupların temsilcilerinin dâhil edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de ders kitapları ayrımcılığı normalleştiren ifadeler taşımaktadır. Ders kitapları ile yardımcı kitaplardan ayrımcı ve dışlayıcı ifadelerin temizlenmesi ve düzenli aralıklarla tarama yapılması gerekmektedir. Bu taramalara farklı etnik grupların temsilcilerinin katılımı sağlanmalıdır.
Etnik kökeni veya vatandaşlık açısından durumu ne olursa olsun isteyen her aile çocuğunu azınlık okullarının belirleyeceği kontenjanlar dâhilinde bu okullara da gönderebilmelidir.
Konut hakkının özellikle gelir düzeyi veya ekonomik kaynaklara erişim düzeyine bakılmaksızın herkes için güvence altına alınması zorunluluğunun mülteci ve sığınmacılar için de sağlanması gerekmektedir.
Sığınmacı, mülteci ve yasadışı göçmen olarak tabir edilen kişilerin her türlü iltica prosedüründen yararlanabilmeleri ve bu süre içinde yaşam hakları başta olmak üzere, uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan tüm haklara erişimleri güvence altına alınmalıdır.
İstihdam alanında, özellikle işe alımlarda ayrımcılığı önleyici düzenleme ve denetleme mekanizmalarının yaratılması gerekmektedir.
STÖ’ler ayrımcı uygulamaları etkin bir biçimde izlemeli ve raporlamalıdır.