VahhabiLİk ekolü Önsöz



Yüklə 1,04 Mb.
səhifə33/44
tarix29.10.2017
ölçüsü1,04 Mb.
#19557
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   44

5 - İSA VE GAYBİ SULTA


Kur’an ayetlerini, araştırarak Hz. İsa’nın gaybi gücünü anlamak mümkündür. Biz onun makam ve mevkisine işaret etmek için, bir ayet nakledeceğiz:

Kur’an İsa’dan şöyle naklediyor:



- Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah’ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve stok ettiklerinizi, size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsınız bunda sizin için kesin bir ayet vardır. Ali İmran / 49.

Şayet İsa kendi işlerini Allah’ın iznine bağlıyorsa, nedeni hiçbir peygamberin Allah’ın izni olmaksızın böyle bir tasarrufa sahip olmamasındandır. Nitekim ayette şöyle buyuruluyor:

- “Allah’ın izni olmaksızın (hiç) bir peygambere herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Rad / 38.

Aynı halde Hz. İsa gaybi işleri kendine nispet ediyor ve şöyle diyor: Ben şifa veririm, ben diriltirim, ben haber veririm. Nitekim; “ “ (iyileştiririm, diriltirim, haber veririm) cümlelerinin tümü mütekellim sığasıdır. (Yani fiilin öznesini ifade eden birinci tekil şahıs kipidir) Ve konuya işaret etmektedir.

Gaybi güce ve tabiat üstü bir sultaya sahip olanlar yalnızca Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Süleyman ve Hz. İsa değildir. Ancak diğer peygamberlerden bir bölümü de yine gaybi sultaya sahiptiler ve sahip olmaktadırlar.44 Kur’an Cebrail’den “...(çetin güç sahibi)45 diye meleklerden ise: “... (işi bir düzen içinde evirip çevirenler)46 diye söz etmiştir.

Kur’an’da melekler alemin işini evirip çevirenler, canı alanlar, insanları koruyanlar, amelleri yazanlar, asi kavim ve milletleri yok edenler vs. olarak tanıtılmışlardır. Ku-ran’la ilişkisi olanlar, meleklerin gaybi güç ve kudret sahibi olduklarını, onların Allah’ın izni ile ve Onun kudretine dayanarak olağanüstü işler yaptıklarını bilirler.

Gaybi güce itikat etmek şayet bunların ilah oluşuna itikadı gerektirirse, Kur’an açısından bunların tümü ilah olarak tanıtılmalıdırlar.

Çözüm yolu söylenilen sözdür. Müstakil kudret ile Kesbi kudret arasında fark olduğunu bilmek gerek. Allah’tan başka mustakil bir kudrete itikat etmek, şirk unsurudur. Oysaki her hangi bir amel hakkında kesbi kudrete itikat etmek, Tevhidin kendisidir.

Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki, Evliyalar da, Allah’ın tükenmez kudretine dayalı bir (gaybi gücün) var olduğuna itikat etmek ve onların Allah’ın seçtiği sebepler olarak bilmek, şirki gerektirmediği gibi, aksine tevhidin ta kendisidir. Tabii kuvvete dayalı fiillerin insana istinat edip, gaybi güce dayalı işleri de Allah’a nispet etmek tevhidin milakı (temel dayanağı) değildir. Ancak tevhidin hakikati, gerek gaybi ve gerekse tabii güce dayalı her şeyi Allah’a nispet etmektir. Onu her çeşit kuvvet, güç, faaliyet aslı olarak bilmektir.

Bu açıklamalardan sonra şimdi evliyalardan olağanüstü işleri isteme konusunu araştırmaya başlayabiliriz


OLAĞANÜSTÜ İŞLERİ İSTEMEK ŞİRK MİDİR?


Her yaratığın “illet ve malul “kanunu gereği, kendisi için bir illeti vardır. Onun varlığı o illet olmaksızın mümkün değildir. Neticede alemde var olan hiçbir yaratık illetsiz var olamaz.

Evliyaların kerametleri ve peygamberlerin mucizeleri de illetsiz değildir, varolan tek şey, onların illetinin maddi ve tabii olmamasıdır. Bu da “onlar için illet yoktur” demekten çok ayrı bir ifadedir. Şayet Hz. Musa’nın asası ejderhaya dönüşüyorsa, ölüler Hz. İsa’nın sebebiyle diriliyorsa, Ay, İslam Peygamberinin vesilesiyle ikiye bölünüyorsa, çakıl taşları peygamberin elinde zikir ve tesbih ediyorsa vs... bunların hiçbirisi illetsiz değildir. Bu hususlarda varolan tek şey, tabii illet veya tanınan herhangi bir maddi illetin işin içerisinde olmamasıdır, aslında illetin bulunmaması ve olmaması diye bir şey söz konusu değildir.

Kimi zaman tabii işleri bir insandan istemenin şirk olmadığı, olağan üstü işleri ondan istemenin şirk olduğu tasavvur edilmektedir. Şimdi bu görüşü araştıracağız:

CEVAP


Kur’an, Peygamber veya diğer şahıslardan, olağanüstü bir kısım işlerin istenildiği ile ilgili bazı durumlar hatırlatıyor, öyleki o istekler maddi ve tabii kanunlar dışında olan isteklerdir. Kur’an bu istekleri naklederken de o istekte bulunanları tenkit etmeksizin nakletmiştir.

Örneğin Kur’an’ın beyanına göre Musa’nın kavmi, Musa’ya doğru gelmiş ve ondan kuraklıktan kurtulmaları için yağmur -su- talebinde bulunmuşlar. Nitekim ayette şöyle buyruluyor;



-“Musa’nın kavmi ondan su istediğinde, “Asanı taşa vur” diye vahyetmiştik.47

Burada şöyle denilebilir; canlı birinden olağanüstü bir şey istemenin sakıncası yoktur, fakat sözümüz böyle bir şeyi ölen birinden istemektedir.

Bu sözün cevabı açıktır, zira ölüm ve hayat tevhit esasına uygun bir amelde o derece farklılık yaratıp birini şirk diğerini ise aynı tevhit durumuna getiremez. Ölüm ve hayat ancak faydalı olmasında veya faydalı olmamasında eser bırakabilir, tevhit ve şirk hususunda değil.

SÜLEYMAN BELKIS’IN TAHTINI İSTİYOR


Hz. Süleyman, meclisinde hazır bulunanlardan, Belkıs’ın tahtını hazır etmelerinde, onlardan olağanüstü bir iş yapmalarını istiyor. Ve şöyle diyor: -(Süleyman şöyle dedi ):Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir.

- Cinlerden İfrit: “Sen daha makamından kalkmadan önce, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir güce sahibim” dedi.

- Kendi yakınında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: “Ben, (gözünü açıp kapatmadan) onu sana getirebilirim.”Derken (Süleyman ) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: Bu Rabbimin fazlındandır.”48

Öylesine bir görüş doğru olursa, tüm asır ve dönemlerdeki peygamberlik iddiasında bulunanlardan mucize istemek küfür ve şirk sayılırdı. Zira millet, olağanüstü bir iş olan mucizeleri, peygamberlik iddiasında bulunan şahısın kendisinden istiyorlardı, onu gönderen Allah’tan değil. Odur ki ona şöyle söylüyorlardı:



- Eğer gerçekten bir ayet (mucize) ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)49

Tüm dünya milletleri gerçek peygamberi yalancılardan seçebilmek için, hep bu yoldan girmişlerdir. Peygamberler de aynı şekilde bütün herkesin gelip mucizelerini görmeye davet etmiştir. Kur’an da yine mucize etrafında yapılan topluluklar ile peygamberlik iddiasında bulunanların sözlerini, inkar etmeden (ki buda onun makbul oluşunu hikayet ediyor) nakletmiştir.

Eğer araştırıcı bir topluluk İsa’nın huzuruna gitse ve ona; “iddianda doğru isen bu köre veya alacalı hastalığı bulunana şifa ver de görelim”diye söylese, değil müşrik olmaları, gerçek hakikat aşıkları arasında hesap edilmiş olurlar . Bu iş de övgüye şayan bir iştir.

Şimdi, şayet Hazreti İsa’nın gidişinden sonra, onun ümmeti, onun pak ruhundan hastalarına şifa vermesini isterlerse, niçin müşrik sayılsınlar. Oysaki tarafın ölüm ve hayatı tevhit ve şirkte müessir değildir.50

Özetleyecek olursak: Kur’an’ın beyanına göre, Allah’ın seçkin kullarından bir bölümü olağan üstü işleri yapmaya kudret sahipleriydi, bazı durumlarda bu kudretlerinden yararlanıyorlardı.

Şayet bu yolla bir şey istemek şirktir diye söylüyorsa, Süleyman ve diğerleri niçin istediler.

Şayet olağanüstü bir işi evliyadan istemek onların gaybi sultasına itikat etmeği gerektirir diyorsa, cevabı şudur: Gaybi güce itikat etmek, iki çeşittir: Biri aynı tevhittir, diğeri şirk unsurudur.

Şayet canlı evliyadan istekte bulunmak sakıncasızdır, ölenlerden istenilmez diye söylerse, cevabı şudur: Ölüm ve hayat şirk ve tevhidin ölçüsü değildir.

Şayet normal yollar dışında borcun ödenmesini istemek veya hastaya şifa vermesini dilemek, Allah’ın işini ondan başkasından istemektir diye söylüyorsa, cevabı şöyledir: Şirkin esas kaynağı istenilen şahsı Allah veya ilahi işlerin yetkilisi olarak bilmektir. Gayri tabii bir işi ondan istemek, Allah’ın işini Allah’tan başkasından istemek anlamında değildir. Zira ilahi işlerin ölçüsü “normal kanunların hududu üstünde olan şeylerdir”diye bir şey yoktur ki bu gibi istekler, onun işini Onun kulundan istemek olsun. Ancak ilahi işlerin ölçüsü “failin o işleri yerine getirmesinde bağımsız “oluşudur. Şayet bir fail ilahi güce dayanarak bir işi yaparsa, böyle bir işi ondan istemek, Allah’ın işini Allah’tan başkasından istemek değildir. İster bu iş, alışılmış bir iş olsun ister alışılmamış bir iş olsun.

Allah kullarından şifa istemek hususu hakkında da şöyle diyoruz: Kimi vakit şifa ve buna benzer işleri evliyalardan istemenin, Allah’ın işinin ondan başkasından istemek olur diye tasavvur edilmektedir. Kur’an şöyle buyuruyor:

- Hastalandığım zaman bana şifa veren odur. (Şuara / 80.

Bu ayeti göz önüne alarak şöyle denilebilir. (Peygamberin kendisi hastalandığı zaman Allah’tan şifa istemesine rağmen çev). Maalesef biz nasıl diyebiliriz; “Ey Allah’ın Peygamberi! hastama şifa ver.”Olağanüstü tüm istekler de işte böyledir.



Yüklə 1,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin