ZâDU'l-meâd muhtasari


Hz. Peygamber'in Kabir Ziyareti



Yüklə 2,3 Mb.
səhifə11/26
tarix03.11.2017
ölçüsü2,3 Mb.
#29908
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   26

17. Hz. Peygamber'in Kabir Ziyareti


Hz. Peygamber, ashabının mezarlarını onlara dua etmek, rahmet okumak ve onlardan kendisine ders çıkarmak amacıyla ziyaret ederdi. Ümmetine meşrû kıldığı ziyaret şekli işte budur. İnsanların mezarları ziyaret ederken şöyle demelerini emrederdi: "es-Selâmü aleyküm ehle'd-diyâr mine'l-mü'minîn ve'l-müslimîn, ve innâ inşâallahü biküm lâhiqûn. Nes'elullahe lenâ ve lekümü'l-âfiyeh.239 Yani, ey bu diyarda yatan Müminler ve Müslümanlar! Allah'ın selâmı sizin üzerinize olsun, Biz de -inşallah- aranıza katılacağız. Allah'tan hem bizim hem de sizin için âfiyet dileriz."240

Kabirlere karşı saygısızca davranmamak, onları çiğnememek, üzerlerine oturmamak ve yaslanmamak, saygı göstermek amacıyla mezarları mescid haline çevirip yanlarında ve onlara doğru namaz kılmamak, onlar için toplanıp bayram ve putlar edinmemek, üzerlerinde lamba/kandil/mum yakmamak Allah Resûlü'nün adetlerindendi. O, bütün bunlardan insanları menetmiş ve yapanları ise lanetlemiştir!


18. Hz. Peygamber'in Sadaka ve Zekat İle İlgili
Uygulamaları


Allah Resûlü, zekatın verileceği malları zirâî mahsuller; meyveler; deve, sığır ve davar gibi hayvanlar; altın ve gümüş gibi nakdî mallar ve her türlü ticaret malı olarak belirlemiştir. Bunlardan tahıllar ve meyveler hariç, diğerlerinin yılda bir kez zekatlarının verilmesini zorunlu görmüştür/farz kıldı. Tahıl ve meyvelerin zekat vaktini ise, olgunlaşma ve kıvamına gelme (hasat edildikleri zaman) olarak belirlemiştir.241 Böyle tespit edilmesi, hem zekat alacaklılar ve hem de mal sahiplerinin maslahatı için en uygun olanıdır. Şari', mal sahiplerinin malları elde etmedeki zekatın mallardan alınacak miktarlarını birbirinden farklı olarak düzenlemiştir. İnsanın toplu ve biriktirilmiş bir durumda tesadüf ettiği mallardan -ki bu rikaz, yani toprağa gömülmüş olarak bulunan maldır- beşte bir oranında farz kılmış ve bunun için üzerinden bir yıl geçmesini itibara almamıştır. Elde etme zorluğu daha çok olan mallarda bu oranın yarısı olan onda bir oranında verilmesini farz kılmıştır. Bu oran aynı zamanda, insanın herhangi bir külfete girmeden, yani o iş için hazırlanmış aletler olmaksızın veya kuyu açtırmaksızın Allah'ın yağmurla sulamayı bizzat kendisinin üstlendiği ve arazilerinin kendiliğinden sürüldüğü meyve ve ziraî mahsullerde verilmesi gereken orandır. İnsanın külfete katlanarak çeşitli aletler vs. ile suladığı ve kuyu açtığı mahsulatta onda birin yarısı (yani yirmide bir) zekat verilmesini farz kılmıştır. Artışı, mal sahibinin kimi zaman yolculuğa çıkarak, kimi zaman dolaştırarak, kimi zaman da bekleyerek aralıksız çalışmasına bağlı bulunan mallarda ise, onda birin dörtte biri (rub'ul-öşri=kırkta bir) oranında zekat verilmesini farz kılmıştır. Bu mallardan her biri için ölçüler/miktarlar; bu miktarların altında olan malların ise zekatının verilmeyeceğini belirledi: Altında 20 miskal, gümüşte 200 dirhem, tahıl ve meyvelerde 5 vesk,242 keçi ve koyunda 40 baş, sığırda 30 baş, devede ise 5 baş. Allah Teâlâ, zekatın/sada­ka­nın paylaştırılmasını bizzat kendisi üstlendi ve onu sekiz bölüme ayırdı. O sekiz bölümü iki sınıf insan alır:

1) İhtiyaçlarının şiddet ve zayıflığına göre alanlar. Bunlar: Fakirler, yoksullar, köleler ve yolculardır. 2) Müslümanların faydası için alanlar. Bunlar da: Zekat memurları, kalpleri İslâm'a ısındırılacak (müellefe-i kulûb) olanlar, durumunu düzeltmek için borçlananlar ve Allah yolunda savaşan/cihâd eden gaziler.

Hz. Peygamber, zekatı malın bulunduğu şehirdeki hak sahiplerine paylaştırırdı. Şayet mal, o şehir halkına dağıtıldıktan sonra artarsa kendisine getirilir ve onu dağıtırdı. Bir insanın zekata müstehak olduğunu bilirse ona verirdi. Eğer zekata müstehak olan biri kendisinden ister, fakat kendisi o kişinin durumunu bilmezse ona, zenginin ve çalışıp kazanan güçlü kimsenin zekatta nasibinin olmadığını bildirdikten sonra verirdi.243

Bir kişi zekat getirdiği zaman Hz. Peygamber bazen ona: "Allahümme bârik fîhi ve fî ibilihî.244 Yani, Allah'ım! Bu ada­ma bolluk ver ve develerini bereketlendir." bazen de: "Al­la­hümme salli aleyhi. Yani, Allah'ım! Bu kişiye rahmet eyle." diye dua ederdi.

Onun adeti, zekatta malların en iyilerini değil, orta hallisini almaktı.

Allah Resûlü, zekat veren kimseye, verdiği zekatı satın almayı yasaklamıştı. Fakir kişinin kendisine verilen zekattan zengi­ne hediye etmesi durumunda o zenginin zekattan yemesini mübah sayardı. Kendisi, Berîre'ye zekat olarak verilen etten ye­miş ve şöyle demiştir: "Bu, ona zekattır; bize ise hediyedir."245 Zaman zaman zekat mallarından müslümanların yararına borç alıp kullanırdı. Başına bir iş geldiği zaman, zekatı sahiplerinden vaktinden önce ödünç alırdı. Nitekim amcası Abbas'tan iki senelik zekatı vaktinden önce ödünç almıştır.

Zekat memurlarını yalnızca sürüler, zirâî mahsuller ve meyveler gibi görünen açık mal sahiplerine gönderirdi.

Hurma sahiplerine, ağaçlarındaki hurmaları tahmin edecek, kaç vesk geleceğini araştıracak ve böylece onların ne kadar zekat vermeleri gerektiğini hesaplayacak bir tahminci (hârıs) gönderirdi. Hurmalara gelebilecek âfetlerden dolayı tahminciye, ağaçtaki hurmanın üçte birini veya dörtte birini mal sahiplerine bırakmasını, bu miktar hurmayı tahminde hesaba katmamasını emrederdi. Bu tahmini ölçüm işi, meyvelerin yenmeden ve koparılmadan önce zekatın hesaplanması, sahiplerinin ondan istedikleri gibi tasarrufta bulunması ve zekat miktarının ödenmesi için yapılmaktaydı.

Bundan dolayı Hz. Peygamber, kendileriyle müsâkât ve müzâraât akdi yaptığı Hayberlilere tahminci gönderir, meyveleri ve zirâî mahsulleri tahmini olarak hesaplattırır ve bunların yarısını onlara tazmin ettirirdi. Onlara Abdullah b. Revâha'yı göndermişti. Ona rüşvet vermek istediklerinde Abdullah: "Bana haram mı yedireceksiniz?! Vallahi ben size, bana göre insanların en güzelinin yanından geldim. Siz benim gözümde maymun ve domuz sayılmanızdan daha iğrençsiniz. Size nefretim ve ona olan sevgim, beni size karşı adil davranmamaya sevketmez." dedi. Bunun üzerine onlar: "İşte bununla, gökler ve yer ayakta durur." dediler.


Yüklə 2,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin