İnananların inançsızlara karşı tavizsiz duruşu dile getirilmektedir. “Kahrolsun Ebu Leheb’in çifte gücü!”(iki eli!)Zaten kendisi de kahroldu-
kahrolacak!”
“Ne malı,ne de kazancı ona hiçbir yarar sağlamayacak!”
“Karısı da (onun ateşine) odun hamallığı yapacak!”
“Zamanı gelince tarifsiz bir alevli ateşe(yakıt)olacak!”
“Gerdanında(takı yerine sanki)çelikten(bükülmüş hurma liflerinden) bir
halat (olduğu halde.)Tebbet(19);Âyet:1,2,3,4,5. Bilindiği gibi Hz.Peygamber(AS)’ın amcalarından Ebu Leheb,Mekke’nin
varlıklı ve karizmatik kişiliklerinden biridir.Karısı Hz.Peygamber’in süt kardeşi olan Ebu Sufyan’ın kız kardeşidir.Ayrıca Hz.Peygamber, iki kızını Ebu Leheb’in iki oğluyla
evlendirmiştir.Yeğeniyle peygamberliğinden önce hiçbir sorunu olmadığı halde,
peygamberliğini ilân ettikten sonra,amansız düşmanlarından biri kesilmiştir.
Mekke aristokratlarından olan Ebu Leheb ve onun gibiler,kendilerini
Sûrenin vermek istediği asıl mesaj,Hz.Peygamber(AS)’in en yakın akra-
bası bile olsa,iman etmedikçe,bu avantajının kişinin kurtulmasına yetmeyeceğidir. *** “Gözünde canlandırabilir misin (Ey Nebi),Rabbinin Fil Ordusu’na nasıl
muamele ettiğini?”
“Başlarına geçirmedi mi onların ince tasarlanmış haince hilesini?”
“Onların üzerine katar,katar(öbek,öbek)bilinmeyen nitelikte uçan taşıyıcı
varlıklar(objeler)saldı.”
“Onlara taş kesilmiş balçık türü tanımlanamayan(mahiyeti yalnız Allah
tarafından bilinen şeyler)atıyorlardı.”
“Derken(Rabbin)onları,yenilerek delik deşik edilmiş yapraklara benzet-
ti.”Fil(20);Âyet:1,2,3,4,5.
17 Sûre,tarihi Fil Vakası üzerinden ahlâksız gücün ibretlik akıbetini
anlatmaktadır.İşgalci,zulmedici ”Fil Ordusu” egemen gücün her çağda görülen örneği-
dir.”Güçlüyüm,o halde haklı olan benim!mantığıyla hareket eder.Yeryüzünü ıslah
edeceğini iddia eder,fakat uygulamalarıyla ancak zulüm ve karmaşa getirir.Fil güçlüyü
(güçlü görüneni)ama haksız olanı,ebabil güçsüz ve zayıfı,(güçsüz ve zayıf görüneni) k ancak haklı olanı temsil eder.Allah ise tek ve gerçek büyüktür,gücü sınırsızdır.Her zaman
güçsüz ve haklı olanın yanında yer alır.Gücü ilâh edinen her ahlâksız güç,ahlâkı güç
edinen erdemliler karşısında-Allah’ın izin ve yardımlarıyla- er-geç mağlup ve yok olmaya mahkumdur.
Bu örnek her zamanda/mekanda geçerliliğini koruyan birörnektir. *** “(Ey muhatab!)De ki;”Sığınırım ben(yokluk gecesini) yararak varlığı
(ortaya)çıkaran sabahın Rabbine!”
“O’nun yarattığı her şeyin şerrinden!”
“Ve(aklı-iradeyi-idraki)bastırdığı zaman zehirli-zifiri bir(cehalet) karan-
lığının şerrinden!”
“Ve düğümlere üfleyen(büyücü)lerin şerrinden!”
“Ve haset ettiği aman hasetçinin şerrinden!”(sığınırım sabahın Rabbine!)
Felak diğer ilk sureler gibi muhatabını inşa edici bir amaç taşır.
İnsan iradesinin görünen,görünmeyen,bilinen bilinmeyen varlıkların
tehlikeleriyle birlikte göründüğü halde onlardan daha az tehlikeli olmayan hasetçinin
şerrinden de sadece tek büyük ve en güçlü olan Allah’a sığınmayı tavsiye eder. Haset,hasetçinin haset ettiğine dua,kendisine bedduadır.Haset özü itiba-
riyle Allah’a bir nevi itirazdır.Kime neyi,ne kadar vereceğine(nimetleri paylaştırmasına) itiraz.Haset hastalığının ilâcı,hasetçinin haset ettiğine dua etmesidir.Haset “kıskanmak” değildir,ondan öte bir duygudur.Kıskanmak “gayret”tir”.Gayret,elindekini sakınmak,
üzerine titremektir.Bu bağlamda-bunlara-yakın kavramları bilmekte yarar vardır. Hased:Bende yok,onda da olmasın!
Buhl:Bende var onda olmasın!
Şuhh:Onunki(de)benim olsun!
Gıbta:Onda var,bende de olsun!
Sehavet:Bende var onda da olsun!
İsâr:Benim değil onun olsun!
Cûd:Bende yok,ama onda olsun!
Fakr:Onda yok,bende de olmasın! ***
18 “(Ey muhatab!)De ki:”Sığınırım ben Rabbine insanlığın!”
Sûrede Allah’ı,Bizzat Allah anlatmaktadır.Bu yüzden sûre,vahyin zirvesi
kabul edilebilir.
Sadece Allah’ın mahiyeti hüviyetini aynıdır.O,yaratandır.Eşi,benzeri,dengi
yoktur,olamaz.Yaratılanların mahiyet(ler)i ve hüviyet(ler)i farklıdır.O’nun hakkı kulluk
edilmeye lâyık Tek Allah(İlâh)olmaktır.O’ndan gayrısının hakkı(daha doğrusu görevi)
O’na kul olmaktır.
Ehad;”Tek’lik O’na mahsus ve Zatıyla kaim” demektir.Belirsizlik,O’nun Zatına özgü bu niteliği kulun (sınırlı aklı ve duy(g)ularıyla)kavrayamayacağına delâlet eder.Vahid yerine Ehad gelmesi,maddi,manevi,akli-hissi tüm boyutlardan açılardan
kavranılmazlığını,biricikliğini,eşsizliğini ve benzersizliğini ifade etmek içindir.Vahid olan
“bir” parçalardan meydana gelebilir,fakat “ehad” olan”tek” parçalan(a)maz olanı ifade
eder.
“Samed” Allah’ın mutlak ve mükemmelliğini ifade eden bir sıfattır.Hiç
bir dile birkaç kelimeyle çevrilemez.Hem,”her şey Kendisine muhtaç olup,Kendisi hiç
bir şeye muhtaç olmayan”,hem de “ilk sebep ve son gaye” veya,”öncesiz ilk,sonrasız son” hem,”eksilmeyen ve artmayan”,hem de,”evrenin eşsiz,benzersiz,biricik sahibi” anlamla- rına gelmektedir.
Ve deliksiz,eksiksiz,gediksiz,noksansızdır.Ne bir ş ey girer,ne bir şey çıkar. (Bozulmaz,değişmez yekparedir.)Bu manasıyla,insana üflenen ruh’un “Allah’tan bir parça” olduğu düşüncesini de dışlamış,reddetmiş olur.Bazı otoritelere göre “Samed”,
“iç organları olmadığı için yemeye,içmeye muhtaç olmayan” ya da “yemeye,içmeye ihti-
yacı olmadığından iç organları olmayan” demektir.Yani beşere benzemeyen,ölümlü
olamayandır.Mutlak özgürdür,ölümsüzdür,ezeli ve ebedidir. Es-Samed ismi Tanrı’nın bir şeye girdiği(hulul) ve bazılarının Tanrı’yla birleştiği(ittihat) türünden her tür akidevi sapmayı,aşırılığı kökten reddeder. “Lem telid” yerine “lem yelid” gelmesi,özellik ve öncelikle Allah’a her tür oğul (eş/evlât)isnadını önlemeye yöneliktir.Yani baba olmamıştır,babası olmamıştır.Zira
her doğan ölür,her ölen ise (sonradan)yaratılmıştır.Bu âyet,Şamanizm’i,Hind,Yunan ve
“Ama onların bu konuda hiçbir bilgisi(kanıtı)bulunmamaktadır,sadece
zannın peşine düşmektedirler.Şu da bir gerçek(tir)ki,zan asla gerçeğin yerini tutamaz.”
“Şu halde(ey Nebi!),sen de vahyimizden yüz çevirerek Bize sırt(ını) dönen
ve tek arzusu bu dünya hayatı(nın geçici hazları)olan kimseleri ciddiye alma!” 21 “Onların bilgi ufku(bakış açıları,algılama kapasiteleri)da işte(dünya ile)
sınırlıdır.Elbet senin Rabbin(bu ifadeyle inkârcılara Rablık yapmayacağını ima ediyor
olabilir Allah)Kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir.Kimin doğru yola yöneldi-
ğini de bilendir.”
“Görmez misin(Bize)sırt çevireni?”
“Azıcık verip ardından koklatmayanı?”
“Şimdi o,gaybın bilgisine sahip olduğunu,onu gözlemlediğini mi iddia
ediyor?”
İnançlı bir ruhun yükselebileceği(yükseltileceği)mertebe gözler önüne
sorumlusu sen değilsin!”(Herkesin sorumluğu kendine aittir.)
“Fakat sana(öğüt almak,arınmak niyetiyle)büyük bir iştiyakla gelen var ya,-ki o(âmâ ve onun gibi iyi niyetli,saf yürekliler)Allah’a saygıda kusur etmezler.-”