İslam dinin de kardeşlik inanç temeline dayanmaktadır. Aynı inanca sahip olanları kardeş ilan eden Yüce Allah’tır. Nitekim Kuran da Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır. “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allahtan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz.” (1)
Ancak iman bağıyla bir araya gelenler kardeş olarak kabul edilmektedirler. Buna göre yeryüzünün neresinde yaşıyor olursa olsunlar, hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, hangi ırka ve kavme mensup olurlarsa olsunlar bütün Müminler kardeştirler ve birbirlerinin dostudurlar.
Müslümanlar, kardeşlikten doğan sorumlulukları yerine getirmek zorundadırlar. Bunu yapmadıkları zaman hak nazarında sorumludurlar.
İslam kardeşliği, toplumdaki birlik ve beraberliğin tesisi, maddi ve manevi dayanışmanın sağlanması, fitne ve fesat hareketlerinin ortadan kaldırılması açısından oldukça önemlidir.
Özellikle asabiyetin ön plana çıkarıldığı toplumlarda meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı en önemli kalkan İslam kardeşliğidir.
i
İL : ORDU
İLÇESİ :FATSA
AY-YIL :MAYIS 2014
TARİH : 09.05.2014
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيم
وَفٖى اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
51/19
قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ
كلُّ مَعْرُوفٍ صَدَقَة
YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMANIN ÖNEMİ
Aziz Mü’minler!
İslam ahlakının koyduğu ahlak ilkeleri, toplumsal huzur ve mutluluğun elde edilmesinde büyük önem arz eder. İslam ahlakı başkasını önemsediği ve ona değer verdiği için, başkalarıyla iyi geçinmemizi istemiştir. Doğruluk, yardımlaşma ve dayanışma, başkalarıyla iyi geçinmek, büyükleri saymak ve küçükleri sevmek, iyiliği tavsiye etmek, kötülükten sakındırmak, kardeşlik, akraba, komşu ve dostluk ilişkilerini önemseyip bunların hakkını gözetmek ilkeler, İslam ahlakının koyduğu toplumsal ilkelerdir.
Değerli Kardeşlerim!
Toplumdaki kardeşlerimizin hepsinin imkanları eşit değildir. Her toplumda zengin insanlar olduğu gibi yoksul insanlar da vardır. İş bulamadığından veya sağlığı elverişli olmadığından çalışamayan insanlar olabilir. Böyle durumlarda zengin insanların, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri ve sahip oldukları imkanları onlarla paylaşmaları gerekir. Bu konuda Yüce Allah: “Onların (zenginlerin) mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.”1 buyurmuştur.
Yardım, bir insana kendi gayretiyle elde edemeyeceği bir imkanı elde etmesinde veya karşılayamayacağı bir ihtiyacı karşılamasında veya
def edemeyeceği bir belayı başından savmasında ona sözle, fiziki olarak veya daha başka bir vasıta ile destek olmaktır. Yardımlaşma, yardımın karşılıklı olarak gerçekleşmesidir.
Yardımlaşma ve dayanışma toplumsal görevlerimizden biri, toplum içinde yaşamanın, uymayı zorunlu kıldığı ahlaki bir ilkedir. Dinimiz,
yardımlaşmaya büyük önem vermiştir. Kur’an’da ve hadislerde yardımlaşma sadece teşvik edilmemiş, aynı zamanda emredilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de: “İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine
yardımlaşmayın.”2 buyrulurken, yardımlaşmanın ilkesi verilmekte ve sınırları çizilmektedir.
Muhterem Müslümanlar!
Hz. Peygamber, her konuda olduğu gibi, yardımlaşma konusunda da en güzel örneği vermiştir. En güzel örneklerinden biri ensar-muhacir kardeşliği olmuştur. Baskılar sonucu bütün mal varlıklarını bırakarak Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kalan Mekke’li muhacirlere, Medineli Müslümanlar sahip çıkmışlar, bütün imkanlarını onlarla paylaşmışlardır.
İnsanlara yardımda bulunmak sadece maddi yönle olmaz. Bir de manevi yardımlaşma vardır: Yakınını kaybeden birini teselli
edip yeniden hayata bağlamak, üzgün olan birine moral vermek, sınava gireceklere başarılar dilemek… hepimizin yapabileceği, zor olmayan yardımlaşma örnekleridir.
Tarihimizde bir çok hizmetler vermiş ve bugün de vermekte olan vakıflar, yardımlaşmanın kurum haline gelmiş biçimidir. Vakıflar Allah rızası için, iyi
niyetlerle, farklı alanlarda insanlara yardım amacıyla kurulmuştur. Tarihimizde sadece insanlara hizmet için değil, yaralı kuşları tedavi için kurulmuş vakıflar bile vardır.
Aziz Kardeşlerim!
İnsan, yaratılış itibariyle muhtaç bir varlıktır. Başta anne babası olmak üzere diğer insanlara da ihtiyaç duyar. Bu nedenle insan, yaşamını bir toplumunun üyesi olarak yardımlaşma ve paylaşma içerisinde sürdürmek zorundadır.
İslam dini insanların yardımlaşma ve dayanışma içerisinde kardeşçe yaşamalarını ister. Elde bulunan imkanların başkalarıyla paylaşılmasını, zor durumda olan insanlara maddi ve manevi olarak yardım edilmesini emreder.
-------------------------------------------------------------
1-Zariyat, 51/19
2-Maide, 5/2
HAZIRLAYAN: Büyükkoç Köyü Merkez Camii
İmam Hatibi Cihan BAYINDIR
İL : ORDU
İL:ORDU
İLÇESİ : KABADÜZ
AY-YIL : MAYIS 2014
TARİH: 16.05.2014
لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرٖيضِ حَرَجٌ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَنْ يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا اَلٖيمًا ﴿١٧﴾
Fetih, 48/17;
قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللّٰهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
İSLAMIN ENGELLİLERE YAKLAŞIMI
Muhterem Müslümanlar!
İnsanoğlu dünya hayatına imtihan amacıyla gönderilmiştir. Yüce Allah da konu ile ilgili şöyle buyurmaktadır: “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.” (1) Evet, imtihan için bulunduğumuz bu dünya hayatın da inanç, söz, fiil ve davranışlarımızla sınanmakta ve denenmekteyiz. İyi veya kötü, acı veya tatlı olaylarla karşılaşabilmekte, sevinçli ve üzüntülü günlerimiz olabilmektedir.
İnsan’ın olduğu her yerde hastalık, dert, sıkıntı ve musibetlerin bulunması doğaldır. Bu sayede insanın gerçek cevheri, kişiliği, karakteri ve ahlakı ortaya çıkmaktadır. Bir Atasözün de; “Altın ateşte, insan sıkıntı anında belli olur.” demişlerdir.
İnsan için en büyük imtihanlardan birisi de engelli olarak hayata devem etmektir.
Engelli kavramı; zihin, ruh, beden ve uzuvlarda bulunan her arıza ve hastalık sebebiyle hayatını sürdürmede, işlerini görmede ve topluma uyum sağlamada sıkıntısı bulunan kimseleri ifade etmektedir.
Muhterem Müminler!
Dinimizin evrensel değerleri arasında çocuklara, kadınlara, yaşlılara, engellilere sahip çıkılması yer almaktadır. Nitekim Peygamber (s.a.s.) Efendimiz engelli, hasta ve muhtaçlara kucak açmış, onlara yakın ilgi ve şefkatle yaklaşmış, onları toplumun birer parçası olarak görmüş ve şöyle buyurmuştur. “Bakıma muhtaç kimselerin sorumluluğu bize aittir.” (2)
İslam İhtiyaç sahibi ve engelli kimselere fert, toplum ve devlet bazında sahip çıkılmasını istemiş, onlara yardımı sadaka olarak nitelemiştir. (3)
Engelli insanlar da dinin emir ve yasaklarıyla sorumludur. Sadece onlara kolaylık ve ruhsat verilmekte ve onların güçleri nispetinde sorumlu oldukları bildirilmektedir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “ Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildir)” (4)
Muhterem Müslümanlar!
Musibetlerin meydana gelmesinde ilahi irade, insanların davranışlarının da etkisi olduğunu bildirmektedir. Nitekim Yüce Allah: “Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” (5) anlamındaki ayet, bu gerçeği açıkça ifade etmektedir.
İnsan dünya da ilahi yasalara, evrensel ve toplumsal kurallara uymazsa; Mesela; sağlığına, gıdalara ve temizliğe dikkat etmezse hasta olabilir, trafik kurallarına uymazsa kaza yapabilir. Burada kusuru insan’ın kendisinde araması gerekmektedir. Olaylar her ne kadar Allah’ın izniyle meydana gelmişte olsa, bunu ilahi bir ceza olarak düşünmek asla doğru değildir.
Yüce Allah: “İnsanların yaptığı amellere göre (Allah katında) dereceleri vardır.” (6) buyurmuştur. Müminler bu derecelere yaptıkları ibadetlerle ulaşamazlarsa Allah onlara bir musibet verir, sabır ihsan eder, böylece hesapsız derece de sevap verir. (7) musibeti sebebiyle günahları bağışlanır. Bu şekilde Allah katındaki manevi derecelere ulaşır. (8) dolayısıyla her musibetin arkasında günah ve kusur aranması asla doğru değildir.
Kıymetli kardeşlerim!
Engelli, engeli ile imtihan olurken, sağlam olan bizler de onlarla imtihan olmaktayız.
Allah katında değerli olmak, engelli veya sağlam olmaktan geçmez. Ancak emir ve yasaklara göre yaşamaktan geçer. Nitekim Yüce Allah: “Allah katında en üstün olanınız en muttaki olanınızdır.” (9) buyurmuşlardır. Peygamber (s.a.s.) de; “Allah sizin suretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize (iman veya inkâr halinize) ve amellerinize bakar.” (10) buyurmaktadır.
Engelli kimselere değer vermeli, söz ve davranışlarımızla onların gönüllerini almalı, huzur ve mutluluklarına vesile olmalıyız.
Engelliler de imtihan dünyasında olduklarını unutmadan başlarına gelenlere sabır göstermelidirler. Bu sayede Allah’ın rızasını kazanacaklarını unutmamalıdırlar.
Unutmayalım ki hepimiz birer engelli olmaya adayız.
[1] Mülk, 67/2;
[2] Buhari Feraiz, 25;
[3] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/350;
[4] Fetih, 48/17;
[5] Şura, 42/30;
[6] Enam, 6/132;
[7] Zümer, 39/10;
[8] Ebu Davut, Cevaiz, 1;
[9] Hucurat, 49/12;
[10]Müslim, Birr, 32;
Hazırlayan: Esenyurt Köyü Camii
İmam Hatibi İbrahim ÇİÇEK
İL : ORDU
İLÇESİ : KABADÜZ
AY-YIL : MAYIS 2014
TARİH : 23.05.2014
سُبْحَانَ الَّذٖى اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذٖى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ
اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ ﴿١﴾
İsra, 17/1
قَالَ رَسُولُ اللّهِ:
لَمَّا كَذَّبَتْنِى قُرَيْشٌ قُمْتُ في الْحِجْرِ فَجَلَّى اللّهُ لِى بَيْتَ الْمَقْدِسِ فَطَفِقْتُ أُخْبِرُهُمْ عَنْ آيَاتِهِ وَأنَا أنْظُرُ إلَيْهِ.
MİRAÇ KANDİLİ
Muhterem Müslümanlar!
Allah’ın Hz. Muhammed’i bir gece Mescidi Haramdan alıp Kudüs’deki Mescidi Aksa’ya götürmesine isra, oradan da ilahi huzura çıkarmasına miraç denmektedir.
İsra hadisesi Kuran-ı Kerimde şöyle anlatılmaktadır: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescidi Haramdan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (1)
Miraç olayı da Yine Kuran-ı Kerim de şöyle anlatılmaktadır: “(Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu. Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?”(2) buyurmaktadır. Bu olay Peygamberimizle Cebrail (a.s.) arasında geçmiştir. Peygamberimiz Cebrail (a.s.)’mı asli suretiyle görmüştür.
Kıymetli Kardeşlerim!
İsra ve Miraç Peygamber Efendimizin mucizelerindendir. Mucizeler, tabiat kanunlarının dışında cereyan eden harikulade olaylardır. Bu sebeple onları akli ölçüler içersin de değerlendirmek asla doğru olamaz.
İsra ve Miraç olayı hicretten bir buçuk yıl kadar önce meydana gelmiştir. Peygamberimizin en çok üzüntü çektiği ve destek beklediği bir anda vuku bulmuştur. Peygamberimizin eşi Hz. Hatice validemizin ve kendisini koruyan amcası Ebu Talib’in
vefatı, Taif’e gidişi ve taşlanışı gibi olaylar Efendimizi çok üzmüştü. İşte tüm bu olumsuz durum karşısında isra ve miraç olayı meydana gelmiştir. Nitekim Peygamberimizin durumu şöyle tahlil edilmektedir: “Habibim yeryüzünü sana dar getirdiler ama semanın kapıları hiç kimseye nasip olmayan ilahi hikmetlerle dolu olan miraç, huzuruma geliş senin içindir.” dercesine Peygamber (s.a.s.) efendimizi teselli etmiştir. Miraç, Allah’ın Hz. Muhammed’den başka hiç kimseye sunmadığı ilahi bir ihsandır.
Bu gecenin en önemli sonuçlarından biri İslam’ın temel esaslarından olan beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Namaz ki dinin direği, imanın alameti, amellerin en faziletlisi ve müminin miracıdır. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz Miraç da vasıtasız olarak Allah’ın huzuruna çıktı ise, Müslüman da vasıtasız olarak Allah’ın huzuruna çıkar. Tahiyyatta okuduğumuz ettehiyyatü duasın da miraç olayını canlandırmaktadır. Yine bu gecede Bakara suresinin son iki ayeti ile Allah’a şirk koşmayanların bağışlanacağı müjdesi verilmiştir. (3)
Muhterem Müslümanlar!
Bu geceyi ihya ederken vahyedilen ilahi gerçeklere kulak vermeli, hayatımıza tatbik etmeliyiz. Bu hal üzere Rabbimizin huzuruna gitmek asıl miracımız olacaktır.
Pazarı Pazartesine bağlayan gece idrak edeceğimiz Miraç kandilinin İslam âleminin birlik ve beraberliğine vesile olmasını niyaz ediyor, kandilinizi tebrik ediyorum.
[1] İsra, 17/1;
]2] Necm, 53/7-12;
[3]Müslim, İman, 279;
Hazırlayan: Başköy Mah. Tikenli Cami
İmam-Hatibi Mustafa ESEN
İLİ : ORDU
İLÇESİ : GÜLYALI
AY-YIL : MAYIS 2014
TARİH : 30/05/2014
وَمِنْ اٰيَاتِهِ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا
لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً
اِنَّ فِى ذٰلِكَ لآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
(Rum: 30/21)
قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ
AİLENİN DİNİMİZDEKİ ÖNEMİ
Muhterem Müslümanlar!
Aile, kadınla erkeğin bir araya gelerek nikâh akdiyle hayatlarını paylaştığı ve neslini devam ettirdiği, mutluluk ve huzur ocaklarıdır. Aile, hayata dair bilgi, inanç ve kültürün gelecek kuşaklara aktarıldığı ilk ve önemli bir ortamdır. Aile, eğitimin ilk basamağı, bireylerin karakterinin belirlendiği ilk yerdir. Tüm insanlığın dini olan İslam, toplumun çekirdeğini teşkil eden aile kurumuna büyük önem vermektedir. Fertlerin ve toplumun geleceği için evlenecek kişilerin iyi yetişmiş, bilgili, ahlaklı ve erdemli kişiler olması ve aile kurmaya hazırlıklı olması gerekir. Karı- koca görev ve sorumluluklarının bilincinde, birbirlerine karşı saygılı, şefkatli ve merhametli olmalıdır.
Değerli Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (sav)’in aile yaşantısı bizim için en güzel örnektir. O’nun gibi yaşamaya çalışırsak mutlu oluruz. Günümüzde aile facialarının tamamı Peygamberimiz (sav)’i tanımamanın, O’nun sünnetine uymamanın sonucudur.
Peygamberimiz (sav) veda hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin, sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır… Onlara karşı iyi davranınız. Eşlerinize şefkatle muamele ediniz.”(1) Sevgili Peygamberimiz (sav), hanımlarıyla şakalaşmış, onlarla koşu yapmıştır. Onları gece namazına kaldırmıştır. Ev işlerinde hanımlarına yardım etmiştir. Hanımlarıyla istişare etmiştir. Katıldığı seferlerden bazılarına götürerek cephe gerisinde onlardan yardım almıştır. Hanımlara karşı hoşgörüyle yaklaşmamızı ifade ederek; “Bir kimse eşine kin beslemesin, onun bir huyunu beğenmezse, başka huyunu beğenir”(2) buyurmuşlardır. “Mü’minlerin imanca en mükemmel olanı; ahlâkça en güzel olanı ve aile fertlerine yumuşak davrananıdır”(3) beyanı bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır. O (sav), hanımlara iyi davranmayı iyi Müslüman olmanın şartı saymıştır. Çünkü insanın hayatta en yakın olduğu kişi hanımıdır. Peygamberimiz (sav) hanımlarıyla sohbet ederdi. Onları asla dövmez, onlara hakaret etmez ve onlara olgunlukla yaklaşırdı.
Ailenin en büyük görevleri çocukları, sağlıklı, terbiyeli, ahlaklı saygılı ve eğitimli yetiştirmeleridir. Özellikle anne sevgisi çocuğun en büyük manevi gıdasıdır. Sevgi bir tohumdur. Kalplerin toprağına ekilir. Akıl suyu ile sulanır. Toprağın verimliliği ve suyun temizliği derecesine göre meyve verir.
Toprak gibi insanların da iyisi vardır. İyiler verimli toprak gibi, topluma yararlı olurlar. Kötüler ise çorak toprağa benzerler, topluma faydaları dokunmaz.
Peygamberimiz (sav) çocukları çok severdi. Sadece kendi çocuklarını değil başkalarının çocuklarını da severdi. Bir defasında hasta olan bir Yahudi çocuğunu ziyaret etmişti.
Çocuklara selam verirdi. Onların hatırını sorardı.
“Bir baba evlâdına iyi bir terbiyeden daha güzel bir miras bırakmaz”(4) buyurmuşlardır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Evliliğin özü; eşlerin birbirlerini Allah’ın bir lütfu olarak görüp sadakatle birbirlerine bağlanmalarıdır. Ailede devamlılık esastır. Dinimiz, evlenip yuva kurmayı emrederken, ailenin dağılmasına sebep olacak söz ve davranışlardan sakınılmasını istemiş, gereksiz yere ve geçici zevkler uğruna boşanıp aile yuvasını bozmanın yanlış bir davranış olduğunu bildirmiştir. Eşlere düşen en önemli görev, birbirlerine sevgi, saygı ve anlayışlı olmak, her türlü tehlikeye karşı yuvalarını titizlikle korumaktır. Yıllarca süren evliliklerde bazen ufak tefek huzursuzluklar olabilir. Böyle durumlarda sabırlı ve affedici olmalıyız.
Hutbemi konuyla ilgili bir ayet mealiyle bitiriyorum:
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (5)
1 Tirmizî, Rida’,11.
2 Müslim, Rida, 18.
3 Tirmizî, Rida’,11.
4 Tirmizi, Birr, 33.
5 Rum suresi 30/21
Hazırlayan: Taşlıçay köyü Cami İmam Hatibi Şükrü KILIÇ