Niğde’nin antik adı “nahiTA” dır


Evrensel Nitelikleriyle Niğde Üniversitesi



Yüklə 257,3 Kb.
səhifə4/5
tarix31.10.2017
ölçüsü257,3 Kb.
#23647
növüYazı
1   2   3   4   5

Evrensel Nitelikleriyle Niğde Üniversitesi 30. Kuruluş Yılına Odaklanmakta
NÜ, 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 Sayılı Kanuna göre 11 Temmuz 1992’de Niğde'de kurulmuş bir devlet üniversitesidir. Bünyesinde Mühendislik, Fen-Edebiyat, İktisadî/İdarî, Eğitim, Mimarlık, Tarım Bilim/Teknolojileri, İletişim (7) Fakülte; Beden Eğitimi/Spor, Zübeyde Hanım Sağlık, Yabancı Diller (3) Yüksekokul; Sosyal Bilimler, Bor, Zübeyde Hanım Sağlık Hizmetleri, Teknik Bilimler, Ulukışla, Bor Halil Zöhre Ataman (6) Meslek Yüksek Okulu; Rektörlüğe Bağlı Birimler: Enformatik Bölüm Başkanlığı, Yabancı Diller Bölümü, Türk Dili Bölüm Başkanlığı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı,

Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Bölümü Başkanlığı bulunmaktadır.

Öğrenci Yaşamı: Barınma: Öğrencilerin barınma hizmetlerinin büyük bir bölümü Kredi Yurtlar Kurumuna ait öğrenci yurtları kanalıyla yürütülmektedir. Kredi Yurtlar Kurumunun, Kumluca mevkiinde 2626 yatak kapasiteli (kız-erkek) Niğde Yurt Müdürlüğü, Merkez Yerleşke sınırları dahilinde 580 yatak kapasiteli (kız-erkek) Milli Piyango Yurt Müdürlüğü ve Bor İlçesinde 664 yatak kapasiteli (kız-erkek) Bor Yurt Müdürlüğü olmak üzere toplam 3870 yatak kapasiteli 3 adet öğrenci yurdu bulunmaktadır. Ayrıca Niğde ve Borda yaklaşık 1100 öğrenci kapasiteli (560 kız – 540 erkek) 7 adet özel öğrenci yurdu hizmet vermektedir. Üniversiteye ait kampüs içerisinde öğrenci yurdu ise henüz bulunmamaktadır. Öğrencilerin önemli bir kısmı da ev kiralamak suretiyle barınma ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar.

Spor: Merkez yerleşke içerisinde 11440 m2’lik bir alanda 5000 kişiye hizmet verebilecek çok amaçlı spor tesisleri yer almaktadır. Tesiste futbol, basketbol, voleybol, hentbol, tenis sporları yapılabilmektedir. Tesisler haftanın yedi günü 8-21 saatleri arasında hizmet vermektedir. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu bünyesinde bulunan 20 kişilik 116 m2'lik Fitness salonu haftanın altı günü Karma ve Bayan olarak hizmet vermektedir.
Biraz da, “Niğde değişimi yaşıyor” diyen Zaman’ın “Niğde 2013” Eylül ekini paylaşalım:

NTSO YK Başkanı Şevket Katırcıoğlu “Niğde’ye genel bir bakış” kapsamında:

(…) Tüm bunların yanı sıra, Niğde gerçekten içinde yaşayan insanlara tarih dokusu ve turistik öğeleriyle görsel bir şölen sunmaktadır. (…)” demiş. S: 4. Niğde Patates Araştırma Enstitüsü Müdürü Hüseyin Onaran, “Niğde’de 500 bin melez patates tohumu üretildi (…)” demiş. S: 5. NOSB YK Başkanı Mustafa Altunbaş, “Niğde OSB Türkiye’nin en ucuz elektriğini kullanıyor” demiş ve eklemiş; “(…) NOSB sınırları içinde ilk aşaması 5 MW gücünde güneş enerjisi üretim düzeneği kurulması için çalışmalar başlatılmıştır…” S: 6.

Uygarlıkların yaşatıldığı kent Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, “29 Mart 2009 Niğde’nin çağdaş bir kent olması için umutların yeşerdiği yepyeni bir dönemin başlangıcı oldu. (…)” demiş, “Ne söz verdiysek fazlasıyla yaptık…” başlıklı yazıda. S: 8. Belediye için birkaç sayfa düzenlenmiş, S. 9’da: “Belediye çalışıyor, Niğde gelişiyor…” başlıklı yazı yer almış. S: 10’da, “Niğde’de park anlayışı değişti” yazısı ve resimleri yer almış. S. 11’de, “Şehrin tanıtımı için uluslararası fuarlara belediye olarak katılım sağlandı” başlıklı yazıda su kemerleri eşliğinde ilklerle tanışan “Akıllı Belediye” girişimleri açıklanmış.

S: 12-14’de, “İlkler bizimle yaşandı. Niğde 5 yılda, 20 yıldır yapılamayan hizmetlerle tanıştı” denip o ilkler fotoğraflar eşliğinde açıklanmış. S: 15’te, görevli gelen Orman ve Su İşleri akanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “Başkan Akdoğan’a destek” vermiş.

Çiftehan Kaplıcaları konuklarını bekliyor” başlıklı yazıda, Çiftehan kasabasındaki yaklaşık 50 milyon dolarlık yatırımla yapılan kaplıca anlatılmakta, resimler eşlik etmekte…

S: 28-29’da “Turizm Merkezi Niğde” yazısında önemli yerler anlatılıp, bilgiler verilmekte.

S: 32’de, “Konya lezzetlerini sevdiren HANEDAN lokantası” anlatılıp tanıtılmış…


NİĞDE PENCERESİ'NDEN MÜBADELE (DEĞİŞİM) / Mehmet Baki (9.12.2008)

Abdullah Cevdet, Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı sonrasında Avrupa topraklarının neredeyse tamamına yakınını kaybederek çekilirken, geride sayıları yüz binlerle söylenen bir insan kitlesini bırakmak durumunda kalmıştı. Bu yüz binler Osmanlı'nın Millet-i Hakimesi iken bir anda başka bir devletin azınlıkları olmuş Müslümanlardı. Bunların 500.000 kadarı Yunanistan topraklarındaydı. Yunan tarafı bu durumu homojen bir ulus-devlet kurma amacında olumsuz bir engel olarak gördü ve bu azınlıklara yönelik özellikle Küçük Asya Yenilgisi (1919–1922) sonrasında, göç etmeleri için baskılara, yıldırma politikalarına başladı. Madalyonun diğer yüzünde ise büyük kısmı 'Küçük Asya Serüveni' sırasında Yunanistan'ı taraf bilip ayrılıkçı faaliyetlerde bulunan ve sayıları milyonu aşan Rumlar vardı. İki taraf için de olumsuz bir hâl olan bu durumun çözüme kavuşturulması 1923 Lozan Anlaşmasında oldu. Çözüm o güne kadar dünyada pek eşi benzeri görülmemiş bir uygulamaydı: Karşılıklı olarak Ortodoks Rumlar ile Müslümanların değişimi…

Lozan Ahali Mübadele Sözleşmesi (30 Ocak 1923) uyarınca Anadolu'da yaşayan 1,5 milyona yakın Ortodoks-Rum nüfus ile Yunanistan'da yaşayan 400.000'e yakın Müslüman Türk yer değiştirecektir. İstanbul Rumları ile Batı Trakya Müslümanları mübadeleye tabi tutulmadı. Kısa bir süre sonra Balkanlardan bebekleri, çocukları, kızlı erkekli gençleri ve yaşlılarıyla yaklaşık 2 milyon insan 'müstakbel memleketlerine doğru göç etmeye başladı. Göçmenlerin sorunlarıyla uğraşılması amacıyla, 13 Ekim 1923'te "Mübadele İmar ve İskan Vekaleti" kuruldu. Vekalet, gelecek göçmenlerin nakilleri ve iskanlarıyla ilgilenecekti. Göç, büyük oranda deniz yoluyla Anadolu'ya ardından sekiz mıntıkaya ayrılmış bölgesine taşınması sürecini kapsıyordu. Bunlar; Samsun ve çevresi; Adana ve çevresi; Malatya ve çevresi; Amasya, Tokat, Sivas; Menteşe, Manisa, İzmir, Develi; Çatalca, Tekirdağ; Karaman ve Niğde; Antalya; Ayvalık, Edremit, Mersin'dir. Göç sırasında mübadillerde ciddi sağlık sorunları belirdi. Durumun kritik bir hal almasıyla Hilâl-i Ahmer (Kızılay), 1924’te hükümetle bir sözleşme imzalayarak, göçmenlerin sağlık sorumlarını çözmek için harekete geçti. Savaştan yeni çıkılmış bir ortamda olunduğundan mübadelede birtakım olumsuzluklar da oldu. Örneğin, gelenlerin yerleştirilmesinde geldikleri yerlere benzer yerlerin tercih edilmesi gözetilmek istendiyse de bu pek olmadı. Göçmenlerin Türkiye' ye ayak basmasından sonra gelenlere devlet eliyle taşınmaz mallar dağıtılması konusu da bir sorun oluyordu. Türkiye'den ayrılan Rumlar, Türkiye'ye gelen mübadele göçmenlerine göre iki kat daha fazlaydı. Oysa tarım toprakları, aynı oranda dağılıma uygun değildi. Bunun gerçek nedeni, Türkiye'den ayrılan göçmen Rumların ancak %30 kadarı tarımla uğraşmaktaydı.

Değişim sonrasında ortaya çıkan bir sorun günümüze dek çözüme kavuşturulmamıştır: Batı Trakya Müslüman azınlığının durumu. Yunanistan'a bir milyonu aşkın Anadolulu Rum yanında, Bulgaristan ve Rusya'dan 1.200+bin Rum daha geldi. Bu durum Yunanistan ekonomisine büyük zarar verdi. Buna bir de yenilginin ezikliği eklenince durum Yunanistan için çok önemli bir durum oluşturmuştur. Olumsuzlukların faturasını Batı Trakya'da kalan Türk-Müslüman azınlığa kesmiş, günümüze kadar sürecek onlara karşı baskı, yıldırma politikasına başlamıştır. Niğde, 1923’teki Türk-Yunan Nüfus Değişimi sürecine tanıklık eden önemli illerden biridir. Değişim’in Niğde toplum belleğindeki yeri, hem gelenler hem gidenler açısından olumlu. Değişim öncesinde Niğde'de Türk/Müslüman, Rum/Ortodoks topluluklar son derece dinginlik içinde birlikte yaşamışlardır. Batı Anadolu'daki Rumlar barış yıllarında Patrikhane ve Yunanistan'ın kışkırtmalarıyla isyan çeteleri oluşturarak Türk köylerine saldırılarda bulunuyorlarken Niğde'deki Rumlar bu girişimde bulunmamışlar, hoşgörülü ortam değişimde sürmüş, Türklerle beraber gülüp ağlamışlar. Niğde’de Rum oranı yaklaşık %30'dur. Salih Özkan'ın belirttiğine göre mübadiller Niğde'ye, İzmir üzerinden, ağırlıklı olarak Selanik ve civarından gelmişlerdir. Kesendire, Poliroz, Sarışaban, Avrethisar, Nevrekop, Kozan’a; Girebene, Kesriye, Görice, Hurpişte vd. Niğde'de yerleşilen yerler ise; Niğde, Bor, Ulukışla, Çamardı merkez ve köyleri şeklindedir.

Değişim sayısına ilişkin kesinlik söz konusu değil. Salih Özkan'ın çalışmasında geçen rakam, Niğde kaza ve köyleri toplamı 13.307 şeklindedir. DİE. rakamı 15.668, Amerika kaynakları 15.702, McCarthy 15.671 kişi olarak belirtmişlerdir. Balkanlardan Anadolu'ya gelen Müslümanlar büyük oranda çiftçilikle geçinen kesimdi. Giden Rumlar daha çok ticaretle uğraştıklarından, bazı bölgelerde (arazi dağıtımı vs. açısından) bir sorun teşkil etmişti. Bu bakımdan Niğde şanslı bir ildi. Niğde'nin yapısı itibariyle çiftçilerin ihtiyaçlarını karşılar nitelikte olması Niğde'ye yerleşen mübadiller için olumlu olmuştur. Değişim sonrası, mübadillere verilmiş taşınmazların daha önce Rum sahiplerinden alınmış olmaları, işgal edilmesi sonucu bazı olumsuz durumlar doğmuştur. Niğde'de de örnekler var. Mahkeme ile sonuçlanan sürtüşme ve tartışmaların yanında arazi hububat dağıtımında da bazı usulsüzlükler görülmüş Niğde'de de görülen bir olumsuzluk, malları karşılığını alamadıklarından şikâyetçi olanların olmasıdır. Beğenmedikleri için yerlerini değiştirenler olmuştur. Uyum ve dil konusunda da küçük olumsuzluklar doğmuş olduysa da Niğde bu süreci diğer bölgelere göre daha az sorunla atlatmıştır diyebiliriz. Ayrıca ilk Rum kafileleri Niğde ve Kayseri gibi İç Anadolu şehirlerinden gönderilmeye başlanmıştır. Niğde'den Yedikulu'ya Karamanlılar 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi aslında acı dolu olayların yaşandığı bir süreçtir. Karamanlılar'ın hikayesi de bu türden. Ve İsmail Habib Sevük'ün 'Yurttan Yazılar'ında Niğde'den gidişlerine yandığı Karamanlılar kimlerdir? Artık dilimize yerleşmiş bir atasözüyle yaşayan Karamanlılar'ın Anadolu'daki tarihleri oldukça eskidir; yüzlerce yıllara dayanır varlıkları. Dinleri Hıristiyanlık olması sebebiyle Türk Hıristiyanları, Türk Ortodoksları, Türkleşmiş Rumlar diye adlandırılmışlardır. Karaman, Niğde ve civarında yaşamışlar. Dilleri saf Türkçedir. İbadetlerinde bile Türkçeyi kullanırlar, Rumca bilen azdır.

Tarih kitaplarında Selçuklu, Beylikler ve Fetret devirlerinde kendilerinden söz edilir. Osmanlı devrinde ise 1453'ten sonra İstanbul'a getirilerek Yedikule civarına yerleştirilmişler. Çoğunlukla ticaretle uğraşmışlar. Niğde'den buraya gidenler zahireci ve peynirci, Kurdonos Köyü'nden gidenler sabun tüccarı, Aravan'dan gelenler kuruyemişçi, Fertek'ten gidenler yetkili şarapçı imişler. Karamanlılar, Türk Ortodoksları kapsamına alınmalarına ve Türkçe konuşmalarına karşın 1923’te Yunanistan'a gönderilip en çok zorlanan topluluktur. Gittikleri yerde uyum güçlüğü çekmişler, Türkçe dışında dil bilmediklerinden, gelenekleri farklı olduğundan Rumlar ile anlaşmakta zorlanmışlardır. Ayrıca Yunan devleti de Karamanlılara ulusal bilinci ve Yunan dilini kazandırmak için hayli uğraşmıştır.

Yerli halk da Karamanlıları 'Türklerin çocukları olarak nitelendirerek, onlara karşı olumsuz davranmışlardır. Onların gidişi acı bir deneyimdir. Karamanlıların dâhil edilmesi mübadelede 'ırk' değil 'din'in esas alındığının bir kanıtıdır. 80 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın Karamanlılar, Türkiye’yi hâlâ gerçek vatanı olarak görmeye devam etti. Mübadillerin yanı sıra 2., 3. kuşak'tan akrabaları bile Niğde'ye ziyaretler gerçekleştirip hasret gidermeye çalışıyorlar. Bugün Fertek’te Karamanlılardan kalmış Türkçe kitabeler bulunmaktadır.

Karamanlılar hakkında son bir bilgi de mübadele sonrasında Yunanistan’da halıcılığı başlatmış olmalarıdır. "Yunanistan adını ilk Balkan Savaşlarında duyduk" diyen Rumlar ile 'Evlad-ı Fatihan' iken azınlık durumuna düşmüş Balkan Müslümanlarının yer değiştirmesi sürecidir. Bu süreç sonucu belleklerde kalanlar ise her iki ülkenin yapısına, nüfus dengesine etkilerinin yanında yeniden kurulan yaşamlardır. Değişim sonrası Anadolu etnik ve din yönünden uyumlu bir görünüm kazanarak %99'u Müslüman bir ülke olmuştur. Sanayi ve ticaret alanında işgücü açığı oluşsa da ulus ekonomisisinin temeli de atılmıştır. Bu sürecin olumlu bir etkisi de gelen mübadillerin ulusa bağlı gönüllü yurttaşlar olmasıdır. Bunda devlet tarafından korunmalarının büyük etkisi olmuştur. (7.7.2008)

------------------

Dostlarım, komşularım, arkadaşlarım, yoldaşlarım, apaşlarım, dadaşlarım, -rım –rım;


Kimsesiz olduğunu duyumsayıp öyle sandığım Niğde’yi anlatıp tanıtmak geldi içimden. Sunduğum çoğu bilgiler, çeşitli yayınlarda, sanal ortamda (istemesini bildikten sonra) istemediğiniz kadar var. Hızımı alamayıp bazı bilgileri yinelemiş olabilirim. “Fazla mal göz çıkarmaz!” sözünü paylaşarak hoş görürseniz sevinirim. Amacım, birilerinin gözünü çıkarmak değil, var olan gözlere değişik bir açıdan da bakmayı ilke edinerek tamamladım sanıyorum bu Niğde betiğimi. Aslında, 3-5 sayfalık bir yazı kotarmayı düşledim, ama yağdıkça yağdı; sonunda ‘Yeter artık!..’ deyiverdim, 23 sayfada noktayı koydum. Gerisini kendiniz tamamlayın gayri…

Derken Niğde’den Ömer Malgaç (Malkoç) bazı bilgi, belge, CD’ler göndermiş. Bu ve biriktir-diğim öteki bilgileri başka bir yazımda değerlendireyim. Kent, yöre, bölge tanıtımına değer verenlere içtenlikle sunarım!.. Erinç, gönenç içinde olasınız!.. (“Güzel dil ‘Türkçe’ bize. Başka dil ‘gece’ bize...”) 23.11.13 – 11.12.13

Mehmet Ali Sulutaş, MBA, İktisatçı, Yazar, Çevirmen; Türkçeye de duyarlı bir yurttaş
Gökten (üç değil, beş değil) elmalar mı, mısırlar mı ne düşmüş. Darısı Türkçenin değerini bilip, onu düzgün kullanarak örnek olanların başına, koçanı benim, püskülü de belânın başına…
Ali F. Bilir şiir kitabı ‘Migration Ballads’ın çevirmeni;

TURAB Kurucu Genel Sekreteri, YİK Bşk Yrd, onur üyesi

Mersin Sivil Toplum Birliği Kurucu Başkanı ve Gözlemcisi

Tüm Çeviri İşletmeleri Der Kurucu Gen Sekr, onur üyesi

MESİAD adına Karabucak turizm yatırımının fikir babası

İçel Sanat Kulübü kurucularından, ama hiçbir şeyi olmayan



Düşüncelerin Dansı, Ana Sütüm Türkçe, Üçüncü Arka

Türkçenin Kandilleri, Türkçeye Kanat Gerenler, 2011

Evliya Çelebi Yılı ürünü “Uzun Yolun Kısası”, “Türkçenin

Silifke Durağı”, “Tanıklığımda SİLİFKE’nin Yoğurdu”,

Hoşgörü İskelesi MERSİN” kitaplarının da yazarı, elebaşı…



Amazon.com: Migration Ballads-A Poet's Journey (9781891386398): Ali F ...

mehmetalisulutas.wordpress.com; twitter.com/mehmetalisuluta; akdenizhaberleri.net
Bilgi: Tokyo Türk Kültür Enstitüsü’nün iki Türk onur üyesinden birisiyim.

Ana Sütüm Türkçe ile Türkçeye Kanat Gerenler, “Çok Sat(ıl)an” listesindeydi…

-------------------------

Değerli Başkan,


Kasım ayının ilk iki günü, Niğde'yi ziyaret ettim. Garip grip çengeline yakalanmış olmama karşın beni konuk eden dostlarım kentinizi gezdirdiler. Hayranlığımı yazı biçiminde yakında sunacağım. 3-5 sayfalık bir yazı hazırlamayı düşünürken, 25 sayfalık bir yazı olacak.
Yazı tamamlandığında genel bir dağıtıma da sunacağım, bilginiz olsun. Size ulaşabileceğim e-posta adresini bulmaya çalışacağım. Eğer kolay olmayacaksa lütfen bana ulaşmayı sağlayın ki muradıma ereyim. Başarılarınızın sürekliliğini dilerim. M. Ali Sulutaş, 26.11.2013

---------------------

Değişim öncesinde Niğde'de Türk/Müslüman, Rum/Ortodoks topluluklar son derece dinginlik içinde birlikte yaşamışlar. Batı Anadolu'daki Rumlar barış yıllarında Patrikhane ve Yunanistan'ın kışkırtmalarıyla isyan çeteleri oluşturarak Türk köylerine saldırılarda bulunurken Niğde Rumları bir girişimde bulunmamışlar; hoşgörülü ortam, değişimde ve sonrasında da sürmüştür…

----------------

Son 2 asırlık süreçte adının FERTEK olduğunu, Roma/Bizans dönemlerde de antik isminin FERTEKAİNA olduğunu bilmemiz yeter. 19.ASIRDA NİĞDE VE ...
NİĞDE İLİ TARİHİNE BİR BAKIŞ
Fehmi Dinçer
Niğde, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesinde, daha küçük bölümü Akdeniz Bölgesinde kalan ilimizdir. Kuzeybatıda Aksaray, kuzeyde Nevşehir, kuzeydoğuda Kayseri, batı ve güneybatıda Konya illeri ile komşu olan Niğde İli, güneyde Bolkar Dağları ile İçel, güneydoğu ve doğuda Aladağlar in oluşturduğu doğal sınırlar ile Adana ilinden ayrılır. Yüzölçümü 7.312 km2.dir. İlin en yüksek noktası, Aladağlar sırasında 3.756 m'ye ulaşan Demirkazık Doruğu'dur.

Niğde, yazılı tarih sahnesinde Kemerhisar (Tyana)'dan sonra yer almıştır. Tarihi metinlerde M.Ö.12. yüzyılda Tyana adına rastlanmaktadır. M. Ö. 17-12. yüzyıllar arasında Hititlilerin egemenliğinde olan yöre, daha sonra Tabal Krallığına bağlandı. M. Ö. 8. yüzyıl sonlarında başlayan Asur Yönetimi M. Ö. 7. yüzyılda Kilikya, M. Ö. 6.yüzyılda Med ve Pers egemenliği izledi. M.Ö.332'de Kapadokya Krallığına bağlanan yöre, bir süre Pontus Krallığı tarafından yöneltildikten sonra M.S.17'de bütün Kapadokya ile birlikte Roma topraklarına katıldı. Bizans döneminde önce Sasaniler, sonra da Arapların eline geçtiyse de 10.yüzyılda gene Bizans'a bağlandı. 11.yüzyılda Anadolu Selçuklularının yönetimine girdi. 1097 yılında Haçlıların saldırısına uğradı. 13. yüzyılda İlhanlı egemenliğine girdikten sonra sırasıyla Eretna Beyliği, Karamanlılar, Kadı Burh a nettin Devleti ve gene Karamanlıların yönetiminde kaldı. 1398'de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katıldıysada 1402'de Timur tarafından tekrar Karamanlılara verildi. Niğde, tüm Karamanlı topraklarıyla birlikte 1466 'da Osmanlı Devletine bağlandı.


NİĞDE'DE TURİZM

Helenistik dönemde "Küçük Kappadokya" diye adlandırılan Niğde, özellikle tarihi zenginlikleriyle ülkemizin 9 bin yıllık uzun bir tarihi geçmişe sahip kentlerimizdendir. Doğal güzellikleri kültürel varlıklarıyla ve termal kaynaklarıyla Niğde, önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.


Tarihi Ve Turistik Yerler: Niğde Kalesi: İl merkezinde kentin doğusunda Alaaddin Tepesinin Kuzeyindedir. Kalenin temelleri Geç Hitit döneminde atılmış, Roma, Bizans, ve Selçuklu dönemlerinde onarımlar görmüş, bugün ayakta kalan kısmı Osmanlılar döneminde 15.yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Günümüzde büyük bölümü yıkık olan kale, kesme taştan yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde önce cezaevi olarak da kullanılmıştır. Alaaddin Camii: Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat döneminde, Niğde Sancak Beyi Zeynettin Beşare tarafından 1223’te il merkezindeki Alaaddin Tepesinde yaptırılmıştır. Kubbeleri, kemerleri ve duvarları yontma taştan yapılan camiin mihrap ve minberi arabesklerle süslüdür. Cami iki kapılıdır. Doğu'ya bakan kapı üzerinde güneş ışığının yaz aylarında 09.30-11.00 arasında bıraktığı gölgeler "Taçlı Kadın Başı"nı oluşturur. Dünya mimarisinde türünün ilk ve tek örneğidir. Sungurbey Camii: İl merkezinin Alaaddin Tepesinin güneybatı eteğinde 1335’te İlhanlı Emiri Seyfettin Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilen dikdörtgen planlı camii, 18.yüzyılda büyük bir yangın geçirerek hasar görmüş ve onarıldıktan sonra özgün yapısını yitirmiştir. Camiin minberi ve mihrabı geometrik motiflerle süslüdür.

Sungurbey Türbesi: Sungurbey Camiinin yanında 3.5 mt.yükseklikte sekizgen bir kubbe ile örtülmüş türbedir. Camii ile aynı tarihte yapılmıştır. Akmedrese: İl merkezinde, 1409’da Karamanoğlu Mehmet Bey ve Kardeşi Alaaddin Ali bey tarafından Medrese olarak yaptırılmıştır. Duvarları kesme taştan örülen medreseye, kapısı bembeyaz mermerden yapıldığı için Akmedrese adı verilmiştir. Bir süre Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan medresenin kapısı geometrik motiflerle süslüdür. Çağının ünlü bir bilim merkezi olduğu bilinmektedir.

Hüdavent Hatun Türbesi: İl merkezinde, 1312’de Selçuklu Sultanı Rükneddin Kılıçarslan'ın kızı Hüdavent Hatun tarafından ölümünden 20 yıl önce yaptırılmıştır. Kesme sarı trokit yapılan türbenin gövdesi ve pramit külahı sekiz köşelidir. Türbe, geometrik ve bitkisel motiflerle süslüdür. Gündoğdu Türbesi: Hüdavent Hatun türbesinin yanında bulunmaktadır.1344’te İlhanlı Beyliği döneminde Gündoğdu oğlu Hakkı Bevvap adına yaptırılmıştır. Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı: Ören yeri, Niğde'ye 9 km. mesafede Gümüşler Kasabasında bulunmaktadır. Bizans sanatının Anadolu'da en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden birisidir. Gümüşler Manastırı 10. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Hristiyanlığm kurucusu Hz. İsa, annesi Meryem, Saint John (Vaftizci Yahya), melekler Gabriel (Cebrail), Mıchael (Mikail), 12 Havariler, diğer kutsal sembolleri tasvir eden önemli fresklerin bulunduğu önemli tarihi bir eserdir. Bu fresklerden gülümseyen Meryem ve Bebek İsa freski Anadolu'da tek olması açısından önem taşır. Kilisesindeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, içerisinde barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesi üzerine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arttırılmış savunma tedbirleri nedeniyle Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı, çağının önemli din merkezi konumunda bir yerdir. Dış Camii: İl merkezinde, Alaaddin Tepesinin batı eteğindedir. 16. yy’da Hüsameddin Çelebi tarafından yaptırılmıştır.Duvarları kesme taştan örülmüş, tek kubbeli ve tek minareli camiin mihrabı ve minberi sedef kakmalıdır. Bedesten: İl merkezinde Sungurbey Camiinin yanında 16.yüzyılda yaptırılmış, bugünkü durumunu 17.yüzyılda yapılan onarımlar sonucu almıştır. Kuşkayası Mezarlığı: Niğde'ye yaklaşık 40 km. uzaklıkta Karatlı Kasabasının yakınında bulunan bu kaya mezarları, Roma devrinden kalma kalıntılardır. Bir vadinin iki yamacında 15 adet kaya oyma mezardan oluşmuştur. Kemerhisar (Tyana) Ören Yeri:

Niğde'ye yaklaşık 20 km. uzaklıkta Bor İlçesi Bahçeli ve Kemerhisar Kasabalarını içine alan geniş bir bölgede bulunmaktadır. Kemerhisar, Hititlerin ünlü "Tuvana" kentinin üzerinde kurulmuştur.Geçmişi M.Ö. 2000'lere kadar uzanan Tuvana'ya Romalılar "Tyana" adını vermişlerdir. Antik kent, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Trajan ve Hadrian dönemlerinde görkemli mabetler, saraylar ve yerleşim yerleriyle donatılmıştır. Yunan, Pers, Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan kentten günümüze Romalılar tarafından yapılmış Kemerhisar Su Kemerleri, Bahçeli Roma Havuzu ve Niğde müzesinde sergilenen heykeller kalmıştır.

  Kavlaktepe Yer altı Şehri: Kapodokya Bölgesinin diğer yer altı şehirleri gibi muhtemelen 10-12 yüzyıl Bizans dönemi eseridir. Koruma ve barınma amacıyla yapılmış küçük boyutlu bir yer altı şehridir. Öküz Mehmet Pasa Kervansarayı: Ulukışla ilçesinde, 17.yüzyılda Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hemen yanında aynı dönemde yaptırıldığı sanılan bir camii ve hamam bulunmaktadır. Fertek: Anadolu’nun Aydınyurt’u: Fertek’i tasvir etmek için en güzeli Muzaffer Buyrukçunun cümlelerine başvurmak: "karşımda bağlarıyla, bahçeleriyle tarlalarıyla yeşili ve yeşilin tonlarını üretmiş ve ürettikle-riyle kuşatılmış bir köy vardı. Çölün bir ortasında ansızın varolan bir vaha gibiydi.Bahçeleri sulayan bir gölcük, gölcüğün bitişiğindeki eski çeşme (orta pınar) aklımı durdurdu. Ben artık bir hayrandım, bir şaşkındım". Fertek Adı Nereden Geliyor: Tarihi incelerken dikkat edilmesi gereken hususlardan bir tanesi ve hatta en önemlisi isim/ad sorunudur. Özellikle de Anadolu gibi kavimler kapısı olmuş bu topraklarda, insanın harman olduğu bu coğrafyada isimlere Türkçe'den (veya başka bir dilden ) giderek anlam yüklemek ve böylece anlamadığımız bir kelimeyi "anlamlandırdığımızı!! zannederek anlamsız yorumlara başvuruyoruz. Örneğin Fert ek isminin aniamına yönelik söylenen yada yazılan ifadelerde bunu görüyoruz."Fer kelimesinin Farsça; ışık, tek kelimelerinin Türkçe; bir, tek anlamına geldiği, ikisinin birleşik anlamının Tekışık " olduğu ya da "Frenk/Ferhenk Deresi" gibi şeklinde anlamsız, gereksiz, komik ve zorlama yorumlara/ifadelere yöneliyoruz. Bunlara hiç gerek yok. Hele 9 bin yıllık tarihsel bir sürecin yaşandığı Niğde de her ismin anlamını çözme olanağı yoktur. Çözmek zorunda değiliz de...


Yüklə 257,3 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin