Niğde’nin antik adı “nahiTA” dır



Yüklə 257,3 Kb.
səhifə3/5
tarix31.10.2017
ölçüsü257,3 Kb.
#23647
növüYazı
1   2   3   4   5

ULAŞIM: Anadolu’nun güneyini, İç Anadolu, Kuzey ve Batı Anadolu’ya bağlayan önemli demir ve karayollarının kavşak noktasıdır. Çevre illeri olan Adana, Mersin, Kayseri, Konya, Nevşehir, Aksaray illeriyle karayolu; Adana, Kayseri ve Konya illeriyle de demiryolu bağlantısı vardır. İl merkezi ve tüm ilçeleri arasında karayolu, Bor ve Ulukışla ilçeleriyle ayrıca demiryolu ulaşımı vardır. İl sınırları içindeki Karayolları ağının uzunluğu 454 Km demiryollarının uzunluğu ise 150 km’dir. 1.543 km uzunluğundaki köy ve ünite yollarının %51’ini oluşturan 792 km’lik bölümü asfalt, 628 km’lik bölümü (%41) stabilize, 46 km’lik bölümü (% 3) tesviyeli, 77 km ise (%5) ham yoldur. İlin tüm ilçelerinde otomatik telefon santralı bulunup, telefonsuz köy yoktur. Faks, araç telefonu, cep telefonu hizmetleri de verilebilmektedir. Bir özel mahalli TV, biri Bor’da olmak üzere 3 özel mahalli Radyo yayın kuruluşu vardır. Ulusal özel televizyon yayınlarının birçoğu ve TRT yayınları izlenmektedir.

Giysiler: Kadınlar biri günlük ev elbisesi diğeri kişilik denen özel günlerde giymek üzere bulundurdukları iki türlü elbise giyerler. Eskiden başlarına yazma örter, boyunlarına değirme alır, üzerlerine bindallı giyerlerdi. Ayağa ise kaloş kundura giyilirdi. Erkekler başlarına püsküllü fes giyerlerdi. Gövdeye yakasız mintan ve bunun üzerine cepken giyilirdi. Cepken kolsuzdur. Omuz başları kol gibi uzanır. Göğsü işlemelidir. Şalvarın cep ağızları ve yanları işlemelidir. Çoraplar yünden ve ayağa ise kaloş ayakkabı, yemeni veya çarık giyilirdi.

Oyunlar: Niğde ili halk oyunları ve halk türküleri bakımından da çok zengindir. Müzik; yumuşak, içli ve coşkuludur. Niğde'de “Halay”a Alay denir, en çok tutulan oyundur. Niğde Bağları, Çekin Alay Düzülsün, Hop Cilveli, Hop Dündarlı, Develi, Ansam, Hora, Tombili, Ufacık, Menberli, Sarıyıldız, Naciye, Kanacak, Üç Ayak, Topal Koşma diğerleridir..
Niğde yemekleri: Niğde tavası, saç kavurma, tandır, çanak fasulyesi, mangır çorbası, boğma çorbası, öfeleme çorbası, düğcük çorbası, sütlü çorba, nohutlu çorba, pancar çorbası, erişte pilâvı (Kesme Pilavı) ve çorbası, tarhana çorbası, kuskus pilavı ve çorbası, üzüm baranası, kabak köftesi, kabak musakkası, ditme, tirit, söğürme, valu söğürme, tatlı havu, ayvan baranası, soğan yahnisi, ek kabağı, papara, yumurtalı taze fasulye, zomu, maklube…

Tatlılar: Kaygana, Pekmez, Aşure, Höşmeri, Halveter, Zerde, Sarıburma, Dürüm, Hurma, İrmik, Halka, Kuru Kayısı, Tulumba, İncir, Köfter, Cimcik Tatlısı.

Niğde ili merkez ilçesinin eski bir görünümü



Şive: Prof. Dr. Leyla Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması çalışmasına göre Türkçenin Niğde’de kullanılan şivesi Batı Anadolu ağızları içindedir. Ankara, Haymana, Balâ, Şereflikoçhisar, Çubuk, Kalecik, Kırıkkale, Kızılırmak, Çorum, Yozgat, Kırşehir, Nevşehir, Kayseri, Şarkışla, Gemerek bölgelerinde konuşulan ağız ile aynı alt sınıftadır.

Zamandizini (Kronoloji):

İÖ. 7000-5000 Neolitik Dönem; İÖ. 3000-2000 İlk Tunç Çağ

İÖ. 2001-1750 Hitit Krallık Dönemi; İÖ. 1650-1460 Hitit İmparatorluk Dönemi

İÖ. 1170-710 Tabal Geç Hitit Prensliği Dönemi; İÖ. 710-620 Asur Egemenliği

İÖ. 612-590 Kilikya Krallığı Dönemi; İÖ. 590-550 Medler dönemi

İÖ. 550-532 Persler Dönemi; İÖ. 332-İS.17 Kağadokya krallığı dönemi

İS. 17-395 Roma dönemi; 395 Bizans Egemenliğinin başlaması

699 Arapların Aksaray'ı Bizanslılardan alması; 707 Arapların Niğde'yi ele geçirmesi

729 Arapların Aksaray’ı yeniden alması; 805 Harun Reşid'in Aksaray’ı alması

832 Abbasi halifesi El-Memun döneminde Niğde’nin onarılması

965 Bizanslıların Niğde ve Aksaray’ı ele geçirmesi

1097 Niğde ve Aksaray’ın Haçlıların egemenliğine geçmesi

1155 2.Kılıç Arslan’ın ile Danişmetli Yağı Basan‘ın Aksaray önlerinde karşılaşması ve çatışmanın araya giren din adamları tarafından önlenmesi

1186 2. Kılıç Arslan'ın ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırması, Niğde’nin Arslan’a düşmesi

1211 1. İzzettin Keykavus’un Niğde valiliğine Zeynettin Başarı’yı ataması

1249 2. İzzettin Keykavus ile VI. Kılıç Arslan'ın Aksaray’da savaşması, Arslan'ın yenilmesi

1256 İlhanlı ordusunun Aksaray'ı yağmaya ve yıkıma uğratması

1276 Vali Hatıroğlu Şerefettin'in Memluk Sultanı Baybars’ı Anadolu’ya çağırması

1277 Karamanoğulları’nın Aksaray’ı kuşatması

1300 Şiddetli kuraklık ve kıtlıktan Aksaray-Niğde halkının büyük zarar görmesi

1365 Karamanoğulları‘nın Eretna Beyliği’nden Niğde ve Aksaray’ı almaları

1398 Niğde ve Aksaray’ın Osmanlı ülkesine katılması; 1402 Timur‘un bölgeyi geri vermesi

1420 Memluklar’ın Niğde’yi ele geçirmesi; 1421 Karamanoğlu Ali Bey‘in Niğde‘ye çekilmesiyle Beylik ikiye bölündü; 1466 Niğde ve Aksaray‘ın Osmanlıların eline geçmesi

1574 Suhtilerin Niğde’de saldırı düzenlenmesi; 1584 Celali elebaşısı Kiziroğlu Mustafa’nın adamlarının Niğde Yöresini talan etmesi; 1603 Tavil Mehmedin Niğdeyi yağmalaması;

1849 Niğde’nin sancak merkezi olması…

Çiftehan istasyonu Çiftehan, Ulukışla Kışla Camisi Ulukışla İlçesi


Kaynaklar: ^ "Türkiye İstatistik Kurumu 2012 genel nüfus sayımı verileri".

^ "1965 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6BtmFAdZd. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "1970 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Btns7JUQ. Erişim tarihi:13 Kasım 2013. 

^ "1975 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Btqhav35. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "1980 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Btuu0o6C. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "1985 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Btwy7mim. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "1990 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Btydotdi. Erişim tarihi:1 3 Kasım 2013. 

^ "2000 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Bu0osXHf. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "2007 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6Bu2BKtII. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "2009 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013 http://www.webcitation.org/6BuECd2tO. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "2010 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6BuFpM30y. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "2011 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 13 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6BuH6kLxR. Erişim tarihi: 13 Kasım 2013. 

^ "2012 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 20 Kasım 2013. http://www.webcitation.org/6EZxsc1pB. Erişim tarihi: 8 Kasım 2013. 

^ TUIK ADNKS ^ [1] ^ [[Türk Dil Kurumu yayınları: 630, Ankara 1996]]

---------------------




Kardeş şehirler: Melle, Almanya; Kahramanmaraş, Türkiye
ÖREN YERLERİ. Gümüşler Manastırı. Gümüşler Manastırı. Niğde'nin yaklaşık 8 km. kuzeydoğusunda eski Andaval yolunun karşısında, Roma devrinde yapılmıştır. Gümüşler Manastırı'nın üstten görünümü. [: Gümüşler Manastırı.jpg|250px|thumb|right| Gümüşler Manastırı'nın dıştan] Kasabanın tam merkezinde 1,5 km boyunca uzanan Gümüşler Manastırı'nın yapım tarihi kesin olarak bilinmese de, 8. ve 12. yy arası...
Kapadokya ören yerleri, Niğde sınırları içinde başlamaktadır. Niğde İli'ne bağlıyken Nevşehir 1954, Aksaray ise 1989 yıllarında Niğde'den ayrılarak il olmuşlardır. Doğal olarak, Niğde MV sayısı da sürekli olarak azalmıştır.

GEÇTİ BOR’UN PAZARI” ŞİİRİ


Başta kavak yelleri estiği günler hani? / Beklediğin nişanlar, şerefler, ünler hani?
Aradığın sevgili, şanlı düğünler hani? / Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye. / Sende cevher var imiş bunu herkes ne bilsin.
Kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin? / Şöyle bir dairede müdür bile değilsin.
Ne çıkar öğrenmişsin mesahayı pi diye, / Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın? / Fare gibi kitapların arasında yaşadın.


Ne dans ettin eğlendin, ne sevdin kız kadın, / Kim dedi hey serseri gençliğine kıy diye ?
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye. / Gönül ne çalgı ister, ne eğlence ne de dans,
Ne güzel kadınların önlerinde reverans. / Kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans.
İhtiyarlık gölgesi perde çekti dideye, / Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

Fırsatı iyi kolla, sakın olma dangalak, / Keyfine bak dünyada gülerek, oynayarak.


Sende iç şampanyalar, viskiler bardak bardak, / Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mideye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye. / Hasan’ın böreğine vaktinde yetişmeli,
Hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli. / Yanıpta kavrulmadan mükemmelen pişmeli,
Yoksa seni almazlar hiç bir yere çiy diye, / Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
Namdar Rahmi Karatay

----------

GEÇTİ BOR’UN PAZARI SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE’YE ÖYKÜSÜ” (Bor Pazarı Öyküsü)

Öykünün aslı şöyledir: Bor’un pazarı Salı günleridir. Bir gün önceki Pazartesi günü hazırlık günü olup, yöresel deyimle DERİPAZARI; asıl pazar gününe ULUPAZAR denir. Deripazarı günü, otuz kırk kilometre uzaktan gelecekler ve Salı günü pazara yetişeceklerin hazırlık günüdür. İlçeye, bu deri günü gelenler, ertesi günün yoğun işlerinden bir kısmını görürler.

Bu hazırlık günü çalışmaları, yaz ve kış mevsimine göre değişiklik gösterirdi. Sonbaharın yazdan kalma bir günü, erken saatlerde, kırk kilometre uzaktaki köyünden çıkan bir pazarcı, Bor’un bağlarına girdiğinde, vakit ikindi zamanıdır. Molayı, yıkılmış kerpiç duvarın içeri girdiği Pınarbaşı mevkiindeki, Tütüncü Hasan’ın bağında verir. Eşeğini de dinlendirmek için indirdiği yüke sırtını dayayıp da pazardan alacaklarının hesabını yaparken, içi geçer ve derin bir uykuya dalar. Eşeği, önündeki yiyecekleri çoktan bitirmiş, bağlı bulunduğu ağacın kabuklarını kemirmeye başlamıştır. Deri pazarı gününün ikindi zamanı başlayan uyku gece de sürdüğü gibi, Ulupazar gününün, yani Salı gününün ikindisine uzanır. Yirmi beş saatlik bir uykudan uyanan pazarcı, halinde bir değişiklik hissetmeden şehrin yolunu tutar. Tutar amma, yollarda bir başkalık var, pazara gidenlere rastlayacağı yerde, pazardan dönenleri görür. Dönen bir pazarcıya sorar; “Neden Ulupazarını almadan dönüyorsunuz?” Pazarcı ertesi günün Niğde pazarını işaretle;” Geçti Bor’un pazarı , sür eşeğini Niğde'ye babalık!” der.

---------------------

Niğde-Bor İlişkileri bağlamında, “facebook” diye bilinen sanal ortamda şunları yazdım:

‘Birkaç gün önce Niğde'de idim. Bir Niğdeliye: ‘Borlularla Niğdelilerin arası nasıldır?' diye sordum. Aldığım yanıt, "Borlular Niğdeliden, Niğdeliler de Borlulardan nefret ederler!.." olunca, başka soru sor(a)madım komşuma. Mersin'de tanıdığım çok Borlu arkadaşım var. Çok az da Niğdeli. Sözgelimi, Silifke-Taşucu arası yaklaşık Niğde-Bor uzaklığı kadardır. Taşucu, şu anda bir belde olsa da orası Silifke'nin bir iskelesidir. Çocuk-luğumda (1940'lı yıllarda) orası Taşucu diye bilinse de İskele diye anılırdı. Mart sonunda Taşucu, bir köy olacak. Silifke ile Taşucu nasılsa, Niğde ile Bor arasındaki ilişkiler de o denli güçlü olmalı diye düşlerim hep. Eğer o söylem doğruysa, Niğdeliler ve Borlular, hoşgörü kentleri Mersin'den, Silifke’den öğrenecekleri daha çok şey var demektir. Niğde-Bor arasında bir yakınlık kurulması bağlamında, işe yarayacaksa, katkı sağlayabilirim...’ MAS 7.11.13


İzlenimlerim: 2013 Kasım’ının ilk iki günü, antik adı “Nahite/Nikte” olan Niğde’de idik, Sertaç - Emine Berber ile. Kent tarihi, MÖ 5000 yılına kadar uzanıyor. Hitit ve Asur yazıtlarından MÖ 1800’den sonra, 1000 yıl süreyle Hititlerin yaşadığı anlaşılmakta. MÖ 710’da Asurlar’ın, Hitit egemenliğine son vermesiyle bölge Frigler’e geçmiştir. MÖ 17’de Romalıların gelişine dek, Medler, Persler, İskender’in Helen Kapadokya Krallığı ve Bergama Krallığı yörede yaşamış. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Niğde yöresi, Bizans’ta kalmış, Selçuklu yönetimi 1308’e dek sürmüştür. 1470’ten sonra Osmanlı, Cumhuriyet dönemi (bugüne) dek gelmiştir. Ulukışla’da iken sordum, ‘Ulukışla adı nereden geliyor?’ diye, pek bilen çıkmadı, ama geze geze, sora sora: Orada büyük bir Taş Kışla ile Kışla Camisi var işlevlerini sürdüren. Bu kışlaya Ulu, kente de Ulukışla demişler. Yolun güney yanındaki fırında iken yolun kuzey yanında “Asmaaltı Çay Ocağı” yazısı ilişti gözüme. Orada bir çay ocağı var da, asma yok. Merakla hemen sordum oradakilere; fırıncı bilmiyordu. Ahmet Mehmet, Hüsnü Küstü birbirlerine bakıp, gülümsemeyle omuz silktiler. Çay Ocağı’na gittim, çaycı da bilmiyordu, ama Ali’yle Veli hemen söylediler: Birkaç yıl öncesine kadar orada bir asma varmış, ama Belediye, kaldırım yapma aşkına o dallı yapraklı asmayı da köklemiş, adı kalmış yadigar. Çiftehan Kaplıcaları’na dönüşte izlenecek bir görüntüydü: Gördük, kıvançla izledik, hemen sağımızdaki (güneyimizdeki) Torosların dorukları kar ile kaplanmıştı.

Denizden yüksekliği 1.229 m olan Niğde ilinin 2011 yılı ADNKS'e göre nüfusu 337.553'tür. Termal (Kaplıca) kaynakları, ören yerleri, zengin tarih dokusu, doğal güzellikleri, dağ ve kış turizmi, Niğde'ye yüksek bir görünüm kazandıran yüksek dağlık ve tepelikleri... Niğde’nin Ulukışla ilçesi sınırları içerisinde yer alan Medetsiz zirvesi konum üzerinde kalmasından dolayı çevresinde çok sayıda 2500 metreden yüksek Kuzey yolu için kamp yeri dağın son düzlüğü veya Koyunaşağı geçidi uygundur...

Kaplıcadan ayrılırken Sertaç –Emine çifti, bir kıvraklıkla, “Haydi Niğde’ye!” dediler İkilem içinde olsam da, bu yakınlığı çizemedim. Yolu Sertaç-Emine çifti mi yoksa araç mı biliyordu, vardık Niğde’ye, Sertaç’ın Dayısıgillere. Kısa hoşbeşten sonra Yenge aldı bizi, kenti gezdirmeye götürdü: Selçuklu Cami ve Türbesi; Kale (doğal tepenin dönemin Valisince neden düzleştirildiği öyküsüyle); Yörük çadırlarının kaldırıldığı otağ yeri, Saat Kulesi ve öteki yerler (nedense oradaki müze kapalıydı), Dayı telefonla izledi bizi.

Niğde’den 10 km kadar kuzeydoğuda, kaya oyma yerleşimi Gümüşler Manastırı’na vardık. Bu benim için bir şaşkınlık yarattı. 1980’li yılların sonlarında, 1990’lı yılların başlarında Kapadokya’ya her hafta Mersin’den turist götürürken burayı mutlaka gösterirdim. 8.-12. yy yapısı, tarih boyunca birçok yağmadan kurtulmuş olan freskleri (duvar resimleri) açısından Bizans döneminin en iyi korunmuş manastırı. Siyah- beyaz geometrik desenlerle süslü, yüksek sütunların bulunduğu kilisedeki taşa oyulmuş nişin içinde “Gülümseyen Meryem Ana’’ diye bilinen, birçoklarınca Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sına benzetilen, kucakta çocuk İsa ile duran, uzun boylu, nazlı, dingin Meryem Ana betimlemesi yer almakta.

Sertaç’ın dayısı (akranı) Beytullah Takalar ile yengesi Ayşe/Fevziye Takalar’ın bağ evleri de Gümüşler köyünde imiş, kısa süre sonra oradaydık, akşam kayıntısı için. Bizler ev önündeki çekme altında çaylarımızı içip söyleşirken, dayı mangalı tutuşturdu ve oluşan közde özenle hazırladığı şiş kebapları damak tadımıza uygun biçimde pişirip önümüze getirdi. Salata ve tatlısıyla çayı, kahvesi derken “zilliyi kırdık”. Teşekkürler! Allah ağız tadımızı bozmasın!..

O akşam eve çağrılan müzikle ilgilenen iki genç evlilerle söyleşerek geçti. Garip grip olduğumu unutarak, ama emekli hemşire Yengenin ikramı “Nurofen” yutarak, Çağdaş Türkiye, Diller, Uğur Mumcu kitaplarıyla rahat bir uykudan kalkıp kahvaltıyı ettikten sonra yine Şöferist Sertaç’ın alımlı aracıyla gezinti arasında Dayı-Yenge kızı Firdevs ile eşi Ömer Malgaç (Malkoç) ziyaretinde antikalar ve kitaplık ilgimi çekti. Atatürk kitapları ağırlıklı…

Bir şeyler yiyip içtikten sonra hep birlikte çıkıp Ak Medrese’deki gençlerin koro çalış-malarını izledik. Sertaç, bir kıvraklıkla gençlere, satın aldığı bir bağ çiçek sundu. Bu arada öğrendim ki, “şekerleme” kavramı yerine Nüğde’de “şerbetleme” kavramını kullanıyorlar…


Gümüşler Manastırında (yeryüzünde tek olduğu söyleniyor) ''Gülümseyen Meryem Ana''

[İstanbul, Topkapı Sarayı’ndan sonra Türkiye’de en çok ziyaret edilen ikinci tarihî yer olan Mevlâna Müzesi, Selçuklu çini işçiliğinin olağanüstü örneklerinin arasında Kubâd-ı âbâd Sarayı duvar çinilerinin de bulunduğu Karatay Medresesi (Karatay Çini Eserleri Müzesi), minberi Selçuklu ahşap işlemeciliğinde zirve kabul edilen Alaeddin Camisi, yine Selçuklu dönemine ait taş ve ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinin sergilendiği, süslü kapısıyla da dikkat çeken İnce Minare Medrese (Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi), Mevlâna Müzesi’nin avlusundaki Selimiye Camisi, 13. yüzyılda İslamî eğitim vermek amacıyla açılan Anadolu’ daki çinili medreselerin ilki ve Konya mezar taşı işçiliğinin sergilendiği Sırçalı Medrese ve Mezar Anıtları Müzesi. Konya’nın yerel mutfağına şans tanıyın. Mevlâna Müzesi ve Gül Bahçesi manzaralı terasıyla, üç Konya evinden oluşan Mevlevi Sofrası (0332 353 3341, mevlevisofrasi.com), merkezdeki en iyi lokantalardan. 140 yıllık eski bir Konya konağında hizmet veren Köşk Konya Mutfağı (0332 352 85 47).] (Bu bilgileri de ekledim.)

Niğde ile Bor ilişkileri nasıldır?” sorusuna Borlu arkadaşlarımdan birinden aldığım yanıt, Niğde’de yaşayan Niğdelilerden aldıklarıma benzemektedir: “Sorun, Niğde’nin Bizans yanında oluşu yaklaşımına dayanmaktadır…” Bir başka şeyi daha öğrendim:

Bir tarihte Kürt kökenlilerin Bor’a yerleşimlerini, yerli halkın da bunu hoş görmelerini…



Niğde Belediyesi İşbaşında…
Kent içinde dolaşırken, hep içimden geçti, “Belediye Başkanına bir uğrayabilsek de, bir teşekkür etsem” diye. Başkanın kent içinde asılı duran afişlerine bakmakla yetindim. Kent “Ben buradayım!” der gibiydi. ‘Niğde bu kadar gelişmiş, ama tanıtımı yetersiz, üstüme düşenleri yapmalıyım!..’ deyişimi iyi algılayan, konuğu olduğum insanlar bazı basılı dergiler iliştirdiler elime. Niğde Belediyesi’nin kotardığı büyük boy 66 sayfalık “DÖRT MEVSİM Niğde” onlar arasında. Üç ayda bir çıkarılan dergilerden ikisi elimde: İlki 2010 yılının Sonbahar (4.), öteki 2012 yılı Yaz (12.) sayısı.

İlkinde, Murat Akalın yazmış, (Belediye yönetimindeki) “Mrdreseden Üniversiteye” (Akmedrese eğitimde önemli; Üniversite 1992’de kuruldu); İbrahim Tongur yazmış: Diğerleri devşirme kökenli olduğundan, Ulukışlalı olduğu söylenen tek saf Türk (damat, kara, öküz, öksüz sanlarıyla da anılan 55. Osmanlı Başbakanı, Ulukışla ile Kuşadası’nda “Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı” bulunan) olarak bilinen “Mehmet Paşa’ya haksızlık mı ediyoruz”; Muharrem Çifçibaşı: kışlıkların güzün hazırlanmasına ilişkin, “Salça Kokulu Sokaklarım”;

İkincisinde, Fikret Dikmen demiş altı ayrı dörtlükten birinde:“Bol elması, patatesi /

Her yanda duyulur sesi / Nesi eksik söyle nesi? / Ben Niğde’ye sevdalıyım…” Uzunca bir şiir de İsmail Özmel yazmış “Yaz Bitiyor” başlığıyla. Bu da Tolga Özçelik’in “Bor Huzurevi” başlıklı, kupkuru kurumuş bir ağaç dibinde dört kişilik koltukta tek başına oturan ak sakallı, ak takkeli, bastonlu bir dedenin donattığı bir yaz sonu fotoğrafının üzerine yerleştirilmiş.

Belediye’ye ayrılan sayfalarda : “Söz verdiğimizden fazlasını gerçekleştirdik” “Niğde önemsenmesi gereken bir şehir” demiş, Başkan Akdoğan, Asfaltlama çalışmalarını yoğun sürdüren Başkan’a, öğrencilerle okul yönetimleri, halk, veliler teşekkür etmişler. Akdoğan, yatırımcıları Niğde’ye yatırım yapmaları için çağrıda bulunmuş; NİĞMEK ile birkaç yıldır sürdürülen “Meslek Edindirme” kursları sonucu binlerce kentliye belge verilmiş; Niğde’nin görünümünü değiştiren çalışmaları, AKP il ve Belediye birim müdürleriyle incelemiş.

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta’nın ziyareti, “Halkımız hangi siyasî görüşten olursa olsun, Belediye başkanlarının seçim bildirgeleriyle verdikleri sözlerine bakması, altyapı hizmetlerine, çevre sorunlarına duyarlı işlerine destek vermeleri gerekir. (…)” söylemleri; Kosova Sağlık Bakanı’nın ziyareti; “Hayvan Pazarı” yapımı, kokusunsuya sorun yaratan Akkaya Barajı’nda Çevre-Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve öteki yetkililerle birlikte yapılan inceleme; Ecemiş suyunun getirilmesi yer almış. Halime Ünaldı, IV. Murat’ın, 1636’da İran Seferi’ne giderken burada durakladığına; halkı bunaltan Celaliler’in yok edildiğine, Sokullu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı, ama bakımsız kalan 80 m boyundaki bedestenin onarılmasına değinen fotoğraflı “Eski Bir Niğde” başlığıyla yazmış.

Mustafa Eryaman araştırmış: Türk-İslam eserleri açısından zengin sanat yapıtlarının sürekliliği bağlamında burası. Niğde Kalesi (Konya’dan sonra, Niğde Alaaddin Tepesi’nde), Ak Medrese (1409) (Selçuklu geleneği yerine yeni bir anlayış örneği Niğde’de ilk müze), Hüdavent Hatun Türbesi (1312, Alaaddin Camisi kapısındaki gibi ışık-gölge oyunu ile kadın başı görüntüsü oluşmaktadır), Bedesten (16. yy); Murat Paşa Hanı (17. yy ortaları); Hatıroğlu Çeşmesi (1267-8); Saat Kulesi (19. yy); Alaaddin Cami (1223); Bor Mevlevihanesi (1358-9); Niğde Mevlevihanesi (1475-6); Şems-i Tebrizî Türbesi: (yapım kitabesi yoktur, 1878-9 ve 1921-2 tarihli onarım kitabesi var. Şems 1247’de öldürülmüş, gömülü olduğu yer bilinmez)…

Şems, Mevlana’nın yaşamında etkili olan yalın (kalender) huylu öncü bir derviştir. Mevlana’yı arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlana ile 3-4 yıl birlikteliği sonucu onun yaşamında yeni ufukların açılmasına neden olup onu Tanrı âşığı yapmayı başarmıştır. Şam’a döndüğünde, onun yokluğu Mevlana için dayanılmaz olmuş, ileri geri söz edenlere Mevlana’nın yanıtı şöyledir: “Onun ışığı vurmadan önce ölü bir nakıştım, sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı ezgiyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru sazdım (rebaptım). Onun avucunda bağ, bahçe, ağaç, deryalar kadar pırıl pırıl sular görür, dinlenirdim. Siz bunları göremezsiniz.”



Yüklə 257,3 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin