وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلاَّ مَن سَفِهَ نَفْسَهُ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
130- “Kendini sefih ve akılsız kılandan başkası İbrahim'in dininden yüz çevirmez. Andolsun ki, dünyada onu seçtik, şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir. ”1
Tefsir
Önceki ayetlerde Hz. İbrahim’in şahsiyet ve hedeflerinden bazısına işaret edildi. Bu ayette ise Hz. İbrahim’in temiz çehresi ve nuraniyetine teveccühen şöyle sorulmaktadır: “Cahil ve sefil insanlardan başka kim İbrahim’in hedeflerinden yüz çevirir. İbrahim’in dini o kadar değerlidir ki Hz. Muhammed bile onun yolunda olmakla övünmektedir. Hz. İbrahim mantıkta muhalif kafirleri şaşırtmakta “küfreden şaşırıp kaldı”, 2 cesarette de tek başına baltayla putları kırmaktadır. “Hepsini paramparça etti”3 Hilim ve sabırda da Kur’an onu “halim” diye tanıtmaktadır. Sabır ve tevekkülde de örnek bir insandı. Ateşe atılınca asla korkmadı. Cömertlikte misafirlerine kocaman bir buzağı kesiyor, teslimiyette çocuğunu Mekke’nin susuz ve otsuz çöllerine terkediyor ve delikanlı çağına ulaşınca da Allah’ın emriyle boğazına bıçağı dayıyordu.
Mesajlar ve Nükteler
1- “Sefih” mantık, mekteb, önder ve hak yolu görmezlikten gelip kendisinin ve diğerlerinin heva ve heveslerine uyan kimsedir.
Evet İbrahim’in (ki sizler için güvenlik merkezi, masum önder, bereket, İslam ve teslim başarısı, tövbelerin kabulü ve soyunun saadetini Allah’tan istemektedir. ) yolunu terkedip başkalarının yolundan gidenler sefih1 ve cahildirler.
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ (131)
131- “Rabbi ona: “teslim ol” buyurduğunda, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. ”2
Mesajlar ve Nükteler
1- İlahi lütuf ve makamlar delilsiz olarak hiç kimseye verilmemektedir. Eğer Allah İbrahim’i seçtiyse onun Allah karşısındaki teslimiyetçi ruhu sebebiyledir.
2- İnsanın Allah karşısındaki teslimiyetçi felsefesi O’nun alemlerin Rabb’i olmasıdır.
وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ فَلاَ تَمُوتُنَّ إَلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ (132)
132- “İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakup da: “Oğullarım! Allah dini size seçti, siz de ancak O’na Müslüman (teslim olmuş olarak) can verin” dedi. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Soyunuzun inançlarıyla da ilgilenin. Merhametli baba sadece çocuklarının maddi hayatını temin etmekle yetinmez. Soyunun ve çocuklarının iman ve inançlarını da düşünür ve vasiyetlerinde sadece maddi yönlerle iktifa etmez.
2- Allah bizler için İslam ve tevhidi seçmiştir. Bu Allah tarafından bizlere ihsan edilen şükre değer büyük bir nimettir. “Eğer Allah bize hidayet etmeseydi, biz hidayeti bulamazdık. ”
3- İyi akibet ve Müslüman kalmak önemlidir. Bir çok insan iman ehli olduğu halde, mürtet ve kafir oldular. Kur’anın tabiriyle “İman ettiler, sonra küfrettiler. ”
4- Hak yol; Allah karşısında teslim olmak ve İslam yoludur. Peygamberler de bu yolu tavsiye ediyorlardı. (İbrahim ve Yakub)
5- İslam vasiyet hakkında çok önemli tavsiyelerde bulunmaktadır. Bazı şartlarda vasiyet farz, bazı şartlarda ise müstahaptır.
أَمْ كُنتُمْ شُهَدَاء إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِن بَعْدِي قَالُواْ نَعْبُدُ إِلَـهَكَ وَإِلَـهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِلَـهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ (133)
133- “Yoksa Yakup can verirken sizler yanında mı idiniz? Hani O, oğullarına: “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?”diye sormuştu; Onlar da: “Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail, İshak'ın ilahı olan tek ilaha ibadet edeceğiz, bizler O’na teslim olmuşuzdur” demişlerdi. ”
Tefsir
Yahudilerden bir grup Hz. Yakub’un ölüm anında çocuklarına kendi tahrif edilmiş dinlerine girmelerini tavsiye ettiğini iddia etmiştir ve kendileri de güya bu yüzden dinlerinde sebat etmektedirler. Allah bu iddiaları reddederek onlara şunu sormaktadır: “Acaba siz Yakub ölürken yanında mıydınız? Bunu nereden söylüyorsunuz? O çocuklarını Allah’a teslimiyete davet etti. Çocukları da bir olan Allah’a ibadet edeceklerine dair söz verdiler. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Günahı tevil etmeye kalkışmak da büyük bir günahtır. Yahudiler fikri sapıklıklarını tevil etmek için Allah’ın peygamberi Yakub’a iftirada bulunuyorlar.
2- Babalar çocuklarının dini geleceklerini de göz önünde bulundurmalıdırlar. “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?”
3- Bütün peygamberler bir olan Allah’a ibadeti ve teslimiyeti tavsiye etmişlerdir.
4- Peygamberlerin ve özellikle Hz. Yakub’un tavsiyesi; tevhid, bir olan Allah’a ibadet ve şirkten uzak durmaktır.
5- Kur’an Hz. İbrahim’in atası ve amcası (İbrahim ve İsmail) için “baba” tabirini kullanmaktadır. Zira İbrahim Yakuboğullarının atası, İsmail de amcalarıydı.
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْ وَلاَ تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ (134)
134- “Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış olduklarından sorumlu değilsiniz. ”
Tefsir
İsrailoğulları’nın yanlışlıklarından biri de atalarıyla övünmeleridir. Onlar kötü bile olsa atalarının iyilikleri sebebiyle affedileceklerini sanıyorlardı. Bu ayet onlara herkesin kendi yaptıklarından sorumlu olacağını beyan etmektedir.
Mesajlar ve Nükteler
1- Atalarına dayanmak ve güvenmek doğru değildir. Kıyamette soyun hiç bir değeri yoktur.
2- Herkesin geleceği amellerine bağlıdır ve herkesin ve her toplumun amelleri kendisine aittir. Peygamber’den şöyle nakledilmiştir: “Ey Haşimoğulları diğer insanlar amel ederken siz kendi soyunuza güvenip sakın amelden geri kalmayın”
Nitekim Gurer’ul-Hikem’de Hz. Ali’den şöyle nakledilmiştir”Şerafet ve büyüklük yüce himmetlere bağlıdır; ataların yüce çürümüş kemiklerine değil”
Tarihte de gördüğümüz gibi herkes kendi amelleri sayesinde geleceğini çizmiştir. Firavun’un karısı cennet ehli olurken, Lut’un karısı kötü amelleri sebebiyle cehenneme girmiştir. Bunlar Allah’ın hak ve adalet üzere kurulu düzeninin örnekleridir.
وَقَالُواْ كُونُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى تَهْتَدُواْ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (135)
135- “Yahûdi veya Hıristiyan olun ki hidayeti bulasınız” dediler. De ki: “İbrahim'in “Hanif” (halis ve muvahhid) dinine uyarız. Çünkü o müşriklerden değildi. ”1
Mesajlar ve Nükteler
1- Tekelcilik yasaklanmıştır. Yahudi ve Hıristiyanlar hidayetin sadece kendi dinleinde olduğunu iddia ediyorlardı.
2- İbrahim (a.s) asla müşriklerden olmamıştır. Zira Yahudi ve Hiristiyanlar şirke düşmüşlerdir.
3- İsim önemli değildir. İman ve amel önemlidir. Yahudilik ve Hıristiyanlık sadece bir isimdir. Önemli ve değerli olan tevhittir.
قُولُواْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ (136)
136- “Allah'a, bize gönderilene, İbrahim'e, İsmail’e, İshak'a, Yakup'a ve (Yakub’un evlatlarından 12) torunlarına indirilene, Mûsa, İsa'ya ve Rableri tarafından peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek iman ettik, biz O’na teslim olanlarız” deyin. ”
Tefsir
Bu ayet müslümanların muhaliflerine şöyle demesini emretmektedir: “Biz Allah’a, bütün peygamberlere ve Allah’tan indirilenlere iman ettik. Bencillik ve ırkçılık yüzünden bazılarını inkar etmeyiz. İbrahim’den önceki Adem, Şit, Nuh, Hud ve Salih gibi peygamberlere de, İbrahim’den sonraki Süleyman, Yahya ve Zekeriyya gibi peygamberlere de iman ettik. Mucize ve apaçık delili olan tüm peygamberlere aklımız gereği iman ettik, kabul ettik. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Bütün peygamberlere ve semavi kitaplara iman etmek Allah’a teslimiyetin gereğidir.
2- Bazı peygamberleri inkar etmek hepsini inkar etmek gibidir. Gerçek müslüman bütün ilahi peygamberlere iman eden kimsedir.
3- Biz asıl ve temel gerçeklere uyarız. Musa ve İsa’ya indirilene iman ederiz. Ama “Yahudi veya Hristiyan olun” diye yaptığınız davetinize ve kurtuluş yolunun Yahudilik veya Hıristiyanlık olduğunu söylemenize karşı çıkarız. Zira siz Allah’ın dininde bir sürü sapıklıklar ve hurafeler icad ettiniz. Biz islam peygamberinin zuhurunu müjdeleyen gerçek İncil ve Tevrat’ı kabul ediyoruz.
فَإِنْ آمَنُواْ بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (137)
137- “Sizin iman ettiğiniz gibi iman etmiş olsalar, hidayeti bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, şüphesiz onlar ayrılık ve anlaşmak içine düşmüş olurlar. Onlara karşı sana Allah yetecektir. O, işitir ve bilir. ”
Tefsir
Eğer kitap ehli Yahudiler ve Hıristiyanlar da bencillik ve inatçılığı bırakıp ırkçılıktan uzak durur ve siz müslümanlar gibi bütün peygamberlere ve semavi kitaplara iman ederlerse mutlaka hidayeti bulurlar. Ama eskiden olduğu gibi sadece kendilerini ölçü kabul eder ve başkalarını sapık sayarlarsa büyük bir ayrılık/anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Elbette siz müslümanlar yolunuza güvenmeli; onların slogan, aşağılama ve komplolarından korkmamalısınız. Zira Allah onların şerrini sizlerden def edecektir. Allah’ın yardımı sizlere yeter. O işitir ve bilir.
Mesajlar ve Nükteler
1- Müslümanlar gerçek hidayeti bulmuştur. Zira onlar bütün peygamberlere ve semavi kitaplara inanmışlardır.
2- Allah müslümanların gayp ve geleceğini haber vermekte ve düşmanların şerrinin onlara etki etmeyeceğini bildirmektedir.
صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ (138)
138- “Allah'ın rengi (ile renklenin); rengi Allah'ınkinden daha güzel olan kim vardır? Biz “O'na ibadet edenleriz” deyin. ”
Tefsir
İnsan kendi hayatında bir renk sahibi olmalıdır ve renkler arasında da en iyisi Allah’ın rengidir. Şüphesiz ırk, kabile ve istekler rengini bir kenara bırakmadıkça; vahdet, kardeşlik ve Allah’ın emrine teslimiyet rengini seçemeyiz. İlahi renk sürekli ve kalıcı renktir. “O’ndan başka her şey yok olacaktır. ”1 İlahi renkten daha iyi hangi renk olabilir? Biz sadece Allah’a kulluk ediyoruz. Bir hadiste şöyle yer almıştır: “Adamın biri evinin duvarına bir pencere açmak istiyordu. İmam Sadık (a.s) “Neden bunu yapmak istiyorsun?” deyince adam, “evdeki ocağın dumanının dışarı gitmesi için” diye cevap verdi. İmam şöyle buyurdu: Bu pencereyi açarken evine ışık girmesi ve böylece namaz vakitlerini bilmek maksadıyla da açabilirsin” Yani eğer duvarında bir pencere açmak istiyorsan neden dumanın çıkması için olsun ki? Neden ışığın girmesi için olmasın?”1
Evet böylece her işimizi ilahi renkle boyayabiliriz.
En iyi rengin özellikleri her zaman, mekan ve şartlarda elde edilir ve ucuz olmasıdır. Sefa ve beka rengi olmalı, Allah’ın velilerinin teveccühünü kazanmalıdır. Fıtrat ve mantıkla uyumlu olmalıdır. Bu rengin müşterisi Allah, değeri de cennet olmalıdır.
Mesajlar ve Nükteler
1- Allah’a, peygamberlere ve semavi kitaplara iman ve Allah’a teslimiyet, ilahi renktir.
2- İlahi renk tektir. Eğer ilahi renk olmasa, diğer yüzlerce renk insanı şaşkınlığa düşürür. Çoğu sapık olan cemaatlerle aynı rengi taşımak yanlıştır.
3- İhlas ve gerçek iman ebedi bir değerdir. Bütün renkler silinir; kabileler, ırklar ve soylar er veya geç ortadan yok olur. Ebedi ve baki olan ilahi renktir.
4- Müslümanlar bütün dünyaya sadece kendilerinin ilahi renk taşıdığını ilan etmelidirler. “Biz ona ibadet ediyoruz. ”
5- En iyi ve güzel renk ilahi renktir. “rengi Allah'ınkinden daha güzel olan kim vardır?”
قُلْ أَتُحَآجُّونَنَا فِي اللّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ وَلَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَ (139)
139- “De ki: “Bizim ve sizin Rabbiniz olan Allah hakkında bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz kendimize, sizin amelleriniz de kendinize aittir. Biz O’na ihlasla bağlananlarız. ”
Tefsir
Bu ayet de kitap ehlini uyarmaktadır. Allah hakkında tartışmayı bir kenara bırakıp, boş iddialarını terketmeleri istenmektedir. Onlar Allah’a yakın bulunduklarını, oğlu veya dostları olduklarını iddia ediyorlardı.
Mesajlar ve Nükteler
1- Hayali iddialar kınanmıştır. İsrailoğulları bütün peygamberlerin kendilerinden olması gerektiğine inanıyorlardı. Dinlerinin ve Tevrat kitaplarının önceliği ve eskiliği sebebiyle kendilerini üstün görüyor, ilahi lütfü kendilerine has kabul ediyor ve bu inançla Müslümanlarla tartışıyorlardı.
2- İsrailoğulları’nın iddiaları şu sebeplerden reddedilmiştir:
a: Bütün insanların gerçek sahibi Allah’tır. O herkese merhametlidir. Hangi ırktan olursa olsun, istediğine özel inayetiyle lütfedebilir.
b: Herkesin saadeti amelleri sayesindedir. İddialar ve sloganların hiç bir değeri yoktur.
c: Allah’a yakınlığın ölçüsü Allah’ı her türlü şirk kokan inançlardan münezzeh bilmektir. Allah’a halisane ibadet edenler sadece Müslümanlardır.
أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَـقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطَ كَانُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى قُلْ أَأَنتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللّهُ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَتَمَ شَهَادَةً عِندَهُ مِنَ اللّهِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (140)
140-“Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve (Yakub’un 12) torunlarının Yahûdi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, Siz mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? De ki: Allah tarafından kendisinde bulunan bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. ”
Tefsir
Bu ayette kitap ehline hitap etmektedir. Sizler o kadar Yahudi veya Nasrani olmakla övünüyorsunuz ki Allah’ın veli kullarına en büyük zulmü ve iftiraları reva görüyorsunuz. Siz tarihi ters yüz göstermek ve Musa ve İsa’dan önceki peygamberleri Yahudi ve Nasrani olduklarını söylemek mi istiyorsunuz? Tevrat ve İncil’den önce yaşayan İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakub’un torunlarının da Yahudi veya Nasrani olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Ayrıca iddia ettiğiniz bu şeyleri siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Bildiğiniz gerçekleri örtmeniz, bu tarihi açık gerçeği insanlardan gizlemeniz ve tüm peygamberlerin Yahudi ve Nasrani olduğunu söylemeniz en büyük zulüm değil midir? Ama bilin ki Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir.
Mesajlar ve Nükteler
1- Bağnazlık insanı sonunda en açık tarihi gerçekleri bile tahrif eder, inkar eder, ama sözünden asla geri dönmez bir konuma sürükler.
2- En büyük zulümler insanların inanç ve düşüncelerine darbe vurmaktır. Hakikatleri gizlemek de işte böyle bir günahtır.
3- Allah’ın bütün bu gizlediklerinizi ve zulümlerinizi bilmesi sizler için bir uyarı olmalıdır.
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْ وَلاَ تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ (141)
141- “Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış olduklarından sorumlu değilsiniz. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Her ümmet sadece kendi amelinden sorumludur.
2- Amelde veya saadete ulaşmada geçmişlere ve atalarının tarihine dayanmak çare değildir.
“Farzedelim ki baban fazıl
Onun fazlından sana ne hasıl?”
3- İbrahim ve diğer peygamberleri övmek kendilerini ilgilendirir. Bunun size hiç bir faydası yoktur.
سَيَقُولُ السُّفَهَاء مِنَ النَّاسِ مَا وَلاَّهُمْ عَن قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُواْ عَلَيْهَا قُل لِّلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (142)
142. insanların sefihleri, “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?”diyecekler; de ki: “Doğu ve batı Allah'ındır. O, dilediğini doğru yola hidayet eder. ”
Tefsir
Müşrikler Kabe’yi puthaneye çevirdikleri için Peygamber ve Müslümanlar tam on üç yıl Kabe’ye doğru namaz kılmadılar. Zira Müsülümanların putlara yöneldikleri sanılabilirdi. Ama Medine’ye hicretten sonra Yahudiler itiraz ederek Müslümanları aşağıladılar ve şöyle dediler: “Siz bizim kıblemiz Beyt’ul-Mukaddes’e doğru namaz kılıyorsunuz. O halde bize tabisiniz. Bağımsız bir kıbleniz yok. ” Peygamber bu hakaretten rahatsız oldu. Dua esnasında göklere baktı ve adeta kıblenin değiştiğini bildiren ilahi vahyi bekledi. İlahi emir Peygamber’in Beni Salim Mescidi’nde Beyt’ul-Mukaddes’e doğru öğlen namazını kıldığı bir anda nazil oldu. Cebrail ilahi memuriyet üzere Peygamber’in omuzundan tutarak onu Kabe’ye doğru çevirdi. Böylece Peygamber bu namazını iki kıbleye dönük olarak kıldı. Şu anda da Medine’de o mescid “Mescid-u Kibleteyn” (iki kıbleli mescid) diye bilinmektedir. Bunun üzerine Yahudiler rahatsız oldu ve adetleri üzere yeniden itiraz etmeye başladılar. Daha düne kadar “Müslümanlar bağımsız değildir ve bize bağlıdır. ” Diyenler, şimdi de şunu soruyorlardı: “Neden önceki peygamberlerin kıblesinden yüz çevirdiniz?” Peygamber bu ayetle onlara şöyle cevap verdi: “Doğu da batı da Allah’ındır. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Kur’an kültüründe her gün bir bahane peşinde koşan ve hakkı kabul etmeyen kimselere “sefih” (beyinsizler) denmektedir. Nitekim rivayetlerde ahiretini dünyaya satanlara deli, sapık önderlere uyanlara fakir ve dinini kaybedenlere de “yağmalanmış, talan edilmiş” tabirleri kullanılmıştır.
2- Hükümleri yasamada veya değiştirmede Allah’ın elini bağlı bilenler sefih ve beyinsizdir. Hikmet ve ilim sahibi Allah’a itiraz etmek beyinsizliğin göstergesidir.
3- Kafirlere benzemek yasaklanmıştır.
4- Müslümanlar düşmanların çıkardığı söylentileri ve komploları tahmin etmeli, onlara cevap vererek nüfuz ve hakiyetlerini yok etmelidirler. “... diyeceklerdir. ”
5- Soru sormak kötü değildir. Burada önemli olan soru soranın ruhsal durumudur. Onlar itiraz ederek ve şüphe yaratarak şöyle diyorlar. “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?”
6- Kiblenin değişimi ilahi hikmetin göstergesidir; zayıflık ve bilgisizliğin değil… Yaratılış aleminde mevsimlerin değişimi de zayıflığın veya pişmanlığın bir göstergesi değildir.
7- Mekan ve zamanların değeri, mukaddesliği ve azameti Allah’ın inayetine bağlıdır; başka bir şeye değil.
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ (143)
143- “Böylece sizin insanlara ve Resulün de size şahit olması için sizi vasat/orta bir ümmet kıldık. Senin önceden yöneldiğin kıbleyi (Beyt’ul-Mukaddes’i), Peygambere uyanları, ökçeleri üzerine geri dönenden ayırdedip bilmemiz için kıble yaptık. Doğrusu bu (kıble değişimi) Allah'ın hidayet ettiği kimselerden başkasına ağır bir şeydir. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder. ”
Tefsir
İbadet esnasınca Hıristiyanlar Hz. İsa’nın doğum yeri olan Beyt’ul-Mukaddes’e yöneliyorlardı. Orası oturdukları yere oranla doğuda kalıyordu. Yahudiler de Beyt’ul-Mukaddes’e doğru ibadet ediyorlardı, ama oturdukları yöne oranla batıda kalıyordu. Ama Kabe o ikisine oranla tam ortada yer alıyordu. Kur’an da bu mevzuya işaret ederek şöyle buyuruyor: “Biz Kabe’yi ortada karar kıldığımız gibi, siz Müslümanları da orta/vasat ümmet karar kıldık. ” Müfessirler bu ayet hakkında çeşitli tefsirler yapmışlardır. “orta ümmet” hakkında bazıları şöyle demişlerdir: “Yani ne ifrat ne de tefrit, ne cebriyeci ne de kaderiyeci, ne ferdiyetçi ne de toplumcu, ne idealist ne de pragmatist, ne maddeci ne de maneviyatçı…”
Ama ayetin devamında şöyle yer almıştır: “Siz insanlara peygamber de size şahit olsun diye sizi orta ümmet karar kıldım. ” Bilindiği gibi şahitlik için iki şey gereklidir. Adalet ve bilinç... Ayrıca bilindiği gibi ümmetin hepsi bu iki şartı haiz değildir. Dolayısıyla ümmetin sadece bazılarını kapsamaktadır. Bir çok rivayette de yer aldığı üzere bunun en açık örnekleri Ehl-i Beyt imamlarıdır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ümmet arasında bırakın kıyamet günü insanların ameline tanıklık etmesini, az miktarda hurma hakkında bile tanıklıkları kabul edilemeyecek kimseler vardır. ”
Dolayısıyla orta ümmetten maksat Kur’anın bilinç açısından haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir: “De ki: “İstediğinizi işleyin; Allah, peygamberi ve müminler işlediklerinizi görecektir”1 Adalet ve ismetleri hakkında da Kur’an şöyle buyurmaktadır: “Ey Ehl-i Beyt Allah sizden tüm pislikleri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. ” Evet dünyevi mahkemelerde tanıklık için dahi ilim ve adalet sahibi olmak gerekiyorsa, kıyamette bu iki şart daha da gereklidir. Ayrıca ümmet kavramı belli bir grup hakkında da kullanılmaktadır. Nitekim İbrahim (a.s) bir kişi olduğu halde kendisine ümmet denmiştir: “İbrahim, şüphesiz Allah'a boyun eğen ve O’na yönelen bir ümmetti; puta tapanlardan değildi. ”2
Ama kıblenin Beyt’ul-Mukaddes’ten Kabe’ye dönüşümü hakkında başka bir nükte daha vardır. Kıblenin değişim felsfesi hakkında da çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bazılarına göre önceleri Beyt’ul-Mukaddes’in kıble seçilmesi Yahudilerin dikkatini çekmek içindi. Dolayısıyla Müslümanlar güçlendikten sonra buna gerek kalmadı. Ya da vatan sevgisinin kıblenin değişiminde etkili olduğu söylenmiştir. Ama bu yorumlar gerçeklerle uyuşmamaktadır.
Kur’an açıkça kıble değişiminin Peygamberin gerçek takipçilerinin ayırt edilmesi ve cahiliyeye dönenlerin belirlenmesi için ilahi bir imtihan olduğunu beyan etmektedir. Allah’ın emrine teslim olanlar peygamberin emrini hiç zorlanmadan kabul ederler. Ama halis imana sahip olmayanlar bir emrin değişmesiyle hemen sorgulamaya başlarlar. Önceki amellerinin ne olduğunu söylerler. Eğer önceki emir doğruysa yeni emrin ne olduğunu ifade ederler. Allah, emrine teslim olup hidayeti bulanlara müjde vermektedir ki önceki amelleriniz zayi olmayacaktır Allah insanlara şefkatli ve merhametlidir.
Mesajlar ve Nükteler
1- Allah’ın velileri de amellerimize nezaret etmektedir.
2- İnsan öyle bir kapasiteye sahiptir ki Allah yolunda itidalden ayrılmadığı taktirde hakikatlerin kaşifi, bütün amellerin nazırı ve insanların niyetlerinin alimi olur.
3- Kıyamet günü ilahi mahkemede; bir aşamada İmamlar, diğer aşamada Peygamber tanıklık eder. Allah da Peygambere ve herkese tanıktır.
4- İmtihan ilahi kesin bir sünnettir. Allah bazen emrini değiştirerek insanları imtihan etmektedir. Peygambere uymak tekamül hareketi, isyan etmek ise gericiliktir. “ökçeleri üzerine geri dönen”
6- Teslimiyet makamı sıradan insanlara ağır gelmektedir. Bu makama sadece Allah’ın özel inayetine erenler ulaşabilir.
7- Allah namaz kelimesi yerine, namaz makamını ve ehemmiyetini gösteren iman kelimesini kullanmıştır.
8- Biz Allah’ın emri dışında hiç bir yön, renk, amel, mekan ve özel metoda bağlanmamalıyız. Dolayısıyla adet zevk ve beklentilerimizin aksine bir hüküm verilince de telaşa kapılıp tevil etmeye çalışmayalım. Binaenaleyh bilmek gerekir ki tekvini ve teşrii bütün değişiklikler Allah’ın rahmetinden kaynaklanmaktadır.
قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ (144)
Dostları ilə paylaş: |