B. RİSKTEN KAÇINMA VE DÜNYA BANKASI GARANTİLERİ
Gerçekte kâr güdüsü ile sosyal hizmetlerin çatışan çıkarlarını uyumlaştırmanın zorluğu ortadadır. Bu tür bir uyuşmazlık yakın zamanda su şirketlerinin kendileri tarafından da ifade edilmiştir.
Tüketicilerin ödeme yetenekleri (ya da hükümetlerin garanti sağlaması) özel sektörün söz konusu yatırımların içinde yer alıp almayacağını belirlemektedir. Özel firmalar mali bir kaynak getirmemekte, fakat kâr aramaktadırlar. Vivendi temsilcilerine göre, eğer a) riskler “makul olarak” paylaştırılırsa, b) firma “makul” bir kâr elde edebilirse, özel firmaların su alanında yatırım yapabileceklerini açıklamışlardır.
Ayrıca aynı Şirket yetkililerine göre, özel sektör devalüasyon, politik risk ve diğer faktörlerle ilgili riskleri kontrol edemez. Riskteki azalma özel sektörün maruz kaldığı proje maliyetlerini düşürecektir ve böylelikle fiyatlar da düşecektir. Ayrıca sözleşmeler, koşullarda özel işletmeciyi olumsuz olarak etkileyecek değişiklikler olması durumunda yeniden ayarlama yapılmasına ilişkin hükümler taşımalıdır- sözleşme özellikle şu durumlarda sabit bir ücret ve teşvik edici tazminatlara ilişkin makul bir düzenleme getirmelidir:
-
işletmecinin gerçek masraf ve harcamalarında artış olması,
-
işletmecinin yükümlülüklerini yerine getirdiği çevrenin değişmesi,
-
işletmeci için maddi zorlukların ortaya çıkması.
Bu nedenle, özel sektör sadece kârlarının tehlikeye girme ihtimalinin olmadığı koşullarda yatırımlara katılmaya hazırdır.
Çokuluslular artan bir şekilde gelişmekte olan ülkelerde çalışma riski ile ilgili olarak endişe duymaktadırlar. Bunun en önemli yönlerini ise parasal risk ve politik risk oluşturmaktadır. Her iki sorun günümüzde Arjantin’de acı olarak görülmektedir. Parasal risk sorunu Suez ve yerel grup Benpres ortaklığının çöküşün sınırında sendelediği Manila’da keskin bir şekilde yaşanmaktadır. Politik risk de Cochabamba ayaklanmasının ortaya çıkışında ve özelleştirmeye karşı süren güçlü direniş belirtilerinde açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Riski azaltma çabalarının iki örneği Ekvator ve Peru’da görülmektedir. Ekvator, Guayaquil’de Dünya Bankası’nın sigorta bölümü olan MIGA, IWL’ye politik risklere karşı–kamulaştırma, sivil müdahale- Guayaquil su sözleşmesini korumak için ve aynı zamanda “hatalı talep riskine karşı... bir performans sözleşmesi de içeren” 18 milyon dolarlık bir garanti vermiştir. Peru’da Rio Chillon su özelleştirmesi nakit riskinden Peru içinde geliri artırmak yoluyla kaçınmıştır. Bu durum yerel sözleşmelerin, sonuna kadar ihtiyaç olsun olmasın su satın almaya ilişkin hükümet garantisi (suyu “al-ya da-öde” sözleşmesi) ile desteklenmiştir. Inter-Americas Development Bank (IADB) bunu bir “model” olarak görmektedir.
Riskli görülen bölgelerden bir diğeri de Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesidir. Dünya Bankası bölgenin yatırımcılar tarafından yüksek riskli bir alan olarak algılandığını ve yatırımların garanti aradığını belirtmektedir. Banka bu alanda önceden de aynı şeyi ifade etmiştir:
“İmtiyazlar ve BOT [yap-işlet-devret] projeleri, su sektörüne sermaye girişini sağlamak için en uygun özel-kamu ortaklık araçlarıdır. Ancak bu projelere ilişkin riskler çok yüksektir. Bu yüzden Banka Lübnan’da Awali Nakil Projesi, Ürdün’de Disi-Amman Su Projesi ve Büyük Tunus Atıksu İşleme Tesisi dahil bazı BOT projelerine kısmi risk garantileri sağlayabilir.” 1990’ların sonunda Banka Gaza’da Lyonnaise des Eaux ile bir işletme sözleşmesini bütünü ile finanse etmiştir, çünkü öngörülen risk o kadar yüksektir ki, hiçbir özel yatırımcı projede yer almak istemeyecekti.
Dostları ilə paylaş: |