ORTADOĞU’NUN SIR İNANÇ SİSTEMİ: YEZİDİLİK
Emine ERDEN KAYA1
Özet: Yezidilik, genellikle Türkiye, Irak ve İran’da görülen senkretik2 bir inanç sistemidir. Yezidiler etnik bakımdan Kürt olan dini bir topluluktur. Melek Tavus inancından dolayı, onlar şeytana tapmakla suçlanmışlardır. Tarih boyunca, özellikle bu nedenle yezidiler hor görülmüş, öldürülmüş veya göçe zorlanmışlardır. Bu nedenle, onlar inançlarını ve ibadetlerini gizlemişlerdir. Bu yüzden onlar sır bir topluluk olarak kabul edilir. Bu topluluğun üyeleri yaşadıkları topraklardan etkilenmişlerdir. Bu çalışmada, Yezidilerin ibadet ve inanç sistemlerine odaklanılmaktadır. Çalışmanın amacı ise onları daha yakından tanıma ve tanıtmaktır.
Anahtar Kelimeler: Yezidiler, Senkretik, Sır Topluluk, İnançlar, İbadetler
THE SECRET BELIEF SYSTEM OF MIDDLE EAST: YEZİDİSM
Özet: Yezidism is a syncretic belief system. Generally, It's seen in Turkey Iraq and Iran. Members of this belief system introverted and affected from different religious creeds and worship. Ethnically, they are Kurdish religious community. Because of the Peacock Angel belief, they were accused Satan worship. During the history, espcially this reason, they were seen contempt, killed, or were forced to emigrate. That's why, they hide their worship and beliefs. Therefore, they are considered as a secret community. Members of this group have been affected by where they live. In this context, they have created their system of belief and worship. In this study, we investigated their worship and belief systems. The aim is simply to get better acquainted and to introduce them.
Key Words: Yezidis, Syncretic, Secret Community, Worships, Beliefs
GİRİŞ
Yezidilik, daha çok Türkiye, Irak ve İran’da görülen senkretik bir inanç sistemidir (Taşğın, 2013) . Yezidi veya ezidi adıyla anılan bu inanç sisteminin mensupları kendi içine kapalı, farklı dinlerden inanç ve ibadetler noktasında etkilenmiş, etnik bakımdan Kürt olan dini bir topluluktur. Melek Tavus inancından dolayı Şeytana tapmakla suçlanmışlar hor görülmüşler, öldürülmüşler veya göçe zorlanmışlardır. Bu yüzden Almanya, İsviçre, Belçika, Fransa gibi ülkelere iltica etmişlerdir ve bu ülkelerde yoğun Yezidi diasporasının olduğu bilinmektedir. Kalanların ise dağınık yoğun olmayan nüfuslarıyla, Şeyhan, Sincar, Ba’şik ve Duhok merkezi ile çevresindeki köylerde yaşadığı bilinmektedir. Türkiye sınırları içinde yaşayan Yezidiler ise sayıları bini geçmemekle birlikte Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa illerinde yaşamaktadır( Çelik, 2011) .
Yezidilerin nasıl evirildiği ve hangi dönüşümleri geçirdiği konusunda çalışan birçok araştırmacının ve yayın çalışmasının olmasına rağmen ortak bir konsensüs söz konusu değildir. Bunda bu topluluğun içine kapalı olması ve inançlarını sır din olarak adlandırılmalarının payı büyüktür. Bu yüzden bu çalışma hazırlanırken yoğun olarak dillendirilen ortak anlatılar esas alınmıştır. Zira rivayetler çok çeşitlidir. Yezidileri farklı kılan en önemli unsur ise onların ana dinlerin mozaiği konumunda olmalarıdır. Yaşadıkları coğrafyanın etkisiyle birçok dinden ve inanıştan etkilenmişler ve farklılıklarıyla dikkat çekmişlerdir. Bu yüzden bu çalışmanın konusu Yezidilerin çeşitli konulara dair inançlarına ve ibadetlerine odaklanmaktadır. Amacı ise sadece onları daha yakından tanıma ve tanıtmadır. Giriş mahiyetinde olan bu çalışma Yezidiler hakkındaki esaslı bir çalışma olma iddiası taşımamaktadır.
Çalışmamızda öncelikle Yezidi isminin ve kökenliklerinin nasıl oluştuğu incelenmiş, ikinci olarak bu topluluk için önemli bir önder olan Şeyh Adi’nin hayatı ve tesirine değinilmiş, son olarak da Yezidilerin zamanla farklılaşan inanç ve ibadet sistemleri incelenmiş ve Yezidiliğe tesir eden dinlere ve inançlara yer verilerek çalışma sonlandırılmıştır.
-
YEZİDİ İSMİNİN MENŞEİ
Yezidiler, Anadolu’da da nüfusu bulunan ancak çok tanınmayan dini-sosyal gruplardan birisidir. Yezidilerin fazla tanınmama sebepleri arasında topluluğun kendi arasında sürdürdüğü dışa kapalı yapı sayılabilir ( Taşğın, 2005:13). Bu yüzden kendileri hakkında çok çeşitli iddia ve çalışmalar söz konusudur. Yezidi isminin nereden kaynaklandığına dair bir araştırma yapıldığında da yine bu çeşitlilikle karşılaşılmaktadır. Ancak bu iddialar özetle şu şekilde sıralanabilir (Şahin, 2015: 13-16):
1-Yezidi isminin Yezid b. Muaviye’den geldiğini savunanlar
2-İran’ın Yezd şehrinden çıkmış olduklarından kendilerine Yezd’li yani Yezd şehrinden olanlar manasına geldiğini savunanlar.
3-Hariciliğin bir kolu olan İbadiye’den ayrılıp Yezid b. Üneyse’ye tabi olanlar manasına geldiğini kabul edenler
4-Yezidi isminin muhtemelen, fonetik kanunlarına uygun olarak gelişen şekli gösteren yeni Farsçadaki İzed (melek, Tanrı), Avesta dilinde Yazata(saygıya, tapınmaya layık olmak), Pehlevi dilinde Yazdan(Tanrı), Avesta’da Yazalanam, Pehlevi’de Yaztan, Yazdan İzed’den gelip Yezidi, İzidi, İzdi(Tanrı’ya tapanlar manasına geldiğini savunanlar.
Bu farklı görüşlerden Yezidilerce en kabul göreni dördüncü tanımdır. Zira Yezidiler, Farsçadaki Allah’ın 1001 isminden biri olan Tanrı’ya tapanlar manasına Yezdan’dan dolayı kendilerine Yezidi dendiğini belirtmektedirler(Şahin, 2015: 18)
-
YEZİDİLİĞİN KÖKENLERİ
Yezidiler, günümüzde Irak Federal Kürdistan Bölgesi, Türkiye, Suriye, Ermenistan, Gürcistan, Avrupa ülkeleri ve Rusya federasyonu sınırları içerisinde yaşamaktadırlar. Nüfusları geçmişe göre giderek azalmıştır. Son Yezidi kaynakları verilerine göre, Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nde 400-450 bin, Suriye’de 15-20 bin, Türkiye’de binler ile ifade edilecek küçük bir nüfus, Rusya Federasyonu’nda 150-180 bin, Avrupa’da 60-75 bin olmak üzere toplam 750 bin Yezidi dini mensubunun yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu nüfusun yarısından fazlası, Irak Bölgesel Kürt Hükümeti sınırları içerisinde Ninova (Musul) ve Duhok illerine bağlı Sincar (Şengal) ve Şeyhan (Welatşex) bölgelerinde yaşamaktadırlar. Etnik köken olarak tamamı Kürt olan bu nüfus, Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinin Botan şivesini kullanmaktadırlar. Ayrıca, Irak’ın Ninova iline bağlı olan Bahzan ve Başi bölgelerinde oturanlar ise Arapça konuşmaktadır (Kaplan, 2013: 15-16)
Geleneksel Yezidilik; genel olarak sentretik (bağdaştırmacı), esoterik (batıni-gizemci), heretik (sapkın), asketik (çileci), etnosentrik (soy-klan merkezli) özellikler taşıyan ve bununla bağlantılı atalar kültü, inkarnasyon (hulul), kast sistemi, endogami(iç evlilik) ve takiyyenin etkin olduğu bir dini gelenektir. Bütün bu özellikleri, yezidi toplulukların tarih boyunca birçok baskı ve soykırıma uğramalarına neden olmuştur. Ayrıca zorunlu göçler sebebiyle yaşadıkları toprakları sürekli olarak terk etme durumunda kalmışlardır (Kaplan, 2013: 16).
Yezidiliğin kökeni, dışa kapalı bir topluluk olmasının verdiği etkiyle uzun süre gizemli kalmıştır. Bu alanda çalışan ilk araştırmacılar, bu dini inanışta Zerdüştlük veya Manicilik gibi Doğulu antik inançların etkilerini görmüşlerdir. Ancak daha sonra özellikle son dönemde Ahmet Paşa, Taymur’un ve ‘Abbas ‘Azzawinin’nin çalışmaları bu meseleyi açığa kavuşturmuştur. Bu araştırıcıların ortaya koyduğu verileri tekrar düzenleyen M. Guidi3 ye göre Yezidiliğin kökeninde, Abbasi döneminin ilk asırlarında Arap imparatorluğunun birçok noktasında şiddet uygulanmasına neden olan ve özellikle de Güney Kürdistan’da yoğunlaşan Emeviler öncesi bir gulüvv hareketi bulunmaktadır. Yani Yezidilik İslam dininin sapkın bir mezhebidir ve günümüzdeki haliyle İslam ile benzeşen hiçbir yönü kalmamıştır (Lescot, 2014: 17-18)
1130-1160 yılları arasında Şeyh ‘Adi’nin (Yezidilerin önderi) vaazları, hareketi mistisizme doğru yöneltmiştir. Bu zat Hakkâri dağlarına yakın olan Laleş’e çekilmiş ve birçok kişiyi etrafında toplayarak bir tarikatın kurulmasına önderlik etmiştir. Daha sonra ikiye ayrılan bu tarikat üyelerinin bir kısmı Suriye ve Mısır’a yerleşirken ve zamanla yok olurken, diğer grup Kürdistan’a yerleşmiş ve zamanla Sünni ilkelerini unutarak Yezidi topluluğun çekirdeğini oluşturmuştur (Lescot, 2014: 18).
Hicretin 5. ve 6. yüzyıllarında ortaya çıkan bu gulüvv hareketi, Doğu Anadolu’nun güney kısmından Musul’a kadar olan bölgede etkili olmuş ve çok sayıda sempatizan kazanmıştır. Bunun ayrıca siyasi bir nedeni daha vardır. Zira Emevi halifelerinin bu bölgeden bir kölenin oğlu olması, bölge sakinlerinin Emevi halifeleriyle iyi ilişkiler içinde olmasına sebep olmuştur. Neticede, Emevi hanedanlığı sona erince, bu hilafet taraftarları, Hakkari dağlarına çekilmiş ve devrin siyasi çalkantısından uzak bir hayatı tercih etmişlerdir. Zamanla, bu sakinlerin bahsettiğimiz gibi mistisizme yönelişi buradaki dini aktiviteleri ve önderleri artırmıştır. Bunlar arasında şeceresi, Halid b. Velid’e ulaşan Hakkari’li Ebu’l Hasan Ali (409-484) Sincar’da inzivaya çekilmiş ve çok sayıda mürit elde etmiştir (Şahin, 2015: 19)İşte bu kişinin Şeyh Adi’nin öncüsü olduğu savunulmaktadır.
Kaynakların ortak verilerine göre bu durum, Hicri 5. Yüzyıldan itibaren Anadolu’nun tüm güney doğusu siyasi ve dini olarak Emevi taraftarı olmuştur. Ebu’l Hasan Ali’nin ölümünden yaklaşık bir asır sonra bu bölgeden geçen Es Sam’ani, Yezid’in imametine inanan ve tarikatlarına bu halifenin ismini veren tarikatçılarla temasa geçtiğini belirmiştir. Yine onun aktarımlarından, Irak, Hilvan Dağı ve çevresindeki bölgede, birçok Yezidinin yaşadığını, yaşam şartlarının kötü olduğunu ve hal (xal) denen bir bitkiyle beslendiklerini öğreniyoruz. Ayrıca Diğer insanlarla nadiren görüştüklerini, Yezid’in imametine inandıkları ve bu halifenin doğru yolda olduğunu savundukları diğer aktarımlar arasındadır. Şeyh ‘Adi b. Musafir, 6. Yüzyılın başlarında bu topluluğun yanına gelip yerleşmiştir(Lescot, 2014: 19).
-
ŞEYH ‘ADİ BİN MUSAFİR
Yezidilik dini inanışının “peygamberi” ve “kurucusu” olarak bilinen Adi bin Musafir 1075 yılında, Lübnan’da Antik Baalbek’in güneyinde ve Bekaa Vadisi’nin batı yamaçlarında kurulmuş olan Beyt Far/Kirbet Kanfar Köyü’nde doğmuştur. Annesinin ismi Yezda olan Adi’nin babası Musafir bin İsmail, soyu Emevi Halifesi Mervan el Hakim’e dayanan bir adamıydı (Sever, 2006: 9).
Adi bin Musafir gençliğinde Bağdat’a giderek, el-Gazali ve diğer Sufi hocalardan dersler almıştır. Birlikte öğrenim gördüğü arkadaşları arasında sonradan Sufi Kadiri tarikatının kuracak olan Abdülkadir el-Geylani de vardır. El-Geylani ile birlikte 116’da Mekke’ye yaptığı hac ziyaretinin dışında Adi b. Musafir ömrünü, Musul’a 58 km uzaklıkta bulunan Laleş’te inzivaya çekilerek geçirmiştir. Dini bir cemaatin lideri olduğundan, Şeyh Adi olarak tanınmaya başlanmış ve ilk başlarda “es-Şami” (Suriyeli) olarak bilinmektedir. Ancak, daha sonraları el-Hakkâri (Hakkârili) olarak anılmaya başlanmıştır. Yıllar içerisinde, Şeyh Adi sofuluk, ağırbaşlılık ve mucizevi güç bakımından ün salmıştır. Dağ eteklerinde yetiştirdiği meyvelerden beslenmiş, kendi tarlasında ektiği pamuktan yapılmış elbiseler gitmiştir. Kuran’ı Kerimi bir gecede iki kez hatmettiği, sürekli oruç tuttuğu için bir deri bir kemik kaldığı, ibadetlere düşkünlüğü rivayetler arasındadır. Öyle ki birlikte hacca gittiği arkadaşı el-Geylani’nin “eğer peygamberlik çalışmakla elde edilecek bir şey olsaydı, onu mutlaka Şeyh Adi elde ederdi” söylediği aktarılmaktadır (Guest, 2000: 43-45).
Şeyh Adi’nin Sufi öğretileri Arapça dilinde yazılmış dört risale ve bazı ilahilerde dile getirilmiştir. “Ortodoks(Sünni) İnanç”(15 yaprak), “Ruh Nasıl İyileştirilir?”(3 yaprak), “Halifeye Uyarılar” ve “ Şeyh Qayd ve Öteki Çömezlere Uyarılar” önemli risaleleridir. Bunların hepsi de geleneksel İslam inancına katı bir biçimde riayet edilmesini, yeni doktrinlerden kaçınılmasını ve zevki sefa yaşamından uzak durulması ve ibadet edilmesini tavsiye etmektedir. Şeyh Adi’nin Şam’da 1509’da çoğaltılan Sufi yazılarının başlıca el yazmaları Batı Berlin’de Devlet kütüphanesinde korunmaktadır. İlahilerinden birinin bulunduğu başka bir el yazması Berlin’de; diğer ikisi ise British Kütüphanesi’ndedir. 1934’te Amerikalı Henry Field, Sincer dağında Şeyh Adi tarafından yazılan başka Sufi şiirler de ortaya çıkarmıştır. Bu metinlerin kopyaları da ABD’deki Kongre Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir (Guest, 2000: 45-47).
İslam yorumcuları 13. Ve 14. Yüzyıllara kadar, Şeyh Adi’nin öğretilerinin İslam’a uygunluğunu kabul etmişlerdir. Ancak bu dönemde, Şeyh Adi’ye atfedilen ve iki kutsal kitaptan kimsenin haberi yoktu. Zaten bu kitaplar henüz yazılmamıştı. Arapça yazılan bu kitaplar, Kürtçeye çevrilen adlarıyla tanınmaktaydı.4 İsimleri ise Kitab ül Esved/Mushaf-ı Reş veya Kara Kitap ve Kitap ül cilve(Kürtçe adı yok)/Tanrısal açıklama kitabıdır. Ancak, Bu gelişmelerden sonra, sonraki yüzyıllarda Müslüman din adamlarının Şeyh Adi’ye ve öğretilerine karşı tavırları değişmiştir(Sever, 2006: 9). Kendisine dönemi içerinde bağlı olanların sayılarının giderek artması onun kutsiyetini artırmıştır. Daha sonraları kendisine bağlı olanlar bu insanlar Adeviyye Tarikatı’nı kurmuşlardır (Şahin, 2015: 19). Yaygın olan kanaate göre Şeyh Adi 1162 senesinde 87 yaşında ölmüş ve Laleş’te kendisi için hazırlanan bir türbeye gömülmüştür.
Şey Adi’nin ölümünden sonra takipçilerinin oluşturduğu Laleş’teki küçük Adavi cemaati Abbasîlerin, Moğolları, veba salgınını, Müslüman Kürtlerin saldırılarını atlamıştı. Düşman saldırınca köylerinin arkasındaki Sincer Dağlarına sığınıyorlardı. 13. Ve 14 yüzyıllarda Laleş’teki bu küçük topluluk içine kapanmış ve yeni bir Ortadoğu dini inanışının temellerini atmışlardı. Daha sonraları Yezidilik ismini alacak olan bu dini inanış, karma yapısı ve cemaatin üyelerinin farklı etnik kökenlerden olmasıyla dikkat çekiyordu. Tavus kuşu bu inanışın yeni sembolüydü (Sever, 2006: 18).
-
YEZİDİLİKTE İNANÇLAR VE İBADETLER
Tarihi seyir içerisinde genellikle, tarikat veya mezheplerin birçoğu kurucularının ölümünden sonra değişime ve başkalaşmaya maruz kalmıştır. Zaman içinde yeni usuller icat edilmiş veya mevcut usuller değiştirilmiş ya da kişisel görüş veya arzulara göre yorumlanmıştır. Bu tür değişimler, ilgili tarikatta nüfuz sahibi olanların amaç ve eğilimleri doğrultusunda ve mensuplarının bu değişime hazır olup olmamasına bağlı olarak az veya çok olmaktadır. Yezidiliğin inanç ve ibadet sistemindeki seyir de bu şekilde gelişmiştir. Yezidilik başlangıçta tıpkı diğer tarikatlar gibi kendine has usulleri olan mistik bir oluşumken zamanla özellikle Yezidiler, Şeyh Adi’ye olan muhabbeti abartmalarıyla ileri gitmişler ve şeyh hakkında İslam hukuku ve akılla bağdaşmayacak görüşler ileri sürmüşlerdir. Ayrıca başlarına geçen kötü liderler, nefis ve arzularına göre cemaati yanlış yönlendirmiştir. Sonuç itibarı ile de tamamen İslam’dan uzaklaşmışlardır (Paşa, 2008: 57). Yezidilik, kurallar, yasaklar, buyruklar, ritüeller, anlatılar ve mitlerle şekillendirilmiştir ve bunların büyük çoğunluğu bahsi geçen kutsal saydıkları iki kitapta toplanmıştır. Yezidiler arasında bu kutsal saydıkları kitapların hakiki olmadığını düşünenlerde vardır. Zaten Yezidilik şifahi olarak aktarılan bilgilere dayanır, yazılı kaynakların uygulamada pek rolü yoktur (Yalkut, 2014: 48). Yezidilerin inanç ve ibadetleri incelendiğinde bu iddialar daha net istişare edilebilecektir.
-
İnançlar
Yezidilerde İslam’da olduğu gibi dine kabul için okunacak bir giriş duası yoktur. Bunun yerine her sabah ve akşam yatarken imanlı olarak ölmek için okudukları kendilerine has bir dua niteliğinde kelime-i şehadetleri vardır. Yezidiler tarafından küçük farklarla birkaç şehadet duası okunmaktadır5(Kaplan, 2013: 73-75).
Yezidiler, zaman ve mekânla sınırlı olmayan, her şeyi yaratan sadece bir Tanrının olduğuna inanırlar. Tanrı yarattığı her şeyi iradesi altında tutar ve yönetir (Taşğın, 2005: 20). Yezidilerin inandığı Tanrı sonsuz bir şekilde iyidir ve kudretini kendisine yardım eden meleklerle gösterir. Yezidiler, Allah’ın bir kuş suretinde Melek-i Tavus, bir ihtiyar insan suretinde Şeyh Adi, bir genç suretinde Yezid bin Muaviye olmak üzere üç şekilde tecelli ettiğine de inanmaktadırlar (Şahin, 2015: 86)
Yezidi inancına göre Tanrı, dünyayı kendi kudretini ihsan ettiği yedi melekle yönetmektedir. Melek Azrail (Melek Tavus), Melek Dardael, Melek İsrafil, Melek Mikail, Melek Cebrail, Melek Samuel ve Melek Nuraelden oluşan bu yedi varlık Tanrı melek şeklinde Yezidiler’ce kabul görür. Ayrıca bu yedi melek mezhebin emriyle bedenleşmiştir. Bu bedenleşme ise şu şekildedir (Şahin, 2015: 86-87):
1-Şeyh Adi 2-Şeyh Hasan 3-Şeyh Şemseddin 4- Şeyh Ebu Bekir 5-Şeyh Secaeddin 6-Şeyh Sadreddin 7-Şeyh Fahrettin6
Bu meleklerin zaman zaman gökten indiğine inanan Yezidiler, bin yılda bir de insanlara yeni yasalar getirdiğine inanırlar. Melekler kutsal yasaları ve kitapları bildirirler ve bu bildirileri dünyada mevcut diğer mezheplere de duyururlar(Şahin, 2015: 87). Melek inancının en önemli mevkiini de Melek Tavus oluşturur. O hiçbir şey yokken var olan bir melektir. Sürekli olarak Tanrı katından Yezidilere yardım getirdiğine ve sıkıntıları giderdiğine inanılır. Ayrıca, bu inanca göre Azrail’in Melek Tavus olduğu kabul edilir (Taşğın, 2005: 20-21).
Yezidiler genel olarak peygamberlerin varlığını kabul ederler. Yezidi dini literatürü özellikle Kuran’ı Kerimde geçen peygamberler üzere birçok peygamberin hayat hikâyesine dair kavil ve kıssalarla doludur. Özellikle, H. İbrahim, peygamberlerin babası olması nedeniyle başat bir rol oynamaktadır(Kaplan, 2013: 83). Kendileri de kendilerinin kutsal kitapları, Kıtab-cilve ve Musaf-ı Reş’te adı geçen, Adem, Şit7, Nuh, yunus, İsa ve Hasiye peygamberlere önem verirler(Taşğın, 2005: 21).Ancak bu inanış biraz farklıdır. Onlar, peygamberlerin dalalete düşmüş insanları hidayete erdiren insan suretinde gönderilmiş melekler olarak kabul ederler. Hidayet vazifelerini tamamladıktan sonra yeryüzünden kaldırıldıklarına inanırlar. Yezidilere göre, Hz. Muhammed ve Hz Musa bu şekilde gökyüzüne kaldırılmış melekelerdir. Onlar da, Şeyh Adi ve Sultan Yezid gibidirler (Şahin, 2015: 87). Bu ikisini önem noktasında Melek Tavus’a eş görürler. Çünkü ikisi de aynı ilahi özden gelmiştir(Kaplan, 2013: 86).
Yezidiler Şeyh Adi’nin Huda’nın üstün mertebede bir meleği iken sapmış olan insanların hidayet etmek üzere yeryüzüne(Laleş) gönderdiğine ve vazifesi bittikten sonra tekrar Huda’nın katına çıkardığına inanırlar (Şahin, 2015: 100). Yezid b. Muaviye için ise yezidiler, adını aldıkları bu kişinin dinleri için ne gibi bir rol oynadığına dair bir şey net bilgi sahibi değillerdir. Araştırmacıların çoğu Yezidi inanışında Yezid’in rolünü bulamamışlardır. En büyük üçüncü melek kabul edilmesine rağmen, ne bu dinle ne müritlerle alakasının olmamıştır. Ancak buna rağmen, Yezidilerin bir kısmı, Allah’ın Yezid’i kendi zamanlarında gönderdiğini ve Yezid’in yerleşip vekillerini açıkladığını iddia ederler. Şeyh Adi’den sonra ikinci planda olan Yezid, kimi taraftarlarca da aşırı gidilerek önce veli ve peygamber, daha sonra da yedi ilahtan biri olarak kabul edilmiştir(Şahin, 2015: 100-101).
Diğer bir Yezidi inanışa göre de, Sultan Yezid, binlerce yıl önce Tanrı’nın huzurunda gizli bir sır (Sırra Mexfi) olarak var olmuştur. Onun sırrı Muaviye ve eşinden zuhur etmiştir. Yezidiler doğdu yerine zuhur etti söylemini kullanırlar. Onlara göre, bu haliyle o Âdem’in soyundan değil, tertemiz sünnet soyundandır. O, şeriat ile hakikat (veya Tarikat) arasındaki farkı izhar etmek için, Zahir’in değil Batın’ın ortaya çıkması için dünyaya gelmiştir. Ayrıca Yezid’in Muaviye ve kadılar şahsında Şeriat (Zahir) ile çatışmaya girerek, Yezidileri Şeriatın boyunduruğundan kurtarmıştır. Yani bu şekilde Yezidiler dini vecibeleri yerine getirmekten kurtarılmıştır. O, Tanrı’nın hulul ettiği bir şahsiyettir. Onun bu sırrına muttali olmayıp bu şekilde kabul etmeyenler cehennemi boylayacaklardır. Yezid’e iman bu yüzden önemlidir. Ayrıca bütün nebilerden üstün kabul edilen Yezid’in Ahir zamanda tekrar yeryüzüne inip şeriatın hükmünü kaldırıp Yezidileri egemen hale getireceğine ve dünyayı adalet ile dolduracağına inanılır(Kaplan, 2013: 85-86).
İkinci bir hayata inanmak olan ve bu dünyada işlenen iyi ve kötü amellerin karşılıksız kalmayacağına iman Yezidi inancının esasları arasındadır. Ölümden sonra hesap vermeye ve sırat köprüsünden geçmeye de inanan Yezidiler, bu işlemler sırasında Sultan Yezid ve Şeyh Adinin yardımcı olacağına ve Yezidi millerinin diğer milletlerden daha avantajlı olacağını savunurlar. Dolayısıyla cennet-cehennem inancı da vardır(Şahin, 2015: 123-24).
Diğer taraftan farklı olarak Yezidilerde Tenasüh inancı vardır. Tenasüh, bir ruhun bir bedenden diğerine veya çeşitli bedenlere geçmesi olayıdır. Yezidiler ’de ki, tenasüh inancı kutsal kitapları, Kitap el-Cilve ’de “Eğer istersem onu ikinci ve üçüncü defa olarak tekraren bu veya diğer âleme tenasüh-ü ervah tarikiyle gönderirim.” ifadeleriyle teyit edilmektedir(Şahin, 2015: 125).
B- İBADETLER
Nüfus bakımından az olsalar da dağınık bir coğrafyada yaşamaları hasebiyle Yezidiler, yaşadıkları bölgelerin dinlerinden ve ibadet şekillerinden etkilenmişlerdir. Özellikle İslam coğrafyası menşeili oluşları onların Müslümanların ibadetlerinden etkilenmelerine sebebiyet vermiştir. Zaman zaman Yezidilerin ibadetleri bu yüzden özellikle Müslümanların ibadetleriyle karıştırılmaktadır (Çakar, 2007:141). Sözlü ve fiili olmak üzere iki çeşit ibadet şekilleri vardır. Yezidiler, ibadetlerini kendi dindaşları dışında kimsenin göremeyeceği bir yerde yaparlar. İbadetler için özel bir mabet yoktur. Laleş, kutsal bir mekân olarak merkezi bir yer tutulmakta birçok dini merasim burada yerine getirilmektedir. Ayrıca Yezidi köylerinde bulunan evliya mezarları ve makamları da birçok dini merasimin yerine getirildiği mekânlardır (Kaplan, 2003: 92-93).
-
Namaz
Yezidilerin namazları bilinen manada namaz değildir. Yezidiler, namazın kalp ile ifade edildiğine, dolayısıyla namazın nasıl eda edileceği hususunda yazılı bir farz ve herhangi bir şartın bulunmadığına inanmaktadırlar. Yezidiler güneş doğarken ve batarken Güneşe yönelerek üç defa rükû etmekle ibadet etmiş olurlar. Bu sırada da çeşitli dualar okurlar. Bunun için herhangi bir ibadethaneleri yoktur. Dualar okunduktan sonra taş dikerler, onlara göre bu heykeldir. Onu öper ve etrafında dönerler. Bu ibadetlerindeki en önemli husus, güneş yuvarlakken dua etmeleri gerekliğidir. Yarım haldeyken dua etmezler (Şahin, 2015: 137-144).
-
Oruç
Yezidilerin oruç ibadeti genel oruç ve özel oruç olmak üzere iki kısımdır. Genel oruç halkın tuttuğu, Müslümanların orucuna benzeyen oruçtur. Bu oruç, Aralık ayının, ilk Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri tutulur. 3 günden ibaret olan bu orucun, kimi Yezidilere göre tanrı nazarında ki değeri on kat olduğundan 30 gündür. 80 günlük özel oruç ise din adamlarına özeldir. Bu orucun ilk 20 günü Aralık ayında, ikinci 20 günü Temmuz ayında tutulur. Daha sonra, Şeyh Adi’nin Laleş’teki türbesine gidilerek hacı olunur. Laleş’ te üç gün oruç tuttuktan sonra memleketine dönen din adamları kalan 37 gün orucu tutar (Çakar, 2007:145-46).
-
Hac
Yezidilerin hac ibadeti, Şeyh Adi b. Müsafir’in kabrinin bulunduğu Laleş’i ziyaret etmekten ibarettir. 15-20 Eylül tarihleri arasında bu ibadet yapılmaktadır. 20 güne kadar uzayabilen bu merasime Yezidiler, Cemaat Bayram adını vermektedirler(Şahin, 2015: 147).
Laleş’teki Yezidilerin hac mekânı Müslümanların Mekke’deki hac yerini hatırlatır. Örneğin, Kâbe’ye karşılık Şeyh Adi’nin türbesi kutsanmış, aynı şekilde mezarın yanında pınardan çıkan su zemzem olarak adlandırılmaktadır. Her iki mekânda da Arafat dağı vardır ve Mekke’deki Sefa ve Merve’ye karşılık Yezidilerin “Cerime ve Birime” adlı yerleri vardır (Çakar, 2007:141).
-
Zekât ve Fitre
Yezidilerde zekât ve fitre kavramının geçmişi oldukça eskidir. Dini literatürde bunların pirlerin payı olduğu ifade edilmiştir. Tanrı’nın bu yolla bu kişilere bir lütuf ihsan ettiğine inanılmaktadır. Yezidilerde zenginden alınıp fakirlere verilen bir zekât yoktur. Zekât her mürit topluluğunun kendi şeyhine yılda bir kez verdiği bir mükellefiyettir. Verilecek miktarın herhangi bir ölçüsü de yoktur. Ayrıca, bundan başka, saç kesimi, sünnet, kurban, mezar ziyaretleri, ölü gömme törenleri, doğum ve düğün gibi çeşitli münasebetlerle de birçok zekât, fitre ve bahşiş din adamlarına verilmektedir (Kaplan, 2013: 95, 96).
-
Vaftiz
Yezidilerde doğum sonrası yapılması gerekenler arasında önemli bir yer tutan kutlamalardan birisi de Mor Kırın adın verilen vaftiz törenidir. Bu tören için çocuk ailesiyle birlikte Şeyh Adi’nin türbesinin bulunduğu Laleş’e gelir ve burada Kaniya Sippi adı verilen kutsal suda vaftiz edilir. O sırada bu uygulamadan sorumlu bir Pir orada hazır bulunur ve Mor Kırın duasını okur. Yezidilere göre bu farz bir ibadettir ve mutlaka yerine getirilmelidir (Taşğın, 2005: 27). Her ne kadar, çocuğun vaftiz töreni doğumundan sonraki hafta yapılması tercih ediliyorsa da, göçler nedeniyle dünyanın birçok yerine dağılmış olan Yezidiler bu töreni daha sonraya bırakmakta veya kutsal sudan bir miktar alarak bulundukları yerde bu töreni gerçekleşmektedirler.
-
Sünnet-Kirvelik
Yezidiler vaftizden bir iki hafta sonra bu töreni gerçekleştirmektedirler. O sırada çocuğu tutan kişiye kirve denir. Ruhani lider işlem sırasında çocuğa “ Ben Aziz Yezid’in kuzusuyum” demesini ister. Eğer çocuk bunu söyleyemeyecek kadar küçükse kirvesi söyler. Daha sonra sünnetçi görevi yerine getirir. Merasime vaftizden farklı olarak annesi babası da katılır ve tambur, ney ve tef gibi sazlar eşliğinde ilahiler okunup raks edilir (Çakar, 2007: 151). Ayrıca Müslümanlar gibi gelenlere yemek verilir.
-
Diğer halk inanışları ve ibadetleri
Nevruzda ve yazın (24-29 Temmuz) olmak üzere iki bayramları vardır. Yezidilikte, mir, ihtiyar, pir, şeyh, fakir, kavval, pir, kuçek ve mürid adında sınıflar vardır. Mirler, din işleri ile meşgul olurlar, dünya işlerinde söz sahibidirler, diğer sınıflardan kız alıp vermezler. İhtiyarlar, mirlerin danışmanları olup ruhani liderlerdir, isteyenlere dini görevleri gösterirler. Pir ve şeyhler ancak kendi sınıflarından kız alıp verebilirler. Kuçekler, Şeyh Adî'nin türbesine ve tunçtan yapılmış Melek Tavus'un heykeline hizmet ederler. Kavallar, belirli yerlerde belli zamanlarda Melek Tavus'un heykeli karşısında şarkı söylerler. Müritler, Yezidiliği benimseyen kimselerdir. Her Yezidinin bir şeyhe bağlanması ve kayıtsız şartsız onun sözünü dinlemesi gerekir. Fakirler, başkalarının sadakasına muhtaç olan Yezidîlerdir. Yezidilikte; marul, bakla, lahana, balık, geyik, ve horoz eti yemek, kutsal sayılan nisan ayının ilk haftasında evlenmek, alış-veriş etmek, toprakla ilgili işler yapmak, yine nisanın ilk çarşambası banyo yapmak ve çalışmak, koyu mavi elbise giymek, hamamda yıkanmak, şeytan, kaytan (ip), sat (sel), ser, melun, lanet ve nal kelimelerini söylemek yasaktır. Yezidîler, ruh göçüne inanırlar, akranları arasında bir erkek ve bir kadın olmak üzere ahiret kardeşi edinirler, nisan ayında evlenmeyi uygun bulmazlar, Melek Tavus, Yezid ve şeyh Adî üzerine yemin ederler. Yezidî kadınlar renkli ve ipek elbise giymezler.8
5- YEZİDİLİĞİ OLUŞTURAN İNANÇLAR
Yezidiliğin inanç ve ibadet şekillerine bakıldığında çok farklı dinsel kültürlerden etkilenmiş olduğu ce “karma” bir yapı gösterdiği ilk dikkat çeken özelliktir. Yaşanılan coğrafyanın bunda en önemli rolü oynadığı açıktır. Yezidiliği oluşturan inançların kaynak dini inanışlarına bakılacak olursa Zerdüştlükten, Hristiyanlıktan, Manihaizm’den, Sabiilik’den, Eski Türk (Gök Tanrı) inancından ve çoğunlukla İslamiyet’ten izler taşıdığı görülecektir (Şahin, 2015: 130).
-
Zerdüştlük
Zerdüştlük inancı dünyanın en eski dini inanışlarından biridir. 6. Yüzyıldan 7. Yüzyıla kadar İran İmparatorluğu’nun resmi devlet dinidir. Zerdüştlük, kurucusu ve peygamberi olan Zerdüşt’ün adıyla da bağlantılıdır(Sever, 2006: 44). Bu inancın, iki temel ilkesi (düalizm) Yezidiliğin temel düsturlarındandır. Hayır-Şer, nur-karanlık, diğer bir değişle Rahman-Melek Tavus ilkeleri Yezidilik inancının temelini oluşturmaktadır (Şahin, 2015: 130-131).
-
Hristiyanlık
Vaftiz olunmaları her yıl İsa adına kurban kesmeleri ve İsa’nın tekrar geleceğine inanmaları Hristiyanlık etkilerinden dolayıdır (Şahin, 2015: 131).Ayrıca Hristiyanlıkta bulunun baba oğul kutsal ruh üçlemesi yedilik inancında Şeyh Adi, Melek Tavus, Yezit şeklinde tezahür eder.
-
Manihaizm
Mezopotamya topraklarında geniş yer tutan bir diğer inanış şekli kurucusunun adı Mani olan, Manihaizm/Manicilik’ti (Sever, 2006: 24). Güneşe saygıları ve temizlik adetleri bu dinin kalıntıları olarak değerlendirilmektedir Şahin, 2015: 132). Güneş’e saygı konusunda Yezidilikte ortak paydayı paylaşır.
-
Sabiilik
Sâbiîler kendi dinlerine mensup olan sıradan cemaat üyelerine Mandaye (Mandenler “bilenler, ârifler”), cemaat içerisinde ilmi ve otoritesiyle ayrıcalıklı yere sahip olan kimselerle atalarını da Nasuraye (Nasuralar “doğru inancı koruyup gözetenler”) ismini verirler. Sâbiîliğin tarihçesi günümüzden yaklaşık iki binyıl önce başlar. Sâbiîlik, milâttan önce son iki yüzyıl içinde Filistin-Ürdün bölgesinde mevcut olan heterodoks Yahudi akımları arasında filizlenmiştir (Gündüz, 2008: 342)
Yezidikte bulunan tenasüh inancı, Güneş’e saygınlıkları, Şeytan kavramının alınması, sır dini olması, horoz etinin yasak oluşu, fasulye ve lahana yememeleri hep Sabiilik inancının kalıntıları olduğu değerlendirilmektedir (Şahin, 2015: 133).
5- Eski Türk (Gök Tanrı) İnancı
Eski Türklerin horozu totem olarak görmeleri, Yezidilerin horoz eti yememe sebebi ile bağlantılı düşünülmektedir. Ayrıca Yezidilik inancında yasaklar arasında yer alan mavi elbise giyilmeme geleneği de, gök tanrı inancındaki gök kelimesinin mavi anlamı taşıyıp, tanrının gökte oturduğu inancına dayandırılmaktadır (Şahin, 2015: 133).
6- İslamiyet
Oruç, sünnet, kurban kesme, hac, büyük mutasavvıflara hürmet saygı gösterme, mezat ve türbelere saygı İslam inancının tesirleridir(Şahin, 2015: 133-134). Ayrıca, aile yapısı, nikâh, düğün, evlenme, yemek çeşitleri, barınma şekilleri, giyinme biçimleri ve kullandıkları isimler Müslümanlarla benzerlik göstermektedir (Okçu, 2012). Aslında inanç ve ibadet esasları iyi tahlil edildiğinde Yezidilerin en çok İslamiyet’ten etkilendikleri ve bu dinin ritüellerini saptırarak taklit ettikleri görülecektir.
Bütün bu sayılan din ve dini inanışlardan başka Yezidilerin Putperestlikten, toprak-su-ağaç-ateş kültü ile ilgili inançları, Şamanizm’den ölü gömme, rüya tabirleri inançlarını, Yahudilik ’ten de sünnet, beslenme ile ilgili hükümler ve domuz eti yemem inançları almışlarıdır(Şahin, 2015: 134). Görüldüğü gibi özellikle yaşadıkları coğrafyanın dini mozaiğinden etkilendikleri ve kendine münhasır bir dini inanış cemaati olmadıkları ortadır.
SONUÇ
Çok farklı dinlerden ve inanç sistemlerinden etkilenmiş iyice melezleşmiş bu inanç sistemi farklılığı ve değişkenliğiyle olumlu veya olumsuz bir tavırla sürekli ilgi odağı olmuştur. Sayıları az olmasına rağmen, Yezidiler ve Yezidilik inancı 20. Yüzyılın ortalarından itibaren Batılı gezginler ve bilim adamları üzerinde büyük etki bırakmış ve Yezidiler çok sayıda yayına konu olmuşlardır (Kreyenbroek, 2014). Yine Yezidilerin bir bölümünün de Türkiye topraklarında yaşamaları yerli araştırmacı ve yazarlarında dikkatini çekmiştir. Bu konuda bir giriş mahiyetindeki bu çalışma hazırlanırken yerli ve yabancı literatür incelendiğinde, Yezidi inanç sistemi üzerine tatminkar ve mutabık bir yazınının ortaya koyulamadığı görülmüştür. Tarihi gelişmelerde ortak bir seyir söz konusuyken, inanç ve ibadetlerin değerlendirilmesinin çok çeşitli olduğu ve farklılık arz ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Yezidilerin yaşadıkları coğrafyanın etkisinde kalarak, inanç ve ibadet sitemlerini oluşturdukları aşikârdır. Ancak onların dini inançları ibadetleri, hak dinlerde olduğu gibi tek olmazsa olmaz ibadet veya inançlardan oluşmaz. Karmaşık yapısı ve esnekliği dikkat çekmektedir. Ancak özellikle Meleke Tavus diye adlandıkları Tanrı melek inancı, onların Şeytana tapan -bunu hala iddia eden kaynaklar var- sır bir güruh olarak dışlanmalarına sebebiyet vermiştir. Ancak bunun böyle olmadığı Şeytan kelimesinin bile ağza alınmadığı incelemelerimizin ulaştığı merhalede nihai kabuldür.
Birçok inanç sisteminden özellikle İslam’dan etkilenmenin yoğun izlerinin görüldüğü bu inanç sistemi, bizi İslam’dan sapan bir topluluk fikrine, daha çok yaklaştırmıştır. Zira Şeyh Adi’nin hayatı, çoğu kaynakta mümin, evliya niteliğinde ömrünü İslam’a ve tebliğe ayırmış yüce bir zat olarak anlatılmaktadır. Şeyh Adi’nin ilminin ve kerametlerin tesir ettiği kitle, şifahen bu öğretileri ve değişik mitleri Şeyh Adi’ye muhabbetten abartmış, aktarmış ve İslam’dan sapkın bir topluluğun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Farklı inanç ve ibadet sistemleri yüzünden Yezidiler, tarih boyunca, yaşadıkları coğrafyadan dışlanmışlar, göçe mecbur bırakılmışlar başta Avrupa olmak üzere dağınık bir Yezidi diasporasını oluşturmuşlardır.
KAYNAKLAR
Çakar, M.S. (2007). Yezidilik, tarih ve metinler, Kürtçe ve Arapça Nüshalar. Ankara: Vadi Yayınları
Çelik, Ş. (2011). Yezidilerin yaşam pratikleri ve kimlik algısı. Mukaddime, Sayı 4 s.159-173
Guest, J. S. (2012). Yezidilerin Tarihi, Meleke Tavus ve Mıshefa Reş’in İzinde. İstanbul: Avesta Yayınları
Gündüz Ş., (2008). Sabiilik. TDV İslam Ansiklopedisi. Cilt 35, s.341-344
Kaplan, Y. (2013). Günümüz Yezidiliği, İstanbul: Nubihar Yayınları.
Kreyenbroek P. G. (2014). Ezidilik, arka planı, dini adetleri ve metinsel geleneği. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Lescot, R. (2014). Yezidiler, din, tarih ve toplumsal hayat, cebel Sincar ve Suriye Yezidileri. (Çev.: A. Meral) İstanbul: Avesta Yayınları.
Okçu, D. (2012). Yezidiliğin oluşmasında İslam ve Mecusiliğin etkileri. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt 1, Sayı 1 s.261-271
Paşa, A. T.(2008). Arap kaynaklarına göre Yezidiler ve Yezidiliğin doğuşu. İstanbul: Ataç Yayınları.
Sever, E. (2006). Yezidilik ve Yezidilerin kökeni. İstanbul: Berfin Yayınları
Şahin, M.(2015). Anadolu’nun yitik halkı Yezidiler. İstanbul: Gece Kitaplığı Yayınları
Taşğın, A. (2013). Yezidiyye. TDV İslam Ansiklopedisi. Cilt:43, s.525-527
Taşğın, A. (2005). Yezidiler. Ankara: Aziz Andaç Yayınları.
Yalkut, S. B. (2014). Ezidiler. İstanbul: Metis Yayınları.
İnternet Kaynağı:
http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/ydinikavramlaryazdir.asp?id=2027
Dostları ilə paylaş: |