Özbekistan şehirlerini içine alan bir seyahat
Özbekistan’ın Taşkent, Buhara ve Semerkand şehirlerini içine alan bir seyahat yapma imkânı bulduk.
Geziye 16 kişilik bir grup, bir yerli ve bir de Özbek rehber eşlik etti. Özbekistan’ın başşehri Taşkent’le başlayan ziyaret diğer şehirlerle devam etti. 1750’li yıllarda yapılmış medreseler, camiler büyük tarihî yapılar muhteşem görünüyordu. Sırayla bunları gezdik.
Rehberiniz Şerif Bey tarihî yapıların zamanla ve Sovyet işgali sonrasında yıkıldığını ve tahrip edildiğini başka amaçlarla kullanıldığını söyledi. 1991’de bağımsızlığını kazanan Özbekistan Devleti, öncelikle tarihî yapıları, medrese ve camileri tamirata girişmiş. Yıkılan yakılan bozulan yapıları yeniden görülür hale getirmiş. Temeli bulunan eski yapılar yeniden inşa edilmiş.
Turistik amaçlı hizmete açılmış ve büyük kısmı müze yapılmış. Yerli halka kiralanmış hediyelik eşyaların satışı yapılan dükkân gibi müze olarak hizmet veriyor’ ifadeleriyle özetledi. Daha sonra Özbekistan’ın Harezm vilayetinde yer alan Hive’deki UNESCO koruması altında olan ve içerisinde saraylar, camiler, medreseler ve anıt mezarlar bulunduran İçan (İç) Kale olarak bilinen surlarla çevrili eski şehirde ziyarette bulunduk. Kale içinde 4000 insanın yaşadığı söylendi.
1970 ve 1980’lerde uygulanan koruma programı sonucu müze-şehir görünümü kazanmış olan şehir, 1991’de Dünya Miras Listesi’ne alınmış. Buradaki ziyaretini tamamlayıp, Harezm’den ayrıldık. Daha sonra mimarî yapıları, iman ve inanç abideleriyle ünlü Buhara’ya geçtik. Buradaki ilk durağımız Bahaeddin Nakşibendi Hazretleri’nin dergâhı, camisi ve türbesi oldu.
Halkın Bahaeddin Nakşibendi Hazretleri’ne ilgisinin yoğun olduğu görülüyor. Nakşibend Bahaeddin Hazretleri’ni ziyaret edip duâ etmenin nasip olması bizi ziyadesiyle mutlu etti. Nakşibendi Hazretleri’nin dergâhı ve çevresi restore edilip ziyarete açıldığını gördük. Maalesef, dergâhtaki ‘Dut ağacı’na kutsiyet atfedenler de gördük. Ziyaretimiz 4 minareli cami ile devam etti. Civardaki medreselerin ruhunu kaybettiğini söyleyebiliriz. Sovyetler Birliği zamanından kalan kötü bazı adetler devam ediyor. Buhar-i Şerif gezisi sırasında tarihî bir cami içerisinde halı satışı yapıldığına dahi şahit olduk.
Daha sonra Buhara’dan ayrılarak Semerkand’daki ilk durağımız, Timur’un Aksarayı ve Sehrisebz oldu. Özbekistanlıların Atası olan Amir Timur’a (Timurlenk) Makber ve müze ziyaretinde bulduk. Daha sonra Buhara’da yetişmiş ve tahsil görmüş, Peygamber Efendimizin (asm) Hadislerini toplamış, Kur’ân’dan sonra ikinci kaynağımız olan Efendimizin (asm) sözlerini, sünnetlerini doğru olarak toplamış, tasnif etmiş ve bizlere kadar ulaşmasında büyük gayret göstermiş olan Büyük hadis imamları Tirmizi ve Buhârî Hazretlerinin mezarlarını, türbe ve medreselerini ziyaret ettik. Hâlâ hizmet vermeye devam ediyorlar. İmam Buhârî Hazretlerinin kabrinin olduğu Külliye Semerkand’da bulunuyor. Medresesi, camisi ve müştemilatıyla muhteşem bir ziyaret alanı olduğunu gördük. Yerli halk tarafından İmam-ı Buhârî Hazretleri’ne ziyaretin çok yoğun olduğuna şahitlik ettik.
Ziyaretçilerin Kur’ân’dan bir aşir okuduklarını ve duâ ettiklerini de gördük. Halkın manevî ihtiyaçlarını karşılamaya geldikleri anlaşılıyordu. Külliyenin çok geniş alanda kurulu olduğunu söylemeliyiz.
Semerkand’da Hakan Timurlenk’in hanımlarından Bibi Hatun adına yapılan Medrese ve Caminin de içinde bulunduğu Külliye’yi de ziyaret ettik. Buraların yıkılmış bölümleri tamir edildiğine de şahitlik ettik. Aynı yerde bulunan 3 medreseden, Uluğ Bey Medresesi, Tillakiarl Medresesi ve Şirdor Medresesi’nin, Registan (Kumistan) denilen yerde inşa edildiğini hatırlatmak lâzım.
Bu medreselerin herbiri büyük insanların yetişmesine hizmet etmiştir. Timur makamının yakınında bir mahalle camisini de ziyaret etttik. Mahalle camileri açık, ama ezanın dışarıya açıkca okunmasına izin verilmiyor. Bu sebepten bizim gibi geziye gelenler cami bulmakta zorlanıyor. Arayan buluyor, ama Ezanı Muhammed Müslümanların yaşadığı millet içinde okunması gerekmez mi? Ezan tebliğdir ve bu da Özbekistan’da yapılamıyor. Gezi süresince Ezan sesine hasret kaldık. Cami içi ahşap, süslemeler güzel.
Ezansiz olunca ruh eksik kalıyor. Müşterisi de elbette az. 22 Nisan Cuma günü Semerkand şehrini gezmeye devam ederken Cuma Namazını eda etmek için bir mahalle camisine girdik. Bu camilerin kapısında bir polisin beklediğini ve 16 yaşından küçüklerin bu camilere girmesinin yasak olduğunu gördük. Ezanın burada da cami içinde okunduğunu ve hoparlör ile dışarıya ses verilmediğine şahit olmuş olduk.
Bu uygulamanın 1920 Sovyet Rusya işgalinden beri devam ettiği söylendi. Özbekistan gezisi boyunca, ikindi vakti, bir Sahabe kabrini ziyaret sırasında merdiven başında okunan Ezan-ı Muhammedi sesini ilk defa açık alanda duyduk. Cemaate iştirak ederek namazlarımızı eda ettik.
Özbekistan’da tarihî mekânların, mektep, medrese ve camilerin yeniden tamir edilerek çoğunun müze haline getirilidiğini söyleyebiliriz.
Maneviyatı yüksek olan bu mekânları bol bol fotoğrafladık. UNESCO tarafından ‘Dünya Miras Alanları Listesi’ne eklenen ve İslâm Mimarisinin en güzel örneklerini bulunduran Semerkant şehrindeki geziyi tamamladık. Birçok İslâm âlimi yetiştirmiş ve İslâma hizmet etmiş topraklardan ayrılarak Türkiye’ye dönmek nasip oldu.
Mehmet CEBE
http://www.yeniasya.com.tr/mehmet-cebe/ozbekistan-notlari_395496
Dostları ilə paylaş: |