26 Mayıs eylemi: Reformist önderliğe anlamlı yanıt
KESK önderliğinin pasif mücadele biçimleriyle süreci geçiştirmeye çalıştığı bir aşamada gerçekleştirilen 26 Mayıs (2001) eylemi öncesinde hükümet, ülkenin dört bir yanından Ankara’ya doğru yola çıkan kamu emekçilerine gözdağı vermek amacıyla tehditvari açıklamalarda bulundu. Yürüyüş güzergahlarına barikatlar kuruldu. Fakat 20 bini aşkın emekçi barikatları aşarak Ankara’ya aktı. Barikatlarda yönetimlerin pasif tutumları, sınırlı sayıda devrimci kamu emekçisinin sınırlı müdahalesiyle aşıldı. Eylem öncesinde kitlelere “Yasayı püskürtmek için Ankara’ya gidiyoruz” denilmesine rağmen, Ankara’da, “Sesimizi duyurduk, eylemin amacı kamuoyu oluşturmaktı, eylem amacına ulaştı” denilerek, birçoğu alanda kalmak üzere gelmiş emekçiler geri gönderildi. Ne devlet ne de KESK yönetimi yasayı püskürtmekte kararlı ve militan bir kitle bekliyordu.
26 Mayıs eyleminden sonra mücadeleci dinamikleri yıldıracak, kitlelerdeki umudu kıracak eylem programları hayata geçirildi. Yasanın meclisten geçtiği 2001 Haziran ayına kadar hedefsiz, birbirini tekrar eden ve parçalı eylem biçimleri, hem yerellerde gerçekleştirilen düşük katılımlı eylemlerle, hem de adı merkezi olan ancak yönetim düzeyinde katılımla sınırlı Ankara eylemleriyle hayata geçirildi. Eylem programının ana hedefini “yasa meclise gelirse” bakışı belirledi. Bu mantık sonucunda, sayısı her eylemde azalan, giderek umutsuzlaşan(43)ve hem kendine hem mücadeleye güvenini yitiren kitleler defalarca Ankara’ya çağrıldı ve geri gönderildi. Böylece yasayı püskürtme potansiyeli taşıyan dinamikler yoruldu ve yıldırıldı.
Sonuçta, çoğu devrimcilerden oluşan, sınırlı sayıda emekçinin devlet terörüyle ezilmesiyle yasa meclisten geçti. Alanda yaşanan çatışma ise KESK bürokratları tarafından “direndik ama olmadı” demagojisine malzeme yapıldı.
Mücadelenin bundan sonraki seyrini belirleyecek olan yasanın meclisten geçip geçmemesi değildi kuşkusuz. Devrimci bir mücadele programı ve çizgisi temel alınabilir, ama yasa buna rağmen meclisten geçebilirdi. Buradaki temel sorun, reformist önderlik tarafından harekete hakim kılınan mücadelenin öz gücüne olan güvensizlik durumu ve moralsizlik ruhhalidir.
Dostları ilə paylaş: |