b) 1917 İhtilali Sonrası Sovyet Rusya’sı (Bolşevikler) Dönemi
Bolşevikler 1917 yılında çarlığı yıkıp yönetimi ele geçirdiler. Bolşevikler, Komünizm ideolojisini savunmuşlar ve bu sistemi her alanda egemen kılmaya çalışmışlardır. Komünizm ideolojisi ile birlikte Rusya’nın, Orta Asya (Türkistan) politikasında önemli bir değişiklik olmamıştır. Hatta Bolşeviklerle Çarlık rejimi arasında hiçbir fark olmamıştır. Ancak Çarlık döneminde, Hıristiyanlaştırma (Ortodoks ) siyasetinin yerini Bolşevikler döneminde dinsizleştirme politikası almıştır. Bolşevikler, Türkistan’da İslamiyet’e karşı dinsizleştirme ve İnsanları tecrit etme yanında, soykırım, Ruslaştırma, parçala böl ve yönet politikalarını uygulamışlardır76.24 Kasım 1917 ‘ de “ Rusya Halklarının Hakları Beyannamesi”nden sonra, Rusya’nın ve Şark’ın bütün Müslüman işçilerine hitaben, Lenin ve Stalin’in imzaları ile güçlü bir üslup içinde bir beyanname yayınlanmıştır. Bu beyannamede bütün Müslümanların Camii ve mescitleri, dini inanç ve adetlerinin Rus çarları tarafından tahrip edildiği, bundan sonra tüm inançların, adetlerin serbest olacağı ve dokunulmayacağı ve bu hakların Rusya’nın bütün halklarının hakları gibi ihtilal’in ve onun organları olan işçi, asker ve köylü Sovyetlerinin korunmasında olacağı ve bunun için ihtilal’e destek olmaları istenir77.
Yeni Sovyet yönetimi zaman kazanmak ve yeni rejimin yerleşmesini sağlamak için sürekli eski Çarlık yönetimini kötülenmektedir. Bolşevikler kendilerinin bir umut olduğunu ve istenilen her türlü hakların verileceğini her koşulda dile getirmişlerdir. Fakat siyasi rakiplerini etkisiz hale getirdikten sonra sıra Türklere gelmiştir. Yeni Sovyet Komünistleri, Bolşevikler ilk olarak 1919 yılında Federasyonda ki “Müslüman” ismini kaldırmışlardır. Türkistan’da birçok yer işgal edilmeye başlanmıştır. Türkistan ve diğer Türk illeri işgal edilerek 1925’ten sonra “Türkistan” kelimesi Rus haritalarından, lügatlerinden kaldırılarak yasaklanır. Sadece Türkistan Askeri Bölgesi adıyla kalır ve ardından Türkistan beş ayrı Cumhuriyete bölünür. İşte bundan sonra büyük bir kültür emperyalizmi başlar. Zaten asıl Rus politikaları 1920 ‘den sonra oluşturulmaya başlanmıştır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
74 Hayıt , a.g.e., s.164 -165.
75 N.Necef Ekber /Ahmet Annaberdiyev, Hazar Ötesi Türkmenler, İstanbul 2003, s.280.
76 Ahat Andican, Hariçte Türkistan Mücadelesi, İstanbul 2003, s.165. ; Yaşar Onay, Rusya ve Değişim, Ankara 2002, s.159 -170.
77 Atilla Artam, Türk Cumhuriyetlerinin Sosyo – Ekonomik Analizleri ve Türkiye İlişkileri, İstanbul 1993, s.27.
1917 İhtilalı’ndan sonra, Rus ulusal kültürünü oluşturmak için eğitim politikasına ağırlık verilmiştir. Bunun için öncelikle standart yazı dilleri oluşturulacak, böylece ulusal dilde eğitime ağırlık verilmiştir. Mevcut lehçeler birleştirilerek, ortak ulusal dil oluşturulmuştur. Böylece kültür kaynaklarını işletmek alfabelerin Slavlaştırılarak, milli varlığı kendi köken, örf ve kültüründen koparmaktır78.Sovyet Rusya yöneticileri ilk planda Arap alfabesini geliştirerek, mahalli lehçelere bunu uyarlamak için çalıştılar. Ancak 1925 yılında Arap alfabesiyle basılı kitap ve dergiler Türk halklarını Ruslardan ayırdığı gerekçesiyle yasaklandı79. 1926 yılında gerçekleştirilen Bakü Türkoloji Kurultayında alınan bir kararla, Sovyet Rusya idaresinde ki bütün Türkler, 1926 yılında Latin alfabesine geçtiler. İslam kültürü ve Türkiye Türkleriyle olan bağları kesmek amaçlı yapılan bu girişime karşı, Türkiye ‘de Kasım 1928 yılında Latin alfabesine geçerek, Rusya’nın bu oyununu bozmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün, Latin alfabesini kabul etmesiyle, Türk dünyasında dilde birlik sağlanmıştı. Ancak bu hamlenin Sovyet Rusya’nın hedeflediği politik ilkelere uymadığı için, Rusya hemen karşı atağa geçerek Türkistan’ da ki Türklere Kril alfabesini kullanma zorunluluğunu getirmiştir. Bu nokta da asıl düşünülmesi gereken konu her Türk boyuna farklı alfabe kullanma mecburiyeti getirilmesidir.
Böylece Türkistan’da dil birliği bozuldu ve Bölgede Rusça resmi devlet dili haline geldi80.Tek kültür ve tek dil hedefine ulaşmak için Sovyet Rusya, öncelikle dil konusunda ki farklılıkları ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Bolşevik İhtilali liderlerinden Lenin bir sözünde “ Bana 7 yaşında bir çocuk verin, onu edebiyyen Bolşevik yapıyım” demiştir. Bu doğrultuda Sovyet yöneticileri her mahalleye “sadık “ denilen kreşler açmışlar, bu kreşlere de Rus bakıcılar görevlendirmişlerdir. 1959 yılında Kuruşcef ‘da “ Her orta öğrenim mezunu Rusçayı tam olarak öğrenmiş olmalıdır.” demiştir.
1940 yılında Sovyet Hükümeti yeniden Latinceden Rus – Kril alfabesine geçmeyi kararlaştırmıştır. Bundan sonra Türkistan’da üç faklı kökene dayalı (Latin – Arap –Kiril ) 27 farklı alfabe ve iki büyük yazı diline bağlı 20 çeşit yazı dili kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamalarla Türkistan Türk halkları her yönden parçalanmıştır. Türkistan kendi içinde beş ayrı Cumhuriyete ayrılmış oldu. Stalin iktidarı döneminde, Türk destan kahramanlarını konu alan kitapların okunması yasaklanmıştır. II. Dünya savaşında, Türkler ön saflarda Sovyet Rusya için savaşırlarken, bu başarı sadece Rus milletine mal edilmiştir81.
Sovyet Rusya hükümetlerinin uyguladıkları bu asimilasyon politikaları sonucu, belki de dünya da ilk defa bir toplumun ulusal kimliği değiştirilip, Rus kimliğine geçirilmiştir. Kendi ulusal kimliği ikinci plana atılmıştır. Türk halklarına, Rus olduklarına dair verilen özel kimlik ve pasaportlarda açıkça bunu ortaya koymuştur. Lenin döneminde izlenen politikaların esas hedefi ise dinsel kurumların gücünü kırıp Müslümanların hayatından İslam’ı tamamen çıkarmak ve Türklerden dinsiz bir toplum oluşturmak Sovyet Rusya’nın resmi devlet politikası olmuştur82. Sovyet Rusya’nın Türkistan’da İslam’ı yok etmek için giriştiği süreçte on binlerce Camii yıktırılırken, birçok din adamı da öldürülmüştür83.1917 İhtilalin den önce Rusya genelinde tahminen 26 bin cami varken 1942 yılında bu rakam 1312’ye inmiştir. Bu sayı 1980 ‘ ler de ise 400 civarına kadar düşmüştür. 1944 – 1978 yılları arasında Azerbaycan’da 6 milyon dan fazla Müslüman yaşamasına rağmen sadece 16 cami ayakta kalabilmiş diğerleri Sovyet Rusya tarafından yıktırılmıştır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
78 Göksu , a.g.e., s.37. ; Metin Eriş , Amerikan – Rus Emperyalizmi , İstanbul 1978 , s.97,98.
79 Artam , a.g.e.; s.27 ,28.
80 Onay ,a.g.e.; s.181,182.
81 Büşra Esranlı Behar , “Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan’da Eğitim politikaları” , Bağımsızlığın ilk yılları, Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1994, s.191,192.
82 Baymirza Hayıt, Sovyetlerde Türklüğün ve İslam’ın Bazı Meseleleri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2000, s.73, 74.
Türkmenistan’da 4 milyondan fazla Müslüman yaşamasına rağmen bu insanlara hizmet veren sadece 4 küçük köy camisi kalmıştır. Dağıstan’da 1.5 milyon Müslüman’a hizmet veren sadece 12 cami kalmıştır. Çeçen – İngush Cumhuriyet’inde bir milyonu aşkın Müslüman’a hizmet veren tek bir camii bile yoktur84.
Sovyet Rusya, Türkistan ‘ da Din olgusuna son vermek için öncelikle bütün camileri ortadan kaldırmayı planlamıştır. Bunu gerçekleştirmek içinde öncelikle bu işe Türkmenistan ve Kuzey Kafkasya ‘da ki Çeçen – İngush Cumhuriyeti’nden başlamıştır. Bu uygulamaya 1943 yılında Çeçen –İngush halkı isyan edince, Çeçen halkı Sibirya ya sürgün edilmiştir ve bölgede ki bütün camiler yıkılmıştır. Sovyet Rusya, Camileri yıktığı gibi din eğitimini de yok etmeye çalışmıştır. Camilerin yanında bulunan ve Müslüman çocuklarının eğitildiği mektep ve medreseler kapatılmıştır.
Sovyet Rusya, din aleyhtarı propaganda yapmak amacıyla üst düzey görevlileri etkili bir şekilde kullanmıştır. Yüksek Öğretim kurumlarında ki öğretim elemanlarının din aleyhtarı dersler vermeleri zorunlu hale getirilmiştir. Ateizm(Dinsizlik) üzerine bir bilimsel makale broşür hazırlatıldı. Bütün bu baskılara rağmen Rusya’da ki Müslümanların sayısı her geçen gün artmıştır. Orta Asya ve Kazakistan Diyanet İşleri Müdürü Ziyaeddin Babahan, 1979 yılında, Duşanbe’de yaptığı konuşma da bu konuyu şöyle dile getirmiştir. “ülkemizde sistem değişmiştir. Sosyal ilişkiler değişmiştir, yeni bir devlet sistemi, yeni bir sosyalist düzen ortaya çıkmıştır, fakat İslam dini varlığını korumaktadır ve gelişmesini sürdürmektedir. Bunun da ötesinde İslamiyet daha da büyük üne kavuşmuştur”85.
VI. Türkistan Türklerinin İktidar ve Bağımsızlık Mücadeleleri
Rusya’nın baskı politikasına rağmen XIX. yüzyılın sonlarına doğru Türkistan düşünce hayatında bir hareketlilik başlamıştır. Türk kültürünün korunmasında ve geliştirilmesinde Volga ve Kırım Tatarları ile Azeriler önemli roller oynamıştır.1881 yılında Müslüman Türklerin “dilde, fikirde, işte birlik” olmasını savunan İsmail Gaspıralı , hem Eğitim ve hem de basın yayın aracılığı ile dünya üzerinde ki Türklerin kültürel alanda birliğini geliştirmeye çalışmıştır.1883 ‘te Rusya’da ilk Türk gazetesi Tercüman’ı çıkarmış ve bu gazete 1903’e kadar haftalık 1903’ten 1912 ‘ye kadar Hafta da birkaç defa ve 1912’den 1981’e kadar da günlük olarak 35 yıl yayın hayatına devam etmiştir. Rusya’ da ki Türkler arasında hürriyet fikirleri bazı kimselerin Osmanlı Devleti ile ilişkilerinden etkilenmiştir. Sultan Abdülaziz (1861 – 1876) döneminde Osmanlı Devleti’ne bir ziyarette bulunan Hokand’lı Abdürrahim, Namık Kemal ve Ahmet Vefik Paşa ile görüşmüş, ülkesine döndüğünde bir mektep açmış ve “Büyük Asya” adında bir dernek kurmuştur. Genç Türklere yakın olan Azerbaycanlı Resul zade Emin “Azerbaycan Genç İnkılâpçılar “ derneğini kurmuş, Tekâmül adıyla yayınladığı gazete de “İnsanlara hürriyet, milletlere istiklal “ fikrini savunmuştur86.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
83 S.Rnders Wimbush; Sovyet Orta Asyası’da Soysuzlaştırma Politikası, Çev: Dr.Yasin Ceylan, ODTÜ, Asya – Afrika Araştırmaları Grubu Yayın No:34, Ankara 1984, s.4.
84 Fatma Tombak, 20.Yüzyıl Rusya’sında Din, İslamiyet ve Nüfus Üzerine Bir Değerlendirme, History Studies, Volüme 3/2 , (2011) ,s.359 -370.
85 Hans Braker, İslamiyet Sorununun Sovyetlerin İç ve Dış Politikasında ki Yeri, Çev. Prof.Dr. Yuluğ Tekin Orta Doğu Teknik Ünv. , Asya – Afrika Araştırmaları Grubu Yay. No:7, Ankara 1984, s.9, 10.
86 Hilmi Ziya Ülken, Türkiye Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul 1992, s.134,135.
Gaspıralı İsmail’in fikirleri, Türkmenler arasında ilgi görmüştür. Rusya, bu fikirlerin yayılmasına hiçbir zaman izin vermemiştir. Özellikle Stalin döneminde milliyetçi Türkmen Aydınları ortadan kaldırılmıştır. Gaygısız Atabayev ‘in ve onun arkadaşlarının çalışmalarıyla 1924 yılında Sovyet Rusya’da İlk Türk Devleti kurulmuştur. Bu Türk devletini kuran Gaygısız Atabayev, Nedirbay ve arkadaşları bağımsızlık hareketine katıldıkları gerekçesiyle Stalin’in emriyle öldürülmüşlerdir87.Orta Asya’ya gelerek Türklere askeri eğitim veren ve istiklal mücadelelerine yardım eden Türk subayları olmuştur. Osmanlı Devleti’nin I.Dünya savaşına girmesinde büyük sorumlulukları olan Enver ve Cemal paşalar, Osmanlı Devleti I.Dünya savaşında başarısız olunca, Rusya ya gitmişlerdir. Rusya, bu paşaları, İngilizlere karşı kullanmak istemiştir.
Nitekim Cemal paşa, I Dünya savaşında Ruslara esir düşen Türk askerlerini de alarak Kabil’e gitmiştir. Bazı Türk askerlerini Hive’de ve Buhara’da bırakarak oradaki Türklere askeri eğitim vermesini sağlamıştır. Afganistan ordusunu modernize den Cemal Paşa tekrar Rusya ya geri döner. Enver paşa ise Türkistan’a geçerek Sovyet Rusya ya karşı savaş başlatır. Ancak Lenin bu paşalardan rahatsız olmuştur.1922 ‘ de Tiflis’te Cemal Paşa’yı öldürtmüştür. Enver paşa’da Ruslarla savaşırken şehit düşer88. Birçok Türk aydını “Türkmen Azatlığı” teşkilatının üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanıp öldürülmüştür ya da Sibirya’ya sürgün edilmiştir. Dini içerikli kitaplar yakılmış, yurtdışına kaçan aydınlarda KGB ajanları tarafından öldürülmüştür89.
Gorbaçov 1986 yılında iktidara geldiğinde “Glasnost” ve “Perestroika” politikaları ile kültürel ve dini hayat üzerinde ki devlet ağırlığı hafiflemeye başlamıştır. Bilim, eğitim ve öğretimin demokratikleşmesini içine alan uygulaması Gorbaçov döneminde başlamıştır. Bu özgürlük rüzgârından sonra milli duygularda canlanma başlar. Bu şuurlaşma diğer topluluklarda olduğu gibi Türk topluluklarında da Ulusal bağımsızlık isteklerini artırmıştır90.
VII. Türkistan’da Ortaya Çıkan Fikir Akımları
Ceditçiler: Şura-yı İslami’ye
Türkistanlı Aydınlar, XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Türkistan’ın neden Rus işgaline uğradığını sorgulamaya başladılar. Bunun sonucunda aydınlar, Türkistan’ın cehalet, taassup ve teknolojik gerilik yüzünden bağımsızlığını kaybettiği sonucuna varmışlardır. Bundan kurtulmak için de Avrupa teknolojisiyle Türk kültürünün kaynaştırılması gerektiğine inanmışlardır. Gaspıralı İsmail’ilin 1884 ‘te açtığı ilk Cedit okuluyla hız kazanarak Türkler arasında yayılmıştır. Modernist sistem yanlısı olan Ceditçiler Hem Ruslarla hem de gelenekçi ulema ile mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Tüm Rusya ‘da ki Türkler arasında olduğu gibi Türkistan’ da da modern ve batıcı eğitim için çaba gösteren Cedit okulları sürekli engellerle karşılaşmıştır. İdil – Ural bölgesinde özellikle Kazan Tatarları arasında doğan Ceditçilik hareketi, kısa zamanda Türkistan’a yayılmıştır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
87 Fuat Uçar , Dış Türkler , Ankara 2007 ,s.204. ; Saadettin Gömeç , Türk Cumhuriyetleri ve Topluluklar Tarihi , Ankara 1999, s.198 , 199.; Mikail Söylemez, Türkmenistan’ın Sosyo – Kültürel Yapısı , Aşkabat 1999 , s.13.
88 Mehmet Saray , Afganistan ve Türkler , İstanbul 1979, s.164 -188.; Andican , a.g.e.; s.138 -141.
89 Orazpolat Akayev , “İlk Türkmen Devletleri ve Türkmenistan’da İstiklal Mücadeleleri” , Türkmenistan’da Toplum ve Kültür, s.43,44.
90 Nadir Devlet , “Türk topluluklarında İkinci Milli Uyanış” , Türk Yurdu, 63, s.49,50.
Ceditçilik hareketi Türkistan’da 1890 ‘lı yıllarda, Buharalı İbrahim Kari, Abdurraşid’in çalışmalarıyla hem bir yenileşme hareketi; hem de ulusal istiklal mücadelesi halini almıştır. Ceditçilikte ilk hedef eğitim kurumlarının Batılılaşması olmuştur. XX. Yüzyılın başlarında Türkistan’ın genelinde Usul-i Cedit okulları açılmaya başlanmıştır. Ceditçiler fikirlerini daha iyi yaymak için 1906 ‘dan itibaren çeşitli gazete ve dergiler çıkarmışlardır. Muhtelif isim adı altında kurdukları derneklerde teşkilatlanmışlardır. Buhara’da örgütlenen Ceditçiler, bu işin sadece okul reformuyla değil, Buhara hanlığının, Rusya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet olmasını istemişlerdir. Bu düşünce zamanla Türk halklarının, Rusya’nın sömürgeci zorbalığına karşı koymanın ideolojisi olmuştur. Bundan dolayı bu düşünce milli kurtuluş sıfatını taşımaktadır. XIX. Yüzyılın sonlarında Gaspıralı İsmail tarafından ortaya atılan bu düşünce XX. Yüzyılın başında Türkistan’da, M.Çokay, S.Maksudi, Münevver Kari, Abdurraşidhanov, M.Hoca Behbudi tarafından siyasi zemine taşınmıştır91.
Muhafazakâr Kadimciler: Şura- yı Ulema /Ulema Cemiyeti
Kadimcilik, şeriat temeline dayalı toplumsal yapının sürdürülmesine destek vererek, her türlü toplumsal değişimin karşısına çıkan kesimdir. Türkistan’da modernleşme taraftarı Ceditçilere karşı çıkan gruba Kadimciler denilmiştir. Kadimciler, Akmescit’li Şir Ali Lapi’in öncülüğünde 1971 yılında Taşkent’te Şura-yı Ulema cemiyetini kurarak faaliyete başlamışlardır92.Mollalar, müderrisler ve mansıp sahipleri yani halkın çoğunun desteklediği halk yararına çalışan kişilerden müteşekkil 500 delegenin katılımıyla 1917 yılında Taşkent’te Türkistan Müslümanları II. Kurultay’ını düzenlediler. Toplantı da sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel konular görüşüldü; Türkistan’ın, demokratik Rusya’nın bir parçası olarak Fergana, Sır- Derya; Semerkant ve Hazar ötesi vilayetlerini içine alan Türkistan Muhtar Federal Cumhuriyeti olarak teşkilatlanması kararlaştırıldı. Türkistan Meclis-i Mebus anı’nın çıkaracağı kanunların ve alacağı kararların Rusya anayasası yanında, şeriata uyması gerektiği de karar altına alınmıştır93.15 Kasım 1917 ‘de Taşkent’te Şura-yı Ulema Türkistan Müslümanları III. Kurultayı’nı düzenledi. Ancak önemli bir karar alınamadı94.
Basmacılık Hareketi
Basmacı kelimesi 1917–1924 yılları arasında, önce Fergana’da başlayan; sonra, Buhara, Semerkant ve Hive’ye kadar yayılan ve kısa Aralıklarla 1934’e kadar devam eden; Rus aleyhtarı isyan hareketlerine, Sovyet Ruslar “Basmacı” adını vermişlerdir. Sovyet Yönetimi, bu hareketi, halkın ve dış dünyanın gözünde küçültmek için bu tanımlamayı yapmıştır. Böylece bir taraftan yerel halkın harekete destek verme eğilimi azaltılmaya çalışılmakta, bir taraftan da dış dünyaya karşı, hareketin basit bir haydutluk hareketi olarak gösterilmesi amaçlanmaktaydı95. Sovyet yönetiminin bütün
bu çabalarına rağmen, bir sure sonra, “Basmacı” deyimi anlam değiştirerek, halk tarafından “İstiklal Savaşçısı” veya kendilerini “Korbaşı”, mücadele hareketini de “Korbaşılar Hareketi” olarak tanımlamışlardır. Fakat yoğun Sovyet propagandasına rağmen “Basmacılar” deyiminin dünya literatürüne yerleşmesini ve bölgeyle ilgili çalışmalarda yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır96.
91 Canan Gülpınar , “18 -19 Asır İslam Dünyasında ki Islah Hareketleri “ Türk Dünyası Araştırmaları, II, Sayı. 121 , (Ağustos 1999) , s.196.
92 Seyfettin Erşahin, Türkistan’ın “Verilen Bağımsızlıktan Alınan Bağımsızlığa “ Yürüyüşü Üzerine Bazı Değerlendirmeler, AÜİFD, c.XLIV (2003) Sayı I, s.313 -343.
93 Erşahin , a.g.m., s.323.
94 Hamid İsmail , “Türkistan 1917.yılda” , Fitne Sanatı, I: Taşkent, 1993. I. S .10,11.
95 İbrahim Yarkın “ Muhtar Türkistan ve Alaş Orda Hükümetleri ile Basmacılık Hareketi Hakkında” ,TK. 1964 s.36-43. ; Ahat Andican, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi , İstanbul 2003 ,s. 82.; Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkîli (Türkistan) ve Yakın Tarihi, s.387., Ali Bademci, 1917 – 1923 Türkistan Milli Hareketi ve Enver Paşa , İstanbul 1975 , s. 222.
96Andican, a. g. e, s. 149–151.
Türkistan halkları, 1917’de Hokand şehrinde Mustafa Çokay Bey’in başkanlığında toplanan 4 büyük kurultay kararı ile Türkistan Muhtariyeti (özerklik) ilan edildi. Ancak Rusya’ da ki milletlerin hürriyet ve istiklalini tanımak düsturu ile iktidara gelen Bolşevikler, Milli Muhtariyeti(Özerkliği) tanımadılar. Ruslar, Hokand sehrini top ve tüfekler ile tahrip ederek 1918 de Milli Hükümeti dağıttılar97.
Sovyet askerleri tarafından Hokand şehrinin işgal edilişi ve Turkistanlılar’ın düşmandan kurtulmak isteği, Türkistan’da hürriyet savaşının yeniden başlamasına yol açtı. Ruslar ve birlikte çalıştıkları Ermeniler, Türkistanlıları kendilerine itaat ettirmek için Fergana Vadisi’ndeki yüzlerce köyü ateşe verdiler. Sovyet kaynaklarına göre, Ermeniler (Sovyet Ruslar ile beraber ) 1918 yılında Margılan şehrinde 7000’e yakın, Endican şehrinde 6000, Narmangan şehrinde 2000, Bozkargon ve Kokand kışlak kazalarında 4500’e yakın Türkistanlıyı öldürdüler. Türkistan Milli Cumhuriyetini silahla yok etmek, Kızıl Ordu ve silahlı Ermenilerin Hokand ve başka yerlerde devam ettirdikleri katliam, Türkistanlıların ruhlarında bıraktığı tesirler Sovyet yazılarında “Basmacılık” diye gösterilen milli mücadelenin doğuşuna sebep olmuştur98.Sovyetler Hokand’a hucum ettikleri sırada, Kiçkine Ergeş Korbaşı kumandasındaki milli kuvvetleri Ruslara karşı koymuştur. Ruslar şehri zabt ve yağma ederek ateşe verdiklerinde, bu Milis kuvvetleri şehir dışında mücadelelerine devam etmek üzere uzaklaşmışlardı. Hokand Milli Hükümeti’nin müdafileri olan bu kuvvetler, “Basmacılık” hareketinin, ilk oluşumu olarak kabul edilir. Türkistan’ı iyi tanıyan bir Sovyet yöneticisi olan Georgi Safarov şöyle ifade etmiştir: Basmacılık hareketi bir taraftan Hokand Muhtariyetinin ortadan kaldırılması ve geniş sömürgecilik karışıklıkları sonucunda meydana gelen milli egemenlik mücadelesi şeklinde ve öte yandan iktisadi kriz ve açlık dolayısıyla gelişmiştir. Basmacılık hareketinin bütün Ülkeye yayılan çok geniş halk ayaklanması olma devri 1918–1923 yılları arasındadır. Sovyet Hükümeti bu yaygın halk hareketine karşı çok büyük askeri kuvvetler göndermek zorunda kalmıştır99.
Sovyetlerin, dünyaya bir eşkıya hareketi olarak göstermeye çalıştıkları Basmacılık hareketi, bütün Türkistan’da yayılmaya başlamış, Bolşevikler küçük gördükleri Basmacı çeteleri karşısında büyük kayıplar vererek daha fazla askeri kuvvet göndermek zorunda kalmışlardır. Sovyetler Türkistan’daki hâkimiyetlerini yeniden tesis etmek için bir Türkistan Cephesi açtılar. Cephe komutanlığına tayin edilen Frunze, 1919’da Türkistan’ın tekrar işgali için gerekli hazırlıkların tamamlanması emrini verdi.
Türkistan Türklerinin giriştikleri milli ayaklanma bütün engellere rağmen başarıyla devam etmiş, ancak yeterli derecede silah olmaması ve merkezi bir idareden yoksun olunması sebebiyle Kızıl Ordu birlikleri karsısında ağır kayıplar vermişlerdir. Ayrıca Fergana hükümetinin teşekkülüne rağmen, milli ayaklanmayı idare eden Liderler arasında bir birlik temin edilememiş ve her liderin kendi bölgesinin hükümdarıymış gibi hareket etmelerinin önüne geçilememiş, işin içine bir de kabilecilik ve bölgecilik davaları karıştırılmış idi100. Bolşevikler, Basmacı hareketine karşı önemli ölçüde başarı kazandığı sıra da Enver Paşa’nın Basmacı hareketine katılması, milli mücadeleye yeni bir canlılık kazandırdı. Enver Paşa’nın milli mücadeleye katılması Rusları da rahatsız etmiştir. Çünkü Enver Paşa, savaş sanatını bilen ve Türkistan’da sevilen bir subaydı ve birbirinden kopuk, bölgesel olarak Ruslara karsı mücadele eden Basmacı gruplarını teşkilatlandırabilecek bir komutandı. Enver Paşa 1921’de Buhara’ya geçti ve 8 Kasım’da Doğu Bahara seyahatine çıktı ve Kılı kol kazasında mücahitlerin komutanı Molla Nafis Korbaşı tarafından kabul edildi. 9 Kasım 1921’ de kendisi ile beraber yemin eden mücahitlerle birlikte Enver Paşa’nın da Türkistan Milli Mücadelesi, Kılıkol Kazası merkezinde başlamıştır101.
Enver Paşa, Buhara eski Emiri olan ve Afganistan’da bulunan Abdulseyit Mir Âlim Han ile temasa geçti. Devrik Emir tarafından Buhara Devleti’nin bütün Basmacı birliklerinin komutanı seçilen Enver Paşa o bölgelerdeki Basmacılarla temasa geçmek amacıyla Hive, Semerkant ve Fergana’ya temsilcilerini yolladı.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ ---
97 Abdullah Recep Baysun, Türkistan Milli Hareketleri, İstanbul 1943, s. 7–8.
98 Baymirza Hayit, Sovyetler Birliği’ndeki Türklüğün ve İslam’ın Bazı Meseleleri, İstanbul 1987, s. 146.
99 İbrahim Yarkın, “Muhtar Türkistan ve Alaş Orda Hükümetleri ile Basmacılık Hareketi Hakkında”,TK, S. 23, 1964, s. 42–43.
100 Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara 1999, s. 301-302.
101 Baymirza Hayit, Sovyet Birliğindeki Türklüğün ve İslam’ın Bazı Meseleleri, s. 151.
Abdulseyit Mir Âlim, çağrısında büyük bir İslam Devleti teşkil etmek için birleşmenin ve hemen bütün Orta Asya Müslümanları Birliğinin kurulması gerekliliğinin üzerinde durmuştur. 19 Mayıs 1922 tarihinde Enver Paşa, Sovyet Azerbaycan’ı Konsey Başkanı Nerimanov’un aracılığı ile Moskova Hükümeti’ne bir ültimatom yolladı. Enver Paşa Sovyet Rusya Cumhuriyeti Hükümetinden, şu sırada Hive, Buhara ve Türkistan topraklarında bulunan yabancı Ordunun (Kızıl Ordu) on beş gün içinde ülkeyi terk etmesini istedi.
Adı geçen ülkelerde Sovyet Rusya Cumhuriyetine ait idari teşkilatlarda aynı mühlet içinde feshedilmelidir. Bu kararın Halk Komiserleri Konseyi’nin eline geçtiği andan itibaren bütün Siyasi tutuklular ve rehineler serbest bırakılmasını istemiştir.
Enver Pasa 1921 yılı sonundan 1922 yılı Şubat ayına kadar 20. 000’den fazla silahlı mücahit toplamayı başarmıştır. Enver Paşa’nın Ruslara karsı Duşanbe’deki zaferinden sonra, İbrahim Bey’ de yaklaşık 20. 000 askeri ile Enver Paşa’nın komutası altında savaşmaya hazır olduğunu açıkladı. 1922 yılı Mayıs ayına kadar bütün milli mücadele liderleri (Doğu Buhara, Fergana, Semerkant, Batı Buhara,
Harezm) Enver Paşa’nın başkumandanlığını kabul etmişlerdi. Afgan Han’ı Amanullah Han, 300’den fazla gönüllü, iyi silahlandırılmış Afgan askerini Enver Paşa’nın hizmetine sunuyordu. Enver Paşa Mayıs 1922 ye kadar diğer liderler ile beraber Doğu Buhara’nın tamamını kurtarmayı basarmış, Molla Abdulkahhar, Buhara’yı, Cuneyd Han Hive’yi çembere aldılar. Fergana’daki mücahitler Kızıl
Ordu’yu zor duruma düşürmüşlerdir. 24 Ağustos Cuma günü Kurban Bayramının
Birinci günü, Obdara köyünün yanındaki tepeye 300 kişiden oluşan bir Rus kuvvetinin yaklaştığı haberi gelince Enver Paşa, diğer askerlerin gelmesini beklemeden yanındaki kişilerle düşman üzerine yürüdü. Bu esnada Rus ateşi sonucu kalbinden vurulan Enver Paşa şehit olmuştur102.
Enver Paşa’nın ölümü basmacılık hareketine büyük bir darbe vursa da ona olan sevgi devam etmiştir.
Enver Paşa’nın ölümüyle birlikte onun yerine geçirilen Hacı Sami’nin çabaları da etkili olmamış, Basmacılık Hareketi 1923’ten sonra eski şiddetini kaybetmeye başlamıştır. 1923’ten sonra eski şiddetini kaybeden Basmacılık, 1934’e kadar zaman zaman devam etmiştir. Sovyet Rusya’nın küçümseyerek dış dünyaya basit bir çetecilik olarak göstermeye çalıştığı bu hareket Türkistanlılar tarafından Rus istilasına karşı verilen milli mücadele hareketi olarak görülmüştür103.
Dostları ilə paylaş: |