139:18b “Uyanıyorum, hâlâ seninleyim.” Mezmur yazarının burada doğum anını belirttiğini düşünüyorum. Daha önceki ayetlerde (13-18a) Tanrı’nın, doğumundan önceki dokuz ay boyunca kendisine olan yakınlığını vurgulamıştı. Ama doğumundan sonra da durum değişmedi; Davut hâlâ desteği, koruyucusu ve rehberi olan Rab’le birliktedir. Doğumundan uykudan uyanma olarak söz eder; tıpkı bizim gün ışığının gördüğümüz ilk anda söylediğimiz gibi.
139:19-22 Tanrı’nın her şeyi bilme, her yerde var olma ve her şeye gücü yetme özelliklerini düşündükten sonra mezmur yazarı, Tanrı’ya sırtlarını dönmeye cesaret eden zayıf ve güçsüz insanları düşünür ve cezalarını hak ettikleri sonucuna varır. Kaçınılmaz olarak bazıları Davut’un 19-22’nci ayetlerdeki duasına dudak bükecek, bu ayetlerdeki ifadeleri Hıristiyanlık’la bağdaştıramayacaklardır. Mezmur yazarının duygularının yargılayıcı ve tanrısal sevgiyle uyumsuz olmasına karşı çıkacaklardır. Ben, Tanrı sevgisinin O’nun kutsallığı ve adaletiyle orantılı olarak vurgulandığını düşünüyorum. Tanrı’nın sevgi olduğu gerçektir, ama bu bütün gerçeği kapsamaz. Sevgi O’nun niteliklerinden biridir. Sevgisi diğer niteliklerinden üstün değildir. Bunun da ötesinde, Tanrı’nın sevgi olduğu gerçeği onun nefret edemeyeceği anlamına gelmez: “Kötüden, zorbalığı sevenden tiksinir” (Mez.11:5); “Bütün suç işleyenlerden nefret duyar” (Mez.5:5); “RAB’bin nefret ettiği altı şey, iğrendiği yedi şey vardır: Gururlu gözler, yalancı dil, suçsuz kanı döken eller, düzenbaz yürek, kötülüğe seğirten ayaklar, yalan soluyan yalancı tanık ve kardeşler arasında çekişme yaratan kişi” (Özd.6:16-19).
Edward J. Young bize şunu hatırlatır.
Bu duasına ilişkin Davut’u yargılamakta ileri gitmeden önce, bizlerin de aynı şeyler için dua ettiğimizi hatırlamakta yarar var. Ne zaman Rab’bin bize öğrettiği duayı etsek, “Egemenliğin gelsin... senin istediğin olsun” deriz.100
Mesih’in egemenliğinin gelişi düşmanlarının yıkımından önce olacaktır. Bu nedenle, biri için dua etmek diğeri için de dua etmek sayılır. Davut hiç çekinmeksizin Tanrı’nın kötüleri cezalandıracağı zamanı özler ve kan döken kişilerin verdiği rahatsızlığın sonsuza kadar sona erdirilmesini arzular (19. ayet). Bu kişiler Rab Tanrı’ya kötü niyetle meydan okuyan ve yine kötü niyetle O’na başkaldıranlardır.
Davut’un bu kişilere duyduğu nefret kişisel bir olaydan kaynaklanmamaktadır. Aksine, onlar Tanrı’dan nefret ettiği ve en yüce olana başkaldırdıkları için bu kişilerden tiksinir. Tanrı’nın onuru için duyduğu gayret bu kişilerden nefret etmesine ve onları düşmanları olarak görmesine neden olmaktadır. Bununla bize Rab İsa’nın, Babası’nın evinden para bozanları nasıl kovduğunu hatırlatır. “Davut’un lirinin telleri, İsa’nın yüreğinin bağlarıydı.” Young bu konuyu şöyle açıklar:
Davut nefret ediyordu, ama nefreti Tanrı’nın nefreti gibiydi; nefretinin kaynağı kötü bir duygu değildi. Tanrı’nın amaçlarının gerçekleşmesi ve kötülüğün yok olması için duyduğu içten arzu ve gayretten kaynaklanıyordu. Davut nefret etme
seydi, o zaman kötünün başarısını ve Tanrı’nın düşüşünü arzulamış olacaktı. Davut’un nefretini düşündüğümüzde bu noktaları göz önünde tutmamızda yarar vardır.101
Dostları ilə paylaş: |