T. C. Adalet bakanliği eğİTİm dairesi başkanliğI



Yüklə 3,56 Mb.
səhifə34/44
tarix04.11.2017
ölçüsü3,56 Mb.
#30680
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   44

BAŞVURU SÜRECİ

  1. Başvuru, 10/10/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine şahsen yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

  2. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

  1. OLAY VE OLGULAR

  1. Olaylar

  1. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

  2. Başvurucu, kendisine zorla senet imzalattırıldığı iddiasıyla suçun faillerinin cezalandırılması ve senedin iptali için Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.

  3. Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığı, 3/10/2006 tarih ve K.2006/1391 sayılı kararı ile olay hakkında kamu davası açılmasını gerektirir delil olmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş, başvurucu hakkında iftira suçundan dolayı yapılan soruşturma sonucunda Gölcük Asliye Ceza Mahkemesine hitaben iddianame düzenlemiştir.

  4. Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin iddianameyi kabulü ile başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.

  5. Başvurucu, mahkemenin 18/9/2008 tarih ve E.2006/315, K.2008/391 sayılı kararı ile iftira suçundan dolayı 1 yıl 16 ay 3 gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir.

  6. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 7/5/2012 tarih ve E.2010/29859, K.2012/10610 sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar vermiştir.

  7. Başvurucu, 28/6/2012 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurulması için müracaatta bulunmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10/9/2012 tarih ve KD-2012/230436 sayılı kararı ile itirazı gerektirecek hukuki ve fiili durumun olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Anılan karar başvurucuya 4/10/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

  1. İlgili Hukuk

  1. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası, geçici 18. maddesinin yedinci fıkrası, 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası, 23/3/2005 tarih ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi, 4/4/1929 tarih ve 1412 sayılı Mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305 ila 326. maddeleri, 4/12/2004 tarih 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi.

  1. İNCELEME VE GEREKÇE

  1. Mahkemenin 12/2/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 10/10/2012 tarih ve 2012/162 numaralı başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

  1. Başvurucunun İddiaları

  1. Kendisine zorla senet imzalattırılması nedeniyle suçun faillerinin cezalandırılması ve senedin iptali için Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, anılan kişiler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiğini ve iftira suçu nedeniyle aleyhine kamu davası açıldığını, olayda asıl kendisinin mağdur olmasına rağmen Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin 18/9/2008 tarih ve E.2006/315, K.2008/391 sayılı ilamı ile 1 yıl 16 ay 3 gün hapis cezasına mahkûm edilmesinin, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

  1. Değerlendirme

  1. Anayasa’nın geçici 18. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:

Bireysel başvuruya ilişkin düzenlemeler iki yıl içinde tamamlanır. Uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bireysel başvurular kabul edilir.”

  1. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 76. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

Bu Kanunun;

a) 45 ila 51 inci maddeleri 23/9/2012 tarihinde,



yürürlüğe girer.”



  1. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

  1. 4/12/2004 tarih 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.”

  1. Anılan Anayasa ve kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Mahkemenin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olmaları nedeniyle bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate alınmaları gerekir.

  2. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012).

  3. Başvuru konusu Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin 18/9/2008 tarih ve E.2006/315, K.2008/391 sayılı kararı, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 7/5/2012 tarih ve E.2010/29859, K.2012/10610 sayılı kararı ile onanmıştır. Başvurucu, 28/6/2012 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca onama kararı aleyhine itiraz yoluna başvurulması için talepte bulunmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10/9/2012 tarih ve KD-2012/230436 sayılı kararı ile talebin reddine karar vermiş ve karar başvurucuya 4/10/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

  4. Ceza hukukunda kararların kesinleşmesi bakımından tüketilmesi gereken son olağan kanun yolu kural olarak temyizdir. Somut olayda olağan kanun yolu Yargıtay 4. Ceza Dairesinin Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin kararını 7/5/2012 tarihinde onaması ile tamamlandığından karar bu tarihte kesinleşmiştir. Başvurucunun 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi gereğince onama kararına itiraz için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmesi olağan kanun yolu olmadığı için kararın 7/5/2012 tarihinde kesinleşmesini engellemeyecektir.

  5. Ceza muhakemesinde, temyiz incelemesi sonunda verilen kararlara karşı itiraz yoluna başvuru hakkı, 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi gereğince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirine bırakılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuru sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirini harekete geçirmeye yönelik bir taleptir. Somut olayda Başsavcının bu talebi reddetmesi ve ret kararının 4/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmesi nihai kararın kesinleşme tarihini değiştirmeyecektir.

  6. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

  1. HÜKÜM

Başvurunun, “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 12/2/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.



Başkan

Serruh KALELİ



Üye

Mehmet ERTEN



Üye

Hicabi DURSUN












Üye

Erdal TERCAN



Üye

Zühtü ARSLAN





[R.G. 22 Şubat 2013 – 28567]

—— • ——



Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

 BİRİNCİ BÖLÜM



KARAR

Başvuru Numarası : 2012/171

Karar Tarihi : 12/2/2013

Başkan : Serruh KALELİ

Üyeler : Mehmet ERTEN

Hicabi DURSUN

Erdal TERCAN

Zühtü ARSLAN



Raportör : Şebnem NEBİOĞLU ÖNER

Başvurucu : Ali Kemal RENKLİOĞLU

I. BAŞVURUNUN KONUSU

  1. Başvurucu, Fransa Cumhuriyeti Devletinden aldığı emekli maaşından kesinti yapıldığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

  1. Başvuru, 4/10/2012 tarihinde Konya Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

  2. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/12/2012 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

  1. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

  2. Başvurucu otuz yedi yıl Fransa’da çalışarak, prim ödemiştir.

  3. Başvurucunun emeklilik hakkını kazanmasıyla, Fransa sosyal güvenlik kurumu tarafından kendisine 9/9/2009 tarihine kadar aylık 667,00 Avro emekli maaşı ödenmiştir.

  4. Belirtilen tarihten itibaren ise, bu devlet tarafından maaşında kesinti yapılarak, aylık 250,00 Avro ödeme yapılmaya başlanmıştır.

  5. Başvurucu tarafından, Fransa Cumhuriyeti Devletince maaş miktarında yapılan kesinti işlemiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmuştur.

  6. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 16/5/2012 tarihli kararıyla, başvurucunun talebi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 34 ve 35. maddesinde yer verilen şartları taşımadığı belirtilerek reddedilmiştir.

  7. Başvurucu nihai karar olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin belirtilen kararına dayanmıştır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

  1. Mahkemenin 12/2/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/10/2012 tarih ve 2012/171 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

  1. Başvurucu, otuz yedi yıl prim ödemek suretiyle Fransız sosyal güvenlik sisteminden emekli olduğunu, daha önce aylık 667,00 Avro olan emekli maaşında bu devlet tarafından 9/9/2009 tarihinden itibaren kesinti yapılarak aylık 250,00 Avro ödeme yapılmaya başlanıldığını ve büyük oranda maddi kayba uğradığını, bu işleme ilişkin olarak yaptığı başvurunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de reddedildiğini belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

  1. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

  1. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesi şöyledir:

(1) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

(2) İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.

(3) Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz.”

  1. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla belirtilen bu hak ve özgürlüklerin kamu gücünü kullanan organlar tarafından ihlal edildiği iddiaları bireysel başvuru yoluyla ileri sürülebilir. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası kapsamında başvurunun konusu, kamu gücünün iş­lemleri, eylemleri ya da ihmalleridir. “Kamu gücü” nü kullanan organlar ise başta devlet tüzel kişiliği içinde yer alan yasama, yürütme ve yargı organları ve bu organlara tabi olan merciler ile yerinden yönetim kuruluşlarıdır.

  2. Bireysel başvuru kamu gücü kullanan organların icrai ya da ihmali bir eylemine ya da işlemine karşı yapılabilir. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (3) numaralı fıkrasında Anayasa’dan ve bireysel başvurunun niteliğinden kaynaklanan sebeplere dayanılarak “kamu gücü” kavramının kapsamı belirginleştirilmiş; yasama işlemleri ve düzenleyici idari işlemlerin yanı sıra Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasa’nın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler bireysel başvurunun kapsamı dışında bırakılmıştır.

  3. Anayasa’nın 148 ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesi uyarınca işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle bireysel başvuruda bulunulan kamu gücü faaliyeti, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ait veya O’nun adına kullanılmış olmalıdır. Bu anlamda, ancak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu gücü kullanan organlarına atfedilebilir şekilde gerçekleşmiş temel hak ve özgürlük ihlalleri bireysel başvuru konusu olabilir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin, yabancı devletlerin ya da uluslararası veya uluslarüstü örgütlerin işlemleri aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceleme yetkisi bulunmamaktadır.

  4. Başvurucunun ihlal iddiasının Fransa Cumhuriyeti Devleti tarafından gerçekleştirildiği belirtilen emeklilik maaşında kesinti yapılması işlemine dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Fransa Cumhuriyeti Devletinin işlemine dayalı ihlal iddiası Türkiye Cumhuriyeti Devletine atfedilemez.

  5. Açıklanan nedenlerle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından gerçekleştirilen bir işlem, eylem ya da ihmal iddiası bulunmadığı anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “Anayasa Mahkemesinin yetkisizliği” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Başvurunun, “mahkemenin yetkisizliği” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 12/2/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.




Başkan

Serruh KALELİ



Üye

Mehmet ERTEN



Üye

Hicabi DURSUN












Üye

Erdal TERCAN



Üye

Zühtü ARSLAN

















[R.G. 22 Şubat 2013 – 28567]

—— • ——



Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başvuru Numarası : 2012/329

Karar Tarihi : 12/2/2013

Başkan : Alparslan ALTAN

Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR

Engin YILDIRIM

Celal Mümtaz AKINCI

Muammer TOPAL



Raportör : Selami ER

Başvurucu : Ahmet Melih ACAR

  1. BAŞVURUNUN KONUSU

  1. Başvurucu, başka bir kuruma naklen atanmak için muvafakat talebinin reddedildiğini ve bu işleme karşı açtığı davanın da reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 5, 48 ve 49. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

  1. BAŞVURU SÜRECİ

  1. Başvuru, 22/10/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine şahsen yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

  2. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 25/12/2012 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

  1. OLAY VE OLGULAR

    1. Olaylar

  1. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

  2. Başvurucu Kara Kuvvetleri Komutanlığında sivil memur olarak çalışmakta iken Türkiye İş Kurumunda boş bulunan elektrik teknisyeni kadrosuna atanmak için 7/4/2011 tarihinde başvuruda bulunmuştur.

  3. Türkiye İş Kurumu, başvurucunun naklen atanması için Kara Kuvvetleri Komutanlığından 14/4/2011 tarihinde muvafakat istemiştir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı bu talebi 16/6/2011 tarihinde personel ihtiyacını gerekçe göstererek reddetmiştir.

  4. Başvurucu, bahsedilen işlemin iptali talebiyle 5/8/2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Dairesi 11/4/2012 tarih ve E.2011/1031, K.2012/420 sayılı kararı ile açılan davayı reddetmiştir.

  5. Başvurucunun 28/5/2012 tarihli karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 19/9/2012 tarih ve E.2012/774, K.2012/775 sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar verildiği tarihte kesinleşmiştir. Karar, 28/9/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

    1. İlgili Hukuk

  1. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası, geçici 18. maddesinin yedinci fıkrası, 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası, 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 63. maddesi.

  1. İNCELEME VE GEREKÇE

  1. Mahkemenin 12/2/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 22/10/2012 tarih ve 2012/329 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

    1. Başvurucunun İddiaları

  1. Başvurucu, başka bir kuruma naklen atanma talebinin personel ihtiyacı gerekçe gösterilerek reddedildiğini ancak, yurtdışı görevde bulunduğu sürece görev yaptığı birimde hizmet ve faaliyetlerde bir aksama olmadığını, mevcut kurumunda yeni atanacağı birimde de kadro fazlası durumda bulunacağını, bu gerekçelerini Daireye sunmasına rağmen göz önünde bulundurulmadan taraflı karar verildiğini, bu nedenle istediği alanda daha iyi koşullarda çalışamadığını ve çalışma özgürlüğünün ihlal edildiğini, maddi manevi varlığını geliştiremediğini, ailesine karşı ödevlerini yeterince yerine getiremediğini ve böylece bunlara bağlı olarak ruh ve beden sağlığı ile huzurlu ve mutlu olmasının engellendiğini belirterek Anayasa’nın 5, 48 ve 49. maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

  1. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın geçici 18. maddesinin yedinci fıkrasında bireysel başvuruya ilişkin düzenlemelerin iki yıl içinde tamamlanacağı ve uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bireysel başvuruların kabul edileceği, 6216 sayılı Kanun’un 76. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Kanunun 45 ilâ 51 inci maddelerinin 23/9/2012 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

  2. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

  1. 1602 sayılı Kanun’un 63. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir :

“ Daireler ve Daireler Kurulu kararları kesin olup, kesin hükmün bütün hukuki sonuçlarını hasıl eder. Bu kararlar aleyhine, ancak bu kanunda yazılı kanun yollarına başvurulabilir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, altmış gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.”

  1. Anayasa ve 6216 sayılı Kanun’un anılan hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Mahkemenin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olmaları nedeniyle, bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate alınmaları gerekir.

  2. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir. (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012)

  3. Bir hükme karşı başvurulabilecek kanun yolunun kalmaması veya baştan böyle bir yolun bulunmaması ile hüküm şeklî anlamda kesinleşir. Kesinleşme olağan kanun yollarının tüketilmesi veya tüketilmesi için öngörülen zamanın geçmesi ile gerçekleşmektedir.

  4. 1602 sayılı Kanun’un 63. maddesi uyarınca, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin daireleri veya Daireler Kurulu kararları verildikleri tarihte kesin olup kesin hükmün bütün sonuçlarını doğurur. Dolayısıyla kararın tebliğinin hükmün kesinleşmesi üzerinde bir etkisi bulunmayıp tebliğ tarafların kararlardan haberdar olmalarını sağlar.

  5. Başvuru konusu olayda, 16/6/2011 tarihinde muvafakat talebi reddedilen başvurucu, 5/8/2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Açılan dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Dairesinin 11/4/2012 tarih ve E.2011/1031, K.2012/420 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Başvurucunun 28/5/2012 tarihli karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 19/9/2012 tarih ve E.2012/774, K.2012/775 sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar verildiği tarihte kesinleşmiştir. Karar, 28/9/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

  6. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 gününden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

  1. Yüklə 3,56 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin