Sanık Kemal Alemdaroğlu müdafi Av. Metin Çetinbaş: “ çıkmadı buyurun, şimdi bu aylarca süren soruşturma aşamasında değerli savcıların adli tıptan bir rapor alma gereği duymamışlar mı yani niye mahkemeyi meşgul ediyorlar. Bu iddianameyi okuyan bakın gazetelerde televizyonlarda bir sürü Ergenekon uzmanları var ne okuyor adam, bak bak bak adamın evinde vahim silah çıkmış. Ne geldi şimdi vahim geldi. Bu insanlara da yazık günah Hayrettin ERTEKİN'de, Ruhsatsız bir adet Glock tabanca Ruhsatsız bir adet tabanca, Muşta, birçok tarihi eser, Özel dinleme cihazları Ruhsatsız el telsizleri, Gizli çekim yapmaya yarayan kameralar ele geçirilmiştir. Şimdi tabancaların ruhsatı var mı yok mu bilemiyorum. İbraz etti mi yargılama sırasında bunlar eğer çalışan silahsa o özelliği belliyse elbette suç bunda bir tereddüt yok. Ama bu silahların bire bir Hayrettin Ertekin’e ait olduğu Hayrettin Ertekin bunu kabul etmiş mi bilemiyorum. Ortaya konmalı, aynı zamanda sadece bireysel suç oluşturulur varsa da bireysel suçun dışında bu silahların örgütün amacı doğrultusunda örgütsel faaliyette kullandıkları bu silahların ve hayrettin Ertekin’in örgütle bağlantılı olduğunu ortaya koyan somut hiçbir delil iddianamede ve dosyada görmüyoruz. Eğer sayın mahkemeden bu silahlarla ilgili bir rapor şimdiye kadar gelmemişse alınmasını talep ediyoruz sayın başkan. Devam edeyim mi sayın başkan. Bir başka bölüme geçiyorum. Devam ediyorum,
Mahkeme Başkanı: “ değiştirelim mi, hem CD değiştirelim hem de siz de artık o yeni başlığa geçeceğinize göre önümüzdeki günde yaparsanız değiştirelim CD’yi “
Sanık Kemal Alemdaroğlu müdafi Av. Metin Çetinbaş : “ bırakıyor muyuz sayın başkanım bırakıyor muyuz “?
Mahkeme Başkanı: “tabi tabi “
Sanık Kemal Alemdaroğlu müdafi Av. Metin Çetinbaş : “ teşekkür ederim. “
Mahkeme Başkanı: “ saatin 15.30 olması karşısında sanık müdafiinin savunmasının tespitine bu oturuma mahsus olmak üzere son verildi.
Hazır diğer sanıklar ve müdafilerin beyan ve taleplerinin alınmasına geçildi.
Bu arada sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Mehmet Tolga Akalın’ın geldiği görülmekle huzurdaki yerine alındı. “
Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi : “sayın başkanım, şimdi benimle ilgili sorgulanmamış kimse kalmadı iddianamede. Bülent kod adımın olmadığı da ortaya çıkmış oldu. Kıvanç Değirmenli kod adının da olmadığı da ortaya çıkmış oldu. Kıvanç Değirmenli’ nin star gazetesinde köşe yazan bir kişi olduğu ortaya çıkmış oldu ve benimle benim en azından tutuklanmam konusunda bir köprü sanık olarak kullanılan Bekir Öztürk tahliye edildi. Benimle birlikte yine ismi Zikredilen Behiç Gürcihan tahliye edildi. Mehmet Murat Yücel ve Feridun Refik Nuhoğlu’yla Kemal Şahin en azından şemanın akıbetini burada açıkladılar. Burada dolayısıyla şu anda benimle ilgili her hangi bir sanık kalmış değil burada. Onun dışında ben SESAR araştırma merkezinin başkanıyım. Burası bir ting tenk sayın başkanım daha önceleri de ifade ettiğim gibi ve danışmanlık yapıyorum. Yaptığı her işin karşılığında ücretini alan bir yer. Ve çalışma sahası siyaset politikayla ilgileniyor ve politikanın tam merkezinde duran kuruluşlardan birisi doğal olarak politikayla ilgili akla gelebilecek en uçuk her şey SESAR’ın en azından çalışma alanını oluşturuyor. Az öncede sayın avukatın bahsettiği gibi batı da bu tür kuruluşlar devlet tarafından ciddi olarak desteklenir. Ve devletin nerdeyse gözü kulağı eli ayağı beyni gibi bir işlev görür. Bizde de yeni bu SESAR bunun ilklerinden birisi daha önce bahsettim dolayısıyla biz Ankara da siyasetin tam merkezinde bulunduk her dönem. Ve siyaset inanılmaz bir dedikodu kazanıdır. Burada akla hayale gelmeyecek her türlü dedikodu yapılır. Ve bunlar siyaset kazanının içerisine atılır. Bunu yakinen biliyorsunuz yaşınız itibariyle bunu bilmemeniz mümkün değil çünkü Türkiye hem 12 Eylül öncesinde hem 12 Eylül sonrası siyasetin değişik yelpazelerini ve değişik yoğunluklarını yaşamış bir ülke hani bu kapsamda benim bir örgüt mensubu olmam yada bir darbe ile ilintilendirilmem çok mümkün değil. Sadece şunu söyledim daha önce bu önemli benim burada bulunmamın sebebi Tayip beyin 60’a yakın basın yolu ile hareket ettiğim iddiasıyla açmış olduğu davadır. Ben AKP’ye muhalifim yani AKP’ye oy vermedim hiçbir partiye oy vermedim ve bugüne kadar sadece son seçimde oy kullandım. Daha önceki hiçbir seçimde gidip oy kullanmadım sayın başkanım ben. Böyle bir vaktimiz yok bir de siyaseten objektif olarak oy kullanmamayı bir ilke olarak benimsedim ve oy kullanmadım. Şimdi Türkiye’nin yaşamış olduğu Türkiye çok kolay bir coğrafyada bulunmuyor jeopolitik ve jeostratejik olarak dünyanın en böyle netameli coğrafyasındayız. Bu da bilinen bir şey dolayısıyla bu ülkede siyasi hedefleri siyasi amaçları siyasi düşünceleri sadece hükümetin muhalefet ediyor yada hükümetin bazı icraatlarını beğenmiyor diye bir cezalandırma süreci başlatıldı ve bu dava kapsamında yürütülüyor bu sayın başkanım bundan aşağı yukarı 700 yıl önce kutsal metinler okunmaya girişmeyeceğim Tevrat’tan da örnek verilebilir İncil’den de kuran dan da ama Hz. Ali ile ilgili anlatılan küçük bir menkıbe var, bunu anlatmam gerekiyor. Şimdi savaşta tam kafiri öldürecekken terminolojik olarak durum bu yüzüne tükürüyor Hz. Ali’nin Hz. Ali kılıcı indiriyor bu herkesin bildiği bir şey özellikle cemaat evlerinde ve dini çevrelerde çok anlatılır. Kafir soruyor niye indirdin yüzeme tükürdün diyor bundan sonra nefis girdi olaya ben seni öldüremem. Şimdi maalesef Türkiye de hem hoş görüden hem toleranstan bahsedenler bu son dönemde toleranssızlığın en yoğun ve en katı halini bizlere gösterdiler. Biz bunu yaşadık Osmanlı devleti kurulurken bildiğimiz ama bilinmeyen yönleriyle de biraz önemli bir metin var. Şeyh Edebali’nin Osman Gaziye nasihat’i onun bir kısmını okumak istiyorum sayın başkanım bu çok önemli bir vesika yasamanın yürütmenin ve yargının nerdeyse tek elde toplandığı bir dönemde Şeyh Edebalinin Osman gaziye yapmış olduğu nasihat bugün bizim ihtiyacımız olan nasihat haline dönüşmüştür buda bir ironidir maalesef. Şöyle diyor şeyh Edebali Osman Gaziye ey oğul, beysin bundan böyle öfke bize uysallık sana, güceniklik bize gönül almak sana, suçlamak bize katlanmak sana, acizlikler bize yanılgı bize hoş görmek sana, geçimsizlikler çatışmalar uyumsuzluklar anlaşmazlıklar bize adalet sana, kötü göz şom ağız haksız yorum bize bağışlama sana, ey oğul bundan sonra bölmek bize bütünlemek sana, üşengeçlik bize uyarmak gayretlendirmek şekillendirmek sana, ey oğul yükün ağır işin çetin gücün kıla bağlı Allah’ı teala yardımcın olsun beyliğin mübarek beyliğini mübarek kılsın hak yolunda yararlı etsin ışığını parıldatsın uzaklara iletsin sana yükünü taşıyacak güç ayağını sürttürmeyecek akıl ve kalp versin. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez yense bile bağrına oturur bilgisiz kılıçta tıpkı ham armut gibidir. Milletin kendi irfanı içinde yaşasın ona sırt çevirme her zaman duy varlığını toplumu yönetende diri tutan da bu irfandır. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman insanın kendisidir dost ise nefsini tanıyanın kendisidir. Ülke idare edenin oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. O dönemde yargı yasama yürütme bir elde toplandığını düşünürsek ölünce yerine kim geçerse ülkenin idaresi onun olur vaktiyle yanılan atalarımız sağlıklarında devletlerini oğulları kardeşleri arasında bölüştürdüler bunun içindir ki yaşayamadılar yaşatamadılar. İnsan bir kere oturdu mu çok önemli bir ifade, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur uyuşunca laflamaya başlar laf dedi kodu ya dönüşür dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost düşman olur düşman canavar kesilir. Kişinin gücü günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar aydınlığa kavuşur. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak sevilmez görünerek de sevilmez. Geçmişini bilmeyen geleceğini de bilemez, bey ey oğul geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini bilesin. Sayın başkanım, bugünkü yöneticilere hala öğüt değerini tutabilecek bir nasihat çok önemli bir nasihat şimdi burada biz mi bey olalım yoksa bizi yönetenler mi bey olsun buradaki ifadenin seslendiği biz mi olalım yoksa sizler mi olasınız devleti yönetenler mi olsun bu bir sualdir ve ciddi bir sorudur. Bugün geldiğimiz nokta maalesef budur. Burada hoş görüyü az önce buradaki toleransı göstermesi gerekenler Türkiye de düşünce fikir ve inanç hürriyetini sağlaması gerekenler bugün maalesef düşünceyi hürriyetini inanç hürriyetini fikir hürriyetini Ergenekon davasıyla ezim ezim ezmektedir. Halbuki devleti yönetenlerin hükümet edenlerin sahip olması gereken şey toleranstır. O toleransta burada irfan olarak geçmiştir. Hürriyetin sahibi olarak hürriyete saygıdır. O hürriyet olsaydı bugün bu dava olmayacaktı. Ben burada savunmamın başında bir şey söyledim sayın başkanım bir iktidar başladığı gün bitmiştir. Başlayan her şey biter bu bir atasözü gibi bir kaidedir. Eğer iktidara gelmişseniz o iktidarınız bir gün bitecektir dolayısıyla her türlü siyasi faaliyet Ankara da her türlü dedikodu vardır. Bu siyasi faaliyetleri örgüt elbisesi giydirerek saf dışı etmeye kalkarsanız bir süre sonra kendiniz de olmazsınız. Çünkü siz gideceksiniz bir süre sonra iktidarı yönetecek insanlar o ortamda bir şekilde kendilerini hazırlarlar. Bunu bir örgüt elbisesi giydirerek iktidarın sürekliliğini sağlamak mümkün değil. Sayın başkanım Hz. Hüseyin’in kellesini kesip tepside halifenin önüne götürdüler. Hz Hüseyin’in kellesi bir işe yaradı iktidarın devamını sağladı. Ama oradaki hiçbir kimseye ölümsüzlük vermedi. Bizlerin kelleleri ve gasp edilen hürriyetlerimiz de hiç kimseye ölümsüzlük vermez. İktidarı bir müddet daha devam ettirebilir ama bu ülkeye çok büyük kötülük olur. Biz 12 eylül öncesi sizler çok iyi biliyorsunuz ben de yaşadım sağcılarla solcular kahvelerini ayırmak zorunda kaldılar. Ve biz o 6-7 yılda açılan yarayı 30 yılda kapatamadık hala insanlar sağcı mı solcu mu diye bir şekilde içimiz kafamıza soru belirdi şimdi aynı bölünme çok daha derin bir şekilde ülkemizde zemin buluyor ve bunu kapatmak az önceki okuduğum nasihat a muhatap olanlara düşüyor. Ve burada bu nasihatin muhataplarından birisi sizsiniz geçmişte yargı yasama ve yürütme aynı elde toplanırken yapılmış bir nasihat bu ve ben bu kapsamda şunu istiyorum bu zannediyorum önemli benim istemem açısından değil Türkiye açısından önemli sizin orada oturduğunuz yerde ben sizden çok istifade ettim. Birçok şey öğrendim. Ankara adliyesine çok gidip gelmiştim bu davalardan dolayı oradan da birçok şey öğrenmiştim ama şunu istemek galiba hakkımız şimdi yaşımız itibariyle bizden büyüksünüz burada bir sanığın söylediği gibi çok basit olabilecek şeyler polisin bir kulağı çekmesiyle yada böyle olmaz demesiyle halledilebilirdi. Hukuk ehemmiyetsiz şeylerle uğraşmaz Amerika’daki hukuk’un en önemli kaidelerinden birisi sayın başkanım bu. Biz de hukuk maalesef son dönem ehemmiyetsiz şeylerle uğraşıyor. Siyasal dedikoduyla siyasal patavatsızlıkla ve halk patavatsızlığıyla uğraşıyor. Bu ehemmiyetsizliğe son vermek sizin elinizde. Dolayısıyla ben bunu tarihe not düşmek olarak söyledim bu nasihat ın hala güncelliğini koruyor olması bir ironidir. Bir dramdır aynı zamanda bu drama da ben dikkati çekmek istiyorum. çünkü muhataplarından birisi sizsiniz. İddia makamı, devletin diğer uzuvları modülleri dolayısıyla barışın sağlanması için her şeyi böyle ince ince eleyip sık dokumaya gerek yok. Türkmenlerin çok güzel bir atasözü var çok müzakereleşen dost uzağa düşer diye. Yani her sözün üzerinde günlerce saatlerce durup sonra bir birimize küsmek gibi bir birimizden soğumak gibi toplumsal barış açısından söylüyorum bir durumla karşı karşıya kalırsak yarın cenazelerimizi kaldıracak insanlar bulamaya biliriz. Türkiye hızla o noktaya geliyor ve sesar da ben de şahsım olarak hep bunu ortaya koyduk. Sayın başkanım toparlıyorum bitiyor bu kapsamda ben tahliyemi arz ediyorum tekrar. “
Sanık Murat Çağlar söz istedi verildi : “ müsaade ederseniz oturarak konuşmak istiyorum rahatsızlığım nedeniyle “
Mahkeme Başkanı: “ rahatsızlığınız ne dizin mi ağrıyor “
Sanık Murat Çağlar: “ çapraz bağlarım yırtık efendim ayakta duramıyorum. Şimdi öncelikle avukat beyin bahsetmiş olduğu konudan bahsetmek konuşmak istiyorum. bireysel suçlar konusunda ben 2006-2007 yıllarında arabamda ruhsatsız silah bulundurmaktan bireysel suç işledim. O zaman sadece bireysel yani şahsıma işlem yapıldı. Hiçbir örgüt üyesi olarak bir işlem yapılmadı. Arabamda çıktığı iddia edilen belgeler ki ben onları hiçbir zaman görmedim. O belgeler hakkında da bir suç unsuru oluşturuyor diye de bir işlem yapılmadı. Sadece bulundurmuş olduğum silahtan dolayı bir işlem yapıldı. 2007 yılında cezası kesinleşti. Şahsıma bireysel suç kavramında ceza aldım. Bir yıldır tutukluyum bir yıl değil burada bir suçum olmadığından bir gün bile kalmak zoruma gidiyor sayın başkanım. Şimdi iddianamede adım geçen kişilerin bir kısmı burada tahliye oldu. Şu anda da iddia makamı tarafından bir kişiyle de adım anıldığı için Ali Kutlu şimdi Ali Kutlu’nun tahliyesi isteniyor. Acaba ben Ali Kutlu tahliye olsun keşke olsun ailesine kavuşsun onun da bir suç işlediğine inanmıyorum ben kendi şahsi görüşüm onun tahliyesine olmasından tahliye istemelerinden dolayı da zoruma giden bir şey de yok. O da gitsin ailesine kavuşsun fakat acaba ben tahliye olabilmek için iddia makamı tarafından 500 küsür senelerle yargılanan insanları tanımadığım halde onları yalan yanlış ifade vererek burada huzurda tanıyorum demem mi gerekiyor. Burada kendimi ispat edebilmem için benim de tahliye olabilmem için ne yapmam gerekiyor. Bu insanlara yalan ifade vererek burada. Bu insanlar karanlık insanlar tanımadığım halde bu insanları karaladığım zaman mı tahliye olacağım sayın başkanım. Ben bir suç işlediğime inanmıyorum gerçekten suçsuz olduğumu çok çok adım gibi biliyorum ama bunu nasıl kanıtlayacağımı bilmiyorum. Çünkü suçu olmadığı olmayan bir insanın kendini kanıtlaması kadar da zor bir şey yokmuş bunu da burada öğrendim. Suçum varsa ismimin geçtiği insanla vardı hiçbir işlem yapılmadı efendim o huzurda geldim çok açık ifade de ettim. Bu insanlar hakkında eğer bir suç işlemişsek biz ben bu insanlarla hareket ettim. Ev adreslerine varana kadar burada verdim. Ama hiçbir emniyet birimlerince bile alınıp hiçbir sorguya bile çekilmedi bu insanlar ne hikmetse ben buradayım. Bunu bir türlü çözemiyorum efendim. Artık her geçen gün maddi manevi zorluk içerisine giriyorum sizden tahliye mi talep ediyorum. Sayın başkanım dosyamın incelenmesini rica ediyorum saygılarımla eğer bir de efendim uygun görürseniz şu anda ağrılarım var rahatsızlığımdan dolayı eğer müsaade ederseniz koğuşuma gitmek istiyorum teşekkür ediyorum sağ olun efendim. “
Sanık Sevgi Erenerol söz istedi verildi : “ sayın başkan demin avukat Metin bey savunmasında benimle ilgili bölümde patrikhanenin aranmasında Yunanistan’a ait hisse senetleri bulunduğuna dair bir ifade kullandı. Tabi o da iddianamede yazıldığı için öyle bir ifade kullandı. Rahmetli babam ticaret hayatındayken marşal boyalarının ve diyo boyalarının bayiliğini yapardı. Ondan dolayı da bir takım onların hisse senetlerine sahipti. Vefat ettikten sonra onlar patrikhane de kaldı. Bunun Yunanistan’la ne ilgisi vardı. Anlayın iddia makamı ne kadar art niyetle bu iddianameyi hazırlamışlar buradan bütün diğer bizimle ilgili konulan bütün iddiaların da aynı art niyetle yazıldığını ifade etmek istedim teşekkür ederim. “
Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi :” sayın başkanım geçen Cuma günü zatıalinize bir serzenişte bulunurken aklınızı karıştırıyorlar siz de dediniz ki benim aklımı kimse karıştıramaz o konuda çok memnun oldum ayrıca bir de ilave olarak hatırlatmak istediğim bir konuda dediniz ki siz onu ifadenizde zaten söylemiştiniz. O da ayrıca çok hoşuma gitti. 3,5 ay önce verdiğim bir ifadede söylediğim kelimeler aynen onu da zaten tekrar etmiştiniz. Dediniz bu da sizin buradaki şeylerin hepsini beyninize kaydettiğinizi gösteriyor. Sevgili başkanım şimdi bu birinci iddianamede 2455 sayfalık birinci iddianamede yönetici kurmak veya yönetmek ……… nitelendirilen 7 kişi vardı. 6. sını bugün avukatının ifadeleriyle dinlemeye devam ediyoruz. Sayın Alemdaroğlu, sayın Muzaffer Tekin, sayın Veli Küçük, sayın Sevgi Erenerol, sayın Doğu Perinçek ve benim ifadelerim hepsi alındı. Huzurunuzda şurada ifadeler hep verildi. Bir tanesini Allah rızası için şu örgütü ne zaman kurdunuz şu toplantıda şunları yapmıştınız bakın burada sizin resminiz var alınan örgüt kararlarının altında imzanız var bu sizin imzanız mı şu kararları konuşurken alırken sen fikir beyan ettin bun benzer bir tek soru sorulmadı. Bu da her halde o güzel kıvrımlarına yerleşmiştir. Ne terör örgütünden bahsediliyor ne örgütün kurulmasından ne terörden ne teröristten varsa yoksa telefon konuşması. Her halde karışık olmayan kafanıza bu çok güzel yer etmiştir diye düşünüyorum. Sevgili başkan ben burada huzurda verdiğim savunmamda hem avukatım ayrıca sayın Tolga Akalın da zatıalinize şöyle bir ikazda bulunmuştuk. Ve istirham etmiştik, İstanbul terörle mücadele şube müdürlüğünün hazırladığı bir rapor Kuvai Milliye 1919 derneğini ve diğer Kuvai Milliye derneklerini öyle anlaşılıyor. Sayın başbakanımız bacanağı vasıtasıyla kurdurmuş kontrol ettirmiş ve AK partinin oylarını artırmak üzere yaptırmış. O zaman zatıalinizden talepte bulunmuştum. Bu rapor doğruysa bu konuda bizi azmettirici olarak geçen sayın başbakan ve bacanağı nerde yok bu raporlara siz itibar etmiyorsanız biz niye buradayız. Şu anda tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum diye sizden istekte bulunmuştum. O konuda sayın başbakana ve bacanağına tanık olarak olsun bir müracaat yapıldı mı bir soru soruldu mu merak ediyorum doğrusu. Kuvai Milliye 1919 ‘un buraya zorla monte edildiğine dair hiçbir şüphemiz bizim kalmadı biz zaten biliyoruz da her halde sizin de huzurda sizin de öyle olmanız lazım. Madem ki kafanızı kimse karıştıramıyor ondan sonra Tolga Akalın Av. Sayın Av. Tolga Akalın ın talepte bulunduğu adalet bakanlığının İstanbul işte 250. maddeyle yetkili mahkemesinin savcısı sayın Zekeriya Öz ile yaptığı 3 tane yazışma sorulmuştu. Bu yazışmalar 3,5 ay oldu her hangi bir cevap yok. Yani Kuvai Milliye 1919 ‘un işte 60 küsur insanın veya 38 kişi 14’ü terör örgütüne monte ediliyor. Geriye kalanların davası ayrılıyor. Bu mantığı anlamanın hiçbir şeyi yoktur kavrayamıyorum ben. Bir de burada bulunmamın gerçek sebebi şudur diye arz etmiştim sevgili başkanım. Kan içici zalim emperyalistleri sevmiyorum hele onların yerli işbirlikçilerinden nefret ediyorum. Onlara alet olan yerli iş birlikçinin insan olduğuna da inanmıyorum. Onları insan yerine koyana da saygım olamaz. Ayrıca ikinci gerekçemi de ne Türk ne de Müslüman olmayan tescilli ajan Amerika da oturan gözü yaşlı kardinalleri de sevmiyorum. Türk milletini aldatanları bu sahtekarları da sevmiyorum. Benim burada olmamın bir tek sebebi iki sebebi diye arz etmiştim. Amerika’yı sevmiyorum emperyalist dünyayı perişan ediyor. Özellikle Müslüman dünyasını ondan sonra bunlarla ilgili kendi ülkesinde barındırdığı gözü yaşlı kardinalleri onların ağzıyla konuşanları da sevmiyorum. E sevmiyorum sevenlerden de nefret ediyorum. Eğer kafanız karışık değilse bu konuda da aydınlık düşünmenizi sizden istirham ediyorum. Saygılarımız arz ediyorum. “
Sanık Ali Kutlu söz istedi verildi : “ sayın başkanım takdir edersiniz ki en önemli şey zaman 24 aydan beri ailemi görmüyorum suçsuzum, masumum tahliyemi talep ediyorum. “
Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi :” değerli başkanım sayın üyeler iki yıldır tutukluyum iddia makamının her celse sonu dile getirdiği kuvvetli suç şüphesi ve doğuran delilleri öne sürmesi daha ne kadar sürmeli benim için bunu bilemiyorum. Ayrıca saçma sapan bir temel üzerine oturtulmuş bu trajikomik esere daha ne kadar tahammül edeceksiniz bunu da bilemiyorum. zira ölüp yeniden doğan artan şekil değiştiren sürekli tutuksuz olan bu delillerin şekilden şekle nasıl ve kimin maharetiyle girebildiklerine sesli ve görüntülü olarak hep beraber vakıf olduk. Her şeyin tersiyle yaşandığı bu suretçe şüpheden iddia makamının yararlanmasını da yadırgamaz hale geldik. Soruşturma süresince gücünü hukukunu hissedilir derecede yaşamıştık. Ümidimiz kovuşturma aşamasında hukukun gücüne kavuşmak. 2 yıl geride kaldıktan sonra aynı ümidi beslemekte zorlanıyorum. Bu davanın mağdurlarının kim olduğunu hiç düşündünüz mü tanıklar gizli deliller gizli şemalar gizli tutulsa da bu davada açık olarak mağdur ailem davalı benim. Sanıyorum hukuk tarihinde bu bir ilk demek ki insan bir davada hem davalı hem sanık hem mağdur olabiliyor muş. Bu kadar ilklerin yaşandığı ortamda sizlerden bir ilk daha beklemek fazla olmaz sanırım. Öyle bir ilke imza atmalısınız ki hiç kimse bir daha asla böyle bir tertibe sahte belgeler yalan matbu hatalar zorlama ifadeler devşirme tanıklar ve doğuran delillerle kalkışamamalıdır. Değerli başkanım imza atacağınız bu ilkle yüce mahkemeyi bu davadan tahliye yüce yargıyı bu davadan beraat ettirmelisiniz. Tahmini 30 yıllık meslek hayatınız ve engin tecrübelerinizin olduğu tartışılmaz. Şunu belirtmeliyim ki her şeyden önce size insan olduğunuz için sonra kutsal bir makamda görev yaptığınız için ve kendime duyduğum saygıdan dolayı saygı duyarım. Haksızlıklar karşısında susmamalıyız sayın heyet hemen hemen söz alabildiğim her celse konuşmamım gücünü haklılığım ve inanmış olduğum suçsuzluğumdan almaktayım. 7 aydan fazla bir süre ve 90 küsur celse geride kalmış sizin verdiğiniz takvime göre 20 yıla yaklaşan bir yargılama süreci olmuştur. Ben 2 yıldır tutukluyum. Ve bunu ancak geciken adalet diyebilirim. Bunca yılı geride bırakmış olan bir insan olarak bu salonda yaşananlara bir dava görülüyor diyebilir misiniz? Bedeni olarak hapisteyiz, ama lütfen aklımızla alay edilmesine izin vermeyin değerli heyet. Meslek hayatınız boyunca böyle terörist gördünüz mü söz verilince konuşan ayağa kalkınca önünü ilikleyen beyanından sonra heyete saygılar sunan ve hiç yargılanmadığım için bu kadar uzun dinleyebilen bir heyet görmedim. Sizler yargılayansınız işiniz bu böyle terörist gördünüz mü, bu davanın açık ve deşifre olan gizli tanıklarını alt alta topladığınızda toplamda elde edilen özellikler neyi verir hiç hesapladınız mı değerli başkanım, bu dava dosyasında yok olmayan yalan uydurma asılsız olmayan tek bir şey kalmıştır. O da dosyanın kağıt olarak kapsamıdır. Bu kapsam 2 yıl tutuklu bırakmaya değil kalorifer kazanı tutuşturmaya yarar ancak bu saatten sonra. Bu kapsamsız kapsam zorlama çabalarla 2 yılda ancak 200’ü buldurulan simitçi kahveci gazozcu harici olarak da piyano tamircisi börekçi ve mezar bekçisinden yol parasını hesap edip kontör bulamayan insanlardan darbe yapacaklar diye iddianamenin bırakın ilim irfan ve hukuk bilimine uygunluğunu polisiye romanlara bile konu olması imkânsızdır. Bu iddialara inanıp pirim vermek bu ülkenin bütün kolluk kuvvetlerini aşağılamanın daniskasıdır. Burada iddialar hayal yönetici hayal üye hayal şema hayal örgüt hayaldir. Gerçek olan mahkûmiyete dönülen 2 yıllık tutukluluğumdur. Bu hayale kalk borusu çalacak gerçek hukuka kalk borusu çalacak gerçek hukuka ihtiyaç vardır. Gerçek hukuk talep ediyorum değerli başkanım saygılarımla. “
Sanık Ümit Oğuztan söz istedi verildi : “ efendim kamuoyuna Ali Kalkancıyı tanıtan gazeteci benim bugün huzurlarınızdayım şüphesiz bilgileriniz dahilindedir. Ali Kalkancı 40 küsur yıla yıkın bir cezayla cezalandırılmak üzere hapishaneye atmışlar tutuklu bulunuyor. Bir başkası hakkında yayın yaptığım yani din istismarını yaptığını kanaatinde olduğum bir başka şahıs ülkesini terk edip Amerika’lara kaçtı bir başkası bana işkence yaptığı için bu davadan ne gariptir ki hayatın cilvesine bakınız ki bu davadan tutuklu hali hazırda. Acaba yüce heyetiniz ben 54 yaşına gireceğim ben ölmeden huzurlu bir hayatı bana nasip edecek misiniz yani bu ülkede kanunlar var mı ben kanunlara inanıyorum kanunların varlığını var olduğunu yaşamak istiyorum efendim bu duygumu yani yasaların varlığını hissetmek istiyorum bu duyguyu bana yaşatmanızı istirham ediyorum efendim. Lütfen dosyamı tekrardan tetkik edip en azından tutuksuz yargılanabilmem için tahliyeme karar vermenizi talep ediyorum saygılarımla arz ederim efendim.
Sanık Kahraman Şahin söz istedi verildi :” saygıdeğer başkanım adalete her şeyden önce güvenmeye çalışıyoruz ve umut ediyoruz adaletin olduğuna ve adaletin tecelli etmesini bekliyoruz. Tahliyemi talep ediyorum teşekkür ediyorum. “
Sanık Nusret Senem söz istedi verildi : “ sayın başkanım örgüt iddiasının iddianamede gösterilen temel 2 delili Ergenekon belgeleri denen düzmece belgeler ve sahte haham Tuncay Güneyin mülakatı ve onun beyanları. Burada 7 aydır yargılama sürüyor dün bu örgütün yöneticisi diye iddia edilip hakkında suç isnadında bulunulan değerli bir rektörümüzün ifadesi alınırken gerçekten kaygıya kapıldığımı ifade etmeme müsaade edin. Gerek sayın savcıların gerek heyetinizin 2 üyesinin soruları dedikoduları sormaktan sayın rektörün hangi konuda ne düşündüğünü sormaktan ibaret sorulardı. İki kişi arasında yapılan telefon konuşmalarını irdelemekten ibaret sorulardı. Örgütle ilgili soru sorulmadı. Şimdi bu 7 aylık sürede hiçbir sanığın da sorgusunda benzer bir durumla karşılaşmadık. Örgüt iddiasını sorgulayan bir soruyla karşılaşmadık. Böyle bir yargılamada böyle heyette böyle üyelerin böyle savcıların bulunmasından kaygı duymamak hakikaten mümkün değil. Ben bu uygulamanın içerisinden gelen bir insanım ve hayatımın neredeyse yarısından fazlası 30 yılından fazlası ceza davalarında sıkıyönetim mahkemelerinde devlet güvenlik mahkemelerinde görev yapmakla geçti. Böyle bir örgüt davasında bu şekilde sorgulama hiç hiç şahit olmadım. Hiç şahit olmadım bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Şimdi bu manzara karşısında söyleyeceklerimizin talep edeceklerimizin ne kadar yankı bulacağından da doğrusu kaygı duyuyorum ama yine de talepte bulunacağım. Sayın başkanım işçi partisi genel başkan yardımcısı yine burada vekilimiz olan avukat Sayın Hasan Basri Özbey mit şemasını düzenleyen ve o şema için o zamanda saçma sapandı şimdi de saçma sapan diye beyanda bulunan Şenkal Atasagun hakkında Ankara Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulundum. Sayın savcılık bu suç duyurusunu ciddi buldu ve başbakanlıktan soruşturma izni talep etti. Başbakanlıktan Ankara Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen 3 sayfalık yazıda soruşturma izni verilmeyen yazıda başbakanın imzası var. Altında Recep Tayip Erdoğan diye yazıyor. O yazının başbakanın gönderdiği yazının Ergenekon temel belgeleri ve Tuncay Güneyin beyanıyla şema hakkındaki değerlendirmesi aynen şöyle. Gerçi daha önce ifade edildi ama bir daha vurgulamakta fayda var. O değerlendirmeyi başbakanın imzasını içeren o beyanı bir daha sunmakta fayda var. Şöyle deniyor bahse konu mektup ekindeki CD’lerde 5 tane CD birini açtınız 5 tanesi hala duruyor. O CD’lerden bahsediyor. CD’lerde yer alan Ergenekon lobi projesi Ergenekon lobi projesi ve diğer belgeler diğer belgelerin yanı sıra, diğer belgeler hangileri, işte oluşum Ergenekon analiz vs. falan diye bahsedilen yani Ergenekon belgeleri denen gerçi bilmiyoruz ama o belgelerden bahsediyor başka belgelerden bahsetmesi söz konusu değil sayın savcılarda onu döndürüp döndürüp getirip koyuyorlar adını da Ergenekon lafı geçen bir tane belge diğerlerinde Ergenekon olarak geçtiği de söz konusu değil. Yanı sıra Tuncay Güneyin iddialarının dikkat çekici olduğu ancak bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi edinildiği yani neymiş hem bu belgelerde hem Tuncay Güneyin beyanlarında maksatlı propaganda ve bilgi kirliliği varmış. Mitin değerlendirmesi bu başbakanın da soruşturma izni vermediği katıldığı bu beyanlar Ankara Cumhuriyet başsavcılığına gitmiş. Şimdi bunu takdim edeceğim bu belgeleri bu değerlendirmeyi başbakanlık neye göre yapıyor mitten bu konuyla ilgili gönderilen yazıya dayandırıyor. O 3 sayfalık başbakanlığın yazısının içerisinde mitten gönderilen yazıdan söz edilerek bu değerlendirme yapılmış. Fakat tabi savcılığa giden yazının içerisinde o mit, mitten gelen yazı yok. Belgeler ve Tuncay Güneyin Tuncay Güneyin mülakatı hakkında mitin başbakanlığa gönderdiği o değerlendirme yazısında sanıyorum şurada okuduğum değerlendirme dışında başka değerlendirmeler de olması lazım. Gerçi adetten değildir mitten gönderilen yazının bütününün önemli kısımlarının bu başbakanlık yazısına konması adetten değildir ama koymuş bu son derece önemli. Konması da son derece önemli başbakanın buna katılıyor olması da son derece önemli. O zaman bu mit yazısının örgüt iddiası açısından getirilmesi son derece yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Başbakanlığa yazı yazılarak şu belgeye elimde size de sunulan belgeye dayanak gösterilen mit yazısının başbakanlıktan mahkemenize gönderilmesini talep ediyorum. Birinci talebim bu efendim. Yazı olarak takdim edeceğim bir de beyanım olacak sayın başkanım gerçi daha önce Ankara 20. asliye hukuk mahkemesinden gelen bir dosya vardı. Benimle ilgili susurluk raporu ve mit yazısıyla bir mit yazısıyla ilgili susurluk raporu biliyorsunuz Kutlu Savaş tarafından yazılan ve başbakanlığa sunulan susurluk raporundan söz ediyorum. Ayrıca mit başkanlığının başbakanlığa gönderdiği ve başbakan Erbakan tarafından Demirel’in başkanlığını yaptığı liderler zirvesine sunulan bir mit raporu. Bu iki raporun benim büromda bulunması üzerine iddianameye bu raporlar dosyamdan alınarak konmuş ve ben bu raporlar dolayısıyla devletin gizli belgelerini elde etmek nedeniyle suçlanıyorum. Bu belgelerin bir dava dosyama ait belgeler olduğunu sorgumda savunmamda emniyette savcılıkta her yerde ifade ettim. Ve onun delilleri bulunduğunu da arz ettim. Fakat savcılık mahkeme dosyasından alınan belgeleri iddianameye koymamış gizlemiş başka daha değişik klasörlere dağıtarak bulunmasını bil imkansız hale getirmiştir. Bu savunmamı 23 şubat tarihli duruşmada bu değerlendirmemi yaptım ve o belgeleri de dosyadan bulduğum belgeleri de mahkemenize sundum. Şimdi 20. asliye hukuk mahkemesinden gelen dosya resen istediniz o dosyayı geldi o dosyayı fotokopisini avukatlarıma aldırdım inceledim. O dosya içerisinde bahsettiğim 23 şubat tarihinde de mahkemenize sunduğum başbakanlığa mahkemenin yazdığı müzekkereleri o belgeleri isteyen müzekkereler ve başbakanlığın susurluk belgesini kutlu savaş raporunu ve diğer raporu gönderdiğime ilişkin yazılar şu dilekçemin ekinde onları bir daha mahkemenize takdim ediyorum. Ve bir beyanım olarak da dosyaya girmesini istiyorum. Düzenli ve yazılı olarak. Taleplerim bundan ibaret teşekkür ediyorum. “
Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi : “ değerli başkanım, sayın savcılar tahrifat konusunda sınır tanımıyorlar daha önce beyan etmiştim genelkurmay başkanlığının yazısında yaptılar bu tahrifatları mitin yazısında yaptılar ama emin olunuz ki ben bu kadar sınır tanımamazlık bu kadar fütursuzca hareket edebileceklerini kesinlikle bir 25 yıllık hukukçu olarak tahmin etmiyordum. Emniyette sanıkların bütün sanıkların şurada huzurunuzda bulunan 86 sanığın emniyet ifadelerini savcılık ifadelerini tek tek incelemeye başladım. Ve her bir ifadede iddianameye geçirirken çok net tahrifatlar yapıldığını tespit ettim. Sadece birinde ikisinde üçünde değil tamamında tahrifatlar var. Ve bu tahrifatların özü doğrudan doğruya suçun unsurlarını etkileyebilecek nitelikte. Yani olay sadece bir yorum olayı değil değerli başkanım, eğer yorum olayı olmuş olsaydı burada sesimi çıkarmazdım. Elbette sayın savcı bu yorumu yapıyor ben farklı yorum yapıyor sayın heyet de farklı yorum yapıyor diyebilecektim. Ama o kadar net ki yaptıklarında tırnak içine alıyorlar. Tırnak içine aldıkları doğrudan sanığa addettikleri beyanlarda tahrifat var. Bunların karşısında bizim sessiz kalması mümkün değil. Bu doğrudan doğruya yargılamanın özüne yönelik bırakınız suç olmayı değerli başkanım, bir savcı benim beyanımın üzerinde nasıl tahrifat yapar. Nasıl iddianameye farklı geçirir. Bakınız dün akşam tetkik ettiğim 5 kişinin bütün beyanlarında tahrifat var. Kim bunlar Murat Özkan, Satılmış Balkaş, Asuman Özdemir, Fuat Turgut; Kemal Alemdaroğlu sadece akşam üzerinde durduğum 5 sanığın emniyet ifadeleri ve savcılık ifadeleri bu o kadar önemli ki çünkü yargılamanın gidişatını da değiştirecek ve savcının da zihniyetini iddia makamının bu davaya bakış açısını ortaya koyacak. Bizlere bakış açısını ortaya koyacak. Ve bu yapılanlar da bir suçtur. Siz basit bir özel belgede bile tahrifat yapamazsınız. Değişiklik yapamazsınız. Yaptığınızda cezasını bulursunuz. Ve nitekim sayın savcıların yapmış olduğu bu tahrifatlar TCK’da açıkça yorumlanmış değerli başkanım. 204. maddesi son derece net der ki, bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren evet doğrudur. Hem sizleri hem bizleri aldatmak için yapılıyor bunlar. Kişi cezalandırılır der. Yine arkasından TCK 281. maddesinde gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla bir suçun delillerini değiştiren kişi cezalandırılır der. Peki, bu yapılanlar karşısında bu güne kadar yapılanlar gibi sessiz mi kalacağız değerli başkanım. Ne yapalım yapılacak iş bu bir Naip hakim tayin edilerek iddia makamının emniyetteki ve savcılıktaki ifadelerin iddianameye ne şekilde aktarıldığının tespiti bu da yapılacak olan bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacaktır. Yok eğer mahkeme bunu yaptırmazsa ben posteki sayar gibi tek tek yapacağım huzurunuza getireceğim. Ama yapılanın bir suç olmadığını söyleyebilir misiniz bana. Eğer bunu söylerseniz ben hukukçu olarak diyecek hiçbir şeyim yoktur. Buna rağmen eğer biz savcıları korumaya devam edersek bu yargılamayı nasıl sonlandıracağız. Adaletten nasıl bahsedeceğiz. Size olan güvenimizden nasıl bahsedeceğiz. Açık tahrifatlar var hadi, mitin genelkurmayın yazılarının üzerinde yapılan tahrifatlardan vazgeçtik benim beyanımı değiştirerek geçiriyor ve yorum yoluyla da değil değerli başkanım, o bakımdan değerli heyetten bu konuda bir naip hakim tayin edilerek bilirkişi marifetiyle emniyet ve savcılık ifadeleri üzerinde iddianameye aktarılırken yapılan tüm tahrifatların ve değişikliklerin yorum demiyorum değerli başkanım, tahrifat ve değişikliklerin bilirkişi marifetiyle tespitini arz ediyorum değerli heyetten. Sayın başkanım Tuncay Güneyin dinlenmesi konusunda sizlerden geçen hafta Cuma günü bir talepte bulunmuştum ve siz de o konuda şöyle bir ara karar vermiştiniz. 25.9.2009 tarihli 8/a sayılı kararınız bütününü okumuyorum son cümleyi okuyorum. 2009/511 soruşturma sayılı iddianamede bu kişiden bahsedilmesine rağmen her hangi bir dava açılmadığı anlaşıldığından bu şahıs hakkında yapılan nihai işlem ve sonucunun bildirilmesinin istenmesine, bu yazı cevabı geldikten sonra bu şahıs hakkında daha önce mahkememizce verilen ara kararların bir bütün halinde değerlendirilmesine şeklinde denilerek talebimiz hakkında bir ara karar tesis edilmiştir. Son ara kararınız bundan yaklaşık 4 ay önceydi. 4 ayı da geçiyor Tuncay Güney meselesinin ne kadar önem arz ettiğini benim burada sizlere söylememe mahal yok. Çünkü bir, Tuncay Güneyin mülakat adı altındaki beyanları temel delil olarak alınmıştır. İki, Tuncay Güneyden çıktığı iddia edilen belgeler örgüt belgesi olarak değerlendirilmiştir. Üç, olayın organizasyonunda mitin tahil olmasında söz konusu mülakatın ve beyanların mite bir muhbir aracılığıyla gönderilmesi de aynı şekilde Tuncay Güneyin bu davada ne kadar önem arz ettiğini ortaya koyuyor. Peki sayın mahkeme nasıl olurda bu önemli delil hakkında 4 ay önce vermiş olduğu ara kararı yerine getirmez. Ben bu ara kararın geçmişte en son verdiğiniz ara kararın yerine getirilmediği kanaatini taşıyorum. Bu konuda bir açıklama yapmadınız. Ben talepte bulunmuştum sanıkları bilgilendirmeniz konusunda çünkü ara kararları bizlerin de takip etmesi gerekiyor. Ama bu ara karardan 4,5 ay önce vermiş olduğunuz o söz konusu kişinin nasıl dinleneceği 48. madde çerçevesinde ama prosedür şeklinde nasıl dinleneceği konusunda bir araştırmaya yönelik bir ara karar vermiştiniz. Ama yerine gelmedi. Zaten iddia makamının da istediği bu değil miydi? Tuncay Güneyi kaybetmek kendi kontrollerinde tutmak burada sanık hale getirmemek. Tanık olarak da hiç dinletmemek. Yani üzerine şal örtmek. Çünkü iddia makamı Tuncay Güneyden o samimi bulduğu tek muteber kabul ettiği kişiden alacağını aldı ama biz almadık değerli başkanım siz de almadınız. Bakınız ilk celselerde dedim ki 5 duyunuzla sizin bu şahsı burada huzurunuzda dinlemeniz lazım. Siz de aynı fikre katıldınız. Doğrudur 5 duyuyla o kişinin bütün beyanlarını değerlendirmeniz gerekir. Ama sizin verdiğiniz karar 48. maddeye göre o çerçevede demek. Peki, 48. maddeye göre siz bunu dinleye bilir misiniz, doğru mudur? Bu kişinin sıfatı nedir şüphelidir. Şüpheliden tanık olabilir mi değerli başkanım. Tutun ki bu şahıs gönderdiniz talimatı istinabe suretiyle adli yardımdan istifade ederek bu kişi şu anda şüpheli o da aynen şu beyanda bulundu. Ben hali hazırda devam eden soruşturmalarda şüpheliyim ve ceza muhakemeleri kanununun 147. maddesinin 1 fıkrasının (e) bendi uyarınca susma hakkını kullanıyorum derse ne diyeceksiniz. Ne yapacaksınız. Yeniden başa mı döneceksiniz. O yüzden kesinlikle bu şahsın şu anda şüpheli olarak tanık dinlenmesinde hem susma hakkını kullanması açısından kaldı ki sadece sizin değil savcılığın dinlenmesinde de aynı şekilde geçerli oranın da ne yaptığını bilmiyoruz. Yaklaşık 4 ay önce bir harekete geçildi ama sonucunun ne olduğu malum belli değil. Orada da aynı şekilde susma hakkını kullanabilecek. Bu sebeple hem 147. maddedeki susma hakkını kullanması bakımında bir netice getirmeye bilir. Hem ikincisi şahidin objektif niteliği olması açısından uygun değildir. hiçbir şekilde siz sadece 50. maddeye bakarak şüphelinin tanık olarak dinlenmesi yolunu bu davada açamazsınız. Açtığınız takdirde doğru bir neticeye varamazsınız. Sayın başkanım, Tuncay Güneyin dinlenmesi konusunda sizler tabi bir ara karar tesis edeceksiniz savcılıktan cevap geldikten sonra ama benim şu belirttiğim hususların dikkate alınmasını özellikle sizlerden arz ediyorum. Çünkü doğru bir neticeye varmak için. Burada insanlar masum insanlar boş yere yatıyor. Ve bu şahsın beyanlarından ve uhdesinde çıktığı belgeler yüzünden. Buna biz çalakalem Tuncay Güneyi geçemeyiz enine boyuna bu kişinin tüm belgelerini uhdesinde ne çıktıysa ve beyanlarını da irdelemek zorundayız. Bunun için de mahkeme bunu mutlak suretle sadece 48. madde çerçevesinde dinlemekle yetinmemeli yasanın tüm usul hükümlerini dikkate almalı. Ki, bu çerçevede bu şahsın istinabe yoluyla dinlenmesi adil yargılanma hakkı bakımından da doğru değildir. ki, tanıkların mutlaka yüz yüzelik ilkesi içerisinde kural olarak mahkemece dinlenmesi bizim yasamızın temel aldığı kurallardan bir tanesidir. Evet doğrudur yasanın 52 ve 60. maddeleri istinabe yoluyla dinlenebileceğini belirtmiş bu konu tamamen yasaklanmamıştır ama kural olarak doğrudan doğruya sizlerin hissetmesi mimiklerinden tavırlarından davranışlarından doğruyu söyleyip söylemediğini tespit etmesi esas amaçtır. Özellikle bu tür davalarda bu sebeple mahkemenin bir an için eğer Tuncay Güneyi tanık sıfatıyla istinabeyle dinlendiğini kabul ettiğimizde bu kişi için istinabe yoluyla dinlenme adil yargılanma hakkını kökünden zedeleyecektir. Nitekim bu konuda Avrupa insan hakları mahkemesinin kararları da bu yoldadır. Ki, Ulki Güneş Türkiye davasında aynen kararında şu cümleden bahsetmiştir, tanıkların istinabe yoluyla dinlenmesini adil yargılanma hakkının ihlali olarak ön görmüştür der. Yargıtay’ımızın da bu konuda birçok kararları var. Birkaç kararından sizlere birer cümleyle bahsetmek istiyorum değerli başkanım 5. ceza dairesinin 2004/8741 esas 2005/151 karar sayılı ilamında olayın tek kanıtının sadece soruşturmadaki ifadesiyle yetinilmesi ve mahkemece dinlenmeden karar verilmesi yasaya aykırıdır denmiştir. Yine 4. ceza dairesinin 2001/10170 esas 2001/11926 karar sayılı ilamında olayın tek tanığı olan kişinin dinlenmeden hüküm kurulması bozma sebebidir denilmiştir. Yine 3. bir karar olarak 4. ceza dairesinin 1996/772 esas 96/2317 karar sayılı ilamında sağlıklı bir vicdani kanı yargısının oluşa bilmesi için duruşmanın temel ilkeleri doğrultusunda kanıt kaynaklarıyla yüzyüzelik ve doğrudanlık kuralları uyarınca ilişki kurmak sözlük kuralı gereğince tanıklar duruşma yapan yargıçlarca bizzat dinlenmek duruşmada edinilen izlenimlere göre hüküm kurulmak zorundadır. Eğer dolaylı kanıt niteliğinde bulunan ve yalnızca tanık anlatımlarını yansıtan tutanaklarla yetinilirse kanıtlarla doğrudan ilişki kurmayan ve sözde olarak onları dinlemeyen yargıcın vicdani kanısına göre hüküm kurulmuş olacaktır ki bu da hukuken yeterli değildir. ve bozma sebebidir demiştir. Değerli başkanım eğer siz bu şahsı yine aynı şekilde eski karar doğrultusunda dinlediğiniz takdirde ve bu şekilde bir ara karar tesis ettiğiniz takdirde en azından 52/3. maddesi uyarınca mutlaka ifadesinin kayıt altına alınarak bizlerin de buradan o kaydı dinleme imkanının da verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Eğer eski kararınız da direndiğiniz takdirde. Yine istinabe yoluyla dinlendiği takdirde Avrupa insan hakları sözleşmesi ki, bizim anayasanın 90. maddesiyle beraber iç hukuk kural haline gelmiştir. 6/3t maddesine son derece aykırı olduğu ortadadır. Bu maddeye göre aynen şöyledir aleyhine olan tanıkları sorguya çekme ve sorguya çektirme, lehine olan tanıkları aleyhine olan tanıklarla aynı şartlarda hazır bulunmalarını sorguya çekilmelerini sağlama hakkını sanığa vermiştir. Bu hüküm çerçevesinde savunma tanıklarıyla iddia tanıkları aynı düzeyde bulunacak ve aynı koşullar altında davet edilerek dinlenecektir ki, Avrupa insan hakları mahkemesinin kökleşmiş içtihatları da bu yöndedir değerli başkanım, sanık aleyhindeki bütün deliller sanığın da hazır bulunduğu açık duruşmada kendisine tanığı dinleme ve soru sorma hakkı da getirilmelidir demiştir. Buna örnek olarak 20.11.1989 Kostovski kararı var Hollanda kararı, onun da bir satırını okumak isterim. Hazırlıkta alınan ifadelerin duruşmada dikkate alınabilmesi için sanığa muhakemenin her hangi bir aşamasında bu tanığa doğrudan soru sorma ve sordurma hakkı tanınmış olmalı ve böylece aleyhinde söylediklerini eleştirmek imkanı yaratılmış bulunmalıdır denmiştir. Mahkemenin kararlarında değerli başkanım soruların yargıç vasıtasıyla yazılı olarak sorulmasını kabul etmemiştir. Tanıkların güvenliği gerekçesiyle davaya göre başka bir mahkemede dinlenmiş olmasını yine adil yargılanmaya uygun olarak kabul etmemiştir. Tanık ifadelerinin sanık ve avukatının olmadığı bir sırada alınmış olmasının yine sözleşmenin 6,3, d maddesine uygun bulmamıştır. Değerli başkanım burada Tuncay Güneyin beyanlarının hukuken değerlendirilmesi gerekir. Tuncay Güneyin emniyetteki beyanları bu soruşturma sebebiyle alınmamıştır. Bu çok önemli bir ayraçtır. Bu kişinin bu soruşturmanın şüpheli sıfatıyla alınmış bir beyanı yoktur. Muteber olarak iddia makamının kabul ettiği beyanlar bu soruşturmayla alakalı değildir. Tamamen dolandırıcılık ve örgüt kurma suçlarından ötürü zaman aşımından ötürü düşürülen davadan mütevellit alınmış beyanlardır. Mahkeme bu durumda bu kişinin bir başka soruşturma nedeniyle mülakat adı altında alınan beyanlarını duruşma duruşmada okuma yetkisine sahip midir sorusunun cevaplandırılmasında zaruret vardır. Eğer biz bu kişiyi sanık sıfatına dahil edemezsek ve yine aynı şekilde istinabe yoluyla beyanlarını alamazsak bu problem önümüze gelecektir. Geçmişte mülakat adı altında alınan beyanlar acaba burada okunma olayına sahip midir hadisesi. Yargıtay ceza genel kurulunun 2001/1-289 esas 2002/148 karar sayılı ilamında emniyetçe alınan ifadede teknik anlamıyla tanığın olmadığını tanık mahkemenin önünde ifade veren kişi olduğunu ifade etmiştir. Yargıtay ceza genel kurulu. Nitekim emniyette dinlenen kişilere de yeminin verdirilmemesi bu konudaki görüşe en güzel teyittir. Emniyet ceza muhakemeleri kanununa göre tanık sıfatıyla kişilerin bilgisine müracaat edemeyeceği hepimizin malumudur. Emniyet şüphelisi şüpheli sıfatının dışındaki kişilerin bilgisine polis vazife ve salahiyetleri yasasının 15 malumunuz ilgili yönetmelik 16 gözaltı yönetmeliğinde 4. maddelerine göre bilgi alma doğrultusunda dinler. Bu çerçevede Tuncay Güneyin bir başka dosyada vermiş olduğu mülakat adı altındaki beyanları yukarıda belirtilen mevzuata göre bilgi alma çerçevesinde değerlendirileceğinden beyanlarının da duruşmada okunulmasıyla yetinilmesi mümkün değildir. yani bizim kanaatimiz odur ki o kişinin beyanları kesinlikle duruşmada okunamaz ve delil olarak da dikkate alınamaz. Nitekim değerli başkanım ceza muhakemelerinin 196/2. maddesi de sizin istinabe yoluna gitmenizi engellemektedir. Söz konusu maddeye göre 196/2 5 yıl ve daha yukarı hapis cezası gerektiren suçlarda istinabe yolunu tamamen kapatmıştır. Kaldı ki bir an için istinabe yoluna gidilse dahi yine aynı fıkrada hem savcının hem sanığın hem de müdafiin mutlaka burada yani o istinabeyle alınan ifade sırasında hazır bulunması için bildirimde bulunacağını zorunluluk olarak getirmiştir ki, bu şartlar altında eğer kanada da dinlenecekse böyle bir hadisenin de gerçekleşmeyeceği ortadadır. Sayın başkanım ben üzerinde titizlikle duruyorum Tuncay Güney meselesi çünkü bu kişi çözüldüğü takdirde sanıyorum bu davada çok rahatlıkla çözülecektir. Bu güne kadar biz çözüldüğü kanaatindeyiz ondan bir endişem yok ama asıl olan bunun hukuk çerçevesinde de burada çözülmesidir. Ancak sizin 48. madde çerçevesinde Tuncay Güneyin istinabe yoluyla dinlenmesinde kanada yetkilileri tarafından bu meseleyi asla çözmeyeceğini ifade etmek için bütün bunları sizlere aksettim. Bu anlamda benim eski görüş doğrultum 48. madde çerçevesinde dinlenilmesinden vazgeçilerek bu şahsın ek iddianame yoluyla ki, kanaatimce hiçbir sakınca yoktur. Bu konuda savcılara meyil verilebilir savcının işine müdahale anlamı asla taşımaz. Çünkü 3 sorgu numarasında da şüpheli geçmesine rağmen şu anda anladığımız kadarıyla gelecek olan yazıya göre 4. soruşturma dosyasında da şüpheli sıfatı devam ettirilmektedir. Bu hakkın suiistimalidir. Görevin kötüye kullanılmasıdır. Sizlerin mahkeme olarak bunu bilmemesi hissetmemesi mümkün değildir. Ki, derin hukuk bilgisine sahipsiniz. Tecrübeleriniz var bu şahsın iddia makamı tarafından saklandığı üzerine şal örtülmek istenildiği de anlamamanız mümkün değil bu şartlar altında ek iddianame yoluyla öncelikle sanık sıfatının kazandırılarak bilahare yakalama kararıyla bu şahsın dinlenmesinde adalet adına zaruret olduğu kanaatindeyim değerli başkanım. Değerli başkanım kısaca bir hususta da açıklama yapacağım sizlerin bulunmadığı burada tutuksuz sanıkların sorgusunun yapıldığında Murat Özkan isimli kişi benle bağlantılı olarak dinlendi. Ve o kişi çok net bir şekilde Ali Yiğit’in kesinlikle kesinlikle arayan kişini de Muzaffer Tekin’in diğer avukatı olan Av. Engin Kadıgil olduğunu bizzat kendisinin yanında Av. Engin’in aradığını ve Ali Yiğitle konuştuğunu ifade etti. Nitekim Ali Yiğit’te burada huzurunuzda dinlenirken beni arayan Muzaffer Tekin vekili diye olaya girmişti. Bu sebeple ki, 85. celsede dinlendi Murat Özkan ben başından itibaren Ali Yiğit’le böyle bir görüşme yapmadığımı samimi olarak sizlere söylemiştim. Ve nitekim bu samimi beyanımda ortaya çıktı. Aksi olsaydı çok rahatlıkla size söyleye bilirdim. Ben bir sanık müdafii olarak diğer sanıklardan bir tanesiyle telefonda görüşebilirim. Özellikle avukatının bilgisi dahilinde görüşme yapabilirim. Meslek kurallarına aykırı değil. Burada asıl kurallara aykırı olan baskı tazik etmektir. Tavsiye ve telkinde bulunmaktır. Bunları yapmadığınız müddetçe bir başka sanıkla bakınız özellikle söylüyorum müdafiinin de bilgisi dahilinde görüşmeniz mümkündür. Ama ben görüşmediğimi ısrarla size söyledim. Telefon kayıtları da geldi. Ve nitekim Murat Özkan da net bir şekilde bu görüşen kişinin bizzat kendisinin yanında Av. Engin Kadıgil olduğunu beyan etti. Peki bu benim görüşmediğimi sayın savcılar bilmiyor muydu değerli başkanım, biliyordu. Telefon kayıtları hepsi elindeydi. Ben görüşmüş olsaydım benim iddianamemin hemen baş tarafına bunu koyacaklardı. Peki bunu neden doğru olarak iddianameye aktarmaz. Neden benim üzerimdeki o suç şüphesinin 85 celse boyunca devam etmesini isterler. Doğru mudur değerli başkanım bu ben 85 celse beyanımın doğruluğunu bekledim. Telefon kayıtlarının geldiğini sonradan fark ettim. Nitekim telefon kayıtlarında da bir telefon kaydımın olmadığı ortaya çıktı. Bu anlamda bunu şu açıdan arz ediyorum değerli başkanım, ben o gün ne dediysem odur onun ötesinde asla yalana müracaat etme ihtiyacı hissetmem. O gün de söyledim eğer telefon açtıysam açtım ama açmadıysam açmadım. Ve nitekim o toplantının da tamamen kendi bilgisi dahilinde asla benim talimatım olmaksızın sadece kişi geldikten sonra bana bilgi verdiğini ifade etti. Ama bunu 85 celse boyunca dinlemek durumunda kaldık. Kuvvetli suç şüphesi açısından bu bilgi ki, sizin yokluğunuzda bu ifade alınmıştır değerli başkanım bilgilerinize arz ediyorum. Çok küçük bir husus daha var değerli başkanım biliyorum vaktinizi alıyorum ama o da önemli çünkü “
Mahkeme Başkanı: “ benim vaktimi çok fazla alabilirsiniz de başkalarının vaktini alıyorsunuz yani. Biz onu biz hepinizi aynı ……”
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ doğrudur söylediklerimin hepsi şahsım açısından değil bu davanın çözümü açısından önemlidir değerli başkanım. Yani burada söylediklerim sadece şahsım değil davanın genel çözümü açısından da hepsi bir birinden önemli hadiseler bakınız Talip Karlıbel denilen bir kişi dinlendi. Nerede soruşturmada, Talip Karlıbel iki konuda beyanda bulundu hususiyetle söylüyorum değerli başkanım. Bir tanesi benim müdafiliğini yapmış olduğum Muzaffer Tekin’in uyuşturucu kaçakçısı olduğunu alman ajanlığını yaptığını ifade etmiştir. Ve nitekim bu ifadeden sonra tarikat ve iktidar basını maalesef öyle bir saldırı da bulundu ki günlerce Muzaffer Tekin’in uyuşturucu kaçakçısı ve alman ajanı olduğunu ifade etti. Ve ben o dönem de birçok davalar açtım. Ve o davalarda hali hazırda devam ediyor. Sonrasında ne oldu. Yeni bir belge gelmiş bu sizin belki ……. Değil değerli başkanım o bakımdan bu konuda konuşma ihtiyacı hissettim. Muzaffer Tekin’in dışında bir de benim Veli Küçük’ün Sevgi Erenerol’un efendim oradaki alman nasyonel sosyalist partiden bir takım yardımlar aldığımızı ifade eden bir beyanda bulunmuştu. Güya ben 25 bin euro almışım. Nitekim Sevgi Erenerol 50 bin euro, efendim Veli Küçük 3 bin euro gibi bir takım rakamlar yazıyordu. Bunların tespiti son derece kolaydı. Ve nitekim bu konuda yazmış olduğunuz müzekkerelere gelen cevapta hiçbir şekilde dışarıdan tek bir kuruş para almadığımız ortaya çıktı. Sayın iddia makamı bu ifadeyi aldıktan sonra dikkat ederseniz hiçbir araştırma yoluna gitmedi. İddianameye de koymadı. Ancak şu var ki Muzaffer Tekin konusunda aynı şahsın beyanında 26.6.2008 tarihinde iç işleri bakanlığı emniyet genel müdürlüğünden bir yazı geliyor değerli başkanım o tarihte henüz iddianame düzenlenmemiş ve dava açılmamıştı. Bu yazıdan birkaç satır okuyacağım bakınız nasıl haksızlık insanlar nasıl karalanıyor çünkü o dönemden bu yana belki yüzlerce yayın yapıldı. Muzaffer Tekin karalandı alman ajanı yapıldı uyuşturucu kaçakçısı yapıldı bir insan perişan edildi şahsiyetiyle kişiliğiyle oynandı. Buna iddia makamının müsaade etmemesi gerekirdi. Çünkü elinde doğru olan bilgi var. Bu doğru olan bilgiyi ceza muhakemeleri kanununun 160/2, 170/5 uyarınca iddianameye leh olan bir delil olarak koyması gerekirdi. Bırakınız lehe olan delili değerli başkanım doğruyu doğru olan bilgiyi koyması gerekirdi. Evet evet tanık bunu beyanda bulundu ama bunun karşılığında da gelen belge budur demesi gerekirdi. Hukukçu bunu yapar bunu yapmıyorsa o zaman burada her şeyi söylemeye her şeyi de dinlemeye mecburlar değerli başkanım. Onlar mecbur ediyorlar bu konuşmaları yapmaya bakınız diyor ki emniyet genel müdürlüğü daire başkanlığımız arşiv kayıtlarının tetkiki neticesinde tanık beyanında ve görüşme içeriğinde geçen uyuşturucu ticaretine ilişkin Türkiye genelinde her hangi bir soruşturma veya adli işlem yapılmadığı Almanya yetkili adli makamlarıyla bu konuda irtibata geçilmediği anlaşılmıştır diyor arkasından Almanya ya yazmış olduğu yazı cevabında da şunu ifade ediyor. Almanya irtibat görevlisinden 12.9.2007 tarihinde sadece polisiye kullanım amaçlı alınan cevabı yazısında ise Türk basınında Muzaffer Tekin isimli şahıs hakkında bir takım haberler ve bu haberlere bağlı olarak iddialar yer aldığı, bunun üzerine talep edilen bilgilere istinaden federal kriminal dairesi kayıtlarına bakıldığına buna göre Muzaffer Tekin isimli bir şahsın her hangi bir dönemde muhbir olarak görev almadığı, alman yetkili makamının beyanları bunlar polisiye kayıtlara göre Muzaffer Tekin ismini iki kez geçirdiği bunlardan bir tanesinin 1.1.1955 doğumlu Muzaffer Tekin gazetede yer alan fotoğraf ile kayıtlarda yer alan fotoğraf incelendiğinde bu şahsın söz konusu olmadığının saptandığı 3.2.1949 Erzurum doğumlu Muzaffer Tekin isimli şahsın bahse konu şahısla aynı olabileceği ihtimali bulunduğu ancak BKA’nın elinde bu şahsın fotoğrafı olmadığından kıyaslama yapılamadığı, akabinde bu iki kimlik bilgisi kodlu kayıtlar olarak tabir edilen sistemde incelendiği bu kayıtlarda Almanya’nın her yerinde polis birimleriyle çalışan yada çalışmış olan muhbirler yer aldığı ancak bu kayıtlarda da bu isme rastlanılmadığı bundan ötürü Muzaffer Tekin isimli bir şahsın her hangi bir dönemde muhbir olarak görev aldığı ihtimali dahilinde görülmediği son olarak gazetede bahsi geçen Annover eyaleti kriminal dairesinden konuyla ilgili yazılı bilgi talep edildiği anılan dairenin verdiği bilgi de aşağı Saksanya eyaleti kriminal dairesi şimdiye kadar Muzaffer Tekin isimli bir şahıs hakkında her hangi bir tahkikat yürütmediği ve Türk makamlarıyla bu konuda bir yazışma yapılmadığı. Aşağı saksonya eyaleti kriminal dairesinin değerlendirmesine göre 2002 yılında yürütülen bahse konu tahkikat 2007 yılında Türkiye’de bir gazetede konu edilecek kadar bir öneme sahip olmadığı 1972 doğumlu Muzaffer Tekin’in ikamet adresi kayıtlarına göre evli olup halen Annover kentinde yaşadığı gerek polas sisteminde gerek azere yabancılar kayıt daire sisteminde yukarıda belirtilen 1972 doğumlu Muzaffer Tekin’in adı geçtiği, Değerli başkanım hatırlarsanız burada Atilla Aksu dinlenmişti ve ondan ben bir karar almıştım. Muzaffer Tekin’e ait. O dönemde zaten Zekeriya Özle görüşmüştüm o bana bilgiyi vermedi. Siz kendi kaynaklarınızdan bulun dedi. Benim yaptığım da sadece adaletin sağlanması için o mahkeme kararının bulunmasıydı. Burada 3 tane Muzaffer Tekin geçiyor ama 3 Muzaffer Tekin’de huzurunuzdaki Muzaffer Tekin değil. İşte o adaletin sağlanması için yapmış olduğumuz gayretler maalesef burada şu davanın delili olarak huzurunuza getirilmiştir. Ama bir sürü insan karalanıyor. Evet Muzaffer Tekin şu yazıyla aklandı peki, ya bizim nasyonel sosyalist partiden aldığımız iddia edilen paralar iddia edilen o paraların alınmadığı hususu nasıl gerçeği ortaya çıkacak niye yazılmadı aynı şekilde neden alman makamlarından sorulmadı. Neden o sosyalist partiden bize her hangi bir para verilip verilmediği konusunda iddia makamı araştırma yapmadı. O bakımdan değerli başkanım istirham ediyorum lütfen şu karalamalara set çekiniz teşekkür ediyorum. “
Mahkeme Başkanı: “ çok çok kısa dediğiniz konuşma işte dediniz ya yani var mı başka “
Sanık Emin Gürses söz istedi verildi : “ sayın başkan sayın yargıçlar az önce avukat bey bir açıklama yaptı. Muzaffer Tekin için ben ifademde zafer kod adlı Muzaffer Tekin demişim bunun yalan demek suç değil demi mahkemede yani savcılar yalanlarını yalan koymuşlar yalandan şöyle üretmişler ben ümit Sayını kilisede gördüğümü söylemişim onu da yalan söylemişler Mehmet Ali Bey beni tanır. Yani bana böyle benle bir düşmanlığı da yok. Niye bunları yapmışlar ben diyorum işte polis yaptı bunları Mehmet Ali Bey bu işi görmedi diye bir de iddianamede ciddi faaliyet içindeymişiz üniversitelerde, ama ben dün sayın rektörümü burada dinledim soruda hiç duymadım ciddi faaliyetle ilgili benim ne ciddi faaliyetim var merak ediyorum bu ciddi faaliyetin ne olduğunu sayın savcılar bana söylesinler. Ben bir yıl dört aydır tutukluymuşum yeni şimdi farkına vardım kitapları bitirince beş ay kadar da oldu savunmamı yapalı, ben mahkeme deyince benim tanıdığım hakim savcı arkadaşlarım mahkeme deyince mahkemeye çıkarsın suçun varsa kanıt manıt bir haftada biter bu iş. Beş ay oldu savunma yapalı ne var ben merak ediyorum. Bilmeden bir şey yaptım da siz biliyorsunuz da benden mi gizliyorsunuz. Beni o kadar sevmeyin söyleyin bana, ama emniyet bir şeyin peşindeyse mit bir şeyin peşindeyse istihbarat daire başkanı benim burada durmamı istiyorsa benim bildiğim Köksal başkan böyle şeye yok vermez. Sürmene’den sizi tanıyanlar var. Böyle şey mümkün değil diyorlar. Niye duruyorum burada ben bana söyleyin bir şey varsa. Şimdi Ümit Sayınla konuştum yavaş yavaş söylüyor, neler olduğunu Zekeriya bey çağırmış Emin hoca hakkında bilgi ver diyor o onun başka bağlantıları vardır diyor bulamıyoruz ama vardır mutlaka bir şey diyor. “
Mahkeme Başkanı: “ ne zaman çağırmış “
Sanık Emin Gürses : “ Ümit hoca gitti işte birkaç gün evvel. Avukatsız görüşmek istemiş onunla, avukatsız görüşme yapmışlar. Ümit hocaya Emin hocanın bu Mustafa yarbayla ne bağı var demiş. Bombalarla bağı var mı? bana bütün tutuklanmadan 3 gün evvel 3 tane hakim bir kaymakam dersime geldiler. Böyle benim dersimi dinlemeye benim Karınt işuz in politiks diye bir dersim var yani uluslar arası güncel sorunlar diye çeviriyor Türkçeye böyle çok sohbetli bir derstir. Güncel konuları tartışırız. Bütün böyle mülki amirler emniyet amirleri hakim savcı arkadaşlar gelirler sohbet veririz derste bu derse Mustafa Yarbayda gelir Faruk paşa da gelmişti. Tugay komutanı. Şimdi ben ya öğretim üyesiyim ben öğretim üyesiyim ben YÖK’e tabiyim. Yani şimdi mahkemeler benim YÖK’le ilgili faaliyetlerimden dolayı 2003 de yaptığım ayaklanmaya tahrikmiş. Şimdi Ümit Sayın’a diyor ki var Emin hocada bir şey vardır mutlaka. Bu kadar televizyonlara konuşuyor bu diyor. “
Mahkeme Başkanı: “ Ümit Sayın döndükten sonra mı bunları anlattı size “
Sanık Emin Gürses :” tabi ilk Ümit Sayın böyle pek konuşmaz. İlk gün geldi ya bana şeyi sordular diyor bu beyin kontrolünü sordular diyor. Haşıloğlu da merak ediyormuş beyinle bu Malatya’daki cinayetleri Ümit Sayın organize ediyormuş ya, Ümit Sayın beyin kontrolü yapacak. Ümit Sayın kendi yatağının altını kontrol edemiyor. Sayın başkanım Ümit Sayın Üzeyir Garih’i beyinle Amerika’daymış oradan beyinle kontrol ederek öldürtmüş. Bunlara inanıyorlar Ümit Sayın anlattı bunları. Ama Ümit Sayın’ın şeyini sevmiş ya, bırak bu Atatürkçülük matatürkçülük ona ya bırak liberal miberal ol bak böyle daha iyi olur. Şu Emin hoca hakkında bize biraz bilgi ver. “
Mahkeme Başkanı: “ kabul etmiş mi, Ümit Sayın “
Sanık Emin Gürses : “ etmemiş ne bilecek ki ne bilgi var ki verecek ben de gizli bir şey yok ki, cinsel faaliyetlerim bile internette. “
Mahkeme Başkanı: “ kendi kendi hakkındaki telkinleri kabul etmiş mi “?
Sanık Emin Gürses : “ bilmiyoruz Ümit hoca böyle şeyleri konuşmuyor. Yavaş yavaş şimdi bana dedi ki, artık beni savcı beni bırakır her halde dedi. Ha demek ki bir şeyler var bilmiyoruz. Çünkü çocuğun aklı gitti burada akıl sağlığı gitti. Türkiye’nin en zeki öğrencilerinden biriydi. Tıp fakültesine 1. dereceyle girmiş 1. dereceyle bitirmiş. Sayın rektörümde söyledi Amerika özellikle bunu çağırmış. Çocuk gitti şimdi tavana bakıyor. Temizliğini ben yapıyorum yani felaket bir durumda çocuk. Şimdi bu çocuğun zaafını kullanmaya çalışıyor Zekeriya Öz. Bana Zekeriya Özün bir düşmanlığı olabilir. Çünkü Zekeriya Öz benim Avrupa dan bana kız çocuklar e mail gönderiyorlarmış bize bir makale yaz diye. Bana diyor ki sen bunlarla yatıyor musun? Bunu Zekeriya Öz soruyor. Bu memlekette savcılık hakimlik ayağa mı düştü. Ben böyle savcılık hakimlik görmedim. Şimdi ondan bilgi alıyor. Ne yapmışlar bir de onu da Ali Kutlu’dan dinleyelim. Edirne de cezaevindeyken Edirne miydi? Çocuğun bir tanesine aklına mı girmişler ne yapmışlar ilhan Selçuk’a suikast düzenlenecekmiş bir de benim adımı bilmiyor çocuk ama telefonumu biliyor. Bu telefonu arayın talimatı oradan alacaksınız. Şimdi amaç nedir yani Emin Gürses’in adı dolaşsın. 12. mahkemedeymiş bu adamın yargılanması, fakat sonradan her halde ben yalan yazdım diye Ali Kutlu onun haberi var dilekçe vermiş ben bunları iddianameye baktım telefonu buldum yazdım çocuk adımı bilmiyor ama adımı yazmış. Şimdi bunları dinleyerek beni burada tutuyorsanız benim şikayetim yok dururum ama sayın başkanım mahkemelerde burada hukuk fakültesinden çocuklar geldiler. Hukuk fakültesinden hepsi üniversite döneminde konferanslarına gidip bunlara ders anlattığım terör konusunda ders anlattığım çocuklar, diyorlar ki hocam sen bu terör örgütünü bulamıyorsan bu savcılar nasıl bulmuş. Ömrümü bu işlerde geçirdim ama şimdi Ümit Sayının zor durumundan faydalanmak işte bilmem burada bazı genç çocukların zor durumundan faydalanarak Emin Gürses’i biraz daha burada nasıl tutarız. Öyle diyormuş burnunu biraz daha sürteceğim diyormuş. Ya benim burnumu sürtmekle cenabı Allah herkesin burnunu öldükten sonra sürtecek burnum sürtülmeyecek diyen bir adam yok bu dünyada. Ama yani Ümit Sayın’ın bu zaafından yararlanarak Ümit Sayın’ın o zor durumunda aman işte belki beni bırakırlar. Bana dün akşam diyor ki artık beni savcı ister diyor tahliyemi diyor. Şimdi sayın başkan ben merak ettim ben şimdi düşündüm de ben beş aydır savunmamı bitirmişim bir şey varsa bana Allah rızası için söyleyin. Deyin ki sen senden bir adam olmaz profesör olmuşsun ama bir bok olamamışsın deyin bana ben de öğreneyim. Bir şeyim varsa bana söyleyin Haşıloğlu da beni tanır söyleyin. Bir şeyim var mı benim. Ne yapmışım bir yerleri mi bombalamışım. Yani İsrail’in aleyhine konuşmuşum. Başbakan da konuşuyor. O ayrı bir davadır İsrailliler beni dava etsin. Bakın Makariyos aleyhinde konuştum ben Kıbrıs Rum kesimi beni dava etti. Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Rum kesimini tanımadığı için dava düştü. Ama şimdi ben burada duruyorum savunma yapmışım şimdi fark ettim. Beş önce savunma yapmışım ama birilerinden bilgi alıp Emin Gürses’in burada burnunu biraz daha sürtelim demenin ne anlamı var. Yani benim burnumu sürtmekle Zekeriya Öz ne fayda sağlayacak. istihbarat daire başkanlığı için ben ne demişim. Trabzon da bu Hrant Dinkin öldürüleceğini herkes biliyordu. Kahvelerde konuşuluyor şimdi burada bir kitap gördüm, Hrant Dink cinayeti diye. Diyor ki emniyet 12 ay evvelden biliyordu diyor olayı diyor. 12 ay evvelden biliyordu emniyet Hrant Dinkin öldürüleceği planlanmış. Ben demişim ki vatan gazetesinde 3 ay evvelden Hrant Dinkin öldürülme planları yapılıyor. Trabzon da kahvelerde konuşuluyor bu alperenler ocaklarında bu adamı korumaya alın Valiliğe gitti çocuğu haşlamışlar kovmuşlar. Şimdi biz üzüntümüzü belirttik sayın savcılık makamı diyor ki dezenformasyon yapıyor Allah bir diyoruz olmuyor. İki desek cehennem var ne yapalım. Tahliye edecekseniz bizi edin teşekkür ederim. “
Sanık Aydın Yüksek söz istedi verildi : “ sayın başkanım daha evvel istemiş olduğunuz Giresun’daki dosya gelmiş az önce bir iki saniye bakabilme fırsatı buldum. Silahla ilgili enişteme gerekli ceza verilmiş 7,65 silah, bana ait olmadığı halde o silahtan iddia makamı iddianamede beni müsebbip tutmaya çalışsa da aksilik ya o silah da kaybolmuş emniyette veya savcılıkta silahta yok ortalıkta. Kesinleşmiş bir mahkeme kararı var ama ortada bir silahta yok. O 7,65 tabanca yüzünden 4 tanede fişeği var bu 7,65 tabancanın ya, hepsini bir adama sıksanız adamı öldürmez bir kere yedi sülalem işlem gördü burada 4 tane tabancayla veya birer ikişer tabancayla yakalanan insanlar tahliye oldu. 24 ay temiz olarak bitti sayın başkanım. 25. aya giriyorum yani ceza infazına göre ayları 30 sayarsak 3. yılımın içindeyim. Şimdi Sulhi hocamın talabesi olma şerefine ulaşmış birisiyim. Onun güzel bir anlatımı vardı bize. Çocuklar bir olay varsa olayın tarafları vardır. Tarafların olduğu yerde olayda varsa eşitlikten bahsedilemez. Muhakkak bir kaybeden bir kazanan vardır. Şimdi ben açıkça kaybetmişim efendim bu olayın kazananı kim. Evimi kaybettim barkımı kaybettim çoluğumu kaybettim çocuğumu kaybettim paramı kaybettim itibarımı kaybettim şerefimi kaybettim. Kim kazandı efendim burada beni niçin tutuyorsunuz sayın başkanım gizli belge, her tarafı gizli olsa ne olur sayın başkanım beni nasıl müsebbip tutarsınız bundan ben temin mi etmişim bunu, hayır. Kimin gizli belgesi bu, sahiplerinden sorun müsebbiplerinden sorun niye benden soruyorsunuz. Ben bu belgeyi temin etmek için birine gidip para mı vermişim veya birinin evinden mi çalmışım. Birinden zorla gasp mı etmişim. Mağdur olduğum bir konuda çoluğumun çocuğumun rızkının peşinden koşup hakkımı aramaya çalışmışım. Devletime ulaşmaya çalışmışım. Devletim benim ocağımı söndürdü sayın başkanım. Allah’ınızı severseniz artık başka bir şey diyemiyorum. Bir Allah kaldı beni bırakın benden ne istiyorsunuz sayın başkanım. Saygılar “
Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi :” sayın kemal beyin konuşmasından bir söz hakkı doğdu. Şimdi bu belgeyle ilgili yani benim alman ajanı olduğum veya uyuşturucu ticareti yaptığım savcılar mani olmuyor. Bu işi yapanlar savcılar başkanım. Şimdi Danıştay hadisesi oldu Muzaffer Tekin’i aldılar tertemiz çıktım. İkinci sefer aldı nasıl aldı, biraz önce avukat bey diyor ki bombalara hurda dedi diye Muzaffer Tekin Oktay Yıldırım çöplükten aldım dedi Muzaffer Tekin’e alma yakalama gerekçesi, hâlbuki ben size takdim ettim önümde gazete gazeteciler geldi bakıyorum, Oktay Yıldırım da çıkan bombalar bu bombalar buysa ki, Oktay Yıldırım da çıkan bunlar diyorum hurda başlık kısmı yok, imla hakkkı yok. Üstelik de diyorum Oktay Yıldırımın bombaları çöplükten bulduğuna inanmıyorum. Çünkü ben Danıştay hadisesinde alındım. Söylemediğim şeyler basında söylemişim gibi yansıtıldı. Gizlilik varsa bunlar bunu nerden biliyor diyorum. Şimdi bunu yapan iddia makamı yine geçen gün bir şey okuyorum Teoman Ekşioğlu diyor ki iddianamede Muzaffer Tekin’in bürosunda toplantılara katıldım. Ya bu Teoman Ekşioğlunu bir defa gördüm ben bir veya iki karşımda stajer avukat ne toplantısı oldu, iddia makamı diyor ki toplantı ne siz yoktunuz. Ben gerekli cevabı verdim. 80 yaşında hocam gelmiş orası bizim için harp okulu orası anıt kabir orası komando tugayı, biz diyor bunları yaşıyoruz orda. 80 yaşında hocam bürüm da gelip terör örgütü üyesi olarak şey yapmıyor o ortamda bulunmuyor. Geçmişteki anılarını tazeliyor. Toplantı ne, Teoman Ekşioğlu’nun orijinal şeyini çıkarttırdım ifadelerini, diyor ki ben diyor Alpaslan Arslan’ı hiç Muzaffer Tekin’in bürosunda görmedim. Artı diyor bürosuna birkaç defa çay içmeye gittim. Bunu kim yapıyor iddia makamı yapıyor. Bir tek sayfa Ergenekon lobi belgesi yok Muzaffer Tekin’de ve başlangıçta da siz ifadeleri takip ettiğiniz zaman söylemiyor. Ama ilerde örgüt yöneticisi olacak ya üst düzey Ergenekon lobi belgesi olması lazım. Sonra getiriyor sıkılmadan Ergenekon lobi belgesi var diyor. Şimdi 24 ağustos 2007 de ben alındıktan 2 ay sonra 14 ağustosta sabah gazetesinde bu Talip Doğan Karlıbel’in benim hakkımdaki ifadesi çıktı. Kim bu Karlıbel Almanya ya soruluyor. 97 yılına kadar esas ajan o alman istihbaratı kullanmış 97 yılında bitmiş görevi. Ama burada hala birileri kullanıyor onu. Gazeteye haberi yapıyor. Peki, 97, 2006, 2007 de yapılıyor bu haber aynen gazetedeki şeyin savcılığın referansı da diyor ki gazete haberi medyada çıkan insan hayatı bu kadar ucuz mu sayın başkanım. Zekeriya Öz için 8 ay önce çıktı bir yayın kuruluşunda Çine dek bir sürü şeylere karışmış olumsuzluklara karışmış. Peki bunun hakkında siz bir suç duyurusunda bir tahkikatta bulundunuz mu bir inceleme yaptınız mı asrın davasını yürüten savcının karışmadığı iş kalmamış. Ondan rüşvet istemiş onu gasp etmiş onu yapmış bunu yapmış. Şimdi buna inanmak mı lazım medyada çıktı diye. Biz bu davaya böyle geldik sayın başkanım onu Av. Kemal beyin söylediği gibi bizzat savcı iddia makamı Muzaffer Tekin’e suç yapıştırmak şaibeli olarak toplum önünde illegal işlere karışmış göstermek için. O koydukları kağıdın hiçbir ben de şeyi yok başkanım. Ama biz mücadele ediyoruz. Ama o pisliği koyanlar ömür boyu taşıyacak ben lekelenmedim. Herkese attılar. Bugün en üstten en alta kadar toplum içinde hürmetle anılan itibar gören insanlar bir yerde geliyor karalanmak isteniyor. Önemli olan o eylemin içinde olmamak. Ben yine arz ediyorum, ben iddia makamından çok temizim başkanım. Arz ederim. “
Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi :” sayın başkan sayın profesör Emin Gürses’in verdiği bilgiyi tamamlamak için söz aldım yoksa söz almayacaktım. 26 Mayıs 2009 günü doç. Ümit Sayın savcılığa davet ediliyor. Avukatı Gönenç Laçin ifadede bulunmak için başvuruyor fakat Zekeriya Öz tarafından biz özel bir şey konuşacağız denilerek kabul edilmiyor. Kapının dışında kalmak zorunda kalıyor. Ümit sayın biz yemek yerken geldi ve bana şunu söyledi, savcı Zekeriya Öz bir uzaktan kumandayla cinayet işletir mi bu konularda senin bilgine başvuruyoruz. İkincisi İşçi Partililer içerde ne yapıyorlar toplantı yapıyorlar mı ne gibi faaliyette bulunuyorlar. Hangi insanlarla konuşuyorlar vs. şeklinde sorular sormuş. Tabi ben ne cevap verdiğini kendisinden talep etmedim şimdi mahkemeye arz ediyorum savcılığa bir yazı yazılmasını 26 mayıs günü ümit Sayından alınan ifadenin bir tutanağının mahkemeye gönderilmesini bir, iki, Ümit Sayın’ın aynı zamanda mahkemede bu konuda sorgulanmasını talep ediyorum. Çünkü ceza yargılanması sözlü olduğuna göre ve aleni olduğuna göre ve bizim bilmemiz lazım. Ha, şunu da ekleyeyim yani savcılık makamı merak ettiği için biz işçi partisi olarak mücadelemizi faaliyetlerimizi her yerde hapishanede her alanda girdiğimiz her yerde sürdürürüz burada da devam ediyoruz. İşçi partisinin buradaki üyeleri mücadelelerini faaliyetlerini bir örgüt disiplini içerisinde örgütlü olarak sonuna kadar disiplinli olarak sürdürmektedirler bunu da savcıların ve sayın mahkemenin bilgisine sunuyorum. “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi :” efendim bildiğiniz gibi bu Osman Yıldırımın gizli tanık 9 ismi altında alınan ifadelerinin bir kısmı bize verildi bir kısmı bize verilmedi. Sizin takdirleriniz doğrultusunda ben şimdi 2. iddianameye ilişkin ekleri incelerken Antalya il emniyet müdürlüğünden gelen bir yazıya rastladım. Burada diyor ki gizli tanık 9 ‘un beyanlarında Osman Gürbüz’ün Antalya ili Kemer ilçesinde barcı Kamil isimli şahsı öldüren şahıs olduğu ancak Osman Gürbüz’ün suçu Tarkan Güneş ve diğerlerine attığı şeklinde Antalya emniyet müdürlüğünün bir yazısı var. Bunu savcılık makamı soruyor oraya ve Antalya emniyet müdürlüğü cevap veriyor. Şimdi ben Osman Gürbüz’ün, Osman Yıldırımın gizli tanık sıfatıyla alınmış olan beyanlarına, bize dağıtılan kısmına baktım bizde böyle bir bilgi yok. Yani bizden saklanan kısım. Çünkü hepsi verilmedi sizin takdirinizle bizden kısım 2. iddianamenin eklerinde karşımıza çıkabiliyor. Bakın burada diyor ki, bağcı Kamil isimli şahsı öldüren şahıs Osman Gürbüz’dür demiş Osman Yıldırım ve bu yazışmalara konu olmuş. Şimdi siz bunların gizli olduğu gerekçesiyle soruşturmaya dahil edilmeyerek bize dağıtmıyorsunuz önce savcılık bir kısmını sonra siz denediniz fakat biz bunları 2. iddianamenin eklerinden okuyoruz. Buradan mı okumamız gerekiyor. Osman Yıldırımın beyanlarını bizim 2. iddianamenin eklerinden mi ulaşmamız gerekiyor. Yarın öbür gün Osman yıldırım artık bu davanın sanığı gelecek ve bizim müvekkillerimizin arasına oturacak sanık olarak oturacak ve biz hali hazırda bir sanığın beyanlarının bizden saklanır vaziyette olacak yani o olacak bir sanığın beyanlarını diğer sanıktan saklıyor pozisyonda olacaksınız her halde. Çünkü bu konuya ilişkin her hangi bir karar almadınız. Osman yıldırımın birleştirilme kararı verilmiş olmasına rağmen biz hala bu dosyanın sanığı olan Osman Yıldırımın beyanlarının tamamına ulaşamamış durumdayız. 2. iddianamenin eklerinden bulabildiğimiz kadarına her halde ulaşacağız. Çünkü böyle beyanlar gizli olduğu gerekçesiyle bize verilmedi. Ama şu an basının eline “
Mahkeme Başkanı: “ bu kararın gizlilikle ilgisi yok onun sadece bu dosyanın sanıklarıyla ilgili olan ne varsa size verildi. Hiçbir tanesi bir kelimesi bile sizden gizlenmez. O konuda müsterih olun . “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” ama bu dosyanın sanığı şu anda Osman Yıldırım. “
Mahkeme Başkanı: “ sizin dosyanızın bu dosyanın sanıklarını ilgilendiren her şey bütün beyan belgeler hepsi size verildi. O konuda hiç meramınız olmasın bak diyorsunuz o Antalya da falan bir şey diyorsunuz yani “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” ama Osman Yıldırım şu anda bu dosyanın sanığı değil mi “?
Mahkeme Başkanı: “ Osman Yıldırım şimdi sanık “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” iyi de eklerle beraber bunlar yayınlanıyor. “
Mahkeme Başkanı: “ avukat hanım avukat hanım şu anda birleşen birleşen dosya sanığı “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” o zaman her halde birleştirme kararıyla beraber diğer sanığın ifadelerinin de tarafımıza verilmesine karar verilmesi gerekirdi. Çünkü yarın öbür gün sorgulayacağız. “
Mahkeme Başkanı: “ artık onu o zaman şey yapacağız. Yani sizin o talep ettiğiniz size verildiği tarihte dosyamızın sanığı değildi artı dosyamız sanıklarıyla uzaktan yakından o bölümün hiç ilgisi yoktu bu nedenle verilmedi. “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” şimdi o zaman bu takdirde benim sanığın tüm beyanlarını tarafımıza verilmesi hususundaki talebimi “
Mahkeme Başkanı: “ zaten ikinci şey de var dediniz hepsi. “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” yok hayır ben eklerden buldum bunları. “
Mahkeme Başkanı: “ yok yok ikincisinde ikinci iddianameden bahsediyorsunuz dediniz “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” hayır hayır ben emniyet müdürlüğüyle yapılmış bir yazışmada görüyorum bunu basından da okuyoruz. “
Mahkeme Başkanı: “ siz talebinizi zapta geçirin “
Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük :” tamam, talebim Osman Yıldırımın tüm gizli tanık 9 ismiyle alınan beyanlarının tarafımıza verilmesi “
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi verildi : “ gün taleplerinin genel yoğunluğunda ben talebimin süresini kısmak suretiyle genel döngüde ortalama makul bir süreyi yakalayacağız mahkemenizin de uyarısı o yönde daha önce çok uzun “
Mahkeme Başkanı: “ müvekkiliniz zaten sizin hakkınızda biraz biraz …….”
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın :” evet ben de ondan dolayı kısarak genel döngüyü evet efendim yakalayacağız. Daha önce uzun bir şekilde Kuvai Milliyenin bu dosyaya 1536 sayılı dosyaya nasıl adapte edildiğini anlatmıştım. Hatta iki defa tekerrüre de düşmek durumunda kalmıştık o meseleyle ilgili. Şimdi efendim onunla ilgili son efendim sizden bir talepte bulunduk ve bu talebe istinaden 23.4.2009 tarihinde terörle mücadele şube müdürlüğü bir üst yazısıyla bize 6 klasör evrak yolladı. Yolladığı bu 6 klasör evrakta 1536 sayılı dosya ve bu dosyayla bağlantılı dosyaları da istemiştik tüm bağlantılı dosyalara ait evrakı yolladı. Yani terörle mücadele şube müdürlüğüyle İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı arasındaki yapılmış olan bu soruşturmanın başındaki bütün yazışmalar şu an dosya içerisine geldi. Ben bunları 6 klasör evrak tek tek teknik geçeyim efendim. Tutuklandıkları tarihten 2 gün öncesine kadar ilk yazı terörle mücadele şube müdürlüğüne sayın savcılığın göz altına alınmaları yazısı bunun dışında terörle mücadele şube müdürlüğü bünyesinde Kuvai Milliye ile ilgili yapılmış tek satır çalışma veya karşılıklı yazışma sayın savcılıkta yok. 6 klasör evrak dosyamız ekinde. Oysa o ayrıntılı açıklamamız içerisinde bir evrak göstermiştim ben 26 Aralık 2007 tarihli evrakta sayın Mehmet Ergül ilk 360 sayılı dosyanın hazırlık dosyasının savcısı şöyle bir tutanak tutmuşlar. Bu soruşturmada ismi geçen Mehmet Karadağ’ın aşağıda isimleri yazılı diğer şüpheliler hakkında başsavcılığımızın 1536 sayılı soruşturma sayılı dosyasıyla terörle mücadele şube müdürlüğü koordinesinde soruşturma yapılmakta olduğu anlaşılmıştır diyor. Bir toplantı yapılmış toplantıdan bahsediyor ya bir evrak görüldü, sayın savcı bunu yaptı, ya kendisine bu şekilde bilgi verildi ya da olmayan belge ve bilgilere dayanarak sahte bir tutanak tanzim edildi. Bununla ilgili ben mahkemeyi bu yönüyle meşgul etmeyim yani bununla ilgili suç duyurularını sayın mahkeme üzerinden ağırlıklı olarak yapmaktan daha ziyade bireysel olarak yapacağız. Ama sorun şu, Kuvai Milliyenin 1919 un bu davaya net bir şekilde savcı değiştirmek suretiyle adapte edildiği ortaya çıktı. Mehmet Ali Gül hatırladığınız üzere efendim organize suçlar şube müdürü o tarihte soruşturma ve operasyon talimatı istediğinde bu operasyon talimatını vermeyen savcı vermediğinden dolayı adalet bakanlığından 3 defa durum sorulan dosya bu dosya şimdi 6 klasör evrak dosya içerisine önünüze geldi. Teker teker hepsini inceledim. Bir sayfa atlamaksızın. Bir tane Kuvai Milliye ile tem arasın da bir yazışma yok efendim. Kuvai Milliye konulu hiçbir yazışma yok. Yani 1919 bir diğer Kuvai Milliye ile ilgili bir iki yazışma var. Ama 1919 Kuvai Milliye ile ilgili bir yazışma hiçbir yazışma yok. Yani bu belge sahte. Ya sayın savcı aldatılarak sahte belge tanzim edildi. Ya da sayın savcının da dahiliyle sahte belge tanzim edildi. Bildiğiniz üzere burada ilk daha duruşmanın başlarında bir kısım vasıta sanıklar olduğunu bir sayısal çoğunluk oluşturulmak suretiyle ve dosyaya ilave ek anlamsız hacimler oluşturmak suretiyle yargılamanın ve davanın anlaşılması sürecini sizler tarafından uzatılmaya çalışıldığına ilişkin bir soruşturma gayreti olduğundan bahsetmiştim. Kuvai Milliyenin bu davaya eklenmesi de kişisel kanaatim o ki, bu gayret muvacehesinde dolayısıyla ceza muhakemeleri usul kanunu 10/3. maddesi uyarınca malumunuz olduğu üzere esasa girildikten sonra davaların ayrıştırılması ve birleştirilmesi ayrıştırılan davalarda aynı mahkemede görüle biliyor. Bu konuda daha önce verilmiş mahkemenizce ret yönünde ara kararlar var. Ancak ortaya çıkan yeni delil durumu da dikkate alınarak daha önceki ara kararlardan rücu edilmek suretiyle Kuvai Milliye 1919’un yargılama evrakının bir kül halinde bu dosyadan ayrılmasının hukukun gereği olduğu inancındayız efendim bu birinci talebimiz. Talep çok uzundu ben özetleyerek gittim. “
Mahkeme Başkanı: “ teşekkür ederiz “
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın :” estağfurullah efendim, ikinci yine kısa bir noktamız var. 6 adet malumunuz olduğu üzere mitten CD gelmişti. Bu 6 adet CD’den bir adedini sayın naip hakimimiz tarafından çözümleri yapıldı bilirkişi marifetiyle ve bize verildi. Efendim 5 adet DVD diyor mit DVD’ye çekerek yollamış ama o CD’lerin gittiği tarihte zaten dünyada ve Türkiye de DVD yok. Dolayısıyla aslında bunlar 5 adet CD yani 5 adet CD bilgisayara taktığınızda yaklaşık 3 saat içerisinde incelene bilecek bir evrak olmasına rağmen 23,2 de sayın naip hakimimize teslim edilmiş 3 aydır bunun çözümünü alamadık. 3 ay bir süre oldu. Onunla ilgili ben sayın naip hakimimize de sorduğumda sayın üyenin diğer üyenin de bir inceleme yaptığından bahsetti bana ama bu 3 aylık süre ciddi uzun bir süre biz bunu şu sebeple talep ediyoruz. Tuncay Güneyin daha önce ayrıntılı anlatmıştım. 2008 ve 2001 mülakatları arasında bir değişim var diye bunlar bir birinin aynı mülakatlar yazı karakterleri değiştirilmiş mülakatlar diye bizim son ve tek umudumuz mit CD’si içerisinde bu mülakatının asıl metninin olacağına ilişkin bu sebeple bunun ivedileştirilmesini istirham ediyoruz mahkemeden efendim. 3. noktada şu tezle anti tezin çarpıştığı yerden bir, tezle anti tezin çarpıştığı yerden bir senteze ulaşılır. Tezin tarumar edildiği yerde anti tezi yargılamanın konusu yapmak mümkün değildir. bu yargılamanın 1. iddianame aşamasındaki temel iddiası ve tezi bizatihi sanıklar tarafından müdafaadan daha etkin bir surette tarumar edilmiştir. Hakkın tecellisi elbette ki ilahi kudretin takviyesi ve vicdanların gereğidir. Mahkemeler yasaları uygulamakla yükümlüdürler. Bu konuda davanın gerilimlerinin ötesinde hukukun soğuk mantığıyla tahliye hususunu bir daha düşünmeniz gerektiğini ve bu konuda yeni bir takdir oluşturmanız kanaatiyle saygılar sunuyorum efendim. “
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Gönül Kerinçsiz söz istedi verildi :” efendim iddia makamının müvekkilim hakkındaki iddiaları konusunda ilk günden beri satır satır cevaplandırmaya bu konudaki delillerimizi toplamaya çalışıyoruz. Biliyorsunuz ki gelen deliller iddia makamını değil bizim savunmalarımızı doğrulamaktadır. Bu sebeple müvekkilimin bir saniye bile burada tutulması için bir sebep göremiyorum. Bihakkın tahliyesini talep ediyorum efendim. “
Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı söz istedi verildi :” efendim Manisa barosu tarafından bu dava ile ilgili rapor düzenlemesi amacıyla Av. Murat Avcı ve Av. Cihan Şahyar gözlemci avukat olarak görevlendirilmiştir. Bu hususun zapta geçmesi için özellikle söz almak istedim. Bu hususu zapta geçirmenizi talep ediyorum. “
Sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi Partililer müdafii Av. Osman Aydın Şahin söz istedi verildi: “ sayın başkan Mehmet Adanan Akfırat’la ilgili olarak tahliyeye yönelik talebimi arz edeceğim. Sayın başkan müvekkilim 15 ayı aşkın süredir tutuklu. Tutuklanmasına temel olan delil Tuncay Güney mülakatında ismi fazla geçen kişilerden birisi olmasıdır. Ev aramasında ortaya çıkan ve delil olarak konan belgeler 24 başlık altında müvekkilim tarafından tek tek irdelendi ve kanıtları ile savunmasında şubat ayı başında sizlere takdim edildi. Bu iddia olunan müvekkilimle ilgili iddia örgüt üyeliği ve bu örgüt hiyerarşisi içinde disiplini katı disiplini içerisinde raporlar hazırlamak ve örgüt yönetimine sunmak olarak görevi tanımlanan müvekkilimin o rapor dediği denilen belgelerin tamamen gerek aydınlık dergisinde gerek aydınlık gazetesinde gerekse 2000’e doğru dergisinde yayınlanmış veya kitaplaştırılmış kitap haline getirdiği yazdığı kitapların belgeleri olduğu kanıtlarıyla takdim edildi. Şimdi müvekkil 7 aylık sürede yargıç kararına çıkmak için bekledi. Bağsız olarak huzura alındı. 3,5 ay burada sorgu sırasını bekledi. 3,5 ay sonra gelen somut olmayan akla aykırı bilimsel olmayan 5 duyuya hitap etmeyen tüm delilleri somut akla uygun elle tutulan gözle görülen 5 duyuya hitap edilen savunma belgeleriyle çürüttü. Şimdi ve üzerinden 4 aylık bir süre geçti bu süredir gerek bizler gerekse kendisi çok kez tahliye talebinde bulundu. Butad gerekçelerle bu tahliye taleplerimiz reddedildi. Ancak şimdi 3 mart 2009 tarihinde mit eski müsteşarı Şenkal Atasagun ile ilgili olarak işçi partisinin yaptığı şikayet üzerine açılan soruşturma ve bu soruşturmaya bağlı olarak başbakanlıktan istenen izne verilen yanıt, müvekkilimle ilgili tutukluluk halinin devamını gerektirir hiçbir noktanın kalmadığını göstermesi bakımından o belgeden belli bölümleri okumak ihtiyacı hissediyorum. 24 nisan 2009 tarihli belge bahse konu mektup ekindeki CD’lerde yer alan Ergenekon lobi projesi ve diğer belgelerin yanı sıra bu belgeler iddianamede Ergenekon’un temel belgeleri olarak nitelenen belgelerdir. Diğer belgelerin yanı sıra Tuncay Güneyin iddialarının dikkat çekici bulunduğu ancak bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi edinildiği, şimdi bu belgelerde bir bilgi kirliliği yaratıldığı ve propaganda amacı taşıdığı başbakan imzasıyla tasdiklenen mitin yazısından alıntıyı almış başbakanlık müşavirliği bu yazısında tasdiklenen bir belge bu devamında, devamında bilgi notu belgelerle ilgili bilgi notunun izahı yapılırken 2003 yılında hazırlanan çalışmanın özeti niteliğinde olan bilgi notunun ise yukarıda belirtilen hususların devam ediyor olması sebebiyle 2006 yılında başbakana ve genelkurmay başkanlığına tekraren sunulduğu, yani bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda devam etmekte halen de devam etmekte iddianameyle. Devam ediyor, söz konusu CD’lerdeki iddialarla ilgili olarak mit müsteşarlığınca düzenlenen şemanın ayrıca anılan bilgi notundaki hususların mit müsteşarlığı tarafından her hangi bir yargı organına intikal ettirilmediği yani, bir delil vasfının bulunmadığı tespiti yapılarak yargıya da intikal ettirilmediği. Şimdi 2003 den sonra bilgi kirliliğinin ve maksatlı propagandanın devam ettirilmesi nedeniyle tekraren başbakanlığa verildiği söylenen bu bilgi notlarından bahsediyoruz. Şimdi sayın başkanım sizler hukukun da namusundan sorumlusunuz. Bilgi kirliliği ve propaganda maksatlı bir belgeler dökümünü bir mülakatı hukuki değer atfedip burada tutuklu kalmasına göz yumamazsınız. Hukuk adına buna göz yumamazsınız kaldı ki, mitin bu CD ve ihbar notundaki belgelere dayalı olarak yaptığı şemayı açıklamaz iken şemada yer alan şahsiyetlerin kişilik haklarına atıfta bulundunuz. O kişilik haklarının zedelenmemesini en temel kişilik haklarından olan özgürlük hakkı özgürce yaşam hakkı o şemaya ve maksatlı propagandanın ve bilgi kirliliğinin ürünü olan belgelere bağlı olarak müvekkilim tutukludur. Bihakkın tahliyesini talep ediyorum “
Mahkeme Başkanı: “ bir kısım sanık ve müdafilerinin dün ve bugün vermiş olduğu bazı beyan ve talepleri içerir dilekçeleri incelendi. “
İddia makamından soruldu,
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :” Bir kısım sanıkların yazılı taleplerine ilişkin olarak görüşümüz; Sanık Bekir Öztürk’ün; Eşya iadesi talebinin bu aşamada reddi ile hüküm ile birlikte karara bağlanmasına, Sanık Fikret Emek’in; Talebi kabul edilerek, Eskişehir ve Ankara illerindeki kendisine ait adreslerde yapılan arama işlemlerine ilişkin kamera ve fotoğraf çekim kayıtlarının, bu aramalara ilişkin olay yeri tespit tutanaklarının, aramada elde edildiği ileri sürülen suç unsuru eşyalara ilişkin görüntü kayıtlarının İstanbul ve Ankara Emniyet Müdürlüklerinden istenilmesine, Sanık Aydın Yüksek’in; Talebi kabul edilerek, Giresun Cumhuriyet başsavcılığından gönderilen dosyanın yazılı olarak ve diğer sanıklardan Mete Yalazangil’e ait dosyada bulunan TİB kayıtlarının CD olarak kendisine verilmesine, Sanık Halil Behiç Gürcihan’ın; Bilgisayar iadesi talebinin, henüz bunlar üzerinde Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olması dikkate alınarak bu aşamada reddi ile hüküm ile birlikte karara bağlanılmasına, Sanık Ergün Poyraz’ın; Dava çalışması yapabilmesi gerekçesi ile duruşmalara katılmamasına izin verilmesi talebini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna; Sanık Erol Ölmez’in; Dilekçesindeki bir kısım taleplerinin muhatabının doğrudan Sayın Mahkemeniz olduğu anlaşıldığından, karara bağlamanın Mahkemenizin taktir yetkisinde bulunduğuna, Sanık Güler Kömürcü Öztürk’ün; Savunmasına ek mahiyetteki dilekçesinin dosyaya eklenilmesine, Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün; a) İçerisinde Devletin Yapılanması (Mastır plan ön çalışması) isimli belge olduğu ileri sürülen CD nin Danıştay saldırısı soruşturması kapsamında kendisi hakkında yapılan aramada ele geçirildiğinin dosya içerisindeki kolluk üst yazısından anlaşıldığı, buna ilişkin arama ve el koyma tutanağının ise birleştirilmek üzere sayın mahkemenize gönderilen Danıştay saldırısı davası içerisinde bulunabileceği anlaşıldığından, bu dosya mahkemeye ulaştığında içerisinden bu belgenin bulunarak kendisine verilmesine, b) Kendisine ait olup incelemesi devam eden bir dijital veri bulunup bulunmadığı konusunda İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına yazılan yazının tekidine, c) Bilgisayarında bulunduğu iddia edilen, Özden Örnek tarafından kaleme alındığı ileri sürülen “7 Kasım 2003” “İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu YÖK başkanı Kemal Gürüz ile birlikte bu tutucu ve dinci iktidara karşı tam bir kurtuluş savaşı veriyorlar. Kendisi ile bu mevzuları konuştuk. Bana “Artık sizin de biraz sesinizin çıkması lazım. Çok yalnız kalıyoruz “dedi.” şeklindeki kayda ilişkin inceleme tutanağının kendisine verilmesine, d) Bilgisayar kullanabilmesi talebine ilişkin yazışma ve kararların dosaya eklenilmesine, Sanık Mete Yalazangil’in; a) Diğer sanıklardan Aydın Yüksek’in dilekçelerinin birer suretinin çıkartılarak kendisine verilmesine, b)Dilekçesinde yazılı ilgili ihbar mektubunun bir örneğinin çıkartılarak kendisine verilmesine, c) Sanıklar Rafet Arslan, Zeki Yurdakul Çağman, İsmail Eksik ve Tuncay Hacıbektaşoğlu’nun savunmalarına, Kemal Kerinçsiz’in savunmasının çapraz sorgu bölümüne ilişkin duruşma tutanaklarının kendisine verilmesine, d) Sanık Muzaffer Şenocak’a ait telefon inceleme tutanağından Mete ismi ile kayıtlı olduğu ileri sürülen 0 532 2129779 numaralı telefon hattı bilgileri ve görüşme dökümlerinin TİB den sorulmasına, e) Saipir Debzlelvidze, Tuncay Hacıbektaşoğlu ve Hasan Alagöz isimli kişiler hakkında 01.01.2007 ile 30.05.2007 tarihleri arasında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına, Sanık Ali Kutlu’nun; Önceki duruşmada verilen mütalaamızda belirtilen gerekçeler ile serbest bırakılmasına, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması,Yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunun 100/3 maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması, Hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,
Dostları ilə paylaş: |