l- KCK Yapılanmasının İdeolojik Temelleri ve Hedefleri Terör örgütü PKK, 1978 yılında Marksist-Leninist ideolojiyi temel alarak Birleşik Bağımsız Kürdistan Devleti hedefiyle kurulmuştur. Süreç içerisinde örgüt bu ideolojisinden ve hedefinden sapmamış olsa da zamana ve konjonktürel gelişmelere paralel olarak bölücü ideoloji örgüt için daha etkin bir araç olmuştur. Terör örgütü, özellikle Hizbullah terör örgütü ile girdiği mücadelede başarılı olabilmek ve taban kazanmak amacıyla, dini ideolojiden faydalanmayı da ihmal etmemiştir.
1978 yılından günümüze kadar geçen sürede bu ideolojiler ve hedefler yeni bir Devlet ve Toplum inşa etme sürecinin temel dayanak noktalarını oluşturmuş, küreselleşmeyle –bölgedeki çatışma ortamıyla – propaganda, şiddet siyasallaşma yurtdışı faaliyetleriyle daha kompleks bir yapıya dönüşmüştür. Bu çerçevede KCK Sözleşmesinin başlangıcında önsöz başlığı altında yer alan ve teröristbaşı imzası taşıyan Mayıs 2005 tarihli metin, KCK yapılanmasının ideolojik temelini oluşturmaktadır. Bu metin aynı zamanda KKK’nın kuruluşunu da ilan eden metindir.
Sözleşmede, Öcalan tarafından “Kürdistan’ın küresel sermaye kaynaklı kaos ortamının çatışma merkezinde bulunduğu, halkların özgürlüklere dayalı olarak bu kaostan kurtulma çabalarının ve ulusların kendi haklarını tayin hakkının Devlet kurmak anlamına geldiği, ulus devlet modelinin demokrasi ve özgürlüklerin önünde engel olduğu, küreselleşmeyle ulus devlet modelinin aşıldığı ve Ortadoğu’daki tarihsel ve toplumsal sorunların demokratik konfederalizmle çözüleceği, diğer üç ülkedeki yapıların bir araya gelmeleriyle üst konfederalizmin kurulacağı, demokratik konfederalizmin gücünü toplumsal tarihin derinliklerinden ve Mezopotamya’nın zengin kültürel birikiminden aldığı, yakın tarih açısından PKK’nin 30 yıllık örgüt birikimi ve tecrübesine dayandığı, Kürdistan’da üç hukukun geçerli olacağı (AB hukuku, üniter devlet hukuku ve demokratik konfederal hukuk), diğer üç ülkenin konfederal hukuku tanımasıyla Kürt halkının da üniter devletlerin hukukunu tanıyacağı” iddia edilmektedir.
Sözleşmenin önsöz kısmında Demokratik Konfederalizmin tanımı da yapılmıştır. Öcalan’a göre Demokratik Konfederalizm, “tüm kültürel varlıkların tanınmasını, korunmasını ve kendini ifade özgürlüğünü esas alan, ekolojik toplum modelini benimseyen, ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı bir demokrasinin Kürt toplumunun olduğu her alanda örgütlenmesini gerektiren, toplumsal sorunların zora ve şiddete başvurulmadan çözülmesini esas alan, özetle Kürt halkının kendi demokrasisini kurma ve kendi toplumsal sistemini organize etme hareketi ve dört parçaya bölünmüş ve dünyanın her tarafına yayılmış olan Kürt halkının demokratik birliğinin ifadesidir.”
Özetle, KCK yapılanmasının ideolojik temelinde terör örgütü PKK’nın kuruluşundaki hedefinden sapmadığı, önce ülkemiz topraklarında daha sonra da diğer üç ülke (Irak, Suriye ve İran) toprakları üzerinde Demokratik Konfederalizm adı altındaki yapılanmalardan hareketle birleşik bağımsız kürdistan’ın kurulmasını amaçladığı, sözleşmenin yeni bir devlet ve yeni bir toplum inşasına yönelik olarak örgütün ideolojik düşünce alt yapısı olduğu anlaşılmıştır. Bu çerçevede örgüt “demokrasi, insan hakları, tarihi-kültürel değerler, geçmişin mirası, bölge halkının değerleri vb.” temeller üzerinde birleşik bağımsız bir devlet kurmayı temel hedef olarak göstermektedir. Hâlbuki örgütün geride kalan 30 yıldaki istismarları, insanlık dışı uygulamaları ve cinayetleri göz önüne alındığında değişen bir şeyin olmadığı, örgütün terörist faaliyetlerinden ve bölge insanını istismar etme stratejisinden vazgeçmediği görülmektedir.
Diğer yandan, teröristbaşının ideolojik altyapısında “cinsiyet özgürlüğüne dayalı, sınıfsız ve ekolojik bir toplum modeli” yattığı ve bu modelin Öcalan’ın söylemlerinde sürekli olarak ifade edildiği görülmektedir. Bu söylemde cinsiyet özgürlüğüyle sözde kadınların erkeklerce, sınıfsız toplumla sözde Kürtlerin Türklerce, ekolojik toplumla da sözde Kürdistan’ın Türkiye Cumhuriyeti Devletince sömürüldüğü ideolojik tezi yatmaktadır. Bu tez teröristbaşı tarafından 1978 yılında kaleme alınan Kürdistan Devriminin Yolu (Manifesto) adlı çalışmanın da temelini oluşturan sömürge tezinin açıklamasıdır ki terör örgütü tüm mücadelesini Marksist öğretiden aldığı bu tez üzerine kurgulamış ve geride kalan 30 yılda bundan vazgeçmemiştir.