Toplam Kalite ve Stratejik Planlama Uzmanlığı



Yüklə 46,66 Kb.
tarix18.03.2018
ölçüsü46,66 Kb.
#45908

Yeni ve Gelecek Vadeden Meslekler




ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

TEKNOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ (TEKAM)


Yazan

Ergün Çetin

Araştırmacı

erguncetin@ogu.edu.tr

Danışman

Muammer Kaya

Prof. Dr.

mkaya@ogu.edu.tr

Genç nüfusa sahip olmak bir ülke için umut ve övünç vesilesidir. Ancak genç nüfusun yeterli nitelikli eğitim olanaklarıyla donatılmış olması ülke geleceği açısından daha da umut ve övünç vesilesi olmakla beraber aynı zamanda ülkenin geleceği açısından güven artırıcı bir unsurdur.


Genç nesillerin eğitimsizliğinin doğuracağı endişeler kadar, istihdam politikası geliştirmeden yapılan eğitim programlarıyla oluşturulan meslek enflasyonuyla diplomalı işsizler ordusu üretmekte, hem gençlerin hem de ülkenin geleceği açısından endişe vericidir. Gençlerimiz sırf üniversite kapısından dönmesinler işsiz görünmesinler diye bir tahta bir sınıf anlayışıyla sıra sayılarını artırmak kısa vadeli ancak sonuçları açısından kaygı verici çözümdür.
Bilgi ve teknolojinin hızla gelişip yaygınlaştığı günümüz dünyasında toplumlar üretenler ve tüketenler olarak ayırt edilmelidir. Üreten toplumlar sürekli gelişen, geleceği aydınlık nesiller üretirken; tüketen toplumların, teknoloji satın alarak varacağı yer pazar yeri olmaktan öte bir yer olmayacak, kalkınamayacak ve bir gün teknoloji satın alacak parayı da bulamayacaklardır.

Eğitim programları ülkenin yatırım programları ve kalkınma planlarına endeksli olmalı, gençlerin eğitimi sonrası istihdam edilebilirliği gözetilmelidir. Bunun için sermaye sahipleri de ülkemizin ihtiyacı olan alanlarda yatırım yapmaya özendirilmeli ve teşvik edilmelidirler. Ancak böylece hem istihdam alanları genişleyecek hem de planlı kalkınma gerçekleşecektir. İstihdama dayalı eğitim programlarıyla gençlerimiz işsizlikten kurtulacak gelecek endişesi taşımayacaklardır. Üniversite eğitimi sırasında da öğrenciler uygulamalı eğitim ve Ar-Ge çalışmalarına katılarak eğitim kalitesinin artırılmasını teminen laboratuar imkânları devlet desteğiyle genişletilmelidir.


Türkiye’de insanların kamu kurumlarında çalışmayı yaşam garantisi olarak gördüğü yıllar geride kalmak üzeredir. Devletin küçülmesi birçok sektörden çekilmesi ve özelleştirmeler sonucu kamu da istihdam alanları daralmıştır. Günümüzde iş garantisinin koşulu görevimiz de başarılı olmaktan geçmektedir. İkame edilebilir hizmetler de vasat bir çalışanın iş garantisi çalışma yasaları doğrultusunda işverenin takdirine bağlıdır. Ancak iyi meslek sahiplerinin iş garantisi; görevindeki başarısı, kendini geliştirebilme yeteneği, çalışma azmi ve iş ahlakıdır.
Popüler mesleklerden birine sahip olmak iş bulmayı kolaylaştırabilir ancak iş bulmak başarmak demek değildir. İş bulduktan sonra verilen görevde başarılı olmak, çevremizde ki insanlarla iyi bir iletişim içerisinde olmamızı gerektirir. Bunun içinde önce sevdiğimiz yâda sevebileceğimiz bir mesleğe sahip olmalıyız; çünkü, başarı ölçütünün en önemli etkenlerinden birisi de mesleğini sevmektir. Her Üniversite mezununun en az bir yabancı dili çok iyi düzeyde bilmesi gerekir. Meslek sahipleri yabancı literatürleri de takip ederek bilgisini sürekli yenilemeli, teknolojik gelişmeleri yakından izlemeli, mesleğini geliştirebilmeli ve edindiği bilgileri görevine yansıtabilmelidir. Bunların yanısıra disiplinli çalışan, kararlı, sosyal, kendisiyle barışık, işveren ve çalışma arkadaşlarıyla iyi ilişkiler içinde olan, iş ahlakına sahip bir meslek sahibinin iş güvencesi kaygısı olmayacak üstelik iş peşinden koşacaktır.
Türkiye’de istihdam alanı bulunan yâda yakın gelecekte istihdam alanı genişleyecek meslekler de akademik düzeyde eğitim verilmemekte yahut kısıtlı sayıda Üniversite tarafından verilmektedir. Aşağıda sunduğumuz bilim alanlarında gençlerimizin yahut daha çok gencimizin meslek edinmesine ihtisaslaşmasına olanak sağlanmalıdır. Öngördüğümüz Bilim Dallarının Üniversitelerimizde açılması ve yaygınlaşmasıyla hem önemli sayıda yeni istihdam olanakları sağlanacak hem de ileri teknoloji bilim ve üretiminin ülkemizde gelişimine önemli katkıda bulunabileceklerdir.
Toplam Kalite ve Stratejik Planlama Uzmanlığı
Tüm dünyada giderek yaygınlaşan küreselleşme eğilimi, Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkileri ve dünya devletleri ile daha fazla entegre olmamız, kurum ve kuruluşlarımızı küresel ölçekte içeride ve dışarıda büyük rekabet ortamına sokmuştur. Giderek artan rekabet şartları karşısında başarılı olmanın temel koşulu işletmelerin kurumsallaşmasından markalaşmasından geçmektedir. Bunun içinde tüm işletmeler toplam kalite yönetimlerini benimsemeli stratejik yol haritalarını hazırlayıp buna göre gelişimlerini sürdürmelidirler.
Ancak Türkiye üniversitelerinde toplam kalite standardizasyonu ve stratejik planlama konularında uzmanlar yetiştirilmemekte akademik çalışma bulunmamakta yalnızca bazı bölümlerde ders olarak verilmektedir. Toplam Kalite Yönetimi ve Stratejik Planlama konularında kendi çabalarıyla uzmanlaşanların bir araya geldikleri Dernekler ve danışmanlık şirketleri eliyle şirket elemanlarına verilen ücretli derslerle ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılmakta ancak bu da çoğu kez yetersiz olmaktadır.
Toplam Kalite Yönetim Sisteminin akademik bir çalışmaya ihtiyacı vardır. Aşırı dokümantasyon içermesi sistemin işlerliğini olumsuz olarak etkilemekte ve terk edilmesine neden olabilmektedir. Toplam Kalite Yönetim Sistemleri akademik çalışmalarla geliştirilebilecektir. Kurumsallaşmak isteyen işletmelerin rekabet edebilirliğini artırmak isteyen iş çevrelerinde sistem konusunda akademik eğitim almış uzmanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Üniversitelerin İdari Bilimler Fakültelerinde en az lisans düzeyinde verilecek eğitimle mezun edilecek Toplam Kalite ve Stratejik Planlama Uzmanları Müşavirlik denetçilik yapabileceği gibi, Kamu ve Özel işletmelerde kolaylıkla istihdam edilecek aranan elemanlar olacaklardır.
Hukuk ve Mevzuat Müşavirliği
Üniversitelerin Hukuk Fakültelerinde Genel Hukuk eğitimleri verilmekte lisans düzeyinde bir uzmanlaşma söz konusu olmamaktadır. Örneğin Ticaret, Adli suçlar, Terör ve AB Hukuku konularında uzmanlaşmış avukatlar yetiştirilmediği gibi İdari davalarda da uzmanlaşmış avukatlar bulunmamaktadır. Avukatlar mükellef talepleriyle vekâlet ettikleri davalarla kendilerini geliştirirlerken de kılavuz olarak Yargıtay kararlarını emsal almaktadırlar. Bu durum ise olaya ve mevzuatlara göre farklılık arz ettiği durumlarda yanlış yorumlara haksız yargılara yol açabilmektedir.
Gerçek ve tüzel kişilere ait işletmeler ise hukuki sorunlarında avukatlara yönelmekte avukatının yönlendirmesiyle hareket ettikten sonra “avukat beni yanlış yönlendirmiş, bilmiyordum” diye sızlanabilmektedir. Ticari meselelerinde muhasebecisine yönelirken de sonuçta muhasebecisinin hata yaptığından yakınabilmektedir. Özellikle yeni girişimciler de karşılarına çıkan mevzuatlar nedeniyle zorluklar yaşamakta bazıları iş yeri açamadan vazgeçmek zorunda kalabilmektedirler.
Mevcut yasa ve mevzuatlar yanısıra Resmi Gazetede yayımlanan yasa ve tebliğler dışında kamu kurumlarının yönergelerini de iyi takip edecek uzmanların yetiştirilmesiyle toplum yaşamında ve iş dünyasında ihtiyaç duyulan talebin karşılanabileceğini ve bu eğitimin vatandaşla devlet arasındaki bağları da güçlendireceğini düşünüyoruz.
Üniversitelerin Hukuk veya İdari Bilimler Fakültelerinde açılacak uzmanlık alanında yapılacak akademik çalışmalarla Yasa ve mevzuatların geliştirilerek uluslar arası normlara kavuşturulması temin edilirken mezunları da serbest müşavirlik yapabilecekleri gibi avukatlarla ortak çalışabilir, kamu kuruluşlarında ve büyük özel işletmelerde istihdam edilebilirler.
Sibernetik Mühendisliği
Sibernetik, makine ve canlılarda kontrol ve haberleşmenin şartlarını ve kânunlarını tespit eden bilim dalıdır. Sibernetik, canlıların hareket kabiliyeti ile makineler arasındaki çalışma benzerliklerini araştırır. Sibernetikte makine durum değiştirme, yani transformasyon kabiliyetinde olan her türlü dinamik sistem anlamına gelir. Gerek makinelerin, gerekse canlıların bütün faaliyetleri, birer transformasyondan ibarettir. Makinelerde transformasyon, enformasyon ve feed-back kontrol sistemiyle gerçekleşir buna Otomatik Kontrol Sistemleri denilmektedir. Canlılar da bilinç ve zihinsel faaliyetlerle gerçekleşen transformasyon kabiliyeti teknolojinin ilerlemesiyle bir ölçüde makinelerde de gerçekleştirilebilmektedir.
Sibernetik makineler de geliştirilen bilgi alışverişi ve bu bilgi alışverişiyle denge kurma ve yönetim kabiliyetini makine ve insan arasında karşılıklı bilgi alışverişiyle yönetme kabiliyetini gerçekleştirir.
Uçakların otomatik pilota bağlanarak yol alması, gemilerin açık denizde rotasını belirleyerek yol alması, otomobiller de yol kontrol sistemlerinin geliştirilmesi ile robot teknolojileri sibernetik biliminin gelişimiyle mümkün olmuş, sibernetik teknolojiyle üretilen medikal cihazlar da tıbbın hizmetine sunulmaktadır.
Sibernetik konusunda çeşitli üniversitelerimizde çalışmalar yapılmakla beraber halen bir bilim dalı misyonuna sahip değildir. Dünyanın bir çok ülkesinde küçük devletler de bile Sibernetik Enstitüleri kurulmuş sibernetik biliminde Ar-Ge çalışmaları yapıp Sibernetik Mühendisleri yetiştirirken bu hususta eksik kalmamız üzücüdür.
Üniversitelerimizde Sibernetik bilim dalının kurulması, Sibernetik Enstitülerinin açılması, Mühendislik Fakültelerinin Sibernetik Mühendisleri yetiştirmesiyle ülkemizde ileri teknoloji yatırımlarına ilgi büyüyecek, bilim adamlarımız sibernetik teknolojisinin gelişiminde büyük adımlara ortak olabilecektir.
Genetik Mühendisliği
Genetik mühendisliği, canlıların kalıtsal özelliklerinin değiştirilerek, onlara yeni işlevler kazandırılmasına yönelik araştırmalar yapan bilim alanıdır. Genetik mühendisleri, genlerin yalıtılması, çoğaltılması, farklı canlıların genlerinin birleştirilmesi ya da genlerin bir canlıdan başka bir canlıya aktarılması gibi çalışmalarla uğraşırlar.
Genetik mühendisliği, bilim insanlarının genleri bir organizmadan alıp diğerine aktarmalarına imkân veren bir teknolojidir. Bu teknoloji; nükleik asit hibridizasyon, rekombinant DNA, PCR, RNA,hücre kültürü ve monoklonal antikor tekniklerini içerir.
Genetik Mühendisliğinin uygulama alanlarının başında endüstri gelmektedir. Çeşitli endüstriyel ürünlerin (ilaç, besin vb.) istenilen nitelikte üretilmesi için yapılan çalışmalar bu teknolojinin daha da gelişmesine neden olmuştur. Tıpta özellikle kalıtsal hastalıklarının tanısının yapılmasında, tarım ve hayvancılıkta istenilen özellikte ürünlerin elde edilmesinde, çevre kirliliğin önlenmesi, madencilik vb. gibi pek çok alanda yine genetik mühendisliği kullanılmaktadır.
Bugün, genetik mühendisliği uygulamalarıyla daha sağlıklı yiyecekler, daha güvenli temiz bir çevre ve sağlık alanındaki gelişmeler insanlara sunulmaktadır. Günümüzde büyük bir hızla gelişen bu teknoloji, özellikle gelişmiş ülkelerde bir yarış halini almıştır. Hemen hemen tüm çevreler 21. yüzyılın "Biyoloji Çağı" olacağı görüşünü, büyük ölçüde moleküler düzeyde ve biyoteknolojide genetik mühendisliği tekniklerinin gelişmeleriyle ilişkilendirmektedir.
Üniversitelerimizde Genetik Mühendisliği bulunmamakla birlikte Genetik teknoloji Bilim dalı olarak Tıp Fakültelerinde ve Fen Edebiyat Fakültelerinde önemli çalışmalar yapılmakta, başta İTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere birçok üniversitemizde Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümleri lisans ve lisansüstü düzeyinde eğitim vermektedirler.
Nanoteknoloji Mühendisliği
Nanoteknoloji, maddeyi atomik ve moleküler seviyede kontrol etme bilimidir. Genel olarak malzemelerin atom atom ya da molekül molekül işlenmesi, ayrılması, birleştirilmesi ve bozulmasıdır. Maddenin nano boyutta kütle halinden farklı özellikler göstermesi, kütle halinde iken bir başka maddeyle reaksiyona girmeyen bir maddenin nano boyutta tam tersi özellik göstermesi nanoteknoloji bilimini önemsetmektedir. 1 nm, metrenin milyarda biridir.
Fizik, malzeme, elektronik, kimya, biyoloji gibi bilim dallarında nanoteknoloji çalışmaları yapılmaktadır. Nanoteknolojinin tıp, elektronik, bilişim, iletişim, savunma, uzay, malzeme, çevre, kimya, tekstil, gıda ve enerji üretimi gibi alanlarda uygulanma potansiyeli vardır. Dünyada nanoteknoloji alanındaki araştırmalar; ABD, AB, Japonya, Çin, G. Kore eksenli olarak yoğunlaşmıştır. Ayrıca Tayvan, İsrail, Kanada, Rusya ve Singapur’da da önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Ülkeler nanoteknolojiye çok büyük miktarda yatırımlar yapmaktadırlar. Nanoteknolojiyle üretilen ürünler hızla yaşamımıza girmektedir. Kişisel bakım ürünleri, cam, seramik, LED televizyonlar, tekstil ve tıbbi sağlık malzemeleri nanoteknolojiyle üretilerek kullanıma sunulmaktadır. Türkiye de Bilkent, İTÜ, ODTÜ, Sabancı Üniversiteleriyle TÜBİTAK Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde kurulan Nanoteknoloji Araştırma Merkezlerinde önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Nanoteknoloji Mühendisliği yakın geleceğin en popüler mesleklerinden biri olmaya adaydır. Ancak Türkiye de henüz hiçbir üniversitede mevcut olmamakla birlikte Malzeme, Metalürji, Fizik, Biyoteknoloji ve Kimya Mühendisliklerinde okuyanlar, öğrenci değişim programları vasıtasıyla yabancı üniversitelerin Nanoteknoloji Mühendisliği bölümlerine geçebilirler.
Endüstriyel Tasarım Mühendisliği
İnovasyon çağımızda çok önemli bir yer tutmaktadır. Bir ürünün görselliği yanısıra teknik özelliklerinin de geliştirilmesiyle uluslar arası rekabette pazar şansı artmaktadır. Endüstriyel Tasarım Mühendisleri pazar ihtiyaçları ve müşteri beklentilerine göre ürün özelliklerini geliştirebilmekte ürün çeşitliliğini artırarak, ürünün iç ve dış pazarlar da rekabet edebilirliğini geliştirmektedirler.
Temel mühendislik, inovasyon teknikleri ve endüstriyel bilgilerle donatılarak üniversitelerden mezun olan Endüstriyel Tasarım Mühendislerinin; otomotiv, uçak, gemi, makine imalat sanayi, moda, tekstil, cam, seramik endüstrisi, savunma sanayi, biyomedikal, tıp, plastik, toplu taşım üretim teknoloji şirketleri gibi pek çok geniş istihdam alanları bulunmaktadır.
Üniversitelerimizde Endüstriyel Tasarım Mühendisleri yetiştirilmemekte buna karşın bazı üniversitelerimizde lisans düzeyinde Endüstriyel Tasarım Bölümleri bulunmaktadır. Ancak Endüstriyel Tasarım bölümlerinde temel mühendislik dersleri bulunmayıp yalnızca ürün görselliğinin geliştirilmesine yönelik eğitim verilmekte bu ise bölümden mezun olan Endüstriyel Tasarım meslek sahiplerinin ürün geliştirme yeteneklerini kısıtlamaktadır. Mevcut Endüstriyel Tasarım bölümlerinden mezun olanlar halen Meslek Yüksek okullarında bulunan Mekatronik veya Makine bölümlerinde önlisans eğitimiyle temel mühendislik bilgisi edinmek suretiyle mesleklerini geliştirebilirler.
Erciyes Üniversitesinin geçtiğimiz Mayıs ayında Mühendislik Fakültesinde açtığını duyurduğu Endüstriyel Tasarım Mühendisliği bölümünün ülkemize yararlı olmasını ve yaygınlaşmasını diliyoruz.
Network (Ağ) ve Yazılım Mühendisliği ya da Bilişim Sistemleri Mühendisliği
Günümüz dünyasında iletişim büyük önem kazanmıştır. 10 yıl öncesine kadar haberleşmenin sadece telefon ve telsiz ile sağlandığı çağımızda bugün kablosuz bilgisayar ağlarıyla iletişim modelleri sunulmakta, yeni nesil sistemlerin gelişimiyle veri hatları üzerinden ses ve görüntünün aktarıldığı uygulamalar ve video konferans teknolojileri her geçen gün yaygınlaşmaktadır.
Bilgisayar tabanlı yazımlarla kurulan network topolojilerinin sunduğu imkânlarla gelişen ses ve görüntü aktarma işlevleri video konferans uygulamaları GSM tabanlı yeni nesil telefonlarla ceplerimize kadar girmiştir.
Türkiye üniversitelerinde Bilgisayar Mühendisliği ve Yazılım Mühendisliği bölümlerinde network ve yazılım eğitimleri verilmektedir. Uluslar arası Ortak Lisans Programları kapsamında son iki yılı ABD’de ki üniversitelerde olmak üzere İTÜ ve Atılım Üniversitesinde Bilişim Sistemleri Mühendisleri yetiştirilmektedir. Boğaziçi Üniversitesi de 2003 yılında Bilişim Sistemleri Mühendisliği bölümlerine öğrenci almış ancak üniversite senatosunda alınan kapatma kararıyla 2006 yılından itibaren öğrenci alınmamıştır.
Bilişim Sistemleri Mühendisliği öğrencilerine temel bilgisayar, yazılım, donanım, network topolojileri ve telekomünikasyon dersleri verilir. Bilişim sistemleri, organizasyonel amaç ve hizmetlere ve bu hedeflere varmak için bilgi teknolojisinin kullanımına odaklanır. Bilişim Sistemleri Mühendisleri gerekli bilgisayar donanımlarını temin ederek talep olunan yazılımı hazırlayıp hedeflenen iletişim şebekesi kurabilirler. Çok yaygın istihdam alanı vardır.
Pilotluk
Çağımızda yaşam standartlarının yükselmesi hava taşımacılığında ki gelişmelerle mümkün olmuştur. Hava taşımacılığının yaklaşık yüz yıllık tarihsel gelişimine baktığımız da hava trafiğinde çok hızlı bir gelişim görülmekte, askeri ve sivil alanda önemi giderek artmaktadır. Hava araçlarında ki gelişim uçakla yolculukları yaygınlaştırmış uzay yolculuklarının da önünü açmıştır. Günümüz teknolojisiyle kısa kalkış ve dikey iniş yapabilen askeri uçak sistemlerinin sivil havacılıkta da kullanılmasıyla ve dikey kalkış ve dikey iniş yapabilen hava araçlarının geliştirilmesiyle hava taşımacılığının daha da yaygınlaşacağı yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olacağı kuşkusuzdur. Mevcut hava taşımacılığın da pilot ihtiyacının karşılanmasında güçlük çekilmesi ülkemizde yeterli sayıda pilot yetiştirilmemesi önümüzde ki yıllarda pilot ihtiyacında ülkemizin yetersiz kalacağını göstermektedir.
Türkiye de Hava Harp Okulunda, Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulunda, Türk Hava Kurumunda ve özel uçuş okullarında ücreti mukabilinde sivil Pilotluk eğitimi verilmektedir. Bazı üniversitelerimizin Meslek Yüksek Okullarında verilen sivil havacılık eğitimleriyle de yer hizmetleri için ara elemanlar yetiştirilmektedir.
Hava taşımacılığının önemi ve pilot ihtiyacı gözetilerek yeterli sayıda pilot yetiştirilmesini teminen üniversitelerimiz de Pilot Eğitim Programları yaygınlaşmalıdır.
Türkiye de bir uçuş okulunun kuruluş maliyetinin 3 milyon Euro’yu bulması, bir eğitim uçuşunun maliyetinin 250 Euro’yu bulması, kısıtlı imkânlara sahip üniversitelerimizde Pilot Eğitim Programlarının yaygınlaşamamasının en büyük nedenidir. Devletimiz belli başlı bazı üniversitelerimizi Pilotluk Eğitim Programı açması için teşvik etmelidir. Aksi halde önümüzde ki yıllarda pilot açığı giderek büyüyecek Hava Yolu şirketleri yabancı pilotlara yönelecek kaynaklarımızın yurt dışına çıkmasına neden olunacaktır.
Alternatif Enerji Mühendisliği
Enerji üretiminde yaygın kullanılan fosil (petrol-doğalgaz) yakıtların tükenebilir olması, çevreye olumsuz etkileri ve yüksek maliyetleri nedeniyle bilim adamları yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarına yönelmiştir. Günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları olarak güneş, rüzgâr, biyoyakıt, denizlerde ki gel-git ve dalgalar değerlendirilmektedir. Ancak bilim adamları daha birçok alanda alternatif enerji kaynakları araştırmakta, yenilenebilir enerji kaynaklarının insan yaşamına en rantabl ve ekonomik sunulması için yeni teknolojiler geliştirmektedirler.
Alternatif Enerji Kaynaklarını değerlendiren ülkeler önemli miktarda kaynak israfından kurtulacağı gibi yüksek miktarda ilave ekonomik getiri de sağlayabileceklerdir. Büyük Sahra çölünün sadece %0,3’nün güneş panelleriyle kaplanması sonucu Türkiye dâhil tüm Avrupanın enerji ihtiyacının karşılanabileceğinin ortaya çıkmasının ardından Almanya 100 Gigawatt enerji üretmek üzere Sahra çölünde yatırıma başlamış 2015 yılına kadar 1 Gigawatt üreteceği 11 Güneş Enerjisi projesi için 5,5 milyar sterlin ayırmıştır. Sadece bu yatırım alternatif enerji kaynaklarına verilmesi gereken önemi göstermektedir.
Türkiye de birçok üniversitemiz de Enerji Mühendisliği konusunda lisans ve doktora eğitimleri verilmektedir. Üniversitelerimiz de yenilenebilir enerji kaynakları, enerji tasarrufu, enerjinin verimli kullanılması ve enerjinin yönetimi alanlarında bilimsel çalışmalar yapılmakta danışmanlık hizmetleri sunulabilmektedir.
Yeşil enerji olarak da adlandırılan yenilenebilir Enerji yatırımlarının yaygınlaşmasıyla Enerji Mühendisi ihtiyacının yakın gelecekte 200 binden fazla olacağı öngörülmektedir. Enerji konusunda dışa bağımlılığımız göz önüne alındığında ülkemiz için Alternatif Enerji Yatırımları ve Alternatif Enerji Mühendisliği daha da önem kazanmaktadır.
Denizcilik – Gemi Mühendisliği
Üçte ikisi denizlerle kaplı dünyamızda gemiciliğin askeri ve lojistik anlamda stratejik önemi vardır. Ülkemizde denizcilik bilincinin gelişmesi ve denizciliğin öneminin anlaşılmasını teminen Bahriye vekilliği kurulmasını müteakiben Türk denizciliğinin imkânlarını genişleten Kabotaj Kanunu 1 Temmuz 1926 günü yürürlüğe girmiş ve akabinde yeni tersanelerinin inşasına başlanmış mevcut tersaneler devletleştirilerek yeniden düzenlenmiş, İTÜ’de “Gemi İnsaniye” bölümü açılmıştır.
Bulunduğumuz coğrafyada ülkemiz avantajlı bir konumda olmasına rağmen uluslararası deniz ticaretinden yeterince pay alamamaktadır. Denizcilikten ve deniz ticaretinin avantajlarından yeterince yararlanabilmek için pek çok ülkenin yaptığı gibi denizcilik ve kabotaj taşımacılığı bir devlet politikasıyla teşvik edilmeli, akademik alanda gelişimine katkıda bulunulmalıdır.
Denizcilik ve Gemi endüstrisi yoğun emek isteyen bir işgücü gerektirdiğinden istihdam alanı geniş ve ileri teknolojik kabiliyetleri destekleyen bir sektör olarak kalkınmada önemli rol üstlenmektedir.
Deniz Harp Okulu, İTÜ, YTÜ, KTÜ gibi üniversitelerimizde Gemicilik ve Gemi İnşaat Mühendisliği eğitimleri verilmekte, çeşitli üniversitelerimizde de Denizcilik ve Su Ürünleri alanlarında akademik eğitim verilmektedir. Yaygın eğitim yöntemleriyle de Gemi Adamlığı Sertifikası verilmektedir.
Geniş istihdam alanına sahip Denizcilik ve Gemiciliğin ülkemizde yaygınlaşması halkımızın denizlerimizden daha fazla yararlanmasını teminen denizciliğin geliştirilmesi elzemdir. Ulu önder Atatürk 1 Kasım 1927 tarihinde TBMM açılışında yaptıkları konuşmada; “En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye: endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz denizciliği Türk’ün milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız” diyerek konunun önemini ifade etmiştir.



Yararlanılan Kaynaklar

http://tr.wikipedia.org

http://www.tubitak.gov.tr

http://www.yok.gov.tr

http://www.itu.edu.tr

http://www.boun.edu.tr


Yüklə 46,66 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin