TÜM ZAMANLARIN EN İYİ KİTAPLARI
Geçtiğimiz hafta ABD’de yayımlanan haber dergisi Newsweek, “tüm zamanların en iyi 100 kitabı” listesini yayımladı. Ülkemizdeki çok sayıda gazete ve dergide de yayımlanan liste, aralarında İngiliz Daily Telegraph ve The Guardian gazeteleri ile ABD’li talk show sunucusu Oprah Winfrey’nin Kitap Kulübü’nün de bulunduğu 10 farklı en iyi kitap listesinin tercihlerine dayanarak oluşturulmuş..Newsweek, sıralanan eserleri “listelerin listesi” olarak nitelendirmiş. Kitaplar on ayrı kitap listesinde ne kadar sıklıkla yer aldıklarına ve ne kadar üst sıralara tırmandıklarına göre puanlandırılmış. Çok çarpıcı bir isimle de yayınlanmışlar: TÜM ZAMANLARIN EN İYİ KİTAPLARI.
Liste, Lev Tolstoy’un meşhur Savaş ve Barış romanı ile başlıyor, George Orwell, James Joyce ve Vladimir Nabokov ile devam ediyor.
Kitap listesini, defalarca okudum. Belki gözden kaçırmış olabilirim umuduyla tekrar tekrar irceledim ama bir tane bile Türk yazara rastlayamadım. Dünyanın dört bir tarafından yazarlar var ama tek Türk yok.
İşin açıkçası, sıralamayı yapanların taraflı davrandıklarını düşünmedim değil. Ne de olsa “elin gavuru” yapmış puanlamayı. Haliyle benim kafamdaki, bu da olmalı diye düşündüğüm Türk kitaplarının hiçbiri yok listede.
Ama sıralamayı, biz yapsaydık acaba, kaç tane Türkçe kitap koyardık TÜM ZAMANLARIN EN İYİLERİNİN içine. Bazılarınızın, çok dediğini duyar gibiyim. Fakat ne siz kendinizi kandırın, ne de ben. İddia ediyorum, o listede olması gereken Türkçe kitapların %90’nını hiç birimiz okumadık. Bir çoğunun adını bile duymadık. Öyleyse kimseye öfkelenmeyelim. Biz kendi kültürümüzden bî-haberken, Newsweek’e niye kızalım, ABD’ye niye darılalım.Önce biz kendi kültür varlığımızı tanıyalım ki, yabancılara da tanıtabilelim. Mesela, yere göğe sığdıramadığımız Yunus Emre’nin Divanı kaçımızın evinde var. Birinden dinleyince, vay be dediğimiz Mevlana’nın didaktik hikâyelerinin bulunduğu eserlerini kaçımız okudu. Bırakın okumayı kaçımız gördü.
Kaçmız,dünyanın en büyük şairlerinden biri olan Fuzuli’den iki şiir okuyabiliriz, kaçımız Ail Şir Nevai’yi biliriz?
Bu noktada ülkemiz maalesef tam bir komiklikler ülkesi. Mesela, Nobel Edebiyat Ödülünü alan tek Türkiyeli yazar, Orhan Pamuk, kendisini şöhrete taşıyan Kara Kitap’ın ilhamını Hüsn ü Aşk’tan almıştır. İşin garip tarafı da bu yazar, Hüsn ü Aşk’ı Amerikalı bir hanımdan öğrenmiştir. Herhalde, Amerikalı biliyorsa bu önemli bir eser diye düşünmüş olmalı..Sahip olduğumuz değerleri biz yabancılara öğreteceğimize, onlardan öğreniyoruz.
Demek ki bekleyelim, Batı, Baki’nin , Fuzuli’nin, Nedim’in, Şeyh Galib’in, A.Haşim’in, Yahya Kemal’in varlığını öğrensin, biz de sonra onlardan öğreniriz.
15. yy da yaşamış Kara Fazli adında bir şairimiz vardır. Hani, Klasik Türk Şiiri’nin en iyilerini sıralasak ilk elliye dahi giremeyecek, orta halli bir şair. Bu şairimizin “Gül ile Bülbül” adlı bir mesnevisi var. Mesnevi 17. yy da Almanca’ya çevrilmiş. Ve Almanya’da -deyim yerindeyse- kıyametler kopmuş. Eser o kadar beğenilmiş ki, gül ve bülbül konulu tiyatrolar, operalar yazılmış, evler bahçeler söz konusu eserde geçen sahnelere göre dizayn edilir olmuş. Yani, sıradan bir şairimizin doğurduğu etki ortada iken, yukarıda adını söylediğimiz isimlerin yurt dışına taşınması Türk Kültürünün tanıtılması açısından ne kadar büyük bir etki yaratacaktır. Bu etkiyi oluşturmanın anahtarı da bizim kendi kültürümüzü tanımamızdır.
Dostları ilə paylaş: |