qwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüzxcvbnmöçasdfghjklşiqwertyuıopğüaswertyuıopğüasdfghjklşizx
TÜRKÇE DERSİ DÜZYAZI TÜRLERİ
Eleştiri, Gezi Yazısı, Günlük, Mektup
07.12.2012
Sabriye Eser
Yrd. Doç. Dr. Nuray Gedik
|
İçindekiler
1.1Günlük Özellikleri 6
DÜZYAZI
Düzyazı (nesir) dil kurallarından başka hiçbir kurala bağlı olmayan konuşma diline yakın olan doğal anlatım yoludur. Terim olarak önceleri düzyazı yerine inşâ düz yazı yazarına münşî denirdi. Sonradan inşa nesir münşi nâsir oldu. Günümüzde nesir yerine düzyazı hatta yalnızca yazı ve nâsir yerine yazar terimleri kullanılmaktadır. Pek çok çeşidi vardır. Biz eleştiri,mektup, günlük ve gezi yazısını inceleyeceğiz.
-
Günlük
Günlük türünün ne olduğu üzerine kafa yormak, aslında biraz da edebiyatın ne olduğunu düşünmektir. Düzenli olarak tutulmuş, tarih atılmış notlardan mı ibarettir günlükler yoksa bundan fazla bir şey mi?
Bu konuda en genelleyici tanımı usta günlükçü, romancı Andre Gide yapmıştı: "Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş olmasıdır." Edebiyatın toplardamarlarından biri olarak her günlük bir portre, bir öykü, bir anı, bir tarih yazısıdır. Yayımlanmak için yazılsın yazılmasın, her günlüğün bir kurgusu vardır.
Paris'teki Bir Yabancının Günlüğü yazarı Malaparte'nin dediği gibi, "Günlüklerin, tüm öyküler gibi, bir başı, bir entrikası ve bir sonu vardır."
Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür. Latincedeki "dies ( gün ) sözcüğünden "diarium" ( günlük ) sözünden gelir.
Edebiyat ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günlükler, yazarlarının iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar.
Örneğin 1409-1431 yılları arasında Fransız bir papanın tutuğu "Parisli Bir Burjuvanın Günlüğü" VI. ve VII. Charles dönemini araştıran tarihçiler için önemli bir kaynaktır. İngiliz Günlük yazarı John Evelyn'in "Diary" (günlük) adlı günlüğü 17. yüzyıl İngiltere'sinin toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutar.
Günlük Özellikleri
Yaşan olayların, izlenimlerin günün gününe yazılması ile oluşurlar
Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
İnandırıcı, içten ve samimidirler.
Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
Tarih, biyografi, anı için birer belge değeri taşırlar.
-
Eleştiri
Eleştiri de temeli düşünce olan bir yazı türüdür. Eleştiride konu sınırlaması yoktur. Her şey eleştirinin konusu olabilir. Eleştiri , edebiyat, sanat veya düşünce yazılarının içeriğiyle bu içeriğin işlenişini, değerli ve değersiz yönlerini ortaya koyan bir yazı çeşididir. Diğer bir deyişle eleştiri; sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlaştırıp belirten yazı türüdür. Bir yapıtı değerlendirmek için yazılan yazılara eleştiri (tenkit) denir. Eleştiride eserin yada bu eseri meydana getiren sanatçının gerçek değerinin ortaya konulması amaçlanır.
Eleştirmen,bir sanat yapıtının gerçek değerini,içeriğini yapılışını,değerli ya da değersiz yönlerini ortaya koyar. Eleştirmecinin görevi güzellik yaratmak değil, aksine daha önceden yaratılmış güzelliği yargılamak ve onu okurlara tanıtmaktır. Eleştiriler; okura dönük eleştiri,topluma dönük eleştiri,sanatçıya dönük eleştiri,yapıta dönük eleştiri… olmak üzere kendi içinde bölümlere ayrılır.
Herhangi bir şahsı, bir yapıtı, bir konuyu doğru veya yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa yazılardır. Hedeflenen öğeyi doğru ve yanlış yönleriyle tanıtmayı amaçlayabileceği gibi, bu öğenin doğru tanıtılmasını sağlamayı ve bir değerlendirmeyi de hedef alabilir. Edebiyat sorunlarını ve eserlerini konu alan inceleme, yorum ya da değerlendirme olarak da tanımlanabilir.
-
Mektup
Uzakta bulunan herhangi dosta, arkadaşa gönderilen ya da kamu kuruluşları arasında haberleşmeyi sağlayan bir yazı türüdür. Mektuplarda dilek ve arzu bildiren duygu ve düşüncelere yer verilir.
Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır. Arkadaşa yazılacak bir mektupta kullanılacak dil, büyüğe yazılacak mektuptaki dilden elbette farklı olmalıdır. Edebiyatımızda mektup türü, Tanzimat edebiyatı döneminde gelişmeye başlar. Özellikle Abdülhak Hamit Tarhan ile Namık Kemal 'in birbirlerine yazdıkları mektuplar, bu gelişmenin önemli ve tipik örnekleridir. Bilim, edebiyat ve siyaset adamlarının mektupları, ayrıca çağının özelliklerini yansıttığı için, birer "belge" niteliği de taşırlar.1
Mektuplar, dört grupta sınıflanmaktadır:
-
Özel Mektuplar
-
Edebî Mektuplar
-
Resmî ve İş Mektuplar
-
Mektuplar
-
Gezi Yazısı
Yurt içinde veya yurt dışında gezip görülen yerlerin ilginç özellikleriyle tanıtıldığı yazılara “gezi yazısı” denir. Gezi yazarı, gezip gördüğü yerlerle ilgili kendi gözlemlerini, değerlendirmelerini yapar, bunun yanı sıra o bölgenin tarihî, coğrafî özelliklerini, halkın yaşayışı, gelenek görenekleri, kültürleri hakkında da bilgiler verir.Gezi yazıları okuyucuların gezip görme arzularını karşılar, onları eğlendirerek yaşadıkları ortamın tekdüzeliğinden kurtarır.
Gezi yazarları sıradan şeyleri değil, ilginç olan şeyleri görüp anlatabilmelidir. İnsan her gün çevresinde gördüğü, sürekli karşılaştığı, bildiği şeylere ilgi göstermez.Gezi yazarlarının güçlü bir gözlem yeteneğine sahip olmaları gerekir. Nice insanlar vardır ki, ömürleri yollarda geçer de, güzelliklerin, ilginç şeylerin farkına varamaz.
“Gezip görmek, ölümlü insanoğlunun gerçekleştirmek istediği büyük bir özlem bir bakıma. Gidip gezdiği yerlerde bir şeyler görebilene, elbette. Gördüklerinden yeni güçler kazanmasını bilenlere. Ama derinliği zorlamayanlar, okyanuslar aşıp yıllar yılı dolaşsa, yine de kupkuru ve tamtakır dönüp gelirler. Gösterişli yapılardan, tadına doyulmayan yemeklerden ve içkilerden, değişik güzellikte kadınlardan, cicili bicili giysilerden gayrısını görememişlerdir.”
Kaynaklar
-
(www.Türkceciler.com)
-
(www.Yeni makale.com)
-
(www. düşler forum.com)Öğrenciler için.docx
Dostları ilə paylaş: |