Birleşilen Ortak Noktalar
Bütün bunların birleştiği ortak nokta, mevcut öğretmen okullarının ihtiyaca cevap vermediği; nüfusumuzun çoğunluğunu teşkil eden köye ve köylüye göre öğretmen yetiştirilmesinin gerekli olduğudur. “Köye göre öğretmen – köye göre okul” özlemi, bu konuya eğilen düşünürler ve bütün eğitimciler tarafından dile getiriliyordu. Öğrencilerin bir faaliyet içinde yetiştirilmesi gereği de vurgulanıyordu. Hafızaya yüklenen çok bilgi ve kuru bilgi yerine, az bilgi ama uygulanabilir bilgi veren okullara, iş içinde iş yaparak öğrenen, öğrendiğini uygulayabilen öğrencilere özlem duyuluyordu.
Köy Öğretmen Okulu Denemesi ve Sonucu
Görüşünü yukarıya özetle aldığım Amerikalı ünlü eğitimci John Dewey’in uyarıcı raporundan sonra, daha 1926 yılında birisi Kayseri – Zincidere’de, diğeri 1927 de Denizli’de olmak üzere 2 köy öğretmen okulu açılmıştır. Fakat, öğrencilerin şehir ve kasabalardan alınmaları ve köye göre öğretmen yetiştirilmemesi nedeniyle, beklenen başarı sağlanamadığından, bu okullar 1932-1933 ders yılında kapatılmıştır.
Bu suretle varolan boşluk daha da büyümüştür. Eğitimimiz üzerine daha ciddiyetle eğilen eğitimciler ve yöneticiler olmuştur.
Bu arada İlköğretim Genel Müdürlüğü, İlköğretim ve Eğitim Meseleleri hakkında hazırladığı muhtırasında, öğretmen okulları özerinde dururken: “Müstakbel öğretmen namzetleri, köy hayatının bütün kısımlarıyla içten alakadar olabilecek bir hayatın içinde yetiştirilmelidir” deniliyordu. Öğretmenlerin köylerde tutunabilmesi için alınacak tedbirlerde ayrıca belirtiliyordu. (Ş,Gd. Köy Ens. S.25)
Atatürk’de, 1936 yılındaki TBMM ni açılış konuşmasında bu konuya değinmiş ve “İlk tahsilin yapılması için, sade ve pratik tedbirler almak yolundayız. İlk tahsilde hedefimiz, bunun umumi olmasını bir an önce tahakkuk ettirmektir. Bu neticeye varmak, ancak fasılasız tedbir almakla ve metodik tatbikle mümkün olabilir. Milletin başlıca bir işi olarak bu mevzuda ısrar etmeyi lüzumlu görüyorum.” demiş ve yöneticileri bu konuda teşvik etmiştir. (Ş. Gd.,Köy Ens. S.25)
Böylece eğitimciler, yöneticiler, TBMM ve Atatürk de, hepsi bu konuya eğilince, gerekli fikri ortam hazırlanmıştır. Artık özlenen okulların açılmasına sıra gelmiştir.
Önce Eğitmen Kursları
Köye göre öğretmenden önce, “köye eğitmen” girişimiyle işe başlanılmıştır. Askerliğini çavuş yâda onbaşı olarak yapanların tercih edildiği, kabiliyetli köy gençlerinden yararlanmak yolu seçilmiştir. Bu gençler, 6 aylık kurslara tabi tutularak yetiştirilmiş ve “Eğitmen” adıyla köylere gönderilmiştir. Gittikleri köylerde çok yararlı hizmetler görmüşler; pek çok köyümüze ilk eğitim ışığını bunlar götürmüşlerdir.
Eğitmenler (bu seçme insanlar) sadece öğrenci yetiştirmekle kalmamışlar, köylünün de bir nevi halk eğitimcisi olmuşlardır. Askerlik dönüşümde, bunlardan Hüseyin Can isimli birisiyle, Ürgüp’ün Çökek köyünde bir yıl beraber çalışmıştım. Başarısına ve insanlığına hayran kalmıştım...
Eğitmenli köy okulları üç yıllıktı. Birinci sınıfa alınan çocuklar 3 yıl okuyarak mezun ediliyor, ondan sonra yeni dönem başlıyordu. Sınıfta kalmak yoktu. Yaşlarının büyük olmasının da etkisiyle, sınıfta kalmadan bütün çocuklar yetişebiliyordu.
1936 dan başlayarak çeşitli yıllarda yetiştirilmiş 8646 eğitmenden bugün hayatta tek tük kalabilmişse, diğerleri Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Hepsi de kabirlerinde nur içinde yatsınlar...
İlk Açılan Köy Enstitüleri
İzmir – Kızılcullu da 1936 yılında açılan ilk eğitmen kursunun, aynı zamanda köy enstitülerinin de başlangıcı olduğunu yukarıda söylemiştik. Zira, bir yıl sonra aynı okulda “Öğretmen Okulu” adıyla ilk köy enstitüsü öğrenime başlamıştı.
Kızılcullu ile aynı yılda Eskişehir – Çifteler’de açılan ikinci öğretmen okulunu takiben, 1938 ve 1939 yıllarında, Kırklareli – Kepirtepe ve Kastamonu – Gölköy’de birer öğretmen okulu daha açılmış ve sayıları 4 olmuştur. Bu yeni öğretmen okullarında, öğrencilerin, genel bilgi ve öğretmenlik bilgisi dersleri yanında, ziraat, sanat, inşaat işleriyle uğraşmaları; okulun yönetiminde ve günlük işlerinde görev almaları, milli oyunlar, halk türküleri, müsamereler ve başka faaliyetler de bulunmaları ile canlı bir ortam gelişmişti. Bu okullarda dışarıdaki hayat okulda yaşanıyordu. Eğitici hüviyetteki bu nevi okullara “Öğretmen Okulu” ismi yeterli görülmüyor, yeni bir isim bulmak gerekiyordu.
17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanununun kabulü ile bu okullara “Köy Enstitüsü” ismi verilmişti. Bu tarih Köy Enstitülerinin resmen açılışı olarak kabul edilmiş olup, yıldönümü olan 17 Nisanlarda anılmaktadır.
Kanunun kabul edildiği yıl, yurdumuzun çeşitli bölgelerinde daha çok köy karakteri taşıyan yörelerinde – pazarören de dâhil olmak üzere – 10 köy enstitüsü birden açılmış, öğrenime başlamıştır. Bunlardan bir kısmı “Eğitmen Kursu” olarak daha önceden açılmış, hizmete devam edegeliyordu. Bunları takiben 1941 yılında 2, 1942 de 2, 1944 de 2, 1948 de 1 olmak üzere, ülkemizde toplam 21 köy enstitüsü açılmış ve hizmet vermiştir.
Köy Enstitülerine Alınan Öğrenciler
Köy enstitülerine köy ilkokulları 5. Sınıflarından mezun öğrenciler alınıyordu. 5. Sınıf mezunu öğrenci bulmakta zorlanıldığından, 3 sınıflı eğitmenli okullardan mezun öğrenciler de alınıyor ve bunlara “ilk kısım öğrencileri” deniliyordu. Bu öğrenciler, bir yıl özel olarak yetiştirildikten sonra ikinci yıl 1.sınıfa kayıtları yapılıyordu.
Köy Enstitülerine Atanan Öğretmenler
Köy enstitülerine atanan öğretmenler, yüksek okul ve fakülte mezunları ile Gazi Eğitim Enstitüsü, öğretmen okulları, ziraat ve ticaret okulları, inşaat usta okulları, teknik ve mesleki okullar mezunlarından alınıyordu. Özellikle köylerde hizmet görmüş, köyden gelen öğrencilerin durumlarını daha iyi bilen, Cumhuriyet ilkelerini benimseyen, Atatürk’ün açtığı çığırdan yürüyen, milli duygusu yüksek ilkokul öğretmenlerinden geniş ölçüde yararlanılıyordu. O gönlerdeki öğretmen kıtlığında, ilkokul öğretmenleri, enstitülerin en büyük dayanağı olmuştu.
Dostları ilə paylaş: |