Doç. Dr. Veli duyan >Ar. Gör. Gülsüm duyan



Yüklə 47,23 Kb.
tarix26.08.2018
ölçüsü47,23 Kb.
#74390




OKULLARDA HIV/AIDS

Doç. Dr. Veli DUYAN

Ar. Gör. Gülsüm DUYAN

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu

Fatih Caddesi No: 195 Keçiören Ankara

Tel: 0312.3552130

e-posta: vduyan@hacettepe.edu.tr

OKULLARDA HIV/AIDS

Özet

HIV/AIDS’in anlamı yirmi yıl içinde değişmiştir, ancak toplumda önyargı, korku ve damgalama hala yaygın olarak devam etmektedir. Bilindiği üzere sadece yetişkin bireyler değil çocuklar da HIV ile enfekte olmaktadır. Bununla birlikte anne-babalar, öğretmenler ve öğrencilerin büyük bir çoğunluğu HIV/AIDS hakkında deneyimsizdir. Türkiye okul çağındaki HIV/AIDS’li çocuklar için hazır değildir ve bu çocuklar, diğer öğrenciler, anne-babalar ve öğretmenler için gerekli olan psikolojik, sosyal ve tıbbi destek konusunda bir politikası bulunmamaktadır. Bu çalışma okullarda HIV/AIDS gerçeği, HIV/AIDS’in öğrenciler, anne-babalar, öğretmenler üzerindeki etkileri ve okullarda HIV/AIDS politikası ve eğitimi ile ilgilidir. Sonuç olarak okullardaki herkesin HIV/AIDS eğitimine gereksinimi vardır.



Anahtar sözcükler: HIV/AIDS’li öğrenciler ve aileleri, öğretmenler, HIV/AIDS eğitim programları, okul politikası

HIV/AIDS IN THE SCHOOLS

Summary

The meaning of HIV/AIDS has changed in twenty years of experience, but prejudice, fear and stigmatization are still common in the society. As it is known, not only the adults infected with HIV, but also the children. However, parents, teachers, students were inexperienced about HIV/AIDS. The education system in Turkey was not prepared for the school aged children living with HIV/AIDS, and there is not any written policy about psychological, social and medical support for that children, other students, parents and teachers. This manuscript is about the reality of HIV/AIDS in the schools, effects of HIV/AIDS on the students, parents, and teachers’ part, and also about HIV/AIDS policy and education in the schools. As a result, all parties in the schools need HIV/AIDS education.



Key words: students with HIV/AIDS and their parents, teachers, HIV/AIDS education programs, school policy

GİRİŞ

Ülkemizde HIV/AIDS hastalığının tarihçesi yirmi yıldan daha fazla bir süreyi kapsamaktadır. Geçen yirmi yıllık süre içinde gerek hastalara ve gerekse topluma yönelik çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından hizmet verilmiştir ve verilmeye de devam edilmektedir. Bununla birlikte okulların HIV/AIDS gerçeği ile yüzleşmesi henüz çok yenidir ve bir bütün olarak eğitim sistemi HIV/AIDS’li çocuklar gerçeğine hazır değildir.

Okullar, özellikle ilköğretim kurumları insan gelişimi ve davranışları konusunda büyük öneme sahiptir. İlköğretim çağında doğrudan ya da dolaylı olarak elde edilen bilgi, beceri, tutum ve davranışlar yaşamın ilerleyen dönemlerini belirlemede oldukça etkilidir. Bu nedenle her alanda olduğu gibi HIV/AIDS eğitiminin de verilmesinde okulların büyük önemi ve yeri vardır.

Bu yazının temel amacı okulların HIV/AIDS’li çocuklar, gençler, öğretmenler ve diğer personelle tanışma olasılığı ve gerçeği ile başetmesi konusunda bir adım atmaktır. Bu bağlamda HIV/AIDS’li çocuklar ve aileleri, öğretmenler, okullarda HIV/AIDS eğitim programları ve okul politikası konuları ele alınacaktır.



HIV/AIDS’Lİ ÇOCUKLAR VE AİLELER

2003 yılı verilerine göre dünyada ortalama 40 milyon (34-46 milyon) kişi HIV/AIDS’le yaşamaktadır ve 15 yaşın altında HIV/AIDS’li çocuk sayısı 2,5 milyon (2,1-2,9 milyon) civarındadır (1). Ülkemizde ise 2003 verilerine göre 15 yaşın altında HIV/AIDS’li sayısı sadece otuzdur (2). Çocuğun HIV/AIDS olması genellikle ailenin de hastalık riski taşıdığı anlamına gelir (3). HIV/AIDS’li bir çocuğun çoğunlukla annesi ve babası da hastadır ve bu çocuk sonlanmakta ya da ölmekte olan bir ailenin üyesidir. Örneğin 1992 yılında ABD’de tüm pediyatrik AIDS vakalarının % 86’sının anneden bebeğe bulaşın bir sonucu olduğu belirlenmiştir (4). Bu HIV/AIDS’li tüm çocukların % 86’sının annelerinin de HIV bulaşına maruz kaldığı ya da AIDS’ten öldüğü anlamına gelmektedir. Eğer anne hala sağsa, anne sıklıkla enjeksiyon yoluyla alınan uyuşturucu madde bağımlısı, tek ebeveyn ve yoksul durumda olabilir. Buna ek olarak HIV/AIDS’li çocukların çoğunluğu azınlık grupların üyesidir (5). Hankins (6)’ın belirttiği üzere HIV/AIDS’li çocukların ebeveynlerinin çoğunluğu hasta çocuklarının bakımını üstlenebilecek duygusal ve fiziksel kapasiteden yoksundur. Bu nedenle bu gibi anne-babalara “ulaşmak” çok zordur ve gerçekte bu kişiler aşırı yük altında ezilmişlerdir ve çocuklarının bakımının karmaşıklığı, sosyal ve tıbbi maliyetinin içinde kaybolmuşlardır.

AIDS’i çevreleyen damgalama konusu ebeveynlerin hastalık hakkında bilgiyi çocuklarıyla paylaşmaya karar vermesini daha da karmaşık hale getirmektedir. Ancak beş yaşın üzerindeki çocuklar ölüm ve hastalık konularını daha iyi bir şekilde anlayabilir. Bu nedenle daha fazla bilgiye gereksinimleri olabilir ve bu dönemde çocukların sordukların soruların yanıtlanması oldukça önemlidir (7). Bununla birlikte HIV/AIDS’li çocukların anne-babaları çocukların hastalığını okuldakilere söyleyip-söylememe konusunda sıkıntı yaşarlar. Okuldakilere hastalığın söylenmesinde okulun tutumu ve yaklaşımı çok önemlidir. Bu nedenle öğretmenlerin, öğrencilerin ve diğer velilerin HIV/AIDS konusunda hazırlanması gereklidir ve bu sayede çocuk için sosyal destek kaynakları harekete geçirilebilir ya da sosyal destek mekanizmaları oluşturulabilir.

Okul çağındaki HIV pozitif çocukların aileleri için durum daha da karmaşık hale gelebilir. Aileler için, çocuklarının, HIV pozitif olduğunun okuldakiler tarafından öğrenilebileceği ve böyle bir durumda, öğretmenlerin, öğrencilerin, diğer velilerin ilgi odağı haline gelinebileceği ayrı bir stres kaynağıdır. Kimi durumlarda bu durumun sadece okul ile sınırlı kalmayıp tüm ülkenin odağında tartışılan bir konuya da dönüşebileceği gerçeği de olası bir baskı kaynağıdır.

HIV pozitif bir çocuğu olan anne-baların büyük bir çoğunluğu HIV pozitif olmayan öğrencilerin bir kısmının, aralarında HIV pozitif bir öğrencinin olduğunu öğrendikten sonra olumsuz tepkiler gösterebileceğini düşünür. Bununla birlikte anne-babaların HIV pozitif olmayan çocukların çok büyük bir bölümünün HIV/AIDS’li çocukla arkadaşlığını sürdürmeye devam edebileceğini unutmamalıdır.

Okul çağında HIV/AIDS’li çocukları olan ailelerin “Okuldan önce hastalık çocuğa söylenmeli midir?”, “Söylenirse, bunun ne yararı olacaktır?”, “Okulda bu konuyla ilgi rahatça konuşulabilecek kimler var?”, “Çocuğun devam edeceği okulda daha önce HIV pozitif bir çocuk okumuş mu?”, “Çocuğun hastalığı öğrenmesini istiyor musunuz?”, “Çocuğun arkadaşlarından hastalığını bilenler var mı?”, “Diğer veliler çocuğun hastalığını biliyor mu?”, “Çocuk hasta, üzgün ya da endişeli olduğu zaman onun bu duygularına karşılık verebilecek bir kişinin hastalık tanısını bilmesinin nasıl yararı olur?” gibi sorulara yanıt bulunması gereklidir (8).

Kendileri de HIV pozitif olan anne-babalar için, ölümleri sonrasında çocukların bakımı ve yetiştirilmesi ayrı bir stres kaynağıdır. Anneleri ölmüş olan HIV/AIDS’li çocuklar çoğunlukla diğer aile üyeleri (dede, nine, amca, dayı vb.) ve aile dostları tarafından bakım altına alınabilir ve yetiştirilebilir. Ülkemizde kimsesiz çocukların korunma altına alınması 2828 sayılı kanunla düzenlenmiş ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde bakılmalarına olanak sağlanmış durumdadır. Bununla birlikte bu kurumun bu tür çocuklar için hazır olup olmadığı tartışmalı bir konudur; çünkü, HIV’li çocuklarla HIV’li olmayan çocukların aynı ortamda kalmalarına ve korunmalarına yönelik bir politikası henüz bulunmamaktadır.

HIV/AIDS ve Öğretmenler

Eğitim çağındaki tüm çocuklarda olduğu gibi HIV/AIDS’li çocukların yaşamlarında da özellikle sınıf öğretmenleri olmak üzere öğretmenlerin önemli bir yeri vardır; HIV/AIDS’li çocukların yer aldığı sınıflarda ders veren sınıf öğretmenlerinin yanı sıra diğer öğretmenler HIV/AIDS konusunda bir sorumluluk taşımaktadır. HIV/AIDS konusunda bilgisiz ve tecrübesiz bir öğretmen, sınıfında HIV/AIDS’li bir çocuğun bulunmasından ve bu çocuğa nasıl yardım edebileceği ve nasıl bir yaklaşım sergileyeceği konusunda tedirgin ve huzursuz olacaktır.

HIV/AIDS’li çocukların öğretmenleri pek çok sıkıntı yaşayabilir. Her şeyden önce, okul ortamında HIV bulaşma riskinin en alt düzeyde olmasına karşın, iyi bilgilendirilmiş bir öğretmen bile, sınıfında HIV/AIDS’li bir çocuğun bulunması durumunda bulaş ile ilgili endişeler yaşayabilir. Bundan daha da öte, bu endişelerini ifade etme konusunda kaygılı olan bir öğretmenin yaşadığı kaygılar, HIV/AIDS konusunda eğitime direnç geliştirmesine yol açabilir. Öte yandan, HIV/AIDS’li çocukların öğretmenleri bu çocuklara karşı derin duygusal bağlar geliştirebilir ve sıklıkla da aşırı koruyucu, kollayıcı tutum sergileyebilirler.

HIV/AIDS’li bir çocuğa eğitim vermek hem psikolojik hem de sosyal açıdan mücadele gerektiren bir deneyimdir. Yaşamı tehdit eden bir hastalığa sahip bir çocukla bağ kurmak stresli bir süreçtir. Ayrıca daha fazla desteğe gereksinim duydukları anda bu çocuklar arkadaşları, öğretmenler, okul personeli ve aileler tarafından damgalandığı ve öğretmenler de zaman zaman bu damgalama ile eşleştirildiği için zorlu bir süreç yaşanmaktadır. Bu damgalamadan daha önemli olarak yukarıda belirtilen duygusal bağ nedeniyle, bu çocuklar öldüğünde öğretmen tarafından derin bir yas ve kayıp deneyimi yaşanır. Madalyonun diğer tarafından bakıldığına HIV/AIDS’li bir çocuğa eğitim vermenin öğretmen için kişisel gelişme ve büyüme için önemli bir fırsatı da içerdiği gerçeği karşımıza çıkar.



OKULLARDA HIV/AIDS EĞİTİM PROGRAMLARI

Okullarda HIV/AIDS konusundaki tedirginliği ortadan kaldırmak amacıyla AIDS eğitimi programlarına gereksinim vardır. Örneğin ABD’de aşağıda belirtilen kriterler (9) çerçevesinde büyük okulların % 80’inde zorunlu AIDS eğitim programı bulunmaktadır (5). Bunlar:



  1. AIDS le ilgili eğitimin temel amacı, enfeksiyon yayılımının önlenmesidir.

  2. Okullarda AIDS eğitiminin özel amacı ve içeriği yerel olarak belirlenmeli ve bunlar yerel/toplumsal değerlerle uyumlu olmalıdır.

  3. AIDS eğitimi, kişisel davranış ve sağlık arasındaki ilişkilerin anlaşılması için bir temel oluşturan sağlık eğitimi programının içinde verildiğinde daha uygun ve etkili olabilir.

  4. Tüm okul yöneticileri, tıbbi bakım personeli, danışmanlar, öğretmenler ve destek personeli AIDS epidemisi, HIV bulaşının önlenmesi için eğitimde okulların rolü konusunda eğitilmeli ve enfekte olabilecek öğrenciler ve personel için okul politikaları geliştirilmelidir.

  5. Tüm okul personeli, özellikle okullarda AIDS eğitimi verenler, periyodik olarak AIDS hakkında eğitim almalıdır.

  6. İlköğretim okullarında öğrencilere ve velilere yönelik AIDS hakkındaki eğitim sınıf öğretmenleri tarafından verilmelidir.

  7. İkinci kademe okullarda sağlık eğitimi öğretmeni, AIDS hakkında eğitim vermelidir.

Okullarda HIV/AIDS eğitiminin sürdürülmesini kolaylaştırmak için hizmet içi eğitim ve müfredat hazırlanması amacıyla kaynak sağlanmalıdır. Hizmet içi eğitimin temel amacı okul personeline hastalığın epidemiyolojisi, bulaşma yolları, yasal ve siyasal boyutları dahil olmak üzere HIV/AIDS hastalığı hakkında doğru ve güncel bilgilerin sağlanmasıdır. Bu kapsamda önemle üzerinde durulması ve hizmet içi eğitim programlarında mutlaka eklenmesi gereken boyutun hastalığın etik, psikolojik ve sosyal boyutu olduğunun akılda tutulması gereklidir. Ayrıca hastalık kapsamında verilen sosyal hizmetler ve hastalığın öğrencilerin eğitim ve öğretimi üzerindeki etkileri de eğitim programlarında yer almak zorundadır. Anlaşılacağı üzere HIV/AIDS eğitimi içeriğinde hastalık hakkında bilgilerin verilmesi tek başına yeterli değildir ve bu nedenle risk azaltıcı davranışların geliştirilmesi ve bunların kalıcı hale getirilmesini sağlayan içerik de verilmelidir. Pozen (5) aşağıda sunulan içeriğin hizmet içi eğitim programlarında dikkate alınmasını önermektedir.



  1. AIDS’e HIV adı verilen bir virüs neden olur. Öğretmenlerin bu virüsün bağışıklık sistemini nasıl bozduğunu ve merkezi sinir sistemi üzerindeki etkilerini kavraması gerekir.

  2. HIV’e tanı koyacak testler vardır. Virüse maruz kalmış bireyler serokonversiyon görülmemiş olsa bile virüs başkalarına bulaştırabilirler.

  3. HIV tuvalet oturakları, sivrisinek ısırması, bardak, tabak-çanak kullanımı ile bulaşmaz. Virüs kan, semen, vajinal sekresyonlar, emzirme yoluyla ve enfekte olan kişilerin organlarını bağışlaması yoluyla bulaşır.

  4. AIDS sadece eşcinsellerin ve uyuşturucu madde kullanıcılarının hastalığı değildir. Herkes risk altındadır ve herkes hastalığa maruz kalabilir.

  5. Eşcinsellik bir cinsel yönelimdir. Eşcinsellik konusu yargılayıcı olmayan ve saygılı bir tarzda ele alınmalıdır.

  6. Okul ortamında HIV bulaşı olduğuna dair bildirilmiş vaka yoktur. HIV/AIDS’li bir çocuğun gözyaşları yoluyla veya ona sarılındığı zaman hastalık bulaşması söz konusu değildir. Sadece yukarıda sözü edilen vücut sıvıları risk oluşturur.

  7. Lateks kondomların doğru kullanımı HIV’in cinsel ilişki yoluyla bulaşma riskini azaltır.

  8. Madde kullanımında enjeksiyon ya da şırınga paylaşılmıyorsa HIV bulaşma riski de yoktur.

  9. HIV/AIDS’li çocuklar hastalıkla ilişkili sosyal problemlerle karşı karşıya kalabilirler. Yoksul, toplumsal açıdan dezavantajlı geçmişe sahip veya korunmaya muhtaç çocuk olabilirler ya da anneleri/babaları da hasta olduğu için çocukların bakımını üstlenemeyebilirler.

UNAIDS (1) HIV/AIDS ve üreme sağlığı ile ilgili konuların ilköğretim müfredatına dahil edilmesini ve buna yaşam becerilerinin de eklenmesini önermektedir. Ayrıca bu eğitimin tüm eğitim sürecinde verilmesini gerekli olduğunu belirtmektedir.

İlk ve orta öğretimde HIV/AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma eğitimlerinin sonuçları oldukça umut vericidir. Dolayısıyla riskli cinsel davranışların azaltılması ve ergenlere davranış modellerinin benimsetilmesi eğitim yoluyla olasıdır (10).

Hizmet içi eğitim çalışmaları çoğunlukla başarılı geçmesine rağmen kimi öğretmenler HIV bulaşması konusundaki şüpheci tutumlarını sürdürmeye devam edebilirler. Bu öğretmenlerin yaşadıkları kaygı, endişe ve şüphelerini açıklıkla ifade etmeleri durumunda onlara yardımcı olmanın mümkün olduğunun akılda tutulması gereklidir. Ayrıca kimi durumlarda öğretmenler endişelerini ve şüphelerini uygun olmayan ve hatta düşmanca tarzda ifade edebilirler. Bu gibi durumlarda tartışmacı tutumlar ve tartışmacı yol izleme yardımcı olmayacak ve sorunların çözümüne katkıda bulunmayacaktır. En iyi yaklaşım tehdit edici olmayan bir şekilde davranmak, öğretmenin gerçekleri kabul etmede isteksiz davrandığını kabul etmek, bu davranışın gerçekçi olmayan kaygının bir sonucu olduğunu görmek ve verilen bilgiyi çalışma yaşamlarında etkili bir biçimde kullanmaya istekli olan öğretmenleri desteklemek ve sürekli eğitimin önemini vurgulamak olmalıdır.

HIV/AIDS VE OKUL POLİTİKASI

HIV/AIDS hastalığının tüm dünyada etkili olması ve hasta sayısının artmasına bağlı olarak okulların sorumluluğu iki temel boyutta ele alınabilir. Bunlardan birincisi özel gereksinimlerini ve öğrenme koşullarını destekleyici bir atmosfer yaratarak HIV/AIDS’li çocuklara uygun eğitimin verilmesini sağlamaktır. HIV/AIDS’in toplumsal ve fiziksel etkilerini dikkate alarak HIV/AIDS’li çocukların eğitim yaşamlarını sürdürebilmeleri için politikaların oluşturulması gereklidir. Okulların ikinci temel sorumluluğu HIV/AIDS’in yayılımının önlenmesi ve toplumsal duyarlılık kazanılmasını amaçlayan eğitim müfredatını geliştirmek ve bu müfredatı sürdürülebilir kılmaktır.

Çocukluk çağındaki HIV bulaşmalarının büyük bir çoğunluğu anneden bebeğe geçiş biçimindedir; ancak, okullardaki ilk HIV pozitif çocuklar hemofili hastalığı olan ya da kan transfüzyonu yapılan çocuklardır. Hastalığın ilk yıllarında bulaşma yolları konusundaki belirsizlik HIV/AIDS’li çocukların haklarına karşı enfekte olmayan çocukların korunmasına öncelik verilmesine neden olmuştur (5).

HIV/AIDS’li çocukların durumu, benzer çağda diğer hastalığa yakalanan çocukların durumundan önemli farklılıklar gösterir. Bu farklılığın temel kaynağı hastalığın bulaşıcı bir özelliğe sahip olması ve hastalığa atfedilen yüklemelerden gelmektedir. Burada unutulmaması gereken konu, bu çocukların özel eğitime gereksiniminin bulunmamasıdır. Bununla birlikte, okul sisteminin bu çocuklara yönelik bir politika geliştirmesi gereklidir:



  1. HIV/AIDS’li çocukların durumunu kapsamlı bir şekilde değerlendirmek için çeşitli meslek elemanlarının (öğretmen, doktor, hukukçu, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı) temsilcilerinden oluşan bir danışma kurulu oluşturmalıdır.

  2. Sadece okul yöneticisi, öğretmenler ve öğrencilerle yakın temas içinde olan personele, düzeyleri farklı olmak üzere, sadece gereken bilgi verilmelidir.

  3. HIV enfeksiyonlu çocuğun durumu olabildiğince gizli tutulmalıdır ve çocuğun durumunun okulda açığa vurulmamasına dikkat edilmelidir.

Ülkemiz gerçeğinde gerek ilköğretim gerekse orta öğretim okullarında yukarıda belirtilen koşulların yerine getirilemediği oldukça açıktır. Hastalıkla ilgili olarak büyük ölçüde sağlık konusu gündeme getirilmekte, ancak hastalığın sosyal boyutları önemli ölçüde göz ardı edilmektedir. Yukarıda belirtilen ikinci maddeyle ilişkili olarak HIV pozitif bireyler herkes tarafından bilinmek istenmekte, ancak HIV/AIDS hastalığı hakkındaki bilgi eksikliğinin giderilmesi konusunda aynı isteklilik gözlenmemektedir. Buna bağlı olarak hem HIV pozitif bireylere hem de ailesine yönelik olumsuz tepkiler verilmektedir. Hastalıktan dolaylı olarak olumsuz yönde etkilenen birey sayısı gizlilik kurallarına uyulmadığı için çok sayıda olmaktadır. Bu da olumsuz, yanlış ve gerçekçi olmayan tutumların yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde bildirimi zorunlu olma konusu ile insanları ifşa etme konusu ne yazık ki iyi anlaşılmamış bir konudur. HIV/AIDS’li insanlar çoğunlukla iradeleri dışında hastalıklarını açığa vurmak zorunda kalmaktadır (11). Bir kişinin HIV durumunun gizli tutulması çok önemlidir. İnsanların ifşa edilmesinin toplumun HIV/AIDS hastalığından korunma hakkına olumlu bir katkı yapmadığı bilinmektedir. Bu nedenle okullarda gizlilik konusu önemle vurgulanmalıdır ve bir okul politikası haline getirilmelidir. Bu sayede HIV/AIDS’li çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların önüne geçilebilir ve hastalığın bulaşması ile ilgili gereksiz ve yersiz paranoyanın oluşması önlenebilir.

Bununla ilgili olarak Wiener (12)’in belirttiği üzere, hastalık tanısının kime, ne zaman söyleneceği konusunda zamanlamanın büyük bir önemi vardır ve sonrasında ebeveynlere, çocuklara ve öğretmenlere ulaşılabilir hizmetler ve kaynaklar konusunda bilgi verilmesi gereklidir. Böylece bireylerin bilgi edinme ve toplumdaki hizmet ve kaynaklara ulaşma hakları da devreye girecek ve olumsuz durumların yaşanması önlenebilecektir.

SONUÇ

Okul çağındaki HIV/AIDS’li çocukları temel alan uygulamalarda çocuğun içinde bulunduğu durumun kapsamlı olarak anlaşılması gereklidir. Bunun için konuyla ilgili olabilecek sistemlerin (sağlık, hukuk, eğitim, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler gibi) de yer aldığı bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu değerlendirme temel alınarak harekete geçilmelidir. Kirst-Ashman ve Hull’un (13) belirttiği üzere yapılacak değerlendirmenin mikro (HIV/AIDS’li çocuğun biyolojik ve psikolojik özellikleri), mezzo (HIV/AIDS’li çocuğun etkileşimde bulunduğu yakın gruplar), makro (büyük toplumsal çevrenin, organizasyonların, yasaların, politikaların HIV/AIDS’li çocuklar üzerindeki etkileri) ve farklılık boyutunun (HIV/AIDS’li çocuğun özel nitelikleri ve karakteristikleri) boyutları bulunmaktadır. Böylesi bir değerlendirme ile hem çocuk olmanın hem de HIV/AIDS’li olmanın çocuk ve aileye getirdiği yük ve olumsuz süreç önlenebilir ve çocuk/aile bu süreçten daha az zarar almış olabilir.

Okullarda çocuklara yönelik psiko-sosyal hizmetleri verirken bulaşma korkusu, inkar ve mistik düşünme, cinsellik ve cinsel davranış değişikliği konusunda rahat olma, çaresizlik ve umutsuzluk duygusuyla mücadele etme, kurbanı suçlama ve öfke duygularını ele alma, etik ve mesleki sınırların belirsizleşmesi, ve profesyonel yetersizlik korkusu gibi konular gündeme gelebilir. Bu nedenle konunun özenle ele alınması gereklidir ve bu konuda çalışan personele mesleki danışmanlık hizmeti verilmelidir.

HIV/AIDS ve cinsel sağlık eğitimine yönelik eleştiriler, değerlendirmeler ve ülkenin koşulları verilecek eğitimin içeriğini ve veriliş şeklini önemli ölçüde etkileyebilir veya belirleyebilir. Bu nedenle yerellik temel alınmalı, ancak koruyucu ve önleyici özelliği nedeniyle HIV/AIDS eğitiminin gerekliliği konusu unutulmamalıdır.



Sonuç olarak HIV/AIDS tanısının okul ortamında açığa vurulmasının olası sonuçlarının ve olası tepkilerin, sınırlarının neler olabileceği kapsamlı bir şekilde değerlendirilmelidir. Ayrıca HIV/AIDS konusunun ebeveynler, öğrenciler, öğretmenler ve okul yöneticileriyle açık ve dürüst bir şekilde ele alınması ve okul personelinin HIV/AIDS konusunda yeterli eğitim alması ve desteklenmesi hem hasta hem de toplum açısından yararlı olacaktır.

KAYNAKÇA

  1. UNAIDS, WHO AIDS Epidemic Update, December, 2003.

  2. Sağlık Bakanlığı, Sağlık İstatistikleri, Aralık, 2003.

  3. Wiener LS ve Septimus A, Psychosocial support for child and family. In: Pizzo PA ve Wilfert CM (Eds). Pediatric AIDS: The Challenge of HIV infection in Infants, Children and Adolescents, Second edition Baltimore. Williams and Wilkins 1994; 809-28.

  4. CDC, HIV/AIDS surveillance report: Year-end-edition. Atlanta, 1993.

  5. Pozen AS, HIV/AIDS in the Schools In: Boyd-Franklin N, Steiner GL ve Boland MG (Eds.) Children, Families, and HIV/AIDS New York, London, The Guilford Press. 1995.

  6. Hankins CA, Issues involcing women, children, and AIDS primarily in the developed world. Journal of Acquired Immune Deficiency Syndromes 1990; 3, 443-48.

  7. Wiener LS, Counseling parents and children with HIV. In: Aronstein DM ve Thompson BJ (Eds.) HIV and Social Work. New York. The Harrington Park Press 1988; 315-26.

  8. Taylor-Brown S. Working with children with HIV in day care, elementary and secondary schools. In: Aronstein DM ve Thompson BJ (Eds.) HIV and Social Work. New York. The Harrington Park Press 1998; 361-74.

  9. CDC, Guidelines for effective school health education to prevent the spread of AIDS. Morbidity and Mortality Weekly Report, 1988; 1-14.

  10. Gökengin D, İlk ve ortaöğretimde HIV/AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma eğitimi Türk HIV/AIDS Dergisi 2002; 5 (4) 162-168.

  11. Duyan V, HIV/AIDS’li olduğunu başkalarına söyleme. Türk HIV/AIDS Dergisi 1998; 2 (1) 61-65.

  12. Wiener LS, Helping a parent with HIV tell his or her children. In: Aronstein DM ve Thompson BJ (Eds.) HIV and Social Work. New York. The Harrington Park Press 1998; 327-38.

  13. Kirst-Ashman K ve Hull GH, Understanding Generalist Practice. Chicago: Nelson-Hall Publishers, 1999.

Yüklə 47,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin