Fransızca’dan çeviren
Avukat Özlem Yılmaz
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
D.A. ve B.Y. / TÜRKİYE
DAVASI
(Başvuru no 45736/99)
KARAR
STRASBOURG
8 AĞUSTOS 2006
Bu karar Sözleşmenin 44/2. Maddesinde yer alan koşullar çerçevesinde kesinleşecektir.Kararın şekline ilişkin düzeltmeler yapılabilir.
D.A ve B.Y Türkiye başvurusuna ilişkin olarak AİHM 4. Bölümü
Sir Nicolas Bratza Başkanlığında,
Yargıçlar ,
J. Casadevall,
R. Türmen,
S. Pavlovschi,
L. Garlicki,
L. Mijović,
J. Šikuta,
ve Bölüm Yazı İşleri Müdürü T.L. Early’nin katılımı ile
Daire olarak bir araya geldiği 4 Temmuz 2006 tarihli oturumda aşağıdaki kararı vermiştir:
USUL
1. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yöneltilmiş olan (45736/99 numaralı) bu başvuruda bulunan başvurucuların her ikisi de Türk vatandaşıdır. (Bayan D.A ve Bay B.Y) Başvuru Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereğince 3 Aralık 1998 tarihinde Mahkeme önüne sunulmuştur.
2. Başvurucular Mahkeme önünde sürecin başından beri kendilerini temsil eden avukatlarca temsil edilmişlerdir. Öte yandan usule ilişkin olarak değişik aşamalarda başvurucuların farklı temsilcileri olmuştur.Adli yardım talebi kabul edilen başvurucuyu İstanbul Barosu avukatlarından Gülizar Tuncer temsil etmiştir. Diğer başvurucu İzmir Barosu avukatlarından Serkan Cengiz tarafından temsil edilmiştir. Hükümeti hükümet ajanı temsil etmiştir
3. 30 Ekim 2000 tarihinde, 1.bölüm başvurunun 3. ve 5/3. Maddelerine ilişkin olarak incelenmesine diğer şikayetlere ilişkin bölümlerinin kısmi olarak kabul edilmezliğine karar vermiştir.
4. 1 Kasım 2001 ile 2004 tarihleri arasında Mahkemenin bölümlerinin yapılanmasına ilişkin değişiklikler İçtüzüğün 25. Maddesi gereğince yürürlüğe girmiştir. 52 /1 madde gereğince Mahkeme Başkanı başvurunun 4.Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.
5. 7 Haziran 2005 tarihinde 29/3. Madde gereğince Mahkeme başvurunun hem kabul edilebilirliği hem de temeli üzerine inceleme yapmaya karar vermiştir.
OLAYLAR
OLAYLARIN GELİŞİMİ
6. Başvurucular 1953 ve 1968 doğumludurlar. Başvurunun yapıldığı tarihte başvuruculardan biri Buca Cezaevinde (İzmir) tutuklu diğeri Bergama Cezaevinde hükümlü olarak bulunmaktadır.
7. 17 Temmuz 1998 tarihinde sabah saat 6.00 civarında başvurucular,aşırı sol silahlı bir örgüt olan Komünist Parti İnşa Örgütüne karşı İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen bir operasyon çerçevesinde Dikili’de bir apartman dairesinde yapılan arama sonucu bir çok silah ve düzenek bulunmasının ardından yakalanmışlar ve kendileri dışında 8 kişi ile birlikte gözaltına alınmışlardır.
8. Aynı gün 11.25 ve 11.45 saatlerinde başvurucular muayene edilmiş ,adli tıp raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Raporda başvurucuların bel ve boyun bölgelerinde ağrıdan şikayetçi oldukları ve başvuruculardan birinin karaciğerinde rahatsızlık olduğu belirtilmiştir.
9. Başvurucular açlık grevine başlamışlardır.
10. 17 Temmuz 1998 tarihinde İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısının yazılı emri ile başvurucuların gözaltı süresi 21 temmuz 1998 tarihine kadar uzatılmıştır.
11. Aynı tarihte (21 temmuz 1998) Devlet Güvenlik Mahkemesi yargıcı kararı ile gözaltı süresi 24 temmuz 1998 tarihine kadar uzatılmıştır.
12. 22 Temmuz 1998 tarihinde polis başvurucuların ifadelerini almıştır. Belirtilmeyen saatte yapılan sorguda polisler başvuruculara örgütün eylemlerine ilişkin uzunluğu 4 uzun sayfayı bulan ayrıntılı sorular sormuşlardır. Başvurucular tüm sorulara ‘’ Açlık grevindeyim .İfade vermek istemiyorum ‘’ şeklinde yanıt vermişlerdir.
13. Aynı gün başvurucular 11.10 ile 11.25 saatlerinde arasında polislerin yanında avukatları ile görüştürülmüşlerdir.Bu görüşmede ifadesi daha sonra alınan başvurucu avukatına iyi olduğunu söylemiştir. Diğer başvurucu avukatına açlık grevi nedeniyle zayıf düştüğünü ve işkence gördüğünü söylemiştir.B u başvurucunun şikayetine ilişkin olarak muayenesi sonucu düzenlenen tıbbi raporunda polislerin kendisine işkence yaptığına ilişkin hiçbir bulgu yer almamaktadır.
14. 23 Temmuz 1998 tarihinde başvurucuların her biri için 3 tıbbi rapor düzenlenmiştir.
15. İlk muayene saat 10.45 te yapılmıştır. Başvurucu sırt, karın ve genital bölgesine verilen elektrikten kaynaklanan acı ve ağrılardan şikayet etmiştir.
Adli tıp hekimi bu şikayetlere ilişkin hiçbir bulgu tespit edememiş ve başvurucuyu ayrıntılı tetkik için hastaneye sevk etmiştir.
Saat 11.45 e doğru başvurucuyu hastanede bir jinekolog ,bir pratisyen,ve bir kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı muayene etmiştir.Hiçbir lezyon ve anormallik bulgulanmamıştır.
Saat yer almayan son rapor adli hekim tarafından düzenlenmiştir.Bu rapor hastanede yapılan muayenelere ilişkin bulgulara dayanmıştır.Raporda başvurucuya kötü muamele yapıldığını gösterecek ve başvurucuyu günlük mutad iştigalinden alıkoyacak bir bulguya rastlanmadığı belirtilmiştir.
16. Başvurucu şikayetinde saat 10.40 da adli tabip tarafından yapılan muayene sonucu düzenlenen rapora dayanmıştır. Başvurucu muayene sırasında mide bulantılarından şikayet etmiş ve penisine, karnına ,sağ ayak parmaklarına elektrik verildiğini belirtmiştir. Hekim bu şikayetlere ilişkin olarak bir bulgu tespit etmemiş ancak ayrıntılı tetkik için başvurucuyu hastaneye sevk etmiştir.
Saat 11.45 te hastane hekiminin düzenlediği raporda başvurucunun vücudunda hiç bir yanık izine rastlanmadığı belirtilmiştir.
Saati belirtilmeyen adli hekimin düzenlediği son rapor da bu son muayeneye dayanmakta ve raporda başvurucunun yaşamını tehlikeye sokacak ve başvurucuyu mutad iştigalinden alıkoyacak herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtilmektedir.
17. 23 Temmuz 1998 tarihinde başvurucular önce savcı sonra İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi yargıcının önüne çıkarılmışlardır. Ve tutuklanmalarına karar verilmiştir.
Savcılık sorgusu sırasında başvurucu polis tarafından alınan ifadesini tekrar etmiştir ancak 18 Temmuz 1998 tarihinde doktora götürülmediğini belirtmiştir.
18. 17 Ağustos 1998 tarihinde C.Savcısı Devlet Güvenlik Mahkemesine başvurucuların silahlı örgüte üye olmaktan mahkumiyetini talep eden iddianamesini sunmuştur.
19. Belirtilmeyen bir tarihte başvurucular ve birlikte yargılandıkları 8 kişi Birleşmiş Milletler Örgütü’ne gözaltı sırasında işkence gördüklerine ilişkin bildirimde bulunmuşlardır.11 Eylül 1998 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu özel raportörüne yapılan ihbar (bildirimin ardından )İzmir Cumhuriyet Savcısı bu konuda bir soruşturma açmış iki şikayetçi ve diğerlerinin işkence gördüklerine ilişkin bir delil olmadığı gerekçesiyle kovuşturmazlık kararı vermiştir.
20. Eylül 1998 de başvurucular Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunmuşlardır.
21. 12 Ekim 1998 tarihinde İzmir Cumhuriyet Savcısı tıbbi raporları gerekçe göstererek polisler aleyhinde yeterli delil bulunmadığından kovuşturma açılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
22. 14 Aralık 1998 tarihinde Başvurucuların Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesine yaptıkları takipsizliğe itiraz reddedilmiştir
23. Başvurucu 8 Nisan 2005 tarihinde Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından düzenlenen konusunu başvurucunun 1998 yılında gördüğü işkencenin oluşturduğu ; başvurucunun 2004 ve 2005 yıllarında yapılan muayenelerine dayanan bir alternatif rapor düzenlemiştir.Bu raporda hemeroid ve dişe ilişkin bulgular yer almaktadır. Raporda 27 Aralık 2004 tarihinde romatizmaya ilişkin yapılan muayenede omuz ve sağ kolda bir yıldır devam eden bir ağrıdan başvurucunun şikayeti olduğu belirtilmiştir.
KARAR
I SÖZLEŞMENİN 3. MADDESİNİN İHLALİ İDDİASI
24. Başvurucular Türkiye’de işkencenin bir idari pratik olduğunu ve başvurucuların 23 Temmuz 1998 tarihine kadar süren sorgulanmaları sırasında işkence gördüklerini iddia etmişlerdir. Polislerin kendilerini soyduklarını,gözbağı bağladıklarını ,kendilerine vurduklarını, tazyikli soğuk suya tutulduklarını, kulaklarına, ayak parmaklarına ve genital organlarına elektrik verildiğini iddia etmişlerdir.Bu muamelelerin tüm gözaltı süresince devam ettiğini ancak ilk üç gün daha şiddetli ve yoğun olduğunu ve bu muamelelerin yaşamlarında derin izler bıraktığını belirtmişlerdir. Sözleşmenin 3. Maddesi aşağıda yer almaktadır :
« Hiç kimseye işkence, insanlıkdışı ve onur kırıcı muameleye tabi tutulamaz.. »
25. Hükümet şikayet konusu daha önce uluslararası bir organ önüne götürüldüğünden Mahkemenin inceleyemeyeceğini belirtmiştir. Öte yandan Hükümet Türk Ceza Kanununda işkence ve kötü muameleye ilişkin cezalandırıcı hükümler bulunduğunu, başvurucuların sözleri ile tıbbi raporların çelişmesi sonucu kovuşturma açılamamasına karar verildiğini açıklamıştır. Hükümet bu nedenle başvurunun kabul edilmezliğine karar verilmesini istemiştir.
26. Mahkeme başvuru konusu sorun uluslararası bir diğer mekanizma önüne götürüldüğünde başvuruyu incelemenin gerekli olmadığına karar verebilmektedir. (Eşber Yağmurdereli Türkiye 2006/25590 sayılı 13 Şubat 2001 tarihli karar) Ancak başvurunun bu kısmının bu nedenle kabul edilmemesini gerektirecek bir neden bulunmamaktadır.
27. Başvurucular Mahkeme önünde kendilerine elektroşok uygulandığını, üzerlerine tazyikli soğuk su sıkıldığı, parmaklarının kırıldığını belirtmişlerdir.
28.Mahkeme başvurucuların yaşadıkları olayları genel olarak değerlendirmelerinde işkencenin Türkiye’de bir idari pratik olduğunu belirtmelerine rağmen bu durumun başvuru açısından etkili ve somut olaylara dayanmadığını belirlemiştir. (Bakınız Kaplan Türkiye 94/24932 sayılı ,19 Eylül 2000 tarihli ve mutatis mutandis Labita İtalya 95/26772 125 ,CEDH 2000-IV ) Başvurucular Mahkeme önünde işkence iddialarını kanıtlayacak ikna edici açıklamalar ve deliller sunamamışlardır. Sadece Türkiye İnsan Hakları Vakfınca düzenlenen başvurucunun yaşadığı kötü muamelelere ilişkin 2004 ve 2005 tarihli iki rapor bulunmaktadır. Bu raporlar olaylardan altı yıl sonra düzenlenmiştir. (Balyemez –Türkiye 03/32495 sayılı Aralık 2005 tarihli karar) Öte yandan bu raporlarda sadece dişler ve hemeroide ilişkin bulgular tespit edilmiştir. 27 Aralık 2004 tarihli raporda omuzda ve sağ kolda bir yıldır süren ağrıdan söz edilmiştir.
29. Mahkeme başvurucuların gözaltında tecritte tutulmadıklarını belirlemiştir.(bakınız Kaplan Kararı )
30 Mahkeme bir bireyin gözaltı sırasında maruz kaldığı,işkence ve kötü muameleyi kanıtlamasının zor olabileceğinin farkındadır. Yetkili adli makamların işkenceyle mücadele etmeyişlerinin en azından başvurucu açısından delilleri elde etmek ve delilleri ileri sürmek açısından zorluk yaratacağı kesindir. (bakınız mutatis mutandis Caloc Fransa 96/33951 ,91-20 Temmuz 2000 ,İlhan Türkiye 93/22277 – 90—CEDH 2000—VII ve Labita kararı).
31 Başvurucuların dosyaya sunduklarından, başvurucuların gözaltına alınırken ve gözaltı sonunda adli tabip muayenesinden geçtikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan belirttikleri şikayetleri açısından çoğu uzman birçok hekim tarafından muayene edildikleri anlaşılmaktadır. Ancak tıbbi raporların hiçbirinde başvurucuların şikayetlerinde belirttikleri süre ve yoğunlukta işkenceye maruz kaldıklarına ilişkin bir bulgu yer alamamaktadır.
32. Mahkeme başvurucuların gözaltındayken devlet görevlileri karşısında korku, kaygı ve incinmişlik duygularıyla kendilerini doğru ifade edemeyebileceklerini kabul etmektedir.(Bakınız İlhan 63 ve Aksoy Türkiye 18 Aralık 1996-1996-IV -,2277-56 ) Başvurucuların bu açıklamaları gözaltının hemen sonrasına denk düşmektedir.
33.Öte yandan, adli makamlar Başvurucuların sonraki şikayetleri açısından etkili bir soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmişler ve başvurucuların iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında temmuz ayında bir çok sağlık raporu düzenlenmiştir.(Salman Fransa 21986—121-CEDH 2000—VII ,İlhan ,Çakıcı Türkiye 94/23657—113—CEDH 1999- IV- Aksoy Türkiye Kararı 2287-98 )
34.Mahkeme başvurucuların şikayetlerinde belirttikleri polisler tarafından kendilerine kötü muamele yapıldığına ilişkin makul ve inandırıcı hiç bir kanıt sunamadıklarını tespit etmiştir. (gözaltı sırasında maruz kalınan işkenceye ilişkin bulguların gözaltı sonunda tıbbi raporlarda yer almasına ilişkin olarak Kekil Demirel Türkiye Kararı 99/48581 28-29 –11 Nisan 2006)Bunun yanında başvurucuların şikayetlerine ilişkin olarak ulusal yargı makamlarının bu soruna etkin müdahalede bulunmamaları da söz konusu değildir. (Yılmaz Türkiye 99/50743-30 Mayıs 2000, Fidan Türkiye 94/24209,29 Şubat 2000 , Uykur Türkiye 95/24599, 9 Kasım 1999 ve Ş.T mutatis mutandis ,Klaas ve diğerleri Almanya Kararı 22 Eylül 1993 seri A no 269 sayfa 17,paragraf 29-30 )
35.Mahkeme .başvurunun bu kısmı temelden yoksun olduğundan sözleşmenin 35/3 ve 35/4. Maddeleri gereğince kabul edilmezliğinin açıklanmasına karar vermiştir.
II. SÖZLEŞMENİN 5. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
36. Başvurucular gözaltında 7 gün kaldıklarını ve bu nedenle Sözleşmenin 5/3. Maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.Sözleşmenin 5/3. Maddesi aşağıda yer almaktadır :
« Yakalanan veya tutulu durumda bulunan herkes hemen bir yargıç veya adli görev yapmaya yasayla yetkili kılınmış diğer bir görevli önüne çıkarılır.’’
37.Hükümet gözaltı süresinin olayların geçtiği dönemdeki mevzuata uygun olduğunu ve 4. günün başında adli makamların kararı ile sürenin uzatıldığını belirtmiştir.
A. Kabul Edilebilirlik Üzerine
38.Hükümet Kekil Demirel başvurusuna ilişkin 4 Temmuz 2000 tarihli kabul edilebilirliğe ilişkin kısmi kararda başvurucuların gözaltı süresine ilişkin şikayetlerinin kabul edilemez bulunduğuna dikkat çekmiştir.
39.Mahkeme başvurucuların gözaltı süresinin 23 Temmuz 1998 tarihinde sona erdiğini, Kekil Demirel tarafından başvurunun 4 Mayıs 1999 tarihinde gözaltının sona ermesinden 6 ay geçtikten sonra yapıldığını başvurucuların ise Mahkemeye 3 Aralık 1998 tarihinde başvurduklarını belirtmiştir.
40. Mahkeme başvurunun bu kısmının Sözleşmenin 35/3. Maddesi gereğince temelden yoksun olmadığına karar vermiştir. Kabul edilmezlik kararı vermek için hiçbir gerekçe bulunmamaktadır. Mahkeme başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.
B. Başvurunun Esası
41.Mahkeme yasal gözaltı süresinin 17 Temmuz 1998 tarihinde başvurucuların yakalanması ile başladığını ve 23 Temmuz 1998 tarihinde başvurucuların tutuklanmaları ile sona erdiğini belirlemiştir. Gözaltı yedi gün sürmüştür.
42 Mahkeme Brogan ve Diğerleri Birleşik Krallık (29 Aralık 1998 tarihli seri A No 145-B ,sayfa 33 paragraf 62 ) kararında 4 gün 6 saat yargıç önüne çıkarılmaksızın gözaltı süresinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5/3. Maddesine terörizme karşı toplumu koruma amacı olsa bile aykırı olduğunu hatırlatır.
43.Başvurucuların yedi gün boyunca yargıç önüne çıkarılmaksızın tutuldukları belirlenmiştir.
44. Bu durumda Sözleşmenin 5/3. Maddesi ihlal edilmiştir.
III. SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI
45.Sözleşmenin 41. Maddesi :
«Mahkeme Sözleşme ve Protokollerin ihlal edildiğine karar verirse ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını tam olarak gideremiyorsa ,Mahkeme hakkaniyete uygun bir şekilde zarar gören taraf lehine adil tatmine hükmeder.. »
A. Tazminat
46 Başvurucu maddi tazminatın takdirini Mahkemeye bırakmıştır. Başvurucu beyanında teknik ressam olduğunu ve olaylardan dolayı iş kaybına uğradığını bundan ötürü maddi zararı olduğunu belirtmiştir.
47.Manevi tazminat miktarı olarak başvuruculardan bir 13.500 Euro olmak üzere toplam 25.000 Euro istemişlerdir.
48.Hükümet bu miktarların haksız ve yüksek olduğundan kabul edilemez olduğunu beyan etmiştir.
49.Mahkeme . dosyaya sunulanlardan maddi bir zararın olduğunu tespit etmemiştir.Bu nedenle başvurucular lehine maddi tazminata hükmetmeye gerek bulunmamaktadır. (Demir ve diğerleri Türkiye Kararı 23 Eylül 1998 ,1998-IV – 63 )
50.Başvurucular 7 Gün boyunca gözaltında kalmışlardır. Bu durumun manevi zarara yol açması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle Mahkeme hakkaniyete uygun olarak her bir başvurucu için 1500 Euro manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
B. Masraf ve Giderler
51. Masraf ve giderler için başvuruculardan biri 3000 Euro ödenmesini istemiştir. Diğer başvurucu avukatlık ücreti,telefon giderleri ve diğer giderler olmak üzere toplam 3750 Euro talep etmiştir.
52.Hükümet bu talepler gerekçesiz olduğundan kabul edilmemesini talep etmiştir.
53 Mahkemenin içtihatlarına göre masraf ve giderlerin ihlalin ortaya çıkardığı zararların giderimi yada düzeltilmesine yönelik, gerçek,zorunlu ve makul olması gereklidir. (Beyeler ve İtalya (adil tatmin ) [GC], no 33202/96, § 27, 28 mayıs 2002).
54. Gerekçeli olmayan masraf ve giderleri Mahkeme reddedecektir. Başvurunun hazırlığından sonuna kadar bazı masraflar zorunlu değildir.Bu kriterlere dayanarak Mahkemenin yaptığı hesaplama sonucu her bir başvurucu için 1000 Euro masraf ve gider ödenmesi makuldür.Öte yandan adli yardım alan başvurucunun daha önce aldığı 630 Euro bu miktardan düşülecektir.
C. GECİKME FAİZİ
55. Ödeme gününe kadar geçen süre için yukarıdaki miktarlara Avrupa Merkez Bankası’nın uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın gecikme faizi olarak uygulanmasına karar vermiştir.
TÜM BU GEREKÇELERLE MAHKEME OY BİRLİĞİ İLE ;
1. Başvurunun gözaltı süresi açısından kabulüne diğer kısımlarının kabul edilmezliğine ;
2. Sözleşmenin 5/3. Maddesinin ihlal edildiğine ;
3.
a) Kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay geçtikten sonra Sözleşmenin 44/2. Maddesi gereğince ödeme tarihinde YTL ye çevrilmek üzere savunmacı devlet tarafından ödenmek üzere :
-
Başvurucuların her birine 1500 Euro manevi tazminat ;
-
Masraf ve giderler için ; başvurucuların her biri için D.A için 630 Euro adli yardım düşülmek üzere 1000 Euro ,BY için 1000 Euro masraf ödenmesine;
-
Tüm bu miktarlara ilişkin olarak;
b) Ödeme gününe kadar geçen süre için yukarıdaki miktarlara Avrupa Merkez Bankası’nın uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın gecikme faizi olarak uygulanmasına ;
4. Geri kalan adil tatmin taleplerinin reddine karar vermiştir.
İçtüzüğün 77/2 ve 3. Maddeleri gereğince bu karar 8 Ağustos 2006 tarihinde Fransızca yazılmıştır.
T.L. Early Nicolas Bratza
Yazman Başkan
Dostları ilə paylaş: |