İzmit oda başkanımız sayın Ayhan Baltacı’ya teşekkür ediyoruz. Konuklarımızdan Bursa oda başkanımız sayın Bülent Çetin. Buyurun aayın Çetin.
- Bülent Çetin
- Sayın başkan, sayın genel başkanım, sayın milletvekilim, TÜRMOB’un çok değerli yönetim kurulu üyeleri, sevgili oda başkanlarım ve çok değerli İstanbul serbest muhasebeci mali müşavirler odası üyeleri. Bursa SMMM odası adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli dostlar 18 Nisan seçimlerini geride bıraktık. Süreç içinde birlikte hep birlikte yaşayarak sonuçlarını olumlu veya olumsuz göreceğiz. Öncelikle bir noktayı söyleyip gideceğim, Türkiye’deki seçimleri biliyorsunuz 5 milyonun üzerindeki seçmenin sandığa iradesi yansıdığı ama meclise yansımadı. Öncelikle bu konunun bugünkü parlamento mutlaka değerlendirmesi gerektiğine inancım var.
Değerli dostlar 57. hükümet kuruldu, dün akşam geç saatlerde kuruldu. Taleplerimizi bu kürsülerde dile getireceğiz bundan sonra da getireceğiz. Parlamentonun ve 57. hükümetin önünde neler var? Enflasyon, gelir dağılımı, iç ve dış borçlar, özelleştirme, kamudaki israf, laik cumhuriyete karşı tehditler, devlet içine sızmış mafya, çete ve menfaat grupları, uygulanan rant ekonomisi, yeni çıkan vergi yasalarının eksikleri ve yanlışlıkları ve özellikle 1999 bütçesi, sosyal güvenlik yasası, bankalar yasası pişmanlık yasası toplumsal barış adına, seçim biçimlerinin demokratikleştirilmesi, siyasi partilerin demokratikleştirilmesi bu yasaların da acilen çıkması gerekli.
Değerli dostlar, 1999 yılını gerçekten 5 ayı burada oda başkanlarım, İstanbul oda başkanımız anlattı ben çok girmek istemiyorum. Geçici vergi, çok sıkıntılar çektik. 5 ayımız bürolarımızda 24 saatimizi aldı. Ben zaman zaman son günde pastaneye gittim belki İstanbul odası da çok çekmişlerdir pastanede meslektaşlarımızın sıkıntısını görünce bayağı bir üzüldüm. Ben geçici vergi ile ilgili pek çok şey söyledim, burada pek bir şey söylemek istemiyorum. Özellikle gelir idaresinden taleplerimiz var bizim arkadaşlar. Gelir idaresinin alt yapısının bir an önce yapılmasını istiyoruz. Yani gelir idaresinin alt yapısının yetersiz olduğu düşüncesindeyiz. Her türlü beyannamelerin basitleştirilmesini söylüyoruz. Artık çağımız bilgi teknolojisi çağında bu kadar çok beyanname verilmez, bunları tek bir beyanname de toplayabilir, katma değeri, muhtasarı geçici vergiyi, lüzumsuz istatistiki bilgileri kaldırmalıyız, angaryalar kalkmalı. Tabii bu angaryaların içinde İş Kanunu’na göre ek 1’ler ek 2’ler dahil bu konular angaryanın içinden kalkamayız. Yine değerli arkadaşlarım SSK Kanunu’nda ve Türk Ticaret Kanunu’nda, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda acilen yapılması gereken değişiklikler var bunları da talep ediyoruz.
Değerli dostlarım, sayın başkan anlattı, şu kısa dönemde gelir idaresi ile çok sıcak yakınlaşmamız oldu. Doğrudur, evet bu yakınlaşmanın neticesinde de vergi levhalarının tasdiki işte en son çıkan belge basımının artık izin almama yönünde tabii bu odalara yük getirecek, o da ayrı bir sakınca. Çünkü şimdi faaliyet belgesi almadan meslektaşlarımızda matbaalara gidecek, ama güzel bir uygulama. En azından devleti küçültmek anlamında ve devlet bürokrasisini azaltmak anlamında destek veriyoruz. Yine geçen hafta bir toplantı yaptık sayın başkanlarla, önümüzdeki hedeflerimizi koyduk. Bu hedefler içinde 3. şahıslara verilen beyannamelerin mutlaka meslek mensubu tarafından tasdiki gündeme geldi. Sayın genel başkanımız bu konuda bankalar birliği ile görüşmelere devam ediyor bunu da mutlaka alacağız. Yani artık vergi dairelerinden gelir tablosunun , bilançoların tasdikini istemeyeceğiz. Meslek mensubu tasdik edip verecekler değerli arkadaşlar. Yine bunun dışında tabi beyanname örnekleri dahil buna. Bu neyi getirecektir? Demin söylediğim gibi devlet bürokrasisinin biraz daha indirilmesi, devleti küçültmek anlamında meslek mensuplarına yetki verilmesi anlamında.
Değerli dostlarım kendimize güven duymalıyız. Öncelikle bu genel kurulda bunu söylemek istiyorum. Çünkü kendimize güven duyduğumuz zaman almış olduğumuz bir takım yetkilerimizle kullanmak zorundayız. Siz bir örnek vereceğim. 31 Mayıs1997 tarihli 22 No’lu tebliğ bize bir yetki verdi. Ben bu sene tüm meslektaşlarıma soruyorum, korkuyorlar bu yetkiyi kullanmıyorlar. Bu yetki neydi? İşyeri açılışlarını meslektaş yoklama yaparak bu işi yapabilirdi vergi dairelerine gitmeden. İşte bu yetkilerimizi kesinlikle kullanmalıyız. Yine şu anda ne geldi? Vergi levhalarının tasdiki geldi. Bazı meslektaşlarımız bunu angarya olarak kabul ederler, ama benim şahsi görüşüm bu bir angarya değildir. Mutlaka meslektaşın hem korsan muhasebeciliği önleme yönünde hem diğer anlamda da meslektaşın saygınlığını yüceltecektir. Özellikle bu genel kurullarda meslek ahlak ve kuralının oluşturulmasıyla ilgili meslek ideolojisi tartışmak gerekir. Artık bunu da bir mesleki karar halinde çıkarmamız lazım. Çünkü kendi içimizde bir sürü haksız rekabetler oluyor bu rekabetleri önlemek için bu meslek ahlak ve kuralını, yani meslek ideolojisi bir mesleki karar haline getirmek zorundayız. Değerli sayın Ankara oda başkanı arkadaşımız söyledi, ben çok büyük sıkıntı çekiyorum Bursa’da. Özellikle 16 Şubat 1997’de yayınlanan bir iç genelgeyle iç genelgenin 7. maddesi ile ilgili sıkıntımız var. Şuanda yeminli mali müşavirlik meslek mensubu arkadaşlarımız sanki mali müşavir gibi sözleşme yapıyor ve haksız rekabete yol açıyor.
Değerli dostlar sözlerimi bitirmek istiyorum. Bir üç tane önerim olacak. Bu önerilerimizde özellikle bürolarımız ve ofislerimizi mutlaka belli bir standardını yakalamak zorundayız. Meslek içi eğitimi zorunlu hale getirmeliyiz. Artık şu anda odamıza üye meslek mensuplarını da 2 yılda bir bu eğitimden geçirmeliyiz düşüncesindeyim. Genel kurulunuzun başarılı geçmesi dileği ile en son bütün talebimiz oda başkanlarının talebi mali tatilin bir an önce hayata geçmesi. Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
- Ziya Disanlı
Bursa oda başkanımız Sayın Bülent Çetin’e teşekkür ediyoruz. Şimdi son konuşmacımıza, konuklarımıza söz vermeden önce müdürümüz aramızdan ayrılıyorlar, kendilerine teşekkür ediyoruz. Değerli arkadaşlarım salonun durumu pek uygun değil biliyoruz, ama hakikaten fazlaca gürültü oluyor. Arkadaşlarımızdan devamlı uyarı geliyor. Ayrıca şu anda son konuşmacımız sayın masum Türker. Türker’in söyleyeceği çok önemli şeyler var bunu da dikkate alarak arkadaşlarımın sessiz olacağını düşünüyorum. En azından bu konuşmadan sonra bir ara vereceğiz arkadaşlar daha rahat konuşma şansı bulacaklar. Buyurun Sayın Masum Türker.
- Masum Türker
Sayın başkan, sayın genel başkan, değerli meslektaşlarım, değerli konuklarım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarken bir tür burada dertlerinizi dile getiren adam yerine dertlerimiz budur bizimle ayrı düşme bunları yap diyecek adam olacağım hiç aklıma gelmezdi.
Değerli arkadaşlar yanımda oturan TÜRMOB yönetim kurulu üyesi ve sayman üyesi sayın Mehmet Timur dedi ki, yahu İstanbul’un yarısını öptün, dedi. Kenarda oturdum gelen giden öptü. Bir diğer yarısı kaldı, onlar da hiç merak etme arada öperiz dedim. Çünkü doğduğu yeri, beraber büyüdüğü insanları ya da aynı okulda okumuşsa beraber aynı sıralarda oturduğu kişileri, çelik çomak oynadığı kişileri bir gün unutursa kendisi de unutulmaya mahkumdur. Benim hiç de unutulmaya niyetim yok. Onun için söze başlarken bütün meslek örgütlerinde söylediği bir söylemi dile getirmek istiyorum. Ben bu mesleği bundan 32 yıl önce çantada muhasebecilik yaparak başlayan sonra bugün konuşulan denetim işini herhangi bir yasa zorunluluğu yokken bu işi şirket kurarak gerçekleştiren bir meslek mensubuyum ve bugün ben Demokratik Sol Parti’den İstanbul milletvekiliyim. Ama bu çatının altında siyasi görüşlü ne olursa olsun ister Doğru Yol Parti’li, ister Fazilet Parti’li, ister Milliyetçi Hareket Parti’li ister kendi mensup olduğum Demokratik Sol Parti’li, Cumhuriyet Halk Parti’li ya Emeğin Partisi ya da ÖDP’li olsun. Hepinize eşit mesafedeyim hiç birinizle siyasi anlamda hiçbir zaman bir şeyi tartışmayacağım. Çünkü sizlerin varlığı benim sizlerle siyaset tartışmaktan çok daha önemli olduğunu bu 48 yaşına geldiğim dönemde 30 yılı aşkın iş hayatı bana öğretti. Dün birlikte olduklarımızla, yarın yine beraber olmamamız için hiçbir neden yok. O zaman olaylara ayrı düşünmek ayrı değerlendirmek ve ya sen şimdi karar veren mekanizmasındasın, tepeden bakacaksın ya da tepeden bakıyorsun havasını yaratmaya gerek yok. Bu açıklamayı şunun için söylüyorum size, TÜRMOB’da da ben öyleydim, TÜRMOB’dan sonra da öyle olmaya devam edeceğim. Burada bu kürsüde ben siyaset konuşmaya çalışacağım. Ama bazı şeyleri tartışırsam bilin ki siyaset değildir bu, meslek adınadır, bu meslek içindir.
Değerli arkadaşlar, biraz evvel 4 büyük oda dediğimiz yani üye sayısı fazla olan ve meslek örgütünün % 60’ından fazlasını oluşturan ya da % 60’ı temsil eden arkadaşlarımızı ve genel başkanımızı dinledik. Bu görüşmelerde ve kimi bazı odalardaki meslek siyasetindeki gruplaşmalarda fevkalade yanlışlıklar yapıldığını bu son 2-3 genel kurul toplantısında ve bazı özel toplantılarda saptamış bulunuyorum. Bunları ben size burada dile getirmek zorundayım.
Değerli arkadaşlar, bu meslek örgütü dünü hiçbir zaman unutmadan yarına bakmak zorundadır. Dün neydi? Dün bizim bir meslek yasamız yoktu. Biz bir katiptik, bugün ağırlığı olan gerektiğinde işte burada 1000 kişi toplanabilen gerektiğinde 10 binleri bulabilen sayısı 100 bine vurmuş stajyeriyle bir örgütüz. Bu örgütün tabiidir ki bu ülkenin sorunları konusunda önerileri olacak, çözümleri olacak, sorunlardan dolayı yakınacak. Ama bazı konular var ki eğer bu konularda bir birleşme sağlanamıyorsa önce bunları tartışmak lazımdır. Şimdi sizin önünüze egemen sermayenin getireceği bir olgu vardır, bu planlıdır. Bu getireceği olgu egemen sermayenin geçici vergi olayını muhasebeciler tartışsın, muhasebeciler yakınsın istiyorlar. Şimdi önce bir soru sormak istiyorum. Bizler değil miydik ki düne kadar bordro mahkumları her ay vergi ödüyor, bordro mahkumları emeğin hakkını alırken vergisini erken ödediği zaman, enflasyondan etkilenmeyen egemen sermaye vergisi 1 yıl sonra ödememelidir, bu ülke için böyle olmalıdır diyen bizler değil miydik, biz bu günleri ne çabuk unuttuk. Bunu niye söylüyorum, geçici vergi bu yeni uygulamayla yine egemen sermayenin istediği yönde olmuş geçen döneme göre bu dönem ödenen 280 trilyon, beklenen 500 trilyonun altında gerçekleşmiştir. Şimdi soruna şöyle bakmalıyız biz. Biz bu geçici vergiyi istemiş miydik bu şekliyle? İstemiştik. Biz bu konuda istedik bir yerde atladık. Atladığımız yeri söyleyeceğim size. Geçici vergide 15 Mayısta kurumlar vergisi beyan edilenler vermeyecek, onlara 15 Haziran dedik tasarı bize sunulduğu zaman. Ancak mecliste eski geçici vergi uygulamasıyla ilgili madde kaldırılırken gelir vergisi ilk defa kurumlar vergisine atıfta bulunuldu. Yani vergi sisteminde kimsenin aklına gelmez ki gelir vergisindeki maddeden dolayı kurumlar vergisindeki madde gelir vergisine atıfta bulunurken o da 15 Mayısa çekildi ve bu konudaki görüşü o tarihlerdeki bilanço gazetesinde ben eleştirmiştim. İlk dönemin, bu yılın suretinin çok daha geç başlatılması gerekir demiştim. Şimdi bu konuyu tartışmak için ben bir öneride bulunmak istiyorum size. Muhtelif yerlerde, bir grup iyidir diyor, bir grup iyi değildir diyor. Artık benim iyidir ya da iyi değildir deme hakkım yok. Bunu size söylerken bu bilinçle söylüyorum. Ben bir yasama organındaki kişi olarak iki tarafı dinleyeceğim kendi birikimimle sahip olduğum değer yargısından arınacağım bu konuda size destek vermeye çalışacağım. Şimdi bu soruyu kendi kendine sorun burada ne bu soruyu bir grup alkışlasın ne alkışlamasın. Acaba geçici vergiden başlayarak muhasebeci zorunluluğu getiren bütün eylemleri tek tek bırakmaya başlasak, bu meslek eski katip düzeyine döner mi dönmez mi, bu soruyu sorun kendinize. Burada bir şeyi tartışabilirsiniz. Doğrudur, yani TÜRMOB’un adına bilançodaki baş yazıda o zamanki görüş olarak ben kaleme aldım. Sürenin Hazirandan evvel başlatılması yanlıştır, buna göre gerekli tedbir alınmalıdır. Ama bu geçici vergi bu enflasyon muhasebesi ister çok tartışmamız gereken konularda başka bir konu var. Kanunda imkan tanıdığı halde, sermaye piyasasına tabi şirketlerde bu işin angarya olarak yapıldığı halde neden angaryadır? Çünkü bir sonraki sene ... ters kaydını yapıyorsunuz. Kıdem tazminatı karşılığı neden gider olarak indirilmesine müsaade edilmiyorun tartışmasını yapmak lazım. Mesleğin dibinden olaya bakarsak yasada verilmiş olan hakların geçmişte yanlış bir savunmadan dolayı yargı ile değiştirilmiş olan bir hakkın yeniden alınması için bir çaba bir gayret gösterilmelidir. Buna benzer sorun çok değerli arkadaşlarım. Bakın biraz evvel sayın genel başkanın söylediği şeylerde benim fikir ayrılığım yok olmaz ve olmaz da. Ama vergi gelirleri ile ilgili verilen bilgiler kasıtlı olarak yanlış veriliyor diyorum. Düne kadar bir gazeteci ya da bir TÜRMOB yetkilisi olarak istediğim zaman bana verilen rakamlar ve yapılan açıklamayla en son bir parlamenter istediğim zaman zorladığım zaman verilen açıklama birbirinden farklı çıkıyor. Benim dile getirmek istediğim bugün de dün de ve sizin de olduğunuz budur. Diyor ki bu vergi gelirlerini toplamakla ilgili yetkili çünkü ondan hesap sorduğumu düşünüyor, o vergi performansını sağlayamadığını düşünüyor diyor ki sayın vekilim diyor, aslında diyor, bu vergi gelirlerinin az olmasında bizim suçumuz yok. Peki suç kimde söylüyorum, diyor ki biz ithalatta KDV’yi % 65 planlamıştık % 55 gerçekleşti, bugünlerde ithalatın artma ihtimali var, bu rakamı alacağız diyor. Arkasından diyor ki biz % 106 planlamıştık Akaryakıt Tüketim Vergisi’ni. Ocak ayında bir varilin petrol fiyatı 10 dolardan 14 dolara çıkıyor, onun için 106 yerine 141 gerçekleştik ama çok iyi fiyat artmaya başladı diyor.
Bakın siz birer ekonomistsiniz, bir vergi tahsildarı değilsiniz, vergi gelirleri ile ilgili değilsiniz. Şimdi ben sorarım size bu ülke adına yurt dışına ve her varil için 14 dolar yerine 10 dolar verilirken vergi gelirlerinin düşmesi mi iyidir yoksa yurt dışına 4 dolar daha fazla verip vergi gelirlerinin artması mı iyidir? Bu soruyu kendi kendinize sorun. Benim söylemek istediğim, size ilgili getirmek istediğim konu şu, Maliye Bakanlığı dahil sizden oluşmuş bağımsız çalışan meslek mensuplarına bu devlet denetlettirilmesidir. Asıl ombudsman dediğimiz, asıl bu ülkenin vergilerinin nereye harcandığının ya da vergilerinin sağlıklı tahsil edilip edilmediğini yegane anahtarı bu meslek örgütüdür, bu meslek mensubudur konuya böyle yaklaşmak lazım. Yoksa bize verilen rakamı söyleyeyim size, sayın genel başkan haklı söylemekte, bütçe katrilyon şu kadar açık deniliyor. Bu ülkenin bütçesini yapmamışlar ki neye göre açık diyorlar. Bu ülkede işsizliği azaltacak, yokluğu ortadan kaldıracak önemli bir teşvik mi var, ihale mi yapıyorlar açıklık sürekli ödedikleri faizden kaynaklanıyor. Bu faizin sorumlusu ne bugünün hükümetidir ne dünün, 12 Eylülden bu yana hükmeden herkesin suçudur bunun bilincinde olmak lazım. Eğer birileri bir zamanlar bu ülkede suskun toplum yaratmışlar ve bu suskun topluma uygun bu işi uygulayacak yasama organınca icraatta bulunan insanları getirmişlerse bu sıkıntıyı burada hep birlikte yaşayacağız. Bunun bilincinde olmalıyız. Şimdi burada olaya biz dönelim farklı bir boyuttan yaklaşalım, nasıl yaklaşalım? Bu meslek grubunun övünerek söylüyorum o tarihte dile getiren herkesin hakkını teslim etmeliyiz bu örgütte. Mali tatil bir gün çıkar da bunun hakkı bu örgütte Türkiye genelinde İstanbul’da da başkanı Yahya Arıkan. Neden? Çünkü biz çağdaş demokratların ilk şeyini yaparken üst kurula mali tatil diye tutturdu yazın. Bugün 227. madde bir denetim ordusuna geliyorsa bunun da hakkını sayın Mustafa Özyürek’e teslim etmek lazım. Yani bu örgüt ister beğensin ister beğenmesin, mesleki açıdan farklı görüşler farklı gruplar olsun herkesin hakkını teslim etsin. Nedir bu mali tatil söylüyoruz, artık söylemeyin. Mali tatil için önerimiz şu günler arasında olmalıdırı getirmenin zamanı geldi. Şimdi ben sizden parlamenter olarak çıkacağım mali tatil başıma geleni söyleyeyim bir önerge vereceğim Haziran ayında. Bütün Türkiye ayağa kalkacak sen ne biçim adamsın, o gün beyanname çok. Öyle ya ben ne yapacağınızı çok iyi biliyorum, aranızda yetiştim ben de yaptım çünkü. Onun için lütfen bu tür genel kurullarda bu tür genel kurullara hazırlık yapmak üzere artık mali tatilin hangi günler arasında olması gerektiğine karar veriniz ki parlamentoda elimizde hazır olsun. Bir gece yazısı da bırakın bizim için olsun. Ne olur? İşte sayın başkan dedi ki seviniyoruz, bizi temsil ediyor, bana verdiğinizde cebime koyacağım bir maddelik o tarihleri verin, o tarihleri vermek zorundasınız birincisi bu. İkincisini ben size dile getirmek istiyorum. Biz hep geçmişte sosyal güvenlik vs. dedik. Doğrusu bu genel kurula kadar bir insan öz eleştirisini yaparsa her işi daha iyi yapar. Bu genel kurula kadar ben şimdisize söyleyeceğim şeyi düşünmüş değilim ama bu tür toplantılar insanı düşünmeye itiyor. Sosyal güvenlik müessesesini bir taraftan çıkıp Türkiye’de kara deliklerin emeklilik döneminde eşitsizliğin ortadan kaldırılması herkese eşit davranılması için bütün sosyal güvenlik müesseselerinin aynı işlem kağıdında toplanmasını söyleyeceğiz bir de çıkıp bugüne kadar aynısını söyledik. Olmayacak bir şeyi hep söyledik ben de bu tuzağa düştüm. Esas söylememiz gereken şeyi ben şurada oturup da sayın Disanlı’nın yüzüne bakarken aklıma onun yerinde oturup bugün ebediyete intikal eden arkadaşımız geldi. Acaba kaç kişi vefat etti bizden kalp krizini erken getirdi onların emeklilik primini hızlandıracak riskini ..... bir şey düşünmedik. Düşüncedir bu. Mesleğimizin riskini hiç düşünmedik bugüne kadar. Biz bundan sonra meslek .... farklılaştırılarak artırılmasını emekliliğin tıpkı bir subay gibi bir polis gibi bir gazeteci gibi hızlandırılmasını talep etmeliyiz. Çünkü biraz evvel sevgili Bursa başkanı öyle geldi laf arasında söylerken hastalıklardan bahsederken o çağrışım öyle oluştu. Bunu söylerken esas düşünmemiz gereken şeyi 10 yıldır düşünmemişiz. 10 yıldır bu meslek için demek ki bir çekişme ortamı yerine bir düşünme ortamı yaratılsaydı belki de 5 yıl evvel bulurduk.
Değerli arkadaşlar ben size basit bir şey söyleyeyim, bu meslek örgütüne basit vergilendirme dolayısıyla haksızlık yapılmıştır. Nasıl ki herhangi biriniz bir berber dükkanınızın berberler odasından izin almaksızın ruhsat almaksızın açamayacaksanız ya da ben iyi saç kesiyorum şu otelin bünyesinde yalnız oteldekilere mahsus berber dükkanını açarken bile oraya gitmek zorundaysanız basit vergilendirmeyle bir düzenleme de yapılan bu haksızlığın giderilmesi gerekir. Yani esnaf odası esnaf ağası gibi oturup matbaasında bastırdığı evrakları satıp kendisi bir taraftan görüntüde muhasebe ücreti ödemezken onun kat be katını alıp sizin dışınızda bu mesleği yönlendiremezler. Bu konuda sizinle birlikte olmaya birlikte yürümeye devam edeceğim ben. Yani basit vergilendirme olayı sizin için bir gelir kaynağı olmazsa bile sizin için bir şey getirmezse bile sizin kontrolünüzde olmalıdır. TÜRMOB yönetimi bu konuda çok önemli bir karar almış. Dilerim ki bu kararın arkasında durmasını engelleyecek bazı arkadaşlarımız devreye girmesinler. Bu tür esnaf odalarındaki defter tutan yerlerde çalışanların stajı kabul edilmeyecek. Bu meslek örgütünüz elindeki güçtür. Çünkü orada güçlü defter yok, ciddi muhasebe yok, o halde TÜRMOB yönetimi benim bulunduğum dönemde aldığı bu kararı sürdürmesi gerekli. Bu bir tane yalnız örnektir. Bu konuda yasal düzenlemeye de gerek yok. Yaratacağımız ciddi bir kamuoyu, yaratacağımız ciddi bir iletişim maliye Bakanlığının bir yorumuyla bir tebliğle düzenlenebilecek bir iştir. Ben Maliye Bakanı olsaydım düzeltirdim. Değerli arkadaşlar, ben size bir konuyu daha söylemek istiyorum. 4 No’lu Tebliğ’i sayın Çelik tartıştı. Allah razı olsun sayın Çelik’ten. Niye biliyor musunuz? Tartıştığı bölümler içinde en önemli bölümü söyleyeyim. Dedi ki ama artı dili bir türlü varmadığı bir şeyi söylemek için Allah razı olsun diyorum. 227. madde çıktığı gibi uygulanmalıdır. Artık bu örgüt tuttuğum defterin beyannamesini imzalıyoruz demekten vazgeçmelidir. Ben verilen beyannameleri denetleyerek imzalıyorum görüşüne gelmeli, 227. madde budur. Sayın Çelik’in ve sayın Arıkan’ın anlattığı arasındaki iletişimi söyleyeyim size. Şu otelin içinde muhasebe çok basittir. Yapılan her ödeme yazar kasa sisteminde anında merkezde kayıt oluyor. Bir muhasebeciye ciddi ihtiyaç yok. O tuşlara basmasını bilen faturayı tanzim eden bir kişi yeterlidir. Bırakın bunu, herhangi bir Metro mağazası ya da Carrefour mağazasında her alışveriş yaparken o çocuklar size verdikleri fişle aynı anda stok hesaplarını, aynı anda gelir hesapları, aynı anda o işle ilgili vergilendirme işlemlerini yapıyorlar. O çocukların ruhsatı mı var, 18 yaşında basit bir insan, liseyi belki bitirmemiş belki bitirmiş. O zaman ne oluyor diyeceksiniz söyleyeyim ben size. Carrefour açıldığı zaman ilk etapta yalnız onun civarındaki büyük bakkallar İçerenköy’de arkada yukarıya uzandığınız burada Ümraniyeliler var. Selami Bey biliyor, Ümraniye’ye kadar irili ufaklı birçok dükkan kapanmak zorunda kalmıştır. Onlar hep kapandıkça ne oluyor? Sizin defter tuttuğunuz bir müşteri gidiyor. Hele kapatıldığı zaman birikmiş paranız da yok oluyor, paranızı da veremiyor. Şu anda bugünkü parayla belki milyarlarca alacağı olan bir muhasebeciyim ben biliyorum. Eskaza müşteri iş yerini kapatacaksa beyannameyi aldığı gün yakalayabilirsen paranı al, yakalasan da alamıyorsun. Hala 71’den alacağım var benim. 71 yılında bir baskülcüden alacağım var Küçükpazar’da ağabey ödeyeceğiz 500 lirayı hala o parayı 500 lirayı ödeyecekler. Şimdi sizin başınıza gelmiş bunlar. O zaman ne yapmalıyız? O zaman biz bu örgüte denetim olgusunda devreye sokmalıyız. Sevgili Çelik’e onun için çok teşekkür ediyorum. Sevgili Çelik’in 227 dediği olay odur, bırakın ayrıntıları. Eğer herkes beyannamesini verirken bir başka mali müşavire imzalatmak zorundaysa, bırakın defteri Mustafa Coşkun imzalasın ama defteri tutsun ama beyannameyi de Numan Bey imzalasın. Avrupa’da, Amerika’da iş böyle. Defterini tutan imzalamıyor, asıl sorumluluk tutan ve imzalayan aynı adam olduğu zamandır. O zaman diyeceksiniz ki canım müşteriyi kaybederiz. Kaybetmezsiniz canım, siz defter tutma işini yanınızdaki stajyere de yaptırıyorsunuz zaten bırakın o yapsın ama anlaşmanız defter tutma anlaşması değil ön denetim yapma anlaşması olmalıdır. Bu olduğu zaman ne olacak söyleyeyim size, burada var aranızda bazı vergi inceleme elemanları görüyorum delegeler içinde. Size defteri tutmuş, vergiyi kaçırmış gözüyle böyle bakamaz baktırmayız. Çünkü siz de onun gibi denetim yapmışsınız. Bu iş böyledir, işte ben sizin arkadaşınız olarak size iki temel vizyondan bahsedeceğim. Ömrüm vefa ederse ama Allah için sakın bana yarın bu işleri yap diye buralarda da bağırmayın. Yapmaya çalışacağım, bağıracaksanız da yardım edin, söz veriyor musunuz söyleyeyim, çünkü korkuyorum sizden. Ben bir şey söylüyorum sonra çıkıp neden yapmadın yapmadın diye bağırıyorsunuz. Vergi denetiminde şeffaflık yani CMUK işletmeliyiz. Bir işletme denetlenirken bu iş için özel ruhsatlandırılmış bizim ruhsata tabi arkadaşlarımız inceleme süresince nasıl ki bir sorgulama anında bir avukat tutuyor bizden bir arkadaş tutmalıyız ve bu arkadaşlar arındırılmalıdır defter tutmaktan. Bunun da bedelini gerekirse devlet ödemelidir. Yani CMUK’ta olduğu gibi gerektiğinde devlet ödemelidir. Böylesi hepinizin başına geliyor. Sizin gıyabınızda müşterinizin dışında ilgili adamları çağırıyor, bak diyor bu tutanağı imzalamazsan seni de incelemeye alacağım hele şimdi nereden buldun çıktı diyor. Bu tür deyişleri engelleyecek bu konuda bu meslek grubu içinde o dönem görevi yeni bir ayrıştırılmış özel grup çıkmalı. Hayır. 5 yıl muhasebecilik yapmış olan kişi ..... çevirirse ben bu işi yapmak istiyorum yapmalı, bu 3 yıl da olabilir. Bu konuda bir fikrim yok. Bu fikri beraber tartışacaksınız, Türkiye genelinde bulacaksınız, oluşturacaksınız.
İkinci söyleyeceğim şey bunu hep söyledim size. Hani hep bana hayal kuruyorsunuz derdiniz ya ben hayal kurudum cumhurbaşkanı olacaktım milletvekili oldum. Bu konudaki hayali devam ettireceğim. Hayalim nedir? Verginin uygulanmasında şeffaflık. Yani birisinin adı mukteza, yalnız o kişiye değil bu toplumun her ferdine uygulanmalıdır. Onun için o müktezanın verildiği gün Resmi Gazete’de yayınlanmalıdır. Yani yalnız bir kesimde hizmet eden vergicilik olmamalıdır. Şimdi bu dediğim görüşleri paylaşmak için biz tutup da muhasebeci olarak devletin gelirleri artmalıdır diyemeyiz, mükellef de vergiyi vermemeli diyemeyiz. Biz mükellefle devlet arasında hakem rolünü oynamalıyız. Gerektiğinde devlete dur demeliyiz, gerektiğinde mükellef çok kaçırıyorsun vergini vermen lazım demeliyiz, bu dengeyi kurabilmeliyiz, bu örgüt kurmak zorunda, bunun kriterlerini saptamak zorunda. Değerli arkadaşlar ben size bir başka şey söyleyeyim, sözlerime son vermek istiyorum. Sizinle ilgili neler yapılacak, neler yapmalıyız. Biraz evvel TBMM’de söylediğim bir şeyi size söyleyeyim, üzülerek söyleyeyim. Bu toplum, bu toplumu yöneten kesimler bu meslek grubunu şu ana kadar tanımıyor, tanımak istemiyor. Niye? Dün mecliste bize önümüzdeki ayın programları dağıtıldı. O programda milletvekillerine şunu söylüyorlar diyorlar ki, önümüzdeki ay Hürriyet Gazetesi’nin kuruluş yıl dönümüdür, Cumhuriyetin yıl dönümüdür ilişki kuracaksın, filanca kanunun çıkış tarihidir, Türk üretici derneğinin kuruluş tarihidir. Örneğin önümüzdeki ay sendikasının Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş tarihidir, Gazeteciler Sendikası’nın kuruluş tarihidir, yasası budur, budur. Allah Allah baktım 1 Haziranda desinler ki 3568 sayılı yasanın meclise veriliş tarihi, vazgeçtik ondan. 13 Haziran deseler ki çıkış tarihidir, kutlansın diye, yok. Şimdi onlara ne veriliyor biliyor musunuz? Milletvekilleri bakıyorlar ilgili çoğunluğa başvuruyor meclise kanunun çıktığı gün mecliste gündem dışı konuşma yapıyor. Kardeşim 10 yıldır o mecliste bu işe merak saran biri olsa bile gündem dışı konuşma olsun diye bir şey koymamış ki. Sizden birisi olunca tabi insan bunu biliyor görüyor hemen not ediyor kafasına ben bu işe sahip çıkacağım diye. O halde sorun şurada geliyor, belli bir grup belli bir insan topluluğu, belirli bir devlet adına çalışan kesim yada özel sektör adına çalışan bir kesim. Bir süre daha nasıl 75 yıl bu cumhuriyet sınırları içinde herkese ruhsat ve hak verirken bize vermediyse vermemeyi sürdürmeyi düşünüyor ki bizi devre dışı çıkarıyor.
Dostları ilə paylaş: |