YENİ EĞİTİM SİSTEMİ NASIL OLMALI
Nermin Abadan Unat
İnsanlık her çağda geçmişine ilişkin bilgileri saklamak, yeni kuşaklara aktarmayı hedef bilmiştir. Lascaut mağaralarında görülebilen insan, hayvan ve çizgiler bunun ilk örneklerindendir. Bu dönemde yaşamış olan mağara insanların sayısı başta son derece azdı, ancak zamanla çevreleri genişlemiştir. Eski Mısırda hiyerogliflere papirüslere işlenen haberler yine ancak firavun ve çevresi için erişile biliniyordu. Daha sonra orta çağda manastır ve medreselerde rahiplere mollalarla el yazısı ile kutsal metinlerin yorumunu belleğimize kazandırmışlardır. Bu döneme kadar her haber, her ileti geniş sayıdaki insanlara daha çok işitsel yolu ile aktarılmıştır. Ancak 1450 de Gutenberg’in basım makinesini icat etmekle bilgi edinme süreci tipografik insana, yeni bilgiyi kendi gözü ile yakalayabildiği bir çağa dönüştürdü. Gutenberg galaksisi-yıldızlar kümesi –genişledikçe dünyamız kocaman bir köye dönüştü. Birinci endüstri devriminde makineler ve insanoğlu karşılıklı destek olmak sureti ile faaliyetde idi. Önümüzdeki dönemde ‘’akıllı’’ makineler bizim yerimize düşünmeye başlıyorlar. Biz halen şu inanılmaz hızlı değişikliklerin ortasında yönümüzü ve izleyeceğimiz çalışmalarımıza bir çözüm aramakla meşgulüz. Ne var ki insanoğlunu merak ve öğrenme tutkusu sonucu olarak giderek güçlene teknolojiler bu galaksinin de ağır tehditler altına sokmaktadır. Bugün halen karşılaştığımız teknolojik yenilikler öyle hızlı değişiklikler yaratmaktadır ki insan anatomisinde yetenekler bu hızlı değişime ayak uyduramıyor, bir yandan insanoğlundan daha güvenilir sayılan robotların sayısı artmakta, öte yandan durdurulamayan bu aşırı hızlı gelişimler içinde yaşadığımız galaksinin ömrünü tehdit etmektedir. Determinist bir yaklaşımla bitmeyecek düşünülen doğal kaynaklar ölçülmez güç bir hızla yayılan teknolojiler yüzünden tehlike altına düşmüş bulunmaktadır. Gözümün önünde giderek ufalan bir buz kütlesi üzerinde şaşkın bir şekilde bakınan beyaz ayıyı hatırlayalım. Hayvanlar aleminin bazı türleri yok olmaktadır. Avusturalya Sydney kentin önündeki büyük mercan yatakları deniz suyunun kirlenmesi nedeni ile asitleşmekte, ölmektedir. Al Gore ‘’Inconvenient truth- İşimize gelmeyen gerçek ‘’ adı ile dünya kamuoyuna bu aşırı hızlı gelişmenin bilançosu çok etkili bir belgesel ile sergilemiştir. Bu köklü doğal değişim son otuz yıldır Birleşmiş Milletler ne birçok uluslararası kurluşlar tarafından incelenmektedir. Bu tehlikeyi durdurma amacı ile ‘’sürdürülebilir gelişme’’ kavramının benimsetilmesine çalışılmaktadır. İşte bu noktada ortaya çıkacak olan aktörlerin başlıcası EĞİTİM SİSTEM’leridir.
OECD yirmi birinci yüzyılın başından bu yana ileri derecede gelişmiş –teknoloji ve doğa yıkımı süreçlerinde başrolü oynayan ülkelerinin eğitim performanslarını değerlendirmeye koyuldu. Gelişmiş sayılan ülkeler acaba eğitim sistemlerini bu inanılmaz hızlı değişikliklere ayak uydurmuşlar mıdır? Italya’daki PİSA üniversitesi tarafından yapılan bu ölçüm ve değerlendirmeler ilginç sonuçlar sunmuş bulunmaktadır.
2016 yılında yayınlanan son PİSA raporuna göre 29 milyon 15 yaşındaki gençleri temsilen 540.000 öğrenci iki saatlik sınava tabi tutulmuş, bu sınavda fen, matematik, okuma ve toplumsal sorunları çözmeyi sorulmuştur. Ayrıca öğrencilerin kişisel bilgileri de 35 dakikalık bir anketle, öğretmenler de soru kağıdı ile ölçülmüştür. Bu sınav, anketler bilgisayar yolu ile değerlendirilmiştir. En puanı alan beş ülke Singapore, Japonya, Estonya, Finlandiya ve Kanada’dır. Sadece matematik alanında ise başta gelen ülkeler Çin, Hongkong, Singapore, Taiwandır. Türkiye 72 ülke arasında 51’ci sırayı işgal etmektedir. Türkiye’yi izleyen ülkeler Tunus, Cezayir, Ürdün, Lübnan, Katar vs’dır.
PİSA raporuna göre en üst dilimlerde yer alan iki ilke Finlandiya ne Singapore’u örnek olarak ele almak istiyorum. Bu vesile şunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor: her ülkenin eğitim politikası aslında o devletin geleceğe yönelik hedefidir. Başka bir deyimle yurtdışına sunduğu eğitim fırsatları aynı zamanda devlet olarak ulaşmak istediği gaye ile örtüşmektedir.
Finlandiya 40 yıl önce merkezleşmiş bir eğitim sistemine karşı büyük ölçekli bir reform yapmıştır. Halen öğrenciler İLK ve ORTA eğitimi kapsayan tüm yıllar içinde sadece bir kez sınav olmaktadırlar. Finlandiya ‘da test için hazırlama okulları yoktur.
1- Zorunlu orta öğrenimin sonunda öğretmenler TEK DEFA verilen sınavlarda şu tip sorular sormaktadır: ‘’Mutluluk, iyi yaşam ve bireysel memnunluk hangi açıdan ahlaki kavramlarla ilgilidir? ’’.’’ Karl Marx ve Engels sosyalist devrimin ilk önce İngiltere de patlak vereceğini öngörmüşlerdi, oysa tersine devrim Rusya’da patlak vermiştir. Neden ? ’’ Diğer sorular içinde şu konular yer almaktadır: devrim teorisinin yansımaları, kişinin işsiz kalması, şiddet, savaş, sporda etnik çatışmalar, hazır yiyecekler, seks, uyuşturucu maddeler, pop müziği.
2- Finlandiya okullarında oyuna çok zaman ayrılıyor. Öğrencilerin haftada ev dersi için ancak 2.8 saat ayırmakta, Amerika ise 6.1 saat ayırmaktadır.
Ders esnasında her 45 dakikadan sonra 15 dakika teneffüs verilir. Uzun süren ders saatler psikolojik bakımından stres, anxiety yaratır kanısındadırlar..
3- Tüm eğitim kademeleri parasız, Master ve doktora dahil yabancı öğrencilerde bu kurala tabi.
4- Öğretmenlik Finlandiya da en saygın meslek sayılır. Eğitim fakültelerine girmek çok zor, on adaydan bir kişi alınmaktadır. Öğretmenler profesör gibi itibar görmektedir.
Finlandiya Avrupa’nın ilk ve en uzun ömürlü yarı başkanlık sistemine sahip. Sosyal-Refah devleti ilkesini benimsemiştir. ‘’Less is more ‘’ kuralı onu aşırı tüketimden uzak tutmaktadır. Koalisyon hükümetleri kurmada güçlük çekmemektedir. Avrupada en çok gazete okuyan ülkedir. Medyaya güven yüksek. Amacı mutlu yurtdaş yaratmaktır
SİNGAPORE
7000 km2’lik bir şehir devleti. 1965’te Cumhuriyet oldu. Doğal kaynakları yok. Bir kuşakta ‘’bir üçüncü dünya ülkesinden 1’ci dünya ülkesine dönüşmeyi başardı
l- 1959-1978 yılları arasında antrepo ihracatından mamul malları ihracata dönüştürmeyi başardı. Yılda GDP %12,7 zengin ülkelere yatırım yaptı.
ll- 1979-1996 etkinlik aşamasına geçti 1973 petrol krizine yatırım çekmek için eğitim sisteminin değiştirdi. 1960’larda öğrencilerin %50’si ilkokuldan sonra eğitimi terkederken, 1986 da on yıldan az öğrenim görmüş öğrenci oranı %6’ya indi. 1960’da İngilizce bilen öğrenci oranı %40 iken 1984’te bu oran %90’a çıktı. Eğitim sisteminde her öğrenci ingilizce ve ana dillerden birini öğrenmek zorunda ( Çince, Malayca, Tamil )ders programlarında matematik, fen bilimleri ve mühendislik ağırlıklı yer almakta, ekonomi ve teknolojiye dönük konulara önem verilmekte. Singapore böylece ‘’bilgiye dayalı bir ekonomi ‘’ sistemine sahip oldu. Felsefesi ‘’ Düşünen okullar, öğrenen millet ‘’. Okullarda telkin edilen ana değerler şunlardır.
lll- Sistem: çocuklar 3 yaşında okul öncesi okullara başlıyorlar. Bu yıllarda dil, sayısal beceriler, okuma, karakter oluşturmaya önem veriliyor. 7-8 sınıflarda beşeri bilgiler ve seçimlik dersleri veriliyor. Orta öğrenimin süresi 5 yıldır, toplam 11 yıl. Buna ‘’üniversite öncesi’’ 2 yılık bir öğrenim ekleniyor. Singapore’un 6 üniversitesi var, her birinin 30.000’den fazla öğrencisi bulunmaktadır. Birçok yabancı üniversiteler Singapore’da şubeler açmış bulunmaktadır. Singaporede’da ayrıca ‘’Medreseler’’ de var. Bunlar daha çok Malaysia kökenli çocuklara hizmet etmektedir. Geleneksel kıyafetleri göze çarpmaktadırlar. Dinsel öğretilerin dışında sorunlu eğitim programları da benimsemek zorundadırlar. Dördü karma, iki tanesi yalnız kızlara özgü eğitim vermektedir.
V- Singapore’da kamusal bütçeden beslenen okulların yanı sıra özel okullar da var. Bu okulların bir kısmı ‘’dershane ‘’ tarzındadır. Düşük gelirli aileler için önemli bir engel oluşturuyor.
Vl- SINGAPORE KÜRESEL BİR OKUL sayılır. Egemen ideoloji yeteneklere dayalı bir üstünlük tanıyor. İki dillidir. Gençliğini dünya piyasasında egemen lider yapmayı amaçlıyor. Kapitalist sisteminin aradığı yurttaş ilkesini benimsemiştir.
Vll- Singapore 1995,1999,2003 matematik ve fen bilimlerinde birincilik kazanmıştır. Yapılan eleştiri: fazla seçkinci elitist, fazla uzmanlaşmış. Son yıllarda önem verilen alan: yaratıcı düşünme Çocuklara çok baskı yapılmaktadır. Singapore nüfusu % 5,399 milyon, Finlandiya 5.523.904 dünya nüfusuna oranı % 0,1 PİSA raporuna göre eğitim performansında 3’cülüğü işgal eden ülke JAPONYA’dır. Zorunlu okula devam 12 yıldır. Okul öncesi öğrenim de zorunludur. Gençlerin %98 liseye devam etmektedir.
Japon eğitim sisteminin 15 öne çıkan ayırt edici özelliği vardır.
1- Eğitim çalışkanlık, bireyin kendini sorgulaması ve düzenli çalışma alışkanlıklarının edilmesi gerekliliği üzerine kurulmuştur.
2- Ulusal bütçenin %12’si eğitime, %7,7’si askeri harcamalara ayrılmaktadır.
3- Zorunlu eğitim 9 yıldır.
4- 6 yaşını dolduran her çocuk 6 yıl süren ilkokula başlar. Okul yılı 1 nisanda başlar, 31 martta biter.
5- Her sınıf bir tek öğretmen tarafından yürütülür ve o öğretmenin sorumluluğundadır.
6- Devlet okullarında üniforma yoktur ancak şapka veya sembol taşımları gerekir.
7- Okulların % 90’ında jimnastik salonu, % 75’inde yüzme havuzu bulunmaktadır.
8- Japon orta okulların da üniforma şart, ilk okula kıyasla daha disiplinli ve ciddidir.
9- Japon okullarında müstahdem veya hizmetli yoktur.
10- ders saatleri çok uzundur, ev ödevleri çok yüklüdür. Tatilde bile çocuklara nefes aldırtılmıyor.
11- Yedek öğretmen yoktur.
12- Okulu bir saldırgana karşı korumak için öğretmen ve öğrenciler Sasumata kullanmayı öğrenirler. BU savunma aracı bir alüminyon boru ucunda kıvrık bir kancadır- silah değil.
13- 9 yıllık öğrenim boyunca devletçe karşılanan ve okulca hazırlanan öğle yemeği verilir. Birlik ve beraberliğin simgesi.
14- Japonya da bireye saygı, özgür eğitim kavramları geçerli değil,disiplin ve kurallara uymak ön planda gelmektedir.
Öğretmenlerin %62’si kadındır. Yarıdan fazlası üniversite mezunudur. Sistemin başarısı Japon köklü buluna çok çalışma, azim ve sebatda saklıdır.
Yukarıda üç ülkenin tümünde zorunlu din eğitimi yoktur.
YENİ TEKNOLOJİLERİN YARATTIĞI SORUNLAR VE YAŞAM BOYU EĞİTİM
Günümüz ortalama vatandaşı yeni teknolojilerin ortaya çıktığını pek farkına varmamıştır. Bankalardaki ATM’lerden para çektiğimiz, daktilo makinelerinin ortadan kaybolduğu, birçok mesleklerin karakter değiştirdiğinin farkına bile varamadık. Böylece ‘’ Yaşam boyu eğitim ‘’ kavramı da günlük yaşantımıza girmiş oldu. Yeniliklere ayak uydurabilmek için hemen her alanda daha verimli iş çıkarmak, daha yüksek kazanç sağlamak için genellikle paralı kurslar sunulmaktadır. Rehberimiz ‘’öğrenmenin sonu yok ‘’ oldu. Özellikle 2007’den bu yana dünyamız internet nedeni ile her an her yerde yanımızda alabileceğimiz bir bilgi hazinesidir. Aynı hızla ise tanıdığımız olsun olmasın sosyal medya aracılığı ile meydana çıkan dijital dostluklar sayesinde kürenin her tarafı ile temas kurabilecek duruma geldik. Peki bunun olumsuz tarafları nedir ? Bu inanılmaz hızlı dünyalılaşma süreci içinde çocuklarımıza hangi değerleri aktarmalıyız ? Mesela sadece yeni kuşaklar mı ? Yetişkinler için pusula ne olmalı etik değerler mi ? Yoksa başka etkenler mi ?
Bu sorunsal ile yakından ilgilenen Thomas Friedman şu saptamada bulunuyor: Dünyanın hangi noktasında bulunursak bulunalım üç çok etkili güç ile aynı zamanda baş çıkmak zorundayız: 1-Dünyamızı saran atmosfer ve onun üstündeki hava tabakaları delip geçen milyonlarca dijital ağlar, 2- Bu ağların yarattığı buluşma yeri yani Piyasa ve 3- Küremizi yaşatan Doğa. Bu güçlerin yaratabileceği sorunlar çok ciddidir. Ağların aktardığı yeni teknolojiler göz alıcı otomobil modellerin tasarımlarını aktarabilir, bu modeller piyasada alıcılar da bulur, ancak bu araçların gerektirdiği enerjiyi güneş ışınlarından sağlamadığı sürece egzos gazları ile stratosferde koca delikler açılmakta, iklim değişmekte, cilt kanseri hastalıkları artmaktadır. Demek ki eğitim politikamız yeni kuşaklarımıza sadece mutlu olma hakkında sahip oldukları telkin etmekle yetinmemelidir. Günümüz dünyanın en büyük adası Danimarka’ya ait olan özerk Grönland’da hiç endüstri yok, nüfusu ise 56.000 kişidir. Ancak düne kadar adanın kuzeyinde güneye köpeklerin çektikleri kızaklarla seyahat etmek imkanı varken, bugün bu tür yolculuk mümkün değildir.
2007’den buyana internetle birlikte ortaya çıkan yeni buluşlar ve uygulamalar ülkeleri uygulamakta oldukları eğitim politikalarını yeniden gözden geçirmeye zorlamaktadır. Özellikle bireyin genetik yapısına ilişkin yeni veriler ilgili bilim adamları etik sorular karşısında bırakmaktadır. Günümüz sorunlarına uzun bir perspektiften bakınca gelecek ürkütücü görünüyor. Robotlar dünyasında insanlar izlemeleri gereken yolu bulabilecekler mi. ? Robot cerrahi yardımı ile sipariş nitelikleri sahip insanların yaratılmasına izin verecek miyiz. ?
Kötümser olmamak için ben yine de Ankara’da DTCF girişindeki cümlenin bize yol gösterdiğine inanmak istiyorum ‘’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir ‘’ . Yarın tek bir yanıt bulamayabiliriz, fakat arayacağımız cevap kuşkusuz öbür dünyada vaatlere dayalı olmayan bilimsel çözümlerden biri veya birkaçı olacaktır.
Konferans : Yeni Eğitim Sistemi Nasıl Olmalı
Tarih : 29 MART 2017
Saat : 17.30
Yer : Antalya Kültür Sanat Oditoryumu
Elmalı Mah. Şht.B. Cengiz Toytunç Cd. No: 60 MURATPAŞA
İletişim : 0.242.2472189 Web: www.antcev.org.tr
0.242.2420257 Web: www.antalyakultursanat.org.tr
Dostları ilə paylaş: |