Yenileşme Döneminde



Yüklə 5,47 Mb.
səhifə23/67
tarix18.01.2019
ölçüsü5,47 Mb.
#100745
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   67

Kimileri de, bölgesel kurtuluş yolları arıyor, bazı bölgelerin Osmanlı Devleti’nden koparılması yoluyla sorunun çözümleneceğine inanıyor; dahası, kimi bölgeler, devletin çökmesine kaçınılmaz gözüyle bakarak, kendi kendilerine kurtarmaya çalışıyorlardı.107 Ancak, ulusun egemenliğine dayanan bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak ateşiyle yanan ulusal akımın önderleri, bu görüşlerin hiçbirini benimsememişlerdi. Mustafa Kemal, Büyük Nutku’nda şöyle der: “İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur... Ya bağımsızlık, ya ölüm. İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktı.”108

1 İngiliz Devlet Arşivi (İDA), Dışişleri Bakanlığı (FO) belgeleri, sınıf FO 371/dosya 3449/belge sayısı 18110, Mondros Bırakışması belgeleri; British and Foreign State Papers (Britanya ve Yabancı Devletlerin belgeleri), 1917-18, c. CXI, s. 611-613; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, Yakın Tarihimiz, no. XV, s. 49; Ali Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekeleri Tarihi, Ankara 1948, s. 33-34.

2 Gotthord Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile ilgili İngiliz Belgeleri, Ankara 1972, s. 27; M. Tayyib Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, Ankara 1959, c.1, s. 3; Türkgeldi, a.g.e, s. 68 İDA, FO 371/3413/183206, Türk basınından pasajlar.

3 Hikmet Bayur, Yeni Türkiye Devletinin Harici Siyaseti, İstanbul, 1935, s. 21 ve 35 ve Atatürk, Hayatı ve Eseri, c.1, Ankara 1963, s. 174.

4 Bu gizli planlar için bkz. S. R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, c.1, Ankara 1973, s. 2.

5 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, Yakın Tarihimiz, no.II, dn 62, s. 16.

6 İDA, FO 371/4215/62789, Wilson’dan Lloyd George’a Yazı, Londra, 4.4.1919. Mondros Bırakışması ve uygulanmasıyla ilgili ek bilgi için bkz. Tevfik Bıyıklıoğlu ve ötekiler, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Ankara 1963.

7 Tanin, 23.8.1945.

8 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, Ankara 1956, s. 138.

9 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 1- Mondros’tan Erzurum Kongeresi’ne, Ankara 1982, s. 30 ve 33.

10 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, 1859-1952, İstanbul, 1952, s. 417; Gökbilgin a.g.e., I, s. 149. Selahattin Tansel, Mondrostan Müdanyer’yu Kadar, c. 1, Ankara 1977, s. 149.

11 Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, a.g.e., II, s. 124; Tunaya, a.g.e., s. 478; Ati, 2.12.1918; Tasvir-i Efkâr, 7.12.1918

12 Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairei, Türk İstiklâl Harbi-Batı Cephesi, Ankara 1963, s. 134; Nurdoğan Taçalan, Ege’de Kurtuluş Savaşı Başlarken, 1970, s. 147; Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953, s. 41.

13 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul, 1976, s. 241; Jaeshke, Türk Kurtuluş Savaşı Koronolojisi, c.1, Ankara 1970, s. 9 ve c.II, s. 57.

14 Hüsnü Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşında İstanbul ve Yardımcıları, c.II, İstanbul, 1975, s. 52; Tasvir-i Efkâr, 14.12.1918; Hadisat, 4.121918; Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, Ankara 1946, s. 17.

15 Ati, Vakit, Minber, Tasvir-i Efkâr, 6.12.1918; Tunaya, a.g.e., s. 445.

16 Hadisat, Vakit, Minber, İkdam, 7.12.1918; Jaeschke, İngiliz Belgelerinde..., 165-166; Tunaya, a.g.e., s. 4417; Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, I, 124.

17 Türk İstiklal Savaşı, Güney Cephesi, IV, Ankara 1966, s. 45-46; Tansel, a.g.e., s. 220.

18 Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, s. 31.

19 Tasvir-i Efkar, 20.12.1918; İkdam, 26-27.12.1919; Himmetoğlu II, s. 53; Kasım Ener, Çukurova Kurtuluş Savaşında Adana Cephesi, Ankara 1970, s. 31.

20 Akşin, a.g.e., s. 146; Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, Ankara 1972, s. 36.

21 Vakit, 10.1.1919.

22 Türk İstiklâl Harbi-Mondros Mütarekesi, a.g.e., s. 164.

23 İDA, FO 371/4244/173831, Derneğin 18.1.1919 tarihli bildirisi.

24 Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, Ankara 1968, s. 72; Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, a.g.e., s. 152.

25 Şimşir, Malta Sürgünleri, a.g.e., s. 40 ve 205.

26 Şimşir, ibid., s. 39.

27 Papers Relating to the Foreign Relations of United States (PRFRUS) (ABD Dışişleri Belgeleri), Paris Barış Konferansı, III, s. 856-875; Jaeschke, İngiliz Belgeleri, s. 50; Spiros Markezinis, Politiki İstoria tis Neoteras Ellados (Modern Yunanistan’ın siyasi tarihi), c.IV, Atina, 1968, s. 277-279.

28 İDO, FO 371/4376/PID 161, Barış Konferansı, Paris, 4.2.1919; FO 371/4256/3748, Yunan toprak istemleriyle ilgili kitapçık.

29 İDA, FO 371/4158/113183, Deniz Yarbayı Heathcote-Smith’in raporu, Samsun 15.7.1919.

30 PRFRUS, c.IV, s. 147; Firuz Kazemzadeh, The Struggle for Transcaucasia, 1917-21 (Maveray-ı Kafkas Mücadelesi), New York, 1951, s. 255-156; Jaeschke, İngiliz Belgeleri, a.g.e., s. 40-47; İDA, FO 371/3657 dosyası.

31 İDA, FO 371/3657/-Calthorpe’dan Balfour’a yazı, İstanbul, 5.1.1919; İDA, FO 371/4192/140507, Yüzbaşı G.R. Driver’in hazırladığı Kurdistan and the Kurdus (Kürdistan ve Kürtler) başlıklı kitapçık.

32 Vakit, 17.2.1919; Ömer Sami Coşar, Milli Mücadelede Basın, 1964, s. 218.

33 İkdam, İstiklal, Memleket, Tasvir-i Efkar, 3.3.1919; Vakit, 4.3.1919.

34 Sarıhan, a.g.e., s. 131.

35 Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu, 1919-1922, Ankara 1957, s. 44.

36 Taçalan, s. 173.

37 İDA, FO 371/365852432, Calthorpe’dan Balfour’a, İstanbul 19.3.1919.

38 Ses Gazetesi, 13.3.1919.

39 Hadisat, 8.3.1919; Ses, 13.3.1919.

40 Sarıhan, s. 148.

41 İDA, FO 371/3658/6241, Calthorpe’dan Dışişleri Bakanlığı’na, 9.4.1919.

42 Akşin, s. 229; Şimşir, Malta Sürgünleri, s. 72; Jaeschke, İngiliz Belgeleri, s. 9.

43 Taçalan, s. 88; Asaf Gökbel, Milli Mücadelede Aydın, Aydın 1964, s. 33.

44 İDA, FO 371/3658/58433, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 27.3.1919.

45 İDA, FO 371/3658/58436, Webb’den Balfour’a, 27.3.1919.

46 İDA, FO 371/3658/72773, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 27.4.1919.

47 İDA, FO 371/3658/644421, Calthorpe’dan Dışişleri Bakanlığı’na, 9.4.1919.

48 Giyas Yetkin, Kuruluşundan Bugüne Kadar Edremit’te Olup Bitenler, Balıkesir 1974, s. 35.

49 Sabahattin Selek, Milli Mücadele-Ulusal Kurtuluş Savaşı, İstanbul 1970, c.I, s. 87; Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Ankara 1977, c. 1, s. 138.

50 İstiklâl, Hadisat, Tasvir-i Efkar, 22.3.1919; Gökbel, s. 35; Taçaln, s. 196.

51 İleri, 31.3.1919.

52 İDA, FO 371/3658/84432, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 18.4.1919.

53 İDA, FO 371/4154/55067, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na 27.3.1919.

54 Jaeschke, Kronolojisi, s. 23.

55 Saruhan, s. 187.

56 Hadisat, 1.4.1919.

57 İDA, FO 371/4165/62440, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 5.4.1919.

58 İDA, FO 371/3658/60147, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 3.4.1919.

59 İDA, FO 371/3658/64438, Calthorpe’dan Dışişleri Bakanlığı’na, 8.4.1919.

60 Nurettin Peker, İstiklal Savaşı..., İstanbul 1955, s. 433.

61 Jaeschke, Kronoloji, s. 26.

62 İDA, FO 371/4225/72723.

63 İDA, FO 371/3658/84432, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 18.41919.

64 İDA, FO 371/3658/80086, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 19.4.1919.

65 İDA, FO 371/3659/88748, Calthorpe’dan Dışişleri Bakanlığı’na, 27.4.1919.

66 Taçalan, s. 212.

67 Tansel, s. 144.

68 PRFRUS, c. IV, s. 716.

69 İngiliz Kabinesi belgeleri, Cab. P. 29/377, 181 C, 6.5.1919.

70 İDA, FO 371/4227/86549, Calthorpe’dan Curzon’a, 24.5.1919.

71 Sabah, 16 ve 25.5.1919; Memleket, İleri, Zaman, 16.6.1919.

72 Taçalan, s. 236; Jaeschke, İngiliz Belgeleri, s. 79; Kazım Özalp, Milli Mücadele, Ankara 1971, s. 5.

73 Rahmi Apak, İstiklal Savaşı’nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, İstanbul 1943, s. 16; Taçalan, s. 225.

74 Taçalan, s. 232; Gökbel, s. 73.

75 Özalp, s. 6; Jaeschke, İngiliz Belgeleri, s. 41; Taçalan, s. 236.

76 Ünal Türkeş, Kurtuluş Savaşı’nda Muğla, İstanbul 1973, s. 18.

77 Türkeş, s. 255-256; Zaman, 19.5.1919.

78 Peker, İstiklal Savaşı..., s. 39; Kastamonu ili yıllığı, 1973.

79 Sarıhan, s. 247.

80 İstiklal, 18-19.5.1919.

81 Yetkin, s. 36.

82 Sabahattin Özel, Kurtuluş Mücadelesinde Trabzon, Ankara 1991, s. 70.

83 Hadisat, 17.5.1919.

84 İstiklal, Zaman, 19.5-1919; Memleket, 20.5.1919; Coşar, s. 20; Ahmet Akif Tütenk, Milli Mücadelede Denizli, İzmir, s. 10.

85 Vakit, Memleket, İstiklal, Sabah, İkdam, 19.5.1919.

86 İDA, FO 371/4218/88114, Calthorpe’dan Curzon’a, 3.6.1919, ilişikte, Konrol subayının 19.51919 tarihli raporunun sureti.

87 Sabah, İkdam, Vakit, Memleket, 19.5.1919; Alemdar, 26.5.1919.

88 Memleket, 19.5.1919; Sabah, İkdam, İstiklâl, 20.5.1919.

89 İkdam, 22.5.1919.

90 İDA, FO 371/4218/88121 Calthorpe’dan Curzon’a, 3.6.1919.

91 İDA, FO 371/4227/76103, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 19.5.1919.

92 İDA, FO 371/76549, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 19.5.1919.

93 İDA, FO 371/4218/88120, Calthorpe’dan Curzon’a, 3.6.1919.

94 İDA, FO 371/4218/88747, Calthorpe’dan Curzon’a, 29.5.1919.

95 İDA, FO 371/4227/76459, Webb’den Dışişleri Bakanlığı’na, 29.51919.

96 Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı, I, s. 65 vd.

97 Cebesoy, s. 37; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, İstanbul. 1976, c.1, s. 344-345.

98 Carlo Sforza, Construttori e Distruttori, Roma, 1945, s. 373, naklen Mevlût Çelebi, Milli Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri, Ankara 1999, s. 43.

99 Harp Tarihi Dairesi Arşivi, no.5/7723, dosya no.220; Saral, s. 55-56.

100 Tarih, c. IV, İstanbul 1934, s. 31.

101 Coşar, s. 6-8; Gökbilgin, I, s. 87; Jaeschke, Kronoloji, s. 80.

102 Tarık Zafer Tunaya, “Müdafaa-i Hukuk Ruhu”, Vatan, 23.3. 1949; ayr. bkz. “Milli hakların muhafazası”, “Redd-i İlhak Zihniyeti”, Vatan, 10 ve 28.6.1950.

103 Mevlût, s. 158.

104 İDA, FO 371/4158/118411, Calthorpe’dan Curzon’a, 30.7.1919.

105 Mustafa Kemal’in atanmasıyla ilgili İrade-i Seniye ve ona verilen yönergeler için bkz. Takvim-i Vekayi, no.3540; Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, no.1, Eylül 1952, belge no.3; Faik Reşit Unat, “Mustafa Kemal Paşa’ya 9. Ordu kitaati müfettişi sıfatıyla verilen vazife ve selahiyetlere dair bazı vesikalar”, Tarih Vesikaları, II, no. 2, vesika 7.

106 Mustafa Kemal Atatürk, Söylev I ve II, Ankara 1963 ve 1964, s. 1-4 ve 7-8.

107 Söylev I, s. 1-9.

108 Söylev I, s. 8-9.


Türk İstiklâl

Harbi

Prof. Dr. Stanford J. Shaw

Calıfornıa Üniversitesi, Los Angeles / A.B.D.

Bilkent Üniversitesi / Türkiye

1. Birinci Dünya Savaşı’nın

Ardından İtilaf Kuvvetlerinin

Osmanlı Topraklarını İşgali

Osmanlıların Çöküşü ve Teslimi: Mondros Mütarekesi

lmanya, Avusturya ve İstanbul’a en yakın müttefikleri olan Bulgaristan’ın silâhları bırakmasıyla I. Dünya Savaşı Avrupa’da sona erdi, Osmanlı İmparatorluğu’nun da bunların teşkil ettiği örneği takip etmekten başka bir seçeneği yoktu. Aslında, daha Batı Cephesi’ne barış gelmesinden önce bile, Osmanlıların önemli bir kısmı savaşa girilmesine daha başlangıçta karşıydılar. Özellikle, 1917’nin sonlarında, Padişah Mehmet Reşat’ın Avrupa’yı henüz kasıp kavurmaya başlayan grip yüzünden ani ölümü üzerine tahta çıkan yeni Padişah Sultan VI. Mehmet Vahdettin, Amerika Birleşik Devletleri henüz savaşa girmeden ve Batı Cephesi’nde dengeler hâlâ bozulmamışken, yani İmparatorluğun hâlâ kendisini kurtarma ihtimali varken ve özellikle de Batı Avrupa’dan gelecek olan bütün intikam ve yıkım uyarılarına rağmen Vahdettin’in Saltanatı’nın ve Halifeliği’nin devamını sağlamak üzere, Osmanlı’nın aniden savaştan çekilebilme şartlarını hazırlamayı umut ederek, İttifak Devletlerine gizliden elçiler/ajanlar gönderdi. Bu gayretler başarısızlıkla sonuçlandı, İtilaf (Antant) güçlerinin “onurlu bir barış”ı bile düşünmeyi reddetmeleri, nefretin ve intikam duygusunun hangi boyutlarda olduğunu Sultana ilk kez göstermiş oldu. Bu nefret ve intikam duygusu, İtilaf Devletlerinin propagandası ile sadece bu propagandanın hedef kitlesini teşkil eden sıradan halk arasında değil,



İtilaf Devletlerinin liderleri arasında bile yerleşmişti. İtilaf liderleri bu dönemde kendi yaptıkları propagandaya inanma hatasına düşmüşlerdi.

Neticede, ayrı bir barış yapma çabaları başarısız olmuştur. Doğudaki savaş felaketle sonuçlanacak olan sona doğru sürüklenmekteydi. Bu sıralarda, Osmanlı’nın bütün dinlerden binlerce tebaası açlıktan, hastalıktan ve bütün etnik ve dinî zulümleri temsil eden çetelerin saldırıları yüzünden acı çekiyor ve ölüyorlardı. Trakya’daki Osmanlı orduları gibi, Irak ve Suriye’deki ordular da aralıksız devam eden Müttefik saldırıları karşısında dağılmıştı. Yıkıcı Balkan Savaşlarında ortaya çıkan birkaç kahraman askerlerden biri olan Miralay Rauf Bey (Orbay), İtilâf Devletlerinin tamamını temsil eden İngiliz Amirali Calthorpe ile, adeta olacak bütün kötü gelişmelerin bir habercisi gibi, Sakız Adası’nda küçük bir liman olan Mondros’ta mütareke görüşmelerinde bulundu. Bu, Osmanlıların hatta Amiral Calthorpe’un ilgilendiği gibi, şerefli insanlar arasında müzakere edilen bir barış düzenlenmesiydi, ancak Calthrope’un Londra’daki amirlerinin müdahalesiyle durum değişti ve Osmanlıların onuruna sadece, Hıristiyan galiplerin anlaşmada ve bu anlaşmaya varıncaya kadar yaptıkları müzakerelerde verdikleri sözleri hayata geçirecekleri varsayımıyla silâhlarını teslim edinceye kadar riayet edilecekti. Böyle olmamalıydı. Aynen Ortaçağ papalarının kendi takipçilerine kafir Müslümanlarla yapılan anlaşmalarda verilen sözlerin bir şeref borcu olmadığını söyledikleri gibi, İngiliz Hükûmeti’nin önde gelen üyeleri de, benzer bir konumda kendilerini görür görmez, çeşitli bahaneleri kullanmak suretiyle askerî güçlerinin her ne isterlerse yapabilmelerini sağlamak üzere, üzerinde anlaşılan metni göz ardı ederek Mondros’ta verdikleri sözleri yeniden yorumladılar. Bundan dolayı, Osmanlılar, Calthorpe ile Mondros’ta şu konularda anlaştılar: Düşmanla doğrudan çatışmaya girmiş bütün askerî güçler silâhlarını bırakacaktı, gemilerini teslim edeceklerdi, limanlarını açtıkları gibi Anadolu yaylâsını Toros dağları üzerinden Suriye’ye bağlayan tünelleri de açacaklardı ve galip Müttefik güçleri her neredelerse orada kalacaklardı. Bütün bunlara karşılık olarak, Müttefikler, Osmanlı İmparatorluğu’nun dokunulmadan devam edeceği, Halifelik ve Saltanatın korunacağını vaad ediyorlar ve özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’nun sadece güvenliklerini tehdit eden kısımlarının işgal edileceğini belirtiyorlardı. Böylece, Rauf Bey İstanbul’a dönüşünde kitleler tarafından alkışlarla bir muzaffer gibi karşılandı. Düzenlenen basın toplantısı dizilerinin hepsinde de Mondros Mütarekesi bir zafer olarak tanımlanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu ne parçalanacak ne de işgal edilecekti. Saltanat ve Halifelik muhafaza edilecekti. Calthorpe şerefli bir beyefendiydi ve kelimelerin müphem ve belirsiz olduğu yerlerde İngiliz hükûmetinin bu kelimeleri Rauf Bey ile görüşmelerinde yorumlamış oldukları gibi yorumlamayacağını garanti etmekteydi. Ancak, ne yazık ki, Calthorpe kendi söylediklerine inansa da inanmasa da, gerçek, İngiliz yetkililerin hiç birinin Türkçe bilmediğiydi ve Türk heyeti tarafından Türkçe yazılan hiçbir şey resmî metin olarak kabul edilmemekteydi. İngiliz sekreterler tarafından, Osmanlılar tarafından imzalanan anlaşmanın şartları, zaman içinde, hemen hemen an

lamsız hale getirecek şekilde yorumlamalara açık hale getiren önemli ölçüde farklı kelimelerle yeniden yazıldı. Bu durum, daha henüz Mütarekenin yürürlüğe girdiği ve her iki tarafın ordularının da bulundukları yerde durdukları varsayılan 1 Kasım 1918 tarihinde de böyleydi.

Osmanlı paşalarının çoğu, dağılmış silâhlı güçleriyle birlikte savaş meydanlarını terk etti. Emir Faysal ve onun Arap ihtilalinin tetiklediği çöl atlılarının saldırıları ile desteklenen Allenby’nin ordusunun amansız ilerleyişi öncesinde, Suriye ve Toros tünelleri üzerinden Anadolu’nun içlerine doğru çekilmeye ihtiyaç duymasına rağmen ordusunu bir arada tutan ve diğer generaller gibi davranmayan tek bir paşa vardı. Bu, Gelibolu’nun Türk kahramanı Mustafa Kemal idi. Mustafa Kemal düzenli bir şekilde geri çekilmeye devam ederken aslında bir karşı taaruzun hazırlığını yapmaktaydı. Almanların teslimi ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanması meslektaşı Liman von Sanders’i Yıldırım Orduları komutanlığını bırakarak utanç içinde ülkesine dönmeye zorlarken, komutayı devralan Mustafa Kemal’e de teslim olması emri verildi. Aslında, mütareke anlaşmasındaki müphem kelimeleri olduğu kadar galip Müttefiklerin niyetlerini sorgulayan da yine aynı kişi, yani Mustafa Kemal idi. Mustafa Kemal İstanbul’a acilen bir telgraf çekerek Sadrazama “Güvenliğe tehditlerin” ne anlama geldiğini sordu. Cevap olarak müphem, belirsiz vaatler geldi. Mustafa Kemal tekrar tekrar daha da sert mukabelede bulunarak aşağı yukarı “onlara nasıl güvenebiliriz” anlamına gelen şeyler söyledi. “Vaatleri yerine getirecekler miydi?”, Sadrazam, Osmanlı hükûmetinin tartışacak durumda olmadığını ve neticede tamamı centilmenlerden oluşan İngilizlerin sözüne güvenmek zorunda olduklarına dair bir cevap verdi. Mustafa Kemal’in devam eden şikâyetleri üzerine, Sadrazam Yıldırım Ordusu’nu dağıttı ve Mustafa Kemal’e askerlerini evlerine göndermesi emrini verdi. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderi şerefsiz düşmanlarının elinde olduğundan, daha büyük felaketlerin baş göstermek üzere olduğuna dair hislerinde artış olan Mustafa Kemal’i İstanbul’a yöneltti.

Müttefiklerin Mondros

Mütarekesi’ni İhlâlleri

Mondros’ta imzalanan mütarekenin şartlarına, ister Türkçe isterse İngilizce yorumlarında olsun, ne sözde ne de fiiliyatta riayet edilmeyeceği anlaşmanın mürekkebi daha kurumadan neredeyse açığa çıkmıştı. Bu sırada Rauf Bey İstanbul’a bir muzaffer edasıyla dönmüş, Sultan Vahdettin saltanatının muhafaza edileceğine güvenerek sarayında rahatlamış, Yemen, Medine gibi uzak cephelere, Doğu Anadolu’daki Musul ve Kerkük gibi yerlere telgraflar gönderilmiş ve buralardaki ordulardan silâhlarını bırakmaları istenmişti. 1917 yılı başlarında Basra’ya çıkarma yapan İngiliz ordusu, Fırat nehrine doğru ilerlemiş ve kendilerinden önceki İngiliz kuvvetlerinin iki yıl önce çok aşağılayıcı ve rezilane bir şekilde Halil (Kut) Paşa’ya teslim oldukları Kutü’l Amâra’yı işgal etmişler ve Bağdat’ı ele geçirmişlerdir. Mütarekenin imzalandığı sırada, İngiliz kuvvetleri Musul ve

Kerkük’ün zengin petrol kaynaklarına doğru yönelmişlerdi bile. İngiliz komutan General Marshall henüz bu hedefe ulaşmamıştı, bundan dolayı mütarekeye dair haberleri aldığında, 1 Kasım 1918 tarihinde yürürlüğe giren anlaşmanın, hedefine ulaşma yolunda ilerlerken yarı yolda durmasını zorunlu kılan maddesini görmezden gelmeye karar verdi. Neticede, bu petrol yatakları İngiliz çıkarları için hayatî öneme sahipti ve dünyanın, özellikle de İngiliz İmparatorluğu’nun refahı için bu petrollerin hayatî derecede önemli olduğunu biliyordu. Bütün bu kampanya, bu petrol yataklarına sahip olmak için yapılmıştı. Böylece odun ve kömür yakan motorlardan petrol yakan motorlara dönüştürülen bütün bir İngiliz donanmasının ihtiyaç duyduğu bu kesintisiz enerji kaynağına sahip olunacaktı. Devletin çıkarları, Mütareke anlaşması neyi gerektirirse gerektirsin dikkate almaksızın bu petrol sahalarının alınmasını gerektirmekteydi. Bundan dolayı, 1 Kasım, 2 Kasım tarihi gelip geçerken General Marshall ilerlemesini sürdürdü. İngiliz Sefer Kuvveti’nin saati adeta 31 Ekim gece yarısından biraz önce durmuştu. Mütareke yürürlüğe girdikten ve bütün orduların durduğu tahmin edilen günden üç gün sonradır ki İngiliz ordusu Musul’a ulaştı. Osmanlı komutanı Ali İhsan (Sabis) Paşa, telgrafla anlaşmanın şartlarını İstanbul’daki Harbiye Nezareti’nden almıştı. Bu yüzden, İngiliz ordusunun 3 Kasım tarihinde bölgeye ulaşmasına ve Musul’u kendilerine teslim etmelerini istemesine önemli ölçüde şaşırmıştı. General Marshall’a cevap olarak anlaşmanın şartlarından bahsettiğinde, ona basit ve yalın bir şekilde teslim olması, aksi halde bir saldırı ile karşı karşıya kalacağı söylendi. Aslında savaş sona ermiş olduğu için ve silâhları indirme emri almış olduğu için talebi yerine getirdi, tabii ki protesto ederek. Daha sonra, ağır hakaret ve işkencelere maruz kalan Paşa General Marshall tarafından tutuklandı, kelepçelenerek trenle İstanbul’a gönderildi, burada “savaş suçlusu” olmakla itham edildi. Çünkü o, “bir İngiliz subayına küstahça davranmış” ve aslında anlaşmayı ihlal eden İngiliz generali olmasına rağmen, “Mütarekenin şartlarına riayet etmemişti”. Paşa da İstanbul’da yargılanmaksızın Malta’da cezaevine gönderilen diğer Osmanlılara dahil edildi.

İngiliz centilmenlerinin şerefine güvenen Ali İhsan Paşa ve diğer Osmanlılar, takip eden iki yılda, hatta bazı durumlarda üç yılını cezaevinde soğukta üşüyerek geçirdiler. Bu sırada İngilizler, bu kişiler aleyhinde hukukî suçlamalarla İngiliz Mahkemelerinde dava açabilmek için hararetli bir şekilde bazı deliller bulmaya çalışmaktaydılar. Nasıl olurdu da o, bir İngiliz centilmeninin dünyasıyla çatışabilirdi? Şunun şurasında o, yerli bir Orta Doğu’lu idi. Aranılan gibi bir delil asla bulunamadı ve neticede Ali İhsan Paşa ve diğerleri 1921 yılında serbest bırakıldılar. Serbest kalışları, Londra’daki Kraliyet Hukuk Ofisi’nin İngiliz Harp Ofisi ve Dışişleri Ofisi’ni bu subayları bir dava bile açmadan uzun süre alıkoymak, tutuklulara neyle suçlandıkları konusunda bilgi vermemek ya da onları mahkemeye çıkarmamak suretiyle aslında İngiliz kanunlarını ihlal ettikleri konusunda uyarması üzerine olmuştu. Aslında bunlar İngiliz hükûmetinin görmezden geldiği gerçeklerdi, tıpkı Mondros Mütarekesi’nin şartlarını görmezden geldikleri gibi. Nihayet kafir Müslümanlar söz konusuydu ve devletin çıkarları söz konusu olduğunda bu tür insanlara verilen sözlere ve bu hukukî inceliklere riayet etmek gerekmezdi.

İhlaller sadece Mondros Mütarekesi’nde belirlenen tarihten epey sonra Musul ve Kerkük’ün işgal edilmesinden ibaret değildi. Bu bölgelerin nüfusu tamamen Türkler ve Kürtlerden oluşmasına ve coğrafî olarak Doğu Anadolu’nun ya da daha ileri gidilecek olursa hem etnik hem de coğrafî olarak Kafkasların bir parçası olmasına rağmen, İngiltere Musul ve Kerkük’ün Arap olan Irak’ın birer parçası olduğunu ileri sürmüştür. Öte yandan, savaş sırasında Sir Mark Sykes ve Fransız hariciyeci George Picot arasında 1915 yılında yapılan gizli müzakereler sonucunda varılan anlaşma neticesinde Irak’ın Fransa’ya verilmesi vaat edilmişti. Ancak, şimdi İngiltere Irak’ı işgal etmişti ve ne bu anlaşmayı hayata geçirmeye, ne de sahip olduğu petrolü teslim etmeye niyeti vardı.

Bunun yerine, Fransa’yı bir pazarlığa zorlayarak, Irak’ın Büyük Britanya mülkü olduğunu kabule zorlamış ve bunun karşılığında da daha az rağbet gören bir bölge olan ve aynı anlaşmada İngiltere için söz verilen Suriye’yi vermiştir Her ikisinin de mülkiyeti, şüphesiz, manda başlığı altında yapılan Barış Konferansı tarafından örtbas edilmişti. Bu konferansta, “medeni” Avrupalı ülkelerin “geri” Orta Doğuluları kendi kendilerini yönetebilmeleri için eğitmelerini öngörüyor ve bunun için de süresi tespit edilmemiş bir zaman için bu bölgelerin sanki kendilerinin birer kolonileriymiş gibi İngiltere ve Fransa tarafından yönetilmesine müsaade ediliyordu. Musul ve Kerkük’ün, aslında oluşturulan bütün Kuzey Irak üzerindeki İngiliz mülkiyeti, bu bölgelerin Arap olmayan sakinlerinin birleşik muhalefetine rağmen sağlanmış ve devam ettirilmiştir. Bunun sonucunda, bir dizi savaş çıkmış ve neticede İngiliz askerî güçleri ardı ardına tek tek bütün kabilelerle savaşmak zorunda kalmış ve bu çatışmalar sonunda, ileride göreceğimiz gibi, İngilizlerin aynı yolla Türkleri de egemenlikleri altına alma gayretlerine yönelik nihai kararlarını gözden geçirecekleri bir değişime yol açacak boyutta İngiliz insan gücünü ve malî kaynaklarını zafiyete uğratmıştı.

Mondros Anlaşması’na yönelik tek İngiliz ihlali, Mütarekenin öngördüğü tarihten sonra Musul ve Kerkük’ün İngilizler tarafından işgal edilmesi ve bölge sakinlerinin bütün arzularının tersine İngiliz mandasında olan Arap Irakı’na dahil edilmesi olsa idi, belki bu ihlal, acil devlet ihtiyaçlarının bir neticesi olarak ya da vahşice devam etmiş savaşın kaçınılmaz bir sonucu olarak görmezden gelinebilirdi. Ancak, bu ihlal, Amiral Calthorpe’un anlaşma müzakereleri sırasında düşündüğü ve söz verdiği her şeyin ihlal edildiği bir bütünün sadece bir parçasını teşkil etmektedir.


Yüklə 5,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   67




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin