Yol, Yoldaş, Binek, Rehber…
Mustafa DOĞAN
Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Öğrencisi
Ey insan, Ey Eşref-i Mahlûk, yaratılmışların içinde en hayırlı olan ve aynı zamanda yaşantısı mucibince yaratılmışların içinde en zelil olabilecek olan ey insan; yolun hangi yol, yoldaşın kim, bineğin hangisi, rehberin kim? Sadece bir amacı idame edebilmek, Yaratan’a yakışır kul olabilmek için şu dünya gölgeliğine gönderildin. Koca evrenin dört duvarı şu dünyada, ahiret hayatının ana rahmi şu dünyada yolun hangisi, nereye gitmektesin? Savaşta mı gönlün, felahta mı? Sonsuz hayata ne zaman doğacağını bilmeden, daha ne kadar kalacağını bilmeden bu dünya mezbelesinde; ne işle meşgul zihnin, kalbin, elin?
Yarınından bihaber insan, kendisine dayatılan değer yargılarına nasıl kesin bir inançla teslimiyet göstererek, merak duygusunu ve araştırma kabiliyetini sırtının ardına, iki kürek kemiğinin arasına asabiliyor ve içine akrep koyabiliyor? Aynı bir cimrinin altın kesesine yaptığı gibi...
Cevap basittir ve trajik; öğreneceği yeni doğrular insana sorumluluk yükleyen cinstense, doğru kabul edilen yanlışların ardına -nevi şahsına münhasır- bir distopya kurarak orada yaşamaya devam etmek insanoğlunun nefsine kolay gelmektedir...
Bu durum akıbeti yıllarca değişmeyecek olan, korunaklı bir sandıkta muhafaza edilen bir kütük parçasını andırır. Zihniyeti bir adım dahi gelişim çabasına kalkışamayan insanoğlunun karakteri bir kütükten ancak şu farkla birbirinden ayrılır, kütük kurumakla beraber tahtakurusu gibi haşerata fayda sağlayacakken, kütükleşmiş insanların attığı adım dahi insanlığa zarardır…
Günlük kaygıların arasına sıkışmış, dünyalık kazançların peşinde koşarken ayakları birbirine dolanıp toza-toprağa diz üstü kapaklanmış ya da kapaklanmaya ramak kalmış bu insanlar, bir ömrü zaaflarına peşkeş çekmiş insanlardır. Belki deruhunu bedenine tutsak etmiş ve gıdasını ihmal etmiş bu insanların çözümsüzlüğü kendilerini tanımalarına fırsat verilmeyişidir.
Yoksa hiç insan kuru bir kütük gibi olmak ister mi? İstemez inanın… İnsanı kütük gibi duyarsızlaştıran, dışarıdan gelecek her “yeniye” karşı sertleştiren kötü fikirlerdir. Zaman içerisinde toplumda körelerek insanlığa yayılan, sirayet eden kötü fikirler… Fakat suç ne yazık ki bu kadar kolay topluma mal edilemez. Suç her zaman için insanın kendisine biçeceği paydır. Bu kötü bir şey değil, aksine erdemli insanlara yakışan bir tavırdır. Çünkü suçu kendinde arayan insan ortada bir suç olduğunun farkına varabilmiş demektir. Zaten suçu olduğuna inanmayan, yaşadığını doğru kabul eden insandan bu erdemibeklemekte ferasetsizlik olacaktır.Ey insan, kelamın özünü kavra… Kütük yıllarca bir dere yatağında oradan oraya savrulmakla veyahut bir çöl ortasında kavrulmakla ya da bir mahzenin karanlığında unutulmakla kütük olur.
Peki insan nasıl insan olur? Her duyduğuna, “Doğru budur.” demeyerek savrulmaz oradan oraya… Kavrulmaz dört bir yandan üzerine gelen şiddetli asparagas fırtınalarında… Karanlık ise ışığın olmayışı değildir insana, çünkü insan ışık olmadan da düşünebilir…
O zaman düşünelim şöyle baştan, sorduğumuz dört soruya cevabı. Yolun hangisidir, ya yoldaşın, bineğin hangisi ve rehberin?
***
Yol çoktur ama bu yolların hepsi iki başlık altında geçmişini yaşar, geleceğe uzanır; iyi ve kötü… Sormaz mısınız,“İyi ve kötü bir midir, bir çırpıda ayırt edilir midir?” İyi de kötü de gönül süzgecine tabidir. Yaptığınla huzurluysan iyidir o, ya da yutkunmakta zorlanıyorsan vicdan muhasebesinin gölgesinde kötüdür o yaptığın, fazla düşünme.Süz fikrini, bul yolunu...
***
Yoldaş… Ayağının tozu, çadırının gölgesi, kaftanının yünü, ananın kucağı, babanın ocağı, merhamet, şefkat, onur, refakât... Yoldaş ki, hazinelerin en değersizi, çünkü öyle değerli ki karşılığını verebilecek yok.
Yoldaş yolda tutandır. Senin yoldaşın kim? Kaç sene öncesine uzanabilir dostluklar? Korunaklı sığınaklar kaça sene öncesinde bulunur? Ya yılan ve Ebubekir Sıddık’ın kavgası nedendi? Dost, istikametini belirleyeceğin şartlardır. Dost, yolun yoldaşı, o yolun refaha çıkacağının teminatı; elinden, dilinden emin olduğun, gönül rahatlığı ile sırtını verdiğin insandır;
Sen seç yoldaşını,
O sana devadır,
Bilmezsen sırdaşını,
Cefa sana revadır…
***
Binek… Çok önemlidir ne ile vardığın yolun sonuna. Kıyamet alametidir unutma, vasıtaların mesafeleri kısaltması. Sanma bahsettiğimiz attır, eşektir, ya da en lüksünden Lamborghini, Ferrari... Onlarda binektir ama beden için ve geçici. Sen zihnine bul bir Burak, öyle seç ki bineğini,zihniyetini doğruya yaklaştırsın. Çağın bineklerini iyi kullanan insanlar mutlaka diğerlerinden bir adım öne çıkacaktır. Bilgi yobazı olmamak gerekir. “Nerede bir ‘yeni’ var, yeni değilse de bilmediğim ne var?” diyen insan; aklına ilmi Burak etmiştir, yoldaşı enva-i kitaptır, yolu ise tedrisat…
Doyumsuzluk safhasıdır artık insanın doymaya en yakın olduğu an. Bu tadın zevkine mi varmalı, açlığı mı sonlandırmalı? Binekte budur, yöntem… Doymak için mi yiyorsun sadece, yoksa aynı zamanda gurme misin bilime? Bu işte başarının sırrıdır; sayfalardan, kitaplardan, mürekkep kokusundan ve yazdığın her kelimeden haz duymak, kâh fikirlerine kurşun yağdırmak kâh fikirlerini kurşun gibi yağdırmak…
***
Rehber nedir? Yol Gösterici, işaret edici, uyarıcı, düzenleyici, zaman zaman kızıcı, çoğu zaman koruyucu… “O öyle olmaz, bak buradan tutacaksın kalemi. Yoksa çirkin olur el yazın.” diyen ilkokul öğretmenidir rehber. “ Arkadaşlar, eleştirmeyi öğrenin, her okuduğunuza körü körüne inanmayın.” diyen üniversite hocasıdır rehber. Rehber fark gözetmeksizin aynı yolun yolcusu herkese aynı şekilde el uzatandır. Pekigüzel bir rehber o zaman kitaplar değil midir ki, ona her elini uzatana sayfalarını sunar cömertçe ve ayırt etmeden?
Rehber; askerin şeref madalyası, öğrencinin diploması, doktorun iyileşen hastası, dedenin edepli torunu, babanın vefalı evladı, annenin merhametli gelini, ruhun sükûneti,bedenin dinçliği, zamanın verimliliği, şartların olgunlaşması ve daha niceleridir. Rehber başarıdır yani, rehber yerli yerince sevinmeyi, gerektiğinde metaneti yaşayabilen gönüllerdir, rehber olması gerekeni olduğu gibi okuyabilen gözlerdir;
Sen öyle bir yol tut ki,
Yanına da yoldaş bul en efendisinden…
Atlayın bir bineğe ovaları ardınıza ufuk edeninden,
Bil ki rehber “OKU” emrini verendir…
Dostları ilə paylaş: |