ZAFER ÖZDEMİR ANA DÜŞÜNCE 4
-
Roman, insana gerçeklerin arkasındaki güçleri anlatma olanağı veriyor. İnsan günlük yaşamının sıkıntıları içinde geriye dönüp baktığında, birçok şeyin zihninden silinip gittiğini görüyor ya da genel bir dağınıklığın içinde buluyor kendini. Yaşamın belirli bir anını yakalamakta güçlük çekiyor. Roman bu dağınıklığı derleyip toparlıyor, insanın kaybolmasını engelliyor. Ayrıca insanlar birbirlerine karşı açık olamıyorlar. Roman insanların birbirlerinden gizlemek gereğini duydukları gerçekleri önce yazarın kendisine sonra da okura iletebiliyor.
Bu parçanın bütününde neden söz edilmektedir?
-
Romanların sağladığı yararlardan
-
İnsan zihninin güçsüzlüğünden
-
İnsan ilişkilerinin sınırlılığından
-
Yaşamı anlamanın zorluğundan
-
Benim çocukluk anılarım daha çok annemle ilgilidir. Babam eve akşamları gelen, biraz yabancı, biraz düş gibi biriydi. Ergenlik yıllarımın babası, hayranlık duyulan, çekinilen, yakışıklı, güçlü bir adamdı. Lise yıllarımda o, kişiliğimi kanıtlamak duygusuyla kafa tuttuğum, sevmek, acımak, karşı koymak ya da sığınmak duyguları arasında bocaladığım zamanlarda bana hep sabırla karşılık veren bir insandı. Onun altmışlı, benim otuzlu yıllarımızda babam, yaşlanmakta olan, kendisi için kaygı duyduğum bir yakınımdı. Annemle kişilikleri sanki özdeşleşmiş, başlıca kaygıları evlatlarının mutluluğu olan tek bir kişi olmuşlardı.
Bu parçanın bütününde yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?
-
Babasına duyduğu kırgınlığın nedenlerini
-
Babasına bakış açısındaki değişmeleri
-
Anne ve babasıyla yakınlaşmasının nedenlerini
-
Olgunlaşmasında anne ve babasının rolünü
-
Adını yurt dışında da duyuran ünlü ressamımızla daha çok, oğlunun Cihangir’deki resim atölyesinde karşılaşırdık. Bildim bileli yalnız yaşayan bir kadındı. Soylu, sade, zarif ve çok güzeldi. Konuşurken sesini bir kez bile yükselttiğine tanık olmadım. Her zaman yüzünde ipeksi bir gülümseyiş, bakışlarında huzurlu bir anlam vardı.
Sözü edilen ressamın bu parçada vurgulanmak istenen özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
-
Özgürlüğüne düşkün olma
-
Öteki meslektaşlarına benzememe
-
Güzelliğiyle dikkat çekmek isteme
-
Yumuşak bir kişiliğe sahip olma
-
Yazar, kitaplarını okuyan çocukların yaşama ilişkin sorunlarla doğrudan doğruya karşılaşmasını istemez. Ancak, çocukların bu konularda bilinçlenmesini ve eleştirel bir bakış kazanmasını amaçlar. Başka bir deyişle çağdaş dünyanın sorunlarını masalsı bir biçimde çocuğun dünyasına taşıyarak, çocuğu, çağdaş yaşamın vazgeçilmez koşulu olan eleştirel düşünmeye hazırlar. Bu özelliği nedeniyle, yetişkinler de onun kitaplarını büyük bir ilgiyle okurlar.
Bu parçaya göre, sözü edilen yazarın kitaplarının, büyüklere çekici gelen yanı aşağıdakilerden hangisidir?
-
Olayları ve durumları doğru ve yanlış yönleriyle birlikte düşündürmeyi amaçlaması
-
Sorunları dolaylı biçimde çocuklara sevdirmesi
-
Çocukları, okumaya yönlendirmek amacıyla masalsı bir anlatımı yeğlemesi
-
Sorunları, çözüm yollarıyla birlikte vermesi
-
Yenilgiyi daha baştan kabul eden insanlar hiçbir zaman zafere kavuşamazlar. Her yeni gün, bizleri birtakım güçlüklerle karşı karşıya getirir. Bunları yenebilme, öncelikle onları yenebileceğimizi düşünmeye bağlıdır. Hiçbir yetkin doktor, hastasının iyileşmeyeceğini kabul etmez. Ümidi olmasa bile elinden gelen her şeyi yapar, en son dakikaya kadar her türlü çabayı gösterir.
Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
-
Sorunlara, onların üstesinden gelebileceğimiz ümidiyle yaklaşmalıyız.
-
Yaşam, güçlükler ve sıkıntılarla doludur.
-
Zorluklarla karşılaşmak, kişilerin dayanma gücünü artırır.
-
İşini seven kişi, onda başarı gösterir.
-
Bu yazarımız, Türk insanını konuşturmada, sözcüğün gerçek anlamıyla özgün bir sanatçıdır. Romancılığımızın bu yönden gelişmesinde büyük hizmetleri olmuştur. Konuşturmalarda en küçük bir yapaylık yoktur. Sokağın dilini, roman dili konumuna getirmedeki çabaları da küçümsenemez. Çünkü tek tek sözcükleri yan yana getirmekle yetinmemiş; bunlardan kendine özgü bir anlatım oluşturmuştur.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
-
Halk dilinin özelliklerini doğal bir biçimde kullanarak özgün bir anlatıma ulaşmıştır.
-
Konuyla anlatım biçimi arasındaki etkilemişime önem vermiştir.
-
Romanda kendisinden önce kullanılan anlatım biçimlerine karşı çıkmış, yeni anlatım olanakları yaratmıştır.
-
Anlattıklarını gözlemlerine dayandırmaya özen göstermiştir.
-
İki yaşını dolduran küçük kızım, televizyondaki sanatsal nitelikten yoksun ürünler sunan şarkıcıyı görünce hemen tanıdı ve adını söyleyiverdi. O sırada, elimde ünlü bir yazarımızın son kitabı vardı. Onu ikinci kez okuyordum. Birden içimin sızladığını hissettim. İki yaşındaki çocuk, televizyonun etkisiyle bir şarkıcıyı tanıyordu. Ekranda o şarkıcının yerine bir şair, romancı, öykücü, ressam ya da bilim adamının görünmesine fırsat verilse, onların yaşamları anlatılsa, yapıtları dile getirilse, o küçük çocuk onları da bilecek, onları da tanıyacak. Bu da ülkenin geleceği için ne kadar güzel olacak!
Bu sözleri söyleyen kişinin anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
-
Televizyondaki çocuk programlarının yetersizliği
-
Edebiyatçılarımızın pek çok güzel ve eğitici yapıtı bulunduğu
-
Bilim ve sanat adamlarıyla ilgili programlara televizyonda yer verilmesinin gerekliliği
-
Televizyondaki müzik programlarının birçok yönden çocuklara uygun olmadığı
-
“Gençler niye kitap okumuyor?” demek, niye piyano çalmıyor demek gibi bir şeydir. İnsanı, kitap okumaya alıştırmak, piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Bunların ikisi için de yetişmek, hazırlanmak gerekir. Okumak, kitaptan alınanlarla kendine bir dünya kurmak, onun için de yaşayabilmek demektir. Bu, çocukluktan başlamış uzun alışkanlıklar ve alıştırmalar sonucu gerçekleşebilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
-
Her konuda eğitim, bir bilgi birikimine dayanır.
-
Çocuklukta kazanılan alışkanlıkları bırakmak zordur.
-
Müzikten anlamamak, okumamak kadar önemli bir eksikliktir.
-
Okuma alışkanlığı edinmek, belli bir eğitimi gerektirir.
-
Gazetede sekiz sütun mu var? Ben hiç olmayan dokuzuncu sütunda yazarım. Filmde saniyede yirmi dört kare mi var? Benimkisi yirmi beşinci karedir. Evrende yedi temel renk mi var? Ben size sekizinci rengi sunacağım.
Kendisini bu şekilde anlatan biri için aşağıdaki nitelendirmelerden hangisi uygun düşmez?
-
Hayal gücü geniştir.
-
Yaptıklarıyla yetinmez.
-
Var olan bir yönelimi sürdürmez.
-
Başkalarının peşinden gider.
-
İstiyorum ki yazdıklarım, insanlarımızın sorunlarını, özlemlerini anlatsın. Onların acılarını, çektiklerini, başkalarına duyurabilsin. Açıkçası, yaşamı değiştirsin, güzelleştirsin. Bu amaçla insanımızdan, ülkemizden kopmamaya çalışıyorum. Ancak yine de dergilerde yer verilmiyor şiirlerime. Yayımlananlara bakıyorum, çoğu, toplum gerçeklerine kapalı; belli bir düşünceyi savunmuyor, bir sorun dile getirmiyor.
Bu parçada şair, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
-
Şiirde içerikten çok anlatımın öne çıkmasından
-
Şairlerin ortak bir tutum izlemeyişinden
-
Yaşananları yansıtmayan şiirlerin ilgi görmesinden
-
Ozanların toplumu gereği gibi tanımayışından
-
Hamlet, değişik kişi ve toplumlarca farklı yorumlanabilmektedir. Don Kişot için de durum aynıdır. Don Kişot’u soyluların yıkılmakta olan değerlerini alaya alan bir yapıt olarak değil, tek başına kalsa bile doğruya, haklıya, güzele olan inancı savunma yürekliliği olarak yorumlayanlar vardır. Balzac’ın romanlarına da benzer yaklaşımla yeni anlamlar kazandırılmaktadır. Bu durum, sanat yapıtının işlerliğini gösterir ve olumlu değerlendirilmelidir.
Bu açıklamaya göre sanat yapıtı için, aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
-
Özü yönünden geleceğe dönük olmalı
-
Güncel olay ve olguları anlatmaktan kaçınmalı
-
Bakış açılarına göre değişik anlamlar içerebilmeli
-
Evrensel değer yargılarının dışına çıkılmamalı
-
İstanbul’da doğdum. Yirmi bir yaşıma kadar, Kuzguncuk’un tepesindeki evimizde, babaannem ve büyükbabamla birlikte yaşadım. Bu yüzden çocukluğumla büyüklüğüm arasında pek bir fark yok gibidir. Aile çevremizde çocuktan çok, yaşlı akrabalar ve yaşlı komşular bulunduğu için, onların arasında yaşlı bir insan gibi yetiştim.
Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelenebilir?
-
Çocukluğunu gereği gibi yaşayamamış olan
-
Yoksul bir aile ortamı içinde yetişen
-
Yaşıtlarıyla birlikte olmaktan kaçınan
-
Sürekli olarak kendini eleştiren
-
Şimdiye kadar seksen kitabım yayımlandı. Bunların hepsi sanki, yazacağım seksen birinci kitabın, müsveddesiymiş gibi geliyor; önceki her kitabım, sonrakinin müsveddeleri... O istediğim, o sevdiğim, o çok beğeneceğim kitabı hala yazamadım. Ama içimde hep o kitabı yazmak umudu var. Kim bilir belki de hiç yazamayacağım. Hep müsveddeler yazmakla yaşamım geçecek belki.
Yazarın böyle konuşması aşağıdaki nedenlerden hangisine bağlanabilir?
-
Çok sayıda eser verdiğinden gerekli özeni göstermemesine
-
İsteklerini gerçekleştirmediğinden üzüntü içinde olmasına
-
Sanat gücünün giderek azalmaya başlamış olmasına
-
Yazdıklarıyla yetinmeyip daha iyisini yaratmak istemesine
-
Onu bir arkadaşımın aracılığıyla tanıdım. Buna tanıdım değil de gördüm demek daha yerinde olur. Yanında en çok yarım saat kaldım. Yayımlanması için verdiğim şiir dosyasını eline aldı, bir iki sayfasına donuk bir yüzle şöyle bir göz atarak: “Tamam.” dedi. Sonra: “Daha ne duruyorsun, hadi gitsene!”der gibi yüzüme alaylı alaylı bakınca, çayımı bile bitiremeden odasından çıkıp gittim. Doğrusu, en önemsiz görgü kuralına bile ters düşen bu davranışı karşısında, gençliğin deneyimsizliğin de etkisiyle yıkıldım. Kısacası bu incecik dev adamı ilk görüşümde hiç sevmedim. Ama bir süre sonra, yanıldığımı anladım. Hele şiir kitabım satılıp da elinden bir zarf içinde paramı alınca onu yanaklarından öpmemek için kendimi zor tuttum. Onu ilk görüşte değerlendirmekle hata yapmıştım.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?
-
İlişkilerin resmi olması, insanı daha dikkatli davranmaya zorlar.
-
Saygı duyulan kişilerin davranışları, insanda derin izler bırakabilir.
-
Bir kimsenin nasıl bir insan olduğu, ilk görüşte anlaşılmayabilir.
-
İnsanın bir davranışı bile, onun iç dünyasını yansıtır.
-
Uluslararası düzeye yükselmenin ilk basamağı, kendi yurdunu, ulusunu iyi tanımak, onlara ilgi ve sevgi duymaktır. Çünkü evrensele giden yol, ulusalın bağrından geçer. Yabancı ülkelerde sevilmek ve sesini duyurmak isteyen bir sanatçı için en kestirme yol, eserlerini kendi toprağının özsuyu ile beslemektir.
Bu parçada bir sanatçının uluslararası alanda tanınması için aşağıdakilerden hangisinin gerekliliği vurgulanmaktadır?
-
Ülkesinde tanınmış bir sanatçı olma
-
Ulusunun özelliklerine ters düşmekten kaçınma
-
Eserlerinde ulusal özellikleri yansıtma
-
Yaşamını kendi ülkesinde sürdürme
-
Bize bir gün bile: “Yerdeki kağıtları toplayın, yere çöp atmayın.” demedi. Bir gün olsun, yere çöp atanı – görmüşse bile – azarlamadı. Yalnız her teneffüste, okula yeni girenlerin şaşkın bakışları arasında yerdeki çöpleri, kağıtları toplardı. Bizler de o gün bugündür yere minicik bir kağıt parçasını bile atamaz olduk; korkudan değil saygıdandı bu.
Bu parçada sözü edilen öğretmenin belirleyici özelliği, aşağıdakilerden hangisidir?
-
Öğrencilerle senli benli olmaktan kaçınma
-
Öğrencilerini sürekli olarak baskı altında tutma
-
Başkalarının yapacağı işleri de kendisi üstlenme
-
Öğrencilerine, davranışlarıyla örnek olarak onları eğitme
-
Ben edebiyat türleri arasında ayrım yapmayı sevmem. Roman öykü, anı, deneme hepsi aynı kapıya çıkar. Eninde sonunda hep bir anlatı değil mi? Ha yaşananı anlatmışsın, ha düşleneni... Önemli olan, anlattığın şeyin okurun ilgisini çekmesi, onun yaşamını zenginleştirmesidir. Bunu başarabiliyor musun? İşte hangi türü seçerse seçsin bir yazarın yapması, başarması gereken şey budur.
Bu parçaya göre bir yazardan beklenen aşağıdakilerden hangisidir?
-
Konularını yaşamdan alması
-
Okuru etkileyecek nitelikte yapıtlar vermesi
-
Dili, sanatlı bir biçimde kullanması
-
Okurun alışık olduğu türde yazması
-
V. Hugo’nun “Gülen Adam” adlı romanını, Türkçeye çeviriyordum. Romanda anlamını bilmediğim pek çok sözcükle karşılaştım. Üstelik bu sözcükler, sözlüklerde de pek yoktu. Sonunda öğrendim ki Hugo bu sözcükleri, Fransızcayı geliştirmek için ilk kez bu romanda kullanmış. Bunu öğrenince çeviriyi bıraktım. Ama o günden sonra Hugo’ya duyduğum saygı daha da arttı. Bundan da öte, bir yazarın anadilini geliştirip onun söz varlığını genişletmedeki sorumluluğunu öğrendim.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
-
Çeviri yaparken bazı kurallara uymak gerektiğinden
-
Yazarların garip davranışlarından
-
Yazarların dili zenginleştirme çabasından
-
Çeviri yapılan dilin çok iyi bilinmesi gerektiğinden
Dostları ilə paylaş: |