8. Hz. Peygamber'in Şükür ve Tilâvet Secdeleri İle
İlgili Uygulamaları
Müsned'de Ebû Bekre'den nakledildiği gibi, Allah Resûlü, ya kendisini sevindiren bir durum ortaya çıktığında veya kendisini üzen bir kötülüğün yok edilmesinden dolayı secde ederdi. İbn Mâce'nin Enes'ten naklettiğine göre Hz. Peygamber, bir ihtiyacının görüldüğü mesajını alınca, Allah için secdeye kapanırdı.195
Allah Resûlü, Kur'an'da bir secde âyetiyle karşılaştığında tekbir alır, secde ederdi.196 Sünen sahiplerinin zikrettiğine göre secdelerinde bazen: "Secede vechî lillezî haleqahû ve savverahû ve şakka sem'ahû ve basarahû bihavlihî ve quvvetihî.197 Yani, güç ve kudretiyle kendisini yaratan, şekillendiren, göz-kulak veren Allah'a yüzüm secde etti." duasını okurdu. Hz. Peygamber'in bu secdede tahiyyat okuduğu, selam verdiği nakledilmediği gibi, bu secdeden kalkmak için tekbir aldığı da nakledilmemiştir.
9. Hz. Peygamber'in Cuma Günü İle İlgili
Uygulamaları ve Cuma Namazı
Hz.Muhammed,Medine'ye hicret ettiğinde Kuba'da Amr b. Avfoğulları yanında pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri kaldı ve bu zaman zarfında mescidlerini inşa etti. Sonra cuma günü yola çıktı. Sâlim b. Avfoğulları'nın yanlarına vardığında cuma vakti girdi. (Ranûnâ) vadisinin ortasındaki mescidde cuma namazı kıldırdı. Bu namaz, kendi mescidini inşa etmeden önce Medine'de kıldırdığı ilk Cuma namazı oldu. Bu olayı zikreden İbn İshak şöyle demektedir: "Allah Resûlü'nün okuduğu ilk hutbede, Allah'a yaraşır bir şekilde O'na hamd etti, övgüde bulundu sonra şunları söyledi:
Ey insanlar! Kendiniz için ahirete önceden azık gönderiniz.Allah'a yemin olsun ki,her biriniz öleceksiniz. Sonra sizden biriniz ölür de sürüsünü çobansız bırakır gider. Sonra Rabbi Allah -arada ne bir tercüman ne de kendisinden uzaklaştıracak bir alıkoyucu bulunacak- ona şöyle diyecektir: 'Sana benim elçim gelip tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Ya sen kendin için ahirete ne gönderdin?!' O kişi sağına ve soluna bakacak, fakat hiçbir şey göremeyecek. Sonra önüne bakacak, cehennemden başkasını göremeyecek. Öyleyse yarım hurma ile de olsa kendisini cehennemden korumaya gücü yeten (o hayrı) işlesin.Onu da bulamayan güzel sözle kendini korumaya çalışsın. Zira bir iyiliğe karşılık on katından yedi yüz katına kadar sevap verilir. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.
Bu günü yüceltmek ve üstün görmek Hz. Peygamber'in adetiydi.198 O, cuma günleri sabah namazında Secde ve Dehr/İnsân sûrelerini okurdu. Çünkü bu sûreler, cuma günü olmuş ve olacak hadiseleri içermektedir. Bu sûrelerde örneğin, Hz. Adem'in yaratılışı ve ahiret hayatına ilişkin (meâd) hususlar anlatılmaktadır. Yoksa namaz kılanların çoğunun okumakla yetindiği secde maksadıyla değil!
İmam Ahmed ve diğerleri şu hadisi rivâyet etmişlerdir: "Bir kimse Cuma günü gusleder, varsa güzel koku sürünür, en güzel elbiselerini giyer, ruh dinginliği ile evinden çıkıp mescide gelir, hiç kimseye eziyet etmeden münasip gördüğü kadar namaz kılar; sonra imam hutbe okumak için minbere çıkmasından namazı kılıp bitirinceye kadar susarsa bu, iki Cuma arasında yaptığı günahlara kefâret olur."199
İbn Mâce Sünen'de ise Hz. Peygamber'in:"Ne olur,her biriniz iş elbisesinden başka Cuma için iki parça elbise alıverse?"200 buyurduğu nakledilmiştir.201
Allah Resûlü, cuma günü insanlar toplanıncaya kadar namazı ağırdan alırdı. Cemaat toplandığında tek başına -tellallık yapacak bir çavuşu bulunmaksızın- huzurlarına çıkardı. Ne başına, ne de omuzlarına şal atardı. Mescide girdiği zaman orada olanlara selam verir, minbere çıkar, yüzünü cemaate çevirir, selam verir, sonra da otururdu. O esnada Bilal ezan okumaya başlardı ki -sadece bir tek ezan okunurdu-. Ezan bitince, Allah Resûlü ayağa kalkar, ezan ve hutbe arasını ayırmaksızın hutbe okurdu. Hiç kimse iki rekat namaz kılmak için asla ayağa kalkmazdı. Bu da, Cuma namazının bayram namazı gibi olup öncesinden sünnet namazı olmadığına delâlet etmektedir. Bilal'in ezanı bitirdikten sonra bütün cemaatin kalkıp iki rekat namaz kıldığını zannedenler, sünneti bilmeyenlerin en cahilidir!
Yine cahillerin Hz. Peygamber'in kılıca dayanarak hutbe okuduğunu zannetmeleri / inanmaları, bu dinin kılıçla ayakta durduğu sonucuna götürmektedir. Bu ise cehaletlerinin ne kadar ileri olduğunu göstermektedir! Hz. Peygamber, minber edindikten sonra ne kılıca, ne yaya ve ne de başka bir şeye dayandığına dair bir hadis nakledilmiştir. Yine minber edinmeden önce de eline kılıç aldığına ilişkin bir rivâyet söz konusu değildir. O, sadece minber edinmeden önce bir bastona veya yay'a dayanarak hutbe okurdu.
Hutbesi, insanların ihtiyacı olan konulardan ibaretti. Hutbe esnasında emredilmesi yahut yasaklanması gereken bir durum ortaya çıkarsa, onlara yapmalarını yahut yapmamalarını emrederdi. Nitekim, kendisi hutbe okurken mescide giren bir sahâbiye iki rekat namaz kılmasını ve boş bulduğu yere oturmasını emretmiş; insanların omuzlarına basa basa ileri geçmeye çalışan kimseyi de menetmiştir.
Hutbe esnasında ortaya çıkan bir ihtiyaçtan dolayı veya ashâbından birisinin soru sorması üzerine hutbeyi keser, ona cevap verir, sonra kaldığı yerden hutbesine devam eder ve tamamlardı. Hutbe sırasında bir adama: "Ey falan, buraya gel, otur; ey falan namaz kıl!" diye seslendiği olurdu.
Hutbe esnasında Allah'ı anarken ve O'na dua ederken işaret parmağı ile işaret ederdi. Cemaatin kendisine yaklaşmasını ve susup dinlemesini emrederdi. Bir kişi yanındakine "sus" derse boş konuşmuş olacağını bildirir: "Boş konuşan Cuma sevabından mahrum kalır." buyururlardı.202
Yine o şöyle buyururdu: "Cuma günü imam hutbe okurken konuşan, kitap taşıyan eşek gibidir. Yanındakine 'sus' diyene Cuma sevabı yoktur." Bu hadisi İmam Ahmed rivâyet etmiştir.203
Birinci hutbeyi ayakta okur, sonra kısa bir müddet oturur, sonra da kalkar ikinci hutbeyi okurdu. Hutbeyi bitirince Bilal kâmet getirmeye başlardı. Namazı uzatır, ayrılıncaya kadar başka namaz kılmazdı, eve gider iki rekat namaz kılardı. Buhârî ve Müslim'in İbn Ömer'den rivâyet ettikleri bir hadiste, Hz. Peygamber, cumadan sonra evinde iki rekat namaz kılardı,204 denilmektedir.205
Dostları ilə paylaş: |