Rönesans'ı, Ortaçağ ile Yeniçağ arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlayabiliriz; ancak Ortaçağ ansızın sona ermediği gibi Yeniçağ da ansızın başlamamıştır. Ayrıca Ortaçağ'ın bitmesi ve Yeniçağ'ın başlaması her ülkede aynı tarihlerde gerçekleşmemiştir; örneğin İtalya'da diğer ülkelerden daha önce, 14. yüzyılın ortalarında başlamıştır.
Rönesans'ı, Ortaçağ ile Yeniçağ arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlayabiliriz; ancak Ortaçağ ansızın sona ermediği gibi Yeniçağ da ansızın başlamamıştır. Ayrıca Ortaçağ'ın bitmesi ve Yeniçağ'ın başlaması her ülkede aynı tarihlerde gerçekleşmemiştir; örneğin İtalya'da diğer ülkelerden daha önce, 14. yüzyılın ortalarında başlamıştır.
Bu dönemin sınırları yaklaşık olarak 1350'lerden, Giordano Bruno`nun 600 yılında ölümüne kadar uzanan süreç olarak kabul edilir. Bu süreci, Galilei`nin ilk büyük kitabı Dialogo Sapra i due Massimi Sistemi del Mondo`yu (İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine Diyalog) yayınladığı 1632 yılına kadar uzatmak da mümkündür; ancak kuşkusuz ki hiçbir dönem, ne bütün ülkeler için, ne de belli bir ülkenin tümü için geçerli olabilir.
Ortaçağ'ın karakteristik özelliklerinden birisi yeniliklere karşı duyulan korkudur. Rönesans ise bu konuda daha hoşgörülü olmuştur. Her yenilik sorunlar yaratmış, ancak yenilikler insanların karşısına giderek artan bir sıklıkla çıkmaya başlayınca, bunlara alışılmış ve yeniliklere karşı daha az güvensizlik duyulur olmuştur; sonunda insanlar yeniliklerden hoşlanmışlardır.
Rönesans kelime olarak “Yeniden doğuş” demektir.
Rönesans kelime olarak “Yeniden doğuş” demektir.
İtalyanca karşılığı Rinascimento, ri-tekrar, nascere-doğmak
Rönesans Floransa başlayan 14. yy ile 16.yy lık bir dönemi kapsayan Avrupa düşünce ve sanatındaki atılımların yanısıra, birtakım değişimlerin ve yeni değerlerin maddi, manevi ve teknik gelişimiyle kendi ni gösteren dönemdir.
Rönesans, Ortaçağ’ın sonunu vurgularken modern zamanların kapısını açar.
Rönesans kelimesi ilk kez 1550 yılında G.Vassari tarafından yazılan “Ünlü İtalyan, mimar, ressam ve heykeltraşların yaşamları” adlı eserinde kullanılmıştır.
Rönesans, diğer bütün özellikleri bir yana, Ortaçağ'ın kavramlarına ve yöntemlerine karşı bir başkaldırıdır. Hepimizin bildiği gibi her nesil kendineden önceki nesile değişik nedenlerden dolayı kızar. Fakat Rönesans'da yapılan başkaldırı, diğerlerine göre daha sert olmuştur.
Fransız tarihçisi Michelet, Rönesans’ı “dünyayı ve insanı keşfetme “ olarak niteler
Bilim alanında, yapılan yenilikler devrim niteliğindedir. Rönesans döneminin bilim adamı yeni bir bakış değil, yeni bir oluşum ortaya koymuştur.
Bilim alanında, yapılan yenilikler devrim niteliğindedir. Rönesans döneminin bilim adamı yeni bir bakış değil, yeni bir oluşum ortaya koymuştur.
Bu yeniliklerin başında coğrafi keşifler gelmektedir. Bu keşifler Portekizli Gemici Henry tarafından başlatılmış ve diğerleri tarafından devam ettirilmiştir. Sadece birkaç isim hafızalarımızı tazelememiz için yeterli olacaktır:
Bartholomeu Dias,
Kristof Kolomb,
Vasco De Gama,
Amerigo Vespucci,
Magellan.
Rönesans, coğrafi keşiflerin gerçek anlamda altın çağı olmuş, 1600 yılına varıldığında bilinen dünya yüzeyi iki katına çıkmıştır. Yeni iklimler ve doğanın yeni yüzleri ortaya çıkarılmıştır.
COĞRAFİ KEŞİFLERİN NEDENLERİ:
COĞRAFİ KEŞİFLERİN NEDENLERİ:
1.Dini ve Siyasi Nedenler:
a)Türklerin İstanbul’u alarak Avrupa’nın ortasına kadar ilerlemesi
b) Hristiyanlığı başka toplumlara yayma isteği.
2.Ekonomik Nedenler:
a)Portekiz ve İspanya devletlerinin toprakları İber yarımadası üzerinde idi. b b)Artan nüfusun ihtiyacına toprakların verimliliğinin cevap vermemesi. c)Akdeniz ticaretinin de ellerinde olmaması.
COĞRAFİ KEŞİFLERİ KOLAYLAŞTIRAN ETKENLER:
1. Hurafelere inanmayan cesur gemicilerin bu ülkelerde yetişmesi.
2. Pusulanın bulunması.
3. Okyanuslara dayanıklı gemilerin yapılması.
4. Coğrafya bilgisinin özellikle haritacılığın gelişmesi.
5.Matbaanın icadı ile edinilen bilgilerin çok hızlı yayılması.
1. Dünya hakkındaki bilgiler değişti. Haritalarda üç eski kıtanın yanına önce Amerika sonra da diğer kıtalar eklendi. Ayrıca Dünya’nın yuvarlak olduğu anlaşıldı. Bu da kilisenin
1. Dünya hakkındaki bilgiler değişti. Haritalarda üç eski kıtanın yanına önce Amerika sonra da diğer kıtalar eklendi. Ayrıca Dünya’nın yuvarlak olduğu anlaşıldı. Bu da kilisenin
Dünya hakkındaki fikirlerinin geçersiz olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
2. Keşifler sonucunda Portekizlilerin Kızıldeniz ve Basra körfezini kapatmaları ve yeni yolu kullanmaları Akdeniz ticaretini geriletti.
3. Batı Avrupa’da bulunan Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.
4. Yeni keşfedilen yerlerde Katolik Hristiyanlık yayıldı.
5. Bir çok insan yeni keşfedilen yerlere göç ederek, Avrupa’da da fazla nüfusun doğurduğu
sıkıntı giderildi.
6. Uzak ülkelerin sömürülmesi için büyük şirketler kuruldu.
7. Avrupa’ya getirilen değerli madenler fiyat arttırımına sebep oldu. Bundan da burjuva ve köylü sınıfı etkilendi.
8. Bir çok yeni bitki ve hayvan türü yeni kıtalara taşındı. Avrupalılarca bilinmeyenler de eski kıtalara getirildi. Tütün gibi yeni keşiflerle tütün içimi gibi yeni alışkanlıkların oluşmasına neden oldu.
9. Avrupalılar pek çok yeni ırk ve kültür hakkında bilgi sahibi oldu.
10. Uzun süren yolculuklar bazı gıda yokluğundan yeni hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oldu. Salgın hastalıklar yayıldı.
11. Avrupalılar, kıtalarına getirdikleri değerli mallarla gelecekte kuracakları sanayi inkılaplarının sermayesini oluşturdular ve mallarını satacak büyük pazarlara ve ham madde ihtiyacını karşılayacakları sömürgelere sahip oldular.
Rönesans, insanın kendi üzerine eğildiği, kendini keşfettiği ve hümanist görüşün önem
kazandığı bir dönemdir. Ortaçağ'da egemen olan Hristiyan anlayışına göre bu dünyanın
değeri, insanı öbür dünyaya hazırlayışı ile ölçülüyordu. Oysa hümanistler insanın bu
dünyadaki yaşamı ile ilgilenmişlerdi. İnsan, insan olarak bütün gücü, bedeninin bütün
güzelliği, sevinci ve kederi, bütün duyguları, yanılgıları ve tutkuları ile ele alınıp
incelenmeliydi. Bütün bunlar insanın kendi üzerine eğilmesine, başka deyişle, insanın
kendini keşfetmesine neden olmuştur.
Rönesans dönemi yenileşmenin çıkış noktası Antikçağ düşüncesi, karşısında olduğu
anlayış ise Ortaçağ düşüncesidir. Fakat zamanla ilginç bir sonuç ortaya çıkmıştır; çünkü
“yeniden doğuş” Antikçağ kaynaklarına geri dönmek suretiyle gerçekleşmiş olmakla
birlikte, edebiyat ve felsefede, özellikle de bilimde Antikçağ’ın dışında, hatta karşısında
birtakım sonuçlara ulaşılmıştır. Nitekim bilimde Kopernik ile başlayan değişim, Aristo
tarafından temsil edilen Antikçağ bilim anlayışının kökten sarsılmasıyla sonuçlanmıştır.
Diğer bir ifadeyle Rönesans düşüncesinin Ortaçağ düşüncesine karşı tutumunun dayanak
noktası Antikçağ düşüncesi olmuş, fakat sonuçta Antikçağ düşüncesi kökten değişmiştir.
Rönesans’ın önemi de buradadır; yani kültür hareketi olarak başlayıp birçok alanda yeni
bir anlayışın ortaya çıkmasıdır.
Rönesans'ın Sonuçları *Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı. *Skolastik düşünce yıkıldı. Düşüncede serbest bir ortam doğdu. *Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ortaya çıktı. *Kilise zayıfladı. Bu durum Reform Hareketlerini başlattı. *Bu döneme kadar bilim, sanat ve medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncülük yaparken, Rönesans hareketleriyle Avrupa Ülkeleri öne geçti. *Avrupa'da insan faktörü öne çıktı. İnsanlar kendi haklarına sahip çıkmaya başladılar.
Rönesans'ın Sonuçları *Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı. *Skolastik düşünce yıkıldı. Düşüncede serbest bir ortam doğdu. *Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ortaya çıktı. *Kilise zayıfladı. Bu durum Reform Hareketlerini başlattı. *Bu döneme kadar bilim, sanat ve medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncülük yaparken, Rönesans hareketleriyle Avrupa Ülkeleri öne geçti. *Avrupa'da insan faktörü öne çıktı. İnsanlar kendi haklarına sahip çıkmaya başladılar.
Nicolaus Copernicus (KOPERNIK)1473-1543
Nicolaus Copernicus (KOPERNIK)1473-1543
Tycho Brahe (1546-1601)
Leonardo da Vinci(1452-1519)
Francis Bacon(1561-1626)
Descartes(1596 - 1650)
Ressam
Ressam
Heykeltraş
Mimar
Bilgin
Mühendis
Filozof
Leonardo sanat dışı çalışmalarında dağınık, süreksiz ve yavaş davranmıştır. Uygulamalı alanlardaki projeleri arasında uçan makine, helikopter, çeşitli savaş silah modelleri yer alır. Anatomi üzerindeki çalışmaları başlı başına değer taşır; Sayısı 750 yi bulan çizgi ve 10 insan cesedi üzerinde yaptığı diseksiyon çalışması ona anatomi tarihinde önemli bir yer sağlamıştır.
Fizikte, özellikle mekanikte ulaştığı sonuçları Galileo ve Newton’un buluşlarına çok yakındır.
Leonardo jeolojiyede büyük ilgi duymuştur. Ona göre , dağlarda bulunan fosillerin bir bölümü deniz yaratıklarına aittir. Yerküre kabuğunun değişikliklere uğradığı kesindir.
Bilimin gözlem ve deneye dayanması konusunda ısrarcıdır.
bilimin önemini ve insanligin refahi yönünden vaadettigi olanaklari ilk kavrayan düsünürlerden birisidir. Onun asil ilgisi bilimi anlamak, bilgi edinmenin dogru ve etkili yolunu kesin bir biçimde bulup ortaya çikarmaktir. Çünkü ona göre, doganin gizemlerini çözmek ve kanunlarini kesfetmek insanligin refahi ve ilerlemesi için gereklidir. Bacon'a göre, insanlarin yanlisa düsmelerinin nedenleri sunlardir:
bilimin önemini ve insanligin refahi yönünden vaadettigi olanaklari ilk kavrayan düsünürlerden birisidir. Onun asil ilgisi bilimi anlamak, bilgi edinmenin dogru ve etkili yolunu kesin bir biçimde bulup ortaya çikarmaktir. Çünkü ona göre, doganin gizemlerini çözmek ve kanunlarini kesfetmek insanligin refahi ve ilerlemesi için gereklidir. Bacon'a göre, insanlarin yanlisa düsmelerinin nedenleri sunlardir:
1. Üniversitelerde ögretimin bozulmus olmasi: Ona göre, bunun temelinde yatan neden skolastik düsüncenin egemen olmasidir. 2. Insan Akli: Bacon'a göre, insanlarin yanilmalarinin nedenlerinden birisi de kendi aklidir. Çünkü insan akli çabuk karar vermeye ve genellemeye düskündür. Bir konu üzerinde biraz durunca yorulur, gereken sabri gösteremez ve yanlisa düsebilir. Öyleyse dogru bilgi nasil elde edilecektir? Bunun için iki sey gereklidir.
1. Önyargilardan siyrilmak. 2. Saglam bir yöntem uygulamak.
Kopernik, düsünce tarihinde bir dönüm noktasini simgeler. Onun adiyla anilan sistem yalniz modern bilimin dogusuna degil, insanin evren içindeki yerini saptamada yeni ve daha ölçülü bir görüsün ortaya çikmasina da baslangiç sayilir. Gerçekten de Kopernik’le birlikte insanoglunun kendini evrenin merkezinde sayma iddiasi yikilmis, doganin bir uzantisi, bir parçasi oldugu düsüncesi dogmustur. Bu devrimin kaynagi “Göksel Kürelerin Dolanimi Üzerine” adli yapitidir.
Kopernik, düsünce tarihinde bir dönüm noktasini simgeler. Onun adiyla anilan sistem yalniz modern bilimin dogusuna degil, insanin evren içindeki yerini saptamada yeni ve daha ölçülü bir görüsün ortaya çikmasina da baslangiç sayilir. Gerçekten de Kopernik’le birlikte insanoglunun kendini evrenin merkezinde sayma iddiasi yikilmis, doganin bir uzantisi, bir parçasi oldugu düsüncesi dogmustur. Bu devrimin kaynagi “Göksel Kürelerin Dolanimi Üzerine” adli yapitidir.
Kopernik sistemi birçok yönlerden Aristoteles görüsünden ayrilmaz. Kitabinin ilk bölümünün basliklari bu gerçegi göstermeye yeter:
• Evrenin küresel oldugu • Arzi’in küresel oldugu • Göksel cisimlerin hareketlerinin düzgün dairesel, ve sürekli oldugu... gibi
Onun sistemine devrimci niteligi veren sey yerküreyi evrenin merkezi olmaktan çikarip, Günes çevresinde dolanan siradan bir gezegen saymasidir.
Tycho Brahe ise Yer'i evrenin merkezinden kaldirmanin doguracagi bilimsel ve dinsel sakincalari göz önünde bulundurmus ve Yer-Günes Merkezli Evren Kurami ile Kopernik'e karsi çikmistir.
Tycho Brahe ise Yer'i evrenin merkezinden kaldirmanin doguracagi bilimsel ve dinsel sakincalari göz önünde bulundurmus ve Yer-Günes Merkezli Evren Kurami ile Kopernik'e karsi çikmistir.
Brahe, sisteminden çok, yaptigi gözlemlerle önem tasir. Onun yaptigi gözlemler sayesinde Aristoteles fizigi ve kozmolojisi büyük darbeler almistir. 1572 yilinda, Cassiopea takimyildizinda yeni bir yildiz ortaya çikar. Yaptigi hesaplamalarla Brahe, bu gökcisminin sabit yildizlar bölgesinde bulundugunu ve yeni bir yildiz oldugunu ortaya çikardi. Aristoteles fizigine göre eterden yapilmis olan bu bölge mükemmeldi ve burada yeni hiçbir sey varliga gelemeyecegi gibi, var olan bir sey de yok olamazdi. Oysa bu 1572 yildizi (bugünkü deyimi ile nova) Aristoteles'in temel prensiplerine karsiydi. Brahe, 1577'de ise, bir kuyruklu yildiz gözlemler. Bu yildizin Ay küresinin disinda, bu kürenin çok uzaginda oldugunu saptar. Bu da Aristoteles kozmolojisine aykiri idi. Çünkü Aristoteles'e göre, kuyruklu yildizlar Ay küresinin altindadir. Böylece onun yaptigi bu gözlemler sayesinde Aristoteles kozmolojisi büyük darbeler alir. Bundan sonra Kepler'i beklemek gerekecektir.
1576 yilinda Hven Adasi'nda dönemin en önemli gözlemevini kuran Brahe, bu gözlemevinde, o zamana kadar Bati Dünyasi'nda karsilasilmayan büyük boyutlu gözlem araçlari insa edilmis, özellikle duvar kadrani çok ilgi çekmistir. Pratik astronomide büyük bir yenilik olan günlük gözlemler de yapmistir
Johannes Kepler (1571-1630) in bilimsel gelişmeye katkısı
Johannes Kepler (1571-1630) in bilimsel gelişmeye katkısı
1- Önce Güneş sistemiyle ilgili bulguları ile daha kapsamlı Newton teorisinin ortaya
çıkmasına zemin hazırlar
2- Hipotez veya teorilerin gözlemsel olgulara uygun düşmesi üzerindeki ısrarıyla bilimsel araştırma ve yöntem anlayışını yeni bir düzeye çıkarır.
“…..evrendeki, tüm cisimler içinde en yücesi, en büyüğü özü salt ışık olan güneştir. Güneş, tek başına herşeyi yaratan, koruyan ve ısıtan kaynaktır. Evrenin zengin, tükenmez ve katıksız ışık çeşmesi olan güneş…. Hareketi ile gezegenlerin padişahı, gücüyle dünyanın kalbi, güzelliğiyle gözü, en yüce tanrı katında meleklerle konaklamaya layık bir varlıktır.”
1. Yasa
Her gezegen, güneşin merkezlerinden birinde bulunduğu bir elips üzerinde hareket eder.
2. Yasa
Bir gezegeni güneşe bağlayan çizgi eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.
3. Yasa
Bir gezegenin yörüngesel periyodunun karesi, dolandığı elipsin ana eksen uzunluğunun küpü ile doğru orantılıdır.
Rönesans, sanat, edebiyat ve felsefede yeniden doğuşun yer aldığı bir dönemdir; bilimde aynı ölçüde bir canlılık göze çarpmaz. Gözlerin eski Yunan kaynaklarına çevrildiği bu dönemde, Hipokrat ve Galen gibi bilim adamlarının çalışmalarına da önem verilir.Fakat özgün inceleme ve deney yerine eski otoritelere bağlanma eğilimi yeniden kafalara egemen olmaya başlar.
Rönesans, sanat, edebiyat ve felsefede yeniden doğuşun yer aldığı bir dönemdir; bilimde aynı ölçüde bir canlılık göze çarpmaz. Gözlerin eski Yunan kaynaklarına çevrildiği bu dönemde, Hipokrat ve Galen gibi bilim adamlarının çalışmalarına da önem verilir.Fakat özgün inceleme ve deney yerine eski otoritelere bağlanma eğilimi yeniden kafalara egemen olmaya başlar.
Eski gelenek ve otoritelere ilk yüz çeviren İsviçreli hekim Thephrast von Hohenheim (1490-1541) olmuştur. Hekimliğe başlamadan önce değişik ülkelerde mineral, araç, hastalık ve tedavi yöntemlerini inceler. Halk tarafından Romalı büyük hekim Celsius’a benzetitidiğinden “Paracelsus” adı ile anılır.
Değişik maddelerin hava türünden olduğunu keşfetmiş ve bunlara ortak bir isim olmak üzere ilk kez “gaz” kelimesini kullanmıştır.
Suyun biricik element olduğuna inanıyordu. Bunu ispatlamak için, belli bir ağırlıkta bir miktar kuru toprağa bir söğüt diker ve yalnız su verir. Beş yıl geçtikten sonra söğüt 62 kg ağırlık kazandığı halde topraktaki eksilme sadece 60 gram kadardır. Bu nedenle ağacın maddesinin sudan meydana geldiği sonucunu çıkarır. Aslında bu sonuç o zaman için mantık dışı da sayılmaz: Yeşil bitkilerin havadaki karbondioksitten karbon aldıkları bir sonraki keşifdir.
William Harvey (1578-1657) İngiliz tıp doktoru. Folkestone'da dünyaya geldi. Cambridge Üniversitesi'nde sanat ve tıp okuduktan sonra tıp eğitimini Fabricius adında ünlü bir anatomi profesörünün yanında sürdürmek üzere Padova'ya gitti. 1602'de Londra'ya dönüp muayenehane açtı. 1609'da St. Bartholomew Hastanesi'ne doktor olarak atandı. 1618'de önce I. James'in daha sonra da I. Charles'in özel hekimliğine getirildi. Kalpten başlayan kan dolaşımını doğru olarak tanımlayan ilk kişi olarak bilinmektedir. Bu konudaki fikirlerini René Descartes in Description of the Human Body adlı çalışmasından almıştır. Her ne kadar İspanyol doktor Michael Servetus kan dolaşımını ondan çeyrek yüzyıl kadar önce tanımlamış olsa da, kalıcı belgeler olmadığı için bu olay Harvey'e atfedilmektedir. Harvey 1657 yılında hayatını kaybetmiştir.
William Harvey (1578-1657) İngiliz tıp doktoru. Folkestone'da dünyaya geldi. Cambridge Üniversitesi'nde sanat ve tıp okuduktan sonra tıp eğitimini Fabricius adında ünlü bir anatomi profesörünün yanında sürdürmek üzere Padova'ya gitti. 1602'de Londra'ya dönüp muayenehane açtı. 1609'da St. Bartholomew Hastanesi'ne doktor olarak atandı. 1618'de önce I. James'in daha sonra da I. Charles'in özel hekimliğine getirildi. Kalpten başlayan kan dolaşımını doğru olarak tanımlayan ilk kişi olarak bilinmektedir. Bu konudaki fikirlerini René Descartes in Description of the Human Body adlı çalışmasından almıştır. Her ne kadar İspanyol doktor Michael Servetus kan dolaşımını ondan çeyrek yüzyıl kadar önce tanımlamış olsa da, kalıcı belgeler olmadığı için bu olay Harvey'e atfedilmektedir. Harvey 1657 yılında hayatını kaybetmiştir.
Bacon'ın felsefesinin merkezinden bilim vardır. Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır. O'na göre bilim, doğanın özüne yönelmelidir. Doğayı deneyle kavramaya çalışmıştır. Pragmatizm ile sonuçlanacak olan deney temeline dayanan İngiliz felsefesinin ilk tohumlarını atmıştır. Bacon'a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir.
Bacon'ın felsefesinin merkezinden bilim vardır. Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır. O'na göre bilim, doğanın özüne yönelmelidir. Doğayı deneyle kavramaya çalışmıştır. Pragmatizm ile sonuçlanacak olan deney temeline dayanan İngiliz felsefesinin ilk tohumlarını atmıştır. Bacon'a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir.
Bacon yapıtlarıyla bilimin ve felsefenin, gelişimini göstermiş, doğa ve akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikrini yerleştirmiştir.
Bacon’ın en başta karşı çıktığı şey bilgisizlikti.
Bacon bir adamı olmaktan çok bir düşünür, filozoftur.
Bilim felsefecisi olarak iki yönden yetersiz kaldığı söylenebilir.
1- Hipotez veya teorinin bilimde yer ve işlevini iyi anlayamamış olması
2- Matematiksel yöntemlerin bilime sağladığı büyük olanakları görmemesi
Batı düşüncesinin son yüzyılardaki
Batı düşüncesinin son yüzyılardaki
en önemli düşünürlerindendir.
Öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun,
İnandığının hepsini birden büsbütün silerek, her
şeyden kuşkulanmaya başladı. Yalnız tek bir
şeyden emindi: düşüncenin varlığı. Buradan
hareketle, evrenin açıklamasını yaptı.
.
Şüpheciliğe farklı bir yaklaşım getirir.
Şüpheciliğe farklı bir yaklaşım getirir.
Septik şüphe.
Metodik şüphe.
Ona göre septik şüphe anlamsızdır. Olması gereken metodik şüphedir. Metodik şüpheyi şu şekilde uygular: Önce tanrıdan, çevreden, kendinden ve başka insanlardan şüphe eder. Bunu şüphe edemeyeceği son sınıra kadar götürür. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmek vârolmaktır. "Düşünüyorum o hâlde varım" noktasına ulaşır. Latince "De omnibus dubidantum" (Her şeyden şüphelen) en önemli sözlerindendir.
Descartes gibi rasyonalist düşünürlerin gözden kaçırdıkları noktaları şöyle özetleyebiliriz.
1-Bir çıkarım veya ispat biçimi olan dedüksiyonun bir bilgi üretme yolu olarak görülmesi
2-Aksiyon vr postulat denilen ilk önermelerin inkarı imkansız birer mutlak doğru sanılması
3- akıl ve sezgi yoluyla ulaşılan, doğruluğu zorunlu ilkelerden olgusal dünyaya ilişkin sonuçların çıkarılabileceğine inanılması
Galileo hem yüzyıllardır hakim olan Aristoteles akımından, hem de Kutsal Kitap'tan şüphe duyarak Orta Çağ'daki bilim anlayışında devrim yaratmıştır. ilk önce tıp eğitimine başlamış, sonra ilgisi matematik ve felsefeye dönmüştür. 25 yaşında Matematik profesörü olan Galileo, genç yaşlarından itibaren hareket hakkında kendi başına deneyler yapmaya başlamıştır. 1609'da yapılmış basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar geliştirmiş ve uzay hakkında daha önce hiç yapılamamış gözlemler yapmıştır.
Galileo hem yüzyıllardır hakim olan Aristoteles akımından, hem de Kutsal Kitap'tan şüphe duyarak Orta Çağ'daki bilim anlayışında devrim yaratmıştır. ilk önce tıp eğitimine başlamış, sonra ilgisi matematik ve felsefeye dönmüştür. 25 yaşında Matematik profesörü olan Galileo, genç yaşlarından itibaren hareket hakkında kendi başına deneyler yapmaya başlamıştır. 1609'da yapılmış basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar geliştirmiş ve uzay hakkında daha önce hiç yapılamamış gözlemler yapmıştır.
Galileo, kendisinden önce Copernicus'un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır. Kilise dünya merkezli bir evren anlayışını savunuyordu ve Copernicus teorisini dine aykırı buluyordu. 1614'te ilk mahkemesinde görüşlerini yayması ve öğretmesi yasaklanmış, 1632'de yazdığı bir kitap nedeniyle yargılanması sonucu ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiştir. Bu olaylar nedeniyle Galileo tarihte bilim ve din çatışmasının bir sembolü haline gelmiştir.
Galileo sözünü kimseden esirgemeyen bir yapıya sahipti. Galileo fizikte hareket ile ilgili konulara ilgi duymuştur. Tüm engeller ortadan kaldırıldığında cisimler hareketlerini sonsuza kadar sürdürürler. (Aristo görüşüne ters) Görüşü Galileo tarafından bilime kazandırılmıştır.
Galileo sözünü kimseden esirgemeyen bir yapıya sahipti. Galileo fizikte hareket ile ilgili konulara ilgi duymuştur. Tüm engeller ortadan kaldırıldığında cisimler hareketlerini sonsuza kadar sürdürürler. (Aristo görüşüne ters) Görüşü Galileo tarafından bilime kazandırılmıştır.
Fiziğin iki önemli yasasını keşfetmiştir.
1- Eylemsizlik ilkesi: Her cisim bir dış kuvvetin etkisi olmadıkça hareket halindeyse hareketini aynı hızla düz bir düz çizgi üzerinde, duruyorsa hareketsizliliğini” , sürdürür. (Newton mekaniğinin 1. yasası)
2- “Cisimlerin Serbest Düşme Yasası: Serbest düşen bir cismin düştüğü mesafe, düşme süresinin karesiyle doğru orantılı olarak değişir.
s= ½ gt2 (s:düşme mesafesi, t:düşme süresi, g:yerçekimi ivmesi)
Galileo daha en başından Kopernik’in heliosentrik teorisini benimser
ve teoriyi doğrulamak için yoğun bir araştırma içine girer.
16. yy da başlayan modern bilim Newton ile yetkin bir düzeye ulaşır. Ondan önce elde edilen sonuçlar çoğu zaman dağınık ve birbirinden kopuk kalmıştır. İlk ke z Newton ile bütün sonuçları kapsayan teorik düzeyde bir sistem ortaya çıkmıştır.
16. yy da başlayan modern bilim Newton ile yetkin bir düzeye ulaşır. Ondan önce elde edilen sonuçlar çoğu zaman dağınık ve birbirinden kopuk kalmıştır. İlk ke z Newton ile bütün sonuçları kapsayan teorik düzeyde bir sistem ortaya çıkmıştır.
Newton optik üzerindeki çalışmalarıyla, on yedinci yy biliminin gelişimini doğrudan etkileyen önemli katkılar getirmekle kalmaz, bilimin ne tür araştırmalarla ilerleyebileceği konusunda da önemli örnekler verir.
Newton optik üzerindeki çalışmalarıyla, on yedinci yy biliminin gelişimini doğrudan etkileyen önemli katkılar getirmekle kalmaz, bilimin ne tür araştırmalarla ilerleyebileceği konusunda da önemli örnekler verir.
Newton, görünüşte aralarında hiçbir ilişki olmayan pek çok olgu türlerini (örneğin, elmanın yere düşmesi ile Ay’ın Dünya çevresinde dönmesi gibi) bir kavram çevresinde toplama ve açıklama olanağını sağlayan geniş kapsamlı teori düzeyine çıkartmıştır.
Newton Kepler’in üçüncü yasası olan mesafenin karesiyle ters orantılı olarak değişen bir çekim kuvvetinin doğruluğunu ispat etmek için uzun ve karmaşık hesaplamalar yapar. Sonunda çekim kuvvetinin yalnız üçüncü yasayı değil, onunla birlikte başka sonuçları da açıkladığını görür.
Newton tarihin en önemli bilim eserlerinden biri olan Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabını Latince yayınladı. Kitapta ispatlar geometri ile yapılmış, evrensel kütle çekimi açıklanmış ve cisimlerin kütleleri ile doğru orantılı, mesafeleri ile ters orantılı birbirlerini çektiklerini açıklamıştır.
Newton tarihin en önemli bilim eserlerinden biri olan Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabını Latince yayınladı. Kitapta ispatlar geometri ile yapılmış, evrensel kütle çekimi açıklanmış ve cisimlerin kütleleri ile doğru orantılı, mesafeleri ile ters orantılı birbirlerini çektiklerini açıklamıştır.
Kitap Newton tarafından üç ana bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde Galileo'nun deneylerinden övgü ile söz eder ve Kepler kanunlarını matematiksel olarak ispatlar. Bu bölümde kendi ismi ile anılan Newton hareket yasalarını açıkladı. İkinci bölümde akışkan içindeki hareketleri incelemiştir ve en iyi gemi biçimi için öneriler koymuştur. Bu bölümde dalga hareketlerini matematiksel incelemesi ilgi çekmiştir.
Evrende var olan herhangi iki cisim birbirlerini kütlelerinin çarpımı ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı olarak çekerler.
F= G.m1.m2 /l2
Christian Huygens (1629-1695) gökbilimci, matematikçi, fizikçi
Christian Huygens (1629-1695) gökbilimci, matematikçi, fizikçi
Işığın parçacıklardan değil, dalgalardan meydana geldiği düşüncesindeydi.
Robert Hooke (1635-1703) ışığın eğri dalgalardan ibaret olabileceği düşüncesini oraya atmıştır. Öyle ki dalgaların taşındığı “esir” denen ortamın parçaçıkları, ışığın ilerlediği yöne dik açı yaparak hareket ederler.
Bu dönemin en büyük özelliği, bilimsel yöntemin, yani önermelerin doğruluğunun deneysel olarak sınanması yolunun ortaya çıkması ve buna bağlı olarak fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlerin felsefeden bütünüyle ayrılmasıdır.
Bu dönemin en büyük özelliği, bilimsel yöntemin, yani önermelerin doğruluğunun deneysel olarak sınanması yolunun ortaya çıkması ve buna bağlı olarak fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlerin felsefeden bütünüyle ayrılmasıdır.
Özellikle astronomi alanında Kepler ve fizik alanında ise Galilei ve Newton’un yapmış olduğu araştırmalar ve kurmuş olduğu kuramlar sonucunda bilimde çok büyük bir atılım gerçekleştirilmiş ve bilim, diğer düşünsel etkinlikleri yönlendiren bir düşünsel etkinlik konumuna yükselmiştir. Bu nedenle bu çağ, bilim tarihçileri tarafından Bilimsel Devrimler Çağı olarak adlandırılmıştır.